Dağ Efsaneleri |
06-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dağ EfsaneleriYılan dağı efsanesi Yılan Dağı, Çemişgezek ilçesinin kuzeyinde Aşağı Munzurlar da denilen silsilenin takriben 300 rakımlı noktasıdır Bu dağ ve çevresindeki yaylalar, bölgede yayla koyunculuğu ile iştigal eden ve Savaktılar olarak da adlandırılan kışlakçı (yan göçebe) toplulukların sürülerini otlattığı serin otlaklardır Her yıl mayıs ayı başlarında, dağların eteklerinde karlar erimeye başlayınca bu göçebe aşiretler, kış boyunca barındıkları köylerinden bu serin yaylalara göçmeye başlarlar Bu topluluklar için dağa çıkış mevsimi bir bayram şenliği hâlinde başlar, sonbahar dönüşü de âdeta hüzünlü bir ricat gibidir İşte böyle yaylaya göç başladığı bir mevsimde taze evli genç ve güzel bir Savak gelini, mensubu olduğu toplulukla beraberdir Sırtında turik* denilen sırt çantasında taşıdığı altı aylık körpe bebeği ile meşakkatli bir yolculuktan sonra yurt yerleri olan yılan çukuruna ulaşılır Çadırlar kurulur ağırlıklar yerleştirilir Burası bol otlu ve sulu bir yayladır Birkaç günlük yerleşim telaşının yorgunluğu ile genç gelin bebeğini turiğine yerleştirip, sırtına alarak, obadan biraz uzakça bir kuytuda bulunan buz gibi bir kaynaktan bir yudum su içip yorgunluk atmak arzusu ile o yöne yönelir Askerde olan genç eşini hatırlar, gönlünde yakıcı bir hasret, dudaklarında hazin mâniler mırıldanarak kaynağa ulaşır Turiğini sırtından indirir Bir yudum soğuk su içip ağlayan bebeğini emzirmek için doğrulurken korkunç ürkütücü bir sesle irkilir Sağ taraftaki dik yamaçtan, hayal bile edemeyeceği büyüklükte bir yılan hışımla bulundukları yere doğru süzüldüğünü görür Baş tarafı yerden metrelerce yüksekte, kuyruk kısmı taa uzakta ulu dağın tepesinde olan bu canavardan kaçarak kurtulmak mümkün değildir Ruhunda aniden şimşek gibi çakan bir umut ışığı ile, olduğu yere diz çöker, ellerini semaya doğru açar ve inancının bütün samimiyeti ile Yaratan'm, esirgeyici ve bağışlayıcı ulu kudretine sığınır ve haykırır: -Hey ulu yaratan !Bu ıssız dağ köşesinde, masum yavrumla beraber korkunç canavar karşısında çaresiz ve korumasız durumda kaldık Bu masum yavrunun günahı yokbenim de hatam, günahım varsa bağışla! Bizi bu canavarın şerrinden koru! Bağışlayıcı, koruyucu îsm-i Âzam'm hürmetine bizi bu darlıktan sen kurtar O anda şişirilmiş bir tulumun boşaltılmasından çıkan bir sesi andırır bir ses duyar Yalvarışları süresince havada kalan yorgun kolları yanına düşer, umutsuzlukla kapanan göz kapaklan aralanır,başı boşlukta dikili duran canavar, hareketsiz âdeta donmuş simsiyah bir kaya parçası hâlinde duruyor Ruhunun bütün samimiyeti ve coşkusu ile toprağa eğilir,Ulu Yaratan'ın tecelli eden bu mucizesi karşısında O'na şükran borcunu secdeye kapanarak ifadeye çalışır ve huzuru kalp ile: -OhAllah'ım Sana binlerce hamd ve senalar olsun Ben bu mucizeyi gözlerimle gördümİzleri dünya durdukça insanlığa ibret levhası olsun! Bu gün Yılan Dağı'nın alt eteklerinde Yılan Çukuru denilen bu yurt yerine