Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
biyografisi, farabifarabi, hayati, kimdir

Farabi..Farabi.. hayati, kimdir, biyografisi

Eski 06-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Farabi..Farabi.. hayati, kimdir, biyografisi





FARABİ, 870 yılında Türkistan'da Siderya (Seyhun) nehri ile Aris'in birleştiği yerde kurulmuş eski bir yerleşim merkezi olan Farab'da (Otrar'da) doğdu Babası, Mehmed adında bir kale komutanı idi Hayatı hakkında sağlam ve ayrıntılı bilgi pek yoktur Zaten filozof, bilgin ve sanatkâr olarak, yaşadığı yıllarda bugün tanındığı kadar tanınmamıştı Hakkında bilgi veren kaynaklar kendisinden 150-200 yıl sonra yazıldığı için, güvenilir olmaktan uzaktır Efsanelerle süslenerek anlatılan bır ilim ve sanat adamıdır Ebu Nasrı Farabi, Arısto'' nun bütün eserlerini açıkladığı ve incelediği için Ustad-ı Sani, Hâce-i Sani, Muallim-i Sani gibi sıfatlar almıştır Bunlardan başka Ebu Nasri Farabi-i Türki, Hakim Farabi gibi isimlerle de anılır Asıl adı Ebu Nasr Muhammed bin Muhammed bin Turhan bin Uzlug'dır Batı kaynaklarında adı ''Alpharbius ya da Alphartabi'' olarak geçer


İlk öğrenimini doğduğu yerde yaptı Gençliğinde Türkistan'dan göç ederek bir süre Iran'da dolaştı Daha sonra o zamanın ilim ve sanat merkezi olan Bağdat'a gelerek yüksek öğrenimini burada tamamladı Böylece anadili olan Türkçe' den başka Farsça ve Arapça'yı hristiyan hocalardan ilim dili olan Latince ve eski Yunanca'yı öğrendi çağının ünlü bilginlerinden Ebu Bişr bin Yunus'tan Mantık, Ebu Bekr Ibn el Sarrac'dan dilbilgisi dersleri aldı Bundan sonra Harran Üniversitesi'ne giderek felsefe çalışmaları yaptı ve burada Yuhna bin Haylan'dan Mantık bilgisini ilerletti Aristo üzerindeki çalışmalarını burada yaptı Bağdat'a döndükten bir süre sonra Mısır'a gitti 941 yılında Mısır'dan Halep'e gelerek Emir SeyfüddevIe Hemedani'nin sarayında bulundu Zamanının devlet adamlarından saygı gördü Mütevazi bir hayat süren Farabi, Emir'in teklif ettiği yüksek maaşı kabu1 etmeyerek, ''Dört Dirhem''lik küçük bir ücretle yaşamayı yeğlediMısır' da kaldıpı sürece Türk kıyafeti ile dolaşır ce Türkçe konuşurmuş


Eski Yunanlı filozof ve ilim adamlarının eserlerinin Arabça'ya çevrilerek öğrenilmesi Farabi ile başlamıştır denebilirÖnce Abbasiler , sonra Endülüs medeniyeti içinde yetişen islâm bilginleri bunları Batı'ya tanıtmıştır Orta çağ Avrupası bu filozofu Arab dilinden, özellikle Kurtuba'lı ibn-i Rüşd' den öğrendi Batılı bilginler Ibn-i Rüşd'ü öğrenmek isterken Farabi'yi okumak zorunda kaldılar

Farabi'nin eserlerinin yüzyıllarca Avrupa'da tanınmasının nedeni budurBütün Orta çağ boyunca Avrupa'da böylesine tanınan, hattâ XX yüzyılda bile hakkında araştırmalar yapılan, eserleri yayınlanan Farabi, 950 yılında Şam'da öldü ve Babüssagir'e gömüldü Cenaze namazını Emir Seyfüddevle'nin kıldırdığını çeşitli kaynaklar belirtiyor Farabi'yi bir kaç yönden incelemek gerekir

