Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
aşk, aşık, düzeyinde, olayı, olunur, sevme, tutku

Nasıl Aşık Olunur? / Aşk, tutku düzeyinde sevme olayı.

Eski 06-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nasıl Aşık Olunur? / Aşk, tutku düzeyinde sevme olayı.



Nasıl Aşık Olunur




Aşk, tutku düzeyinde sevme olayı Olağan sevmeden kişinin duygularını yönetememesi durumu ile ayırt edilebilir
Aşkın ve sevginin hormonlarla da ilgili olduğu kanıtlanmıştır Örneğin, annenin çocuğuna duyduğu karşılıksız, sonsuz sevginin kaynağı doğum sonrası salgılanan hormonlardır Bu hormonlar yalnız kadınlarda(ve memeli hayvanların dişilerinde) bulunur ve yalnız doğum sonrası salgılanmaya başlar Ancak aşk olarak tanımlanan ve karşı cinse duyulan tutkulu sevgide farklı hormonlar görev yapar “Aşk hormonu” olarak tanımlanabilen tek bir hormon henüz bulunamasa da yapılan çalışmalarda bir deneğe aşık olduğu kişi gösterilince kanında mutluluk hormonu, cinsel istek hormonu, stres hormonu ve adrenalinin arttığı tespit edilmiştir Aşk olgusunda birden çok hormonun rol oynadığı ve bu hormonların görsel, işitsel veya psikolojik etkilerle salgılandığı öne sürülmüştür

Bazı deneysel çalışmalarda PET (Position Emission Tomography) ve MRI (Magnetic Resistant Imaging) yardımıyla beyindeki aktif bölgeler gösterilerek Aşkın beyindeki merkezi gösterilmeye çalışılmıştır bulunan bazı verilerin olmasına karşılık hala tam olarak bir fikir bütünlüğüne varılamamıştır


