Prof. Dr. Sinsi
|
Hacivat ve Karagöz 'ün Hayatı
Karagöz- Hacivat
Türk gölge oyununun tek temsilcisi olarak kabul edilen Karagöz oyununun kökeni konusunda değişik görüşler vardır
Kimi kaynaklara göre Orta Asya'dan, İran'dan ya da Hindistan'dan batıya göç eden Çingeneler aracılığıyla Anadolu'ya gelmiştir Bir görüşe göre Bizans, İtalya ya da Yunan kökenlidir Türkiye'ye Portekiz ya da İspanya'dan göç eden Yahudiler aracılığıyla geldiğini savunanlar da vardır Ancak bu görüşleri kanıtlayacak yeterli belge yoktur
Oysa Yavuz Sultan Selim döneminin güvenilir kaynaklarından İbni İlyas, gölge oyununun Türkiye'ye XVI yy 'da Mısır'dan geldiğini ortaya koymuştur İlk zamanlar Mısır gölge oyununun etkisi altında olan Karagözün, kesin biçimini XVII yy 'da aldığı ve tiplemelerin de bu dönemde ortaya çıktığı öne sürülmektedir
Karagöz
Karagöz ve Hacivat'ın gerçek kişiler olduğuna dair halk arasında yaygın bir efsane vardır Buna göre Karagöz B Trakya'da yaşayan bir demirci ustasıdır Orhan Gazi Bursa'yı alınca buraya gelir, Demirtaş Köyü'ne yerleşir Orhan Gazi'nin emriyle inşa edilmekte olan caminin bağlantı demirlerini yapmakla görevlendirilir Caminin ustabaşısı Hacı İvaz(Hacivat) ile Karagöz arasında bir süre sonra eğlenceli söyleşmeler başlar Öteki işçiler işi gücü bırakıp onları izlediklerinden işler yarım kalır Durumu öğrenen Orhan Bey, Karagöz'ün başını vurdurtur; olanları görüp ürken Hacivat da hacca gitmek üzere yola çıkar, eşkıyalar tarafından öldürülür Tüm olanlardan pişmanlık duyan Orhan Bey, Şeyh Küşteri adlı birinin Karagöz'le Hacı İvaz arasında geçen söyleşmeleri bildiğini öğrenir Çağırtıp anlatmasını ister Şeyh Küşteri de aydınlatılmış bir perdeye yansıttığı görüntülerle Hacı İvaz ve Karagöz arasındaki söyleşmeleri canlandırır Orhan Bey çok beğenir ve bu oyunun sürdürülmesini ister Böylece Karagöz oyunu ortaya çıkmış olur Halk arasında yaygın bir efsane olmasına karşın, yapılan araştırmalar bu efsanede kimi tarih tutarsızlıklarının olduğunu ve gerçekle pek ilintisi olamayacağını ortaya koymuştur
Karagöz oyunları dört bölümden oluşur: mukaddime (öndeyiş,giriş), muhareve (söyleşme), fasıl (oyunun kendisi) ve bitiş Oyunun mukaddime denilen bölümünde, ilkin perdeye göstermelik yansıtılır Göstermelik çoğu kez oyunun içeriğiyle ilintisi olmayan bir görüntüdür (bir dalyan,vakvak ağacı, gemi, denizkızı, kediler, Burak vb )
Bu görüntü müzik eşliğinde perdeye yansıtılarak izleyicilerin ilgisi oyuna ve perdeye çekilir Görüntü nareke adı verilen cırtlak bir düdük sesiyle kaldırılır ve tefin tartımına uygun hareketlerle perdeye Hacivat gelir, bir semai okur Bunu kimi kez, bir ara semaisi izler Ardından ''Of hay Hak'' diyerek perde gazeline başlar Bu gazel, öndeyiş bölümünün en önemli öğesidir Bunda Karagöz perdesinin bir öğrenek yeri olduğu, felsefi ve tasavvufi anlamı, kurucusunun Şeyh Küşteri olduğu belirtilir Padişaha övgü ve yakarışın yanısıra tasavvuf konularına da değinilir Bundan sonra Hacivat, uyaklı bir anlatımla konuşur ve bir beyit okur, kendisine kafa dengi bir arkadaş aradığını ve bu arkadaşta aradığı özellikleri ağdalı bir dille belirtir Kimi kez yeniden bir beyit okuduktan sonra perdeye Karagöz indirilir İkisi dövüşmeye başlar, Hacivat kaçar, Karagöz yere uzanıp ona veriştirmeye başlar Ardından bir tekerleme söyler Bu tekerleme genellikle aynı harfle başlayan çeşitli sözcüklerin belli bir mantık bağı olmadan art arda sıralanması biçimindedir (Esasen ''Kara kaşla kara gözlümdür sebep'' şarkısı karalığından neş'et ettiği için kasımın fırtınasına karışan kaz yavruları karmakarışık olup karabiber havanına girdikleri için kaşık altı oldular) Bundan sonra, muhavere bölümüne geçilir
Muhavere genellikle oyunun iki baş kişisi olan Hacivat'la Karagöz arasında geçer Bazen muhavereye başka kişilerin de katıldığı olur Bu bölüm salt söze dayanır olay yoktur Amacı, Karagöz'le Hacivat'ın kişiliklerini, ses, yaradılış, yetişme biçimi ve diğer özelliklerini vurgulayarak yansıtmak ve kişilikleri arasındaki zıtlığı belirginleştirmektir
Karagöz ve Hacivat
