Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
intihar

İntihar

Eski 06-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İntihar




İNTİHARIN TANIMI Tarihsel sürece baktığımızda, insanla ilgili bilimlerin çok eski bir geçmişi olmadıklarını görürüz İnsan, düşünen bir varlık niteliğini kazandığından bu yana kendiyle ilgili birçok soruya yanıt aramaya başlamıştır Fakat, bunu sistemli bir biçimde ele alışı ancak günümüze yakın tarihlerde gerçekleşmiştir


Bunun yanında, insanın bir anlam veremediği, anormal olarak değerlendirdiği insanın kendi canına kıyması eylemi o derece karmaşık ve acı verici bir olaydır Bundan dolayı intiharın herkes tarafından kabul edilebilir bir tanımını yapmak da son derece güçtür Çünkü, intihar olgusu ile ilgili bir konuyu açıklayabilmek için sağlam temellere dayanan bir tanım gerekmektedir


Suicide (intihar) kavramının ortaya çıkışı oldukça yeni sayılır Latin kökenli kelimelerden oluşmasına rağmen, Latince değildir İngilizce’de suicide olarak ilk kullanım tarihi 1662’dir


Ortaçağda Latince’de sui homicido ya da sui ipisus homicidum deyimleri kullanılırdı İntihar kavramı dilimize Tanzimat döneminde girmiştir Bu dönemde Türkçe’ye çevrilen eserlerde kendini katletmenin yerine intihar kelimesi kullanılmaya başlanmıştır Bu kelime Arapça’da kurban anlamına gelen nahr kelimesinden meydana gelmiştir Günümüzde bazı eserlerde ise intihar yerine öz-kıyım ya da öze-kıyım gibi kavramlar kullanılmaya başlanmıştır


İntihar olgusu ile doğrudan veya dolaylı olarak ilgilenen herkes, kendi bakış açısından hareket ederek bir tanım yapmaya çalışmıştır Yani konuyla ilgilenen kişi sayısı kadar çeşitli intihar tanımları vardır Fakat bu tanımların çoğu, dikkatlice bakıldığında, ya dar kapsamlı ya da tanım olamayacak kadar geniştir


Genel geçerliliği olabilecek bir tanıma ulaşabilmek için, olgunun çeşitli niteliklerine anlam kazandıracak noktalara temas etmek gerekir Bu nedenle geçmişte yapılan tanımları inceleyerek ve bunların eksikliklerini vurgulayarak bir tanıma ulaşmak mümkündür


Belçikalı bir astronom ve istatistikçi olan L A Quetelet, topladığı istatistiksel bulgulardaki sonuçlara bakarak, intiharı değişmez bir fenomen olarak, insan istem ve iradesi ile ilgili olmayan, adeta insanlığın ödemek zorunda olduğu bir borç olarak ele alır Konuya bu şekilde soyut olarak yaklaşılırsa, felsefi anlamda bu tanımın doğruluğu savunulabilir Çünkü intiharın nedenleri bütünü ile ortaya konulmazsa, sayıları gün geçtikçe hızla artan kurbanların bu borcu ödemeye devam edecekleri kaçınılmaz bir gerçektir Fakat, Quetelet’in yaptığı gibi, istatistiksel sonuçlardan böylesi yargılara ulaşmak bilimin uğraş alanı dışında kalır Bu nedenle yukarıdaki gibi bir tanımda insanla ilgili bir konu olan intihar tanımlamasında insan öğesinin tanım dışı bırakılması, tanımın geçersizliğini ortaya koymaktadır


İntiharı tanımlarken en temel öğe olan insanı ele almak gereklidir Fakat insan öğesini dikkate alan her tanımlama da doğrudur demek anlamına gelmez bu Belirli bir bakış açısından yapılan tanımlar, o yaklaşımın temelinde yatan anlayışı sergiler


Altavilla’nın “intihar, kendini isteyerek öldürmektir” tanımını Faruk Erem de kabul etmiştir Bu tanıma göre içki, sigara, uyuşturucu madde vb kullanan kişi de intihar etmiş sayılmaktadır Fakat bu gibi maddeleri kullananların hemen hepsinin intihar etmek gibi bir niyetlerinin olmaması tanımın eksik olduğunu göstermektedir


Malapert ise; “intihar hemen daima egoizmin ürünüdür” demektedir Bu görüş oldukça fazla taraftar toplamasına rağmen, tanım olmaktan uzak ve eleştiriye açıktır Kimi intihar olayının temelinde vatan sevgisi, ideoloji, başkasının durumuna üzülme gibi nedenler yatmaktadır


“Bir kimsenin yakın ve kaçınılmaz olan veya öyle zannedilen bir acıyı (******** bir durum, mahkumiyet, sefalet, çok sevilen bir kişiyi kaybetme vb) bertaraf etmek niyetiyle hayatına son vermesi intihardır” tanımı ise Ferri’ye aittir


Kriminoloji alanının uzmanları olan bu kişiler intihar olgusuna suç kavramı açısından yaklaşan düşünürlerdir Fakat intihar ne sadece egoizmin ürünü, ne de sadece yaklaşan bir acıdan kurtulmaktır Çünkü, ölümün kendisi acı ve korku veren bir olaydır


T G Masaryk ise intiharı tanımlamadan önce doğal ve doğal olmayan ölüm ayrımını yapar Kişinin organizmasının herhangi bir nedenle fonksiyon göremedigi durumda yaşamı ölümle noktalanır, ki bu doğal ölümdür Savaş, cinayet, kürtaj, kaza ve intihar ise doğal olmayan ölümlerdir


Masaryk’a göre geniş anlamda intihar hayatın tehlikelerine karşı gerek pozitif ve gerek bir katılma veya negatif ve pasif bir tutumla kişinin hayatına kasıtsız bir müdahalesi sonucu ortaya çıkan anormal tip ölümlerdir Dar anlamda intihar ise kişinin kasıtlı olarak hayatına son vermesidir Masaryk’a göre intiharda ölümün hemen gerçekleşmesi gerekmez; kişi ölümü yavaş yavaş da arayabilir Ayrıca, davranışa aktif olarak da katılmayabilir Günümüz modern toplumlarında intiharın daha yaygın olduğunu savunan Masaryk’a göre, temizlik ve sağlık şartlarına gerekli özenin gösterilmemesinden kaynaklanan birçok ölüm de geniş anlamda intihardır


Littre’ye göre; “intihar kendisini öldüren insanın eylemidir” Bu tanıma göreyse, kaza ile zehir içen bir kişinin ölümünü de intihar olarak değerlendirmek gerekir


İntihar konusunda uzmanlığı tartışılmaz kişilerden biri olan Durkheim ise Littre’nin tanımını eleştirerek belirli sınırlar çizer Durkheim’a göre; “intihar, bir insanın, doğuracağı sonucu bilerek olumlu veya olumsuz bir eylemle doğrudan veya dolaylı olarak kendini ölüme sürüklemesidir” Böylece kaza sonucu olan ölümler tanım dışı bırakılmıştır


Durkheim da, Masaryk gibi, aktif bir eylemin intiharla sonuçlanması yanında, pasif ve dolaylı bazı eylemlerle de aynı sonuca ulaşılabileceğini vurgulamaktadır Örneğin, din korkusu ile intihar edemeyen kişiler, ölüm cezası verilen bir davranışta bulunarak da aynı sonuca ulaşabilirler


Halbwachs, Durkheim’in tanımını geniş bulur Çünkü, Durkheim tanımında intihar edenin ölüm niyetinden, ölüm kararından sözetmez Halbwachs, onun tanımına “fedakârlık olmayan” ve “kasıtlı ölüm” kaydını koyar ve intiharı şöyle tanımlar: “Kendisini öldürmek niyetiyle olay kurbanı tarafından yapılan bir aksiyonun sonucu olan her tür ölüm intihardır”


Durkheim’ın tanımı aynı şekilde Delmas tarafından da geniş bulunmuştur Delmas’a göre, o halde tehlikeli işlere atılan kişileri de intihara kalkışmış saymamız gerekir Gözüpek canbazların, kendi üzerinde deney yapan doktorların, tehlikeli inişler yapan pilotların az veya çok muhakkak bir yoldan ölüme götürecek davranışta bulundukları sık sık görülür Ancak bunları intihar olarak isimlendiremeyiz Delmas, tanımında kişinin aklı başında olduğunu ve ölümle yaşamak arasında tam ve iradeli bir seçme yaptığını belirtir Delmas’a göre “intihar, aklı başında bir insanın yaşamakla ölmek arasında bir seçme yapabileceği halde, her türlü ahlak baskısı dışında ölümü seçip kendini öldürmesidir”


Daha sonra Dynes, Clarke, Dinitz gibi araştırmacılarla birlikte, intihar tanımında saldırganlık kavramını görmekteyiz Bu araştırmacılar intiharı kişinin saldırganlığını kendine yöneltmesi sonucu meydana gelen bir olay olarak ele almışlardır


Psikoloji alanında söz sahibi olan Sigmund Freud saldırganlık kavramını daha detaylı olarak incelemiştir Teorilerini bu kavram üzerinde yoğunlaştıran Freud, “intiharı önceleri özdeştirilmiş bir sevgi nesnesine yöneltilmiş saldırganlık neticesi meydana gelen bir depresyonun sonucu olarak yorumlamış; daha sonraları ise ölüm içgüdüsünün etkinlik kazanarak kişinin kendi üzerine çevrilmesi olarak tanımlamıştır


Schilder, Freud’un tanımını eksik bularak şöyle bir tanım yapar: “İntihar, bir diğer insana yöneltilmek istenen kızgınlığın kişinin kendi üzerine çevrilmesinin yanısıra, sevgisini esirgeyen bir insanı cezalandırma veya onunla bir tür barış yapma isteğinin ve de aynı zamanda, başedilemeyen güçlüklerden kaçışın anlatımıdır


Freud ve Schilder’in tanımlarını belli ölçüde kabul eden Bernfeld, saldırganlığın kişinin kendine yönelmesini ele alarak daha katı bir tanım yapar Bernfeld’e göre, intihar eden kişi gerçekte başka birini öldürmek ister Bu eylemi kendisine yöneltmesi için karşısındaki o kişiyi güçlü bir biçimde özdeştirmiş olması gerekir Ancak o zaman kişi, önceleri sevdiği ve sonradan nefret ettiği bu ikinci kişiyi de kendi ölümü ile ortadan kaldıracağına inanır Ayrıca, öldürme isteğinden ötürü duyduğu suçluluğun karşılığını da ödemiş olur


Bu tanımların da gösterdiği gibi, psikoloji alanındaki bilim adamları intiharın içsel faktörlerinde odaklaşmış görüşleri benimsemektedirler Oysa, sadece içsel faktörlerin ele alındığı, toplumsal faktörlere hiç değinmeyen bir tanım, toplumsal bir varlık olan insanın intihar eylemini açıklayabilmekten uzak olacaktır


Değişik bir tanım ise Richman tarafından yapılmıştır Richman’a göre, intihar bir iletişimdir; yardım için ağlamaktır; başkalarından yardım istemektir; tehdit veya intikam metodudur; pişmanlık ve bir itiraftır İntihar anlamında kullanılan iletişim sözlü veya sözsüz olsun, dolaylı veya dolaysız bir mesajdır Yapılan birçok araştırmanın ortak sonucuna göre, intihar edenlerin büyük bir çoğunluğu (% 75’i) bu niyetlerini eylemlerinden çok az bir zaman önce birçok şahsa tekrar tekrar anlatmışlardır Bu sonuçlar Richman’ı destekler görünmektedir Fakat getirdiği tanım bir çok yönden eksik ve hatta tanım olmaktan bile uzaktır


Yukarıdaki tanımların hemen hepsinde, insanın ölmek istemek niyetiyle kasten bu eyleme girişmesinin intihar olmak kabul edilmesine karşılık, insanın başkası için böyle bir eyleme girişmesinin gerçekten intihar olarak kabul edilip edilemiyeceği üzerinde bir anlaşma sağlanamamıştır Örneğin; bazı bilim adamları, Hindistan’ın bazı yörelerinde uygulanmakta olan “suttee” (Kocası ölen kadının, kocasının cenaze töreninde kocasının cesedi ile beraber kendini yakması)nin gerçek bir intihar olarak ele alınamayacağını savunurken, bazıları bunun da intihar olduğunu, böyle ele alınması gerektiğini savunmaktadırlar


Suttee ve benzeri eylemleri intihar olarak ele almak gereklidir Çünkü, her toplumun kendine özgü değerlerini, normlarını ele alırsak görürüz ki, bu değerler ve normlar bireyi öylesine sarmıştır ki, birey bunu kabullenmiştir Suttee yapan bir kadın, kocası ölünce kendinin de ölmesi gerektiğine öylesine inandırılmıştır ki, belki de yaşaması gerektiğini hiç düşünmemiştir ve ölüme isteyerek atılabilmektedir


