Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hakları, temel, tüketici

Temel Tüketici Hakları

Eski 06-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Temel Tüketici Hakları






Temel Tüketici Hakları

Zamanın dinamizmi ve insanoğlunun sınır tanımaz mücadelesi hayata yepyeni anlamlar kazandırmaya devam ediyor Amansız rekabet ortamında şekillenen yeni kavramlar bireyin yaşam tarzını değiştirmekle kalmayıp onu daha önceleri hayali bile kurulamayan modern hak ve yükümlülüklerle de donatıyor İşte bu anlamda XX yüzyılda toplumların hukuk ve ekonomi hayatına damgasını vuran güçlü akım: “Tüketicinin Korunması”
Kavram olarak tüketicinin korunması, ilk defa XIX yüzyılda ABD’de telaffuz edilmeye başlanmış, konunun toplumsal bir problem olarak ortaya çıkışı 1950-60’lı yılları bulmuştur Önce ABD’de filizlenen tüketici hareketi, 1960-70 arasında Avrupa’ya, hemen ardından ülkemize ulaşır
XX yüzyılın üçüncü çeyreğini kapsayan söz konusu dönem, ekonomik özellikleri itibariyle tüketim toplumunun uç vermeye başladığı, serbest rekabetin piyasaları yönlendirdiği bir zaman dilimini ifade eder Bu çerçevede serbest pazar ekonomisinin etkisiyle dünya piyasalarına mal arzı artmış, kalite yükselerek orta-uzun vadede en uygun fiyatın teşekkülü gerçekleşmiştir Tüketiciye sunulan mal ve hizmet miktarı çeşitlenerek artarken, ekonomik kalkınma ve tüketim patlaması olguları dünya gündemine girmiştir Ancak, bir yandan toplumların refah düzeyini yükselten bu gelişmeler, öte yandan satıcı-tüketici dengesini tepe taklak etmiştir Zira; artık maddi bakımdan güçsüz, bilgice yetersiz, örgütlenme bilincinden uzak tüketici kitleleri karşısında; organize, örgütlü, maddi güce egemen, hatta siyasal iktidarı bile etkileyebilen profesyonelleşmiş satıcılar vardır
Böylece özel hukukta geçerli sözleşme serbestisi prensibinin dayanağı olan ‘taraflar arası eşitlik’ gerçekte rafa kalkmış, artık bu serbesti ilkesi sözleşmenin sadece satıcı tarafına yontar olmuştur İşte bu noktada liberal ekonomi görüşlerinin tam rekabet şartları içinde tüketicinin kendiliğinden korunabileceği tezleri sarsılmış ve pazar ekonomilerinde de devletin tüketiciyi koruyucu tedbirler alması gereği kabul edilmiştir Bu akım doğrultusunda önce ABD’de, ardından Batı Avrupa ülkelerinde tüketicinin korunması ile ilgili temel prensip ve kurallar kanunlaştırılır Avrupa Topluluğu politikaları arasında da yerini alan söz konusu ilkeler 1993’te yürürlüğe giren Maastricht Anlaşması ile birincil mevzuat olarak nitelenen anlaşma metinlerine girer
Doğal olarak Batıda yaşanan bu gelişmelere Türkiye de kayıtsız kalmamıştır Avrupa Topluluğu'na giriş hedefi gözetilerek yetmişli yıllarda başlayan çalışmalar 1995’te Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun´un kabulü ile meyvesini vermiş, konu hukuki zemine kavuşturulmuştur Öte yandan, kanunun uygulanması için gerekli organik yapıdaki eksiklikler de ilgili tüzük ve yönetmeliklerle tamamlanma yolundadır
Günümüzde tüketicinin korunması olgusuna rengini veren temel tüketici hakları sekiz ana başlıkta toplanır Konunun daha net değerlendirilebilmesi düşüncesiyle biz de sorunu genel kabul görmüş bu evrensel tüketici hakları açısından ele alacağız



1 Temel İhtiyaçların Karşılanması Hakkı


Temel ihtiyaçlar dendiğinde, hayatın devamını sağlamaya yetecek kadar gıda tüketme, giyinme, barınma, sağlık hizmetlerinden yararlanabilme gibi unsurlar akla gelir Yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan asgari ihtiyaçlarını temin etmek, insanın en başta gelen hakkıdır Temel ihtiyaçlar karşılandığı ölçüde yaşama hakkı da insanlık için anlam kazanacaktır İnsanın ihtiyaçlar hiyerarşisinde en alt kademedeki temel gereksinimler, nicelik ve nitelikçe her geçen gün genişleyen bir özellik taşır Bu anlamda bir tüketici hakkı olarak temel ihtiyaçların karşılanması sahasında, ekonomik kalkınmaya paralel biçimde, sürekli çıtanın tüketici lehine yükseltilmesi bir mecburiyetin ifadesi halini almaktadır



2Tüketicinin Sağlık ve Güvenliğinin Korunması Hakkı


Çağımızdaki teknolojik gelişmeler neticesinde çok değişen ve çeşitlenen mamuller, riskleri de beraberinde getirmiştir Tüketici, satın aldığı mal ve hizmetlerle ilgili çeşitli tehlikelere maruz bulunmaktadır Bu tehlikeler tüketicinin sağlığını etkileyebildiği kadar hayatını kaybetmesine de neden olabilmektedir İşte bu tehlikelerin önlenmesinin istenmesi, temel tüketici haklarının başında gelir
Bu bağlamda, mal ve hizmetlerin ve bunları kullanacak kişilerin nitelikleri dikkate alınarak, kullanım sonucunda ortaya çıkabilecek riskler hakkında tüketici gereğince bilgilendirilmeli, muhtemel tehlikelerden korunma yollarından haberdar edilmelidir Risklerin haber verilmesinden de önce takip edilmesi gereken nokta ise, piyasaya sunulan mal ve hizmetlerin tüketiciler yönünden “kabul edilebilir sınırları aşan bir tehlike unsuru taşımaması” esasıdır Nitekim, AT çerçevesinde zorunlu hale getirilen CE işareti, ürünün sağlık, güvenlik, çevre ve tüketicinin korunması gereklerine uygunluğunu saptayan bir tür pasaport niteliğinde olup, bu hususu da güvence altına almayı hedeflemiştir
Buradaki kabul edilebilir sınırların tespitine hizmet eden önemli alt yapı unsurları olarak, kalite ve standardizasyon göze çarpar Kalite, ürünün niteliğini ifade ederken; asgari kalite düzeyini, standartlar tayin eder Böylece mallar belli düzeyin üstünde bir kalitede tutularak, tüketicinin sağlık ve güvenliğinin korunması temin edilmiş olmaktadır Bu yolda mevzuat desteğinin yanında, işletmelere Toplam Kalite Yönetimi'nin de benimsettirilerek müesseselerde iç denetimin teşvik edilmesi, akılcı ve modern bir yöntem olacaktır Zira; hukuksal alt yapı her ne kadar zorunluysa da, sorunun çözümünde kısmi bir yer tuttuğu ve kabul edilen mevzuatın uygulanma zorluğu düşünülürse, işletmelerin yapılarında modernleşme hareketlerinin özendirilmesi, tüketicinin korunması politikası açısından belki en verimli stratejidir



