Prof. Dr. Sinsi
|
Cinayeti Gördük
Cinayeti Gördük Yazısı - Cinayeti Gördük İclal Aydın - İclal Aydın Yazıları
(Kıymetli arkadaşım Yasemin Göksu ve bir grup yürekli insan Uludere’ye gittiler geçen hafta Yasemin’in satırlarını sizinle paylaşmazsam olmaz Epeyi kısaltmak zorunda kaldım affına sığınarak  )
Yasemin diyor ki:
“Daha giderken, yolda, biliyorum yazmam gerektiğini bunları Gel gör ki ne zaman, yazmam gerektiğini bilsem; yazmanın içimi biraz olsun serinleteceğini  Nereden başlayacağımı hiç bilmem!(  )
Botan  
(  ) Öyle çıplak görünüyor ki her yer  Öyle ağaçsız, çiçeksiz, kokusuz  Bir zamanlar binlerce koyunun gezindiği, beslendiği bu topraklarda ot yok şimdi Yüzlerce kilometre yol giderken, altı üstü iki sürücük görüp seviniyoruz gene de Anlatılır bir yoksulluk değil Üstelik yaklaştıkça karşımıza çıkan, dünyanın en verimsiz o korkunç kömür yatakları, içimize iyice kasvet bastırıyor Ve yol boyu karakollar  “Kara kol  ” Etrafından korktukça, etrafına korku salan “kara kol’lar” Öyle tuhaf ki  Yol boyu rastladığımız insanların gözündeki tedirginlik ve korku, yol boyu rastladığımız askerlerin gözündeki tedirginlik ve korkuyla neredeyse birebir örtüşüyor Birbirlerinden aynı endişelerle çekinen, korkan insanlar  Siviller ve askerler O ortak korku üzerine kurulmuş bir hayat  (  )
Meydanda kalabalık bir erkek grubu dizilmiş
Ellerini, gözlerinin içine bakarak sıkmak cesaret istiyor Zehir zıkkım bir acının ve öfkenin arasından, bir tepsi şeker uzanıyor önümüze, hoş geldiniz şekeri  Ahhh  Zehir, zıkkım  
Buz gibi soğuk alev alev yakıyor  Oraya gidene kadar, karşılaşma anı geldiğinde ne yapacağını bilemeyen üç minibüs insan, taziye sırasına girip, acıya dokunuyoruz sonunda İnsanların gözlerinin anlattıklarını anlamak değil ama anlatmak çok zor Ne diyeceğimizi bilemez bir halde dikilirken, neyse ki yaşlıca bir adam Kürtçe bir şeyler söyleyip, ‘el Fatiha’ diyor ve kurtarıcı bir duaya başlıyoruz
Kendilerine ekmek parası diye sunulan çaresizliği, bilmem kaçıncı yüz kere yaptıktan sonra, bir gece yarısı düşürüldükleri bir tuzakta bombalarla parçalanarak öldürülen 35 insan  Başlarına ne geldiğini belki de anlamadan, korkudan taş kesilerek, belki saklanmaya fırsat bile bulamadan, toza toprağa karışarak  Birbirlerinden, katırlarından, belki de kendilerini vuranlardan medet umarak  
(  ) Vaktin hızla akıp geçmesi sebebiyle, diğer iki köye gidişi çabuklaştırmak gereğine sığınıp, öbür köye geçiyoruz ve öbür köye  Ortasu, Gülyazı  Aslında Roboski ve Bêjuh!
Gülyazı  İsmiyle müsemma olamamaktan utanan Gülyazı  Mezarlar orada işte  Beş bin nüfuslu köyün gencecik öğretmenleri  Çoğu Kürt değil Öğrencilerini anlatıp, ağlıyorlar 12-13 yaşlarındaki çocuklar  Medyadan bazı omurgasızların kaçakçı ya da terörist diye yazdığı küçücük, yoksul, el kadar çocuklar  Öğretmenlerin yanında gencecik bir kız  
- Nişanlım  diyor, ‘gözlerini ne anası ne de babası kapatabilmiş Gözü açık gömmüşler, ben yetişemedim ki kapatayım  
Vuruluyoruz!
Meydana doğru yürüyüp, bir kez daha taziye sırasına giriyoruz Biri beni durduruyor Kafamı çevirip, iki elimi tutan küçük elin sahibine bakıyorum Yüzü tamamen yanmış  
- Ne oldu sana diyebiliyorum, anlatıyor Yürek kaldırır gibi değil  
- Sonra peki  
- İki abim, benim yüzümü ameliyat ettireceklerdi, para biriktiriyorlardı  öldüler şimdi  
Allahım  Gözyaşlarımı tutmaya çalışmak faydasız  (  )
Hepsinin soruları var  Para, tazminat isteyen yok Sorumluları arıyorlar!
- Türkler neden yaptılar bunu bize?
- Biz devlete hizmet ediyorduk Karakol bilir; burada başka geçim kaynağımız yoktur Getirdiğimiz ne ki? Çay, sigara, şeker, mazot  Geçerken onlara da veririz çaydan, sigaradan  
- Benim kardeşim okula gidecekti, harçlığı yoktu  Ayakkabısı yoktu  
- Ben babamı istiyorum Ben başka hiçbir şey  Ben babamı  (  )
Dün bulunan küçük bir el, bu mezarlardan biri açılarak içine konulmuş! Bugün çıkıp gelen bir katıra sarılmış bir anne, evlâdını ondan soruyor  Birbirimize bakacak ne cesaretimiz ne yüzümüz var Ağladığımızı da saklamıyoruz artık  Acı, soğuk kadar kesici ve yoğun Öfke, elle tutuluyor  Mezarlık, bu çocukların daha birkaç gün önce yaşadıkları evlerin hemen üstünde  
Bu zulûm nedir, bu insanların başına gelen? Kim getirdi? Neden? Hem kurutup ocaklarını, hem ‘bundan sonra işiniz bu’ deyip, hem bombalarla parça parça ettiniz  Hem bizi bize düşman  Neden???
Kulaklarımda çınlayan bu dizeler de bir Kürdün  Hem zalim, hem korkak olana yazılmış  Hem kıyıp, hem itiraf edemeyene  Hem inkâr edip, hem kibirlenene  
Dostum! Postumun düşmanı  
Ahir zaman beyi  
Seni yere indiren zembil,
Artık inmeyecek gökten
İpleri çürüyerek
Ve yolun yarısında koparak,
Düştü  
Düştü Kızı1deniz’e,
Kızı1deniz oldu mezarı onun  (Kadri Can)
Ama  Biz, gördük bu cinayeti  Artık yeter  
Yeter artık  Edi bese  ”
İclal Aydın
|