Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
efsaneler, hatay or hatay, or hatay, tarihi

HATAY/Hatay Efsaneler /Hatay 'ın Tarihi

Eski 06-26-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

HATAY/Hatay Efsaneler /Hatay 'ın Tarihi



HATAY Efsaneleri

Efsaneler

Her Adımı Tarih
ANTAKYA
Hatay, adım başı tarihtir Antakya bu tarihin önsözü, başlangıcı sayılır Ne zaman kurulmuş Antakya şehri Tarih kitapları, efsanelerle dolu bu şehrin kuruluşunu şöyle anlatır:
Makendonya kralı Büyük İskender'in ölümünden sonra, O'nun şöhretli generallerinden Antiokos oğlu Selefkos, bir devlet kurmak üzere, bugünkü Hatay iline gelmiş, devletin başkenti için münasip bir yer aramaya başlamıştı Her taraf güzeldi, bir türlü karar veremeyince İlahların ilahı Zeus'e dua ederek, bir mucizeyle şehrin yerini seçmesini dilemişti Tam kurbanını kesip, mabede bıraktığı sırada, gökyüzünden bir kartal ağmış, kurbanın bir parçasını kaparak, deniz kenarına bırakmıştı Kartal tekrar gelmiş, bu sefer de kurbanın geri kalan büyük parçasını pençelerine takmış, havalanarak onu da Silpios dağının eteklerine, Orante yani bugünkü "Asi" nehrinin sol kıyısına götürmüştü Selefkos, kartalın ilahı Zeus tarafından gönderildiğine hükmederek, önce deniz kenarında bir liman, sonra da asi nehrinin sol kıyısına başkentini yapmaya karar vermiş ve kısa zamanda şehrin inşaatını tamamlatmıştı Milattan önce 300 yılının 22 mayısında şehir törenle halka açılmıştı Selefkos bu yeni şehre, babasının adına izafeten Antiohia demiş, bu ad zamanla Antakya olmuştu
Antakya şehri, zamanla büyümüş, gelişmiş, Romalılar devrinde, Güney'in en zengin şehirleri arasında yer almış, Bizanslıların önemli bir dini merkezi olarak tanınmıştı Daha sonra, sırasıyla Abbasilerin, Selçukluların, Haçlıların, son olarak da Osmanlıların eline geçen şehir, her devirde, bir destanla süslenmiş, her yapılan eser, bir efsaneyi de peşinden sürüklemiş, her yapılan eser, bir efsaneyi de peşinden sürüklemişti Örneğin, Antakya'daki Habib Neccar Camii, Antakya'nın ilk olarak İslam orduları tarafından fethinin efsaneleri ile yüklüdür Şöyle ki:

Bir efsane daha:
Peygamberin sevgili halifesi Hz Ömer, Diyar-ı Rûm denilen ve o zaman hıristiyanların elinde bulunan Anadolu'yu fethetmek, İslamlaştırmak için kol kol ordular salar Bu ordulardan biri Ebu Übeyde bir Cerrah'ın kumandasında, Antakya üzerine yürür Düşman güçlü, arazi, sarp İslam orduları, cih'd heyecanı ve şahadet aşkıyla düşmanı izlemekte, kaleler zaptetmektedir Ebu Übeyde'nin, Habib Neccar adında yiğit bir bayraktarı vardır Savaşın en kızgın, en çetin anlarında, Habib Neccar, bir elinde sancağı şerif, diğer elinde kılıcıyla ön saflarda kıyasıya vuruşur Kumandan ne zaman : "Yetiş ya Habib" derse, canını dişine takar, düşman saflarını yararak öne geçer, askere şevk ve heyecan verir İşte böyle bir gün, Antakya yakınlarındaki Nur dağları üzerinde savaşılmaktadır Düşman bir tepeyi tutmuş, bırakmaz da bırakmaz Ebu Übeyde çaresiz kalır, son ümit bayraktarındadır Savaşın kızgın bir anında, yine: "Yetiş ya Habib!" diye haykırır Habib : "yallah!" diyerek tepeyi bir anda tırmanır, düşman saflarını yararak sancağı en yüksek zirveye diker Diker ama , üzerine çullanan düşman askerleri bir kılıç darbesiyle başını gövdesinden ayırıverirler Bu sırada galeyana gelen İslam ordusu tepeye yıldırım gibi iner Habib Neccar'ın başsız gövdesiyle karşılaşırlar Geri çekilen düşman, Habib'in başını bir sırığa saplayarak götürür, ibret olsun diye Antakya kalesinin en yüksek burcuna dikerler
İslam orduları, birkaç gün sonra, Antakya'yı da kuşatırlar Savaşın kızıştığı bir sırada kale burcundaki Habib'in kesik başından sesler gelmeye başlar:
- Kardeşlerim, yiğitlerim, ben buradayım Sağdan hücum edin, sola koşun
Kesik baştan gelen sesleri işiten İslamlar heyecanla ileri atılırlar, düşman askerleriyse paniğe kapılır Kale birkaç saat içinde zaptedilir, halkı, vergiye bağlanır
Kumandan Ebu Übeyde, şehit Habib'inin kesik başını defneder, üzerine türbe, yanına da cami yaptırır Gövdesi Nurdağlarında ayrı bir mezara konur
İşte Antakya'da, bugün herkesin bildiği Habib Neccar Camiinin efsaneleşmiş destanı
Camiinin bitişiğindeki Habib Neccar'ın yer altı mezarı bugün ziyaret edilir, okunan Fatiha'lardan sonra bu kahramanlık destanı hafızalarda bir kere daha tazelenir