3 Tüketicinin Ekonomik Çıkarlarının Korunması ve Tazmin Edilme Hakkı


Tüketiciyi koruma politikasının ve temel tüketici haklarının esası, ekonomik çıkarların korunmasında düğümlenmektedir Zaten bilgilendirilme, eğitilme, temsil edilme gibi diğer temel hakların finalitesi, tüketicinin ekonomik menfaatlerinin sağlam bir zemine kavuşturulmasıdır Son olarak, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un(TKHK) kabulü ile, daha önce değişik kanunlara serpiştirilmiş hükümlerin bir araya toplanarak mevzuatta bütünlük tesis edildiğini görmekteyiz Ayıba karşı tekeffül, tüketici kredisi, kapıdan satış, reklam, ilan, etiket, garanti belgesi, kullanma, tanıtım kılavuzu konuları söz konusu hükümlerdendir Ayrıca TKHK ile il ve ilçelerde öngörülen Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’nin(TSHH) teşkili önemli bir yeniliktir Fakat doğan sorunlarda, tüketiciye TSHH’e başvuru alışkanlığının aşılanması önem kazanmıştır Tüketicinin taraf olduğu uyuşmazlıkların çözümünde "mahkeme öncesi bir uzlaşma ortamı" görevini ifa eden Hakem Heyetleri, tüketicinin korunması hareketinde büyük bir boşluğu doldurur
Ekonomik çıkarların korunması kavramının vazgeçilmez cüzü ve müeyyide kısmı, tazmin edilme hakkıdır Hukuksal mantığın gereği olarak herhangi bir hakkı ihlal edilip zarara uğratılması halinde tüketicinin tazminata hak kazanması gerekir Tazmin edilme hakkı ile ilgili en önemli taraf ise, hukuksal yollar masraflı olduğu ve ağır işlediği için, tüketiciler açısından kolay uygulanabilir, ucuz hak arama yollarının teşekkülüdür Ülkemizde TKHK uyarınca kurulmuş bulunan TSHH ve uygulamaya geçirilmesi beklenen Tüketici Mahkemeleri, bu anlamda kayda değer gelişmelerdendir Tüketicinin ekonomik çıkarları söz konusu olunca üzerinde durulmadan geçilemeyecek konulardan biri de, Genel İşlem Şartları’dır Zira Genel İşlem Şartları (GIS), kitlesel üretime geçişle kişisel ilişkilerin standartlaşmasının zorunlu sonucu olarak doğup, hayatın her noktasına girmiştir Ancak, uzman hukukçulara hazırlatılan standart sözleşme tipleri, her şeyden önce satıcının menfaatini gözetmekte, tüketici için göremeyeceği, anlayamayacağı tuzaklar içermektedir Dolayısıyla bu tarz GİŞ, günümüzde meşhur sözleşme serbestisi prensibini aşındırmıştır Bunun telafisi, BK genel hükümlerinin ötesinde özel bir mevzuat ile aranmalıdır Artık, GİŞ hakkında tüketici-satıcı dengesini gözeten bir hukuki düzenlemeye gidilmesi, hatta bunun TKHK’a eklenmesi bir zorunluluktur
Kısaca; belirttiğimiz bu münferit problemlerin çözümünü temelde tek bir kavramla izah etmek mümkündür:
Serbest rekabet şartlarının sağlanıp devam ettirilmesi Zira, TC'nin ekonomik hayatına damgasını vurmuş ithal ikamesine dayalı dış ticaret politikaları ve gümrük duvarları bugüne kadar Türk tüketicisine en büyük zararı vermiştir İşte bu düşünceyle serbest rekabet ön şartı sağlanmadıkça en güçlü kanunlar, en kararlı yöneticiler dahi etkisiz kalmaya mahkum olacaktır



4 Tüketicinin Eğitilme Hakkı



Eğitim, vatandaşlara haklarının ve sorumluluklarının bilincinde, mallar ve hizmetler arasında bilinçli bir seçim yapma yeteneğine sahip, iyiyi kötüden ayıran tüketiciler olarak hareket etmelerini sağlayacak alt yapının kazandırılması sürecini ifade eder Bu bağlamda tüketiciler, özellikle haklarını aramanın gerekliliği ile bunun yolları ve ilgili merciler hakkında bilgilendirilmeli, eğitilmelidir
Eğitimin verileceği en iyi ortam ise okul sıralarıdır TKHK ile de Milli Eğitim Bakanlığı’nca her derecedeki okulların ders programlarına tüketicinin eğitilmesi konusunda gerekli ilavelerin yapılacağı ifade edilmiştir Biz burada söz konusu girişimlerin etkinliğinin büyük ölçüde 'eğiticilerin eğitilmiş olmasına bağlı olduğunu belirtmeliyiz Dolayısıyla belki ilk önce halledilmesi gereken sorun öğretmenlerin gerekli yetkinliğe kavuşturulmasıdır
Girmek için çaba sarf ettiğimiz AB, konuyu zorunlu eğitimde ders programlarına almış durumda Medyanın ilgisi ve tüketici örgütlerinin girişimleri de bu uygulamanın destekleyicisi Ülkemizde ise tüketicinin eğitimi için en etkin güce medya sahip Gazetelerin hemen hepsinde mevcut olan tüketici köşeleri aracılığıyla, tüketicinin her türlü sorununa kulak verilerek eğitimi ve bilgilendirilmesi de gerçekleştirilmekte Fakat söz konusu eğitimin, 65 milyonluk ülkede 5 milyonun altında kalan gazete okuyucusuyla sınırlı kaldığı göz ardı edilmemeli Bu noktada okulların geniş tüketici kitlelerine ulaşma avantajı bir çıkış yolu olabilir Nüfusunun dörtte biri henüz orta öğrenimde bir ülke olarak, eğitim politikamızda tüketicilik bilincinin aşılanmasına yer vermek, akıllıca olacaktır Belirtmek gerekir ki, tüketici hareketinin sağlıklı gelişimi açısından ne mevzuat, ne kurumlar ne de bir başkası; iyi eğitilmiş, haklarının bilincinde, rasyonel karar verebilen tüketiciler kadar değerli olamaz



5 Tüketicinin Bilgi Edinme Hakkı


Bilgilendirilme hakkı denince tüketicinin satın alacağı mal ve hizmetlerle bunları üreten satan firmaya ilişkin bilgilerin tüketiciye doğru ve tam olarak verilmesi anlaşılır Tüketici olarak kişi, alacağı elektronik oyuncağın tehlikelerinden, kullanacağı ilaçların, yiyip içeceği gıdaların, sağlık açısından taşıdığı risklere kadar uzanan çizgide bir bilgilenme hakkına sahiptir Etiket mecburiyeti ve reklamların denetimi de zaten bilgi edinme hakkının sağlıklı kullanılabilmesini sağlamaya yönelir
Hepsinden de önemli olarak sağlık sektöründe tüketici, alacağı hizmetin yaptıracağı bir ameliyatın doğuracağı sonuçları en ince ayrıntılarına kadar bilme hakkına sahiptir Her nedense bizim ülkemizde, sağlık sektörüne gelince tüketici ve hakları, büsbütün unutulmuştur Oysa, tüketici olarak kişinin doğrudan hayatının söz konusu olduğu düşünülürse, öncelik listesinin başında sağlık hizmetleriyle ilgili tüketici hakları olmalıdır Bu bilincin yerleşmesi, belki sağlık sektöründeki sayısız facianın da önüne geçme fırsatı verecektir
Unutulmamalı ki satıcı-tüketici arasındaki dengesizliklerin en derin olanı, piyasadaki mal ve hizmetler hakkında tarafların bilgi düzeyinde ortaya çıkmaktadır Piyasaya sürülen malların olumlu - olumsuz yönlerini satıcılar çok iyi bilmesine karşılık tüketiciler bunlardan habersizdir Oysa tüketicilerin doğru seçim yapabilmeleri, eksiksiz ve doğru bilgilendirilmelerine bağlıdır Tüketicinin aydınlatılması amacıyla Batıda büyük paralar harcanması boşuna değildir Tecrübeler de gösteriyor ki, satıcı-tüketici dengesini sağlamada rol oynayacak faktörlerin en önemlisi, tüketicinin bilgilendirilmesi olgusudur



