karacaoğlan'ın yaşamı üzerine, belge değeri olan yazılı kaynaklarda bilgi yoktur

kendi şiirlerinden, halk söylentilerinden, kuşaktan kuşağa anlatılagelen menkıbelerden çıkarılan bilgilerin ise birbirini tutmadığı görülüyor
nereli olduğu bile kesinlikle anlaşılamamıştır

barak türkmenleri onu kendilerinden sayarken, kilis'in musabeyli bucağında yaşayan çavuşlu türkmenleri de kendilerinden olduğunu söylerler

batı anadolu'da yaşayan karakeçili aşiretine göre onlardandır

mersin'in silifke, gülnar, mut ilçelerinde yaşayanlar kendi ilçelerinden olduğunu ileri sürerler

gazianteplilere göre, bugün suriye sınırları içinde kalan akpınar köyündendir

kırım'da derlenen bir menkıbeye bakılırsa belgrad'lıdır

bir söylentiye göre kozan dağı yakınındaki bahçe ilçesinin varsak köyünde, başka bir söylentiye göre gene kozan'a bağlı feke ilçesinin gökçe köyünde doğmuştur
şiirlerinde ise şöyle diyor: "kozan dağı'ndan neslimiz /, arı türkmen'dir aslımız / varsak'dır durak yerimiz"; göğçe idi benim yerim durağım"; "göğçe'den çıktım çocuktum"; "vatanımız adana maraş"; "yaylamız bulgar dağı'dır"; "maraş illerine giden kervancı / selam söyle bizim il'e obaya"; "binboğâ dır benim ilim"; "erzurum dur benim ilim"; "mamalı'da ben bir rıdvanoğluyum'; "öz adım halil'dir köyümüz hama"
uzmanlar bu karışıklığı şöyle açıklıyorlar: karacaoğlan halkımızın benimsediği, varlığında eridiği ozanlardandır

türk halkı onun söylediği şiirlerle yetinmemiş onun adına şiirler söylemiştir

yunus'a pir sultan'a yaptığı gibi

şiirlerinden hangilerinin gerçekten kendisinin olduğunu hangilerinin sonradan uydurulduğunu ayırmak kolay değildir

aynca, bazı şiirleri başkalarınca tekrarlanırken, ağızdan ağıza geçerken, ya da derlenirken, söyleyenlerin, derleyenlerin gönüllerine göre değiştirilmiştir

örnekse, bir yerde "binboğa'dır benim ilim" diye yazıya geçirilmiş bir dize, başka bir yerde "erzurum'dur benim ilim" diye yazılıdır

birinin yanlış olduğu yüzde yüz, ama belki ikisi de yanlıştır

halkımızın karacaoğlan'ı benimseme özlemiyse sonsuzdur

yapılan yorumlar da hep bu özlemle biçimleniyor

kırşehir'in mecidiye ilçesinde bir mamalı köyü var, ama hayır, erzurum'lulara göre, karacaoğlan'ın andığı erzurum'un mamahatun köyüdür

daha ilginci, araştırmacılar güney doğu anadolu'da hama adında bir köy bulunmadığını söylüyorlar, yalnızca kozan dağı'nda bu adı taşıyan bir gedik varmış
bütün bu karışıklık arasında uzmanlar, akşehirli hoca hamdi efendınin 1875-76 yıllarında yazdığı yolculuk anılarına dayanarak, karacaoğlan'ın kozan dağı yakınındaki bahçe ilçesinin varsak köyünde doğduğu söylentisini daha bir önemsiyorlar

gene önem verilen bir söylenti de kozan'a bağlı feke ilçesinin gökçe köyünde doğduğudur
karacaoğlan'ın adı kırım'da derlenen menkıbeye bakılırsa simayil, bir şiirine göre halil, başka bir şiirine göre hasan'dır

hoca hamdi efendi de anılarında onun adının hasan olduğunu yazıyor
gene bu anılara göre babasının adı kara ilyas'tır

varsak köyü türkmenlerinden olan kara ilyas, 1F604'te, kozan derebeylerinden hüsam beyin "tut kap asker devşirdiği" kargaşada tutolup sayıl askeri yazılmış, sonra da ortadan yok olmuştur

böylece de karacaoğlan' ın soyuna sayıloğlu denmiştir

bu sayıloğlu sözü bir dizesinde de geçer

başka bir söylentiye göre de o sırada çukurova'da derebeylik eden kozanoğulları ile arası açıldığı için, genç yaşta (24) memleketinden ayrılıp gurbete çıkmıştır
şiirlerinde pek çok yer adı anar: adana, ankara, aydın, bolu, bursa, diyarbekir, erzincan, erzurum, gaziantep, gümüşhane, halep, hama, içel, karaman, kars, kayseri, konya, malatya, maraş, mardin, niğde, sıvas, vb