Hangi tür eylemlerin intihar olarak ele alınabileceği konusunda bazı kriterleri şöylece sıralayabiliriz:


1) Kişinin akli dengesinin yerinde olması gereklidir Böylece kaza, bunama, akli dengesizlik sonucu kişilerin kendilerini öldürmelerini intihar olarak değerlendiremeyiz


2) Kişi doğrudan veya dolaylı olarak ölümü istemelidir Bu istek kişisel menfaatler sonucu olabileceği gibi, ahlâki değer yargıları sonucu da olabilir Burada, toplumun kuralları dikkate alınmalıdır Örneğin; bir Japon kamikazesi ölmeyi kişisel olarak düşünmediği halde, kendi ölümü ile ülkesinin savaşı kazanacağına inandığı için düşmanın üzerine uçağı ile pike yaparak ölmektedir Burada birey yüce bir amaç için kendi ölümünü isteyerek kabüllenmiştir


3) İntihar için seçilen yöntem doğrudan ve ani olabileceği gibi, dolaylı ve uzun zaman sonucunda da gerçekleşebilir


Bu noktaları dikkate alarak diyebiliriz ki, intihar, aklı başında bir bireyin, toplumsal değerlerin desteklediği veya karşısında olduğu bir eylemle doğrudan veya dolaylı olarak kendi yaşamına isteyerek son vermesidir

İNTİHARIN TARİHÇESİ


İntihar kelimesi yeni olmasına rağmen, gerçekte anlatmak istediği eylem tarihin ilk çağlarına kadar uzanmaktadır Yapılan birçok antropolojik araştırma, ilkel kabilelerde intihar olgusunun olduğunu doğrulamaktadır Burada görülen intihar daha çok yenmesi tabu olan yiyeceklerden olmaktadır Tabuyu çiğnemesi halinde doğacak sonucu bildiği halde, birey bu tabuyu çiğnemekte; yani ölümü göze almaktadır Tabuyu çiğneyen birey hastalanır ve ölür Hatta bazı durumlarda fiziksel bir dış etki olmaksızın, tabunun çiğnenmesi halinde yine ölümle sonuçlanan olaylara rastlanmıştır Örneğin; Yeni Kurnei’lerde bir genç sağlam ve güçlü olduğu halde, yenmesi yasak olan ‘opussum’u yediği ve ihtiyarlar da bunu farkettiği için derhal hastalanır ve üç hafta içinde ölür


Eski yazıtların çoğunda intihar konusu ele alındığı halde, 19 yüzyıl sonuna kadar ilkel kabilelerde intihar fenomeninin bulunmadığı iddia edilmiştir; hatta günümüzde bile bu görüşü savunanlar vardır Bu görüşün ortaya atılması ve savunulmasında herhalde 18 yüzyıl düşünür ve yazarlarının tanımlamaya çalıştıkları Happy Savage (Mutlu İlkel) imajı yatmaktadır


İlkel toplumlardaki intihar olgusu daha çok kahramanlık türünden olan intiharlardır İleride değinileceği gibi, Durkheim ilkellerde “elcil” (altruistic) intiharların daha sık olduğunu belirtir İntiharla ilgili en eski yazıt olan Oedipus Mitolojisindeki Epikaste’in intiharı da bu türden bir intihardır


İntihar, geçmişte bazı toplumlarda benimsenmiş ve hatta bazı durumlarda başvurulması zorunlu bir davranış biçimi olarak kabul edilmiştir Eski İskandinavlarda doğal ölüm utanç verici kabul edilir ve yaşlanan kişiler, daha onurlu bir ölüm biçimi olarak kabul edildiği için kendilerini uçurumdan atarlardı Bugün bile bazı Güney Pasifik adalarında intihar onurlu bir davranış olarak değerlendirilir


Bazı antropolojik incelemeler ilkel kabilelerin bazılarında intihar olaylarına hiç rastlanılmadığını bildirirler Bu gibi sonuçlar ilkel insanlarda intihar olaylarının hiç olmadığını değil; modern toplumlarda neden daha fazla görüldüğünü düşündürmelidir


İlkel insan, uygar insanla kıyaslandığında kendi içindeki intihar eğilimin farkında değildir İlkel insanlar yüksek uygarlıktan haberdar olunca intihar oranları artmaya başlamıştır Örneğin; Eski Yunanlılar Roma Uygarlığına katıldıklarında intihar oranı en yüksek seviyesine ulaşmıştır

Tarihsel süreç içinde intihar oranları genellikle nisbi bir artış göstererek günümüzde önemli toplumsal sorunlardan biri haline gelmiştir Farklı toplumlarda ve farklı zamanlarda intihar oranlarının artması veya azalması genellikle, toplumsal normların bireyleri etkileme derecesiyle belirlenmiştir Bu türden toplumsal engelleme veya desteklemeler intihar olgusunun hukuksal boyutunu oluşturmaktadır


Alıntı Yaparak Cevapla

İntihar

Eski 06-27-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İntihar




İNTİHAR DÜŞÜNCESİ, İNTİHAR GİRİŞİMİ ve GERÇEK İNTİHAR



Yakın bir geçmişe kadar intihar girişimleri, yani ölümle sonuçlanmayan intihar olayları, ölümle sonuçlanan intiharların bir alt-kategorisi olarak ele alınmış ve girişimde bulunup, bunu başaramamış olanlar ise sadece ölüme ulaşamamış kişiler olarak değerlendirilmiştir
Son zamanlarda yapılan birçok araştırma intihar girişimleri ve gerçek intiharların farklı dinamiklere sahip olduklarını ortaya çıkarmıştır Bundan dolayı, intihar olgusunu temel boyutları bakımından farklı davranışlardaki kategorilere ayırmak gerekmektedir Bu kategoriler:


İntihar düşüncesi: İnsanların büyük bir çoğunluğu yaşamlarının belli dönemlerinde intihar etmeyi düşünmüşlerdir Çünkü insan, her zaman ölümü ve ölümden sonrasını merak etmiştir Bundan dolayı, kendi hayatına kendisi son vererek bu merakını tatmin edebileceğini düşünür Böyle bir düşünce, insanın zihinsel faaliyetlerinin bir sonucudur; anormal birşey değildir Bu tür düşünceleri kafalarından geçirenlerin büyük bir bölümü bunu uygulamaya geçirmeyerek, sadece düşünsel alanda bu eylemi gerçekleştirerek ölümlerinden sonra nelerin olabileceğini tahmin etmeye çalışırlar


İntihar tehditleri: Bazı kimseler, istedikleri bir şeyi elde etmek için intihar tehditleri savururlar Böyle bir davranışla istediklerini elde edenlerde bu davranış biçimi adeta alışkanlık haline gelebilir Bu tür tehditler savuranlar diğerlerinin ilgisini, yardımlarını sağlama amacı güderler Çevredeki kişiler bu tehditleri ciddiye almazlarsa, bazen göstermelik ve hatta gerçek intihar girişimleri ortaya çıkabilir


Göstermelik intihar girişimi: Şaka yapmadığını, kendisini gerçekten öldürebileceğini göstermek amacıyla, tehditlerine cevap alamayan kişiler göstermelik intihar girişiminde bulunurlar Fakat eyleme girişmeden önce, diğerlerinin kendisini kurtarmaları için birçok açık kapı bırakır Örneğin; kişi ilaç içtiğini ve intihar edeceğini bir yakınına telefonla bildirir Böylece, onun gelip kendisini kurtarmasını sağlar Artık, istediği şeyi elde etmesinde diğerleri daha tavizkar davranacaklardır Bazen de, özellikle sanatçılar, halkın kendilerine karşı azalan ilgilerini tekrar kazanmak amacıyla göstermelik intihar girişiminde bulunurlar veya bu yolda haberler yayarlar Böylece basın ve kamuoyu günlerce bu kişiden sözeder


Gerçek intihar girişimi: Göstermelik intihar girişimlerinin yanısıra, gerçek intihar girişimleri de vardır Böyle bir eylemde bulunan kişi, ölmeyi gerçekten istemekte, fakat seçtiği yöntem ve zamanlama nedeniyle amacına ulaşamamakta ve diğerlerince kurtarılmaktadır


Önceden bir intihar düşüncesi olmaksızın meydana gelen intihar: Bazı durumlarda ise, kişide önceden bir intihar düşüncesi olmadığı halde ortaya çıkan intihar olayları vardır Ölmek niyeti olmaksızın, örneğin; bir kişi, ölürken insanın neler hissettiğini merak ederek kurtulma niyetiyle kendini asabilir, ama kurtulamayarak ölür Gazetelerde bazen bu tür olaylara rastlanılmaktadır Bunun yanısıra, değişik amaçlarda bu tür olaylar olabilir Örneğin; Stearn’ın bir arştırmasına göre, 13-19 yaşları arasındaki erkeklerin intihar niyetleri olmadan, sadece orgazm olmak için kendilerini astıkları ve ölü bulundukları görülmüştür


Gerçek intihar: Gerçek intihar olarak adlandırılan davranışta en temel koşul eylemin ölümle sonuçlanmasıdır Fakat, yukarıda da bahsedildiği gibi, bazı olaylarda kişinin amacı ölmek olmadığı halde, eylemi ölümle sonıçlanmaktadır Bunlar bir istisna olarak kalıp, fazla bir oran teşkil etmezler Niyeti gerçekten ölmek olan girişimciler ise, bu eylemlerini tekrarlayarak amçlarına ulaşmayı başarabilirler Tabii, eylemlerini tekrarladıklarında daha öldürücü metotları seçerler
İntihar girişimleri ve gerçek intiharlar arasındaki farkları ortaya çıkarmak amacıyla yapılan araştırmalardan bazılarına kısaca değinmekte yarar vardır
1957 yılında Los Angeles’ta yapılan bir araştırmaya göre, intihar girişimlerinin % 69’u kadınlar, % 31’i erkekler tarafından yapılmıştır Gerçek intiharlarda ise % 70’i erkekler, % 30’u kadınlar tarafından gerçekleştirilmiştir Yaş bakımından, girişimlerde en yüksek oranlar erkeklerde 32, kadınlarda ise 27; gerçek intiharlarda 42 yaş her iki cinsiyet için de en yüksek oranı teşkil etmektedir
Ülkemizde de araştırma sonuçları benzer durumları yansıtmaktadır Kadınlarda girişimler, erkeklerde gerçek intiharlar daha çok görülmektedir Her iki cinsiyette de yaşın ilerlemesi ile birlikte intihar girişimleri azalmakta, gerçek intiharlar ise artmaktadır
Stengel’e göre, “intihar girişimleri ile gerçek intiharlar bazı noktalarda çakışan, aslında birbirinden büyük ayrılıkları olan iki grup insana has davranışlardır
Farberow ve Shneideman da aynı kanıyı desteklerler Yaptıkları araştırmalara göre, gerçek intiharlarda insan, kendi içindeki yıkıcılık içgüdülerinin etkisiyle ölümü aramaktadır Girişimlerde ise, insanlararası faktörler önemlidir; yani, kişilerarası çatışma ve geçimsizlikler Gençlerdeki girişim oranının fazla olmasını bu sonuca bağlayabiliriz Çünkü araştırmaların ortak sonuçlarına göre, 17-35 yaşları arasında intihar girişimleri tüm intihar girişimlerinin %65 ile % 77’sini oluşturmaktadır Yaşlılıkta ise insan kendisi ile çatışma halinde ve hayata küsmüş durumdadır Böylece, saldırganlığının hedefi kendisi olmaktadır
Kadınlarda girişimlerin fazla olmasının nedeni seçilen yöntemden de büyük ölçüde kaynaklanmaktadır
İntihar girişimleri, gerçek intiharlardan ortalama on kat fazladır Buna göre, yılda İngiltere’de 60000, ABD’nde 200000 intihar girişimi olayı görülür



İNTİHAR HAKKINDA NELER BİLİYORUZ


Eninde sonunda herkesin kendini öldürmek için geçerli bir sebebi vardır Fakat intihar eden kişi diğerleri ile uzun süre iletişim kurmuş, onlardan yardım beklemiştir; intihar ise kişi için genellikle son çare olmaktadır İntihar edenlerin büyük bir çoğunluğu bu niyetlerini eylemlerinden önce doğrudan veya dolaylı olarak arkadaşlarına veya yakınlarına anlatmışlardır
Halk arasında yaygın olan bazı yanlış kanılar vardır ki, bunlar intihara eğilimi olanlar için tehlikeli ve teşvık edicidir Bu tür yanlış kanılar yerine doğru olanları bilinirse, intihar niyetleri olan birçok kişinin bu niyetleri çok önceden anlaşılmıs ve yardım edilmiş olabilecektir