6 Tüketicinin Seçme Hakkı


Demokrasilerde yöneticilerini özgür iradeleriyle seçen vatandaşların, aynı mantık uyarınca, tüketici olarak da istek ve ihtiyaçlarını karşılayacak ürün ve hizmetleri seçme hakkı bulunmalıdır Bu, alternatif mamul ve hizmetlerin piyasaya sunulmasıyla mümkün olabilir Temeli rekabet olan serbest piyasa ekonomisinin gereği ve mantığı da, pazarda alternatif ürün ve hizmetlerin mevcudiyetidir zaten
Bu yolda kabul edilip uygulanan anti-kartel yasaları, rekabetin sağlıklı işleyişi için gerekli kuralları belirleyerek haksız rekabeti cezalandırmakta, tüketicinin korunması için en uygun ortam olan serbest rekabet şartlarını güçlendirmeyi hedeflemektedir Ülkemizde kabul edilen RKHK ile de tüketicinin seçme hakkı için gerekli rekabet ortamının tesisini sağlayacak hukuki altyapı konusunda ciddi bir adım atılmıştır


7 Tüketicinin Örgütlenme ve Temsil Edilme Hakkı


İlk tüketici örgütlerine ABD’de rastlarız Sayıları ve etkinlikleri giderek artan bu örgütler, temelde satıcı-tüketici arasındaki dengesizliğin giderilmesi düşüncesinden kaynaklanır Günümüzde dağınık yapıdaki tüketici kitlesinin çok daha önceden örgütlenmesini tamamlamış satıcılar karşısında, sesini duyurabilmesi, güçlü örgütlenmiş olmasına bağlı Şu var ki bu örgütlerin etkinliği de ülkelerin geleneksel yapısı ile halkın eğitim ve mali seviyesine bağlı biçimde değişmektedir
Batıda, halk katılımını sağlayan ve mali alt yapısı güçlü tüketici örgütleri, satıcı üzerinde neredeyse hukuki yaptırımdan daha etkili kamuoyu baskısı yaratabilmektedir Oysa ülkemizde tüketicilerce kurulan dernek ve vakıf şeklindeki örgütler, Batıdaki örnekleriyle kıyaslanamayacak derecede zayıf Dar bir kitleye sıkışmış ulusal tüketici örgütlerinin etkisi, maddi olanaksızlıkların da baskısıyla çok sınırlı kalmakta
Örgütlerin, siyasi otoritenin benimseyeceği sosyo-ekonomik politikaların tercihinde etkisiz ve işletmeler karşısında itibarsız kalması, sonuçta; tüketicinin temsil edilme, görüş bildirme hakkının kullanılamamasına yol açmaktadır Buna karşılık, günümüzde tüketicinin karar alma mekanizmasına katılıp temsil edilme hakkını kullanabilmesi için, güçlü tüketici örgütlenmesi vazgeçilmez bir şarttır



8 Sağlıklı Bir Çevreye Sahip Olma Hakkı


Buraya kadar incelediğimiz haklar, her şeyden önce sağlıklı bir çevrede kullanılabildiği ölçüde gerçekten tüketicinin korunması amacına hizmet etmiş olur Sağlıklı çevre hakkı denince, insan neslinin geleceği de işin içine girmektedir Kitlesel tüketim sürecinin ilerlemesi, tüketicilerin kişisel ölçekte korunmasına ek olarak, tüm insanlığı ilgilendiren "çevrenin korunmasını" da artık hayati bir konu haline getirmiştir Zira, çevreyi korumadan, tüketicinin korunmasını düşünemezsiniz
Şu halde işletmelerin çevreye saygılı üretim yapmasını beklemek de bir temel tüketici hakkıdır Bu hakkın işlerliği tüketiciler arasında çevreyi koruma bilincinin yayılmasına ve çevreci işletmelerin ürünlerinin tercih edilmesine bağlıdır Zaten talebin çevreci ürünlere yönelişi, üreticileri de çevre konusunda daha hassas olmaya zorlayacaktır Bu gerçek karşısında tüketicilerin davranışlarını gözden geçirmesi gerekiyor Çevreye saygılı ürünlere yönelmek ve ihtiyaç oranında tüketmek, daha az çöp çıkarmak, israftan kaçınmak gibi değerler artık çağdaş yaşamın temel unsurları



SONUÇ


Tüketicinin korunması hareketi; sosyo-ekonomik, hukuksal ve ahlaksal yönleriyle, çok boyutlu olarak ele alınması gereken karmaşık bir dinamikler bütünüdür Bu bütün, anti-kartel yasalarından çevre korumacılığına, iş ve ticaret ahlakından uluslararası pazarlarda rekabet edebilmeye, enflasyon oranlarından gelişmişlik düzeylerine kadar geniş bir tabanda değerlendirilmelidir
Konunun çok yönlülüğü, satıcı-tüketici arasında doğan dengesizliği giderme yolunda başvurulacak yöntemlerin de çok boyutlu olmasını zaruri kılmaktadır Bu bağlamda eş zamanlı olarak hem yasal düzenlemeyi gerçekleştirmek,(hukuksal boyut) hem rekabetin korunmasını desteklemek, (iktisadi boyut) ve hem de tüketicilerin bilinçlenmesini, örgütlenmesini sağlamak (sosyolojik boyut) zorundayız

Fatih Doğan
İÜ Hukuk Fak 1998, 'MPM Ödülü'


Alıntı Yaparak Cevapla

Temel Tüketici Hakları

Eski 06-27-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Temel Tüketici Hakları






TEMEL TÜKETİCİ HAKLARI IŞIĞINDA TÜKETİCİNİN KORUNMASI




1 Amaç ve Yöntem :
Bu çalışmanın amacı, tüketicinin korunması hukukuna hakim olan ilkelerin incelenerek konuyla ilgili olan kişilerin olaylara hangi gözle bakması ve yasaları nasıl yorumlaması gerektiği konusunda bir düşünce oluşturabilmektir Amaç, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un maddelerinin ya da değişikliklerin teker teker incelenmesi değil uluslararası ortamda kabul edilen tüketicinin korunmasına ilişkin temel ilkelerin ışığında yasanın ruhunun ortaya konmasıdır Yasanın maddelerindeki eksikler ve olması gerekenlerden çok ‘yasanın yapılması değil uygulanması esastır ve uygulayacak olanlar da hukukçulardır’ görüşüne uygun olarak yasanın yorumlanmasında uygulamacılara yardımcı olmaya çalışılmıştır
Amacın gerçekleştirilmesinde, Birleşmiş Milletler’in Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesi’nden Uluslararası Tüketici Birlikleri Örgütü’nün temel tüketici hakkı olarak saptadığı ve ilan ettiği sekiz ilkenin ışığında Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un incelenmesi uygun yöntem olarak düşünülmüştür Ancak ilkelerin sınırlarının belirtilmesinin olanaksızlığı açıktır Belirtilen ilkeler çoğu durumda kesişmekte ve hatta birbirinin içine geçmektedir Bu nedenle yasadaki herhangi bir madde yorumlanırken ayrı ayrı her ilkenin süzgecinden geçirmek en doğru yöntem olacaktır