ayrıca, "ne istanbul koydum ne diyarbekir", "gidip istanbul'dan ferman getirdim" gibi dizeleri, istanbul'a; "coşmuş karadeniz köpüğün saçar" dizesi de karadeniz kıyılarına gittiğine kanıt sayılabilir

acaba karacaoğlan andığı her yere gitmiş midir? bağdat, mısır, trablus, tunus, şam, yemen, hadi buralara da gitti diyelim, ama o buhara, hindistan, çin'den de söz ediyor! nerelere gittiğini, nereleri gitmeden andığını ayırmak olanaksızdır

avusturya savaşları için şiir yazdığına, firengistan'ı dolaştığını söylediğine bakılırsa, rumeli'ye de geçmiş olduğıı anlaşılıyor

ama uzmanlar karacaoğlan'ın ömrünün çoğunu çukurova, gaziantep, maraş dolaylarında, toros dağlarında geçirdiği kanısındalar

bütün yaşamı boyunca gurbette kalmadığı, obası ile birlikte göçlere katıldığı şiirlerinden de belli oluyor
hoca hamdi efendi'nin anılarında, "karayağız, seyrek sakallı, şuh meşrep, uzunca boylu levent bir adam" diye tanıtılan karacaoğlan'ın yaşamı üzerine, çeşitli şiirleri yorumlanarak edinilen daha başka bilgiler de var: gurbete iki kız kardeşiyle çıkmış, arkalarında da bir ağlayanları yokmuş, (anlaşılan anası da ölmüşmüş)

bir ara bursa da ev bark sahibi olmuş

kaç kere evlendiği bilinmiyor

bir yerde başlık parası bulamadığından, bir yerde de çocuğu olmadığından yakınıyor

sonra çocukları olmuş, ama karısı ölmüş herhalde, anasız kalmışlar

evlat acısı da görmüş

bir şiirine göre de aşireti devletçe hama'ya sürgün edilmiş

çok uzun yaşamış, öldüğünde iyice yaşlı imiş
karacaoğlan'ın, doğduğu yer gibi, öldüğü yer de belli değil

hoca hamdi efendi'nin anılannda "maraş civarında cezel yaylasında doksan altı yaşında iken vefat eyleyüp vasiyeti üzerine tenha bir pınar başına defn olunup sazı çürüyünceye kadar başucunda ağaçta asılı durduğu" söylentisi yazılı

bir araştırmacıya göre, nizib'in keklice köyünde sazını dalına astığı bir ağacın altında yatıyor

bir başkasına göre, oltu'nun penek köyünde ölmüş, zemzem dağı'ndaki yasamal yaylası'na gömülmüş

bir söylentiye göre de, tarsus'taki ashab-ı kehif mağarası'na girip bir daha çıkmamış

uzmanların gerçeğe en yakın saydıklan söylenti ise içel'in mut ilçesinin çukur köyünde bir tepenin üstünde yattığıdır

bu tepeye bugün karacaoğlan tepesi deniyor

tepede bakımsız bir mezar, bir su sarnıcı, bir iki eski ev temeli var

karşısındaki başka bir tepenin adı ise karaçakıl tepesi

ozan'ın sevgilisi karacakız'ın da o tepede gömülü olduğuna inanılıyor

karacaoğlan kışları bu güzel yerlerde, kendi adını alan tepedeki bir mağarada geçirir, yaz gelince yaylalara çıkıp oradan oraya gezermiş

ölümünden sonra silifke, gülnar, mut köylerinde yaşayan köylüler onu ermişler arasına katıp mezarını adak yeri yapmışlar

günümüzde de her yıl haziran ayında mut halkı bu mezarlara gelip saygı gösterisinde bulunmakta, bir karacaoğlan günü düzenlemekteymiş
bir mezhep, bir tarikat adamı olmayan karacaoğlan ele aldığı konularla çok geniş alanlarda yankılanmış, herkesin ilgisini çekmiş, herkesin sevdiği bir ozan durumuna gelmiştir

şiirlerinin dilden dile çok dolaşması, çok değiştirilmesi, onun adına çok şiir uydurulması doğaldır
bu bakımdan uzmanlar karacaoğlan'ın şiirlerinden gelen, çoğu birbirini tutmaz bilgilere pek güvenmiyorlar

