|  | II. Meşrutiyetten Sonra Türk Edebiyatı |  | 
|  06-24-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   II. Meşrutiyetten Sonra Türk EdebiyatıII  Meşrutiyetten sonra Servet-i Fünun mecmuası etrafında kendilerine Fecr-i Ati adını veren yeni bir nesil toplanmıştır  Kısa ömürlü olan bu topluluk, Servet-i Füsunculardan daha sade bir dil kullanmış sembolizm, empresyonizm ve romantizm gibi akımları eserlerine uygulamışlar, Avrupa Edebiyat ile Milli Edebiyat arasında bağ oluşturmuşlardır  Aruz'la şiir yazan Fecr-i Ati şairlerinden tanınmış ve orijinali Ahmet Hacim'dir  Başlangıçta Fecr-i Ati roman ve hikayecisi olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Refik Halit Karay ise, gerçek kişiliklerini Milli Edebiyat akımı içerisinde göstermişlerdir  Fecr-i Ati topluluğu dışında kalan İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı kendi şiir anlayışlarına göre eserler veren ve daha sonra Milli Edebiyat akımına katılan şairlerdir  Modern Türk Edebiyatını yaratma amacıyla kurulan Tanzimat, Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati toplulukları büyük hamleler yapmakla beraber ruhta büyük ölçüde Fransız sanatına bağlı, dil ve üslupta Osmanlıcaydı sürdüren, milli kimlik ve kişiliğe ulaşamamış bir edebiyat vücuda getirmişlerdir  Osmanlı imparatorluğunun dağılışı sırasında, Türk aydınlarının büyük bir bölümü, ümmete bağlı Osmanlıcılığın terk edilerek milliyetçiliğin benimsenmesinin, memleketin geleceği için gerekli olduğuna inanıyorlardı  Bu inanç sonucunda Türkçülük ve Milliyetçilik akımları doğmuş, her sahada milli kimlik ve kimlik arayışları başlamıştır  Türk Dili, Türk Vezni, Türk Zevki ve Kültürü ile Milli konuları, Milli Ülküleri işleyen Türk Edebiyatı ihtiyacı ve özlemi sonucunda 1911-1923 yılları arasında Milli Edebiyat akımı doğmuştur  Bir kısmı daha sonra Cumhuriyet dönemi yazar ve şairleri arasında da yer alan bu edebiyatın temsilcilerinin en önemlileri, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Mehmet Emin Yurdakul, Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel, Enis Behiç Kor yürek, Kemalettin Kamu, Aka Gündüz, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar, Refik Halit karay, Reşat Nuri Güntekin, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Necip Fazıl Kısakürek, Halide Nusret Zorlutuna, Şükufe Nihal, Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar'dır  Cumhuriyet kültür, ideoloji, edebiyat alanlarında Milli Edebiyatçıları hemen bütünüyle devralmıştır  Milli Edebiyat akımının özellikleri, cumhuriyetin ilk on yılının da bir özeti olmaktadır  Bu çerçeve içerisinde, Milli Edebiyat akımının ilkeleri de şu şekilde belirtilebilir : Dilde yalınlık, halk edebiyatı şiir biçimlerinden yararlanma ve hece ölçüsü, konu seçiminde yerlilik  Yalın bir dille yazma, konularını hayattan ülke şartlarından seçme ve milli kaynaklara yönelme ilkelerinde birlenilmiştir  İslamcı, Osmanlıcı, gelenekçi görüşlere sahip yazarlardan , bireysel eğilimli yazarlara kadar tüm edebiyatçılara açık bir bütünlük mevcuttur  Çünkü artık söz konusu olan Milli Edebiyat akımı kavramı değil, Milli Edebiyat dönemidir  Bu akım