2 Giriş :
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, Anayasa’da ve yasanın ilgili maddesinde belirtildiği üzere “tüketicileri korumak, bilgilendirmek ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik etmek” üzere ihdas olunmuştur Bu anlamda tüketici mahkemelerine yapılan müracaatların %84’ünün tüketiciler lehine sonuçlanması, yasanın tüketiciler için ne kadar geniş bir koruma sağladığını göstermesi açısından önemlidir
Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesi’nin ‘Hedefler’ başlıklı ilk maddesinde “tüketicilerin çıkarlarını ve gereksinimlerini göz önünde tutarak; tüketicilerin çoğu zaman ekonomik şartlar, eğitim seviyeleri ve pazarlık gücü yönünden dengesizliklerle karşılaştıklarının ayırdında olarak tüketicilerin zararsız ürünlere erişme hakkına sahip olması gerektiği düşüncesi ile ” bu beyannamenin hazırlandığı belirtilmiştir Bu nedenle tüketici hakları konusunda yapılacak çağdaş her çalışmanın, yorumun ve yasa değişikliğinin yukarıda belirtilen uluslararası kabul görmüş saptamalar ve ilkeler doğrultusunda olması gerekir
Çalışmamızın birçok noktasında örnekleyeceğimiz üzere tüketicinin korunması ile ekonomik çıkarlar arasında yakın ve karşılıklı bir ilişki vardır 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da 4822 sayılı yasayla yapılan değişiklikle “Amaçlar”a ilişkin birinci maddedeki “ekonominin gereklerine ve” ibaresi çıkarılmıştır Bu değişiklikle yasa koyucu açıkça, yoruma gerek duyulan durumlarda tüketicinin korunmasının ekonominin gereklerine göre ön planda tutulması gerektiğini ortaya koymuştur Yukarıda alıntı yaptığımız hedeflere ilişkin maddeye uygun olan bu düzenlemenin yapılması ile tüketici haklarının yorumunda ekonomik gereklerin değil yalnızca kamu yararının dikkate alınması gerektiği ortaya konmuştur
Tarihsel gelişimi de göz önüne alındığında tüketicinin korunması yönündeki çalışmalar, bilgi ve görgüsü yetersiz tüketicilerin organize, örgütlü, parasal güce egemen ve bunlarla siyasal iktidarı bile etkileyebilen, profesyonelleşmiş satıcı ve üreticilere karşı tüketicinin korunması amacından doğmuştur Bu amacı gerçekleştiren uygun yol, ekonominin gereklerini öne sürerek tacirleri korumanın yerine kamu yararını da göz ardı etmeden tüketicinin haklarına ağırlık vermektir
Yasa düzenlendiği şekliyle çok çeşitli alanlarda kullanılmaya elverişlidir Yasanın ‘Kapsam’ başlıklı ikinci maddesinde ortaya konulduğu gibi “mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” Değişmeden önce yalnız mal piyasalarındaki işlemleri kapsayan yasa artık tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü hizmeti de kapsamaktadır Yine yasa devre-tatil, paket tur sözleşmeleri ve benzeri maddelerle kapsam olarak daha da genişletilmiştir 4822 sayılı yasa ile yapılan değişiklikler açıklanan nedenlerle yüzeysel değil tüm yasayı etkileyen önemli değişikliklerdir
Tüketici haklarının sağlanması ve korunmasında birçok noktada tüketicinin idare ile karşı karşıya geleceği de açıktır Düzenlemelerin yapılmasından uygulanmasına kadar birçok alanda tüketicinin ve tüketici örgütlerinin -zaten hayatımızın her yerine fazlasıyla girmiş bulunan- devletle karşı karşıya geleceğini tüketicinin korunmasına ilişkin yasanın hemen her maddesinde görmek mümkündür

3 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un Yorumunda Gözetilecek İlkeler:
Bu kısımda Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesi ışığında nasıl yorumlanması gerektiği üzerinde duracağız Bunu yaparken önceden de belirttiğimiz gibi Uluslararası Tüketici Birlikleri Örgütü’nün beyannameye uygun olarak saptadığı tüketicinin sekiz temel hakkını genel bir düşünce oluşturmak için kullanacağız

A Tüketicinin Temel Gereksinimlerinin Karşılanması Hakkı:
Bireyin yaşamını sürdürebilmesine yetecek en az gereksinimlerini sağlayabileceği olanaklara sahip olması insanın en başta gelen hakkıdır Bu hak ilk olarak İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile uluslararası düzeyde geniş çaplı olarak kabul edilmiştir İnsanın, insan olması nedeniyle ve bir insana yakışacak biçimde yaşayabilmesi standart kabul edilerek, en az gereksinimlerinin karşılanması için devletlerin etkin olarak çalışmasını amaçlayan bu ilke, pekiştirmek amacıyla Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesi’nde yeniden sayılmış ve Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un hazırlanmasında ve değişiklikler yapılırken dikkate alınmıştır
Bu ilke devlete, tüketicilerin korunması konusunda etkin bir politika oluşturması sorumluluğunu yüklemektedir Yani devlet bu ilke nedeniyle edilgen bir durumda bekleyemez Tüketicinin haklarının korunması ve yerleşmesi için gerekli düzenlemeleri ve uygulamaları yapmak, korumanın etkin bir biçimde gerçekleşmesi için açık bir çaba göstermek durumundadır Görüleceği gibi bu ilke bakımından tüm vatandaşlar tüketicidir
Bireyin temel gereksinimleri karşılandığı ölçüde yaşamı anlam kazanacaktır Abraham Maslow’un ortaya koyduğu ihtiyaçlar teorisine göre ihtiyaçlar piramidinin en alt katında bedensel ve yaşamsal gereksinim ve istekler yer alır Piramidin alt basamaklarındaki gereksinimler karşılanmadan üst basamaklara yönelinmez Yaşantının sürekliliğini sağlayacak kadar beslenme, giyinme, barınma ve temel sağlık hizmetlerinden yararlanma bu teoride en alt basamak olan fizyolojik ihtiyaçlardır Bu teoriye uygun olarak temel ihtiyaçların karşılanmasına ilişkin ilkenin az önce sayılmış olan uluslararası anlaşmalarda en başta sayılması isabetli olmuştur
Temel gereksinimler durağan değildir ve sürekli genişlemektedir İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabul edildiği 1946 yılında beslenme, giyim, konut ve temel sağlık hizmetlerinden yararlanabilme hakkı temel ihtiyaçlar olarak sayılmıştır Ancak bugün ısınma, aydınlanma, içecek ve su bulma, ulaşım, haberleşme tüketicinin en temel hakları olarak sayılmaktadır Ekonomik kalkınmaya paralel olarak bundan sonra da temel haklar nicelik ve nitelik olarak sürekli bir biçimde tüketici lehine genişleyecektir
Daha çok devletlere tüketicilerin korunması konusunda yükümlülükler getiren bu ilke tüketicinin korunmasına ilişkin düzenlemelerin ve uygulamaların yorumlanmasında ‘tüketicinin sağlık ve güvenliğinin korunması’na ilişkin madde ile birlikte en başta dikkate alınmalıdır Örneğin aydınlanma, su, ısınma gibi temel ihtiyaçları karşılayan kuruluşların, verdikleri hizmetin karşılığının ödenmemesi durumunda, hukuki yollara başvurmadan önce, hizmeti kesmeleri tüketicilerin temel gereksinimlerinin karşılanmasına ilişkin bu ilkeye aykırıdır

