Leyla ile Mecnun |
06-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Leyla ile MecnunLEYLA ile MECNUN Leylâ ile Mecnun, (Arapça مجنون ليلى Majnūn Laylā), Arap efsanesine dayanan klasik aşk hikâyesidir Bu efsanede Mecnun mahlasıyla şiirler söyleyen Kays ibni Mülevvah (Arapça: قيس بن الملوح, Qays ibn al-Mulawwah) adlı bir Arap şâiriyle Leyli (Leylâ) adlı bir Arap kızın arasında geçen ve ayrılıkla sona eren bir aşk hikâyesini anlatılmaktadır Nizami (Farsça: نظامی گنجوی[color="White"] Nizāmī Ganjavī) başta olmak üzere birçok kişi tarafından işlenmiş olan konuyu Fuzulî, 1535 yılında mesnevî türünde kaleme almıştır Eser, hâlâ çok kıymetlidir Mesnevî tarzına ve Türk diline yenilik getiriştir Hikaye Mecnun, bir kabile reisinin dualar ve adaklarla dünyaya gelmiş olan Kays adlı oğludur Okulda bir başka kabile reisinin kızı olan Leylâ ile tanışır Bu iki genç, birbirlerine aşık olurlar Okulda başlayıp gittikçe alevlenen bu macerayı Leylâ'nın annesi öğrenir Kızının bu durumuna kızan annesi, kızına çıkışır ve bir daha okula göndermez Kays okulda Leylâ'yı göremeyince üzüntüden çılgına döner, başını alıp çöllere gider ve Mecnûn diye anılmaya başlar Mecnûn'un babası, oğlunu bu durumdan kurtarmak için Leylâ'yı isterse de Mecnun (deli, çılgın) oldu diye Leylâ'yı vermezler Leylâ, evden kaçarak, Mecnun'u çölde bulur Halbuki o, çölde âhular, ceylanlar ve kuşlarla arkadaşlık etmektedir ve mecâzî aşktan ilâhî aşka yükselmiştir Bu sebeple Leylâ'yı tanımaz Babası, Mecnûn' u iyileşmesi için Kâbe'ye götürür Duâların kabul olduğu bu yerde Mecnûn, kendisindeki aşkını daha da arttırması için Allah-ü Tealâ'ya duâ eder: "Ya Rab belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni Bir dem belâ-yı aşkdan etme cüdâ beni" Duâsı neticesi aşkı daha da çoğalır ve bütün vaktini çöllerde geçirmeye başlar Diğer tarafta ise Leylâ da aşk ıstırabı içindedir Bir zaman sonra âilesi, Leylâ'yı İbn-i Selâm isimli zengin ve îtibârlı birine verir Ancak Leylâ, kendisini bir perinin sevdiğini ve eğer kendisine dokunursa ikisinin de mahvolacağını söyleyerek İbn-i Selâm'ı vuslatından uzak tutmayı başarır Mecnûn, çölde, Leylâ'nın evlendiğini arkadaşı Zeyd'den işitince çok üzülür Leylâ'ya acı bir sitem mektubu gönderir Leylâ da durumunu bir mektupla Mecnûn'a anlatır Kendisini anlamadığından dolayı o da sitem eder Bir müddet sonra Mecnûn' un âhı tutarak İbn-i Selâm ölür Leylâ, baba evine döner Bir çok tereddütten sonra her şeyi göze alarak, Mecnûn' u çölde aramaya başlar Fakat Mecnûn, dünyadan elini eteğini çekmiş ilâhî aşk yüzünden Leylâ'nın maddî varlığını unutmuştur Leylâ, çölde Mecnûn' u bulduğu hâlde, Mecnûn onu tanımaz Leylâ onun erdiğini anlarsa da yine onsuz yaşayamaz Hastalanıp yataklara düşer Kısa zaman sonra da ölür Mecnûn, Leylâ'nın ölüm haberini öğrenir Gelip mezarını kucaklar, ağlayıp inler; "Ya Rab manâ cism ü cân gerekmez Cânânsuz cihân gerekmez" Der, kabri kucaklayarak ölür Bir müddet sonra Mecnûn' un sâdık arkadaşı Zeyd, Rüyasında, Cennet bahçelerinde birbiriyle buluşmuş iki mesut sevgili görür Bunlar kimdir? diye sorunca, derler ki: "Bunlar, Mecnûn ile onun vefâlı sevgilisi Leylâ'dır Aşk yoluna girip temiz öldükleri, aşklarını dünya hevesleriyle kirletmedikleri için burada buluştular" Bu hikâyenin sonunda; seven ve sevilen bir olmuşlardır Âşık kendini madde dünyasından tamamen soyutlamayı başarmış ve sevdiğine ulaşmıştır Bu noktadan sonra seven ve sevilen diye iki farklı kişiden bahsetmekte yanlıştır; ruhlar ilahi visal(ilahi kavuşmaya)e ulaşmışlardır Bu yüzden artık Mecnun sevdiğini kendinden dışarıda aramamaktadır, bu dünyayı onun yeri kabul etmemektedir Bu mesnevide Fuzûlî, dünyevî aşkı bir basamak olarak kullanıp onun üstünden maddeden ayrılıp tamamen ruha ait olan ilahi aşkı anlatır |
|