İNTİHAR YÖNTEMLERİ


İntihar olgusu incelendiğinde, üzerinde durulması gereken en önemli konulardan biri de kuşkusuz intihar yöntemleridir Fakat, günümüze kadar yapılan intihar araştırmalarında bu konuyla yeterince ilgilenilmemiş veya kısaca ele alınmıştır
İntihar yöntemleri, özellikle toplumsal açıdan belirli özellikler göstermektedir Bir kişinin kendi canına kıymasının intihar olarak adlandırabilmesi için herşeyden önce kişinin “aklı başında olması” gereklidir; yani, eylemin biliçli olarak yapılmalıdır
Toplum içinde yaşayan bir bireyin yaşamı, onun anlamlı eylemlerinden oluşur Birey toplumda eylemleri ile vardır İntihar eden aklı başında bir bireyin bu eylemi ise yaşamının son ve belki de en önemli eylemidir İntihar eyleminin yöntem biçimi de bu açıdan önemlidir
Bireyler intihar ederken rastgele yöntemler seçmemektedirler Kendi yapılarına, anlatmak istedikleri şeye ve daha da önemlisi toplumsal yapının özelliklerine uygun olan yöntemleri tercih etmektedirler Örneğin; kentin en yüksek binasından atlayan, kalabalık bir seyirci kitlesinin önünde hayatlarına kıyan kişilerin belki de tüm dünyaya olan kızgınlıklarını ilanettikleri ve o güne kadar önemsiz kalmış varlıklarına bir an için herkesin dikkatini çekmeyi umut etmiş oldukları düşünülebilir
İntihar istatistiklerine bakıldığında, zamandan zamana ve topkumdan topluma intihar yöntemlerinin belirgin bir biçimde farklılık gösterdiği görülür Belirli yöntemlerin belirli toplumlarda özellikle tercih edilmesi yöntemlerin rastgele seçilmediğini gösterir İntihar yönteminin toplumlardaki bu farklı biçimleri, toplumsal güçlerin intiharın yönteminde belirleyici bir faktör olduğunu ortaya koymaktadır Bu nedenle konu toplumsal açıdan ele alınmalı ve incelenmelidir
İntihar yöntemleri üzerinde özellikle durulması gerektiren nedenlerin en önemlilerinden biri de, bir toplum içinde görülen farklı durumdur Cinsiyetler arsında olsun, yaş grupları arasında olsun seçilen yöntemlerdeki farklılıklar belirgin özellikler gösterir
Tüm bunları dikkate alarak bu bölümde belirli sınırlar içinde, toplumsal güçlerin intihar yöntemlerinin seçiminde nasıl bir rol oynadıkları ve yöntem seçiminde nelerin etkili oldukları gibi konular üzerinde durulacaktır Daha sonra ülkemizdeki intihar yöntemleri incelenecek ve genel bir sonuca varılacaktır
Bu konuları açıklamaya girişmeden önce, başlıca intihar yöntemleri nelerdir, nasıl uygulanırlar; bunların belirlenmesi gerekir


BAŞLICA İNTİHAR YÖNTEMLERİ


Kendi canlarına kıyan kişiler akla gelmeyecek kadar ilginç yöntemler seçebilmektedirler Fakat, bu ilginç yöntemlere oldukça az rastlanmaktadır Günümüzde belirli intihar yöntemleri adeta klasikleşmiştir Bu çalışmada en çok tercih edilen başlıca intihar yöntemlerinin açıklanması yapılacaktır
Her intihar yöntemi aynı etkinlikte ölümcül değildir Bazı yöntemler ölüm çok kısa bir sürede gerçekleşirken bazısında belirli bir sürenin geçmesi gerekmektedir Ayrıca, kimi yöntemde kişinin pasif kalması yeterliyken kimisinde eylemi aktif bir biçimde gerçekleştirmesi gerekir İleride değinilecek konularda faydalı olması bakımından bu yöntemler hakkında kısa bir bilgi verilecektir



Kendini asmak: Bir kimsenin, boynundan iple yüksekçe bir yere kendini asması, kendi ağırlığı ile ipin çekilmesidir İntihar için kişinin çok yüksek bir yer saçmesi gerekmez Yerden 40-50 cm yukarda bir noktaya bile ası yapılabilir Örneğin; bir kapı koluna bağlanan ipin boyundan geçirilerek, vücut ağırlığının yere verilmesiyle de intihar gerçekleştirilebilir



Asılma sonuçunda, kısa bir süre içinde bilinç kaybolur Ölüme ise aşağıdaki sebeplerden biri veya birkaçı birlikte yolaçar:
1) Solunum yolunun kapanması sonucu “asfiksi”
2) Boyundaki damarların sıkışmasıyla “beynin kansız kalması”
3) Omurilik halkalarından birinin çıkması veya kırılmasıyla “medulla spinalinin kopması”
4) Boyundaki ipin deriye ansızın dış bir darbe yapması sonucu “inhibisyon”



Kendini boğmak: Bir kimsenin ip, eşarp, kravat, kemer vb şeylerle kendi boynunu sıkmasıdır Çoğu kimse boynunu direk olarak sıkmak yerine, boyunlarına bağladıkları şeyin arasına bir çubuk geçirerek sıkışana kadar çevirmekte veya bağladıkları düğümlü şeyin diğer ucunu ayaklarına bağlayarak gerdirmektedirler
Bu yöntemde de kısa sürede bilinç kaybı meydana gelmekte ve asfiksiden ölüm olmaktadır



Kendini yüksekten atmak: Kişinin yüksek bir yerden atlaması sonucu ölüm olabilir Pencere ve balkon gibi yerlerden atlanmasıyla, şiddetli bir şekilde yere çarpma sonucu beyin kanaması veya organların parçalanmasıyla travma ölüme sebep olur



Kendini suya atmak: Bu yöntemde kişiler kurtulma ihtimalini azaltmak amacıyla el ve ayaklarını bağlarlar veya boyunlarına ağır bir cisim bağlayarak suya atlarlar



Alıntı Yaparak Cevapla

İntihar

Eski 06-27-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İntihar




HAYVANLAR İNTİHAR EDER Mİ?


İntihar olgusu ele alındığında ister istemez hayvanlarda da davranışa rastlanıp rastlanmadığı sorusu akla gelmektedir Eğer hayvanlarda da intihar olayları varsa, konu insanın düşünsel alanından çıkıp, sadece içgüdülerden etkileniyor diyebiliriz Bu durumda ise insanın psikolojik yapısının ve tolumsal faktörlerin etkisiniyok saymak gerekecektir
Eskiden beri anlatılan hikayelerde, sahibi ölen atların geri dönmeyerek ölmeleri; küçük sahipleri yatılı okula giden köpeklerin yemek yememeleri; karnı acıkan pelıkan yavrularına annelerinin, kendi kalbinden kan vererek onları beslemeleri vb olaylar anlatılagelmektedir

Günümüzde birçok gazete haberinde kıyıya vurarak ölen balina sürüleri, denize giderek boğulan geyik sürüleri gibi konular işlenmektedir Hatta, E Dewey’e göre “Norveç kır fareleri her 39 yılda bir, düzenli olarak denize üşüşür ve kendilerini yokederler” Fakat bu tür haberler veya iddialar bu olayların nedenine hiç değinmezler

H Schaefer, “Bir Fare İntihar Edebilir mi?” adlı makalesinde hayvanların gerçekten intihar edip edemeyeceğini araştırmış ve bazı sonuçlar elde etmiştir

Schaefer, deney kutusunda yaptığı gözlemlerde fareleri kullanmıştır Üzerinde durduğu ilk konu, bir hayvanın ölümcül ve ölümcül olmayan ortamları ayırıp ayıramadığıdır Eğer bir hayvan, kendine ölüm getirecek ve getirmeyecek iki ortama sahipse, ölüm getirenini seçmez Bu da, iki ortamı ayırabildiğini gösterir Gerçekten de, ördek yavruları uçarken yanlarından geçen yabankazına aldırış bile etmezler, oysa bir şahin gördüklerinde hemen önlem almaya çalışırlar

Tüm bunlar içgüdüsel davranışlardır Oysa ölüme ilişkin hiçbir bilgisi olmaksızın, ölümün anlamını bilmeksizin hiçbir organizma intihar girişimde bulunmaz Bir hayvan ölümcül olan çevreyi sezebilmesine rağmen ölüm hakkında hiçbir bilgisi yoktur Ölüme bir anlam veremez Bu, sadece insana özgü düşünsel bir faaliyettir

Schaefer sonuçta, insanlar tarafından gerçekleştirilen intiharın dahi bir kapsamlı tanımı olmadığından, hayvanlarda da böyle bir şeyin olup olamayacağı konusunda birşey söylenemeyeceğini vurgulamaktadır
Hayvanların intihar etmesi konusunda peşin hükümler vererek gerçeği saptırmak yerine, gelecekte bu konuda daha kapsamlı araştırmaların yapılmasını dilemek daha doğru olacaktır Şunu da belirtmelidir ki, insanlardaki intiharların açıklanması, hayvanlarda da bu konuya belirli bir açıklık kazandıracaktır PSİKO-SOSYAL GELİŞİM DÖNEMLERİ ve İNTİHAR


İntihar belirli bir yaşla sınırlandırılabilecek bir olgu değildir İnsan yaşamının her evresinde, farklı oranlarda da olsa kendini gösterir
İlkel insandan günümüze değin intihar olaylarının süregeldiğini belirtmemize rağmen, günümüz çağdaş toplumlarında büyük artışlar göstererek başlıca toplumsal sorunlardan büyük artışlar göstererek başlıca toplumsal sorunlardan biri haline gelmiştir Toplumsal farklılıkları bir an dikkate almasak bile, genellikle çağdaş dünyada intihar olayları belirli ortak özellikler göstermektedir; erkeklerde kadınlara oranla fazla olması, teşebbüslerde ise kadınların fazlalığı gibi Bu nedenle intihar olgusunu çağdaş toplumdaki insanın psiko-sosyal gelişim dönemleri içinde de incelemek gereklidir

İnsan ancak mutluluk için verdiği savaşta yenik düştükten sonra trajik bir son arar Aranılan bu mutluluk ise, her yaş döneminde farklılıklar gösterir Bu nedenle doğaldır ki, her dönemde karşılaşılan sorunlarda da farklılıklar olacaktır İntihar nedenlerini ortaya çıkarma yolunda yapılan her çalışmada öncelikle, bu yaş dönemlerindeki farklı sorunları ortaya çıkarmak zorunludur

Ayrıca sorunun bu boyutu üzerinde özellikle durmak öyle sanıyorum ki, psikolojik ve sosyolojik açıklamalar arasındaki uçurumu ortadan kaldırmak için gerekli olan en temel noktadır Durum böyle olunca, intihar olgusunun toplumsal boyutu yanında kişisel boyutuna da değinmek zorunluluğu ortaya çıkmaktadır

Konuyu açıklamada bakış açısını bu şekilde genişletmek, sosyolojik alandan çıkarak sosyal psikolojik bir platforma kaydığımız kanısını uyandırıyorsa da, yarattıkları insan modeliyle çağdaş toplumsal güçlerin intiharlar üzerindeki etki derecelerini açığa çıkarmakta ve dolayısıyla sosyolojik açıklamaların ne denli önemli olduğunu vurgulamaktadır
İnsanın psiko-sosyal gelişimini pratikte kesin çizgilerle ayırmak hemen hemen imkansız gibidir Çünkü, gelişim dönemleri her insanda aynı değildir ve her dönem geçmiş dönemler üzerinde gelişir Fakat, teorik olarak kolaylık sağlaması bakımından böyle bir yaş sınırının çizilmesi de gereklidir


Burada çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık olarak ayırdığımız psiko-sosyal gelişim dönemlerin hangi yaşlarla sınırlandırıldığını açıklayacağız


Çocukluk dönemi, doğumdan itibaren bebeklik olarak adlandırılan dönemi de kapsayan, fiziksel ve özellikle cinsel değişmeye kadar olan devredir Bu dönemin 0-11 yaşları arasında olduğu kabul edilir; fakat, kız çocuklarda cinsel gelişim erkek çocuklara oranla daha önce olmakta ve erkek çocuklarda bu dönem 12-13 yaşlarına kadar uzayabilmektedir
Ergenlik ve gençlik dönemleri uzun zaman aynı şey olarak kabul edilmiştir Yeni yeni bu iki dönemin farklı olduğu, ayrı karakteristik özellikler gösterdiği ortaya çıkarıldı Ergenlik döneminin 11-15 yaşları arasını kapsadığı; gençlik döneminin ise, UNESCO’nun da kabul ettiği gibi, 15-25 yaşları arasını kapsadığı söylenebilir Fakat burada her iki dönem birleştirilerek tek bir başlık altında toplanmıştır
Yetişkinlik dönemi, 25-55 yaşları arasını oluşturur Fakat bu sınırlar içinde farklı özellikler gösteren iki alt grup görülmektedir Bu nedenle, 25-35 yaşları arasındakileri genç yetişkin, 35-55 yaşları arasındakileri ise orta yaşlı ya da olgun olarak adlandırmak mümkündür
Yaşlılık döneminin, yaşdönümü ya da adet kesilmesi diye adlandırılan devreyle başladığı söylenirse de, bu, herkeste ortak olan bir devre değildir Bu nedenle özellikle çağdaş toplumlarda objektif bir ölçüt olabilen emeklilik, yaşlılık devresinin başlangıcı olarak ele alınmalıdır Bu ise genellikle 55 yaş civarıdır