B Tüketicinin Sağlık ve Güvenliğinin Korunması Hakkı:
Çağımızda tüketicilere sunulan ürünlerin insan sağlığına önemli zararlar verme riskinin olması ve bazı durumlarda ölümlere neden olabilecek olması nedeniyle tüketicinin sağlık ve güvenliğinin korunması hakkı, tüketicinin temel gereksinimlerinin karşılanması hakkı ile kesin ayrımlarının çizilemeyeceği kadar sıkı sıkıya bağlı bir haktır Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesi’nin 3 maddesinin (a) bendinde değinilen bu hakkı en basit şekliyle “satışa sunulan her türlü mal ve hizmetin sağlık açısından tüketicilere zarar vermeyecek kalite ve nitelikte olması hakkı” şeklinde tanımlayabiliriz Tüketicinin, üretimin başlangıcından mal veya hizmet satın alınıp ticari ömrü sonlanana kadar, yaşamını sürdürmesi ve genel sağlığı bakımından tehlikeli ve zararlı etkileri olan ya da ileride olabilecek her çeşit mal ve hizmete karşı korunmasıdır
Anayasa’mızın birçok yerinde çeşitli şekillerde değinilen sağlık ve güvenliğin korunmasına ilişkin hak “Kişinin Hakları ve Ödevleri” kısmının ilk maddesinde “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir” denmek suretiyle en açık biçimde yer almıştır
Tüketicinin yaşamını sürdürmesi ve bedensel bütünlüğünü koruması için bu hak çerçevesinde önlemler alınması gerekmektedir Bu önlemler piyasaya sunulan hiçbir mal ve hizmetin kabul edilebilir sınırları aşan bir tehlike unsuru taşımaması başlığı altında toplanabilir Bunun sonucu olarak da ortaya kalite ve standartlar konusu çıkmaktadır
Kalite kavramıyla malın veya hizmetin niteliği, standardizasyon kavramıyla ise kalitenin kabul edilebilir alt sınırı anlatılmaya çalışılır Standardizasyon öncelikli olarak can ve mal güvenliğini hedeflerken aynı zamanda kalitenin alt sınırı tespit etmek suretiyle belirlenen düzeyin altında mal ve hizmet üretiminin devlet tarafından engellenmesi son hedefidir Anayasa’nın devletin tüketiciyi koruyucu tedbirleri almasına ilişkin 172 maddesine uygun olarak bu görevi Türk Standartları Enstitüsü yerine getirmektedir Ayrıca tüketicilerin korunmasına ilişkin yasanın 19 ve 27 maddelerinde başta Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olmak üzere ilgili bakanlıklara ve belediyelere, mal ve hizmetlerin kalite ve standartlara uygunluğunun denetimini yapma yetki ve görevi verilmiştir

C Bilgi Edinme Hakkı:
Tüketicinin korunmasının nedenine değinirken belirttiğimiz gibi tüketicinin, piyasadaki mal ve hizmetler ve bunların niteliklerine ilişkin olarak bilgisinin yetersiz olması nedeniyle korunması gerekmektedir Yargıtay’ın tacirleri tüketici olarak değerlendirmemesinin temelin-de de zaten Türk Ticaret Kanunu’na göre tacirlerin her işinin ticari olduğu ve basiretli davran-maları gerektiğine ilişkin karineyi düzenleyen maddeler vardır Tüketicinin korunmasının temelinde tüketicinin bilgi eksikliği olduğu ortaya konduğunda üzerinde önemle durulması gereken ilkelerden biri olduğu da ortaya çıkar
Bu hak, Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesi’nin 3 maddesinin c bendinde “Tüketicilerin kişisel istek ve gereksinimlerine uygun, bilinçli seçim yapabilmesi için yeterli bilgilere erişiminin sağlanması” biçiminde dile getirilmiştir Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesi’nin 20 ve 21 maddelerinde de bilgi edinme hakkının uygulamasına değinilmiştir Bu hakkın tüketicilerin eğitilmesi ve tüketici örgütlerinin kurulması ve desteklenmesine ilişkin haklarla yakın ve hatta iç içe geçmiş olduğu da rahatlıkla söylenebilir
Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesinde yer alan bu maddenin ifadesinden bilgi edinme hakkının amacının tüketicinin kendi kişisel istek ve gereksinimlerine uygun seçim yapması olduğu anlaşılmaktadır Konunun özü burası olduğu için bu noktayı açmamız gerekmektedir:
Öncelikli olarak tüketici almak istediği mal ve hizmetin ne olduğu ve nerede olduğu, çeşitleri ve minimum hangi niteliklere sahip olması gerektiği konusunda bilgilenebilmelidir Normal ticaret yaşantısında bunu devletten çok satıcıların reklamları yerine getirmektedir Bu nedenle bilgi edinme hakkının uygulamada en sık görünümü, reklamların mal ve hizmetler hakkında yanıltıcı ve yönlendirici değil, tam ve doğru bilgi sağlayacak bir içeriğe sahip olmalarının özendirilmesi ve olup olmadıklarının devlet tarafından denetlenmesi biçiminde olacaktır Yasa bu görevi ‘Reklam Denetleme Kurulu’na yüklemiştir
Yine ürünlere ilişkin etiket ve talimatların da -reklamlar gibi- tam ve doğru bilgi sağlamaya yönelik olması gerekmektedir Bu konuda Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesinin 10 maddesinin son tümcesi yol göstericidir: “Tüketiciler malların doğru kullanımı hususunda uyarılmalı ve öngörülen kullanım süresince içerebilecekleri tehlikeler bildirilmelidir Önemli güvenlik bilgileri olası her yerde tüketiciye herkesçe anlaşılabilecek, uluslararası semboller vasıtasıyla aktarılmalıdır
Bu başlık altında değinilmesi gereken önemli bir örnek konu sağlık hizmetlerinde tüketicilerin (yani hastaların) alacağı hizmetin örneğin yaptıracağı ameliyatın doğuracağı sonuçlar konusunda en ince ayrıntılarına kadar bilgi alma hakkının bulunmasıdır Bilgi edinme hakkının tüketici için ne kadar önemli olduğunu hangi örnek daha iyi açıklayabilir? Tüketicinin sağlık alanında aldığı hizmet genellikle çok yaşamsaldır ve bu hizmete ilişkin her türlü bilgi tüketiciye sunulmalıdır Ancak bu koşul altında tüketici bu hizmeti alıp almamaya (yani yaşamını tehlikeye atıp atmamaya) karar verebilir Bilginin verilmediği her durumun olumsuz sonuçlarından hizmeti sunan (örneğin hastane yönetimi) sorumlu olacaktır

D Tüketicinin Ekonomik Çıkarlarının Korunması ve Geliştirilmesi Hakkı
Tüketicinin ekonomik çıkarlarının korunması ve geliştirilmesi, yasanın ve tüketicinin korunmasına ilişkin uluslararası anlaşmaların birincil amaçlarındandır Ayrı bir ilke olarak sayılmış olmasının nedeni, tüketicinin sağlık ve güvenliğinin korunmasına ilişkin ilkeden ayrı olarak tüketicinin parasal çıkarlarının korunmasını da irdelemektir Bu ilke birçok yazıda “mal ve hizmetleri serbestçe seçme hakkı” olarak da geçmektedir Fakat serbestçe seçme ekonomik çıkarların korunması için başlangıç noktası ama korumanın yalnızca bir kısmı olduğundan daha geniş bir anlam içeren “ekonomik çıkarların korunması ve geliştirilmesi hakkı” olarak adlandırılmasının yasanın amacına daha uygun olduğunu düşünüyorum
Tüketicilerin haklarının en sık ihlal edildiği alanın bu alan olduğu kuşku götürmez Çünkü tacirlerin ekonomik çıkarları ile tüketicilerin ekonomik çıkarları sıklıkla çatışmaktadır Bu nedenle yasada ve Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesi’nde tüketicilerin bu hakkını korumaya yönelik pek çok madde bulunması normaldir
Çağdaş demokrasinin ve bu düşünceyi temel almış ülkelerdeki liberal ve sosyal ekonomi uygulamalarının doğal bir sonucu olarak tüketicilerin istek ve gereksinimlerini karşılayacak mal ve hizmetleri özgürce seçme hakkı bulunmalıdır Ülkemizde de benimsenen serbest piyasa ekonomisinin temelinde, tüketiciye sunulan ürün ve hizmetler arasında yarışmanın sağlanması, bu yolla piyasadaki ürün ve hizmetlerin kalitesini arttırırken aynı zamanda da bunlara ödenecek paraların azaltılması vardır Bu nedenle de rekabet ve tüketici hakları bir arada değerlendirilmektedir (Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü örneğinde olduğu gibi)
Tüketicinin serbestçe seçim yapabilmesi için piyasada çok ve çeşitli mal ve hizmet bulunmalıdır Bu nedenle etkili ve sıkı uygulanan rekabet kurallarına gerek vardır Piyasada tekel veya hakim durum oluşturmanın önlenmesine ilişkin her maddenin bir anlamda tüketicinin korunmasına da hizmet ettiği söylenebilir Çünkü serbest piyasanın oluşumunun engellendiği durumda tüketici aleyhine ürünün kalitesi düşük tutulabilecek ya da piyasada mal ve hizmetler normalde olması gerekenin çok üzerinde fiyatlara satılabilecektir Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesi’nin ‘Hedefler’e ilişkin birinci maddesinin f bendinde ve 17 maddede ülkelere “tüketiciye daha düşük fiyatlarla daha çok seçenek sunacak pazar şartlarının gelişmesini teşvik etmek” sorumluluğunun yüklenmesinin nedeni budur
Çağdaş anlamda ‘serbest seçim’ bilgi edinme hakkının varlığı durumunda geçerlidir Tüketicilerin mal ve hizmetlere ilişkin doğru ve tam bilgisi olmadan serbestçe seçim yapması düşünülemez Dolayısıyla tüketicilerin bilgi edinme hakkının ve mal ve hizmetleri serbestçe seçmesinin önündeki engellerin kaldırılması ülke ekonomisinde gerçekleştirilmesi amaçlanan serbest piyasa ekonomisinin gerçekleşmesini de sağlayacaktır
Tüketicinin bir örnek (standart - iltihaki) sözleşmelere ve sözleşmelerdeki haksız şartlara karşı korunması-, kredi kartı ilişkisinde tüketicinin “bildirim tarihinden itibaren en geç altmış gün içinde tüm borcu ödeyip kredi kullanmaya son verdiği takdirde faiz artışından etkilenme…”yeceğine ilişkin hüküm, imalatçı veya ithalatçıların “… sattıkları, ürettikleri veya ithal ettikleri sanayi malları için o malın Bakanlıkça tespit ve ilan edilen kullanım ömrü süresince, yeterli teknik personel ve yedek parça stoku bulundurmak suretiyle bakım ve onarım hizmetlerini sunmak zorunda…” olduklarına ilişkin hüküm Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un yapılırken ve değiştirilirken tüketicinin ekonomik çıkarlarının uluslararası ilkelere uygun olarak korunmaya çalışıldığına örnek olarak gösterilebilir