gidenler, başı âdeta semaya yükselen bir kaya parçası görürler Dağın jeolojik yapısı üzerine âdeta bir tezat teşkil edercesine bu kaya yığınının simsiyah bir hat hâlinde yılan dağının dik yamaçlarından zirveye kadar uzandığını merak ve ibretle seyrederler Bilim çevrelerinin bunun volkanik bir lâv akıntısı olduğunu ısrarla söylemeleri dahi halk arasında bu efsaneyi unutturamayacaktır Dağ yine Yılan Dağı, yayla yine Yılan Çukuru, adıyla kıyamete kadar efsanesi ile hafızalarda yaşayacaktır |
Dağ Efsaneleri |
06-24-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dağ EfsaneleriKırklar Dağının Efsanesi Diyarbakır yakınlarında bulunan Kırklar Dağı civarındaki bir köyde Süryani bir aile yaşarmış Bu aile, aile olalı yıllar olmasına rağmen çocukları olmamış Ne yola başvurmuşlarsa kolları, kanatları kırılmış, hayalleri suya düşmüş, ümitleri kırılmış Müslüman bir ailenin tavsiyesi ile Kırklar Dağı’nın arkasındaki Kırklar Ziyaretine gitmeye karar vermişler Varıp ziyarete adaklar adamışlar, dilek tutmuşlar Bir süre sonra nur topu gibi bir kız çocukları doğmuş, Suzan adını vermişler Bundan sonraki her yıl, Kırklar Ziyaretini ihmal etmemiş, kurban kesmeye devam etmişler Hanım kızımız büyümüş, serpilmiş, hurilere taş çıkartaracak bir güzelliğe ulaşmış Bizim Adil oğlan da yakışıklı mı yakışıklı, suyu sıktı mı taş edecek kuvvete sahip bir delikanlı imiş Eee boyu boyuna, huyu huyuna derler ya, Suzan kıza vurulmuş O zamanlar platonik aşk icat edilmediğinden, kız da karşılık vermiş, iki gönül bir olmuş, samanlık seyran olmuş Günler ayları, aylar yılları kovalamış Suzan kızın doğum günü yaklaşmış Olacak ya! Suzan kızın annesi de hastalıktan yatağa düşmüş Adağı yerine getirmek için hizmetçileri göndermiş Suzan kızla beraber Kırklar Dağı’na Adil Beyi’miz yerinde durur mu? O da peşlerinden gitmiş Hizmetçiler dua ile, adak ile uğraşırken; iki kor yürek sıyrılmış aradan Bir tenhada can cananı bulmuş, iki can bir olmuş Tenler tanışmış, dudaklar kaynaşmış, bedenler vurulmuş Bu olaydan dolayı, ziyaret çarpmış derler ki; Suzan kız, amansız bir hastalığa yakalanmış Ne hekimler çare bulmuş, ne alimler isim koymuş bu derde Akıl başından uçmuş, Adil Beyim de dahil, kimseyi tanıyamaz hale gelmiş Dicle’nin kenarından kapılıvermiş sulara Adil Beyi’mizin de ne aklı, ne de yüreği kaldıramamış bu ayrılığa Suzan’ına kavuşmak için o da bırakmış kendini Dicle’ye |
Dağ Efsaneleri |
06-24-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dağ EfsaneleriHAZAR GÖLÜ( HAMİLE DAĞ) EFSANESİ Çok eskilerde buralarda yaşayan hamile bir kadın varmış Dönem kıtlık devri kadın bir köye gitmiş mis gibi ekmek kokuları çarpmış burnunadayanamamış oradki evlerden ekmek istemiş ama çok cimri olan bu köy halkı ekmek vermemiş bunun üzerine kadın elini evlerin eşiğine koyup "inşallah bu köy su keser ben de taş keserim" diye beddua edince allah duasını kabul eder ve köy sular altında kalır kadında dağa dönüşür hazar baba olarak da bilinen bu dağ elazığ'ın her yerinden görünürve gerçektende saçları yüzü karnı ayakları hatta elbisesininkırışıklarıyla tam bir kadın görünümündedir Batık şehir hakkında da çalışmalar yapılmaktadır sular çekilince zaman zaman şehir ortaya çıkar EVLİYA ÇELEBİ buranın ticaretle uğraşan gayri müslim bir köy olduğu ve kilisesinde mumyalanmış bir eşek olduğunu eserinde belirtmiştir |