Alıntı Yaparak Cevapla

İntihar

Eski 06-27-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İntihar




İNTİHARIN FELSEFİ NEDENLERİ

Çağlar boyunca toplumlar intihara farklı tepkiler göstermişlerdir Kimi toplumlarda desteklenen ve doğru bir davranış olarak kabul edilen intihar, diğer bazı toplumlarda ise olumsuz bir davranış olarak değerlendirilmiştir Bu tür tepkilerin yönünü belirleyen en önemli faktörlerden biri de kuşkusuz toplumların düşünce biçimleri ve dolayısıyla düşünürleridir Hata bazı düşünürlerin eserleri, o dönemdeki intihar olaylarından sorumlu tutulmuşlardır
Düşünürler daha çok insanın kendi yaşamına son verme hakkına sahip olup olmadıkları ve bu davranışın onurlu bir davranış olup olmadığı üzerinde durmuşlardır

Eski Yunanistan’daki ilk filozoflar intihara karşı çıkmışlardır Pisagor ve takipçileri ruhun ölümsüzlüğüne inandıkları için intiharı yasaklarlar Platon ve Aristo da intihara karşıdır Fakat bazı durumlarda intiharı onaylarlar Platon, yasalarında, en yakınını, en iyi dostunu yani kendini öldürenin ********ce gömülmesini ister Eğer kişi bu işi kamu yargısıyla, kaderin başına getirdiği önlenmez, çekilmez bir dert, katlanılmaz bir utanç yüzünden yapmışsa anlayış gösterilmesi gerektiğini belirtir (Montaigne 1984) Aristo ise, savaşta onur için olan intiharları destekler Oysa, aşk vb gibi nedenlerden olan intiharlar cesur insanın yapacağı şeyler değildir (Choron 1972) Bu düşünürlere göre, bizim hayattan nefret edip, yüz çevirmemiz doğaya aykırıdır

İntihara karşı olan bir diğer düşünür de Epikür’dür O da, öncekiler gibi, erdeme önem vermiş ve amacımızın bilgeliğe ulaşmak olduğunu savunmuştur İnsan ihtiraslarını tatmin yoluyla mutluluğa ulaşamaz Çünkü, hazzın tatminini doğal olarak bir sıkıntı ve isteksizlik takip edecektir Bu, bizi, gerçek amacımız olan acıdan kaçmak hedefinden saptıracaktır (Fromm 1982) Hatta, ölümü aramaya kadar götürecektir
Eski Yunan’da intiharın kabul edilebilir bir eylem olduğuna doğru yapılan kararlı ilk değişim, Epikür’ün en büyük rakibi Kitionlu Zenon tarafından olmuştur Zenon, kişinin intihar etme hakkına sahip olduğunu savunur Kendisi de yaşlandığında intihar etmiştir
Stuacılara göre, akıllı adamın intiharı sorunu ahlâki bir doğru veya yanlış değildir Fakat karşılaşılan bir durumda yaşamayı veya ölmeyi tercih kararıdır
Stuacılar intiharı savunmakla kalmamış, şu durumlarda yapılması gereken bir davranış olarak kabul etmişlerdir (Gibbs 1968)
1) Bu hareket diğer kişiler veya vatana bir hizmet taşıdığı zaman,
2) Kişi yasa dışı bir işe zorlandığı zaman,
3) Kronik hastalıklarda; ölümün yaşama tercih edileceği durumlarda,
Hegesias, işi daha ileri götürerek, bilgi olmayan kimselerin kendilerini öldürmeleri gerektiğini savunur Ona göre mutluluk erdemdir Günlük olayların nazzını arayan kimse bu mutluluğu hiçbir zaman elde edemez; o halde bilge olmayan kişi erdemsizdir, kendini öldürmelidir Onun felsefesinin temelini ise, şu sözü çok iyi bir biçimde yansıtır: “Yaşamın yolunu olduğu gibi, ölmenin yolunu da kendimiz seçmeliyiz” (Montaigne 1984)

Seneka; “iyi insan yaşaması gerektiği kadar yaşar, yaşayabildiği kadar değil” demektedir (Choron 1972) İnsan kendi ölümüne istediği zaman karar verebilir Yaşamı ile felsefesi birbiriyle çeliştiği için, Roma Kralı Neron tarafından damarını keserek intihar etme cezasına çarptırılmıştır
Eski Yunan’da son zamanlarda intiharın bu şekilde kabul edilebilir bir eylem olması, o devirde intiharların artmasına neden olan faktörlerden biri olabilir Özellikle Yunan sitelerinin Roma’ya katılmasıyla bu oranlarda bir artış görülmüştür

Hristiyanlığın batı dünyasında egemen olmasıyla beraber, kilise öğretileri felsefe alanında da etkin duruma gelmiş ve Rönesans dönemine kadar bu etkinliğini sürdürebilmiştir Bu dönem filozoflarında, insan hayatının Tanrı’ya ait olduğu fikri egemen durumdaydı Dinle felsefenin bu dönemde içiçe oluşu intihar olaylarının düşük bir oranda kalmasına neden olmuş; fakat tamamen engelleyememiştir Rönesans ile birlikte kilise felsefesi etkinliğini yitirmiş ve intihar konusunda da daha tavizkâr bir tutum takınılmaya başlanmıştır

Montaigne, insanın kendi iradesiyle yaşamına son verebileceğini savunmuştur “hayat bir işinize yaramadıysa, boşu boşuna geçtiyse, onu yitirmekten ne korkuyorsunuz Daha yaşayıp da ne yapacaksınız” diyen Montaigne’e göre, ölümle bütün dertler bitecektir (Montaigne 1984) Bunun için ölümden korkmamalı ve dertlerden kurtulmanın bir yolu olarak da intiharı düşünmelidir

18 yüzyıl felsefesinde ençok işlenen konulardan biri özgürlük olduğu için, bu dönemdeki filozofların hemen hepsi intihara da izin verir bir tavır takınmışlardır Montesquieu intihara karşı uygulanan kanunları eleştirmiştir Hume, intiharın bir suç olduğu fikrini çürütmeye çelışıyor Ona göre intihar, ilahi yasaya karşı gelme değildir; çünkü bu yasa doğa yasasıyla birlikte işler ve insanın doğadaki yerini bulmasına yardımcı olur Rousseau, başkasına zarar vermedikce intiharı destekler Söylentilere göre, mutsuz bir yaşamı olan Rousseau da intihar etmiştir Aynı dönemlerde yaşamış olan Diderot ise, doğal olmadığı ve kilisenin öğretilerine karşı geldiği için anti-sosyal bir davranış olarak görür ve karşı çıkar

19 yüzyılda Kant, intihara karşı çıkmaktadır Hume’un görüşünü eleştirir Kant’a göre, doğal olarak insanın ilk amacı kendini korumaktır Bunun için intihar bir kusurdur ve lanetlenmelidir

Schopenhauer, Kant’a göre daha çok taviz verir Ona göre, kişi intihar etme hakkına sahiptir; ama bu, boş ve aptalca bir şeydir İntihar, kişinin doğaya sorduğu bir sorudur: Ölümün ötesinde ne var? Kendilerini öldürenler sadece acı çeken bedenlerinin acısına son verebilirler; sonsuz sürekliliklerine engel olamazlar

“Bazıları çok erken, bazıları çok geç hayattan ayrılıyorlar, asıl iş tam zamanında ölmektir” (Arkun 1963) diyen Nietzsche, intihara karşı değildir İntihar kişinin hakkı ve ona verilen bir armağandır Üst-insanın yaratılması için felsefesini yönlendiren Nietzsche, bu üstün amaca katkıda bulunamayacak kişinin intihar etmesini ve bundan da mutluluk duymasını söyler

Hartmann ise, insanın sahip olduğu tek şeyin bu dünya olduğunu belirterek, en iyi olmamakla beraber elimizdeki bu dünyadan vazgeçmememiz gerektiğini savunur Yaşamak, temelde arzu edilmeyen bir şeydir; hayal kırıklığı ile doludur Fakat yine de, elimizdekinin en iyisi olan bu yaşamdan kaçmamalıdır

Camus, “acaba hayat yaşamaya değer mi, değmez mi?” sorusuna cevap vermeye çalışır (Hübscher 1980) Camus için bu soru felsefenin temel sorusudur; bundan başka da temel felsefe sorusu yoktur Bu sorunun cevabını Camus şöyle verir: İnsan intihar edebilir, ancak bu dürüstlük olmaz Ölüm insanı huzura kavuşturur, fakat insanın gerçek çabası dünya üzerinde mümkün olduğu kadar çok kalmaya, onu incelemeye çalışmak olmalıdır

Batıdaki bu çok farklı görüşlere karşılık, doğu dünyasında egemen olan mistik felsefenin görüşüne göre, intihar etmek kişinin istemine bağlıdır Yani kişi, yaşam ile ölüm arasında karar verme hakkına sahiptir
Jainizm ve Budizme göre, yüreklerimizden yaşama isteklerini çıkarmalıyız İnsan ancak yokolarak acıdan kurtulur ve mutlu olabilir Hatta, Jainizmin kurucusu olan Mahavira, insanın aç kalarak kendini öldürmesini büyük bir erdem olarak nitelendirir Konfüçyus ise intihara karşı çıkar Ona göre, insanın amacı iyi ve uzun yaşamaktır İnsan ölümden sonrasını merak etmemelidir

Çünkü, ölümden sonra hayat olduğu bilinirse, kimileri canlarına kıyarak oraya gitmeyi isteyebilirler (Hançerlioğlu 1976)
Belirli bir tarihsel sırayla değindiğimiz bu düşünürlerin görüşleriyle, yaşadıkları dönemlerdeki intihar oranları arasında doğrudan bir ilişki göze çarpmaktadır Konumuz açısından önemli olan nokta da budur Fakat bu ilişkiye bakarak, intiharın sorumluluğunu sadece düşünürlere bağlamak da yanlış olur Çünkü, genelde, toplumsal düşünce toplumu oluşturan öğelerden sadece bir tanesidir

Konuya felsefi açıdan baktığımızda sonuç olarak şunu söylemek mümkündür:
İnsan yaşamak için doğar, yaşaması gereklidir; olumsuz toplumsal koşullar karşısında çaresiz kaldığını hissettiği anda kişinin, yaşamına son verme hakkı vardır Çünkü insan yaşamı, insanın yaptığı eylemlerden oluşur Şöyle veya böyle intihar da bir eylemdir ve kişi istediği takdirde bu eylemi gerçekleştirebilir



