07-10-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Yanık
Yanık Yazısı - Yanık İclal Aydın - İclal Aydın Yazıları
Simsiyah örtüler altında vurulmuş iki adam yatıyor ortada Vurulmuşlar İkisinin ortasında bir fotoğraf makinesi duruyor  Hiçbir şey olmamış  Az önce çektikleri fotoğraflar, yakaladıkları “hayat” orada kayıtlı kalmış Ama onlar yok Ölmüşler Öldürülmüşler Düşüncelerini, gördüklerini başkaları da bilsin diye çıkardıkları gazete yüzünden ölmüşler Karşı düşüncenin adamları öldürmüş onları Ama fotoğraf makinesi ikisinin ortasında duruyor Ölümün ortasında hayatı kaydeden bir makine ölümsüzmüşcesine duruyor işte  
Kadınlardan biri ölen arkadaşlarının bedenlerinin başında duruyor acıyla Fotoğraf makinesini eline alıyor  “İlahi olan ne kaldı?” diye soruyor arkadaşına  “Geriye kalan tek şey fotoğraf makinesi İçindeki görüntüler Nesnelerin bizden daha fazla umudu olduğu bu dünya ne biçim bir dünya  ”
Sonra ağlamaya başlıyor  
***
Suriye’de değil, hayır değil  
İstanbul’da, Şişli’de oluyor bunlar Dört yıl önce de değil Dün akşam  Tiyatro sahnesinde oluyor Lüban iç savaşını anlatan “Yanık” isimli oyunda  
Boğazımda öyle bir yumruk var ki anlatamam size Elindeki fotoğraf makinesini göğsüne bastırıp ağlayarak intikam yemini eden kadına arkadaşı itiraz ediyor  
İntikamla bu savaşı bitiremeyeceğini anlatıyor  
“Bize kılavuzluk edecek değerler yok Biz de bu yüzden kendi uydurduğumuz geçici değerlere yaslanmak zorundayız Bildiklerimize ve hissettiklerimize yaslanmak zorundayız İntikam almak, evleri yakıp yıkmak istiyorsun Senin hissettiklerini başkalarının da hissetmelerini böylece anlamalarını, değişmelerini, bunu yapan insanların dönüşmesini istiyorsun Anlasınlar diye onları cezalandırmak istiyorsun Ama bu budalaca oyun, seni kör eden, çıldırtan acıdan besleniyor Kimi ikna edebilirsin ki? Çevremizin artık ikna edilemeyecek insanlarla dolu olduğunu görmüyor musun?”
Bugünden mi bahsediyor yoksa? Bugünden mi Allahım? Bizden mi söz ediyor?
***
Bu yıldan gazete başlıkları koyabilirim yazımın tam da bu bölümüne
Geçen aydan, geçen haftadan  
Geçen yıldan
On yıl önceden
Elli yıl önceden 
Türkiye’den , Filistin’den, Suriye’den, Afganistan’dan  Arjantin’den, Şili’den, İspanya’dan  O kör göze bir parmak sokmama gerek var mı?
Bir iç “açı”nın dökümü için gazete manşetlerini anımsamaya gerek var mı?
Diyor ki yetimhanenin doktoru oyunun en can alıcı yerlerinden birinde:
“İki gün önce milisler kampların dışına çıkan üç genç mülteciyi idam etti Milisler üç genci neden astı? Çünkü kamplardan iki mülteci köyden bir kıza tecavüz edip öldürmüştü Mülteciler kıza neden tecavüz etti? Çünkü milisler bir mülteci ailesini taşlamışlardı Milisler onları neden taşladı? Çünkü mülteciler kekiklerin yetiştiği yamacın yakınındaki bir evi yakmıştı Mülteciler evi neden yaktı? Açlıktan su kuyusunu tahrip eden milislerden intikam almak için Milisler neden kuyuyu tahrip etti? Çünkü mülteciler vahşi köpeklerin koşturduğu derenin yanındaki ekinleri yakmıştı Mülteciler neden ekinleri yaktı? Bir sebebi vardı tabii Ama benim hafızam bu kadar geriye gidebiliyor Daha öncesini hatırlayamıyorum Hikâye sonsuza kadar böyle devam eder gider  Bir şey başka bir şeye sebep olur  Öfkeden öfkeye, acıdan mateme, tecavüzden cinayete zamanın başladığı yere kadar gider bu iş  ”
***
Oyun bitti  Kar başlamıştı eve dönerken  Ne kadar yağmur, ne kadar kar yağsa da o yangın sönmüyor işte  O “yanık” izi geçmeyecek ki üzerimizden  
Yüzyıl süren bu savaşın ateşi sönmeyecek ki  
İstanbul Devlet Tiyatrosu, Lübnan asıllı yazar Wajdi Mouawad’ın kaleme aldığı “Yanık” isimli oyunu Cem Emüler’in çevirisi ve rejisi ile izleyiciyle sunuyor  
Oyunculardan Janin’in (biricik, sevgili arkadaşım Veda Yurtsever İpek canlandırıyor) müzeye dönüştürülmüş “Unutulmaz işkencelerin hapishanesi Kfarrayat”ı ziyaret ettiği ve hücrelerde mahkûmlara yapılan işkenceleri dinlediği sahnede “Bir gün Diyarbakır Cezaevi de müze olursa, biz de böyle bir oyun, film izleyecek, saklananların, üstü örtülenlerin hiç olmazsa bir oyun repliği ile ışığa kavuştuğunu görebilecek miyiz” diye düşündüm  
Aslında  
Bir gerçeği anlamak için bir dürteni, bir öğreteni, bir itekleyeni beklemeye gerek yok  
Çünkü oyunun kahramanı Nevval’in dediği gibi:
“Öyle gerçekler vardır ki ancak keşfedildikleri zaman anlam kazanırlar  ”
İclal Aydın
|
|
|