Dağ Efsaneleri |
06-24-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dağ EfsaneleriKazdağı (sarıkız efsanesi) İlkbaharda yaylaya, sonbaharda kışlamaya inerler Bu zaman içinde hem babada hem de kızda ermişlik olayları yaşanır! Baba yaşlanıp Hacca gider Giderken de kızını bir aileye emanet eder Döndüğünde iftiraya uğradığını görür ve dışlanır Hakkında kötü sözler söylenen kızını öldürmek niyetiyle dağa çıkarır Dağ yolunda kızına hakaret edenler olur Bunun üzerine Sarıkız adını alır Kız, "Köye suyunuz soğuk, kızınız kavruk olsun " diye beddua eder Sarıkız babası ile birlikte şimdi kendi adıyla anılan tepeye çıkar Baba abdest almak için kızından su ister Kızının iki kez kendisine verdiği suyun tuzlu olması üzerine, bu defa Sarıkızdan tatlı su ister Suyu anında vermemesinden şüphelenen baba, tuzlu suyu niçin verdiğini sorar Kız da "Acele ettiğin için denizden alıverdim " yanıtını verir Böylece ermişliğine inanan baba mahcup olur Kızını öldürmekten vazgeçer ve kızı terk eder O anda dağın üzerine simsiyah bir bulut çöker Dağdaki çobanlar bulut kalktıktan sonra geldiklerinde kızı bir tepede (Sarıkız Tepesi) babasını da 10 km uzaklıktaki bir başka tepede (Sarıkızın Babası Tepesi) ölü olarak bulurlar! Halk baba ve kızı öldükleri yerde gömüp türbelerini çevirirler |
Dağ Efsaneleri |
06-24-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dağ EfsaneleriRoman Ağrı Dağı'nda bulunan dağ köylerinden birinde yaşayan Ahmet ve o dönemde oranın yöneticisi olan Mahmut Han'ın kızı Gülbahar arasındaki aşkı ve bu sevdalıların kavuşmak için yaptıklarını anlatır Romanda öne çıkan diğer önemli öğeler kaval ve olayların başlamasına sebep olan Mahmut Han'ın Güneş simgeli eğeri olan atıdır Destanın geçtiği dönemde yaşamış halkın kültürüne ve ananelerine yer verilir Bunların dışında roman anlattığı destanın karakterleri üzerinden insan psikolojisini irdeler Aşağıda romanda sık geçen bir paragraf alıntısına yer verilmiştir "Ağrı Dağının doruğuna yakın bir yerlerde, güneybatı yamacında bir göl vardır, adına Küp Gölü derler Bir harman yeri büyüklüğündedir göl Som mavi bir sudur Kuyu gibi Kırmızı, keskin ışıltılı kayalıkların dibindedir Her yıl bahar gözünü açar açmaz Ağrı Dağının tekmil çobanları gölün kıyısına gelirler, güneş damgalı kepeneklerini bakır toprağın üzerinde serip gölün kıyısında sıralanırlar, kavallarını çıkarıp doğan günle birlikte "Ağrı Dağının Öfkesi" ni gün batımına kadar birlikte çalarlar Ağrı Dağı çobanları güzel kara kederli gözlüdürler Uzun çok güzel parmakları vardır Bazısının gür, altın sakalları dalgalanır Küçücük bir ak kuş çobanlar kaval çaldırkları sürece üstlerinde döner durur Gün kavuşunca çobanlar karanlığa karışıp giderler Ve tam bu sırada da tede dönüp duran ak kuş gölün üstüne süzülüp iner, kanadını suyun som mavisine daldırır, sonra o da çobanlarla birlikte, karanlığa karışır Kanadın değdiği yerde göl incecikten dalgalanır, ince dalgalar genişleyerek gelir, bakır kıyılara vururlar Sonra, iri bir atın gölgesi gölün üstüne düşer, süzülür gider" |