E Örgütlenme ve Temsil Edilme Hakkı:
Çağdaş demokratik anlayışın bir gereği, ortak çıkarları olan insanların güç birliği yaparak amaçlarına ulaşmalarının sağlanmasıdır Tüketiciler de bu anlamda bir ortak çıkar grubudur ve kendi sivil toplum kuruluşlarında örgütlenip haklarını koruyabilmelidirler
Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesi’nin 1/e ve 3/f maddelerinde tüketicilerin örgütlenmesinin kolaylaştırılması düzenlenmiştir ‘Genel İlkeler’e ilişkin 3 maddenin f fıkrasında bu kuruluşların “kendilerini etkileyen karar verme işlemlerinde kendi görüşlerini ortaya koyma fırsatı”na sahip olacak biçimde yasal düzenlemelerin yapılması gerektiği belirtilmiştir Yani tüketici örgütleri kişi bazında çıkarı zedelenenlerin haklarını geri almak için girişimlerde bulunmanın ötesine geçerek kamu organlarında temsil, hükümetlerin tüketicilerle ilgili politikalarının oluşturulmasına ve özel sektörün tüketicileri etkileyebilecek kararlarına katılım sağlayabilmelidir Tüketici örgütlerinin yapısal düzenlemeleri bunları yapmasına olanak sağlayacak bir biçime kavuşturulmalıdır
Tüketicinin korunmasına ilişkin yasada tüketici örgütlerine ilişkin açık bir düzenleme bulunmamaktadır Yalnızca tüketici örgütlerini tanımlayan maddede bunların dernek, vakıf ya da bunların üst kuruluşları biçiminde olabileceği belirtilmiştir Tüketici örgütleri ülkemizde ağırlıklı olarak dernek biçiminde örgütlenmekte ve Dernekler Kanunu hükümlerine tabi olmaktadır Yasa’da Reklam Kurulu’nda, Tüketici Konseyi’nde, Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’nde tüketici örgütlerinin temsilcisine yer verileceği; tüm tüketicileri ilgilendiren konularda tüketici örgütlerinin dava açma yetkilerinin bulunduğu ve Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun nedeniyle çıkarılacak tüzük ve yönetmeliklerde tüketici örgütlerinin düşüncesinin sorulacağı düzenlenmiştir
Bu hükümler dışında tüketici örgütleri özel sektörün danışma ihtiyacını karşılayacak biçimde örgütlenebilmeli; gerek firmalarda, gerekse firmaların ortak hareket etmesini sağlayan üst kurumlarda alınan kararlara karışabilecek olanaklara sahip bulunmalıdır Bu anlamda üretim, pazarlama vb süreçlerin tüketicilerin haklarına zarar verip vermediğini denetleyebilmeli ve bunları etkin bir biçimde halka duyurabilmelidir
Tüketici örgütlerinin etkinliğinin temel hedefi üyelerinin ve halkın haklarının korunması ve bilinçlenmesidir Bunun için gerekli bilgi ve becerilere sahip olması da devletin sorumluluğundadır Ne yazık ki ülkemizde tüketici örgütlenmeleri son derece cılızdır Halkın bilinçsizliği yüzünden dar bir kitleye hitap eden tüketici örgütleri maddi olanaksızlıklar nedeniyle de görevlerini yurt dışındaki başarılı örgütler gibi yerine getirememektedir Sosyo-ekonomik kararların alınmasında dikkate alınması ve sesini duyurması gereken tüketici örgütleri, tüketicileri doğrudan etkileyen kararlarda bile etkin olamamaktadır Bunun belki de en önemli nedeni tüketici örgütlerinin derneklere ve vakıflara ilişkin düzenlemelere tabi olması ve bu yasaların birçok sınırlayıcı hüküm ve örgütlenme engeli içermesidir

F Tüketicinin Zararlarının Giderilmesi Hakkı:
Tüketicinin zararlarının giderilmesi hakkını, tüketicinin ekonomik çıkarlarının koruması hakkı ile birlikte inceleyenler vardır Bu hakkın içeriğini hakları zarar gören kişinin bu zararının nasıl giderileceğine ilişkin düzenlemeler oluşturur Ancak tüketicinin ekonomik çıkarlarının korunması önleyici düzenlemeleri de kapsadığından tüketicinin zararlarının giderilmesi hakkından daha geniş bir haktır Ayrıca tüketicinin çoğunlukla ekonomik çıkarları zarar görmekte ise de yalnızca ekonomik çıkarları değil diğer hakları da zarar görebilmektedir Tüketicinin zararlarının giderilmesi hakkı ekonomik olmayan zararların karşılanmasında kullanılacak kuralları da içerdiğinden iki hakkın birlikte incelenmesi uygun bir görüş olarak değerlendirilemez
Bu hakkın içeriğini dolduran maddeler yasada mevcuttur Örneğin yasanın ayıplı mallara ilişkin 4 maddesinde tüketicinin “bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahip” olduğu belirtilmiştir Buna paralel bir düzenleme de yasanın 4/A maddesinde ayıplı hizmetler için yapılmıştır Bu seçimlik haklar dışında tüketicinin bunlarla karşılanamayan ölüm, yaralanma veya mallarının zarar görmesi gibi bir maddi zararı mevcut ise tüketicinin tazmin edilmesini isteme hakkının olduğu maddede düzenlenmiştir
Tüketicilerin zararlarının giderilmesi için ülkemizde iki başvuru yeri bulunmaktadır: Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri ve Tüketici Mahkemeleri Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesi’nin 28 maddesinde başvuru yerlerinin sahip olması gereken özelliklere değinilmiştir Buna göre bu yerler “ süratli, adil, ucuz ve ulaşılabilir” olmalıdır Bununla da yetinmeyerek ucuzluk konusundaki kriteri de belirlemiş ve “özellikle düşük gelirli tüketicilerin gereksinimleri göz önünde bulundurulmalıdır” demiştir
Ayrıca aynı beyannamenin 30 maddesinde “Mevcut tazmin şekilleri ve diğer uyuşmazlık çözme usulleri hakkındaki bilgiler tüketiciye sunulmalıdır” demek suretiyle tüketicilerin konuya ilişkin olarak bilgilendirilmeleri gerektiği belirtilmiştir Gerçekten de ülkemizde hak arama kültürünün ne kadar zayıf olduğu düşünülecek olursa tüketicilerin bu konuda bilgilendirilmelerinin ve cesaretlendirilmelerinin gerektiği çok açıktır

