Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
orkide, sevdalı

Sevdalı Orkide

Eski 07-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sevdalı Orkide



Sevdalı Orkide Yazısı - Hikaye Örneği - Yaşamdan Hikayeler - Yalnızlık Hikayesi - Aşk Hikayeleri


Sevdalı Orkide


Zulmü tatmıştı, genç yaşındaAğlamayı , varlık içinde yokluğu yaşamayı, hased insanların zararlarını ve fitnenin yerle bir ettiği sevgileri Ve aşkı tattı bir günŞimdi adı Sevdalı Orkide’ydiHasret ve aşk

SEVDALI ORKİDE




Ankara’nın sert kışlarından biriydiHeryer buz tutmuştuÇatıkatında yaşayan çiftin ilk çocuğu doğmak üzereydiBaba, üniversitede okuyorduÇetrefilli yıllardıTürkiye, iç ve dış düşmanların teşvikiyle, boşlukta yürüyen gençlerinin çıkardığı karmaşanın sersemliğini yaşıyorduOkumak çok zorduHele Anadolu’dan gelen gençler için daha zorTarafsız kalmak en iyi seçimdi o yıllarda


Dersten yeni çıkmıştı CemilHanımının ördüğü atkı boynunda asılıydıUzun gelen ucunu sol tarafa atmıştı gayri ihtiyariKafası karmakarışıktıİlk çocuğu doğmak üzereydiParasızdıKayınpederi yardımcı oluyordu ama bu öyle gururuna dokunuyordu kiÇok gururlu, genç bir adamdı CemilOkul sezonunda ,yazın ticaret yaparak biriktirdiği paraları harcıyorduO yaz fazla kazanamamıştı ve ailesinden gelen yardım da , babasının işlerinin iyi olmamasından dolayı kesilmiştiBaşı önünde düşünceli düşünceli yürürken, önünü birkaç öğrenci kestiÜlkücülerden oldukları kesindiBıyıklarından tanımıştı

Bakışları pek dostça görünmüyordu

“ Sen solcu musun lan?”diye hırsla sordular

“Hayır, değilim” diye gözlerinin içine bakarak yanıtladı sorularını

“Ne bu atkı peki?Sol tarafına atmışsınAçıkça solculuğunu ilan mı ediyorsun bizim mıntıkamızda?

“Ben solcu değilim, sizden de değilimKimseyi tutmak zorunda da değilimÇekilin yolumdan, yoksa

“Yoksa ne olur? Döver misin, öldürür müsün?

“Arkadaşlar, kavga çıkarmak istemiyorum, sakin sakin evime gidiyorumLütfen çekilin yolumdan

“Ulan sen kendini ne sanıyorsun?Üç kişiyle başedebilir misin?Yakarız seni şuracıkta, anan bile ağlayamaz haline

“Son defa söylüyorumRahat bırakın beni

“Sen bize kafa mı tutuyorsun bodur?Şimdi görürsün” diyerek başladılar kavgaya

Cemil, fazla uzun boylu değildi ama güçlü yumrukları vardıBoğa gibi kuvvetliydiYumrukları ile üçünü de etkisiz hale getirdiBiraz geç kalmışlardı ama o sırada polis arabasının sirenini duydu CemilKendisi de kavgadan bitkin düşmüştüSendeleyerek bedenini kuytu bir köşeye attıPolisle uğraşacak vakti yoktuGereksiz yere suçlu muamelesi görmek istemiyordu, üstelik nezarette haksız yere bir ton da dayak yemek istemeyecek kadar akıllı bir gençtiÖnce saklandı, polis gidince uzaklaştıKendisine sataşanları polis götürmüştüO geceden itibaren tarafsız ve apolitik kalmaya yemin etti

Bu yemin gelecekte Özal’ın başa geçmesiyle bozulacak gibi olduysa da derhal bu kararından vazgeçip yeminine dönecekti


Eve döndüğünde yorgun ve hırpalanmıştıAncak kapıyı kimse açmadıAcaba?Evet, karısı doğuma gitmiş olmalıydıDemek bugün baba olacaktıHemen kayınpederinin evine koştuKoşarken buzda kayıp düşe kalka yol alıyorduEve vardığında kayınbiraderi Cebeci Doğumevi’ne gittiklerini söylediBir oğlu olsun istiyorduKendisi gibi güçlü ve akıllı

Hastahaneye vardığında eşinin saçlarına kırmızı kurdale takılı olduğunu görünce birden takati

kesilir gibi olduAma belli etmemek için çok uğraştıBir kızı olmuştu, kucağına verdiklerinde üzüntüsünün yersiz olduğunu anladıLacivert gözlü, beyaz tenli saçlarının kakülü beyaz bir bebekKız da olsa oğlan da olsa farketmezdi artıkO bir babaydıBebek, doğarken ağlamamıştıÜç gün boyunca da ağlamadıNormal bir bebek değildi, bakışları herşeyi görüyormuş ve anlıyormuş izlenimi veriyorduBeyaz tenli olduğundan önce Nilüfer dediler onaAma sonra anneannesinin ısrarına dayanamayıp “Orkide” adını koydular


Soğuk, Ankara’nın yakasını bırakmıyorduOrkide doğmadan on gün önce, Maraş’dan acı bir haber gelmiştiOrkide’nin anneannesi Aylin Hanım, haberi saklamanın daha uygun olacağını düşünüyorduCemil’in babası Hüseyin Bey, genç yaşta ani bir kalp kriziyle hayatını kaybetmiştiTam final sınavları vardı ve Cemil’den bir ay süreyle bu haber saklandıAcı haberi babasının ölümünden bir ay sonra alan Cemil, bunu kendilerinden saklamalarına çok kızmıştıBabasının toprağa verilişine bile yetişememiştiHemen bir otobüs bileti temin edip hanımını ve yirmi günlük bebeğini alarak KMaraş’a doğru yola çıktıYol boyunca ağladılar

Bu haberi hanımından da gizlemişlerdiNurcan Hanım, kayınpederini öz babasından çok severdiÇocukluğundan beri kendisine” gelinim” diye hitapetmiş ve sonunda onu en titiz oğluna gelin yapmıştıCemil, okumayı çok istemiş ve babasının tüm engellemelerine rağmen

Ankara’da bir üniversiteyi kazanmıştıDayısı Ankara’da yaşıyorduBabası da ikna olmuştuAkıllı ve kurnaz bir adamdıKaynının Ankara’da yetişen kızı Nurcan’ı çok severdi zatenŞehirde yetişmiş bir kızdıMasum ve sessizdiCelalli ve titiz oğlunun kahrını başka hangi kız çekerdiHem bu kızı oğluyla evlendirip oğlunu kaybetmemiş olacak, hem de oğlu yurt köşelerinde anarşistlere yem olmayacaktıArkadaşlarının oğullarının çoğu okumaya gidip çeşitli sebeplerden bir daha geri dönmemişlerdi memleketlerineOğlunu Ankara’daki dayısına emanet ederken söz yüzüklerini de geçirmişti parmaklarınaÜç senelik bir nişanlılık devresinden sonra evlendilerOnlar sözlenirken büyük vaatler eden babası, Cemil’in ağabeyi Hasan’ı öyle büyük masraflarla evlendirmişti ki, düğün için aldığı borçları ödemekte zorlanıyorduEvlendikten sonra büyük oğlu Hasan ve hanımı evde huzursuzluk çıkarıp ayrı eve de taşınınca zelzele başlamıştıHüseyin Bey, hayırsız oğlu Hasan yüzünden borç batağına saplanmıştıCemil’e yaz tatilinde bir otuz ağustos günü sade bir nikah yapıldıAdetleri olan düğün konvoyu bile tutulmadan sessizce evlendilerCemil’in annesi Huriye Hanım, şehirli diye yeğenini pek istemiyordu gelin olarakO gelip de bana iş mi yapacak diyor, onu istemiyorduAllah’ın adaleti ki, mahallesinden aldığı kız, evlendi evleneli odasından çıkmıyor, üstüne oğlu Hasan’ı kışkırtıp kendileriyle kavga ettiriyorduSui zanda hayrın olmadığını göstermişti Rabbi , beş vakit namazını bir kere bile kaçırmamış olan Huriye Hanım’aNurcan gelir gelmez kokusuna alışamadığı bu evi tertemiz yapmaya karar verdiHuriye Hanım, dokuz çocuk annesiydiHerşeye yetişemiyorduHalasına yardıma koşan iyi niyetli Nurcan, herkesin sevgisini kazanmıştı ve o yaz ev ahalisi gerçek gelin olarak Nurcan’ı seçti

Ankara’ya döndüklerinde Cemil’in üçüncü senesiydi okuldaBitirmesine daha iki yıl vardıVe hanımı hamileydiBabası yardımı kesmiştiİlk çocukları doğsun istemiyorduNeyle geçineceklerdi?Hanımı ise çocuğu istiyor, ben kanaat ederim diyorduBu arada Cemil’in kızkardeşi Feride nişanlanmıştıNurcan’ın ağabeyi Feride’yi seviyordu ama Feride önce ilgilendi sonra kayıtsız kaldı bu sevgiyeBu nişan haberi Nurcan’ı çok üzdü ve Feride’ye sitem dolu bir mektup yazdıAma bu mektup Cemil’in eline geçtiBenden habersiz neler çeviriyorsunuz diyerek Nurcan’ı tekme tokat dövdüAnne karnındaki üç aylık çocuk bu yüzden düştüNurcan ölüm tehlikesi atlatmıştı, Cemil çok pişman oldu

Aylin Hanım, bu olaydan sonra çok sevdiği damadına itimadını yitirdiKızının ve Cemil’in delice sevdalarını görmemiş olsaydı, çekip alırdı kızını ve bir daha göstermezdi yüzünü Cemil’eÜstelik Cemil’in kızkardeşi Feride ve kendi oğlu İshak yüzünden haksız yere kızını dövmesine çok içerlemişti

Aradan kısa bir süre geçmeden Nurcan tekrar hamile kaldı ve bu olay unutulduCemil de bir daha hamileyken eşine el kaldırmadıOrkide doğmadan on gün önce dedesi ölmüştüHalbuki, Hüseyin Bey torununu görmeyi ne kadar istiyordu!