şiir karacaoğlan'ın mı? bir değiştirmeye uğramış mı, uğramamış mı? bu soruların karşılığını bulmak kolay değil

elli yıldır karacaoğlan üzerine yapılan araştırmalar olumlu sonuç vermediği gibi, büsbütün karışıklık doğurmuştur, deniyor

nitekim günümüzde bile uzmanlar kitaplarının bir baskısından öbür baskısına ozanın yeni yeni şiirlerini ekliyorlar

ele geçen her cönkten değişik bir şeyler çıkabiliyor
halk söylentilerine göre karacaoğlan 1606'da doğmuş, 1679 ya da 1689'da ölmüştür

akşehirli hoca hamdi efendi'nin anılarına göre ise, karacaoğlan'ın babası 1604'te sayıl askeri yazılmıştır

yani doğumu bu tarihten önce, ya da en geç 1605 olabilir

doksan altı yıl yaşadığı söyleniyor ki, o zaman ölüm tarihi 1701'e kadar çıkar
uzmanlar böyle kesin tarihler veremiyorlar

yalnız şiirlerde bazı tarihsel olaylara değinmeler var, onlardan yararlanarak şairin on yedinci yüzyılda yaşadığını söylüyorlar
örnekse, "halebi osmanlı aldı / dağı taşa katar bir gün" beyti ile 1658 yılında abaza hasan paşa'nın devlete başkaldınp ertesi yıl cezalandınlmasına değinildiği; "sana derim sana ey acem şahı / üstüne mağrip'ten asker geliyor / tahtını yıkıp da mülkün almaya / sultan murad kalkmış kendi geliyor" diye başlayan destanla 1622-1639 arası osmanlı-iran savaşlarına değinildiği; gene "hazır ol vaktına nesme kralı / yer götürmez asker ile geliyor / patriklerin inmiş tahttan diyorlar / bir halife kalmış o da geliyor" diye başlayan destanla fazıl ahmet paşa nın 1663-1664 avusturya seferine değinildiği kesindir deniyor
karacaoğlan'ın on yedinci yüzyılda yaşadığına kanıt gösterilebilecek daha başka şiirler de var, ama uzmanların en çok önem verdikleri kanıt şudur: ozanın dili kesinlikle on yedinci yüzyılda yaşamış âşıklann diline benziyor

önceki yüzyıllarda yaşamış ozanların kullandığı sözcükler onda yok

bir de şu: karacaoğlan'ın şiirlerinin bulunduğu cönklerin hiçbiri on yedinci yüzyıldan eskiye gitmiyor, daha önceki yüzyıllarda yazılmış cönklerde onun şiirlerine rastlanmıyor
bir ara karacaoğlan'ın on altıncı yüzyılda yaşadığını gösteren bazı belgeler bulunmuştu, ama sonradan bunların karacaoğlan adlı başka bir ozanla ilgili olduğu, "karacaoğlan" adının çok eskiden beri kullanılan bir ad olduğu ortaya çıktı
bütün belgesizliklerin ötesinde, uzmanlar, karacaoğlan'ın on yedinci yüzyılda güney anadolu'da yaşadığına, ömrünün çoğunu çukurova, gaziantep, maraş dolaylannda, toros dağlarında geçirdiğine kesinlikle inanıyorlar
bugüne kadar gelen şiirlerinden, türkülerinden adını bildiğimiz karacaoğlan hakkında cumhuriyet'in ilk yıllarına kadar önemli bir bilgi edinilememiştir

halk edebiyatımızın öteki usta ozanlarında olduğu gibi, karacaoğlan'la ilgili derinliğine bilgilerin sağlanması da ancak ciddi, bilimsel araştırmalara başlanmasıyla ve birçok bilim adamının kendisini halk edebiyatına adamasıyla birlikte olanaklı olmuştur
osmanlı devleti döneminde araştırmaya ve incelemeye dayalı bir "halkbilimi'nden söz edilmeyeceği için, halk edebiyatımızın araştırılmasında, yaşamın her alanında, bilimde, teknikte olduğu gibi halk edebiyatı alanında da önemli bir gecikmeden söz edebiliriz

bu gecikme nedeniyle, kendiliğinden oluşan birkaç önemli yapıt dışında bir halk edebiyatı incelemesinden söz edilemiyor

var olan yapıtlara bakıldığında ancak 19

yüzyılın sonlarına kadar geriye gittiğimizde somut çalışmaların yapılmaya başlandığını saptayabiliyoruz
atilla özkırımlı'nın "tüık edebiyatı ansiklopedisinde karacaoğlan'ın "l6

yüzyılın sonları ile 17

yüzyılın başlarında yaşadığı sanılmaktadır" deniliyor

çukurovalı olduğu, türkmen aşiretleri arasında yetiştiği, asıl olarak anadolu olmak üzere osmanlı'nın birçok ilini gezip dolaştığı rumeli'yi gördüğü ve uzun yaşadığı da toparlanan ve kesin olmayan bilgiler arasındadır

