Neden Gecikti? Mesnevi |
06-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Neden Gecikti? MesneviNEDEN GECİKTİ? Bu Mesnevi bir müddet gecikti Kanın süt olması için bir zaman lazımdır Bahtın yeni bir çocuk doğurmadıkça kan, tatlı süt haline gelmez Bunu güzelce duy Hak Ziyası Hüsamettin, göğün yücesinden tekrar dizgin çevirince yine Mesneviye başlandı Hakikatler miracına gitmişti, o yüzden onun baharı olmadığı cihetle koncalar açılmamıştı Denizden tekrar kıyıya dönünce Mesnevi şiirinin çengi de düzeldi, çalınmaya başlandı Ruhların cilası olan Mesneviye, yeniden recebin on beşinci günü başlandı Bu alışverişe başlayış tarihi, (Hicri) 662 tarihiydi Bir bülbül buradan uçup gitti, dönüp yine geri geldi Bu manaları anlamak için doğanlaştı Bu doğanın konağı, padişahın kolu olsun; bu kapı, halka ebediyen açık kalsın Bu kapının afeti, heba şehvettir Yoksa burada daima şerbetler içilir durur Bu ağzı kapa da o alemi gör O aleme gözbağı, boğaz ve ağızdır Ey ağız, sen esasen cehennemin bir alevisin! Ey cihan, sen zaten bir berzaha benzersin! Baki nur, aşağılık dünyanın ardındadır Saf süt, kan nehirlerinin ardındadır Oraya ihtiyarsız bir attın mı sütün karışır, kan haline gelir Adem peygamber Nefis zevkine bir adım attı, cennetin baş köşesinden ayrılma zinciri, boğazına geçti Melek, Şeytan!dan kaçar gibi ondan kaçmaya başladı Bir lokma ekmek için ne kadar gözyaşı döktü Gerçi cüret ettiği suç bir kıl kadardı Fakat o kıl iki gözde bitmişti Adem, o hususta meşverette bulunsaydı pişman olup özürler serdetmezdi Çünkü bir akıl, başka bir akılla birleşti mi; kötü işe, kötü söze mani olur Fakat nefis, başka bir nefisle dost olursa cüzi akıl muattal olur, bir işe yaramaz Yalnızlıktan ümitsizliğe düşünce güneş gibi bir sevgilinin gölgesi altına gir Yürü, tez bir Tanrı dostu ara Böyle yaptın mı, Tanrı, senin dostun olur Halvette oturup gözünü yuman da bunu yine dosttan öğrenmiştir Ağyardan halvet etmek gerek, yardan değil Kürk, kışın işe yarar, baharın değil Akıl başka bir akılla birleşti mi nur artar, yol meydana çıkar Fakat nefis, bir başka nefisle sevinir, gülerse karanlık çoğalır, yol gizlenir Ey avcı, dost senin gözündür Onu çerçöpten arı tut Sakın dil süpürgesiyle ona toz kondurma Göze tozu toprağı hediye götürme Zira mümin, müminin aynası olunca yüzü buğulanmadan kurtulur Mahzunluk zamanında dost, can aynasıdır Aynanın yüzünü nefesle buğulandırma Nefesinden buğulanıp yüzünü senden öretmemesi için her nefeste soluğunu tutman lazım Topraktan aşağı mısın ki ? Toprak bile sevgiliyi bulunca bir bahar yüzünden yüz binlerce çiçeğe kavuştu O yaş ağaç sevgiliyle buluşunca hoş bir hava yüzünden baştan ayağa açıldı, donandı Fakat gözün aykırı bir dost görünce başını, yüzünü yorgana çekti “ kötü dostla ünsiyet, belaya bulaşmaktır Mademki o geldi, bana uyumak düşer Uyuyayım da Eshabı Kehif’ten olayım O sıkıntıda o minnette mahpus kalmak, Dıkyanus’tan iyi” dedi Eshabı kehif’in uyanıklığı,Dıkyanus’a kulluk etmekti Fakat uykuları; şereflerini, haysiyetlerini korumuş oldu Bilgiyle uyumak uyanıklıktır Vay bilgisizle oturan