KMaraş, Ankara’dan daha soğuktuMinik bir bebek için ve lahusa bir kadın içinse daha soğukGittiklerinde acılar biraz hafiflemiş, yerini kabullenişe bırakmıştıCemil’in üzüntüden bir köşeye fırlattığı bebeğinin üstüne amcası oturacakken son anda farketmiş, o güzel yüzü ezilmekten Allah kurtarmıştıMinik bebek, acılı ailenin maskotu olmuştu adetaAmcaları kucaklarından indirmiyordu Orkide’yiFakat, kız çocuğunu ortalıkta övünerek dolaştıramadıklarından, tanımayanlara “bu bizim AhmetAğabeyimin oğlu” diye gösteriyorlardıGörenler” Bu çocukta Yusuf güzelliği var, kimseye göstermeyin nazar olur “ diyorlardıKış tatilinin bitmesiyle Ankara’ya geri dönüş vakti gelmiştiCemil babasının mirasını almadı, kendisinden yaşça epey küçük kardeşlerine bıraktı varlıklarınıToprakları borçların ödenmesi için satıldı, sadece bir dokuma makinası ve evleri kalmıştıAğabeyi Hasan’ı kardeşleri ve annesine sahip olması için ikna ettiYazları geleceğini ve okulu bitirince de yanlarına geleceğini söyleyerek KMaraş’dan ayrıldı


IIBÖLÜM


Aradan bir yıl dokuz gün geçmiş ve Cemil ile Nurcan’ın ikinci çocukları Eray dünyaya gelmiştiYine bir sömestre tatiliydi ve Cemil satış yapmak için Anadolu yollarına düşmüştüFakülte tatil olur olmaz KMaraş’a gidiyor, kardeşlerinin ve amcalarının ürettiği kumaşları alıp Anadolu şehirlerindeki tüccarlara pazarlıyordu

Gece otobüse binip sabaha kadar yol alıyor, ertesi gün satışını yapıyor ve akşam yine otobüsle bir başka şehre gidiyorduOtobüs yol alırken uyuyor, böylece şehirlerde kalmadan bir hafta içinde evine dönüyordu

Yine böyle bir satış seyahatindeydiOğlu doğmuştu ama bunu Ankara’ya döndüğünde öğrenecektiOğlu çok zayıf ve küçüktüMide kapakçığında sorun vardı ve ameliyat edilmiştiÇok kısa bir zaman sonra, Nurcan’ın iyi bakımıyla topaç gibi bir bebek olmuştu

Eray kara kaşlı, kara gözlü bir bebektiOrkide onu çok seviyordu, ikiz gibi büyüdüler

Ertesi sene Cemil fakülteden başarıyla mezun olduNurcan memur olmasını istiyordu, o zamanlar memuriyet gözde bir meslektiAma Cemill zengin olmak istiyordu ve bunu serbest ticaret yaparak sağlayacaktıYılmadan çalıştı, Anadolu’nun hemen her şehrini gezdi ve çok geçmeden durumları düzelmeye başladı

İstanbul yolu gözükmüştü Cemil’eBu memur şehrinden ticaretin merkezi olan İstanbul’a taşındılarSultanhamam’da bir yer kiraladı CemilDürüst, azimli, tuttuğunu koparan, yaman bir genç adamdıO zamanlar kumaş ticaretini Yahudiler yapıyor, birkaç Türk firmasının dışında üretim yapılmıyorduİthal kumaş İstanbul piyasasında revaçtaydı

Cemil Yahudi tüccarlardan çok şey öğrendiSonra da KMaraş’da üretilen kumaşları İstanbul’da pazarlamaya başladıAyrıca kumaşlarını sattığı fabrikaları ,o zamanlar Türkiye’de üretilmeyen kot kumaşını dokumaya özendirdiZekası ve girişimciliği, fabrika sahiplerinin hoşuna gitmiştiOna müdürlük teklif ettilerAma o , bağımlı çalışacak bir adam değildiSerbest çalışmalı ve kimseyle ortaklık kurmadan kendisi kazanmalıydı

Birkaç yıl sonra Cemil, kendisine ev ve araba alacak kadar iyi duruma gelmiştiYirmi sekiz yaşında ve zenginliğin başında bir adamdı

Tıpkı bir lokomotif gibi çalıştıO sıralarda ağabeyi Hasan ve kardeşlerini de anneleriyle beraber İstanbul’a getirttiAncak onlara dışarıdan yardım yapmakla beraber ortak olmadı

Kafaca anlaşamıyordu onlarlaAğabeyi ve kardeşleri ilkokuldan sonra okuyamamışlardıBu yüzden Cemil’i kıskanıyor, onun para kazanma başarısını çekemiyorlardı

Cemil tüm bunlara rağmen onları zaman zaman evinde misafir ediyor, ticari tecrübelerini aktarmaya çalışıyorduBu arada ortanca kardeşleri Mehmet evlenmişti ve annesi ile diğer kardeşlerinin sorumluluğunu üstlenmiştiHasan ise öylesine hırslanmıştı ki, ailesinden tamamen kopup kendi dünyasını kurmuştu İstanbul’daKardeşi Cemil’in adını kullanarak Sultanhamam piyasasında kendini tanıttıAncak hırsı öyle muazzamdı ki, kardeşinin gittiği tüccarları takip ediyor, ardından yanlarına gidip Cemil’in teklifinden daha aşağı bir fiatla işlerini baltalıyordu

Tüm bunlara rağmen, Cemil’in dürüstlüğü, verdiği sözü zamanında yerine getirmesi ve tahsilat sırasındaki efendiliği tüccarların ona güvenmesini sağlıyordu ve Allah, Cemil’e yürü ya kulum dedi

Cemil’in iş ve rahat bir hayat tutkusu onun saatlerce çalışmasına neden oluyorduBu arada çocuklarının büyüdüğünü fark etmemişti bileEray çok yaramaz bir çocuktuOrkide onun küçük annesiApartmanlarının önündeki çocuk parkında oynarlardı sabahtan akşama kadar

Ablalık yapmak çok zordu Orkide için, çünkü Eray başına hep bela açardıBir keresinde kendisinden beş yaş büyük dilsiz bir kızla alay etmiş, onun taklidini yapmış ve kızdırmıştıO da Eray’ı ve suçsuz da olsa Orkide’yi kovalamaya başlamıştıBeraberce apartmana girdiler, bir yandan da “anne, kurtar bizi” diye bağırıyorlardıEray, asansöre binip kapıyı kapattı ve düğmeye bastıOrkide dışarıda kalmıştı, merdivenlere doğru kaçtıAma kız onu yakaladı ve sıkıştırıp bir güzel dövdüEray annesine haber vermişti, yetişmeseydi kız onu daha fazla pataklayacaktıOrkide’nin kaşı yarılmış, kanıyorduKız sakinleşmişti ve dışarı çıktıAma Nurcan Hanım bu olaya çok sinirlenmiştiOrkide’den olayın ayrıntılarını duyunca Eray’a ceza vermeye karar verdiBir gün boyunca sokağa çıkmayacaktı

Eray, parkı çok seviyordu ve ağlamaya başladıNurcan Hanım, Orkide’nin yarasını temizlemek ve bandajlamak için banyoya götürdü kızınıSokak kapısını kilitlemiş ve anahtarını beline asmıştıOnlar banyodayken Eray annesinin yatak odasına gidip bütün gazete kağıtlarını kauçuk yatağın altına doldurup kibriti ateşlediSonra da banyoya gelip” anne, sana bir sürprizim var” dediDört yaşında bir çocuktu dahaHerşeyi oyun sanıyorduAnnesi odadan gelen koku ve dumana koştuKapıyı açtığında alevlerle karşılaştı”İmdaaaat, yangın var” diye bağırıyorduŞaşkınlıktan anahtarı nereye koyduğunu bile unutmuştuDuman tüm evi sarmıştıEray ve Orkide’nin ellerinden tutup evin içinde bir o yana bir bu yana koşturuyorduDışarıdan komşular kapıyı yumrukluyor,” çıkın dışarı” diye bağırıyorlardıNihayet, anahtarı beline astığı aklına geldi ve kendilerini zor dışarı attılarKomşular içeri girip tüp ve televizyonu dışarı çıkardılarİtfaiye yetiştiğinde evin yarısı yanmış, kül olmuştuAncak, o evden canlı çıktıklarına şükrediyordu Nurcan