Alıntı Yaparak Cevapla

İntihar

Eski 06-27-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İntihar




Aselsan



>>Aselsan'da çok önemli projelere imza atan 31 yaşındaki makine
>>mühendisi
>>Hüseyin Başbilen bir aracın içinde ölü bulunuyor ODTÜ mezunu
>>mühendisin
>>sol el bileğinde ve boynunda kesik izleri var Otopsi sonucu
>>"intihar
>>etmiştir"deniliyor
>>
>>
>>
>>Tarih: 16 Ocak 2007
>>
>>
>>
>>Yer: Gölbaşı(Ankara)
>>
>>
>>
>>Aselsan'da çalışan ODTÜ mezunu elektrik mühendisi 30 yaşındaki Ali
>>Ünsem
>>Ünal aracının içinde tabancayla intihar ediyor3 yıldır Aselsan'da
>>çalışan
>>mühendis ölüyor
>>
>>Tarih: 26 Ocak 2007
>>
>>
>>
>>Yer: Batıkent(Ankara)
>>
>>
>>
>>26 yaşındaki ODTÜ mezunu elektrik mühendisi Evrim Yançeken evinde
>>intihar
>>ediyor2 yıldır ASELSAN'da görev yapan 26 yaşındaki Evrim Yançeken,
>>7
>>kattaki evinin pencerisinden atlıyor Genç mühendis ölüyor
>>
>>
>>
>>Yüksek lisans yapan genç mühendisin, uzun süredir tez için
>>çalıştığı ve bu
>>nedenle psikolojisinin bozulduğu iddia edildi Bir de intihar notu
>>bırakmış: "Artık dayanamıyorum Psikolojim çok bozuldu Yüksek
>>lisans
>>tezimle ilgili büyük sıkıntılar yaşıyorum İntiharımdan kimse
>>sorumlu
>>değil Ailemin üzülmesini istemiyorum
>>
>>
>>
>>*7 Ağustos'taki ilk intiharda şüpheler vardı Mühendis Hüseyin
>>Başbilen'in
>>vücudundaki kesikler için "kendi yaptı" dendi
>>
>>
>>
>>*Gölbaşı'ndaki 2 intihar da mühendis Ali Ünsem Ünal,aracının
>>içinde
>>başından vurulmuş bulundu "İntihar etti" dendi
>>
>>
>>
>>*Batıkent'teki 3 intiharda ise Evrim Yançeken intihar notunu yazıp
>>7
>>kattan kendini attı
>>
>>
>>
>> Dikkat ederseniz 3 ölüm de farklı biçimde gerçekleşiyor
>>
>>
>>
>> 3 farklı intihar metodunu uyguluyor mühendisler
>>
>>
>>
>>İntiharlar son 6 aya sıkışmış
>>
>>
>>
>>İlginç Aselsan, TSK'nın dışa bağımlılığını azaltmak için kurulmuş
>>bir
>>şirketEn önemli özelliği aviyonik bakımından bunu büyük ölçüde
>>başarmış
>>olmasıBu aviyonik meselesi çok önemli 650 milyon dolara
>>F-16'larımızı
>>ABD modernize edecek ya, işte o uçaklarda bizimkilerin yapamadığı
>>tek şey
>>aviyonik sistemlerDışa bağımlılık o yüzden
>>
>>
>>
>>Türkiye'nin en parlak üniversitesinden mezun olmuş 3 parlak
>>mühendis
>>
>>Türkiye'nin en parlak kuruluşlarından birinde iş buluyorlar
>>
>>Türkiye standartlarına göre hayli iyi maaş alıyorlar
>>
>>
>>
>>Ve "yüksek lisans tezi sıkıntısı" onları intihara sürüklüyor
>>
>>Yüksek lisans neden yapılır? Daha iyi maaş, daha iyi mevkii için
>>
>>Adam zaten 26 yaşında bunu başarmış
>>
>>Diğerleri de
>>
>>
>>
>>Aselsan'ın internet sayfasına giriyorum,intiharlarla ilgili tek
>>açıklama yok
>>
>>Türkiye'nin en gözde kurumunun 3 mühendisi intihar ediyor, herkes
>>"sus-pus"
>>
>>Ölenler Aselsan'ın çalışanı değil yalnızca,
>>
>>Bu ülkenin yetiştirdiği beyinler,
>>
>>
>>
>>Olay sadece "ruhsal sıkıntı" ise, ilk intiharın ardından
>>çalışanlarına
>>yönelik tedbir almayan Aselsan yönetimi yine kusurlu
>>sayılırTürkiye'nin
>>en gözde mühendisleri bu ölümleri görünce Aselsan'da çalışmak ister
>>mi?
>>Kurum, adeta içine kapanarak kendi bacağına kurşun sıkmış olmuyor
>>mu?
>>
>>
>>
>>Yanıtı gizlidir ama yine soralım: Bu mühendisler hangi proje
>>üzeride
>>çalışıyorlardı? Geleceklerini garanti altına almış 3 kişinin ard
>>arda
>>intihar etmesini "yüksek lisans" notu açıklamaya yetmiyor
>>
ALINTI


Alıntı Yaparak Cevapla

İntihar

Eski 06-27-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İntihar




Türkiye’de 15-24 yaş grubunda intiharlar artıyor Sosyal değişimler, köyden kente göç, kuşak çatışmaları ve madde kullanımı intiharları artıran başlıca faktörler Gençler arasında, trafik kazalarından sonra en sık rastlanılan ölüm nedeni intiharlardırBu nedenle ailelerin depresyon konusunda bilgilenmeleri, bu vakaları önlemek için ilk koşuldur

İntihar vakalarının son bir yılda hızla artması göz önünde bulundurulduğunda, tüm toplumun, özellikle ailelerin ve eğitimcilerin depresyonun belirtileri konusunda bilgi sahibi olmaları gerektiğinin önemi görülmektedir Her gencin stresle başa çıkma yolu farklıdır Genelde bir sorun ortaya çıktığında onunla kendi yöntemini kullanarak baş edebilir Ancak hayatta öyle dönemler vardır ki kişinin stresle baş etme yöntemleri bütün bu sorunların üstesinden gelmeye yeterli olmaz

Stres yaratan yaşam olayları, kişiden kişiye değişir Bazıları için önemli olmayan bir sorun bazıları için çok önemli yaşam sorunu olarak görülebilir Gençler arasında intihar riskini artıran önemli yaşam olayları şöyle özetlenebilir:; aile içi ağır bir kavga; cinsel taciz veya fiziksel şiddet; hakaret veya aşağılanma (özellikle başkalarının yanında); duygusal bir ilişkinin sona ermesi; okul başarısızlığı (sınıfta kalma, okuldan atılma vb); ağır bir haksızlığa maruz kalma; cezalandırılma korku ve kaygısı ‘dır Kısacası ne olursa olsun kişinin kendisini değersiz olarak algılamasına neden olacak her türlü neden intihara yol açmaktadır Ayrıca kısa bir hatırlatma daha yapmam gerekirse, intihar edeceğinden şüphelendiğiniz bir kişiye direk bunu sorun, asla aklına getiririm diye korkmayın Bunun yanı sıra benim hastanede gördüğüm ve acil servise baş vurmuş gençler arasında en sık rastladığım intihar girişimi nedeni, baskıcı aile yaklaşımları ve erkek yada kız arkadaşından ayrılmış olması gelmektedirPeki neden gençler ayrılıklara karşı çok daha fazla bir tepki veriyorlar? Neden her genç ayrılığa aynı şekilde tepki vermiyor?Bizler; ailesi ile yeteri kadar iletişim kuramayan gençlerin, ailesi ile kuramadığı ilişkiyi, karşı cinsten bir kişi ile normalden daha büyük bir bağlanma ile kurduğuna ve zamanla da bu kişiden ayrıldığında da, bu ayrılığa normalden daha büyük bir tepki ile yanıt verdiğine tanık oluyoruz Özellikle mükemmeliyetçi, kıyaslayıcı, katı kuralcı, koşullu sevgiye yer veren ailelerin çocuklarında bu türden intiharlara çok daha sıkça rastlamaktayız Gençler, intihar öncesi dönemde içine kapanırlar, mutsuz bir görünüm sergileyebilirler İntihar vakalarının büyük bir kısmında gençler önceden üstü kapalı olarak yada direk olarak intihardan bahsederler

Aileler muhakkak her intihar sözünü dikkate almalıdırlar Özellikle bir konu ile yada geleceği ile olan ümitsizlik sözleri intiharın habercisi olmaktadır Gençlerde gözlenen en önemli bir özellikte impulsitivite (dürtüsellik) olduğu için, genelde gençler bir yakınına sinirlendiklerinde bunu, anında dürtüsel bir eylem ile yani intihar girişimi ile sergilemektedirler

Daha önceden intihar girişiminde bulunan kişilerin yeniden intiharı deneme olasılıkları %75 civarındadır Bu nedenle önceden intihar girişiminde bulunan gençlerin anne-babaları bu konuda çok daha dikkatli olmalıdırlar Hayat oyunu iyi bir ele sahip olmak değil, kötü bir eli iyi oynamaktır


Alıntı Yaparak Cevapla

İntihar

Eski 06-27-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İntihar





İnsanlar değişik nedenlerle yaşamlarına son vermek isterler İntihar önlenebilecek bir ölüm nedenidir Bu kararın alınmasına neden olan etmenler çok değişiktir Genelde birkaç neden bir arada bu eylemin ortaya çıkmasına yol açar

Kendisini öldüren insanların %90’ı depresyon hastasıdır Depresyon ve diğer ruhsal hastalıklar yanında kötü yaşam olayları da intihar riskini artırmaktadır İntiharın bireysel olduğu kadar toplumsal boyutu da vardırİntiharlar, önemli sağlık sorunlarından birisidir Tüm dünyada günde ortalama 1000 kişi intihar ederek yaşamına son vermektedirTüm dünyada 42 saniyede bir kişi yaşamına son vermek için intihar girişiminde bulunmakta, 17 dakikada bir de bir kişi intihar nedeniyle yaşamını yitirmektedir

İntihar sıklığı yaş gruplarına göre ve cinsiyete göre değişiklik göstermektedir Özellikle gençlerde önemli bir sorundur ABD’de yapılan araştırmada 15-24 yaş grubunda ölüm nedenleri arasında üçüncü sırayı intiharlar almaktadır İntihar nedenleri çok çeşitlidir Bazı durumlar intihar riskini artırmaktadır Bunlar arasında:
  • · Psikiyatrik hastalıklar
  • · Sosyal nedenler
  • · Psikolojik nedenler
  • · Biyolojik yatkınlık
  • · Genetik yatkınlık
  • · Fiziksel hastalıklar sayılabilir

İntihar nedenleri genç ve yaşlılarda genelde daha farklıdır Yapılan araştırmalarda 30 yaş altındaki intihar vakalarında en sık intihar nedeninin anti sosyal kişilik bozukluğu ve alkol-madde bağımlılığı olduğunu 30 yaş ve üzerindeki kişilerde ise depresyon gibi duygulanım bozukluklarının en sık neden olduğunu göstermektedir İntihara yol açan önemli yaşam olayları ise 30 yaş altında boşanma, reddedilme, işten çıkarılma-işsizlik ve yasal sorunlar; 30 yaş üzerinde ise fiziksel hastalıklar olarak belirlenmiştir

1Psikiyatrik nedenler:İntihara yol açan en önemli sorun depresyondur Bu konuda yapılan değişik araştırmalarda intihar eden kişilerin %30-64 ünde depresyon tespit edilmiştirİntihar sonucu ölenlerin %90 ında depresyon tespit edilmiştir Depresyon hastalarının ise %15 i intihar girişimi sonucu yaşamını kaybetmektedir Yapılan bir araştırmada intihar sonucu yaşamını kaybeden vakaların %63’ünün erkek, %37’sinin ise kadın olduğu tespit edilmiştir Depresyonu olan erkeklerde intihar ve intihar sonucu yaşamını kaybetme oranı kadınlara göre daha yüksektir Depresyon sonucu intihar eden ve ölen vakalar arasında depresyon ilaç tedavisi görenlerin oranı %3 dür Yani bu hastaların çoğu doktora başvurmamakta ve tedavi görmemektedir

İntihara yol açan diğer psikiyatrik sorunlar şunlardır;

· Şizofreni; intihar vakalarının %10’unda şizofreni görülmektedir
· Alkol bağımlılığı
· Madde bağımlılığı
· Kişilik bozukluğu
· Panik bozukluğu


2Sosyal nedenler:Toplumun sosyal yapısı ve toplumsal kaynaşma durumuna bağlı olarak intihar oranları ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir Aile bağları zayıf toplumsal etkileşimin az olduğu kişilerde intihar olasılığı artmaktadır (egoistik intihar) Sosyal ve ekonomik krizlerde ise toplum içinde intihar oranları yükselmektedir (anomik intihar) Örneğin her iki dünya savaşında da tüm Avrupa da intihar oranları diğer zamanlara göre çok artmıştır Durkheim anomik intiharı şöyle tanımlamıştır: batı toplumlarında endüstriyel devrimi takiben toplum yapısında bazı değişiklikler olmuş, toplum içinde dini inançları ve aile bağlarını kuvvetli sağlayamayan kişilerde intihar riskinin arttığını gözlemiştir Toplumsal bağları kuvvetli ve geleneklerine bağlı diğer toplumlarda ise çoğu zaman intiharlar kişisel olmaktan çok toplumsal bir kural olarak vardır Örneğin Japonlarda gururun kırılması sonucu uygulanan hara-kiri gibi Bu tür intiharlar “fedakarlık intiharı” olarak tanımlanır ve burada bireysel özelliklerden çok toplumsal kurallar intiharı getirir

Bir de toplu intiharlar vardır ki bunlar da ayrı araştırma konusudur Örneğin bazı tarikatlarda tarikat inanışları nedeni ile toplu intiharlar görülebilmektedir Egoistik intiharlar, düzenli toplumlarda topluma uyum sağlayamayan suçlular veya uyumsuz davranışları olan kişilerde görülürToplumsal olaylar göz önüne alındığında aynı koşullarda bir kişi intihar ederken diğer kişide neden intihar girişimi olmadığı açıklanamamaktadır

Adler’e göre ise sosyolojik nedenleri ve sonuçları olsa da intihar ancak bireysel olarak incelendiğinde anlaşılabilir Her intihar bireyseldir, kendi içinde değerlendirilmelidir

