Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
vahşete

Vahşete Son

Eski 07-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Vahşete Son



Vahşete Son Yazısı - Vahşete Son Başak Sayan - Başak Sayan Yazıları

İki haftadır kadına yönelik şiddetle ilgili yazılar yazıyorum bu köşede

Kaç defa yazdım daha evvel, hatırlamıyorum

Kaç köşe yazarı yazdı bunları bugüne dek, onu da hatırlamıyorum

Kaç yüz tane kadına yönelik şiddet içeren, kaç tane yakınları tarafından öldürülen kadın haberi okuduk, hatırlamıyorum

O kadar çok ki

Yakınları tarafından şiddet gören, ölüm tehdidi alan, korkan, sığınma evlerine yerleştirilmek için devletine yalvaran ama ailenin korunmasına dair kanun kapsamında tedbir alınamayarak sokağa atılan kadın o kadar çok ki

İmam nikahlı eşini 'eş' saymayıp sen 'aile' değilsin denilip sokağa atılan ve öldürülen kadınlar

Bu haberler yapıldıkça, yardım çığlıkları atıldıkça duymazdan geldi herkes

Bir iki ah ahlar, vah vahlar çekti ve unuttu

Unutmayan bir tek bunu yaşayanlar ile onların yakınlarıydı

Cuma günü Habertürk'ün manşeti ayağa kaldırdı herkesi

Eşi tarafından sığınma evinden çıkarılıp vahşice katledilen zavallı bir kadının sırtında bıçak, vücudu çıplak, açılan tüm yaralar ortada, her tarafından kanlar akarken yayınlanan bir fotoğrafı

Ölü bir kadın fotoğrafı

Hayattaki en yakını tarafından katledilen ölü bir kadının fotoğrafı

Sosyal medyada insanlar ayağa kalktı, sokaktaki insan konuşmaya başladı

Herkes fotoğraftaki vahşeti ve bir gazetenin bu fotoğrafı nasıl kullanabileceğini sormaya başladı bağırarak!

Esas sorgulanması, hesap sorulması gereken meseleyi sorgulamayarak!

Bugüne değin bu konuda bir şey yapmayanları 'artık bir şeyler yapmaya' davet etmesi gerekirken nasıl haber yapılır meselesine takıldı herkes

O korkunç, o yürek kaldırmaz, o insanlık dışı fotoğraf belki bugüne dek unuttukları, önemsemedikleri bu meseleyi çözmeleri için ayağa kaldırır devleti, hükümeti

Kadının yürek dağlayan feci sonunu yansıtan o fotoğraf belki devletin kapılarından çevrilen, koruma verilmeyen, hakları gözetilmeyen binlerce kadının dramına bir çare olur

Belki o feci fotoğrafın insanın içinde yarattığı duygular neticesinde kör olan gözleri açılır!

Belki vicdanlar öyle bir sarsılır ki bu konuda bir şey yapmaktan başka çare bulamaz yetkililer

Belki başlarına gelmeden anlamayan görevliler, bu acı gerçeği tokat gibi çarpan fotoğrafla kendilerine gelirler

Eğer bu fotoğraf amacına ulaşır da görmeyen gözleri görür, duymayan kulakları duyar hale getirirse, aynı şiddeti gören ve korkan nice kadının derdine bir parça da deva olacak yasanın çıkmasına katkı sağlarsa, o kadının ailesi de o fotoğrafın yayınlanmasının acısını bastıracaklardır içlerinde

Kısacası; iyi ve duyarlı tarafım Fatih Altaylı'nın o fotoğrafı işte bu duyguları uyandırıp, insanları ayağa kaldırmak için koyduğuna inanıyor Ama yok, insanlık tarafım yine yanılıyor da, bu fotoğraf buraya sadece tiraj için konulduysa, unutmamak gerekir ki, 2 çocuk annesi Şefika Etik, bir cinayete daha, bu kez medyanın cinayetine kurban gitmiştir

Bu fotoğrafı o ya da bu nedenle gördük artık

Öyleyse gereği neyse onu yapalım


PARİS'TE GECE YARISI

Woody Allen hayranı olduğumu söylemiştim geçen hafta

Aylardır bu filmi beklediğimi de

Film vizyona girdiği ilk gün koştura koştura gittim sinemaya

Gece matinesinde kuruldum koltuğuma Baktım salonda tek bir yer bile yok, hepsi dolu

İçimde bir heyecan, başladım filmi beklemeye

Beklerken Woody Allen'ı neden bu kadar çok sevdiğimi düşündüm

Çünkü; hiç kimse Woody Allen kadar insan ilişkileri ile ilgili düşündürten ve sorgulatan film yapamıyor