uyanık kişiye ! kargalar, güz mevsimi otağlarını kurdular mı, bülbüller gizlenir ve susarlar Çünkü gül bahçesi olmayınca, bülbül sükut eder Güneşin kayboluşu, uyanıklığı öldürür Ey güneş ! Sen yeraltını aydınlatmak üzere bu gül bahçesini terk ediyorsun Fakat marifet güneşi, bir yerden bir yere gitmez, o güneş dolunmaz Onun tanyeri akıl ve candan başka bir yer değildir Hele işi gücü ; gündüz olsun gece olsun, alemi aydınlatmak olan o cihanın kemal güneşi hiç kaybolmaz İskender’sen gün doğusuna gel Ondan sonra nereye gidersen nurlusun, kuvvetlisin! Ondan sonra nereye varsan orası doğu olur; doğrular senin batına aşık kesilir Senin yarasa duygun batıya doğru koşmakta, inciler saçan duygun da doğuya doğru akmakta Ey atlı ! Duygu yolu, eşeklerin yoludur Ey eşeklere karışan, utan! Bu beş duygudan başka beş duygu daha vardır O duygular kırmızı altın gibidir, bunlar bakır gibi Tanıyışta anlayışta mahareti olanlar, o pazarda nasıl olur da bakır duyguyu altın duygu gibi alırlar? Bedenlerin duygusu, zulmet gıdası yemekte, can duygusuysa bir güneşten çerezlenmekte Ey duygularını derleyip toplayarak gayp alemine götüren! Musa gibi elini koynundan çıkar Ey sıfatları marifet güneşi olan! Bu alem güneşi, bir sıfatla mukayyettir Halbuki sen gah güneş olursun gah, deniz Gah Kafdağı kesilirsin, Gah Anka Fakat hakikatte sen ne bu olursun, ne o Ey vehimlerden uzak, ey ilerden ileri! Ruh ilimle akılla dosttur Ruhun Arapça’yla, Türkçe’yle ne işi var? Ey naakşı, sureti olmayan! Bunca nakışlar, bunca suretlerle, sana hem müşebbih hayran olmuştur, hem muvahhit! Gah müşebbihi muvahhit yapmakta, gah suretler mu vahidin yolunu kesmekte Gah sarhoşlukla sana Ebül Hasen der, gah ey yaşı küçük ey bedeni taze ve yumuşak güzel diye hitabeder Bazan da kendi suretini viran eder ve bunu, sevgiliyi tenzih etmek için yapar Duygu gözünün mezhehi, İtizaldir Akıl gözüyse vuslata kavuşmuştur, Sünni’dir İtizale uyan, duyguya kapılmıştır Fakat sapıklıktan kendini sünni gösterir Duyguda kalan kişi, Mutezili’dir Sunni’yim dese de cahillikten der Duygudan çıkan kişi Sünni’dir Gören göz, izi hoş akıl gözüdür Hayvan duygusu padişahı görseydi öküzle eşek de tanrıyı görürdü Sen de hayvan duygusundan başka, heva ve hevesten dışarı bir duygu olmasaydı Adem oğulları; nasıl olurda mükerrem, nasıl olur da hayvanla müşterek duygu ile sırra mahrem olurlardı? Sen suretten kurtulmadıkça Tanrıya surette sığmaz, yahutb sığar demen, aslı olmıyan bir sözden ibarettir Tasvire sığar, yahut sığmaz bahsi; tamamiyle iç olmuş, suretten kurtulmuş adamın harcıdır Eğer körsen teklif yoktur Değilsen yürü, var; sabır kurtuluşun anahtarıdır Sabır ilacı, gözlerin perdesini de yakar, göğüsleri gönülleri de yarıp açar Gönül aynası saf ve pak bir hale gelince sudan, topraktan hariç suretler görürsün Nakşı da müşahede edersin, nakkaşı da Devlet yaygısını da, onu döşeyeni de Sevgilimin hayali bana Halil gibidir Sureti put ama manası putları kırmakta Tanrıya şükrolsun ki o zahir olunca can onun hayalinden, kendi hayalini gördü Kapısının toprağı, gönlümü teşhir etti Senin