Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
karacaoğlan

Karacaoğlan

Eski 06-28-2007   #1
virüs
Varsayılan

Karacaoğlan



Türk halk şairi Etkileyici bir dil ve duygu evreni kurduğu şiirleriyle Türk halk şiiri geleneğinde çığır açmıştır

1606' doğduğu, 1679'da ya da 1689'da öldüğü sanılmaktadır Yaşamı üstüne kesin bilgi yoktur Bugüne değin yapılan inceleme ve araştırmalara göre XVIIyy'da yaşamıştır Nereli olduğu üstüne değişik görüşler öne sürülmüştür Bazıları Kozan Dağı yakınındaki Bahçe ilçesinin Varsak (Farsak) köyünde doğduğunu söylerler Gaziantep'in Barak Türkmenleri de, Kilis'in Musabeyli bucağında yaşayan Çavuşlu Türkmenleri de onu kendi aşiretlerinden sayarlar Bir başka söylentiye göre Kozan'a bağlı Feke ilçesinin Gökçe köyündendir Anadolu'da yaşayan Karakeçili aşireti onu kendinden sayar Mersin'in Silifke, Mut, Gülnar ilçelerinin köylerinde, o yöreden olduğu ileri sürülür Bir menkıbeye göre de Belgradlı olduğu söylenir Bu kaynaklardan ve şiirlerinden edinilen bilgilerden çıkarılan, onun Çukurova'da doğup, yörenin Türkmen aşiretleri arasında yaşadığıdır Adı bazı kaynaklarda Simayil, kendi şiirlerinden bazısında ise Halil ve Hasan olarak geçer Akşehirli Hoca Hamdi Efendi'nin anılarına göre Karacaoğlan yetim büyüdü Çirkin bir kızla evlendirilmek, babası gibi ömür boyu askere alınmak korkusu ve o sıralarda Çukurova'da derebeyi olan Kozanoğulları ile arasının açılması sonucu genç yaşta gurbete çıktı İki kız kardeşini de yanında götürdüğünü, Bursa'ya, hatta İstanbul'a gittiğini belirten şiirleri vardır Yine bu şiirlerinden anlaşıldığına göre, Bursa'da ev bark sahibi oldu, evlat acısı gördü Anadolu'nun çeşitli illerini gezdiği, Rumeli'ye geçtiği, Mısır ve Trablus'a gittiği de sanılıyor Yaşamının büyük bir bölümünü Çukurova, Maraş, Gaziantep yörelerinde geçirdi Doğum yeri gibi, ölüm yeri de kesin olarak bilinmemektedir Şiirlerinden, çok uzun yaşadığı anlaşılmaktadır Hoca Hamdi Efendi'nin anılarına göre Maraş'taki Cezel Yaylası'nda doksan altı yaşında ölmüştür En son bulgulara göre ise mezarının İçel'in Mut ilçesinin Çukur köyündeki Karacaoğlan Tepesi denilen yerde olduğu sanılmaktadır