dilde ve duyuşta 1911-1915 dönemi milliyetçilik fikirlerinin ön planda olduğu roman, hikaye, tiyatro eseri ve şiirler verilmesine yol açmıştır  Türk milletine mensup olma şuuru, tarih içinde devamlılık düşüncesi, kendi kalarak Batılılaşma inancı, 1911-1923 yılları arasındaki akımın temelleridir  Bu dönemin bariz özelliği, Türk Romantizminin edebi tezahürlerini göstermesidir  Adını 1912'den itibaren duyurmakla beraber asıl şöhretini Milli Mücadele Devrinde kazanan Yahya Kemal Beyatlı, ölümüne kadar saf şiir peşinde koşmuş bir mısra kuyumcusudur  İslamcı şair olarak tanınan, başta İstanbul'da olmak üzere çeşitli şehir ve ülkelerin geri kalmışlığını, çaresizliğini, aydınların yabancı amacını anlatan Mehmet Akif Ersoy'un Safahat (Safhalar) adlı şiir kitabı hem aydınlar hem de geniş halk yığınları üzerinde büyük etki yapmıştır  Gerek Mehmet Akif Ersoy gerekse Yahya Kemal Beyatlı şiir dili ile konuşma dili arasındaki uzlaşmalığı ve Türk diline zor uyan aruzun engellerini ortadan kaldırıp yaşayan Türkçe ile başarılı şiirler yazmışlardır  Yahya Kemal Beyatlı sadece bir şair olarak değil, medeniyet ve kültür araştırıcılığı, çok çeşitli fikri ve edebi zenginlikleri şahsında toplamış, sohbetleri ile çığır açmış bir edebiyatçı olarak da tanınır  Birinci Dünya Savaşı ve Türk Kurtuluş savaşından sonra Türkiye'de meydana gelen en önemli olay, tarihe karışan Osmanlı Devletiyle birlikte, onun dayandığı müesseseler, sosyal tabaka, hayat felsefesi, dil ve üslubun ortadan kalkarak, yeni bir rejime, zihniyete ve sosyal düzene dayanan yeni bir devletin kurulmasıdır  Cumhuriyet devri, halk iradesine dayanan parlamento rejimini getirdi  Bu rejimi kuran ilk nesil, Kurtuluş savaşını kazanan subaylar, İkinci Meşrutiyet devrinde yetişen münevverlerdir  Hem büyük bir kumandan hem de kültür ve medeniyet konularında ileri görüşlü olan Mustafa Kemal Atatürk,bu münevverlerle birlikte Türkiye'nin sosyal, iktisadi ve kültürel yapısını değiştiren inkılapları gerçekleştirdi  Cumhuriyet devri edebiyatının ilk dönem eserleri bu siyasi, sosyal ve kültürel çerçevenin etkilerini taşır  Cumhuriyet kuruluşunu hazırlayan milliyetçilik ideolojisi içinde doğan Milli Edebiyat akımı Cumhuriyetin ilk yıllarında en olgun eserlerini verdi  Cumhuriyet rejimi ve bu devirde meydana getirilen sosyal ve iktisadi müesseseler üstünde başlarında büyük Türk sosyolog ve düşünürü Ziya Gökalp'in bulunduğu Türkçü ve Milliyetçi münevver zümre etkili oldu  Gökalp'in Türkiye ve Türkler için şekillendirdiği düşünceler başta Atatürk olmak üzere, Cumhuriyeti kuran birinci neslin dünya görüşünün kaynağını teşkil etti  1880 yıllarından sonra doğan, II  Meşrutiyeti, Balkan savaşını ve Kurtuluş savaşını gören ve modern Türkiye Cumhuriyetinin aydın tabakasını meydana getiren nesil, felaketlerle olgunlaşmış ve zenginleşmiş hayat tecrübesine sahiptir  Halka ulaşabilmek ve onunla bütünleşebilmek için onun dilini kullanmak gerektiğine bu nesilden yazarlar eserlerinde konuşma dilini kullandılar  Halk dilini kullanırken gençlik yıllarında hayran oldukları Edebiyat-ı Cedide (Yeni Edebiyat) yazarlarının ince zevkini günlük dile aktardılar  