toprağına karşı ululananın toprak başına! Dedim ki; Eğer güzelsem bu güzelliği onun lütfu olarak kabul ederim Değilsem zaten çirkinlikler bile bana güler! Çaresi şu: Kendime bakayım kendime çeki düzen vereyim Bakalım, ona layık mıyım, değil miyim? O güzeldir, güzelliği sever Taze bir delikanlı, kart bir ihtiyarı nasıl seçer? Temizler, kimlerindir? Temizlerin Şu meydandadır: Güzel güzeli sever, güzeli ister Şunu bil ki güzel güzeli cezbe der “ Temizler,temizler içindir” ayetini oku! Alem de her şey, bir şey cezbe der Sıcak sıcağı çeker , soğuk soğuğu Aslı olmayan, aslı olmayanları çekmektedir, bakilerde bakilerden sarhoş olmakta Cehennem ehli olanlar, cehennem ehli olanları cezbe der Nura mensup olanlar, ancak nura mensup olanları ister Gözünü yumdun mu canın kopuyormuş gibi bir eleme, bir ızdıraba düşersin Gözün, gündüzün nurundan ayrılmaya sabrı yoktur Gözünü yumdun mu tasalanır, gama, gussaya düşersin Gözün nuru, gündüzün nurundan ayrılamaz Senin tasan, gam ve gussan; hemencecik gündüzün nuruna kavuşmak isteyen göz nurunun cazibesinden ileri gelir Gözün açıkken de tasalanırsan bil ki sıkıntı gönlünün iki gözü de kapalı olduğundandır Gönül gözü kıyasa sığmaz bir ziya arayıp durmaktadır O iki ebedi nurun firkati seni tasalandırmaktadır Onu koru! O madem ki beni çağırmakta, ben de kendime bakayım Onun cazibesine layık mıyım, yoksa çirkin miyim? Bir güzel, peşine bir çirkini takarsa onunla alay ediyor demektir Acaba yüzümü nasıl göreyim? Ne renkteyim ki, gündüz gibi miyim gece gibi mi? Diye can suretimi hayli zamandır arayıp duruyordum Fakat suretim kimseden görünmüyordu Nihayet dedim ki ayna neden icadedilmiş, ne güne yarar? Herkes nedir, kimdir, kendisini bilsin diye değil mi? Demirden yapılma ayna suretler içindir Can yüzünün aynasıysa çok pahalı, çok değerlidir Can aynası ancak sevgilinin yüzüdür O sevgilinin yüzü ki, o diyardan Dedim ki: Ey gönül sen külli bir ayna ara Denize git, ırmaktan iş bitmez! Kul, bu istek yüzünden civarına geldi Meryem’i hurma fidanına derdi çekti Gönlüm gözünü görünce o görmemiş göz yok oldu; gönlüm gözün ta kendisi kesildi Seni ebedi olarak külli bir ayna gördüm Gözün den kendi suretimi müşahede ettim Nihayet ben beni buldum, iki gözünde aydın bir yol gördüm, dedim Vehmin; kendine gel o senin hayalindir Kendini hayalinden ayırdet dedi Suretim gözünden seslendi: Birlikte ben senim sen de bensin Hayal bu zevali olmayan aydın gözdeki hakikatlardan nasıl yol bulur da girer? Suretini, benden başkasının gözlerinden görürsen onu hayal bil, onu reddet! Çünkü benden başkası, gözüne yokluk sürmesi çekmekte hakikatte yok olan şeylerle gözünü sürmelemekte şarabı, Şeytanının tasvirinden tatmaktadır Onun gözü hayal ve yokluk evidir Hulasa o yokları var görür Benim gözüme ululuk sahibi Tanrının sürmesiyle sürmelenmiştir Varlık evidir, hayal evi değil Gözünde bir tek kıl olsa hayalin de gevher, yeşim taşı gibi görünür Hayalinden tamamıyla geçersen o vakit yeşim taşını ayırdedebilirsin Ey gevher tanıyan kişi, bir hikaye dinle de meydan da ve apaçık olan şeyi kıyastan fark et |
|