İçinde ironiyi ve mizahı da barındıran filmlerinde öyle bir sahicilik var ki aynı şeyleri defalarca yaşadığınıza yemin edebilirsiniz yaşamamış olsanız bile

Ve yaşadığıysanız eğer, neden bu noktadan bakmadığınızı düşünmeye başlarsınız

Mizahla gerçekçilik öyle bir iç içe geçmiştir ki, şaşırır kalırsınız

'Paris'te Son Gece' harika bir Woody Allen filmi

Harikulade Paris görüntülerinin yanı sıra sizi tarihte eğlenceli bir yolculuğa çıkarıyor ve Hemingway'den Picasso'ya, Fiztgerald'dan Salvador Dali'ye kadar bir yığın entelektüel şahsiyetle neşeli bir romantik komedinin içinde buluyorsunuz kendinizi

'Vicky, Cristina, Barselono' filminden sonra en sevdiğim ikinci Woddy Allen filmi bu oldu Üçüncüsü 'Herkes seni seviyorum der' O da çok iyidir gerçekten


BİR ZAMANLAR ANADOLU'DA

Bir insan ya çok sever Nuri Bilge Ceylan'ın filmlerini ya nefret eder

Arada kalanını göremezsin hiçbir zaman

Oscar aday adaylığı yolu açılan filmi bir öğleden sonra oyuncu bir arkadaşımla birlikte izlemeye gittim

Seksen kişilik salonda altı kişiydik ve bu altı kişiden üçü oyuncuydu

Film başlamadan evvel önümüzde oturan iki kadının konuşmasına kulak kabarttım biraz İkisi de belli ki ilk kez izleyeceklerdi bir Nuri Bilge Ceylan filmini

Işıklar söndürüldü, kapılar kapandı ve film başladı

Film, sizi bir anda Anadolu'da bir kasabanın olanca sıkıcılığıyla dolu atmosferine götürüyor

Bir cinayet soruşturmasının Anadolu'daki ücra bir kasabada nasıl zorluklarla, engellerle, yokluktan var etmelerle yapılacağını trajikomik bir şekilde anlatmaya başlıyor

Öyle gerçekçi ve bu gerçeklikle öyle sarsıcı ki Gerçekçiliği karşısında sarsılıyorsunuz en başta

Bir Türk kasabasında bir savcı, bir doktor, bir polis, bir muhtar, bir otopsi görevlisi ancak böyle olur diyorsunuz

Türk insanının zorlu engellerle karşılaştığında kendine has çözüm metotlarını ve düşünce tarzlarını izlerken gülümsüyorsunuz

Nuri Bilge'nin filmlerini sıkıcı bulanlar muhtemelen realizm akımından pek hoşlanmıyorlar Zira Nuri Bilge Ceylan'ın filmlerinde kullandığı en önemli özellik bu; realizm

Bir ağaçtan kopan elmanın yuvarlanıp suya düşmesi, bozkırın rüzgarla savruluşu, bir kızın saçlarının esen yelle birbirine girmesi Sahne gerçek olsa ve sen oradakilerden birisi olsan bunları aynen filmdeki görünümleri ile izlersin işte O küçücük arabanın içinde sıkılırsın, konuşmalar saçmalaşır, kendini çaresiz hissedersin

Bu akımın en önemli özelliği izleyiciye de filmde yansıtmaya çalıştığı duyguları yaşatması O yüzden yağmurdan ıslanan arabanın camından dışarı bakılan ve içeride eski bir türkünün çaldığı sahneyi izlerken çocukken kaç kez bunu yaşadığını düşünürsün O yüzden onu yaşadığın andaki hislerin gelip yerleşir içine, eski bir zamandan kopup gelmişçesine

Bir oyuncu olarak sevdiğim pek çok yazar ve yönetmen vardır ama Nuri Bilge'nin yeri ayrıdır

Sırf kendine has bir üslup geliştirdiği için değil, filmlerindeki bu gerçekçiliği ve sahiciliğin müptelası olduğum için

Bu yüzden filmle ilgili yapılan bazı sıkıcı yorumlarına asla aldanmayın, gidin sinemaya ve sahici bir atmosferin içine girip kendi gözlerinizle görün Anadolu'da yaşayan bu bir avuç insanın küçük dünyalarını

Asla pişman olmayacak ve filmin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız bile

NOT : Oyunculuklar o kadar muazzam ki söyleyecek kelime bulamıyorum Oscar yolunda yolu açık olsun


HAFTANIN SÖZÜ

' İnsanların karakterleri onların kaderidir Ve insanlar layık oldukları hayatları yaşarlar' Heracleitus


Başak Sayan

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.