Genç Kalemler Dergisinde başlayan bu çalışmalar başlangıçta Edebiyat-ı Cedide topluluğunda yer alan ve II  Meşrutiyet devrinde Türkçülük akımına katılan Ahmet Hikmet Müftüoğlu devrinin ilk dönem şairleri Türkçülerin yaygınlaştırdığı sade dil ve hece veznini kullandılar  Memleket gerçekleri ve bir ölçüde günlük hayat şiir konuları arasına girdi  Mütareke yıllarında şöhret kazanan hececiler, Orhan Seyfi Orhon (1890-1972) ve Yusuf Ziya Ortaç'dan (1896-1967) sonra yetişen Faruk Nafiz Çamlıbel (1898-1973) ile Kemalettin Kamu (1901-1948) Anadolu'yu ve vasat insan tipini şiire soktular  Hece vezni ile serbest tarzda şiirler yazan Enis Behiç Koryürek'in (1892-1949) şiirleri tarihi ve milli heyecanları yansıtır  Kendine has üslubu, vatan, coğrafya ve tarihini İstanbul dekoruyla canlandıran Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958) hem şiirde hem de nesirde çok başarılı örnekler veren çok yönlü bir edebiyatçıdır  Genç yaşında Rusya'ya giden ve oradan Marksist ve materyalist bir inançla dönen Nazım Hikmet Ran (1902-1963) Türkçe'nin estetiğini Mayakovski tesirleri taşıyan yeni bir tarzda kullanarak ihtilalci şiirler yazdı  1960'lı yıllardan sonra Türk Edebiyatı içinde yaygınlaşan sosyalist akımının başlangıcı bu şiirler oldu  Ahmet Muhip Dıranas şiiri tamamen estetik olarak kabul eden şairlerdendir  Aynı nesilden olan Arif Nihat Asya (1904-1976) üslup ve ruh yönünden zenginliğini şiirlerine aksettiren orijinal bir şairdir  Türk Edebiyatında küçük klasik hikaye yazma geleneğinin kurucusu ve en başarılı temsilcisi olan Ömer Seyfettin'in (1884-1920) hikaye kitapları 144 baskı yaparken kendisi en çok okunan yazar oldu  Sait Faik Abasıyanık (1906-1948) ve Sabahattin Ali'nin 1935 yılından sonra yayınladıkları hikayeler, birbirinden farklı iki yeni çığır açtı  Sait Faik, konuları İstanbul'da geçen ve şahsi izlenimlerine dayanan şiir duygusuyla dolu hikayeler yazdı  Materyalist bir dünya görüşüne sahip olan Sabahattin Ali, dış tasvirlere ve sade olaylara fazla önem veren hikayeler yazdı  Bu iki yazarla birlikte 1960'lı yıllardan sonra yoğunlaşan günlük hayat ve olayların, düşünce ve beklentilerin edebiyata akması başladı  1940-1945 yılları arasında Türkiye II  Dünya Savaşına katılmamakla birlikte, siyasi,sosyal,kültürel bakımdan büyük değişikliklere uğradı  İdeolojik yönden Nazizm ve Faşizme karşı açılmış olan bu savaş bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de batılı demokrasiye ve sosyalist akımlara üstünlük sağladı  Türkiye, bu yeni kuvvetler dengesi içinde Tanzimat'tan beri yöneldiği Batı medeniyetini ve örnek aldığı, Batı demokrasisini tercih etti  Demokrasiye bağlı hürriyet ve tenkitle beraber sosyalist ve Marksist görüşler de Türkiye'ye girdi  Şiirlerini 1941 yılında Garip adlı kitapta toplayan Orhan Veli Kanık'a ve onunla aynı tarzı paylaşan Melih Cevdet Andan ve Oktay Rıfat, Garipçiler adıyla anıldılar ve Türk şiirlerinde yeni bir akım meydana getirdiler  Bu akımın esası, şiiri öteden beri vazgeçilmez unsurlar sayılan vezin, kafiye ve benzetmelerden sıyırarak, duyuların yalın ifadesi haline getirmekti  Orhan Veli, bu tarzda yazdığı başarılı