Karacaoğlan, Osmanlı Devleti'nin iktisadi bunalımlar ve iç karışıklıklar içinde bulunduğu bir çağda yaşamıştır Şiirinin kaynağını, doğup büyüdüğü göçebe toplumunun gelenekleri ve içinde yaşadığı, yurt edindiği doğa oluşturur Güneydoğu Anadolu, Çukurova, Toroslar ve Gavurdağları yörelerinde yaşayan Türkmen aşiretlerinin yaşayış, duyuş ve düşünüş özellikleri, onun kişiliği ile birleşerek âşık edebiyatına yepyeni bir söyleyiş getirir Anadolu halkının XVIIyy'da çektiği acılar, göçebe yaşantısının yoklukları, çileleri, çaresizlikleri, şiirinde yer almaz Şiirlerindeki insana dönüklüğünün özünde belirgin olan tema doğa ve aşktır Ayrılık, gurbet, sıla özlemi, ölüm ise şiirinin bu bütünselliği içinde beliren başka temalardır Duygulanışlarını gerçekçi biçimde dile getirir Düşündüklerini açık, anlaşılır bir dille ortaya koyar Acı, ayrılık, ölüm temalarını işlediği şiirlerinde de bu özelliği göze çarpar Düşten çok gerçeğe yaslanır Çıkış noktası yaşanmışlıktır Ona göre, kişi yaşadığı sürece yaşamdan alabileceklerini almalı, gönlünü dilediğince eğlendirmelidir Yaşama sevincinin kaynağı güzele, sevgiliye ve doğaya olan tutkunluğudur Güzelleri, yiğitleri över, dert ortağı bildiği dağlara seslenir Lirik söyleyişinin özünde, halkının duyuş ve düşünüş özellikleri görülür Göçebe yaşamının vazgeçilmez bir parçası olan doğa, onun şirinin başlıca temalarından biridir Yaşadığı, gezip gördüğü yörelerin doğasını görkemli bir biçimde dile getirir Dost, kardeş bildiği, sevgilisiyle eş gördüğü, iç içe yaşadığı bu doğa, onun için sadece bir mekan olmaktan ötedir Şiirinin başka önemli bir teması olan aşkın varoluşu, doğadaki benzetmelerle güzelleşir Onunla yaşanan sevinç, onun getirdiği acı doğa ile paylaşılır Sevgili, şiirinde doğanın ayrılmaz bir parçasıdır Şiirlerinde yer yer sıla özlemi ve ölüm temasına da rastlanır Sevdiğinden, ilinden, obasından ayrı düşüşü özlemle dile getirir, yakınır Ölüm de, ayrılık ve yoksullukla eş tuttuğu bir derttir Doğa temasının yanı sıra şirinin asıl odak noktasını oluşturan aşk/sevgili kavramını, âşık şiirinin geleneksel kalıpları dışında bir söyleyişle ele alır Onun için sevgili, düşlenen, bin bir hayal ile var edilen, ulaşılmazlığın umutsuzluğuyla adına türküler yakılan bir varlık değildir; doğa ve insan ilişkileri içindedir Onu, yaşamdan ve bu ilişkilerden soyutlamadan verir İlk kez onun şiirinde sevgililerin adları söylenir: Elif, Anşa, Zeynep, Hürü, Döndü, Döne, Esma, Emine, HaticeKaracaoğlan bunların kimine bir pınar başında su doldururken, kimine helkeleri omuzunda suya giderken, kimine de yayık yayıp halı dokurken görüp vurulmuştur Gönlü bir güzel ile eylenmez, bir kişiye bağlanmaz Uçarılık, onun duygu dünyasının şiirsel söyleyişine yansıyan en belirgin yanıdır Erotizm, şiirine sevmek ve sevişmek olgusuyla yansır Kanlı-canlı sevgili, cinsellik motifleriyle daha da belirginleşir, şiirinde etkileyici bir biçimde yer eder Onun sevgiye ve kadına bakış açısı, âşık şiirine yenilik getirir ve bu gelenek içinde etkileyici bir özellik taşır Tanrı kavramı ve din teması şiirinde önemlice bir yer tutmasa bile, bu konudaki yaklaşımıyla da kendi şiir geleneğine yine değişik bir bakış açısı getirmiş ve sonraki kuşaklar üzerinde etkileyici yönlendirici olmuştur