İntihar nedenleri arasında depresyon ve şizofreni gibi ruhsal hastalıklar yüksek oranda görülmesine rağmen bu hastalarda intihar oranı sanıldığı kadar yüksek değildir Bu yüksek risk grubundaki hastalarında kendi içlerinde yüksek risk taşıyanları vardır

Psikiyatristler muayeneleri sırasında bunu değerlendirebilir ve yüksek risk taşıyan hastaları belirleyebilirRobert Litman’a göre intihar riski taşıyan kişilerde bu düşünceler zaman zaman yoğunlaşır Bazen kısa sürede bu düşünceler kaybolur bazen ise bir süre devam eder Ona göre bu düşünceleri taşıyan insanlar arasında da intihar oranı düşüktür Bu grup içinde yüz hasta var ise birkaç yıl içinde intihar edenlerin sayısı 3-4dür İntihar düşüncesi olan kişilerin bunu eyleme dökmesi için pek çok olumsuz koşul bir araya gelmelidir

Yine Litman’a göre umutsuzluk depresyondan daha fazla intihara neden olmaktadırYaş arttıkça intihar oranları da artmaktadır Erkeklerde en sık 45 yaşlarında, kadınlarda ise 55 yaşlarında intihar görülmektedir Kadınlar intihara daha fazla eğilim göstermektedir, buna karşın intihardan ölüm oranı erkeklerde daha fazladır Evli kişilerde intihar oranı boşanmış kişilere göre daha azdır
Çalışmak kişiyi intihardan koruyan önemli bir özelliktir İşsizlik sunucu kişilerin sosyoekonomik durumları bozulmakta, psikiyatrik sorunlar ortaya çıkmakta (özellikle anksiyete ve depresyon) ve stres veren durumlarla karşılaşma olasılığı artmaktadır Bu nedenle işsiz kalan kişilerde intihar etme olasılığı artmaktadır

3Psikolojik etkenler Kişisel yatkınlıkta intihar olasılığını artırmaktadır

4Biyolojik yatkınlık Beyindeki serotonin maddesindeki azalma intihar olasılığını artırmaktadır

5Ailesel yatkınlık Ailede intihar eden kan bağı olan bir yakının olması kişilerde intihar etme olasılığını artırmaktadır Bazı ailelerde yüksek intihar oranları dikkati çekmektedir

6 Fiziksel Hastalıklar Kanser, sara, kalp hastalığı, bunama, AİDS gibi önemli hastalığa yakalanan kişilerde intihar olasılığı normal topluma göre daha fazladır


1 Tedavi:Sonuç olarak, intihar önemli toplumsal bir sorundur ve önlenebilecek bir ölüm nedenidir, yeter ki zamanında fark edilebilsin İntiharların en sık nedeni depresyondur ve doğru tanı ve tedavi edilirse intihar riski azalır Bu açıdan depresyonun tedavi edilmesi çok önemlidir İntihar girişimi olan yaşlı hastalarla yapılan araştırmada bu hastaların %70’inin intihar girişiminde bulunmadan önce doktora başvurduğunu göstermektedir

Depresyon hastalarının büyük bir kısmı tedavi görmemekte ve ayakta kendi başlarına hastalığı atlatma çabasına girmektedir Kimi komşunun önerdiği ilacı almakta, kimisi eczaneden uyku ilacı alarak idare etmekte, kimisi ise hiç ilaç almadan hastalığı yaşamaktadır

Depresyon hastalarını doktora yönlendirme ve doktora ulaşmasını sağlamak ailenin, arkadaşların ve yakınların görevidirAynı şekilde intihar mesajları veren kişileri uzmanlara yöneltmek, yakınların yapabileceği en büyük yardımdır Bu yakını zor durumda bırakmak veya onun güvenine ihanet etmek olarak algılanmamalıdır Uzun vadede bu yardımınızdan dolayı bu kişiler size minnettar olacaktır İntihar riskini yok saymak, bunun konuşulmasını tabu olarak kabul etmek, intihar girişiminin gerçekleşmesine engel olmaz İntihar girişiminde bulunup hayatta kalan kişilerin de en kısa zamanda değerlendirme ve tedavi planı çizilmesi açısından uzmana yönlendirilmesinde fayda vardır


Alıntı Yaparak Cevapla

İntihar

Eski 06-27-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İntihar




İNTİHARIN SOSYOLOJİK NEDENLERİ



Buraya kadar bahsedilen nedenlerin intiharlar üzerinde, belli ölçüde de olsa, etkili olduğu bir gerçektir Fakat en önemli faktörün toplumsal faktörler olduğunu belirtmek gerekir Çünkü toplumsal yapı, fiziki çevresini olduğu kadar, insanını da denetim altına alabilmektedir
“İntihar etmek belki insan doğasına aykırıdır; ama elverişsiz toplumsal koşullar da insana karşıdır Bu elverişsiz koşullara karşı verilen savaşta ise herkesin aynı direnci göstermesi her zaman için olası değildir
Sosyologlar, toplumun bireyleri üzerindeki kontrolünün başarısız olması sonucu intiharların ortaya çıktığını savunurlar Sosyolojik teorilerin çok büyük bir çoğunluğu Durkheim’in teorisinden etkilenmiştir Durkheim, intiharın nedenlerin araştıran bir çalışma yapmıştır, ki bu çalışma sosyal bilimlerde istatistik yöntemlerin kullanıldığı ilk çalışmadır
İstatistikler belirli bir toplumda beş on yıllık intiharların yıllık toplamının hemen hemen aynı kaldığını göstermektedir Bu nedenle intiharın nedenlerinin bireyden çok toplumda aranması gerekir
Durkheim, intiharın toplumsal nedenlerini ele almadan önce, toplumsal olmayan nedenleri üzerinde durur ve bunların intiharla olan ilişkilerini belirlemeye çalışır Psikolo-organik ve fizik çevre gibi toplumsal olmayan nedenlerle intihar oranlarını istatistiksel olarak karşılaştırır
Ona göre, akıl hastalığı, sarhoşluk ve ırk gibi psiko-organik özelliklerle intihar arasında zorunlu bir ilişki yoktur Akıl hastalığı oranı kadınlarda daha yüksektir, oysa intihar oranı erkeklerde yüksektir Yine, yahudilerde delilik oranı yüksek olduğu halde, intihar oranı düşüktür Almanya’nın bazı bölgelerinde, diğerlerine oranla alkol tüketimi fazla olmasına rağmen, buralarda intihar oranının az olması ve Germen ırkına bağlı toplumların herbirinde intihar oranlarının farklı olması sarhoşluk ve ırk gibi değişkenlerle intihar arasında bir ilişki olmadığını gösterir
İklim ve kosmik etmenlerle intihar arasında zorunlu bir ilişkinin olmadığını da, belirli bir toplumda çağdan çağa intihar oranının değişmesini göstererek belitir Bazı mevsimlerde intihar oranının artması ya da gündüzleri intihar oranının geceye göre daha fazla olması, o zamanlarda toplumsal hayatın daha yoğun bir biçimalmasındandır
Durkheim, toplumsal olmayan etmenlerle intihar arsında zorunlu bir ilişki olmadığını belirtmekle beraber, bu etmenlerin dolaylı etkilerini de yadsımamaktadır
Durkheim toplumsal nedenleri dikkate alarak, intihar olaylarını bir sınıflamaya tabi tutar ve toplumsal nedenlere göre intiharları üçe ayırır:


1) Bencil (Egoistic) İntiharlar:
Dinlere göre Milyon Nüfusta İntihar
Protestan toplumlar 190
Protestan ve Katoliklerin karışık olduğu toplumlar 96
Katolik toplumlar 58

Durkheim buna neden olarak Protestanlığın Katolikliğe göre daha özgür ve hoşgörülü olmasını gösterir
Bireyi topluma bağlayan sadece din zümresi değildir Durkheim, ailenin, politik zümrenin de aynı işi gördüklerini söyleyerek, bütün toplumlarda bekârların intihar oranının svlilere göre daha yüksek; evlilerde de çocuksuz olanların çocuklu ailelere göre daha fazla olduğunu ileri sürerek, bu savanı istatistiklerle kanıtlamıştır
Politik zümre de insanı korur Politik kargaşalıkların ve büyük toplumssal bunalımların intihar oranını düşürdüğünü belirtir Bu dönemlerde toplumsal hayat yoğunlaşır, bireyin ruhunu sımsıkı sarar, birey kendini yalnız hissetmez Bu nedenle de bencil intiharlar azalır



2) Elcil (Altruistic) İntiharlar: Birey sadece toplumdan koptuğu, kendini yalnız hissettiği zaman değil, topluma çok bağlı olduğu zaman da intihar eder Durkheim buna örnek olarak, Hindistan’da eşi ölen kadınların, eşlerinin cenazesinde kendilerini yakmalarını (suttee) gösterir
Bu intihar türünde kendini öldüren kişi, toplumsal bir ödevi yerine getirmek amcıyla bu eylemi gerçekleştirir Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen kimse onursuzlukla suçlanır, çoğu zaman da dinsel cezalara çarptırılır Kısaca, bu gibi kişilerin üzerine toplum bütün ağırlığı ile çökmekte, baskı yapmakta, onu intihara sürüklemeye çalışmaktadır
Elcil intiharlarda kişi için, hayatı anlamını yitirmemiş, hayatından daha üstün gördüğü bir amaç için hayatını feda etmiştir; bu eyleminin mükafatını göreceğini umar

Günümüz toplumlarında bireysel kişilik, kollektif kişilikten iyice sıyrıldığı için bu türden intiharların yaygın olmadığını, ama seyrek de olsa, kendisine verilen herhangi bir buyruğu yerine getirmediği için, onurunu korumak amacıyla, utançtan kurtulmak için kendini öldürenlere rastlanır
Bugün elcil intiharların hâlâ sürüp gittiği özel bir toplumsal çevre vardır, o da ordudur Durkheim’a göre; ordudaki intihar ilkel toplumlardaki intiharın bir artakalımıdır Çünkü askerlik ahlakı bazı yönleriyle ilkel ahlakın bir artakalımıdır
Bazı Ülkelerde Aynı Yaştaki Sivillerde ve Orduda İntihar Oranı (milyonda)




Yukarıdaki tablo Durkheim’ın hipotezini doğrular niteliktedir Durkheim, günümüze yaklaştıkça ordudaki intiharların azaldığını yine istatistiklere dayanarak belirtir Bunun nedenini ise Durkheim, ordudaki askerlik ruhunun gevşemesine bağlamaktadır

3) Anomik (Anomic) İntiharlar: Bu tür intiharlar, bir takım toplumsal bunalımlar sonucu, toplumun yapısında meydana gelen değişiklerle bireyin yaşam biçiminin, değerlerinin alt-üst olması sonucu gerçekleşen intiharlardır
Bazı görüşlerin tersine Durkheim sefaletin tek başına intiharlara neden olmadığını belirtir Çünkü, yoksulluk düşük intihar oranları ile birlikte bulunmuştur
Ekonomik krizlerin intihara neden olduğunu belirten Durkheim, bunun nedeninin zenginlik ya da fakirlik değil; toplumsal yapıdaki değişiklik olduğunu belirtir Meydana gelen bu değişiklik toplum için yararlı ya da zararlı olsun, bunun hiçbir önemi yoktur Önemli olan toplumda meydana gelen değişikliğin bireyin yaşam koşullarını alt-üst etmiş olmasıdır İşte, intiharın nedeni bu anomi (kargaşalık) halidir
İntiharı arttıran kargaşalık halleri, sadece ekonomik bunalım, düzensizlik değil; aynı zamanda aile yaşamında meydana gelen kargaşalıklar da bu oranı arttırmaktadır Çeşitli aile bunalımları arasında en önemlilerinden ikisi, keşkusuz, dullukla, boşanma ya da mehkeme kararıyla ayrı yaşamadır Gerçekten karı-kocadan biri ölünce aile düzeni alt-üst olur, geriye kalan karı ya da koca bu yeni duruma kendini uyduramaz, bu yüzden de bu gibilerde kendi kendini öldürme eğilimi kolaylaşır Dul erkek ya da kadınlarda intihar oranı, evlilerdeki intihar oranınından çok yüksektir Hemen hemen her toplumda boşanmışlarda intihar oranı, değil evlilerden, dullardan, bekârlardan bile daha fazladır
Boşanma ve İntihar Bakımından Bazı Avrupa Toplumlarının Karşılaştırılması




Boşanmaların yasak olmadığı, çok olduğu toplumlarda kadınların intihar oranı erkeklerden azdır Boşanmanın yasak ya da az olduğu toplumlarda aksine kadınların oranı daha fazladır