mezarının bulunduğu yerler konusunda da değişik düşünceler ileri sürülmektedir

ayrıca tıpkı pir sultan abdal'da olduğu gibi bir "karacaoğlan geleneği'hin oluştuğu da söylenmekte ve bu gelenek içinde yetişen karacaoğlan'lardan hangisinin gerçek karacaoğlan olduğu konusunda da kesin bilgilerin olmadığı yinelenmektedir

bu nedenle gerçek karacaoğlan'ın yaşamöyküsünü ve şiirlerini kesin olarak saptayabilmek olanaksızdır
16

yüzyılda yaygınlaşan bir karacaoğlan ününden söz etmek; dönemin birçok cönklerinde şiirlerin rastlanılması, birçok halk hikâyesine girmesi nedeniyle doğru bir saptama olacaktır

ayrıca yalnız anadolu'da ve rumeli'de değil azerbaycan, kırım gibi ülkelerde de karacaoğlan'ın ünlenmiş olduğu bilinmektedir

örneğin leh asıllı ali ufki'nin "mecmua-i sâz ü söz" adlı koleksiyonunda karacaoğlan'ın iki türküsünün notalarıyla bulunması, onun yapıtlarının saray çevrelerinde de bilindiğini, türkülerinin çalındığını ve söylendiğini göstermektedir
pertev naili boratav, "folklor ve edebiyatı adlı yapıtının ikinci cildinde karacaoğlan'ın "kelimenin bütün geniş anlamıyla" şair olduğunu söylemektedir

boratav'a göre "en büyük iki güney şairinden biri" (ikincisi dadaloğlu) olan karacaoğlan, güney'in manzaralarıyla çerçevelenmiş insan duygularını en iyi dokuyan halk ozanımızdır

ünü geniş bir alana yayılmış olan karacaoğlan, bugüne gelebilen beş yüzden fazla şiiriyle dönemine damgasını vurmuş bir ozanımızdır
böyle bir büyük şairin yaşamı da elbette sıradan insan yaşamları gibi olmayacaktır

karacaoğlan'ın yaşamı menkıbelerle doludur ve onun yaşamını ancak ana hatlarıyla ve menkıbeler halinde bilme şansımız vardır
boratav'ın yukarıda sözü edilen yapıtına göre karacaoğlan'ın yurdu olarak bahçe ilçesinin farsak köyü ile feke ilçesinin gökçe köyü en yakın olasılıklar olarak ortaya çıkıyor

şiirlerinde anlattıkları olaylarla, yaşadıklarıyla hangi dönemleri içine alan bir zaman diliminde ve nerelerde yaşamış olduğunu da ancak güçlü olasılıklar olarak ortaya koyabiliriz

yukarda söylediğimiz iki köy, onun asıl memleketi olması olasılığı en güçlü olan yerleşim yerleridir

bozulmuş, değiştirilmiş şiirlerinden yola çıkılarak mersin, maraş, gaziantep, silifke, gülnar, mut, kırşehir, erzurum, kilis gibi yerlerin karacaoğlan'ı kendilerine mal etme çabaları, halkın sahiplenmesinin göstergesidir

"denebilir ki, karacaoğlan, gönüllerden doğmuş ve gönüllere gömülmüştür
şiirlerinden yola çıkılarak yapılacak araştırmalar karacaoğlan'ın "kimliği" konusunda "kesine yakın" sonuçları vermektedir bize
karacaoğlan, "torosların, torosların suriye'ye doğru kol atmış olan gâvur dağları bölgesinin şairidir

yine şiirlerine göre karacaoğlan'ın 1609'da doğduğunu, 1679 veya 1689 yıllarında öldüğünü kabul etmek gerekiyor
söylencelerle, çeşitli halk hikâyelerine konu olan değişik yaşamlarıyla karacaoğlan, sevgiyle, insan duygularıyla yüklü, sonsuz doğayı içine alan şiirleriyle 17

yüzyıl halk şiirinin doruğa çıkmış olan ozanıdır
gezdiği, dolaştığı yerlerin dağları, ovaları; yaylaları onun şiirine öyle bir sinmiştir ki, doğanın hüznünü, acısını, sevincini, coşkusunu bir insan yüreğinin dışavurmuş duyguları olarak algılatır

onun şiirlerinde doğa, içinde yaşamları, sevgileri, duyguları barındıran bir çerçeve gibidir
karacaoğlan, bu canlılığı sevgiye, aşka bağlamaktaki başarısıyla da "sevdanın ozanı" kimliğini kazanmıştır