Beynin belli bölümleri, aşkın başlatılması, ilerletilip, doyuma ulaştırılmasında farklı derecelerde rol almaktadır Beyin korteksi ( dış yüzeyi) kişinin duygusal ve cinsel anlamda yaşadıklarından öğrendiklerini daha sonra kullanılmak üzere depolama işlevini görmektedir Beynin frontal korteksi ( beynin ön bölgesini örten beyin dış yüzeyi) kişiler arası ilişkiler, duygusal ve cinsel seçimlerde ve kişisel eğilimlerde görev alacak öğrenme işini üstlenmiştir Bazal ganglion olarak adlandırılan “accumbens çekirdeği” bir ilişkiyi ya da cinsel işlevi başlatmada ve zevk alma işlevinde uyarıcı görev üstlenmektedir Gene buraya komşu “striatum” bölgesi karşı cinse olan duygusal ya da cinsel çekimi izleyen dönemde yapılacak hareketleri kolaylaştırma, ilgiyi aktif eyleme dönüştürme konusunda ön plandadır Duygusal yaşantılamada en büyük rolü üstlenen limbik sistem görerek, işiterek, koklayarak ve dokunarak bir takım hislerin edinilmesinde ve duygusal çekim hissetmede önemlidir Daha önce öğrenilen bilgiler ve yeni edinilen izlenimlerin birleştirilmesi gene bu alanda gerçekleştirilmektedir Hipotalamus ön çekirdeklerinde erkeklerden beklenen duygusal ve cinsel davranışlar yönetilirerkeklik hormonu “testesteron” ve dopamin adlı bir başka hormon bu sistemi aktive etmektedir Hipotalamusun arka çekirdeklerinden kadına özgü cinsel ve duygusal yaşantılar yönlendirilmektedirbu sistem de kadınlık hormonu olan “östrojen” ve serotonin dediğimiz başka bir hormonca aktive edilir Son olarak hipofiz bezi de beyinden çıkan yapılması uygun bulunan davranışların, hissedişlerin vücudun gerekli organlarına iletilmesini sağlar
Testesteron, östrojen, melatonini uyaran hormon, tiroid bezi hormonları, progesteron ve prolaktin düzeylerinin artışı cinsel çekim ve eylemleri kuvvetlendirirken; serotonin, dopamin ve GABA denilen hormonların düzeylerindeki artışlar bu durumu azaltmaktadır
İçinde büyüdüğümüz ailenin bize etkileri ve oluşan alışkanlıklarımız yanında toplum içinde karşılaştığımız bazı olumsuz, örseleyici durumlar da aşkın hissedilişi ve yaşantılanmasına yön vermektedir Bunlar arasında ailenin aşırı baskıcı ve kısıtlayıcı yapısı, ailede kişinin kendi cinsiyetinden olan ebeveyni ile ilişkileri, onu örnek alabilme durumu, karşıt cinsiyetteki ebeveynin kişiye ve aynı cinsiyetteki ebeveyne olan yaklaşımı, daha önceleri yaşanılan çeşitli boyutlardaki fiziksel, duygusal ve en çok cinsel tacizler sayılabilir Bu durumlarda kişilerde travma sonrası stres bozuklukları, dissosiyatif bozukluklar, depresyonlar ve kaygı bozuklukları oluşturup, sinir sistemimize ait hormonel dengeleri bozarak insanlarla etkileşimi dolayısı ile aşkın kimyasını olumsuz etkilemektedirler
Yaşanılan bazı vücutsal sorunlar ve hastalıklar da kişilerle ilişkileri ve karşı cinsle ilişkileri olumsuz etkilemektedir Kişide yaşın ilerlemesi eğer yetersizlik, pişmanlık ve değersizlik duygularını oluşturursa, kişi zamanında sağlam dostluklar, doyum sağlayıcı işler yapmışsa, kendisiyle barışık olduğundan ileri yaşlarda bile aşkı gençlik yıllarındaki kadar kuvvetli yaşayabilir
Mevsimlerin etkisi de aşkın yaşanmasında önemlidir Özellikle bahar ve yaz aylarında güneş ışınlarının insan hormonel sistemine etkileri aşkın daha yoğun hissedilmesine yol açar Bahar ve yaz ayları tüm doğanın canlanıp, uyanmasına yol açtığı gibi duygusal bakış açımızı da zenginleştirip, cesaretlendirir Melanosit denen vücuda renk veren hücreler, bu aylarda artar, bu da daha çok bu aylarda gerçekleşmektedir[size="2"]
ABD’li doktorların son araştırmaları gösteriyor ki aşk kimyasal bir durum ve dopamin, feniletilamin, oxytosin ve norepinephrine içeren bir hapla aşk hali yaratılması mümkün 1999′dan beri aşkın kimyasını çözmek için uğraşan Emory Üniversitesi, aşkın kimyasını şöyle açıklıyor: “Dopamin, amfetaminin kimyasal bir kuzeni ve kendimizi iyi hissetmemizi sağlıyor”
Norepinephrine, adrenalin üretimini arttırarak ayaklarımızı yerden kesip kalp çarpıntısına neden oluyor Beynin hipotalamus bölgesinde üretilen oxytosin ise bir insana şefkat duymamızı, onunla ilgilenmemizi sağlıyor Bütün bunların sonunda da aşk hali ortaya çıkıyor
Monash Üniversitesi uzmanları ise aşk ilacını ilk kez ortaya atanlardan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Bölümü’nden Dr Ali Yağız Üresin ise, “Dopamin coşku durumunda artar ama en çok da şizofrenide yükselir Aşk ilacı yaratırken şizofreniye de neden olabilirsiniz” diyor
Dopamin, vücutta doğal olarak üretilen bir kimyasaldır Beyinde, dopamin reseptörlerini aktive ederek nörotransmiter olarak görev yapar Dopamin, ayrıca, hipotalamustan da salgılanır ve kana karışarak nörohormon görevi yapar Nörohormon olarak görevi hipofizin ön lobundan prolaktin salgılanmasını baskılamaktır
Sempatik sinir sistemindeki etkileri dolayısıyla ilaç olarak; kalp atışlarını hızlandırmak ve kan basıncını yükseltmek için kullanılır Kan-beyin omurilik sıvısı bariyerini geçemediği için merkezi sinir sitemini doğrudan etkileyemez Parkinson hastalarında ve Dopa-Duyarlı distoni hastalarında, beyindeki dopamin miktarını artırmak için, dopamin sentezinde öncü molekül görevi üstlenebilen L-DOPA molekülü kullanılır, zira L-DOPA kan-beyin bariyerini aşabililir[size="2"]