Durkheim’a göre bunun nedenini evlilik hayatında, boşanma yasağının erkeğin lehine, kadının da aleyhine işlemesinde aramak gerekir Çünkü boşanma yasağı erkeği pek etkilemez Oysa kadını toplumsal kurallar evlilik bağına sıkı sıkıya bağlar Evlilik dayanılmaz hale gelince evli kadınlar bu gibi toplumlarda intihara erkek evlilerden daha yatkındırlar
Durkheim, çağdaş toplumların en belirgin bir özelliği olarak nitelediği anomik intihar tipine özel bir ilgi göstermektedir Anomik hâl ve buna bağlı olarak artan intiharlar, bireyin toplum arasındaki bağların zayıflaması ve toplumsal çözülmenin giderek gelişmesi, yeni çağdaş toplumun evrensel bunalımıdır

Yakın bir geçmiş içinde, intiharların ülkelere göre üç-dört katlık artış gösterdiğini görüyoruz Durkheim’a göre anomi; ekonomi dünyasında işveren-ücretli ilişkileri düzeyinde ve nihayet birbirleriyle bütünleşemeyen ayrıntılı çalışmalar yığınına bölünmüş bilimlerin aşırı parçalanması ve uzmanlaşması sonucu bilgi alanında görülmektedir
Kısaca özetlersek, Durkheim'a göre intihar, nedenleri yadsınamayacak kadar toplumsal olan bir olgudur Bu olgunun nedenlerini belirleyen güçler, belirli bir toplumda oluşan ve intihar dürtüsü yaratan akımlardır İntiharların gerçek nedenleri olan bu toplumsal güçler bir toplumdan diğerine, bir dinden diğerine değişiklik gösterebilir Ama önemli olan bireyden değil, grup veya toplumdan kaynaklanmış olmalarıdır İlk bakışta bireysel yapının bir sonucu gibi görünen intihar, gerçekte toplumsal yapının bir sonucudur Belirli bir toplumun herhangi bir dönemindeki intihar sayısını, o toplumun, o dönemdeki ahlâk yapısı belirler Her toplumun morfolojik ve sosyal yapısına göre, intihara kollektif eğilimi vardır Bu durum belirli bir oranı geçmemek koşuluyla normaldir Fakat Durkheim, bu oranın ne olduğunu belirtmemiştir

Durkheim sonrasında, sosyoloji alanında intihar konusu ile ilgili teorileri başlıca iki gruba ayırmak mümkündür: Sosyal Etkileşim Teorileri ve Sosyal Bütünleşme Teorileri

Sosyal Etkileşim yaklaşımını da kendi içinde iki alt guruba ayırmak mümkündür Sembolik Etkileşme ve Saha Teorileri olarak ayırabileceğimiz bu görüşler aslında birbirlerinden çok farklı değildir
Sembolik Etkileşim Teorilerine göre, birey için başkalarının onun hakkında ne düşündükleri önemlidir Gurur, pişmanlık, utanç gibi duygular ağır basar Kişi sosyal çevresi tarafından devamlı olarak kontrol altındadır Eğer davranışları çevresindekiler tarafından olumlu olarak kabul ediliyorsa, kişi takdir edilir ve destek görür Aksi durumda, kişinin davranışları olumsuz olarak nitelendiriliyorsa, çevresi tarafından reddedilir ve kabul görmez Bu durum kişiyi intihara sürükleyebilir
Saha Teorisi ise kişinin intihar etme eğilimine, çevreden gelen sosyal cevap etki etmektedir; kişinin davranışının yönünü belirlemektedir görüşünü savunur Birey için önemli olan, çevresi tarafından yardım görmektedir, eğer içinde bulunduğu durumdan kurtulması için çevresi gerekli desteği sağlamazsa, birey intihar edebilir

Davranışı belirleyici kuvvetlerin alanı kişinin dışında yeralan sosyal çevre olduğu kadar, bireyin isteklerinden, dürtülerinden oluşan iç faktörler de burada önemlidir Bu teoriyi geliştiren Kobler ve Stotland’a göre, kişinin amacı aslında ölmek değil, yardım istemektir Çevredekiler umutsuzluğu kuvvetlendirir yönde davranırlarsa intihar ihtimali artar

Sosyal Bütünleşme Teorileri birbirlerinden çok farklı görüşlerden oluşur Sosyologlar, sosyal bütünleşmenin anlamı üzerinde hemfikir değildir Bu tür teoriler daha çok, Durkheim’ın teorisinin eleştirilmesi ve geliştirilmesi yönünde ortaya konulmuştur

Douglas, intihar analizinde Durkheim’ı reddeder Ona göre istatistiksel verilerle bir sosyolojik teori kurulamaz Bir intihar hareketi, o kişi için canını, ruhunu bir başka dünyaya yollamaktır veya sadece cezalandırılmış olmak istemektir

Johnson, Durkheim’ın yönteminin modernizm öncesi olduğunu ve dökümantasyon olarak zayıf olduğunu ileri sürer Ona göre Durkheim’ın dört tip intiharı aslında tek bir tip intihardır Johnson, çalışmalarını egoistik ve anomik intiharların aynı olduğunu ispatlamak için yapmıştır
Powell, Durkheim’daki anomi kavramını yeniden formüle etmeye çalışmıştır Teorisinde bireyin ya toplum tarafından dışlanmış, ya toplum tarafından sarılmış, ya da toplum tarafından bütünleştirilmiş olduğunu söyler İlk ikisinde intihar daha yaygındır Kişinin hedefleri, onun adına toplum tarafından belirlenmiştir Eğer kişi önceden belirlenen bu hedefleri kabul etmezse anomi ortaya çıkar

Powell, verdiği örneklerde sadece mesleki statüyle intihar ilişkisi üzerinde durur Diğer değişkenler için uygun örnekler gösteremez; bu da teorisinin eksikliğini gösterir
Ginsberg anomiyi sosyal bir olay olmaktan çok, psikolojik bir olay olarak ele almıştır Anomi, umut seviyesi olarak, bir kişinin hedef ve niyetlerini ne kadar çok arzuladığının ölçüsüdür; bireyin umutsuzluk ve başarısızlığından kaynaklanır Yani, kişinin bugünkü başarısının derecesi gelecekteki umut seviyesinin de ölçüsüdür, başarısız ise umut seviyesi düşer

Gibbs ve martin’e göre bir toplum intihar oranı o toplumdaki birleşme derecesiyle ters orantılı olarak değişir Bir grupta birleşme statüsü ne kadar yüksekse intihar oranı o kadar azdır Gibbs ve Martin de, anomik ve egoistik intiharlar arasında fazla bir fark olmadığı görüşündedirler
Durkheim sonrasındaki kısaca bahsedilen bu görüşler yapılan bir çok araştırma sonuçlarından elde edilen verilerin ışığında oluşturulmuştur Bazı toplumsal olgularla intiharlar arasındaki ilişkinin gösterilmesi, bu tür teorilerin önemini vurgulamak açısından gereklidir

Çeşitli toplumların gelenekleri, diğerleri, dinleri, yaşayış biçimleri bu toplumların intihar oranlarında kendi etkilerini göstermektedir Bireysel rekabetin yoğunluk kazandığı çağdaş toplumlarda, birey-toplum ilişkisindeki kopukluk intihar oranların fazla olmasında kendini gösterir Benzer şekilde, toplumun bireyi sıkı sıkıya kontrol ettiği geleneksel toplumlarda da intiharlar oldukça sık görülür Toplumların intihara karşı gösterdikleri tepkinin yönü de bu oranları etkilemektedir Özellikle intiharın onurlu bir davranış olarak kabul edildiği Japonya gibi gelenekçi toplumlarda, intiharların sıkça görülmesi bunu destekler niteliktedir
Çağdaş toplumlarda şehirlerde intiharların daha sık görülmesinin aksine, geleneksel toplumlarda da kırsal bölgelerde oransal bir fazlalık göze çarpar Bı ise, sosyal ve kültürel yapıdaki bütünleşmenin sağlıksız bir görünüm arzettiği iki zıt uçta, toplumsal güçlerin intiharlar üzerindeki artırıcı etkisini göstermektedir

Geri kalmış ve sanayileşmekte olan ülkelerle kıyaslandığında, sanayileşmiş toplumlarda intihar oranları çok yüksektir Temel ilkesi bireycilik ve bireysel özgürlük olan çağdaş toplumlarda herkes kendini diğerlerinden farklı görmekte ve aralarında kıyasıya bir mücadele başlamaktadır Bu bireycilik anlayışı, toplumdaki ortak değerlerin çözülmesine neden olmaktadır Sanayileşmenin etkisiyle hızlanan dikey ve yatay hareketlilik, bireylerde daha iyi statüye, yaşam olanaklarına sahip olma isteğini artırıyor Bireyler arasında kıyasıya bir yarış başlıyor; tabii bu yarışta bazıları çok gerilerde kalıyor

Diğerleriyle yarışan birey, aynı zamanda makinelerle, gürültülerle, saniyelerle ritmik bir yarış içindedir Bu koşullar içinde makinenin bir parçası durumuna gelen birey devamlı bir yorgunluk hissetmekte ve bunalıma dahi düşebilmektedir Makineler dünyasında kendini yapayalnız hisseden bir birey için ölüm, sonsuz bir dinlenme, huzur ve kendi benliğine dönme anlamına gelebilmektedir
Son zamanlarda yapılan araştırma sonuçlarında görülen bir ortak nokta da, kırsal kesimdeki intihar oranlarının şehirlerdeki oranlara yaklaşmakta olduğudur Günümüzde kırsal kesimde de değerler değişmekte, bireyci anlayış hakim olmaya başlamaktadır

Kırdan kente göç edenlerde, kültürel ortam değiştiği için, sonu intiharlara kadar varan çeşitli uyum sorunları görülmektedir Gerçekten de herkesin birbirini tanıdığı, yüz yüze ilişkilerin hakim olduğu, yaşamı geleneklerin şekillendirdiği, aynı duygu ve inanç birliği bulunan, doğa ile kucak kucağa bir ortamdan gelip; ilişkilerin resmi, komşuların birbirini tanımadığı, bireyciliğin hakim olduğu, yaşamı resmi kanun ve kuralların şekillendirdiği bambaşka bir ortama girmek insanları intihara bile sürükleyebilmektedir
Benzer şekilde, çeşitli sebeplerle başka ülkelerde kalanlarda da, ülkelerine döndüklerinde çeşitli uyum sorunlarıyla karşılaşılmaktadır Bu tür bir kültür çatışması içinde bulunan bireylerde çeşitli sorunlar olabilmekte ve intihar olayları olabilmektedir
Bazı araştırmaların gösterdiği gibi, bir ülkeden diğerine göç edenlerin intihar oranı kendi ülkelerindekinden ve göç ettikleri ülkelerinkinden çok daha yüksektir

Aşırı şehirleşme, sanayileşme ve göç gibi faktörler intiharların artmasına neden olabilmektedir Fakat kültürel farkların azaldığı, yokolmaya başladığı durumlarda da sorun daha farklı boyutlar kazanabilmektedir
Sosyal yaşamın yoğunlaştığı, toplum ruhunun bireyleri sardığı savaş yıllarında özellikle erkeklerde intihar oranları azalmaktadır Ortak bir mücadele, duygu birliği bireyleri kaynaştırmakta ve bireysel sorunları arka plana itmektedir Bu durum, psikologların iddia ettiği gibi saldırganlığın dışa yönelmesinden daha çok, toplumsal bütünleşmenin bir sonucu olsa gerektir

Soruna saldırganlık açısından baksak dahi, toplumsal etkenlerin önemi ortaya çıkmaktadır Psikolojik ve sosyolojik bir çok araştırma cinayet ve intihar arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmaya çalışmıştır Bunların bir kısmı katillerin neden intihar ettiğini araştırırken, diğerleri kişilerin saldırganlıklarını ifade etmek için intihar ya da adam öldürme arasındaki tercihlerini incelemişlerdir

Bu tür bir araştırma yapan Wolfgang’a göre, cinayetten sonra kızgınlığa yolaçan düşünce geçmezse, katil enerjisini kendine boşaltır ve intihar eder Fakat Wolfgang kalan enerjinin neden başkası üstüne boşaltılmadığını izah edemez

İngiltere’de araştırma yapan West’e göre intihar eden ve etmiyen katiller arasında farklılıklar vardır İntihar eden katiller daha çok eşlerini ve çocuklarını öldürmektedir ve gerçek cinayet işlerken, gerekse intihar ederken vahşi olmayan metodları kullanmaktadırlar Kadınlarda cinayetten sonra intihar etme daha fazladır

Henry ve Short’a göre intihar ve cinayet aynı kaynaktan gelmektedir Özgürlüğü daha çok olan bir topluluğun üyelerinin, daha az olan topluluğun üyelerine göre intihara daha yatkın olduğunu belirtirler Henry ve Short’un bulgularına göre; statü hiyerarşisindeki pozisyonla intihar pozitif, adam öldürme ise negatif yönde değişir; davranış üzerindeki dış baskının gücüyle intihar negatif, adam öldürme pozitif yönde değişir