Fasıl bölümü oyunun kendisidir Burada Hacivat ve Karagöz'ün yanı sıra, oyunun öteki kişileri de bir olaylar dizisi içinde yer alır XVI yy 'da belirli bir konudan çok hayvanlarla, gemilerle daha çok kopuk sahneler gösterilirken, XVII yy 'dan başlayarak fasıl konuları belli bir olaylar dizisine uymaya başlamıştır Fasıllar çok çeşitlidir En eski olan ve her Karagöz oynatanın dağarcığında bulunması gerekenlere karı kadim, Meşrutiyet döneminden sonra ortaya çıkanlara nev icat denir
Bitiş bölümü genellikle çok kısadır Karagöz oyunun bittiğini belirtir, kusurları için af diler, gelecek oyunu duyurur Bundan sonra Hacivat'la aralarında kısa bir söyleşme geçer, bu söyleşi oyundan çıkarılacak öğreneği vurgular
Karagöz figürleri kalın deriden, özellikle deve derisinden yapılır Bu derinin kullanılabilmesi için birçok işlemden geçmesi gerekir Renklendirme için eskiden kök boyalar kullanılıyordu, bugün ise bunların yerini çini mürekkebi almıştır Oynak eklemli olarak yapılan parçalar birbirlerine kiriş, kursak, tel ya da naylon iplik ile bağlanır Oynatma değneklerinin geçeceği delikler, yuvarlak ikinci bir deri parçası dikilerek derinleştirilir
Karagöz perdesinin boyutları eskiden 2x2,5 m iken daha sonra 1,10x0,80 m olmuştur Perdenin çevresi çiçekli bezden, ayna denen yarı saydam bölümü ise mermerşahidendir Perdenin arkasında ve tabanında perdenin çerçevesine iplerle tutturulmuş peş tahtası denen bir raf bulunur Buraya perdeyi aydınlatan meşale konur Meşale çeşitli biçimlerde hazırlanır Bir çanak içine pamuk ipliğinden yapılmış dört parmak kalınlığında bir fitil konur, zeytinyağı, beziryağı ya da susamyağıyla yakılır Çok parlamaması için, arada bir, yağın içine bir zincir daldırılır Perde mumlarla da aydınlatılabilir Oynatma değnekleri 60cm boyunda ve gürgendendir Figürdeki deliğine iyice yerleşmesi için ucu ısıtılır ya da erimiş muma batırılır
Karagöz tek bir sanatçının gösterisidir Bu kişiye hayali ya da hayalbaz denir Karagözde müziğin yeri çok önemlidir Oyun baştan sona müziklidir Karagöz oynatan kişinin, hem oyunun tekniği ile ilgili işleri, hem müziği, hem de figürleri idare etmesi gerekir Bu nedenle bazen çırak kullandığı da olur Bunlara yaptıkları işlere göre sandık kar, yardak, dayrezen gibi adlar verilir
Karagöz oyunlarında bilinen tiplemelerin XVII yy 'da ortaya çıkmaya başladığı öne sürülmektedir Karagöz oyunlarındaki kişilerin en önemli özelliği, değişik tiplerden seçilmiş olmalarıdır Bunlar durağan, değişmez kişilikleri simgelerler İstemlerini kullanma güçleri yoktur, bu yüzden sürekli kendilerini yinelerler İlişkilerinde ve davranışlarında değişmezlik söz konusudur Belli bir zamana da oturtulmamışlardır Geçmişleri ve gelecekleri yoktur Abartılmış kusurlar, özellikler tek kişide toplanmıştır Dış görünüşleri önemlidir
XVII yy 'da kesin biçimini alan Karagöz, kısa sürede en tutulan ve yaygın seyirlik oyunlardan olmuştur Kaynaklarda XVI yy 'dan başlayarak sık sık adına rastlanmakla birlikte, hakkında yeterince bilgi verilmemiştir Karagöz oyunu üzerine bilgilerin çoğu XIX yy kaynaklarından edinilmiştir Araştırmacılar Karagöz oyunlarının nasıl bir halk güldürüsü olduğuna ilişkin çeşitli görüşler öne sürmüşlerdir
Kimisine göre dar bir mahallenin sınırları içine sıkışmış, gerçek dünyayla ilişkisi olmayan; kimine göre felsefi ve tasavvufi; kimine göre de erotik öğelerin ağır bastığı bir halk seyirlik oyunudur Türkiye'ye gelmiş birçok yabancı, gördükleri Karagözün açık saçık bir oyun olduğu üzerinde durmuşlardır Thevenot, G A Oliver, Gerard de Nerval, Karagöz'ün perdeye erkeklik aygıtı ile çıktığını söyleyen Sevin, Edmond de Amicis gibi Nitekim ele geçen bazı kaynaklar, Karagöz oyunlarında siyasal taşlamalara ve güncel olaylara da yer verildiğini açık bir biçimde ortaya koymaktadır Çeşitli yabancı tanıklar Karagözün siyasal yönüne dokunuyorlar Bir tanık, Karagözün hoşnutsuz kişilerin sözcüsü olduğu için yasaklandığını, kimi yerlerde sınırlı olarak oynatıldığını söylüyor Bir başkası Karagöz'de söyleşmelerin yeryer mizahlı, nükteli, yeryer fitneci, ortalığı karıştırıcı olduğunu, sultana bile sataştığını belirtiyor Oysa temel olan Karagöz'ün açık biçimli bir oyun olması, her olaya, konuya ve amaca uyarlanabilmesidir  
|