FİLOZOF FARABİ

Hekim ve"hakim (doktor ve filozof) olmasına rağmen, onun bütün sıfatları felsefe ile ilgili yönü için kullanılır Felsefeyi öğrendikten sonra, görüşlerini Aristo felsefesi doğrultusunda geliştirdi ve bunları bir temele oturtarak kendine özgü bir okul kurdu; olgun eserler yazmaya koyuldu Psikoloji, metafizik, mantık, zekâ, madde, zaman, vahdet, boşluk, mesafe ve sayı gibi kavramlarla ilgili görüşler ileri sürdü Iyi bir matematikçi oluşu ile de ünlüdür


Felsefeye mantık yolundan girerek metafizik üzerinde durdu Din ile felsefenin ayrılmaz bir bütün olduğunu gördükten sonra islâm felsefesinin kurucusu oldu Farabi'ye göre din ile felsefe arasındaki uyuşmazlık temelde değil, dışta kalan yorumlarla düşüncelerin değerlendirilmesindeki farklılıktan ileri gelir Böylece mantık ve kavramcılığı geliştirdiğinden, bu etki ile Kelâm gibi Islami ilim dalları kanıtlarını mantıktan almaya başlamıştır Bu yoldan hareket eden Farabi, o zamanki ilim dallarını ikiye ayırır Ona göre mantık, metafizik gibi ilimler nazari(teorik), ahlâk, siyaset(politika), matematik, musiki ise ameli yâni pratik ilimdir
Eserlerinin sayısı yetmişe yaklaşır Yazılarını tenha yerlerde, su kıyılarında, ağaç altında yazdığı, eserIerindeki boşlukların, defterlere yazmayıp kâğıtlara not etmesinden, daha sonra bunların bir bölümünün kaybolmasından ileri geldiği söylenir En tanınmış alanları Ed-Talimü's-Sani ile İhsanü'I-Ulûm'dur Sonuncu su Doğu dünyasında yazılmış ilk ansiklopedik eserdir

MIJSİKÎŞİNAS FARABİ

Mûsikîdeki önemi, Doğu mûsikîsinin nazariyatı ile ilgili, Kindî'den sonra ilk önemli eseri yazmış olmasın dandır Mûsikînin sanat yönünü iyi bildiği, bazı mûsikî âletlerini çaldığı ve icad ettiği söylenirse de, eserlerin de ve hakkında bilgi veren kitoplarda bu konu ile ilgili geniş bilgi yoktur Mûsikî ile astroloji arasındaki ilgiyi reddetmiş ve Kindî'nin kurup geli;tirdiği okulun ilerlemesine katkıda bulunmuştur Kitabü'I-Mûsikîü'I-Kebîr (Bü yük Mûsikî Kitabı) adındaki eseri biri sekiz, diğeri dört bölümden oluşmuştur Birinci bölümde mûsikî teori lerini anlattıktan sonra, ikinci bölümde kendisinden önceki mûsikîşinasların ileri sürmüş oldukları fikirleri eleştirir Ayrıca İran mûsikîsi ve sazlarından söz ettikten sonra, mûsikî öğrenimi ile ilgili fikirler ileri sürer Bu ve EI Methal Fi'I-Mûsikî adındaki kitapları Aristo ile eski Anadolu filozofları, özellikle Pythagoras'ın görüşle rini yansıtır İhsanü'I-Uliım adındaki eserinde ise mûsikînin hangi ilim ve sanat dalına bağlı olduğuna değin miştir Farabî'nin mûsiki ile ilgili görüşlerine etken olan şu iki konudan söz etmek gerekecektir:

İÖ VI yüzyılda Sisam adasında doğan PYTHAGORAS, eski çağın en önemli matematikçisi, fizikçisi ve filozofudur Seste ahengin(uyum'un) değerinin tellerin boyu ile orantılı olduğunu ortaya koymuş ve ses fiziğini incelemiştir Bugün "Pyıhagoras Gamı" denen bu sistem, bir oktav aralığına bir "Doğal Beşliler"dizisini meydana getiren sesler yerleştirilerek elde edilir Pratikte kullanılmaya elverişli değilse de bir çok telli saz buna göre akord edilir; "Kemancılar Gamı" da denir Bu Gam'ın üstün yanı yapısı itibariyle bütün "Do ğal Beşliler"i vermesidir "Doğal Dörtlü"ler bir oktav i5inde, "Doğal Beşliler"in tamamlayıcısı olduğundan, "Doğal Dörtlüler"i de verir Bu konuyu inceleyen Farabî, mûsikînin müsbet yönünü ele almış ve tenkitçi bir bakışla, tam bir "Pythagoras"çı olarak görüşlerini açıklamıştır Arabça olarak yazmış olduğu mûsikî kitabı, bir sanat kitabı olmaktan çok "Akustik" konularla ilgilidir

Arab Mûsikîsi ile ilgili ilk kaynaklara, Hicret'in II yüzyılından sonra rastlanı~ Şairlerin Rebab'a benze yen tek telli bir saz çalarak şiir okudukları biliniyor Bu yüzyıldan başlayarak Arab Mûsikîsi'nin geliştiğini, perde sistemlerinin tek oktavdan çıkarak gelişmeğe bağladığını görürüz Oysa bu yüzyıllarda Doğu'dan ge lerek İran ve Suriye'de yaygınlık kazanmış, zamanına göre gelişmiş bir mûsikî vardı İşte bu mûsikî Arab Mûsikîsi'ni etkilemiş, özellikle ritm teşekkülüne yardımcı olmuştur Îsa bin Abdullah, İbn Musaccah gibi ustalar, Müslim İbn Muhriz ve bu kişinin çıraklarından yararlanmışlardır Abbasiler'den himaye gören Ibrahim el Mosilî, oğlu İshak gibi sanatkârların etkisi ile mûsikî merkezi âdeta Şam'dan Bağdat'a taşınmıştır Bu sûretle mûsikîye Horasan'ın etkisi egemen olmuştur Farabî'nin mûsikî hakkındaki görüşlerini yazması bu döne me rastlar Kitabı en eski Arabca mûsikî eseri olmasına rağmen, işlenen konunun Arab Mûsikîsi ile ilişkisi yoktur

FARABÎ hakkında pek çok eser bilgi verir Bunların bir bölümü, yukarıda da belirttiğimiz gibi, efsaneler le karışık, inanılması güç bilgilerdir Ibn Ebi Usaybia "Tabakatü'I-Etıbbâ" adındaki eserde "Bir saz icad etmiştir; mûsikînin amelî ve nazarî yönlerini iyi bilirdi" diyor Tezkeretü'I-Hükûm-u Fi-Tabakatü'I-Ümen'de şöyle bir bölüm var : "Emir Seyfüddevle-i hemedanî'nin saz sanatkârları bir süre çalıp söylediler Mecliste bulunan Farabî daha sonra cebinden tahta parçaları çıkartarak birbirine ekledi ve çalmaya başladı Orada bulunanlar önce güldüler Sonra sazın yapısını değiştirerek çaldı, herkes ağladı En sonunda herkesi uyutarak sessizce meclisi terk etti," Buna benzeyen başka hikâyeler de vardır

Hekimbaşı Gevrekzâde Hâfız Hasan bin Ahmed(Amed), "Emrâz-ı Ruhiye-i Nagâmat-ı Mûsikîye" adın daki risalesinde Farabî'nin bir çok ilim dalında olduğu gibi mûsikînin de tıpta kullanıldığını, Hoca Nasırî Tusî, Hoca Abdülmümin Sofî ve Safiyüddin'den önce yeni yöntemler ileri sürdüğünü yazar Şeyhülis lâm Esad Efendi, Lehcetü'I-Lügat'inde Farabî'yi metheder Ayrıca bir çok eserde Kemaleddin, Ebû Ali bin Sina gibi ustalarla Mısır'da toplanarak o günkü sistemleri gözden geçirdikle~inden söz eder bu toplantılar da 24 terkibin 48'e çıkartıldığına değinilir