Birçok araştırmanın belirttiğine göre, bir toplumda intihar ve cinayet oranları ters yönde değişir Dinin etkin bir baskı kurumu olduğunu dikkate alırsak şu örnek oldukça ilgi çekicidir: Almanya ve Fransa’da Protestan kentlerinde saldırı oranı düşük, intihar oranı yüksektir; aksine Katolik kentlerde ise saldırı oranı yüksek, intihar oranı düşüktür Yani, bireyin saldıganlık objesini seçmesinde bile toplumsal güçler belirleyici bir rol oynayabilmektedir



Alıntı Yaparak Cevapla

İntihar

Eski 06-27-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İntihar




İntihar (İntihar olaylarında ön teşhis kriterlerinin araştırılması)


Hemen hemen tüm toplumlar yakın zamana dek intihar olayına değişik bir açıdan bakmışlar, onu incelemek ve anlamak istememişlerdir Pek çok milletin kanunlarında ve dinlerinde intihar edenlere karşı cezalar düzenlendiği hemen hepsinin de bu olayı yasakladığı bilinmektedir

20 yüzyılda Freud'la başlayan psikanalitik görüş ilk defa intihara bilimsel yönden yaklaşmaya gayret etmiş, " Self Hostilitiy - Self Destruction " görüşleri tutmamıştır

Son yıllarda psikiyatride büyük gelişme gösteren bir kol olan, Sosyal Psikiyatri konuyu daha anlamlı ele almış ve sosyokültürel faktörlerin büyük önemini ortaya koymayı başarmıştır

Freud'un "death-instinct" ve "meninger" in öldürme arzuları ile sarılmış olma gibi pek yeterli olmayan açıklamalarından sonra, Schnidman ve Fareberown, psikososyal bir görüşle intiharın nedenini incelenmesi ve saptayabildikleri sebepleri görüyoruz

İntiharı daha iyi bir şarta geçiş ve onur kazandırıcı bir açıdan görenler, Japonların Harakiri'si, bazı din ve mezheplerde görülen üstün derecelere ulaşma isteği, bitik, yaşlı, hastalıklı veya şiddetli ağrısı olanların bir kurtuluş olarak intiharı seçmesi

Psikozda şiddetli sıkıntı halüsinasyon (Hayal görme) ve illüzyona (Olmayan sesi işitme, yanılsama) bağlı olabilir
Ölümleri sonucu yasa ve üzüntüye düşürecekleri kimselerin sevgisini kazanıp bu insanları sürekli bir üzüntü ve pişmanlık içinde bırakmak düşüncesi ile

Yalnızlık, arkadaşsız kalma, birlikte yaşama mecburiyeti, mal ve para kaybı, sevilenlerden ayrılık ve uzaklık veya onları kaybetme, Homoseksüellik, umutsuzluk, idama mahkum olma, kumarda herşeyini kaybetme, iflas, yabancı bir çevreye uyum sağlayamama

Son yıllarda alkol ve uyuşturucu maddeler ve sinir sistemi uyarıcılarının çok yüksek sayıda kullanılması ile intihar olayları büyük ölçüde artmıştır

Amerika ve Avrupa'da yakın zaman içerisinde ölümcül hastalığı olan, yoğun biçimde acı çeken insanlara kendini öldürme hakkı (Ötanazi) verilip verilmemesiyle ilgili tartışmalar başlamıştır


TANIMI


Ölümle sonuçlanan, kendini yok etme eylemi " intihar" olarak tanımlanır Eylem ölümle sonuçlanmamışsa " intihar girişimi" adını alır

İntiharla ruhsal hastalıklar arasında önemli oranda bir ilişki vardır İntihar eden kişilerin %85'inde ruhsal bir hastalık saptanmıştır Depresyonda olanlardan % 40, psikolojik hasta olanlarda % 2, alkol kullananlarda % 20 oranında olduğu saptanmıştır

İntihar ve depresyon arasında yüksek bir ilişki vardır Depresyondaki temel çatışmalardan ve üzüntü, bitkinlik, isteksizlik, boşluk gibi duyguların bozuklukları, intihar öncesi kişilerde görülmeye başlar Korku, kaygı, öfke, kızgınlık gibi duygulara suçluluk duygusu veya cezalandırma isteği de yerleşebilir Depresyonda kişinin çevresinden ayrılarak yabancılaşmamasına karşı, intihar olaylarında hastada çevreye ve kendine ilgisizlik, geriye çekilme, kendini yetersiz ve değersiz hissetme duyguları şiddetlenir Yardım istemez çünkü yardım almayı haketmediğini düşünür
Kişi kendini intihara götüren tüm bu duygulara ve düşüncelere karşı olumlu, çözüm getirici, acısını dindirebilecek ve yaşamını değiştirebilecek çözümler tasarlayamaz Kendinde olumsuz yaşam koşullarını ya da ilişkilerini değiştirecek gücü bulamaz Çaresiz hisseder Ölümü çözüm getirecek, huzur ve dinginlik sağlayacak bir çıkış yolu olarak algılar


Alıntı Yaparak Cevapla

İntihar

Eski 06-27-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İntihar




Kendini yakma

Kendini yakarak öldürmek, genelde bir hükümete ya da bir rejime tepki amaçlı yapılır Bu süreç birkaç dakikadan birkaç güne kadar uzayabilir, oldukça acı dolu bir yöntemdir Eğer birey kendini diğer insanların da bulunduğu bir ortamda yakarsa diğerleri ona yardım etmeye çalışırken kendilerini de yakabilir Boğulmaya, şoka ve yanıklara bağlı olarak ölüm gerçekleşebilir Bu intihar yönteminde başarısız olan kişi ömür boyunca yanıklarla yaşayabilir
Arabayla uçma/çarpma

Arabayı süren kişi hızla sert bir yere çarpar yahut yüksek bir uçurumdan atlar Arabayı başkası sürüyor da intihar etmeyi düşünen kişi ona müdahale ediyorsa yanındakini de öldürebilir Bazı durumlarda arabayı süren kişi bilerek içinde insan olan başka araca da çarpabilir Araba kazası ve intihar arasındaki farkı çözmek zor olduğundan yanlış sonuca göre kişi intihar etmemiş kaza yapmış da sayılabilir

Elektrik akımıyla ölmek

Kişinin kendine elektrik şoku vererek öldürmesidir Yeterli düzeyde voltaj deriyi aşacak ve iç organlara ulaşacaktır Bu intihar yönteminde genellikle su kullanılır, çünkü su iyi bir iletkendir kesin bir çözüm değildir(bkz: Fizik)

Atlamak


* Köprüden ya da yüksek bir binanın üstünden atlamak: Çarpmanın etkisiyle deri ve iç organlar parçalanır Eğer kişi alçak bir köprüden suya atlıyorsa boğularak ölme ihtimali daha fazladır Yüksek sayılan bir binanın tepesinden atlamak kesin bir çözüm olarak gözükür, fakat havada bulunan sürede insanın hissedeceği duygular acı verici olabilir

* Geminin arkasından atlamak: Açık denizlerde gezen gemilerin kıç tarafından atlanması da boğulmalara ve ani vücut sıcaklığını değiştireceğinden ölüme sebebiyet verebilir Aynı şekilde ön taraftan atlayanın geminin altına girme ihtimali de olduğundan ölmesi mümkündür

* Bir otomobilin, trenin arkasından ya da önüne atlamak: Hızla ilerleyen bir trenin veya otomobilin önüne ani biçimde atlayan kişiler çarpmanın etkisiyle hayatını kaybedilir Aynı şekilde hızla ilerleyen bir trenden atlayan kişiler de yere çarpmanın etkisiyle ölme ihtimalleri vardır, fakat genellikle sakat kalmazlar

Asmak

Boyun kırılması veya boğularak ölümle sonuçlanır Boyun kırığında omuriliğin kesilmesi yüzünden ani ölüm gerçekleşme olasılığı çok yüksektir Omurilik kesilmese bile kişinin kurtarılması çok zordur, kişinin kurtulması durumunda bile sinirlerin zarar görmesi sebebiyle ömür boyu felç riski çok yüksektir

Enjeksiyon

Uyuşturucu gibi zararlı maddelerin vücuda aşırı dozda iğneyle enjekte edilmesi de çoğu zaman kalp krizine bağlı olarak ölüme yol açar Kullanılan maddenin kalitesine ve enjekte edilen yere göre bu süre uzayabilir ya da kısalabilir

Aşırı dozda ilaç almak

Uyku haplarının, antidepresanların veya ağrı kesicilerin de fazla oranda alınması insanı öldürebilir Zamanında müdahale edilirse mide yıkama gibi çeşitli yöntemlerle insan kurtarılabilir fakat iç organlarda kalıcı hasar oluşabilir
Zehirlemek

Zehir kullanarak insan kendini öldürebilir Yüksek dozda ilaç alımına bağlı ölümle benzerlik gösterir, zehrin etkisi kalitesine ve kullanılacağı kişiye göre değişir Tarihte liderleri öldürmek için ajanların çok sık kullandığı bu yöntem aynı zamanda iyi bir suikast silahıdır Tarihte Yıldırım Bayezid`in esir düşünce parmağındaki yüzükte bulunan zehiri içerek intihar ettiği düşünülür[kaynak belirtilmeli]

Silahla vurmak

Bu yöntem insanın bir silahla kendini vurmasıyla gerçekleşir Silah elde etmenin kolay olduğu ülkelerde daha yaygın bir intihar çeşitidir Fakat bu yöntemin artması illa ki silahın yaygınlaştığı anlamına gelmemektedir, insanlar bu yöntemi seçmeye eskisine oranla daha fazla eğilim göstermiş olabilirler Polis ve asker gibi ellerinin altında sürekli silah bulunan meslek gruplarında da bu intihar şekli yaygındır

Bu yöntemin kesinliği silahın nereye nişan alındığına bağlıdır, eğer alna veya ağızdan beyne doğru nişan alınırsa ölümden kurtulmak olanaksız gibidir (Kurt Cobain,Ernest Hemingway) Kalbe nişan alınması da bir yöntemdir fakat kalbi tam olarak tutturmak sanıldığından zordur Kurşunun mideye sıkılması ise nispeten yavaş bir ölüm gerçekleştirir Kalbe ve beyne verilen zarar daha ölümcüldür

Bu yöntem daha çok erkekler tarafından tercih edilmekte olup beyne nişan alınma oranı fazladır Boğazdan da vurulduğunda kesin dönüşümü olmayan bir yöntemdir hilal

Seppuku

Harakiri olarak da bilinir Ortaçağ Japonya'sına ait bir ritüel intihar yöntemidir Bazı durumlarda modern çağda da görülebilir Batı ülkelerinde de karnın deşilmesi Seppukuyu andırsa da Seppuku çok daha komplike bir intihar yöntemidir Seremonik elbiseler giyilir ve kişinin önündeki özel bezlere sarılı bir kılıç yerleştirilir Seppukuyu yapacak kişi (genellikle bir savaşçıdır) kısa bir ölüm şiiri yazar Kısa kılıcını (vakizaşi), fan'ı veya tanto (bıçak) alır ve karnına sokar ve soldan sağa doğru keser daha sonra ikinci bir hareket olarak kılıcı yukarı çeker

Boğazını kesmek

İnsanın kendi boğazını kesmesi de başka bir intihar yoludur Bu yöntemde kısa sürede güçlü kan kaybına bağlı olarak insan ölür Japonya`da asil kadınların kullandığı yaygın bir intihar çeşitidir Güçlü kesilirse kısa sürede öldürdüğünden kurtarılmak çok zordur ve yüksek oranda kesin sonuç verir
Bileğini kesmek

Atar damarlarından birini kesene kadar bileğini kesmek de başka bir intihar çeşididir Kan kaybına bağlı olarak ölüm gerçekleşir Çabuk ve kesin bir sonuç vermediğinden, kurtarılma ihtimali fazla olduğundan dolayı gerçekten intihar etmek istemeyen kişilerin kullandığı yöntemlerden biri olarak kabul edilirAma en çok tercih edilen intihar yöntemidir

Kesiş sertliğine ve derinliğine bağlı olarak süresi uzayabilir Kilo, vücuttaki kan oranına da bağlı olarak saatleri alabilir Ölmeden kurtarılırsa kan nakli yapılır fakat tendonlar kesildiyse kişi elini kontrol etme kabiliyetini yitirebilir

Yüksek dozda alkol almak

Ergin bir insanın kanındaki alkol oranı eğer %0,3'e çıkarsa bu kişi ilk önce komaya girer daha sonra tedavi imkanı bulamazsa ölür



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.