Karacaoğlan, yaşadığı çağda yetişmiş başka saz şairlerinin tersine, dil ve ölçü bakımından Divan Edebiyatı'nın ve tekke şiirinin etkisinden uzak kalmıştır Güneydoğu Anadolu insanının o çağdaki günlük konuşma diliyle yazmıştır Kullandığı Arapça ve Farsça sözcüklerin sayısı azdır Yöresel sözcükleri ise yoğun bir biçimde kullanır Deyimler ve benzetmelerle halk şiirinde kendine özgü bir şiir evreni kurmuştur Bu da onun şiirine ayrı bir renk katar Bu sözcüklerin bir çoğunu halk dilinde yaşayan biçimiyle, söylenişlerini bozarak ya da anlamlarını değiştirerek kullanır Karacaoğlan, halk şiirinin geleneksel yarım uyak düzenini ve yer yer de redifi kullanmıştır Hece ölçüsünün 11'li (6+5) ve 8'li (4+4) kalıplarıyla yazmıştır Bazı şiirlerinde ölçü uygunluğunu sağlamak için hece düşmelerine başvurduğu da görülür Mecaz ve mazmûnlara çokça başvurması, söyleyişini etkili kılan önemli öğelerdir Şiirsel söyleyişinin önemli bir özelliği de, halk şiiri türü olan mani söylemeye yakın oluşudur Koşmalar, semailer, varsağılar ve türküler şiirleri arasında önemlice yer tutar Bunların her birinde açık, anlaşılır bir biçimde, içli ve özlü bir söyleyiş birliği kurmuştur Pir Sultan Abdal, Âşık Garip, Köroğlu, Öksüz Dede, Kul Mehmet'ten etkilenmiş; şiirleriyle Âşık Ömer, Âşık Hasan, Âşık İsmail, Katibî, Kuloğlu, Gevheri gibi çağdaşı şairleri olduğu kadar XVIII yy şairlerinden Dadaloğlu, Gündeşlioğlu, Beyoğlu, Deliboran'ı, XIX yy şairlerinden de Bayburtlu Zihni, Dertli, Seyranî, Zileli Talibî, Ruhsatî, Şem'î ve Yeşil Abdal'ı etkilemiştir Daha sonra da gerek Meşrutiyet, gerek Cumhuriyet dönemlerinde, halk edebiyatı geleneğinden yararlanan şairlerden Rıza Tevfik Bölükbaşı, Faruk Nafiz Çamlıbel, Behçet Kemal Çağlar, Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Kutsi Tecer ve Cahit Külebi Karacaoğlan'dan esinlenmişlerdir Şiirleri 1920'den beri araştırılan, derlenip yayımlanan Karacaoğlan'ın bugüne değin, yazılı kaynaklara beş yüzün üzerinde şiiri geçmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Karacaoğlan'ın Yaşamı Üzerine

Eski 07-22-2007   #2
mate
Varsayılan

Karacaoğlan'ın Yaşamı Üzerine



karacaoğlan'ın yaşamı üzerine, belge değeri olan yazılı kaynaklarda bilgi yoktur kendi şiirlerinden, halk söylentilerinden, kuşaktan kuşağa anlatılagelen menkıbelerden çıkarılan bilgilerin ise birbirini tutmadığı görülüyor

nereli olduğu bile kesinlikle anlaşılamamıştır barak türkmenleri onu kendilerinden sayarken, kilis'in musabeyli bucağında yaşayan çavuşlu türkmenleri de kendilerinden olduğunu söylerler batı anadolu'da yaşayan karakeçili aşiretine göre onlardandır mersin'in silifke, gülnar, mut ilçelerinde yaşayanlar kendi ilçelerinden olduğunu ileri sürerler gazianteplilere göre, bugün suriye sınırları içinde kalan akpınar köyündendir kırım'da derlenen bir menkıbeye bakılırsa belgrad'lıdır bir söylentiye göre kozan dağı yakınındaki bahçe ilçesinin varsak köyünde, başka bir söylentiye göre gene kozan'a bağlı feke ilçesinin gökçe köyünde doğmuştur

şiirlerinde ise şöyle diyor: "kozan dağı'ndan neslimiz /, arı türkmen'dir aslımız / varsak'dır durak yerimiz"; göğçe idi benim yerim durağım"; "göğçe'den çıktım çocuktum"; "vatanımız adana maraş"; "yaylamız bulgar dağı'dır"; "maraş illerine giden kervancı / selam söyle bizim il'e obaya"; "binboğâ dır benim ilim"; "erzurum dur benim ilim"; "mamalı'da ben bir rıdvanoğluyum'; "öz adım halil'dir köyümüz hama"