Cemil haberi alıp eve geldiğinde, gözlerine inanamadıÇalışıp sahip olduklarının çoğu yanmıştı, ancak olayın nasıl olduğunu öğrendiğinde Allah’a sevdiklerini koruduğu için şükretti”Üzülme, yeniden döşeyeceğiz evimizi “dedi, ağlayan Nurcan’aVe bir ay sonra evleri eskisinden bile güzel olmuştuBu olay, Cemil’in müteahitliğe ilgi duymasını sağladıÇalıştığı ustabaşlarına sorular soruyor, işin inceliklerini öğrenmeye çalışıyordu

Derken uzun süredir tehir ettiği askerliği gelip çatmıştıO sıralar paralı askerlik imkanı çıkmıştıO da bu fırsatı değerlendirip askerlikle ilgili problemini bitirmek istediAncak yüklü parası vardı bankada ve gayrımenkule bağlaması akıllıca olacaktı

Kardeşleri yeni yapılan bir siteden ev alacaklardı, apartman yirmisekiz daireliydiCemil’in

para konusundaki endişelerini bildiklerinden kendileriyle ortak bir yatırıma ikna ettilerApartmanın yarısını kendileri, yarısını Cemil alacaktıCemil, adaletli bir dağıtım yapmıştıKardeşleri Cemil’i kıskanmakla beraber, onun hesaptaki dürüstlük ve eminliğine

inanırlardı, bu yüzden tereddütsüz onun dağıtımına razı oldular

Cemil kendisine ayırdığı yanyana iki daireyi birleştirip çok güzel bir dekorasyonla içine taşındıNurcan, kayınvalidesi, beş kaynı ve eltisi, iki görümcesi ve eşleri , kalan dairelerin kiracılarıyla aynı apartmanda oturacaktı artıkHerkes görünüşte çok iyi geçiniyor gibiydi, ancak kıskançlık ve rekabet devam ediyordu

Orkide yeni evlerini çok sevmişti, odasında kocaman bir yatağı, gardrobu, çalışma masası,

aynası olan şanslı ve mutlu bir çocuktuÇalışkan bir öğrenciydi üstelikKendisi zor koşullarda okumuş olan Cemil, çocuklarını okutmayı hedef haline getirmişti ve eğitimleri için hiçbir şeyi kısıtlamıyorduKısa dönem askerliğini yapıp döndükten sonra yine aynı hızla işlerine döndüÇocuklar hep annelerinin gözetimindeydiCemil, işlerine dalmış, çok nadir görüyordu çocuklarını

Doğu Kültürü ile yoğrulmuş Huriye Hanım, oğlunun bu Batılı adetlere düşkünlüğünü hiç sevmiyorduAnkara’da okuyan ve Ankara’da yetişmiş Nurcan ile evlenen oğluna için için kızıyorduOtoriter bir kadındı ve diğer oğullarını ve gelinlerini yönetiyorduAncak Cemil’e diş geçiremiyorduTüm gelinleri örtülüydü, ama Nurcan’ ı örtünmeye ikna edemiyorduÇünkü oğlu istemiyorduBazen kızıyor, kendisinden uzun yıllar ayrı kalmış oğluna otoritesini kabul ettirmeye çalışıyor, ancak oğlu ters tepki verince yumuşuyor vazgeçmiş görünüyorduHer iki taraf için de zor bir durumduUzun yıllar ayrı hayatlar yaşadıktan sonra aynı apartmanda yaşamak ve alışkanlıkları paylaşmak zorunda kalmak zordu

Huriye Hanım, torunlarını çok severdiDindar bir kadındı ve çocuklarının da torunlarının da dindar olmasını istiyorduFırsat buldukça mevlit okutur, evini Kur’an okumaya açardı

Tüm gelinlerini ve torunlarını biraraya toplar, hoca çağırtır ve sohbet düzenlerdi onlar için

Orkide’nin çocukluk ve genç kızlığının ilk yılları bu apartmanda geçtiBabaannesini dinlemeyi çok seviyorduOnun anlattığı dini hikayeleri dinliyor, peygamberlerin hayatlarını okumaya bayılıyorduEray pek ilgilenmezdi bu hikayelerleOrkide halasından Kur’an okumasını öğrendiBabaannesinden de namazıCemil, Cuma ve bayram namazlarını ve bir de sabah namazlarının kazasını kaçırmazdıKüçükken öğrendiği Kur’an-ı Kerim’in Yasin Suresi’ni her bayram namazından sonra babasının ruhu için okurduAma onun din anlayışı bu kadardı ve orta yol bu olmalıydıDiğerlerini aşırılık olarak görüyor, politikadaki gibi din anlayışında da tarafsız olmayı istiyorduNe aşırı dindar olunmalı, ne de dinsiz

Çevresindeki dindar insanları, köylülüğünü aşamamış, kıyafet devrimine uyamamış, mantıksız kişiler olarak görüyorduBuna annesi, amcaları, kardeşleri ve aileleri de dahildi

Ancak, Doğu kültürünün gelenekleri ve töreleri , sosyal muhafazakarlığını ve kıskançlığını örttüğü için ; toplumun değerleri üstündür mantığıyla aile hayatında pekçok şeyi kısıtlıyorduÖzellikle Orkide’nin arkadaşlık ilişkileriniOrkide genç kızlığı boyunca hiçbir kız arkadaşı veya erkek arkadaşı ile okul dışında arkadaşlık kuramamıştı, çünkü babası bunları engelliyorduEğer okumak istiyorsa tüm bunlardan uzak kalmalıydı, aksi takdirde kendisini görmeye gelen ilk uygun kocaya verilir, tahsil hayatı bitebilirdiOrkide bunları yaşamaya başladığında oniki-onüç yaşlarındaydı Söylenenleri algılayamıyordu bile

Ama çocuk yüreği bir karar vermişti, erkek gibi olacaktıÇirkin olursa kimse onu birine beğendirip evlendiremez, böylece tahsil yapabilirdiHızla kilo almaya başladıÇünkü erkekler şişmanları beğenmezlerdiSert bakmayı öğrendi aynanın karşısındaKaşlarını çattığında lacivertten yeşile dönen gözleri yok oluyor, kısık gözlerinden alev fışkırıyordu

Okuldaki tüm sosyal çalışmalara babasından gizli katılıyorduZar zor okul korosuna girebilmişti babasını ikna eden annesi sayesindeAncak her hareketi kontrol altındaydı

Kardeşi Eray kendisine bekçi tayin edilmiş, tüm kuzenleri aynı okula verilmişti

Erkek Fatma diyorlardı onaAğırbaşlılığı ve sınırlı arkadaşlık ilişkileri nedeniyle muhafazakar sülalesinin takdirini kazanmış, okuyabilir tescilini almıştı Orkide

Aradan dört yıl geçmiş, kardeşleri ile arasındaki uçurumu farkeden Cemil, Nurcan’ın da ısrarlarıyla uzaklarda bir ev arayışına girmiştiHavuz yüzünden yaptıkları tartışma yüzünden garaj kapısını kilitleyen küçük kardeşi Yunus yüzünden çıkan kavga, Cemil’in ağır bir sinirsel travma geçirmesine sebep olmuş, cinnetin kapısından dönmüştü Sakinleştirici iğnelerle yatıştırılan Cemil, iyileştikten sonra ayrı ve uzak bir evde oturmaya karar vermişti

Aylarca haftasonları Nurcan ve çocuklarıyla beraber ev aradılarKendilerini mal sahibiyken evlerinden atılan kiracı gibi görüyorlardıHuzurları kalmamıştı ve yarısına sahip oldukları apartmandan İstanbul içinde ama kardeşlerinden epeyce uzakta bir yere kendilerini atmak için uğraşıyorlardıAma bir türlü o evden çıkamıyorlardıSanki büyük bir kuvvet onları tutuyorduNurcan bir gece rüya gördüYeşillikler içindeki bir tepede eski bir köşke doğru yürüyorduAma kapısı kilitliydi ve açamıyorduSonra köşkün bahçesinde Huriye Hanım’ı gördüKapının anahtarı onun elindeydi ve saklıyorduNurcan ona yöneldi ve “Halacığım, anahtarı ver” dediHuriye Hanım,” Hayır, vermeyeceğimGidemezsinizOğlumu benden ayıramayacaksın, çünkü bunun için her gece dua ediyorum” dediNurcan uyanır uyanmaz duaları hep kabul olan halasını düşündüOnun helalliğini almadan bu evden çıkamayacaklar, huzura kavuşamayacaktı CemilAslında kendisinin eltileriyle sorunu yoktu, ama Cemil’in kardeşleriyle yaşadığı huzursuzluklar aileyi mutsuz ediyorduÜstelik kocası artık eskisi gibi sabırlı ve mutlu bir adam da değildiSebepli sebepsiz kendisine ve çocuklarına kızıyordu Kişiliği dengesizleşmişti kardeşleriyle kavgasından sonraÜstelik eskisi gibi çocuklarını sormuyor, onları okşamıyor, tatlı sözler etmiyorduKendini sonsuz bir hırsla işlerine vermiş, gözü paradan başka birşey görmez olmuştuRüyasını Cemil’e anlattıEv bulamamalarının sebebi annesinin razı olmamasıydıCemil o akşam annesine en sevdiği tatlıyı alıp ziyaretine gittiKardeşleriyle aynı yerde yapamadığını, onlardan farklı düşündüğünü ve yaşadığını anlattı

