Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
himmet, konusu, tevessül

Tevessül - Himmet Konusu

Eski 06-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tevessül - Himmet Konusu






Hazret-i Allah’a ulaştıran bütün yol ve vasıtaların tümü vesiledir Hazret-i Allah’a yaklaşmak için vesilelere sarılmaya da tevessül denir Öz mânâsı ise Hazret-i Allah’tan isterken; Resulullah Efendimiz’i, Evliyâullah’ı, sâlih zâtları, güzel amelleri vesile kılarak duâ ve niyazda bulunmaktır

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun, ona ulaşmaya vesileler arayın” buyurmaktadır (Mâide: 35)

Duâlarımızda Peygamber Efendimiz’i, Mürşid-i kâmilleri, velileri, sâlihleri vesile edinmemiz onların Hazret-i Allah’ın yanındaki değerleri, makamları, rütbeleri ve sâlih amelleri sebebiyledir Gaye Cenâb-ı Hakk’a yaklaşmak, rahmeti ve rızâ-i ilâhi’yi celbetmektir

İbadetimizi, duâmızı Hazret-i Allah’a arzederiz Yardım ve kuvvetin kaynağının O olduğuna itikat ederizZira her şeyin yaratıcısı, yoktan var edicisi O’dur O’nun izni olmadan hiçbir kimseye yardım gelmez

Âyet-i kerime’de:

“Yardım sadece ve sadece Allah katındandır” buyuruluyor (Enfâl: 10)

Hayır da, şer de Hazret-i Allah’tandır Vesilelere sarılmamız, duâmızın güzelleşmesi ve Hazret-i Allah’ın kabulünü kolaylaştırması için bir araçtır, amaç Hazret-i Allah’tır

Âyet-i kerime’de:

“Eğer onlar kendilerine zulmettikleri vakit, sana gelip de Allah’tan tevbekâr olarak günahlarının bağışlanmasını isteselerdi, sen Peygamber de kendileri için af isteyiverseydin, elbette Allah’ı affedici ve merhametli bulurlardı” buyuruluyor (Nisâ: 64)

Hazret-i Allah bizzat bu Âyet-i kerime’sinde bütün insanlara sevgili Peygamber’imize tevessül etmelerini ferman buyuruyor

Peygamber Efendimiz biricik ümmetine tevessülü bizzat vasiyet etmiştir

Gözü görmeyen bir kişi Peygamber Efendimiz’e gelerek:

“Yâ Resulellah! Beni iyileştirmesi için Allah’a duâ buyur” dedi

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz ona “Abdest almasını iki rekât namaz kılmasını sonra da şu duâyla duâ etmesini” emretti

“Allah’ım! Peygamberin rahmet peygamberi Muhammed ile sana yönelerek yalvarıyorum Gözümün açılması için yâ Muhammed senin ile Rabb’ime yönelmiş bulunuyorum Allah’ım! Onu bana şefaâtçi kıl

Ve devamla:

“Bir ihtiyacın olduğunda hep aynısını yap” buyurdu (Tirmizî Ahmed bin Hanbel)

O kimse bu duâ ile duâ edip kalktığı zaman görmeye başladı

Vesilelerin en güzeli şüphesiz Resulullah Efendimiz’dir Çünkü Hazret-i Allah âlemleri onun yüzü suyu hürmetine yarattı Onun nurunu öyle güzel halketti ki yaradan ona aşık oldu Ona “Habibim! (Sevgilim)” dedi Sevgisinin tezahürü olarak o yüce Peygamber’in nurundan âlemleri yarattı

Onu âlemlere rahmet kıldı Her şeye onunla hayat verdi Onun için âlemleri çarşaf gibi serdi

Hazret-i Allah, sevgilisini tevessül ederek istenilen bir duâyı gerçi çevirmez

Hadis-i şerif:

“Adem cennetten çıkarılmasına sebep olan zelleyi işlediğinde, hatasını anlayıp

‘Yâ Rabb’i! Sen beni yaratıp bana ruhundan üflediğinde başımı kaldırdım arşın sütûnları üzerinde ‘Lâ ilâhe ill Muhammedün Resulullah’ cümlesinin yazılı olduğunu gördüm Bildim ki sen, zâtının ismine ancak yaratılmışların en sevimlisini izafe edersin’ dedi

Bunun üzerine Allah-u Teâlâ:

‘Doğru söyledin ey Adem! Hakikaten o bana göre mahlûkatın en sevimlisidir Onun hakkı için bana duâ ettin Ben de seni bağışladım Şayet Muhammed olmasaydı Seni yaratmazdım’ buyurdu” (Hâkim Müstedrek II 672)