uzmanlar bu karışıklığı şöyle açıklıyorlar: karacaoğlan halkımızın benimsediği, varlığında eridiği ozanlardandır türk halkı onun söylediği şiirlerle yetinmemiş onun adına şiirler söylemiştir yunus'a pir sultan'a yaptığı gibi şiirlerinden hangilerinin gerçekten kendisinin olduğunu hangilerinin sonradan uydurulduğunu ayırmak kolay değildir aynca, bazı şiirleri başkalarınca tekrarlanırken, ağızdan ağıza geçerken, ya da derlenirken, söyleyenlerin, derleyenlerin gönüllerine göre değiştirilmiştir örnekse, bir yerde "binboğa'dır benim ilim" diye yazıya geçirilmiş bir dize, başka bir yerde "erzurum'dur benim ilim" diye yazılıdır birinin yanlış olduğu yüzde yüz, ama belki ikisi de yanlıştır halkımızın karacaoğlan'ı benimseme özlemiyse sonsuzdur yapılan yorumlar da hep bu özlemle biçimleniyor kırşehir'in mecidiye ilçesinde bir mamalı köyü var, ama hayır, erzurum'lulara göre, karacaoğlan'ın andığı erzurum'un mamahatun köyüdür daha ilginci, araştırmacılar güney doğu anadolu'da hama adında bir köy bulunmadığını söylüyorlar, yalnızca kozan dağı'nda bu adı taşıyan bir gedik varmış

bütün bu karışıklık arasında uzmanlar, akşehirli hoca hamdi efendınin 1875-76 yıllarında yazdığı yolculuk anılarına dayanarak, karacaoğlan'ın kozan dağı yakınındaki bahçe ilçesinin varsak köyünde doğduğu söylentisini daha bir önemsiyorlar gene önem verilen bir söylenti de kozan'a bağlı feke ilçesinin gökçe köyünde doğduğudur

karacaoğlan'ın adı kırım'da derlenen menkıbeye bakılırsa simayil, bir şiirine göre halil, başka bir şiirine göre hasan'dır hoca hamdi efendi de anılarında onun adının hasan olduğunu yazıyor

gene bu anılara göre babasının adı kara ilyas'tır varsak köyü türkmenlerinden olan kara ilyas, 1F604'te, kozan derebeylerinden hüsam beyin "tut kap asker devşirdiği" kargaşada tutolup sayıl askeri yazılmış, sonra da ortadan yok olmuştur böylece de karacaoğlan' ın soyuna sayıloğlu denmiştir bu sayıloğlu sözü bir dizesinde de geçer başka bir söylentiye göre de o sırada çukurova'da derebeylik eden kozanoğulları ile arası açıldığı için, genç yaşta (24) memleketinden ayrılıp gurbete çıkmıştır

şiirlerinde pek çok yer adı anar: adana, ankara, aydın, bolu, bursa, diyarbekir, erzincan, erzurum, gaziantep, gümüşhane, halep, hama, içel, karaman, kars, kayseri, konya, malatya, maraş, mardin, niğde, sıvas, vb ayrıca, "ne istanbul koydum ne diyarbekir", "gidip istanbul'dan ferman getirdim" gibi dizeleri, istanbul'a; "coşmuş karadeniz köpüğün saçar" dizesi de karadeniz kıyılarına gittiğine kanıt sayılabilir acaba karacaoğlan andığı her yere gitmiş midir? bağdat, mısır, trablus, tunus, şam, yemen, hadi buralara da gitti diyelim, ama o buhara, hindistan, çin'den de söz ediyor! nerelere gittiğini, nereleri gitmeden andığını ayırmak olanaksızdır avusturya savaşları için şiir yazdığına, firengistan'ı dolaştığını söylediğine bakılırsa, rumeli'ye de geçmiş olduğıı anlaşılıyor ama uzmanlar karacaoğlan'ın ömrünün çoğunu çukurova, gaziantep, maraş dolaylarında, toros dağlarında geçirdiği kanısındalar bütün yaşamı boyunca gurbette kalmadığı, obası ile birlikte göçlere katıldığı şiirlerinden de belli oluyor