”Anneciğim, ayaklarının altını öpeyim, rıza göster de bu üzüntülerden kurtulalımSenden ayrılmış olmayacağız, İstanbul’un içindeyizGelir bizde istediğin kadar kalırsın” diye yalvardı

Huriye Hanım,”Oğlum sen gidersen hepsi de çil yavrusu gibi dağılır, diğer gelinler de ayrılık isterler, düzenimiz bozulurRazı değilim gitmenize” dedi

Cemil annesini ikna etmeye kararlıydı”Anneciğim kardeş katili olmamı mı istiyorsun? Bunların saygısızlıklarına dayanamıyorum, delireceğim neredeyseRazı ol da gideyim, sonra daha kötü olur, bunu bilesin

Huriye Hanım sesini çıkarmadı, düşünüyor gibiydi”Hele çaylarımızı içelim bir, ondan sonra konuşuruz” dedi birkaç dakika sonraO gece bir daha bu konuyu konuşmadılarCemil, dairesine çıktıHuriye Hanım düşünceliydiNamazını kıldıktan sonra ellerini açıp dua etti

“Allah’ım sen neylersen güzel eylersinİyilikler ver bizeHerşeyin hayırlısını nasip eyle, Cemil oğlumun hakkında da hayırlısını ver Ya Rabbi!Hayır getir başımıza

O gece, Nurcan rüyasında tekrar halasını gördüSanki aralarında görünmez bir ruhani bağ vardıAnahtarı kendisine uzatmış, gülümsüyordu”aç kızım kapını, sabrınla hakettinBu anahtarı oğluma değil, sana veriyorum” dedikten sonra arkasını dönüp uzaklaştıNurcan anahtarı aldı, kapıyı açtıKarşısında çok güzel döşenmiş ve muhteşem manzaralı bir ev duruyorduAncak bir huzursuzluk kapladı içiniBu ev önce ışıklıydı ama sonra kararmaya başladı ve karşıdaki denizin rengi maviden griye döndü Dalgalar yükseliyor, evini de kendini de alıp götürüyorduÇocuklarının çığlıklarını duyduKocası ve tanımadığı bir kadın ise kahkahalarla gülüyordu, seslerini duyuyordu, ama kendilerini göremiyordu Kan ter içinde uyandı, neydi bu?Hayır olsun deyip tekrar uyumaya çalıştı, ama gözlerini kapatamıyorduSabahı zor ettiFakat bu rüyayı kimseye anlatmayıp bir sır gibi sakladı

Aradan bir hafta geçmemişti ki, Cemil kapıdan girer girmez “müjde, müjdeİstediğimiz gibi bir yer buldum”diye neşeyle Nurcan’ı öptüNurcan’ın gözleri parladı sevinçtenNihayet, huzura kavuşacaklardı”Nasıl bir daire, nerede?” diye soru yağmuruna tuttu Cemil’i

“Hele bir yemeğimi hazırla, sana ayrıntılarıyla anlatacağım”dedi CemilNurcan,”sofra hazır, sen içeri girer girmez ellerini yıkayıp oturmaz mısın sofraya” diye neşeyle sordu”Haklısın sevgilim, hadi çocukları çağır, onlara ve sana anlatacak çok haberim var

Hepsi sofrada yerlerini aldılarÇorbalarını içerken Cemil başladı anlatmaya

“Beylerbeyi’nde harika bir arsa buldumTepede, bütün Boğaz’a hakimTam bir buçuk dönümİçinde eski bir köşk var, şu anda kiracılar oturuyor ama çıkmak üzerelermişArsa miras malıÜç kişiye ait, ama kiracıları KMaraş’lıKomisyoncuyu aradan çıkarıp beni gerçek sahipleriyle tanıştırdıFiat da oldukça uygunEllerinden hemen çıkarmak istiyorlarKöşkün içinde olduğu bir dönümlük arsayı gelecekte yapmak üzere bırakacağımYarım dönümüne de kocaman lüks bir apartman yapacağımSana bahçenden bir gül vermediler, NurcanBeni de kendi garajıma koymadılarBüyük bir bahçemiz olacakEvimizin önünde de koca bir garajAllah’ın hazinesinde çokHerhalde annem razı oldu ki, burası karşıma çıktıSekiz ayda oradayız

Nurcan sevinçliydi, ama bir daire istiyorduOna ve ailesine iyi bir semtte, düzenli bir daire yeterdiHazır yapılanlar dururken sekiz ay daha bu huzursuzluğu yaşamakAklından bunlar geçerken, “çocukların okulu başlıyor, eğer okul sezonunun tam ortasında taşınırsak adapte olamazlarBize inşaata yakın bir yer kiralasan, çocuklar da orada okula başlasa, ne dersin?”

Cemil’in yüzü bir anda değişti”Ne kirası! Evim varken kira mı vereceğim?Biz zar zor okuduk, ama okudukŞu çocukları bisküvi yiyen beceriksizlere çevirdin zatenBu evde size danışırım, ama son karar benimdirDemokrasi uyguluyorum, size yapacaklarımı anlatıyorum daha ne istiyorsunuz?Kafamı kızdırma, bir daha söz hakkı alamazsın yoksa!” Bu Cemil’in son zamanlarda alışılagelmiş haliydiZenginleştikçe, “iyi Cemil gel-gitler gibi arada sırada uğruyordu ailesineGenel hali “zalim ve diktatör Cemil” idiAncak kendisini demokratik diye kabul ettirmeye çalışıyorduOrkide onbeş yaşında bir genç kızdı ve herşeyin farkındaydı”Babacığım, demokratik demek –son kararı reis verir- demek değildirEğer maiyetindekilere danışıyorsan onların ortak kararına saygı göstermelisinama sen bizim oyumuzu sormadın bile!” diye atıldıCemil, Orkide’yi çok sever, onun akıllılığıyla övünürdüNurcan’dan daha çok değer verirdi ona”Bana benziyor, keşke erkek olsaydıİşlerimde bana yardımcı olurdu” diye iç geçirirdi hepBu konuşma canını sıkmış, Orkide’nin kendisini mantığıyla köşeye sıkıştırması hoşuna gitmemişti”Sen karışma, ben babayımBabaların dediği kanundur bu evdeEvlatlar sorgulayamaz babalarınıYemeğinizi yiyin şimdi, ondan sonra herkes işine” diyerek kalan yemeğini bitirmeye koyuldu

Eray ve Orkide odalarına çekildilerBir ara Eray, ablasının odasına geldiYüzü asılmıştı”Orkide, babam neden seni benden daha çok seviyor?Ben ufak yaştan beri yazları onun yanında çalışıyorum, derslerim iyi değil diye beni azarlıyor, kulağımı çekiyor, yaptığım hiçbir işi beğenmiyorBeni hep dayılarıma benzetiyorAma sen onunla konuşuyorsun, seni dinliyor ve kendisine benzetiyorHatta annemden bile daha çok dinliyor seni”diye derdini söyledi ablasınaOrkide,”üzülme kardeşimSen erkesin diye sana daha çok yükleniyorÜstelik senin yapacağın işlerin çoğunu bana yaptırıyorKiracıların aidat ve kira hesaplarını ben takip ediyorum, bunların yanında derslerimi başarıyorumSorun çıkarmadan okuluma gidip geliyorum”dediEray’ın yüzü asıldı”Yani ben işe yaramazın tekiyim, öyle mi?”

“Hayır, kardeşimSen daha önemlisin babam içinSen onun soyunu sürdüreceksin, erkeksin ve ileride işlerinin tümünü sen yapacaksınBen de sana yardım edeceğimTamam mı?

“Bana yardım edecek misin gerçekten?Ya evlenip gidersen?”