Bir başka eserde Farabî'den naklen şu bilgiler veriliyor: Bu bilgilere göre Farabî, Ezan mûsikîsi ne de yer vermiş ve vakitlere göre okunacak ezanın makamlarını şöyle anlatmış: Sabahleyin Rehavi, Subh-ı Sadık'ta Hüseyni, Güneşin iki rehm yükseldiği zaman Rast, vakd-i Hüda'da Bûselik, nısf-ı neharda Zengûle,vakd-i huzûrda Uşşak, vakd-i gurup'tn Isfahnn, akşam naımazındc Neva, yatsı namazında Büzürg, vakd-i nevmde Zirefkand makamı

Ud ve Kanun'un Farabî tarafından icad edildiği ileri sürülmekle birlikte, doğruluğunu kanıtlayacck bir belge yoktur Belki de Ud üzerinde yeni düzenlemeler yapmıştır; çünkü, Ud hakkında Kindî Farabî'den önce bilgi vermiştir Nitekim, ProfDr Ahmed Süheyl Ünver bu konu ile ilgili bir belgeden söz ediyor Yazar bu belgeyi İsmnil Saib Efendi'den aldığını belirterek başka kaynak göstermiyor XIII yüzyıldan kalan bu belgede, "İste Farabî'nin son icadı olan Ud; Musullu İbrahim, İbn Muid, Musullu İshak'ın tellerini yerine koyarak farsça sözlerle islah ettikleri Ud ül-Müsemmen budur" dendikten sonro şekli akordu ve perdeleri hakkında bilgi veriliyor Günümüze Farabî'den mûsikî eseri gelmemiştir Ona izafe edilen bazı eserlerin aslı olmasa gerektir

İbni Sina kadar olmamakla birlikte, tıp ilmi ile de uğraşmış, eserlerinde bu konuya yer vermiş, felsefe kadar ileri götürememiş ve tedavi yöntemleri ile uğraşmamıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Farabi..Farabi.. hayati, kimdir, biyografisi

Eski 06-24-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Farabi..Farabi.. hayati, kimdir, biyografisi



FARABİ

ristoteles mantığı üzerine şerhleri ve bağımsız araştırmalarıyla, Grek mantık ve felsefesini kendi kültürüne başarıyla dönüştürmüş olan Fârâbî , İslam felsefesini, felsefenin tüm problemlerine eğilerek müstakil ve kendine özgü, sistemli bir disiplin haline getirmiştir

Doç Dr Şahin FİLİZ
Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
İslam Felsefesi Anabilim Dalı