hoca hamdi efendi'nin anılarında, "karayağız, seyrek sakallı, şuh meşrep, uzunca boylu levent bir adam" diye tanıtılan karacaoğlan'ın yaşamı üzerine, çeşitli şiirleri yorumlanarak edinilen daha başka bilgiler de var: gurbete iki kız kardeşiyle çıkmış, arkalarında da bir ağlayanları yokmuş, (anlaşılan anası da ölmüşmüş) bir ara bursa da ev bark sahibi olmuş kaç kere evlendiği bilinmiyor bir yerde başlık parası bulamadığından, bir yerde de çocuğu olmadığından yakınıyor sonra çocukları olmuş, ama karısı ölmüş herhalde, anasız kalmışlar evlat acısı da görmüş bir şiirine göre de aşireti devletçe hama'ya sürgün edilmiş çok uzun yaşamış, öldüğünde iyice yaşlı imiş

karacaoğlan'ın, doğduğu yer gibi, öldüğü yer de belli değil hoca hamdi efendi'nin anılannda "maraş civarında cezel yaylasında doksan altı yaşında iken vefat eyleyüp vasiyeti üzerine tenha bir pınar başına defn olunup sazı çürüyünceye kadar başucunda ağaçta asılı durduğu" söylentisi yazılı bir araştırmacıya göre, nizib'in keklice köyünde sazını dalına astığı bir ağacın altında yatıyor bir başkasına göre, oltu'nun penek köyünde ölmüş, zemzem dağı'ndaki yasamal yaylası'na gömülmüş bir söylentiye göre de, tarsus'taki ashab-ı kehif mağarası'na girip bir daha çıkmamış uzmanların gerçeğe en yakın saydıklan söylenti ise içel'in mut ilçesinin çukur köyünde bir tepenin üstünde yattığıdır bu tepeye bugün karacaoğlan tepesi deniyor tepede bakımsız bir mezar, bir su sarnıcı, bir iki eski ev temeli var karşısındaki başka bir tepenin adı ise karaçakıl tepesi ozan'ın sevgilisi karacakız'ın da o tepede gömülü olduğuna inanılıyor karacaoğlan kışları bu güzel yerlerde, kendi adını alan tepedeki bir mağarada geçirir, yaz gelince yaylalara çıkıp oradan oraya gezermiş ölümünden sonra silifke, gülnar, mut köylerinde yaşayan köylüler onu ermişler arasına katıp mezarını adak yeri yapmışlar günümüzde de her yıl haziran ayında mut halkı bu mezarlara gelip saygı gösterisinde bulunmakta, bir karacaoğlan günü düzenlemekteymiş

bir mezhep, bir tarikat adamı olmayan karacaoğlan ele aldığı konularla çok geniş alanlarda yankılanmış, herkesin ilgisini çekmiş, herkesin sevdiği bir ozan durumuna gelmiştir şiirlerinin dilden dile çok dolaşması, çok değiştirilmesi, onun adına çok şiir uydurulması doğaldır

bu bakımdan uzmanlar karacaoğlan'ın şiirlerinden gelen, çoğu birbirini tutmaz bilgilere pek güvenmiyorlar şiir karacaoğlan'ın mı? bir değiştirmeye uğramış mı, uğramamış mı? bu soruların karşılığını bulmak kolay değil elli yıldır karacaoğlan üzerine yapılan araştırmalar olumlu sonuç vermediği gibi, büsbütün karışıklık doğurmuştur, deniyor nitekim günümüzde bile uzmanlar kitaplarının bir baskısından öbür baskısına ozanın yeni yeni şiirlerini ekliyorlar ele geçen her cönkten değişik bir şeyler çıkabiliyor

halk söylentilerine göre karacaoğlan 1606'da doğmuş, 1679 ya da 1689'da ölmüştür akşehirli hoca hamdi efendi'nin anılarına göre ise, karacaoğlan'ın babası 1604'te sayıl askeri yazılmıştır yani doğumu bu tarihten önce, ya da en geç 1605 olabilir doksan altı yıl yaşadığı söyleniyor ki, o zaman ölüm tarihi 1701'e kadar çıkar

uzmanlar böyle kesin tarihler veremiyorlar yalnız şiirlerde bazı tarihsel olaylara değinmeler var, onlardan yararlanarak şairin on yedinci yüzyılda yaşadığını söylüyorlar