Dağ Efsaneleri |
06-24-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dağ EfsaneleriAYUV-DAG Zaman zaman ekende, Zaman zalim ekende Qara deniz yalısı -Çatır-dağ eteğinde, Büyük Yayla qoynunda Qart bir ayyuv yaşağan Bal sepeti tapmasa, Balıq tu tıp aşağan Yıllar kelip - keçkenler -Ösken ayuv sürüsi, Aqsaqal, dep saylanğan Qart ayuvmn birisi O qart ayuv ne dese, Qanun eken yaşlarğa Boysunmasa birisi, Urar eken taşlarğa Qış kclgende ayuvlar Yaşağanlar yalıda, Qart deniz de turmağan Özünce, öz alında Sürü ulip başlasa, O köpürgen-quturğan, Cemilemi suv yutqan, Olmağan sağ qurtulğan Devirlernin birinde Epkin çalbaş dalgalar Fek büyük bir gemini Esirlikke alğanlar Sürünin aqsaqah Emirbergenyaşlarğa: Parlamağa gemini, Urıp qaya-taşlarğa Aq yelkenli gemini Parça-parça etkenler, Anda bir sandiq tapıp, Qart ayuvğa kelgenler Sandıq içinden çıqa Düİber bir yaş qıp bala Son aqsaqal o qiznı Öz qobasma ala Emir bere sürüge Qizm saqlap baqmağa, Yer tübünden olsa da, Ona aş-suv tapmağa Mına böyle kün keçe, Afta keçe, ay keçe Ayularnen qobada Qız da aşay ve içe Er baarde yalıda Aça lâle ve zumbül Güzclnin nazik sesi Ola baarge bülbül Qız sevdalı yırınen Yalıların yanratqan Er baarde sürüni Yuqusmdan uyantqan Omn tatlı yırına Sevda eken o sürü, Dülbcrligine ise Meftun eken er biri Baar kelse, ayuvlar Avğa kete ekenler Qizğa: - Yalığa çıqma, -Dcp, lenbilep ketkenler Küz künlcrnin birinde Deniz, dersin, quturğan Sonra taşlı yalığa Kelip qayıq urulğan O qayiqnm içinde Yata eken bir oğlan Taqatmdan kesilip, Suvsuz saranp solğan Körip om şu yaş qız Tez yardımğa yetişe, Aqılma özünin Aqrand aşları tüşe Yigitke suv ketlire, Aşata veiçire Oğlan esin cıyğan sofi Önen künün keçire Ekisi de çatma qaş, Güzellernin güzeli Bir-birini sevgenler, Olucı iş, bu belli Yiğit maqtap yurtum, Qızğa ikâye ayta,Qayığımda sana da Yer bar, - dey qayta-qayta Son ekisi - bir yürek, Tüşmeyik, - dep, tuzaqqa, Sağlıqlaşıp yalınen, Yel tutqanlar uzaqqa Kök güdürdep, bulutlar Qaplağanlar adanı (Bellemegen güzeller Körermiz, dep sabanı! Sürü yalığa tüşip, Meseleni duyğan sofi, Uluvları deşetli Zelzelege uyğan son, Qart defiiz de serteyip Dalğalanğan, köpürgen Oğlan, küçün ayamay, Küreklerge yekilgen Ayuvlar da başlağan Deniz suvun içmeğe, Qayıq ise suv ile Artına çekilmeğe Yiğit değen güzelge: Yırla, yarem, yırınnı, Qonaqbaylar sezmesin Yürekteki sınnnı Qıznm nazik sesini Eşitkende ayuvlar, Suvdan yalığa çıqıp, Dinlenir ve uluylar Tek qart ayuv ökürip, Devam ete işini, Emir bere sürüge: - Acıman küçüfiizni Dalğalarğa qoşulıp, Uzaqlaşa yır sesi Sofi qart ayuv qansıray, Başından ketip esi Çıqıp olmay yalığa, Qara deniz suvları Etrafında çayqala Taş kesilip, cesedi Ola - qaya, Ayuv-dağ, Şimdi o yerde "Artek" -Ülkede en güzel bağ Bu, elbette, efsane, Tabiatnın bir sırı İnsan da taş kesilir, Eğer coyulsa yırı! AYI DAGl (Efsane) Zamanın zaman olduğunda, Zamanın zalim olduğunda Kara deniz yalısı Çatır Dağ eteğinde, Büyük Yayla koynunda Yaşlı bir ayı yaşamış Bal sepeti bulmasa, Balık yakalayıp yemiş Yular gelip geçmiş Büyümüş ayı sürüsü, Aksakal diye seçilmiş Yaşlı ayılardan birisi O yaşlı ayı ne derse, Kanım olmuş gençlere Dinlemese birisi, Vurur imiş taşlara Kış geldiğinde ayılar Yaşamışlar yalıda, Yaşlı deniz de durmamış Kendi eski halinde Sürü ulumaya başlasa, O, köpürmüş, kudurmuş, Gemileri su yutmuş Olmamış hiç kurtulan Devirlerden birinde Azgın, beyaz başlı dalgalar Çok büyük bir gemiyi Esir edip almışlar Sürünün aksakalı Emir vermiş gençlere: Kırmak için gemiyi, Vurup kayalara, taşlara Ak yelkenli gemiyi Parça parça etmişler Orada bîr sandık bulup, Yaşlı ayıya gelmişler Sandık içinden çıkıyor Dilber bir genç kız çocuğu Sonra aksakal o kızı Kendi yuvasına alır Emir verir sürüye Kıza iyi bakmaya, Yerin dibinde olsa da, Ona yemek, su bulmaya İşte böyle gün geçiyor, Hafta geçiyor, ay geçiyor Ayılarla mağara içinde Kız da yiyor, içiyor Her baharda yalıda Açar lale ve sümbül Güzelin nazik sesi Oluyor baharda bülbül Kız, sevdalı türküsü ile Yalıları çınlatmış Her baharda sürüyü Uykusundan uyandırmış Onun tatlı şarkısına Sevda imiş o sürü, Dilberliğine ise Meftun imiş her biri Bahar gelse, ayılar Avlanmaya gidermiş Kıza: - Yahya çıkma, -Diye, tembih edip gitmişler Güz günlerden birinde Deniz sanki kudurmuş Sonra taşlı yalıya Dalgalar kayık vurmuş O kayığın içinde Yatarmış bir oğlan Takatinden kesilip, Susuz saranp solmuş Görüp onu şu genç kız Çabuk yardıma gelir, Aklına onun Arkadaşları gelir Delikanlıya su getirir, Ycdirir, içirir Oğlan kendine gelince, Onunla günü geçirir İkisi de çatma kaş, Güzellerin güzeli Birbirini sevmişler, Olacak iş, bu belli Yiğit övüp kendi yurdunu, Kıza hikaye anlatıyor, Kayığımda sana da Yer var, - diyor ard arda Sonra ikisi bir yürek Düşmeyelim diye tuzağa, Vedalaşıp yalı ile, Yol tutmuşlar uzağa Gök gürüldeyip, bulutlar Kaplamışlar adayı (Tahmin etmemiş güzeller Görürüz diye sabahı!) Sürü yalıya inip, Meseleyi duyunca, Ulumaları dehşetli Zelzeleye benzeyince, Yaşlı deniz de sertleşip Dalgalanmış, köpürmüş Oğlan, küçük demeden Küreklere yüklenmiş Ayılar da başlamış Deniz suyunu içmeye, Kayık ise su ile Arkaya çekilmeye Yiğit demiş güzele: Şarkı söyle, yarim, şarkını, Elebaşılar sezmesin Yürekteki sırrını Kızın nazik sesini Duyunca ayılar, Sudan yalıya çıkıp, Dinlenir ve ulurlar Sadece yaşlı ayı kükreyip Devam eder işine Emir verir sürüye: Acımayın gücünüzü! Dalgalara katılıp, Uzaklaşır şarkı sesi Sonra yaşlı ayı zayıf düşüyor Başından aklı gidiyor Çıkamıyor yalıya Deniz içinde kalıyor, Kara deniz sulan Etrafında çalkalanır Taş kesilip cesedi Olur kaya, Ayı Dağı, Şimdi orada "Artek" var Ülkede en güzel bağ Bu, elbette efsane, Tabiatın bir sırrı İnsan da taş kesilir, Kaybolursa şarkısı |
|