şiirlerle kendisinden sonrakileri büyük ölçüde etkiledi  Cahit Sıtkı Tarancı (1910-1956) aynı sadeliği vezin ve kafiyeyi kullanarak sağladı  Tarancı mısra içindeki belirli durakları kaldırarak veya değiştirerek hece vezninde yenilik yaptı  Bu neslin dünya görüşü Andre Gide'in tesiri ile varlık ötesi geçmiş ve gelecek tasavvurları olmaksızın anlık duyumlara dayanıyordu  Sait Faik'in eserleri de dahil olmak üzere bu grubun eserlerinde yaşama sevinci hakimdir  Serbest şiir hızla yayılmış, Asaf Halet Çelebi, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Behçet Necatigil gibi başarılı temsilciler yetişmiştir  Asaf Halet Çelebi bazı şiirlerinde doğu mistisizmi ile tasavvufu birleştirdi  İlk şiirlerinde serbest çağrışımlara yer veren Fazıl Hüsnü Dağlarca, şuur altının karanlık akımlarını ifade eden sembollerle dolu orijinal şiirler yazdı  Behçet Necatigil, şiirlerinde büyük şehir hayatı içinde ezilmiş ve kaybolmuş insanın kırık, karanlık, dolaşık duygularını anlattı  Şiirlerinde ahengi ihmal eden Necatigil, divan şiirinde olduğu gibi, gittikçe derinleşen bir arka planı işlemiştir  1950 yılından itibaren Türk yazar ve şairlerinin büyük bir kısmı hayat görüşlerini "toplumsal gerçekçilik" adıyla edebiyata uyguladılar  Bu dönemde Batıdan gelen varoluşculuk ve gerçeküstücülük akımları da hayata bakış tarzıyla beraber eserlerinin kompozisyon ve üslubunu da değiştirdi  Son kırk yıllık Türk Edebiyatı Batıdan gelen akımlar, sosyalist dünya görüşü, milli ve dini yaklaşımlar ve çok partili dönemde çeşitlenen politik tercihler doğrultusunda fevkalade çeşitlilik göstermekte, edebiyat çok kere vasıta gibi kullanılmakta ve yeni arayışlar içinde görünmektedir  Kısa zaman içinde büyük şöhret kazanan veya adını pek az duyurabilen yazar ve şairlerin Cumhuriyet terkibi paralelinde kurulmakta olan yeni edebiyat geleneklerine katkıda bulunmakla beraber, bunlar hakkında içinde yaşarken objektif tenkitler yapmak ve edebiyat tarihindeki yerlerinin belirlenmesi mümkün olamamaktadır  Özellikle 1960'lı yıllardan sonra gelişen kadın yazar ve şairlerin sayılarının artmış olması feminist akımın da diğer pek çok akım gibi Türk Edebiyatı içinde yer almasını sağlamıştır  1850-1986 yılları arasında isimleri en çok duyulan ve okunan roman ve hikayeciler şöyle sıralanabilir : Halide Nusret Zorlutuna, Nihal Atsız, Safiye Erol, Tarık Dursun K  , Attila İlhan, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Tarık Buğra, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Firuzan, Adalet Ağaoğlu, Sevgi Soysal, Tomris Uyar, Emine Işınsu, Sevinç Çokum, Selim İleri, Cevat Şakir (Halikarnas Balıkçısı), Bekir Büyükarkın, Necati Cumalı, Haldun taner, Mustafa Kutlu, Muhtar Tevfikoğlu, Bahaettin Özkişi, Durali Yılmaz, Rasim Özdenören, Şevket Bulut  Bu dönemin şairleri: Behçet Kemal Çağlar, Necati Cumalı, Ümit yaşar Oğuzcan, Bekir Sıtkı Erdoğan, Atilla İlhan, Yavuz Bülent Bakiler, Mehmet Çınarlı, Mustafa Necati Karaer, Munis Faik Ozansoy, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, İlhan Geçer, İlhan Geçer, Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Bahaettin Karakoç'tur   | 
|   | 
|  | 
|  |