Resulullah -sallu aleyhi ve sellem-Efendimiz ve Ashâb-ı kiram’ı duâlarında hususiyetle Hazret-i Allah’a tevessül ederlerdi Gerek yaşarken, gerek vefatında O kadar itina gösterirlerdi ki

Hatta o kadar değerini bilirlerdi ki hayatında giydiği cübbesini Esma -radiyu anhâ- vefatında sonra şifâ dilenmek üzere cübbeyi yıkayıp suyunu hastalara verirdi (Buhârî)

Duâ yalnız Hazret-i Allah’a yapılır Peygamber Efendimiz’i ve varisi olan Evliyâullah’ı vesile edinmek duânın kabulünü sağlamak içindir Aynı şekilde evliyânın ruhâniyetinden istenilen himmetle doğrudan onların şahıslarından isteniyor anlamında değerlendirilmemelidir Tevessülün en tartışmalı kısmı burasıdır Çünkü bunu iyi anlamayıp ayağı kayanlar çok olmuştur Evliyâyı ve müslümanları küfürle suçlamaya kadar gitmişlerdir

Bunların başında Vehhabîler gelir Vehhabîler tevessül ve himmeti inkâr ederek müslümanları kâfir ilân etmişler Canlarını, ırzlarını, mallarını helâl kılmışlar En aşağılık dinsizlerin ve gayr-i müslimlerin yapmadığı katliamı, zulmü müslümanlara yapmışlardır Çocuklara varıncaya kadar öldürmüşlerdir

Peygamberimiz ve seçkin varislerinden istenilen himmet; müslümanların Hakk’a ulaşmalarına, sıkıntılı, zor durumlarda yardıma sebep olmaları, duâ etmeleri ve yüksek nazarlarını celbetmek içindir Zira onlar vefatlarında dahi müslümanları yardımsız bırakmamışlardır

Her zaman himmetleri ümmet-i Muhammed’in üstündedir

Hadis-i şerif’lerinde:

“Vefatımdan sonra amelleriniz bana arz olunur Amellerinizde hayır gördüğüm zaman Allah-u Teâlâ’ya hamd ederim Şerr’i gördüğümde sizler için istiğfar ederim” (Müsned Ahmed bin Hanbel)

Buyurarak vefatından sonra dahi yüce himmetlerini ümmetinden esirgemeyeceklerinin açık bir delilidir

Himmetin sahih oluşunun pek çok delilinden bir tanesi de Hazret-i Ömer Efendimiz’in Basra tarafına gönderdiği Sariye’nin komutasındaki ordunun düşman tarafından kuşatıldığı ve zor durumda kalıp, bir çok şehit vermeye başlamasıdır

Bu sırada Sariye “Dağa, dağa, dağa” diye Hazret-i Ömer Efendimiz’in sesini duydu Askerlerine; “Kardeşlerim Ömer’in sesini duydum dağa çekilmemizi istiyor siz de duydunuz mu?” dedi

Askerleri “Duyduk” diye cevap verdiler Ordu hemen sese uyarak sırtını dağa verdi ve düşmanı yendiler Bu hadisenin yaşandığı anda Hazret-i Ömer Efendimiz Medine’de Cuma Hutbesi veriyordu, bir ara durakladı; “Yâ Sariye! Dağa, dağa, dağa” diye bağırdı Namazdan sonra müslümanlar Hazret-i Ömer’e “Minberde ne oldu” diye sordular

Hazret-i Ömer Efendimiz ordunun zor durumda olduğunu gördüğünü ve dağa çekilmelerini söylediğini anlattı Bir kaç gün sonra savaş habercisi Medine’ye geldi ve zaferi müjdeledi Hazret-i Ömer Efendimiz’in de savaş anında sesini işittiklerini anlattı (Beyhâkî -Bideye)

Kendisinden himmet istenilen zât insan-ı kâmil derecesine çıkmış, Allah ve Resul’ünde var olmuş, varlığını eritmiş, nurlarıyla nurlanmıştır Hakk’ın sıfatlarının mazharı olmuşlardır Mazhar diyoruz çünkü sıfatlarının, fiilerinin tasarrufu Allah’a âittir “Meded yâ şeyhim” dediğimizde himmet eden şeyh bu tasarrufun görüntüsüdür Yardımı gönderen Allah’tır Ancak himmet istediği zât’a bir varlık takıp ondan isterse yaratıcının ilâhlık yönüne ortak ederse o zaman küfür olur

Onların yardımı meleklerin yardımı gibi Hakk’ın izniyle olur Zira bu konuyla ilgili yüzyıllardır o kadar çok gerçek anlatılır ki inkârı mümkün değildir

Güç ve kuvvet Hazret-i Allah’a âittir Evliyânın yüksek himmeti, tasarrufları fiili bir duâdır




Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.