G Eğitilme Hakkı:
Tüketici eğitimi, tüketicinin, sahip olduğu ekonomik ve kişisel kaynaklarını, istek ve gereksinimlerini karşılayacak biçimde değerlendirme yeteneği kazandıracak düşünce, anlayış ve bilgilenme süreci olarak tanımlanmaktadır Tüketicinin eğitilmesi, tüketicinin mallar ve hizmetler arasında bilinçli seçim yapabilecek yeterlilikte ve hak ve sorumluluklarının bilincinde olmasını sağlayacak alt yapının kazandırılmasıdır Bilgi çağında olduğumuz ve şu an var olan bilgilere son hızla yeni bilgiler eklendiği düşünüldüğünde bilgi edinme hakkının önemi ortaya çıkar Ancak yalnızca bilginin edinilmesi değil, bu bilginin nasıl ve nerede kullanılacağının da öğrenilmesi gerekir Bu da eğitimle sağlanır Tüketiciyi hakları konusunda bilgilendirmek ona bir araç vermektir Eğitim ise bu aracı kullanmayı öğrenme sürecidir
Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesi’nin ‘Eğitim ve Bilgi Programları’ başlıklı kısmında bulunan 31 madde yukarıda belirttiğimiz eğitim ve bilinçlendirme etkinliklerine devletlerin önem vermesi gerektiğini; özellikle kırsal kesimde olan tüketicilerle, kentlerde yaşayan tüketicilerin düşük gelirli olan ve okuma yazması olmayanlarına ağırlık verilmesi gerektiğini belirtmektedir
Bir kişinin haklarının ve sorumluluklarının bilincinde, araştırmacı ve öğrenmeye açık yetiştirilmesi çok temel, öncelikli öğrenilmesi gereken bir kavramdır Bu nedenle de temel eğitimlerin alındığı bir ortamda tüketici bilincinin yerleştirilmesi en elverişli yöntem olacaktır Bu konuyu irdeleyen Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesi’nin 32 maddesi tüketici eğitiminin “uygun bir zamanda öğrenim sisteminin temel programının ve var olan konularının bölünmez bir parçası durumuna” getirilmesi gerektiğine işaret etmiştir Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4822 sayılı yasa ile değişik 20 maddesinde de eğitim programına bu konuda ekleme ve düzenleme yapması için Milli Eğitim Bakanlığı’na görev verilmiştir Bunun için de öncelikle eğitimcilerin eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi gerekmektedir
Unutulmamalıdır ki temel eğitimde yalnız tüketiciler değil aynı zamanda tüketicilere mal ve hizmetleri sunan üretici ve satıcılar da eğitilmektedir Satıcı ve üreticilerin de bilinçli yetiştirilmesi tüketicinin korunmasına yardımcı olacak çok önemli bir uygulamadır Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesi’nin ilk maddesinin c bendinde “malların ve hizmetlerin üretimi ya da tüketicilere sunulması ile uğraşanların ahlak değerlerinin yüksek düzeyde olmasını özendirmek,” de hedef olarak belirlenmiştir Bu hedefin de yalnızca tüketici ödülleri ile değil toplumun her kesiminin etkili bir biçimde eğitilmesi ile olacağı çok açıktır
Beyannamenin 33 maddesinde ise eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarının olması gereken içeriğine değinilmiştir Buna göre tüketiciler, sağlık, beslenme, gıdalara gereksiz katkı maddelerinin konulmasının önlenmesi, tüketicileri ilgilendiren mevzuat, hakkını koruma yerleri ve yöntemleri vb konusunda bilgilendirilmelidir
Bu bilgilerin tüm hedef kitleye ulaşması için yazılı ve görsel basının kullanılması ve iş kesiminin özendirilmesi gerektiğine işaret edilmiştir Yazılı ve görsel basının geniş halk kitlelerine bu bilgiyi çok kısa bir süre içinde ulaştıracağı açıktır Tüketici örgütleri, tüketici konseyi vb sosyal organizasyonlar aracılığıyla da bilgiler tüketicilere derinlemesine sunulabilecektir Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un eğitime ilişkin 20 maddesinin 2 fıkrasında da “Tüketicinin eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi için radyo ve televizyonlarda programlar düzenlenmesine ilişkin usul ve esaslar, Tüketici Konseyinin önerisi ile Bakanlıkça tespit ve ilan olunur” demek suretiyle konuya ilişkin düzenleme yapılmıştır
H Sağlıklı Bir Çevrede Yaşama Hakkı:
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un ilk maddesi “tüketicinin çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleridüzenlemek” amacıyla ihdas olunduğunu belirtmiştir Ne yazık ki yasanın hiçbir yerinde ‘Zararlı ve Tehlikeli Mal ve Hizmetler’ başlıklı değişik 18 maddesi dışında tüketicinin sağlıklı çevrede yaşama hakkına ilişkin bir hüküm bulmak mümkün değildir Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesi de bu konuya 33 maddesinin f bendinde yer alan tüketici eğitiminin kapsamına “gerekirse kirlilik ve çevre” konularının dahil edileceğine ilişkin düzenleme dışında değinmemiştir
Tüketici birliklerinin konunun bu yönünü irdelemesinin ve ayrı bir ilke olarak saymasının bir amacı çevre örgütleri ile ortak platform oluşturma çabası olsa gerektir Zira son yıllarda çevreye olan duyarlılığın artmasıyla çevre örgütleri -yurt dışında- partileri vasıtasıyla parlamentolara girebilecek kadar güçlenmiştir Tüketici örgütlerinin bu kadar güçlü protest bir toplulukla ortak hareket etme çabası bu nedenle normal karşılansa gerektir Konuya ilişkin düzenlemenin tüketici yasamızda az olmasının nedeni ise özellikle son yıllarda çevreye duyarlılığın artması ile hükümetlerin çevre konusunda sayısız yeni düzenleme yapmış olması olsa gerektir
Bu hak kapsamında tüm yurttaşlar duruma göre tüketici olabilecektir Bu durumun olumsuz yanı tüketicinin bu hak bağlamında tespit edilmesindeki zorluktur Bu hakkı talep edebilecek kimsenin tüketici olup olmadığına bakılmalı mıdır? Bakılmayacaksa bu yasada tüketicinin sağlıklı çevrede yaşama hakkına ilişkin düzenleme yapılması gerçekten doğru olmayacaktır Zira çevre hukuku düzenlemeleri bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir ve bu düzenlemelerin bir çoğu kişilerin bundan zarar görmesini bile aramamaktadır
Aslında bu hakkın tüketicinin temel gereksinimlerinin karşılanması ve sağlık ve güvenliğinin korunması hakkı ile birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir Çünkü bu hakla talep edilen herhangi bir hak kişinin yaşamı ya da sağlık ve güvenliği ile doğrudan ilgili olacaktır Ancak kişinin sağlıklı çevrede yaşama hakkını bir alt küme konumuna düşürmek de bu hakkın önemini küçümsemek olur Çünkü kişinin yaşamı ya da sağlık ve güvenliği daha önce değindiğimiz gibi en başta korunmalıdır Bu korumanın sağlıklı bir çevreyi kapsadığı çok açıktır Ayrıca sağlıklı bir çevre yalnızca bizim değil özellikle bizden sonraki nesillerin hakları için de korunmalıdır
Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının tüketicinin korunması hukukunun içinde yer alması özellikle ticari hayatın içinde güçsüz durumda olan tüketicilerin korunmasını sağlayan hükümlerin çevrenin de etkin korunmasını sağlayacak güçlü bir konuma vatandaşların getirilmesini sağlayacağından yasa bulunmadan önce olan duruma göre daha etkin bir korumanın sağlanması için olumlu bir gelişmedir Bu düzenleme her türlü çevre kirliliğinin bu yasa ile düzenlenmiş haklar bağlamında tüketiciler tarafından engellenebileceğini düzenleyecek şekilde düşünülmelidir
Bizden sonraki nesillere sağlıklı bir dünya bırakmak için yapılan her düzenlemenin geniş düşünülmesi bu yüzden gereklidir Bu hakla tüketiciler üreticilerden sağlıklı ve çevreye uyumlu üretim yapmasını talep edecektir Buna aykırı bir davranış tüketici haklarına aykırı bir davranış olacağından tüketicinin bu yasadan kaynaklanan ve yukarıda değindiğimiz hakları kullanma hakkı doğacak, kişi yasal yollara başvurabilecek ve tazmin, eski hale iade isteyebilecektir