örnekse, "halebi osmanlı aldı / dağı taşa katar bir gün" beyti ile 1658 yılında abaza hasan paşa'nın devlete başkaldınp ertesi yıl cezalandınlmasına değinildiği; "sana derim sana ey acem şahı / üstüne mağrip'ten asker geliyor / tahtını yıkıp da mülkün almaya / sultan murad kalkmış kendi geliyor" diye başlayan destanla 1622-1639 arası osmanlı-iran savaşlarına değinildiği; gene "hazır ol vaktına nesme kralı / yer götürmez asker ile geliyor / patriklerin inmiş tahttan diyorlar / bir halife kalmış o da geliyor" diye başlayan destanla fazıl ahmet paşa nın 1663-1664 avusturya seferine değinildiği kesindir deniyor

karacaoğlan'ın on yedinci yüzyılda yaşadığına kanıt gösterilebilecek daha başka şiirler de var, ama uzmanların en çok önem verdikleri kanıt şudur: ozanın dili kesinlikle on yedinci yüzyılda yaşamış âşıklann diline benziyor önceki yüzyıllarda yaşamış ozanların kullandığı sözcükler onda yok bir de şu: karacaoğlan'ın şiirlerinin bulunduğu cönklerin hiçbiri on yedinci yüzyıldan eskiye gitmiyor, daha önceki yüzyıllarda yazılmış cönklerde onun şiirlerine rastlanmıyor

bir ara karacaoğlan'ın on altıncı yüzyılda yaşadığını gösteren bazı belgeler bulunmuştu, ama sonradan bunların karacaoğlan adlı başka bir ozanla ilgili olduğu, "karacaoğlan" adının çok eskiden beri kullanılan bir ad olduğu ortaya çıktı

bütün belgesizliklerin ötesinde, uzmanlar, karacaoğlan'ın on yedinci yüzyılda güney anadolu'da yaşadığına, ömrünün çoğunu çukurova, gaziantep, maraş dolaylannda, toros dağlarında geçirdiğine kesinlikle inanıyorlar

bugüne kadar gelen şiirlerinden, türkülerinden adını bildiğimiz karacaoğlan hakkında cumhuriyet'in ilk yıllarına kadar önemli bir bilgi edinilememiştir halk edebiyatımızın öteki usta ozanlarında olduğu gibi, karacaoğlan'la ilgili derinliğine bilgilerin sağlanması da ancak ciddi, bilimsel araştırmalara başlanmasıyla ve birçok bilim adamının kendisini halk edebiyatına adamasıyla birlikte olanaklı olmuştur

osmanlı devleti döneminde araştırmaya ve incelemeye dayalı bir "halkbilimi'nden söz edilmeyeceği için, halk edebiyatımızın araştırılmasında, yaşamın her alanında, bilimde, teknikte olduğu gibi halk edebiyatı alanında da önemli bir gecikmeden söz edebiliriz bu gecikme nedeniyle, kendiliğinden oluşan birkaç önemli yapıt dışında bir halk edebiyatı incelemesinden söz edilemiyor var olan yapıtlara bakıldığında ancak 19 yüzyılın sonlarına kadar geriye gittiğimizde somut çalışmaların yapılmaya başlandığını saptayabiliyoruz

atilla özkırımlı'nın "tüık edebiyatı ansiklopedisinde karacaoğlan'ın "l6yüzyılın sonları ile 17 yüzyılın başlarında yaşadığı sanılmaktadır" deniliyor çukurovalı olduğu, türkmen aşiretleri arasında yetiştiği, asıl olarak anadolu olmak üzere osmanlı'nın birçok ilini gezip dolaştığı rumeli'yi gördüğü ve uzun yaşadığı da toparlanan ve kesin olmayan bilgiler arasındadır mezarının bulunduğu yerler konusunda da değişik düşünceler ileri sürülmektedir ayrıca tıpkı pir sultan abdal'da olduğu gibi bir "karacaoğlan geleneği'hin oluştuğu da söylenmekte ve bu gelenek içinde yetişen karacaoğlan'lardan hangisinin gerçek karacaoğlan olduğu konusunda da kesin bilgilerin olmadığı yinelenmektedir bu nedenle gerçek karacaoğlan'ın yaşamöyküsünü ve şiirlerini kesin olarak saptayabilmek olanaksızdır