Ortaçağ Latince metinlerde ve eserlerde “Alfarabius” ya da “Avennasar” diye bilinen meşhur Türk filozofu Fârâbî’nin tam adı, Ebu Nasr Muhammed bin Muhammed bin Tarhan bin Uzluk’tur Fârâbî, İslam felsefesinin en güçlü filozoflarındandır “İlk Muallim” (öğretici) Aristo’dan sonra, “İkinci Muallim” unvanıyla tanınmış; felsefe ve düşünce tarihinde bu unvanla anılmıştır(1)
Ebu Yusuf Yakup bin İshak el-Kindi (795-870) “İlk Arap Filozof” olarak adlandırılırken Fârâbî de, ondan sonra, “İlk Türk Filozof” diye bilinmiştir Fârâbî Maveraünnehr bölgesinde Farab ilinin Vesic köyünde yaklaşık 870 yılında dünyaya gelmiştir(2) Yaklaşık olarak diyoruz, çünkü doğum tarihi genelde 870 olarak kabul edilmektedir Ayrıca onun doğum tarihinin 871, 872, 873, 874 gibi farklı tarihler olduğunu söyleyenler de vardır Doğum tarihi vefat tarihinden hareketle tespit edilmiştir Ölüm tarihi ise kesin olarak bilinmektedir O, 950’de Recep ayının bir Cuma günü ölmüştür Fârâbî öldüğünde seksen yaşlarında idi(3)
Babasının bir Türk olduğu ve bir kumandan olarak görev yaptığı hususu neredeyse kesin bir bilgi olarak elimizdedir Fârâbî’nin Türk olduğu yönündeki kanıtlar, bu iddialardan çok daha sağlamdır Zaten en tercih edilen görüş de onun Türk olduğu şeklindedir İsmindeki Tarhan ya da Tarkan ifadesi ile onun Türklere ait külah ve abayı sürekli giymesi Türklüğüne yeterli kanıtlardandır(4) Fârâbî’nin milliyeti üzerinde durmak ve onun Türk olduğu hakikatini vurgulamak, bir filozofun düşünce sisteminin köklerini ve fikirlerinin kültürel temellerini iyi ve isabetli kavramak bakımından fevkalade önemlidir


-Sesin, hava titreşimi olduğunu keşfeden kişi
-Kanun adlı çalgıyı musikiye kazandıran kişi
-Batı da Avennesar veta Alfarabbius olarak bilinir
-Aristo mantığı ile İslam'ın tanrı özünü sentezlemiştir
-Büyük adamdır vesselamİnsanlığın ikinci öğretmenidir

Alıntı Yaparak Cevapla

Farabi..Farabi.. hayati, kimdir, biyografisi

Eski 06-24-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Farabi..Farabi.. hayati, kimdir, biyografisi



Felsefenin Müslümanlar arasında tanınmasında ve benimsenmesinde büyük görevler yapmış olan Türk filozoflarının ve siyasetbilimcilerinden Fârâbî'nin, fizik konusunda dikkatleri çeken en önemli çalışması, Boşluk Üzerine adını verdiği makalesidir Fârâbî'nin bu yapıtı incelendiğinde, diğer Aristotelesçiler gibi, boşluğu kabul etmediği anlaşılmaktadır



Fârâbî'ye göre, eğer bir tas, içi su dolu olan bir kaba, ağzı aşağıya gelecek biçimde batırılacak olursa, tasın içine hiç su girmediği görülür; çünkü hava bir cisimdir ve kabın tamamını doldurduğundan suyun içeri girmesini engellemektedir Buna karşılık eğer, bir şişe ağzından bir miktar hava emildikten sonra suya batırılacak olursa, suyun şişenin içinde yükseldiği görülür Öyleyse doğada boşluk yoktur



Ancak, Fârâbî'ye göre ikinci deneyde, suyun şişe içerisinde yukarıya doğru yükselmesini Aristoteles fiziği ile açıklamak olanaklı değildir Çünkü Aristoteles suyun hareketinin doğal yerine doğru, yani aşağıya doğru olması gerektiğini söylemiştir Boşluk da olanaksız olduğuna göre, bu olgu nasıl açıklanacaktır? Bu durumda Aristoteles fiziğinin yetersizliğine dikkat çeken Fârâbî, hem boşluğun varlığını kabul etmeyen ve hem de bu olguyu açıklayabilen yeni bir varsayım oluşturmaya çalışmıştır Bunun için iki ilke kabul eder:



1 Hava esnektir ve bulunduğu mekanın tamamını doldurur; yani bir kapta bulunan havanın yarısını tahliye edersek, geriye kalan hava yine kabın her tarafını dolduracaktır Bunun için kapta hiç bir zaman boşluk oluşmaz