“Hayır, ben karar verdim, evlenmeyeceğimOkuyup doktor olacağım, insanları iyileştireceğim

“Ben de babam gibi zengin olacağım ve herkes söylediklerimi yapmak zorunda kalacak!”

dedi Eray



IIIBÖLÜM


Aradan iki ay geçmiştiCemil, arsayı satın almış ve inşaatın projesini çizdirmiştiMimar Müge Hanım ile projenin hazırlık safhasında arkadaşlıkları ilerlemiş, cazibesine dayanamamış ve kısa bir birliktelik yaşamıştıNurcan’ın haberi olmadan yaşadığı ilk ilişki değildi buSon birkaç yıldır çapkınlığa başlamış, eski masumiyetini yitirmiştiYaşadığı kısa beraberlikler kendini iyi hissettiriyordu onaSonra hiçbir şey olmamış gibi evine geliyor, sorumlu bir eş ve baba oluyordu

Nihayet ev bitti ve taşındılarKöşke dokunmadan bahçeyi düzenledi CemilGül fidanları, ateş çiçekleri, meyve ağaçları, çam ağaçları ve ithal çimlerle süsledi bahçesiniApartman o civardaki en güzel yapı olmuştuBu arada Nurcan üçüncü çocuğuna hamileydiYeni ev, yeni evlat, yeni mobilyalarDünya tüm çekiciliğiyle önünde duruyorduAma içinde ince bir sıkıntı vardıAcaba huzura kavuşacaklar mıydı?

Yeni evlerinde mutluydularOnaltı yıl sonra gelen kızbebek daha bir mutlu etmişti onları

Cemil, daha rahattı ve daha az sinirliydi artıkKardeşleriyle dargın da değildiAraları Gülcan’ın doğumuyla düzelmiştiBarışmışlardıUzak olunca, yaşantısını görmediklerinden kıskançlıklarına maruz kalmıyordu CemilAma sorunlar asıl şimdi başlamıştıEray bir delikanlıydı ve Cemil’in ters davranışları Eray’ın asi bir evlat olmasına sebebiyet vermişti

Eray, ablası ve babasından nefret ediyorduAnnesini de kendisini koruduğu için çok seviyorduEvde kutuplaşma başlamıştıOrkide bu duruma çok üzülüyorduİçin için babasına kızıyorduSon zamanlarda, kendisi de babasının davranışlarından şikayetçiydiCemil, üniversite sınavlarına hazırlanan Orkide’ye yeni apartmanın da hesaplarını yüklemiştiBir yandan derslerin ağırlığı, diğer taraftan hesaplarÜstelik babasını memnun etmek çok zorduSaatlerce babasıyla hesap yapıyor, uyku saatleri olması gereken saatlerde de ders çalışıyorduBu, her ayın birinden onbeşine kadar sürer, diğer onbeş gün ara ara devam ederdiBabasının en ufak bir yanlışa bile tahammülü yoktuÜstelik düzen hastası bir adamdıOrkide dayanamayacak hale geliyor, geceleri ağlıyorduÜstelik, küçük kardeşi büyüdükçe onu çok seviyor, yanından ayrılmıyorduOkuldan gelir gelmez onunla ilgilenmek zorunda kalıyorduEray ise her hareketini ve konuşmasını tersliyorduÇok mutsuzdu OrkideAma mutlu rolü yapıyordu ve iyimser olmaya çalışıyorduAnnesiyle babası gittikçe daha çok tartışır olmuşlardıCemil hiçbirşeyden memnun olmuyor, Nurcan da aynı şekilde karşılık veriyorduBir dargın bir barışık geçiyordu günleri

Tüm bu olumsuzluklara rağmen, hedefine kilitlenen Orkide, üniversite sınavlarında tıp fakültesini tutturmayı başarmıştıCemil kızıyla gurur duyuyor, ancak yine de memnuniyetsiz davranıyordu

“Senin asıl işin işletme olmalıydı kızımBüyük bir projem var, sen de aile şirketimizde çalışacaktın, mezun oluncaNeyse, okulunu bitir, yine benimle çalışırsınBen sana öğretirim işletmeciliği

Orkide”tamam babacığım, istediğin gibi olsun, zaten ben de böyle düşünüyordum” diyordu ancak içinden farklı düşünüyor, pasif bir direnişi başlatıyordu o zamandan

Cemil, kızına kullanması için ve başarısının karşılığı olarak kırmızı bir spor araba aldı hemenOrkide, fakülteye arabasıyla gidip geliyor, kendisi gibi birkaç zengin çocuğunun ve bedavacı takımının dışında tüm arkadaşlarının tepkisini çekiyorduArkadaşlarından babası nedeniyle uzak duruyordu çünkü Cemil, arkadaşlığın boş olduğunu, hepsinin menfaat peşinde olduklarını telkin etmişti kızınaBaşlangıçta, birkaç arkadaşının dışında kimseyle görüşmüyordu OrkideO da not alışverişi sebebiyleErkek arkadaşlarından ise tamamen uzaktı Onun zengin ve kendini beğenmiş bir kız olduğunu düşündürüyordu bu davranışı arkadaşlarınaAslında arkadaş canlısı bir kişiliği vardı, ama korkusundan gösteremiyordu henüzSanki babası onu izliyormuş, her hareketini eleştiriyormuş gibi geliyordu ona

Altı ay sonra Orkide lisedeki canlı kişiliğine kavuşmuştuÇevresindeki arkadaşları şaşırmalarına rağmen onun kişiliğinden çok etkileniyorlardıKısa süre sonra babasını aşmış,

Özgüveni onu bir yıldız gibi parlatmıştıSadece arkadaşlarını değil, hocalarını da etkileyen keskin bir anlayış kabiliyeti vardıSosyal yönünü hep saklamıştı babasındanOnun dışında farklı bir çevre oluşturmuştu kendisineAncak hala özendiği halde bir flörtü yoktuHalbuki çevresinde kendisine arkadaşlık teklif eden birkaç kişi vardıGüzelliği, bakışları ve konuşmadaki ustalığıyla büyülüyordu karşısındakini adetaAncak o kendisine bir söz vermiştiDoktor olmadan evlenmeyecektiÜstelik babasının flört konusundaki fikirlerini de biliyor, çekiniyorduAdeta istridye içindeki inci gibi sakladı duygularınıO mücevheri sadece evlendiği kişiyle paylaşacaktıPlatonik olarak beğendikleri oluyordu ancak duygularını gizlemekte ustalaşmıştı ve bunu kimse anlayamıyorduBeğenilerini kendi içinde yaşar, kız arkadaşlarıyla paylaşmazdıAma, fikirlerini saklamazdıBoş zamanlarında hocalarıyla oturup bilimsel konuşmalar yapar, onlardan fikir alırdı

Eray, Orkide’nin üniversiteyi kazanmasına çok içerlemiştiO hep başarılıydı, kendisi ise üniversite sınavlarını kazanamamıştıOrkide’den gittikçe uzaklaşmıştıArtık abla-kardeş değil, iki rakiptiler Eray’a göreAblası ise bundan rahatsız oluyor, kardeşinin davranışlarının aksileşmesine üzülüyorduArtık ona ulaşamıyordu, çünkü Eray onu dinlemiyor, kaçıyordu konuşmaktanOrkide, toplum içinde rahatça konuşuyor, tüm dikkatleri üstüne çekiyorduOnu ise pek önemsemiyorlardıKıskançlık damarlarında demirleşmişti sanki

Cemil ise iş çevresinden edindiği arkadaşlarıyla zaman geçiriyordu artıkNurcan’ı arada sırada davetlere götürüyorduNurcan genç kızlığından beri hayal ettiği herşeye kavuşmuştuGüzel elbiseler, şık balolar, davetlerTüm bu gösterişli yaşama rağmen kocası evde despotça davranıyor, davetlerden döndükten sonra Nurcan’ı küçümsüyor ve cehaletle suçluyorduNurcan, arada bir oğluyla dertleşiyor ve beraberce Cemil’i çekiştiriyorlardıCemil’in geçici de olsa ilişkileri Nurcan’ı, için için, kocasına düşman etmiştiEray babasıyla çalıştığından bunlardan haberdardı ve annesini üzdüğünden dolayı babasına kin besliyorduO kendisini de üzmüştüBabasına benzeyen Orkide’den hoşlanmıyordu ikisi deNurcan’ın arada sırada annelik duyguları kabarıyordu ama erkek gibi yetişen ve ev işleriyle hiç ilgilenmeyen Orkide’ye kızıp tartışma ortamı yaratıyor, sonra da Orkide’yi Cemil’e şikayet ediyorduBöylece kocasından intikam alıyordu”Senin oğluma yaptıklarına karşılık, benim kızına yaptıklarım” der gibiGülcan ise bu hengamede başıboş büyüyordu

Nurcan ile kızının arası gittikçe açılmaya başlamıştıOrkide, annesinin bu manasız pasif agresif davranışlarına çok içerliyorduHaksız yere çıkarttığı tartışma ortamlarından nefret ediyorduBabasının çapkınlığından annesini sorumlu tutuyorduBu arada kendisini büyük bir boşlukta bulduArada sırada babaannesi evlerine misafirliğe geliyorduDevamlı oğluna “bu gidişin gidiş değilhanımını da çocuklarını da uçuruma sürüklüyorsunBu evde namaz kılınmıyorÖrtünmeyi köylülük olarak kabul ediyor ve küçümsüyorsunAllah’a şükür Cuma namazın ve oruçların varYavrucuğum, Dünya ve nimetleri birgün sona erecekNe olur, namazını devamlı kıl, hanımına ve çocuklarına da alıştırSonra sen mesul olacaksın öğretmediğin dini bilgiler yüzünden”diyorduCemil ise:

“Anacığım, üzülmeÇocuklar okulda din dersi görüyorlar, zaten ben de namaz kılmalarına engel değilim, isterlerse kılsınlar, Kur-an’ı okusunlar

“Oğlum, engel değilsin ama örnek de değilsinSen kılsan onlar kendiliklerinden kılarlarBabanı hatırlaHepinizi sabah namazına nasıl kaldırırdı?O beş vakitini de zamanında eda ederdiBen de öyleyimSen okuduktan sonra Frenkleştin

“Yeter anne! Bu konuda bana birşey söyleme, yoksa seni kırarım! Bu evde demokrasi var, isteyen istediğini yapabilir, inançlarında özgürdür


IVBÖLÜM


Orkide, babaannesinin her gelişinde içindeki boşluğun farkına gittikçe daha fazla varıyorduDaha önceleri ne güzeldiBabaannesiyle namaz kılar, halasıyla Kur’an okurduSesi çok güzeldiMevlitlerde hep ilahileri ona okuttururdu büyükleriO zamanları hatırladıkça kalbi huzur dolardı

Fakültede kendisi gibi kolejli arkadaşları vardıOnlarla arkadaşlığını okulla sınırlı tutardıBöyle bir prensip edinmiştiAslında onları çok ukala bulurduBen merkezli ve menfaatperesttilerBu arada kendini diğer arkadaşlarından da izole etmiyorduÖrtülü kız arkadaşları vardıAncak Yaşar, Osman ve Ali kendisinden uzak duruyorduZaten tüm kızlardan uzaktılarDaha sonra onların Said-i Nursi talebeleri olduğunu öğrendi örtülü kız arkadaşlarındanOrkide’nin yazdığı, tasavvuf ağırlıklı şiirleri okuyor ve onun hitabını çok beğeniyorlardıBirkaç kez sohbetlere çağırdılar, ama Orkide babasından çok çekiniyorduBunu arkadaşlarına anlatmakta sakınca görmedi, çünkü yanlış anlaşılmak istemiyorduMezun oluncaya kadar okulda arkadaşlıklarını sürdürdü onlarlaİçindeki boşluğun onlarla sohbet ederken Allah aşkıyla dolduğunu hissediyordu

Bu arada kolejli arkadaşları kendisine mesafeli davranmaya başlamışlardıHocaları da öyle

“Sen, batı eğitimi almış aydın ve çağdaş bir MüslümansınSiyasi emeller için örtünenlerin arasında ne işin var?”diyen arkadaşlarına net bir cevap veriyordu

“Ben onların siyaset amaçlı örtündüklerini düşünmüyorumOnlar, dinimizi bizden önce sindirmiş insanlar ve gereğini yapıyorlarVay bizim halimize!”

“Senin beynin yıkanmaya başlamışAnlaşıldıDikkat et seni de kendilerine benzetmesinler”gibi ağır cümleler sarfediyorlardı


Orkide’nin içinde bir ateş yanmaya başlamıştı ve gittikçe büyüyorduDerslerinden arta kalan zamanlarda kitap okuyor, birşeyler öğrenmek için çabalıyorduFakültenin dördüncü sınıfındaydıÇorum’lu bir aile dostlarının davetlisi olarak Bursa’da bir toplantıya gitmişlerdiBu toplantıda çok ilginç bir olay yaşadıSoğuk bir Ekim ayıydıHerkes otelin lobisindeki şömine başında oturmuş ısınmak için konyak içiyorduOrkide hariçKüçüklüğünden beri bu içki muhabbetlerinden nefret ederdi ve ağzına bir damla bile değdirmezdiHatta bir sabah namazı sonrası, evde misafirler için saklanan yıllanmış şarapları lavaboya boşaltmış, şişelerini de çöpe atmıştıAnnesi bu olayı farkettiğinde kıyamet kopmuş, babasının buna kızacağını bildiğinden sesini epeyce yükselterek Cemil’in bu olaydan haberdar olmasını sağlamıştıSonuç olarak Orkide epeyce azar işitmiştiŞimdi de konyak içiyorlardı”Sıcak çayın suyu mu çıktı?” diye iç geçirdi OrkideÖzentili insanlar ne olacak!” Birden kolejdeki günlerine döndüArkadaşlarının öğle tenefüslerinde Bağdat Caddesi’ndeki publarda içtikleri içkileri saklamak için karanfil çiğneyişleriniKendilerini o zamandan mahvetmeye, gençliklerini harcamaya başladıklarını hatırladıAllah onu korumuş, içki, sigara gibi zayıflık belirtisi alışkanlıklardan uzak kalmak için irade vermiştiBir de şu tepki kilolarını verseNe iyi olurdu?Sonra gözüne siyah ciltli bir kitap ilişti sehpa üzerindeEline aldı, üzerinde Bilgi Kitabı yazıyorduBelki arayışlarımın ve sorularımın cevaplarını bu kitapta bulabilirim diye incelemeye başladıAnlamadığı yazılar ve ilginç şekiller gördüO sırada yanına orta yaşlı bir bayan oturdu”Sana bir sır vereceğimSen seçilmiş bir kişisinO kadar insanın içinde sadece sen bu kitaba uzandınBu kitap sende kalsınEğer bu kitabı küçümseyerek iade edersen bir daha eline geçmeyebilir

Bu esrarlı konuşma Orkide’yi korkutmuş, bir yandan da merakını cezbetmiştiKedın yanından ayrılırken” bu kitap sana öyle bir güç verecek ki, namaz kılmana ve diğer ibadetlerini yapmaya gerek kalmayacak!” dediOrkide sırıttı acı acıİçinden,” Hadi oradanBöyle birşey olsaydı, önce Cennet ile müjdelenen Peygamberimiz ve sahabeler namaz kılmazlardı !” dediYine de kitap ilgisini çektiİnsanları nasıl saptırıp yoldan çıkarıyorlar bir öğreneyim diye odasına çekilip kitabı okumaya başladıKitapta Mevlana’nın reenkarnasyonla bir kadının ruhuna girdiğini ve haşa Allah’ın şeklini tarif ettiği gibi sapıkça düşüncelere yer veriyorduKadın ortadan kaybolmuştu, neyse en iyisi İstanbul’a döndüğümde kitabı aile dostumuz olan adama vereyim diye söylendiNe de olsa emanetti


İstanbul’a dönüşte müthiş bir kar fırtınasına tutuldular Uludağ’daSağlamlığı ile ünlü olan Mersedes marka arabaları bozulmuş yolda kalmışlardıYoldan kimse geçmiyorduNeredeyse donacaklardıOrkide dua etti ve yoldan geçen bir kamyon durup onlara yardımcı olduBu olaydan sonra Orkide, İstanbul’a döndüklerinde dinini iyice öğrenmeye yemin ettiKitabı aile dostlarına iade ettiBu olaydan sonra geceleri uykusunda garip metalik sesler duymaya başladıUyku esnasında kulağından enerji çekiliyordu adetaRahatsız edildiğinin farkına varmıştıKur’an-ı Kerim’den sureler okudu bunlardan kurtulmak içinVe bir sabah namazı öncesi uyku ile uyanıklık arasında sesler duyduMunis bir erkek sesiydi”Sana ilim verdik, kabul etmedinBundan sonra sana ilim verilmeyecek”

Dedikten sonra haşmetli bir erkek sesi daha duydu”Bu söz Duggu Ala katındandır” Ve kapanan büyük bir demir kapı sesiUyandığında sabah ezanı okunuyorduBunu bilen birine sormaya karar verdiAma hiçkimse anlamlandıramamıştıEn sonunda bunların kendisini daha önce rahatsız eden cinnilerden geldiğine kanaat getirerek dua etmeden uyumamaya başladıZaten bu olaydan sonra da rahatça uyuyabildiOrkide ilmini artırması gerektiğini düşünüyorduÇünkü kalbini temiz tutmaya çalışanların düşmanı Şeytan onlarla daha çok uğraşırdıBunu babaannesinden öğrenmiştiBabaannesi tesbih çeken bir tasavvuf eriydi adeta ve kalp perdesi açılanlardan biriydiAncak çok fazla problemle uğraşmak zorunda kalırdı ve bunlardan da Allah’a sığınarak sıyrılırdı


Kendisi de böyle yaptı, hayatı boyunca bu dengeyi kurmaya çalışmaya azmetti

Namazını kılıyor, Kur’an okuyor, tesbih çekiyorduHatalarına ağlıyor, af diliyorduÖyle saf bir yürekle yöneliyordu ki Rabbine, bazen mutluluktan uçuyor, imanının fazlalığından kalbi çatlayacakmış gibi genişliyorduGüzel rüyalar görüyorduBir gece rüyasında yüzü olmayan bir zat görüyor,bu zat ona, “Ya Orkide, örtün” diyorduBir gece yıldızların gökyüzünde dansederken hızla bir taşa “Allah” adıyla nakış gibi işlendiğini görüyorduOkulu bitmek üzereydi