SONUÇ:

Anayasa’da yapılan değişiklikle uluslararası sözleşmelerin yasalar üzerinde olduğunun kesinleştiği bir ortamda Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun da Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesi ile birlikte değerlendirilmelidir Ancak bu yöntemle doğru sonuçlara ulaşılabilir
Zarar oluştuktan sonra eski haline getirmeye çalışmanın zararın oluşmasının önüne geçilmesinden çok daha pahalı olduğu göz önünde bulundurulursa Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun önleyici ve katılımcı düzenlemeler getiren maddelerinin çağdaş ve amaca daha elverişli olduğu açıktır
Türkiye’de adalet sisteminin ne kadar yavaş çalıştığı düşünüldüğünde tüketiciler için resmi ya da resmi olmayan, idari ya da adli çeşitli yollar kurulması gerekliliği ortadadır Ayrıca tüketicilerin bunlara ucuz bir biçimde ve kolayca ulaşması da çok önemlidir Bu anlamda il ve ilçelerde yasa ile Tüketici Hakem Heyetlerinin oluşturulması isabetlidir Yasada son düzenlemelerle bu konuya ilişkin bazı düzenlemeler yapılmışsa da tüketici mahkemelerinin iş yükünün aşırı artması ile tıkanmaların olmasına izin verilmemelidir Yine etkili idari örgütlere de önem verilmelidir
Satıcı ve üreticiler ile tüketiciler arasındaki sorunların hakkaniyetli bir biçimde çözümlenmesi konusunda sürekli bir çaba içinde olunmalıdır Bu nedenle en etkin koruma yolunun, bizzat tüketicilerin, haklarına sahip çıkarak, yasayla tanınan yollardan yaygın biçimde yararlanmaları olduğu söylenebilir Bunun için de, herşeyden önce tüketicilerin aydınlatılması, bilinçlendirilmeleri, eğitilmesi, ve örgütlenmesi konulara ağırlık vermeli, ikinci olarak da, tüketicileri koruma yollarana başvurmalarını kolaylaştırıcı önlemleri almalı ve engelleyen nedenleri ortadan kaldırmaya çalışmalıdır

KAYNAKÇA :
1 Tüketicinin Korunması Hukuku
ProfDr Aydın Zevkliler- ArşGör Murat Aydoğdu- Seçkin Yay Ankara 2004- 3 Bası
2 Milli Eğitim Dergisi- Sayı 157-Kış 2003
http://yayimmebgovtr/yayimlar/157htm-12052004
3 http://wwwtuketicilerorg/bilgibelgasp-10052004
4 Tüketirken Tükenmemek İçin Türkiye’de Temel Tüketici Haklarına Genel Bakış
Fatih Doğan (http://wwwturkstudentnet/art/143)- 08052004
5 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Değerlendirmesi- Av Aydeniz Tuskan
İstanbul Barosu - 09052004


Alıntı Yaparak Cevapla

Temel Tüketici Hakları

Eski 06-27-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Temel Tüketici Hakları






KALİTE VE HİZMET



Genç arkadaşlar bilmez1980 öncesi günlerde piyasaya ne arz ediliyorsa onu almak zorunda idiniz
Herhangi bir malın alternatifi yoktu
Geliriniz yüksek olmadığı sürece,mevcut pazarın şartlarına uymaktan başka çare yoktu
Diyelim ki meyve suyu satın alacaktınız
Çeşit sayısı bir-iki tane olduğu için onlara bağımlıydınız
Kısacası, iktisat terimi ile tekel piyasası vardı
Bu durumda üreticilerin kaliteli mal üretmek gibi bir endişeleri yoktu
Sonra durum değiştiBugün pekçok malın pekçok çeşidini bulabiliyoruz
Ama bir problem halen devam ediyor:
Eğer satın alacağınız bazı mallar, yerli ise ,eski günler gibi kalitesiz olabiliyor
Yıllardan beri zaman zaman hazır çorba paketi alırım
Her seferinde de bir daha almayacağımı söylerim
Zira çorba demeye bin şahit ister
Geçen ay bir arkadaşım yurt dışından hazır çorba paketleri getirdi,birkaç tanesini bana verdi
Baktım,yıllardır kullandığım markaArkadaşıma teşekkür ettim
Ama içimden de ‘Ta oralardan aynı markayı getirmişBunlar berbat şeyler ‘ dedim
Sonra bu olayı unutmuşumBir akşam yemekte eşim sofraya sebze çorbası getirdi
İçtimNefistiEşime:
--Senin böyle lezzetli çorba yaptığını bilmiyordumÇok uğraşmış olmalısın
Dedim
Eşim,çorbayı kendisinin yapmadığını,arkadaşımım getirdiği hazır çorba olduğunu söyledi
Düşünün:Marka aynıDemek ki o markanın asıl üreticisi bizim ülkedeki üreticiye patent vermiş
Ama bizim üreticinin aynı kaliteye aldırdığı yok
Veya bizim aradaki kalite farkını bilmediğimizi sanıyor
Her iki halde de en azından saygısızlık yapmıyor mu ?
Bu örnek pekçok mal için geçerli
Evet,yerli malı kullanalımAma hiç olmazsa normal kaliteyi bekleme hakkımız yok mu?
Diğer bir konu da hizmet
Pekçok mağazada kendinizi yalnız kalmış gibi hissediyorsunuz
İlgilenen,ne istediğinizi soran yok
Veya bir şey sorduğunuzda adeta terslenir gibi cevap alıyorsunuz
Bir satış görevlisinin yaptığı açıklama ile diğer görevlinin açıklaması çelişkili olabiliyor
Hele resmi kurumların hizmetleri
Bürokrasi apayrı bir yazı konusuAma başka bir olaya bakalım
Özellikle akşam vakti elektrik kesilirse ne hissediyorsunuz ?
Ben sinirleniyorumAkşam olurken bir program yapıyorum
Televizyonda bir tartışma izlemeyi düşünüyorumVeya bilgisayarımla bir takım işler yapacağım
Derken elektrikler kesiliyorYapılacak tek şey kitap okumak
Ama sinirlerim bozulduğu için onu da yapamıyorum
Bugün için elektrik üretiminin yetersiz oluşu söz konusu olmamalıdır
Kesintinin nedeni dağıtımdaki alt yapı eksikliğidir
Mallarımızda oluşan zararları hepimiz biliyoruz
Bilgisayarlarımız,buzdolaplarımız,diğer eşyalarımız ya bozuluyor ya da yıpranıyor
Kaybettiğimiz zaman da işin cabasıBunca yıldır bu konunun neden halledilmediğini anlamış değilim


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.