2 Hava ve su arasında bir komşuluk ilişkisi vardır ve nerede hava biterse orada su başlar



Fârâbî, işte bu iki ilkenin ışığı altında, suyun şişenin içinde yükselmesinin, boşluğu doldurmak istemesi nedeniyle değil, kap içindeki havanın doğal hacmine dönmesi sırasında, hava ile su arasındaki komşuluk ilişkisi yüzünden, suyu da beraberinde götürmesi nedeniyle oluştuğunu bildirmektedir



Yapmış olduğu bu açıklama ile Fârâbî, Aristoteles fiziğini eleştirerek düzeltmeye çalışmıştır Ancak açıklama yetersizdir; çünkü havanın neden doğal hacmine döndüğü konusunda suskun kalmıştır Bununla birlikte, Fârâbî'nin bu açıklaması, sonradan Batı'da Roger Bacon tarafından doğadaki bütün nesneler birbirinin devamıdır ve doğa boşluktan sakınır biçimine dönüştürülerek genelleştirilecektir

Alıntı Yaparak Cevapla

Farabi..Farabi.. hayati, kimdir, biyografisi

Eski 06-24-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Farabi..Farabi.. hayati, kimdir, biyografisi





FARABİ, 870 yılında Türkistan'da Siderya (Seyhun) nehri ile Aris'in birleştiği yerde kurulmuş eski bir yerleşim merkezi olan Farab'da (Otrar'da) doğdu Babası, Mehmed adında bir kale komutanı idi Hayatı hakkında sağlam ve ayrıntılı bilgi pek yoktur Zaten filozof, bilgin ve sanatkâr olarak, yaşadığı yıllarda bugün tanındığı kadar tanınmamıştı Hakkında bilgi veren kaynaklar kendisinden 150-200 yıl sonra yazıldığı için, güvenilir olmaktan uzaktır Efsanelerle süslenerek anlatılan bır ilim ve sanat adamıdır Ebu Nasrı Farabi, Arısto'' nun bütün eserlerini açıkladığı ve incelediği için Ustad-ı Sani, Hâce-i Sani, Muallim-i Sani gibi sıfatlar almıştır Bunlardan başka Ebu Nasri Farabi-i Türki, Hakim Farabi gibi isimlerle de anılır Asıl adı Ebu Nasr Muhammed bin Muhammed bin Turhan bin Uzlug'dır Batı kaynaklarında adı ''Alpharbius ya da Alphartabi'' olarak geçer



İlk öğrenimini doğduğu yerde yaptı Gençliğinde Türkistan'dan göç ederek bir süre Iran'da dolaştı Daha sonra o zamanın ilim ve sanat merkezi olan Bağdat'a gelerek yüksek öğrenimini burada tamamladı Böylece anadili olan Türkçe' den başka Farsça ve Arapça'yı hristiyan hocalardan ilim dili olan Latince ve eski Yunanca'yı öğrendi çağının ünlü bilginlerinden Ebu Bişr bin Yunus'tan Mantık, Ebu Bekr Ibn el Sarrac'dan dilbilgisi dersleri aldı Bundan sonra Harran Üniversitesi'ne giderek felsefe çalışmaları yaptı ve burada Yuhna bin Haylan'dan Mantık bilgisini ilerletti Aristo üzerindeki çalışmalarını burada yaptı Bağdat'a döndükten bir süre sonra Mısır'a gitti 941 yılında Mısır'dan Halep'e gelerek Emir SeyfüddevIe Hemedani'nin sarayında bulundu Zamanının devlet adamlarından saygı gördü Mütevazi bir hayat süren Farabi, Emir'in teklif ettiği yüksek maaşı kabu1 etmeyerek, ''Dört Dirhem''lik küçük bir ücretle yaşamayı yeğlediMısır' da kaldıpı sürece Türk kıyafeti ile dolaşır ce Türkçe konuşurmuş