Bütün arkadaşları sınavlara hazırlanıp uzmanlık için çalışıyorlardıAma o hiçbirine karar vermemiştiZaten babası da uzmanlık için uğraşmasını istemiyor,” pratisyen hekim olarak kalsan yeter, benimle çalışacak, doktorluktan daha fazla para kazanacaksın “ diye ona telkin ediyordu

Mezun olmuştu artıkBabasını kıramadıDaha doğrusu karşı gelemediCemil’in büyük bir projesi vardıKonfeksiyon üzerine yatırım yapmıştı ve yepyeni bir pantalon üretmiştiBunun tanıtımını yapıp bayiler edinmeye çalışacaktıŞaşaalı bir kokteyl ve defile ile bu pantalonun tanıtımını yapacaktıBu organizasyonu düzenleme görevi Orkide’ye verilmiştiOrkide model çizmeyi de çok seviyordu ve onun çizdiği gömlek modelleri de defilede sergilenecektiÜnlü mankenler ve gösterişli iş toplantılarıBaşta bu hayat Orkide’ye cazip gelmişti fakat zamanla asıl istediğinin bu olmadığını anlamaya başladıBabası her işe karışıyor, o onay vermeden hiçbir iş yapılmıyorduBu da işlerin yavaşlamasına sebep oluyorduKonfeksiyon sektörü hızlı kararlar ve uygulamalarla başarılabilirdi ancakCemil, iyi bir tüccardı ama grup çalışması gerektiren bu sektör onun boyunu aşıyorduEray babasıyla bir kavgalı, bir barışık çalışıyor, ticareti öğrenmeye çalışıyorduKonfeksiyon onun için pekbirşey ifade etmiyordu, kızlardan başkaSık sık değiştirilen sekreterler, mankenler, modelistler vbYeni bir oyun alanı bulmuştu kendine: çapkınlıkGenç yaşta sigara ve alkolle de tanışmıştıDamarlarında akan deli kan onu günahlara itiyorduCemil’in de ondan kalır yanı yoktuBirbirlerinin çapkınlıklarına göz yumuyorlardıOrkide işyerine geldikten sonra bunu gizli kapaklı yapmaya çalışsalar da, herşeyi anlayan genç kız onlardan öyle soğumuştu ki, merkezden ayrılıp mağazalarla ilgilenmeye başladıBu işlerin ona göre olmadığını anlayınca ve babasının ne kadar gaddar bir patron olduğunu görünce doktorluk gibi kutsal bir mesleği tehir ettiğine pişman olup mecburi hizmet için Sağlık Bakanlığı’na başvurusunu yaptıŞansına neresi çıkarsa oraya gidip mesleğini yapacak, şifa dağıtacaktı


Eline gelen kağıtta Malatya yazıyordu Orkide için yepyeni bir hayatın kapıları ardına kadar açılmıştıAilesi buna razı olacak mıydı?Sanmıyordu, ancak ne olursa olsun kafasını çalıştırıp onları ikna etmenin bir yolunu bulacaktı


VBÖLÜM


Malatya, kış aylarını çok soğuk yaşardıOrkide elinde bavulu titreyerek Pötürge’ye giden otobüse bindiSağlık ocağında pratisyen hekim olarak çalışacaktıKarlı yollardan ilçe merkezine giden yolda ilerliyorlardıYolu yarılamamışlardı ki, bir kazaya şahit oldularOtobüs durunca Orkide hemen inip “yaralı var mı?” diye sordu”Ben doktorum, yardım etmek istiyorum” Biri çocuk, iki hafif yaralı vardıİlk müdehaleleri yapıp onları otobüse aldılar ve merkeze götürdülerOrkide, daha ilk günden işini ne kadar sevdiğini anlamıştı

İlçenin yardımsever halkı sayesinde ev bulmakta zorlanmamıştı Ancak hayatında hiç soba yakmayan biri için sobalı ev bir sorun teşkil ediyorduNeyse ki bunları yapmak için can atan komşuları vardıAnadolu halkının yardımseverliği ve okumuş insana saygısı onu derinden etkilemiştiDoğru yerde ve doğru insanlarla olduğunu düşünüyorduKış çabuk geçmiş, bahar güneşi karları eritmiş, yolları açmıştıAçılan köy yolları, ara ara köylere gidip sağlık kontrolleri de yapmalarına olanak vermişti

Burada çoğu köyde geçim çobanlık yapan ve tarımla uğraşanlar tarafından sağlanıyorduBazıları Kürtçe konuştuğundan ne dediklerini anlamıyordu, ama Kürtçe“nasılsın” demeyi öğrenmiştiŞehir hayatını bırakalı birkaç ay olmuştu, köy gezileri de ona iyi gelmiştiŞifa dağıtmak için okumuştu, sevdiği işi yapıyorduZorlandığı zamanlar oluyordu, ancak Allah’a sığınıyor ve ondan yardım istiyorduBu mecburi görev onu olgunlaştırmaya başlamıştı

Yaz gelmiştiŞehirlerde yaşayan Pötürgeliler, akrabalarıyla hasret gidermek için köylerine geliyorlardıHayatını tümüyle değiştirecek insanı orada tanıyacağı aklının ucundan bile geçmezdiama kader denilen senaryo, oyuncuları öyle güzel karşılaştırıyordu ki, milyonda bir ihtimalle olabilecek, tesadüf denilen , ancak bilinçli bir işleyişin sonucu olan olaylar gerçekleşebiliyordu

Sıcak bir yaz günüydüOrkide yine işinin başında, sağlık ocağına gelen hastalarla ilgileniyorduSıra , yaşlı bir adama gelmiştiDoksan yaşlarındaki bu adamı kucağında taşıyan, temiz yüzlü genç gülümseyerek içeriye girdiKonuşması ve görünüşü , bu civarda yaşamadığını düşündürüyorduOrkide yaşlı adama :

“Merhaba dedeciğim, şikayetin nedir?” diye sordu

“Nefes alamıyom dohtor gızımÖlüyom, ölüyom

“Tamam, bakarız şimdi dedeciğim Hemşire hanım, oksijen tüpünü takalım, bir de hastanın tansiyon ve nabızını alalım

Dedesini getiren genç atıldı:

“Doktor Hanım, dedemin rahatsızlığı biraz psikolojik sebepliHastalık hastasıdırHep “ölüyorum” der, biz de doktora götürmediniz demesin diye taşırız sağlık ocağına

“Olsun, biz bakalım, belki önemli bir sorun olabilir

Muayene ederken gencin arada sırada kendisine kaçamakça baktığını farkettiVe biraz onu tanımak istediDedesine:

“Gerçekten de iyisin dede” diyerek gülümsedi ve gence döndü

“ Buralı mısınız? Şiveniz çok düzgün, yoksa yaz tatiline mi geldiniz buraya?

“ Evet, İstanbul’da yaşıyoruz bizDedemi ve ninemi görmeye geliriz her yaz

“ okuyor musunuz?”Genç yaşı küçük birine benziyordu

“Hayır, okulu bitireli üç yıl olduEskişehir’de iktisat okudumŞu anda babamla beraber halı ticareti yapıyoruz Sultanahmet’de

“Ne güzelBen de İstanbul’dan geldim burayaMecburi hizmetimi yapmaktayım

“Çok oldu mu geleli? Geri dönmeyi düşünüyor musunuz?”

“Altı ay olduMecburi hizmet sürem toplam iki yılBirbuçuk sene sonra döneceğim

Bu arada dede araya girdi”dohtor gızım, adın nedir?