Aşık olduğumuzda Vücudumuzda Neler Oluyor?

Çiçeği burnunda aşıkların çoğu zamanlarının yüzde 90′ını sevdikleri insanı düşünmekle geçiriyor Bu onların kişisel beyanı Beyinlerindeki milyarlarca sinir hücresinde kalp çarpıntıları uçuşuyor Bu durumu Amerikalı antropolog Helen Fisher yaptığı bir klinik çalışmayla kanıtladı Deneklerinin beyinlerindeki kan akışını gözlemleyen Fisher’in vardığı sonuç şu: Tutku ne kadar artarsa, beyinde heyecan ve keyif duygusunu salgılamaya yarayan hormonlar daha çok uyarılıyor ve aktif hale geliyor Dopamin, noradrenalin ve phenylethylamin maddelerinin daha çok salgılanmasıyla ellerimiz daha çok terliyor, nefes alış-verişimiz hızlanıyor, tansiyonumuz ve nabzımız yükseliyor! Aşık olanların genellikle yemeden içmeden kesilmesi, uykusuzluk çekmesi gözden kaçmaz İşte bütün bunların nedeni de aslında bu çok çalışan hormonlar Onlar yüzünden hem hiperaktif hale geliyoruz, hem yemiyoruz içmiyoruz hem de uyku düzenimiz bozuluyor İşte bu yüzden de ilişkimize daha bağımlı hale geliyoruz Eğer söz konusu olan karşılıksız bir aşksa o zaman deyim yerindeyse ‘junky’lere dönüyoruz “Buna hiç de şaşırmamak gerek”‘phenylethylamin’ maddesini de içeriyor! [size="2"] diyor doktorlar Çünkü halüsinasyona neden olan ilaçlar, beynimizde salgılanan

Fizyolojik belirtiler

Sevginin bir başka belirtisi ise meydana getirdiği fizyolojik değişmelerdir Aslında bu fizyolojik değişmeler sevginin varlığı konusunda en temel göstergelerdir Bunların fark edilmesi sevginin fark edilmesinden, tanılanmasından başka bir anlama gelmez Nitekim İbni Sina’nın bu fizyolojik hareketleri saptayarak Horasan yöresindeki bir gencin kara sevdasını tanıladığı bilinmektedir Ünlü hekim bu tanılamadan sonra hastanın iyileşmesi için sevdiği kızla evlenmesi gerektiğini öğütlemiştir[size="2"]

