Ramazan Ayının Tesbit Edilmesi |
06-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ramazan Ayının Tesbit EdilmesiRamazan ayı iki şekilde tesbit edilir: Birincisi, Şaban ayının otuzuncu gecesinde hilâli görmekle olur Ancak adil bir şahidin buna şehadet etmesi gerekir İkincisi, Şaban ayını otuz güne tamamlamakla Ramazan ayı tesbit edilir Bu da havanın bulutlu olmasından ötürü hilâlin görünmesi zorlaştığı zaman veya adil bir şahidin hilâli görmemesi durumunda olur Bu iki durumun delili, Hz Peygamber'in şu sözüdür: Hilâli gördüğünüzde oruç tutun ve yine hilâli gördüğünüzde bay yapın Eğer hava bulutlu olur da hilâli göremezseniz, Şaban a} otuza tamamlayın[3] İbn Abbas şöyle rivayet etmektedir: Bir bedevî, Hz Peygamber'e ge-lerek şöyle dedi: - Ben Ramazan hilâlini gördüm - Sen Allah'ın birliğine şehadet ediyor musun? - Evet - Benim de Allah'ın Rasûlü olduğuma şehadet ediyor musun? - Evet - Ey Bilal! Halka oruç tutmalarını söyle![4] Eğer Ramazan hilâli bir memlekette görülürse, o memlekete yakın olan yerlerde yaşayan halka da oruç tutmak farz olur Fakat o memlekete uzak olan yerlerde yaşayanlara farz olmaz Çünkü Şam, Humus, Haleb gibi şehirler bir yer sayılır Kahire, Şam, Mekke gibi birbirine uzak şehirler bir yer sayılmazlar Uzaklık 'ihtilaf-ı metali' ile takdir edilir Geçen Hükümlerin Delili Kurayb'dan şöyle rivayet edilmektedir: Ben henüz Şam'da bu-lunduğum sırada Ramazan hilâli görüldü Ben de hilâli, Cuma gecesinde gördüm Sonra ay'ın sonunda Medine'ye geldim îbn Abbas, bana birçok şey sordu Sonra hilâlin görüldüğü günü de zikredip şöyle dedi: - Hilâli ne zaman gördünüz? - Cuma gecesi gördüm - Sen bizzat hilâli gördün mü? - Evet! Halk da hilâli gördü ve oruç tuttu Muaviye de oruç tuttu - Lakin biz hilâli Cumartesi gecesi gördük ve otuza tamamlamak için oruç tutmaya devam ediyoruz, yahut da hilâli göreceğiz - Muaviye'nin hilâli görmesi ve oruç tutması ile yetinmiyor musun? - Hayır! Hz Peygamber bize böyle emretti[5] Buna binaen âlimler şöyle demişlerdir: Ayın görüldüğü bir şehirden, uzak bir şehire giden kişi, oruç hususunda gittiği yere uymalıdır İsterse otuz günü tamamlamış olsun Çünkü o şehire gitmekle onlardan biri sayılır Yine aynı şekilde hilâlin görülmediği şehirden, görüldüğü bir şehire giden kişi, isterse 28 gün oruç tutmuş olsun gittiği şehire göre davranmahdır Ancak 28 gün oruç tutmuşsa, bir gün kaza etmelidir Çünkü ay, 29 veya 30 gündür Bayram yapmış bir şehirden, halkı oruçlu olan uzak bir şehire giden kişi, onlara uymak için günün kalan saatlerinde yeyip içmekten kaçınmalıdır Orucun Vucûbiyetinin ve Sıhhatinin Şartları Ramazan orucunun vacib olması için aşağıdaki şartların bulunması gerekir: 1 Müslüman olmak Oruç, kâfire vacib değildir Kâfir, dünyada oruç tutmaya zorlana-maz Çünkü kâfir İslâm'a girmedikçe orucunun bir anlamı olmaz Fakat ahirette, oruç tutmadığından dolayı cezaya çarptırılır Yine aynı şekilde İslâm'ın diğer farzlarını terketmesinden ötürü de ceza görür 2 Mükellef olmak Eğer buluğ çağına gelmemiş veya aklı eksikse o kişiden sorumluluk düşer Mükellef olmayan bir kimse de dinî görevlerden herhangibiri için zorlanamaz Bunun delili, Hz Peygamber'in şu sözüdür: Üç kişiden kalem kaldırılmıştır Uyanıncaya kadar uyuyan kimseden, buluğa erene kadar çocuktan, akıllanıncaya kadar deliden[6] 3 Oruca engel olan veya oruç tutmamayı mubah kılan bir özürün bulunmaması Oruca engel olan özürler şunlardır: a Günün herhangibir saatinde hayız veya lohusalı olunması b Delilik veya baygınlığın bütün gün devam etmesi Günün herhangibir saatinde kişinin aklı başına gelir veya ayılırsa özrü düşer Günün geri kalan kısmını, yeyip içmeden geçirmesi gerekir Oruç tutmamayı mubah kılan özürler de şunlardır: a Sahibini zarara uğratan veya ******li bir elem ve gevşekliğe yol açan hastalıklar Eğer hastalık, kişinin ölümüne yol açacak derecede ağırsa, o zaman orucu bozması farz olur b 83 kilometreden az olmayan bir sefere çıkmak Ancak seferin, mubah birşey için olması gerekir Ayrıca seferin bütün gün devam etmesi şarttır Mukim olduğu ve oruçlu olarak sabahladığı yerden, günün ortasında sefere çıkmaya niyet ettiği zaman orucunu bozması caiz olmaz Bunların delili, şu ayettir: Hasta olan veya seferde bulunan kimse, tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde orucunu tutsun (Bakara/185) c Oruç tutmaktan aciz kalmak Bu bakımdan yaşlılıktan veya şifası umulmayan bir hastalıktan ötürü oruç tutmaya gücü yetmeyen bir kimseye oruç farz değildir Çünkü oruç, ancak oruç tutabilecek kimseye farzdır Bunun delili de şu ayettir: Oruç tutmaya gücü yetmeyenlere, bir fakirin doyumluğu kadar fidye vardır (Bakara/184) Ayette geçen yutikûnehu kelimesi, yutevvekûnehu şeklinde de okunmuştur Böyle okunduğunda 'oruç tutmak için gayret gösterdikleri halde oruç tutmaya güç yet iremeyen I er' anl----- gelir İbn Abbas şöyle demiştir- 'Burada kasdedilenler, yaşlı erkek ve kadınlardır Çünkü onların oruç tutmaya güçleri yetmemektedir Bu yüz-den hergün için bir fakiri doyurmaları gerekir'[7] |
|