16 yüzyılda yaygınlaşan bir karacaoğlan ününden söz etmek; dönemin birçok cönklerinde şiirlerin rastlanılması, birçok halk hikâyesine girmesi nedeniyle doğru bir saptama olacaktır ayrıca yalnız anadolu'da ve rumeli'de değil azerbaycan, kırım gibi ülkelerde de karacaoğlan'ın ünlenmiş olduğu bilinmektedir örneğin leh asıllı ali ufki'nin "mecmua-i sâz ü söz" adlı koleksiyonunda karacaoğlan'ın iki türküsünün notalarıyla bulunması, onun yapıtlarının saray çevrelerinde de bilindiğini, türkülerinin çalındığını ve söylendiğini göstermektedir

pertev naili boratav, "folklor ve edebiyatı adlı yapıtının ikinci cildinde karacaoğlan'ın "kelimenin bütün geniş anlamıyla" şair olduğunu söylemektedir boratav'a göre "en büyük iki güney şairinden biri" (ikincisi dadaloğlu) olan karacaoğlan, güney'in manzaralarıyla çerçevelenmiş insan duygularını en iyi dokuyan halk ozanımızdır ünü geniş bir alana yayılmış olan karacaoğlan, bugüne gelebilen beş yüzden fazla şiiriyle dönemine damgasını vurmuş bir ozanımızdır

böyle bir büyük şairin yaşamı da elbette sıradan insan yaşamları gibi olmayacaktır karacaoğlan'ın yaşamı menkıbelerle doludur ve onun yaşamını ancak ana hatlarıyla ve menkıbeler halinde bilme şansımız vardır

boratav'ın yukarıda sözü edilen yapıtına göre karacaoğlan'ın yurdu olarak bahçe ilçesinin farsak köyü ile feke ilçesinin gökçe köyü en yakın olasılıklar olarak ortaya çıkıyor şiirlerinde anlattıkları olaylarla, yaşadıklarıyla hangi dönemleri içine alan bir zaman diliminde ve nerelerde yaşamış olduğunu da ancak güçlü olasılıklar olarak ortaya koyabiliriz yukarda söylediğimiz iki köy, onun asıl memleketi olması olasılığı en güçlü olan yerleşim yerleridir bozulmuş, değiştirilmiş şiirlerinden yola çıkılarak mersin, maraş, gaziantep, silifke, gülnar, mut, kırşehir, erzurum, kilis gibi yerlerin karacaoğlan'ı kendilerine mal etme çabaları, halkın sahiplenmesinin göstergesidir "denebilir ki, karacaoğlan, gönüllerden doğmuş ve gönüllere gömülmüştür

şiirlerinden yola çıkılarak yapılacak araştırmalar karacaoğlan'ın "kimliği" konusunda "kesine yakın" sonuçları vermektedir bize

karacaoğlan, "torosların, torosların suriye'ye doğru kol atmış olan gâvur dağları bölgesinin şairidir yine şiirlerine göre karacaoğlan'ın 1609'da doğduğunu, 1679 veya 1689 yıllarında öldüğünü kabul etmek gerekiyor

söylencelerle, çeşitli halk hikâyelerine konu olan değişik yaşamlarıyla karacaoğlan, sevgiyle, insan duygularıyla yüklü, sonsuz doğayı içine alan şiirleriyle 17 yüzyıl halk şiirinin doruğa çıkmış olan ozanıdır

gezdiği, dolaştığı yerlerin dağları, ovaları; yaylaları onun şiirine öyle bir sinmiştir ki, doğanın hüznünü, acısını, sevincini, coşkusunu bir insan yüreğinin dışavurmuş duyguları olarak algılatır onun şiirlerinde doğa, içinde yaşamları, sevgileri, duyguları barındıran bir çerçeve gibidir

karacaoğlan, bu canlılığı sevgiye, aşka bağlamaktaki başarısıyla da "sevdanın ozanı" kimliğini kazanmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.