Aşkın Bilimsel Yönü

Bir kadını erkeğe ya da bir erkeği kadına çeken nedir? Erkek kadının güzel gözlerinden, gülüşünden, kadın ise sempatik davranışlarından ya da kültüründen etkilenmiş olabilir Tüm bu etkenler geçerli olmasına rağmen, erkekle kadın arasındaki çekimde DNA’nın rolünü unutmamak gerekiyor
Bern Üniversitesi’nden Claus Wedekind’in araştırmasının sonuçlarına göre kadın ya da erkek olsun karşı cinsin DNA’sının kokusundan etkilendiğinde bir çekim hissediyor
Wedekind araştırması sırasında, altı kişiden, her tür kokudan olabildiğince arınmış bir ortamda, üst üste iki gün aynı tişörtü giymelerini istedi Daha sonra erkek ve kadınlardan oluşan 100 denek bu tişörtleri koklayarak tercihlerine göre sıraladı
Deneme sonunda, giysiyi taşıyanların bağışıklık sisteminden sorumlu bir grup geni (CMH) koklayanlarınkinden ne kadar farklı olursa, kokunun da o derece hoş bir etki yarattığı belirlendi Kısacası, DNA kokusu, aşkı oluşturan “faktör kokteyli” içerisinde önemli bir yere sahip Aşk ise evrimin, cinselliğimizin “bir işe yaramasını” sağlaması için yarattığı araçtan başka bir şey değil
Peki, seks neye yarıyor? Bebek yapmak için niçin bir kişi gerekiyor? Biyologlar bu soruya yanıt olarak, “seks genetik çeşitliliğin kaynağı olduğu için doğa tarafından yeğleniyor” diyorlar Doğadaki türlerin %5′inden çoğunun üremek için seksi yeğlemesi, bu yöntemin önemli bir avantaj sunmasından kaynaklanıyor
Bu üretim mekanizması gerçekte, evrimin yaşamın ortaya çıkışından beri uygulamaya koyduğu “olasılıkların oyunu”nun temel ilkesine dayanıyor
Cinsellik, genetik kombinezonları sürekli yenileyerek, insanların değişen koşullara uyum sağlamasına katkıda bulunuyor Kadın ya da erkek kendisinden yeterince farklı birisiyle çiftleşerek, daha çok çeşitliliğe dolayısıyla soyunun çevre koşullarında gelecekte meydana gelebilecek değişikliklere daha iyi uyum sağlamasına neden oluyor
Öte yandan, üreme sürecinde en büyük sorumluluk kadına düşüyor Erkek yapı gereği, aile kurduktan sonra da “başka eşler” aramaya yatkın olduğu için kadın eşini ararken yalnızca iyi gen bulmak değil aynı zamanda kalıcı bir birlikteliği sağlamak için de çabalıyor[size="2"]

Aşk, Bir Akıl Hastalığı mı?

Uzmanlar, beyinde aşk kıvılcımını tutuşturan kimyasal maddeler kokteylinin uzun süreli bağlılıkları besleyen karışımdan tamamen farklı olduğunu keşfediyor Peki aşk denilen şey gerçekte nedir? Bilimsel tanımıyla aşk… National Geographic Türkiye, Şubat sayısında insanlık tarihiyle yaşıt “Aşk delilik mi?” sorusuna cevap arıyor… Derginin kapak konusu olan aşk dosyasında, aşık olan kişilerin beynindeki kimyasal hareketliliğin, obsesif-kompülsif davranış bozukluğuyla benzerlik gösterdiğine dikkat çekiliyor ve önemli varsayımlar sıralanıyor
NG Türkiye Şubat sayısı alışılmışın dışında iddialı bir kapak konusuyla çıktı: “Aşk delilik mi?”… Lauren Slater imzalı dosyada, aşkın beyindeki belirli merkezleri harekete geçirerek hiperaktivite, konsantrasyon bozukluğu ve aşırı heyecan gibi birtakım patolojik sonuçlara yol açtığı anlatılıyor
Aşıkların beyinlerindeki aktivite, obsesif-kompülsif davranış bozukluğu olan kişilerinkiyle benzeşiyor Ayrıca beyinde aşk kıvılcımını tutuşturan kimyasal maddeler kokteyli, sadakate dayalı uzun süreli birliktelikleri besleyen karışımdan da tamamen farklı National Geographic Türkiye, kapak konusunda aşkı bilimsel açıdan tanımlamaya çalışıyor[size="2"]
Aşkın, beyinde muhakeme yeteneğini çalıştıran bölümü etkisiz hale getirdiği, beyindeki kimyasallardan serotoninin aşıklarda ve saplantılı kişilik bozukluğu olanlarda aynı seviyede olduğu belirlendi
İnsanoğlunun en güçlü ve coşkulu ruh hallerinden olan aşkın nörolojik temellerini araştıran nörologlar, bu sevgi ve arzunun yoğunluğunu ölçtüler Londra Üniversitesi Nörobiyoloji profesörlerinden Semir Zeki, fonksiyonel MRI kullanarak yaptığı araştırmada, 17 kişiye önce sevdiği kişinin, ardından da arkadaşlarının fotoğrafları gösterilerek, serebral kan akışları izlendi Araştırmada insana müthiş mutluluk ve haz veren aşkın, kişilerdeki “muhakeme yeteneğini yitirdiği” ve “saplantılı kişilik bozukluğuna” neden olduğu ortaya çıktı