Eyliya Çelebi'nin diliyle : Bizim tok sözlü, tatlı dilli seyyahımız Evliya Çelebi, iki yüz kırk yıl önce Antakya'ya geldiği zaman Habib Neccar Türbesini de ziyaret etmiş, ona ait çeşitli efsaneler eserinde toplamıştır Evliya Çelebi'ye göre, Habib Neccar, İsa Peygamber zamanında yaşamış ve Ona iman etmiş İsa gibi mucizeler göstermiş, daha sonra da, puta tapanlar tarafından başı kesilerek öldürülmüştür Evliya Çelebi'nin bir ifadesine göre de Antakya Kal'ası, İstanbul Kal'asından sonra en büyük kal'alardan biridir Seyahatnamesinde bunu şöyle anlatır:
"Antakya Kal'ası duvarlarının ve burçlarının yüksekliği başka bir yerde görmedim Doğu yönündeki dağlar üzerine oturan duvarları 80 arşın yüksekliğindedir Asi nehri kıyılarındaki duvarlar ise yalınkat, 20 arşındır Kal'anın yapıldığı taşların her biri birer fil gövdesi kadardır Büyük usta Ferhat, taşları baltasıyla birbirine öyle yanaştırmış ki, tek bir kaya sanırsınız"
Antakya'nın çevresi de tarihî kalıntılarla doludur Bunlardan biri de İskenderun- Payas demiryolu üzerinde Eski İskenderun Şehrinin giriş kapısı kalıntılarından olan bir sütûna "Yunus direği" derler Söylentilere göre, kavminin zulmünden bir deniz kenarına kaçan ve bir balık tarafından yutulan Yunus Peygamberi, balık burada kusmuş Yunus Peygamber de bu sütunun üzerinde halka seslenmiş, onları Tanrı yoluna çağırmış
Bir zamanlar deniz kızlarının karaya vurduğu ve bir şehir kurdukları söylenen Arsuz harabeleri, ayrıca güneyindeki sütûnlu limanlar, adım başı efsane doludur
Tarihte çeşitli olaylara sahne olan Antakya, 1516 yılı Mercidabık Savaşı'ndan sonra, Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılmış, bir sancak merkezi olarak uzun yıllar idare edilmiştir Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra, düşman işgaline uğrayan Antakya, Millî Mücadele sırasında 20 Ekim 1921 Ankara Anlaşması ile İskenderun Sancağı içinde özerk bir idareye kavuşmuş, Türkiye - Fransız arasında yapılan uzun görüşmeler sonucu, 1938 yılında kurulan Hatay Devletinin içinde yer almış, 11 Temmuz 1939 günü de anavatan Türkiye'ye katılmış, böylece Hatay ilimizin merkezi olmuştur


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.