“Orkide dedeciğim

“Maaşallah, çiçeh gibi gıza da bu ad yahışır

“Benimki de Turhan diye atıldı genç” Birbirlerinden hoşlanmışlardıO yaz dede ve torunun ziyaretleri bitmedi ve Orkide ile Turhan evlenmeye karar verdilerMecburi hizmet bitinceye kadar mektuplaştılar, telefonlaştılarTurhan , Orkide gibi inançlarına bağlı biri gibi davranıyor, namazlarını kaçırmadan kılıyor, kadın erkek ilişkileri konusunda Orkide gibi düşünüyor, güzel sözlerle konuşmalarını süslüyorduOrkide, sosyal açıdan muhafazakar bir aileden geliyorduBir süre, iş ciddiye binmeden , ailesine bu konudan bahsetmedi

Mecburi hizmet süresi dolmuş, İstanbul’a dönüş vakti gelmiştiİstanbul’da ailelerle tanışılacaktıHer ikisi de heyecanlıydıTurhan’ın dedesi Orkide’yi çok sevmişti”Dohtor gelinim” diye severdi onuYeni bir başlangıç olacaktı bu her ikisi için de

Ancak hesaba katmadıkları bir konu vardıBabalarOrkide’nin babası Kürt asıllıları beğenmiyor, onların kadınlara değer vermeyip ezdiğini düşünüyorduTurhan’ın babası da zenginlerden hoşlanmıyorduÜstelik, Turhan’ı haberi olmadan dayısının kızıyla sözlemek üzere istemişler, ancak Turhan’ın köyden yazdığı mektupla bir başkasını sevdiğini öğrenince mahçup olmuşlardı

Turhan, Orkide’nin evlenir evlenmez örtünmesini istiyorduOrkide de yıllardır istediği gibi rahatça inançlarını yaşatacak bir eş bulduğu için Allah’a şükrediyorduAncak bunu babasından gizlemesi gerekiyordu, yoksa babası türlü engeller çıkarır, bu evliliği önleyebilirdi

Orkide’nin babası , Turhan’ın babası ile tanışmak istediBir yerde buluşup yemek yiyecek ve birbirleri hakkında fikir edineceklerdiBiraraya geldiler ama elektrik alamadılar her ikisi de

Cemil, Demir Beyi sevmemiştiDemir Bey de Cemil’iCemil eve döndüğünde “bu iş olamaz” dediOrkide,”babacığım, Turhan’ı tanısanO çok temiz ve iyi bir gençBabası yüzünden onu yargılayamazsın

“Peki, Turhan’a bir şans daha vereceğimAma çok ümitlenme!”

Orkide, ertesi sabah Turhan’a telefon açtıBabasının nelerden hoşlandığını ve özelliklerini anlattı ona ve bunun onların evlenmeleri için son şansları olduğunu söylediTurhan, babası razı gelmezse Orkide’yi kaçırmayı teklif ettiAma Orkide, sevse bile böyle birşeyi kabul edemeyeceğini söylediTurhan’a kendisini Orkide’nin babasına sevdirmekten başka şansı kalmamıştı


Cemil’in yaptırdığı büyük binadan içeriye giren Turhan, kapıdaki sekretere randevusu olduğunu söylediİçeriye alındığında geniş bir holde buldu kendiniSanki bir bankanın bekleme salonunda gibiydiÇok farklı bir dünyaydı onun içinBabasıyla beraber çalıştıkları küçük halı dükkanından oldukça farklıydıBiraz oturdu, Cemil’in toplantısını bitirmesini beklediHer zamanki gibi uzun toplantılardan biriydiCemil’in özel sekreteri kapıdan gülümseyerek kendisine doğru geldiSekreterden çok mankene benziyordu

“Turhan Bey, Cemil Bey on dakika sonra sizi kabul edeceklerToplantıları uzadıBu arada birşey içmek ister misiniz?

Turhan’ın ağzı kurumuştu heyecandan”Su, bir bardak su istiyorum

Sekreter Hanım masasına döndü alımlı bir şekilde yürüyerekMasasına oturdu, Turhan’ı baştan aşağıya küçümseyerek süzüp telefonu kaldırdı”Yönetim odasına bir bardak su lütfen

Sonra masasındaki işlere daldıTurhan, çıkıp gitmek istedi bu şaşaalı yerdenGözleri kamaşmıştıYıllardır hayalini kurmuştu böyle bir işyerininAma ortam yine de rahatsız etmişti onuTelefonun sesiyle irkildiSekreter “ Cemil Bey, sizi bekliyor Turhan Bey


Sekretere “çok yakında küçümsemek neymiş göreceksin” der gibi baktıMahçup bir şekilde Cemil’in odasına girdiCemil, bir an ,”kızıma layık mı bu pısırık çocuk?” diye iç geçirdiKendine güvenli biri gibi görünüyordu, aşırı saygılıydıTecrübelerine değer veren bir işadamı olarak aşırı saygının saygısızlığı barındırdığına inanırdıKızı için kimleri düşünmemişti oysaKarizmatik damat adaylarını beğenmemişti kızıİş çevresinden taliplisi çoktuÇünkü o Cemil Tosunoğlu’nun kızıydıDindarlığı yüzünden,içki ve sigara içiyor, namaz kılmıyor diye pekçok damat adayını reddetmiştiBu çocukta ne bulmuştu acaba?Yoksa , yoksa bu temiz yüzlü efendi görünümlü çocuk tarikatçılardan mıydı?Eğer öyleyse hemen kovardı onu, kızının gözyaşlarına aldırmadan reddederdiYa kaçarsa kızı?Sevdiğini söylemişti”Yapar mı yapar”, dedi,” bana çekmişGözü karadırBaksana aslanlar gibi mecburi hizmet yaptıKimseye el sürdürmediBu çocuğu da yanına yanaştırmamıştırErkek gibidir benim kızımAma sevdiyse, hele bir konuşayım belki iyidir

“Hoşgeldin TurhanTurhan’dı değil mi?

“Hoşbulduk, evet ismim Turhan

“Nasılsın?

“İyiyim, siz nasılsınız?”

“Ben de iyiyimUzun toplantılardan sonra ne kadar iyi olunabilirse!” Aslında toplantı bahaneydi, asıl huzursuzluğu bu konuşmaydıAynı huzursuzluğu Turhan da yaşıyordu

“Anlat bakalım, ne işle uğraşırsın, hedefin nedir, nasıl bir adamsın?”diye sordu Cemil?

Turhan afallamıştı, bu kadar hızlı konuya giren bir adam tanımamıştıBiraz kekeledi

“Halıcıyım, babamla Sultanahmet’te bir halı dükkanımız varİşimi büyütüp büyük bir halı mağazası açmak niyetindeyimKötü alışkanlıkları olmayan bir adamım

“Senden önce babanla konuşmuştumAçık konuşmak gerekirse, eğer kızım arada olmasaydı, bu konuşma aramızda gerçekleşmeyecektiKızım isteyince seni tanımak istedimOnun fikirlerini mantıklı bulurumDuygusal tarafı annesine çekmiş, bazen afallıyor ancak yüzde seksen isabetli karar veren bir kızdır

“Bu ne biçim bir adam” diye içerledi Turhanİnceden inceye babasına hakaret ediyor, kendisini küçümsüyorduSinirden kızardı, sonra Orkide’nin tembihlerini hatırladıBabasının yaptığı işlerle ve kazandığı başarılarla gurur duyan biri olduğunu ve bu aşırı güven üzerinde çalışması gerektiğini söylemiştiGerçekten de akıllı kızdıKarşısında özgüveni fazlaca kaçmış bir adam oturuyorduBiraz da tezgahtarlığını kullanmalıydıÜstelik, üniversite mezunuydu ve cemaat terbiyesi almıştıSabretmeliydi, çünkü sevdiğine kavuşmak istiyordu

“Haklısınız, Orkide hep size benzediğini gururla anlatır banaBu binayı siz mi yaptırdınız?”

Bu soru Cemil’i şaşırtmakla beraber hoşuna da gitmiştiSıcak bir diyalog başladı aralarındaCemil, hayat hikayesini anlattı gururlaKızını vereceği erkeğin de böyle azimli olmasını istediğini

İki saat kadar sohbet ettilerAma daha çok Cemil konuşmuştuTurhan ise soru sormayı daha kolay buluyorduKonuşmayı sevenler, iyi bir dinleyiciyi konuşmasa bile hoşsohbet bulurlarKurnaz bir genç olan Turhan, Orkide’nin verdiği ipuçlarıyla Cemil’i etkilemiştiTurhan, Cemil’in elini öperek ayrıldı bürodan

Orkide babasını beklerken sabırsızlanmaya başlamıştıAcaba neler geçmişti aralarında?Ya babası gibi Turhan’a da kusur bulursa?”Turhan efendiliğiyle etkilemiştir onu hiç şüphem yok!” diye söylendi OrkideGaraj kapısının açıldığını duymuştuGelen babası olmalıydıKoşarak aşağı indi , kapıyı açtıBabasının mimiklerine bakarak bir anlam çıkarmaya çalıştıYüzü ifadesizdi”Hoşgeldin babacığım”dedi

“HoşbuldukNasılsın bakalım?”

“İyiyim, sana en sevdiğin yemeği yaptım

“Ne de olsa evleneceksin, öğren yemek yapmayı

Babasının açıksözlülüğünü çoğu zaman eleştirse de konuya girişi hoşuna gitmiştiDemek “olur” almıştı Turhan babasından

“Konuştunuz mu Turhan’la, onu beğendin mi?”

“Efendi, aklıbaşında bir çocukBiraz pısırık gibiydi başlangıçta, ama sonradan sevdimTemiz biri

“Yani?

“Yani, ailesini beğenmesem de çocuk iyiKısmetse olur Hadi bakalım, sofra hazırsa oturalım, bilirsin açken sohbet etmeyi sevmem!”

“Peki babacığım, sen ellerini yıkarken ben de yemek sevisini hazırlayayım” Orkide çok mutluyduTurhan onay almıştı ya, gerisi boştuDuygusallığının doruğundaydıMantık tarafı devreden çıkmıştıAileleri hesaba katmamıştıGüçlü ve akıllı bir kızdıSempatikti deKendisini sevdireceğine emindi

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.