BEYİN KİMYASI DEĞİŞİYOR

Araştırmaya göre, aşk, beyinde güven, inanç, haz duyma ve ödüllendirme fonksiyonlarını etkinleştiriyor Aşık olanlarda oksitosin ve vazopressin maddeleri fazla salgılanıyor ve bu da karşıdaki kişiye olan bağlılığı artırıyor Tek eşli kadın ya da erkeklerde daha çok oksitoksin salgılanıyor Aşıkken depomin ve norepinefrin artıyor Depomin motivasyon artışına, mutluluk, heyecan, uykusuzluk, kalp çarpıntısı ve nefes darlığına neden oluyor Norepinefrin de heyecan ve enerji düzeyini artırırken, uyku ve iştahı kaçırıyor

ZİHİN YANILMASI

Aşk, insan beyninde muhakeme ve yargılama yapan bölümleri de etkisiz hale getiriyor Aşık olan kişiler, sevdiklerine karşı muhakeme yeteneğini kaybediyor “Aşıkken tamamen kör oluyor” ve aşık olunan kişinin olumsuzlukları beynin bu bölgelerinin çalışmaması nedeniyle görülemiyor
Beynin ‘zihin teorisi’ olarak adlandırılan ve başkalarıyla farklılıklarını ortaya koyan mekanizması da aşık olunca devreden çıkıyor Bu nedenle kişiler aşık olduklarıyla aralarında bir ayrım yapmıyor ve onu kendisi gibi görüyor

TAKINTILI SEVGİ

Araştırma, aşkın, insanları nasıl saplantılı hale getirdiğini de açık şekilde ortaya koyuyor İnsanların beynindeki kimyasallardan serotonin seviyesi aşık olanlar da, saplantılı (obsesif kompülsif bozukluğu) kişilerinkiyle aynı seviyede bulunuyor
Aşk bir yandan kişiye huzur ve güven verirken, diğer yandan ayaklarını yerden kesiyor Beyindeki ‘medial insula’ bölümü aşkla aktive oluyor
Agresif davranışlarla ilgili bu bölüm aşık kişilerde çalışıyor ve anlaşmazlıkların üstesinden gelmeye yarıyor Aşk, duygulanım, dikkat, motivasyon ve hafıza ile ilgili beyin alanlarını aktif hale getiriyor Bu yapıların aktifleşmesi, stresin azalmasına neden oluyor

AŞKIN ÖMRÜ 3 YIL MI?

Sinir hücreleri arasında hedeflere uygun bağlantıları etkileyen uyarı maddelerinden sinir büyüme faktörü de (NGF) aşkın süresini biçiyor Ellerin terlemesine ve heyecanın yükselmesine de neden olan NGF değeri tutkulu aşkın ilk zamanlarında yükseliyor Araştırmada insanın doğası itibarıyla bu tutkuyu sürdüremediği ortaya çıkıyor ve arzunun şiddetiyle doğru orantılı artan NGF değeri en fazla 3 yıl sonra azalıyor

ZENGİN KIZ İLE FAKİR GENCİN AŞKI

Araştırmayı yapan Prof Dr Semir Zeki, AA muhabirine “nöropotik aşkı” anlattı Aşkın, beynin ortaya çıkardığı bir ürün olduğunu belirten Zeki, “Aşık olan kişinin beyninin depomin içinde yüzdüğünü” ve bunun beyindeki motivasyon ve hedefe yönelik konsantrasyonu artırdığını söyledi Aynı belirtileri bağımlıların da gösterdiğini dile getiren Zeki, “Beyindeki bazı kısımların aktivasyonunu yitirmesine neden olan aşkın rasyonel olmadığını” vurguladı Zeki, “Bu kadar rasyonellik dışı bir şeyi rasyonel şekilde izah etmeye çalışmaktan ziyade neden bu kadar rasyonellik dışı olduğunu anlamaya çalışmak lazım” dedi
Aşık olan kişilerde ‘özgür iradenin’ yok olduğunu vurgulayan Zeki, zengin kızın fakir gence aşık olabildiğini belirterek, “Böylesi durumlarda anne-babalar, arkadaşlar olarak biz rasyonel şekilde muamele etmeye çalışıyoruz Bu durumda nasihat vermek çok saçma ve vakit kaybı Bu duruma tahammül etmek gerek Aşk rasyonel olmadığı için böylesi bir durumda bizim tepkimiz de rasyonellik dışı oluyor” diye konuştu
Zeki, “Aşk bir hastalık ama tedavi etmeye gerek yok Hayatınız boyu devam etmesini istediğiniz bir hastalık Arzu edilen bir felaket” dedi
Kadınların, aşkta erkeklere göre daha itinalı ve çok daha verici olduğunu belirten Zeki, erkeklerin ‘karşılıksız alma ve sürekli tüketme’ derdinde olduğunu savundu
Kadınların psikolojik açıdan erkeklere oranla çok güçlü olduğunu ifade eden Zeki, kadınların aşkının daha uzun sürdüğünü, ancak vazgeçtikten
sonra da daha kolay unuttuklarını söyledi[size="2"]

Zıt Kutuplar Çeker

Vücut kokusunun insanlardaki çekicilikle ve aşkla ne ilgisi var? Belki de çok Bilimsel bir çalışma sonunda araştırmacılar Manfred Milinski ve Claus Wedekind, bağışıklık sistemindeki bir genin, kadınları erkek vücudu kokularına çekmede etkili olduğunu saptadı Yazar Lauren Slater’ın makalesinde açıkladığı gibi, çalışma kapsamındaki kadınların, genleri kendilerininkinden çok farklı erkeklere karşı çekim duyduğu gözlendi
Milinski ve Wedekind, deneyin kapsamını genişletti ve aynı genotipi paylaşan insanların benzer parfüm tercihleri olduğunu gördü Ayrıca, bu tercihlerin, eşlerinde bulunmasını istedikleri kokularla değil, aslında kendileri için seçtikleri kokularla ilgili olduğu saptandı Milinski ve Wedekind insanın kendi kusursuz kokusunu, yani romantik bakımdan dayanılmaz hale gelmesini sağlayabilecek kokuyu bir büyük mağaza tezgâhında veya bir derginin reklam ekinde bulma çabasının büyük olasılıkla yararsız olacağını belirtiyor Onlara göre, çözüm bir uzman parfümcünün “ideal parfümü kişiye göre hazırlaması”nda yatıyor
Parfümler her ne kadar insanları bir araya getiremezse de, bu uzmanların “insan uygarlığının pis kokulu şamatası” dediği şeyle başa çıkmak için doğal vücut kokularını güçlendirmede kullanılabilir Roma’da Via del Corso’ya bakan bir kilisenin hemen dışında birbirine sarılmış çift için bu, bir amore belirtisi “İtalyanlar sevgilerini göstermede çok pervasız, çok açık davranır, ” diyor fotoğrafçı Jodi Cobb “Her yaşta ve her yerde kol kola girer, birbirlerine dokunur, öpüşürler


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.