Eski Yunanlı filozof ve ilim adamlarının eserlerinin Arabça'ya çevrilerek öğrenilmesi Farabi ile başlamıştır denebilirÖnce Abbasiler , sonra Endülüs medeniyeti içinde yetişen islâm bilginleri bunları Batı'ya tanıtmıştır Orta çağ Avrupası bu filozofu Arab dilinden, özellikle Kurtuba'lı ibn-i Rüşd' den öğrendi Batılı bilginler Ibn-i Rüşd'ü öğrenmek isterken Farabi'yi okumak zorunda kaldılar


Farabi'nin eserlerinin yüzyıllarca Avrupa'da tanınmasının nedeni budurBütün Orta çağ boyunca Avrupa'da böylesine tanınan, hattâ XX yüzyılda bile hakkında araştırmalar yapılan, eserleri yayınlanan Farabi, 950 yılında Şam'da öldü ve Babüssagir'e gömüldü Cenaze namazını Emir Seyfüddevle'nin kıldırdığını çeşitli kaynaklar belirtiyor Farabi'yi bir kaç yönden incelemek gerekir


FİLOZOF FARABİ


Hekim ve"hakim (doktor ve filozof) olmasına rağmen, onun bütün sıfatları felsefe ile ilgili yönü için kullanılır Felsefeyi öğrendikten sonra, görüşlerini Aristo felsefesi doğrultusunda geliştirdi ve bunları bir temele oturtarak kendine özgü bir okul kurdu; olgun eserler yazmaya koyuldu Psikoloji, metafizik, mantık, zekâ, madde, zaman, vahdet, boşluk, mesafe ve sayı gibi kavramlarla ilgili görüşler ileri sürdü Iyi bir matematikçi oluşu ile de ünlüdür



Felsefeye mantık yolundan girerek metafizik üzerinde durdu Din ile felsefenin ayrılmaz bir bütün olduğunu gördükten sonra islâm felsefesinin kurucusu oldu Farabi'ye göre din ile felsefe arasındaki uyuşmazlık temelde değil, dışta kalan yorumlarla düşüncelerin değerlendirilmesindeki farklılıktan ileri gelir Böylece mantık ve kavramcılığı geliştirdiğinden, bu etki ile Kelâm gibi Islami ilim dalları kanıtlarını mantıktan almaya başlamıştır Bu yoldan hareket eden Farabi, o zamanki ilim dallarını ikiye ayırır Ona göre mantık, metafizik gibi ilimler nazari(teorik), ahlâk, siyaset(politika), matematik, musiki ise ameli yâni pratik ilimdir

Eserlerinin sayısı yetmişe yaklaşır Yazılarını tenha yerlerde, su kıyılarında, ağaç altında yazdığı, eserIerindeki boşlukların, defterlere yazmayıp kâğıtlara not etmesinden, daha sonra bunların bir bölümünün kaybolmasından ileri geldiği söylenir En tanınmış alanları Ed-Talimü's-Sani ile İhsanü'I-Ulûm'dur Sonuncu su Doğu dünyasında yazılmış ilk ansiklopedik eserdir


MIJSİKÎŞİNAS FARABİ


Mûsikîdeki önemi, Doğu mûsikîsinin nazariyatı ile ilgili, Kindî'den sonra ilk önemli eseri yazmış olmasın dandır Mûsikînin sanat yönünü iyi bildiği, bazı mûsikî âletlerini çaldığı ve icad ettiği söylenirse de, eserlerin de ve hakkında bilgi veren kitoplarda bu konu ile ilgili geniş bilgi yoktur Mûsikî ile astroloji arasındaki ilgiyi reddetmiş ve Kindî'nin kurup geli;tirdiği okulun ilerlemesine katkıda bulunmuştur Kitabü'I-Mûsikîü'I-Kebîr (Bü yük Mûsikî Kitabı) adındaki eseri biri sekiz, diğeri dört bölümden oluşmuştur Birinci bölümde mûsikî teori lerini anlattıktan sonra, ikinci bölümde kendisinden önceki mûsikîşinasların ileri sürmüş oldukları fikirleri eleştirir Ayrıca İran mûsikîsi ve sazlarından söz ettikten sonra, mûsikî öğrenimi ile ilgili fikirler ileri sürer Bu ve EI Methal Fi'I-Mûsikî adındaki kitapları Aristo ile eski Anadolu filozofları, özellikle Pythagoras'ın görüşle rini yansıtır İhsanü'I-Uliım adındaki eserinde ise mûsikînin hangi ilim ve sanat dalına bağlı olduğuna değin miştir Farabî'nin mûsiki ile ilgili görüşlerine etken olan şu iki konudan söz etmek gerekecektir:


İÖ VI yüzyılda Sisam adasında doğan PYTHAGORAS, eski çağın en önemli matematikçisi, fizikçisi ve filozofudur Seste ahengin(uyum'un) değerinin tellerin boyu ile orantılı olduğunu ortaya koymuş ve ses fiziğini incelemiştir Bugün "Pyıhagoras Gamı" denen bu sistem, bir oktav aralığına bir "Doğal Beşliler"dizisini meydana getiren sesler yerleştirilerek elde edilir Pratikte kullanılmaya elverişli değilse de bir çok telli saz buna göre akord edilir; "Kemancılar Gamı" da denir Bu Gam'ın üstün yanı yapısı itibariyle bütün "Do ğal Beşliler"i vermesidir "Doğal Dörtlü"ler bir oktav i5inde, "Doğal Beşliler"in tamamlayıcısı olduğundan, "Doğal Dörtlüler"i de verir Bu konuyu inceleyen Farabî, mûsikînin müsbet yönünü ele almış ve tenkitçi bir bakışla, tam bir "Pythagoras"çı olarak görüşlerini açıklamıştır Arabça olarak yazmış olduğu mûsikî kitabı, bir sanat kitabı olmaktan çok "Akustik" konularla ilgilidir


Arab Mûsikîsi ile ilgili ilk kaynaklara, Hicret'in II yüzyılından sonra rastlanı~ Şairlerin Rebab'a benze yen tek telli bir saz çalarak şiir okudukları biliniyor Bu yüzyıldan başlayarak Arab Mûsikîsi'nin geliştiğini, perde sistemlerinin tek oktavdan çıkarak gelişmeğe bağladığını görürüz Oysa bu yüzyıllarda Doğu'dan ge lerek İran ve Suriye'de yaygınlık kazanmış, zamanına göre gelişmiş bir mûsikî vardı İşte bu mûsikî Arab Mûsikîsi'ni etkilemiş, özellikle ritm teşekkülüne yardımcı olmuştur Îsa bin Abdullah, İbn Musaccah gibi ustalar, Müslim İbn Muhriz ve bu kişinin çıraklarından yararlanmışlardır Abbasiler'den himaye gören Ibrahim el Mosilî, oğlu İshak gibi sanatkârların etkisi ile mûsikî merkezi âdeta Şam'dan Bağdat'a taşınmıştır Bu sûretle mûsikîye Horasan'ın etkisi egemen olmuştur Farabî'nin mûsikî hakkındaki görüşlerini yazması bu döne me rastlar Kitabı en eski Arabca mûsikî eseri olmasına rağmen, işlenen konunun Arab Mûsikîsi ile ilişkisi yoktur


FARABÎ hakkında pek çok eser bilgi verir Bunların bir bölümü, yukarıda da belirttiğimiz gibi, efsaneler le karışık, inanılması güç bilgilerdir Ibn Ebi Usaybia "Tabakatü'I-Etıbbâ" adındaki eserde "Bir saz icad etmiştir; mûsikînin amelî ve nazarî yönlerini iyi bilirdi" diyor Tezkeretü'I-Hükûm-u Fi-Tabakatü'I-Ümen'de şöyle bir bölüm var : "Emir Seyfüddevle-i hemedanî'nin saz sanatkârları bir süre çalıp söylediler Mecliste bulunan Farabî daha sonra cebinden tahta parçaları çıkartarak birbirine ekledi ve çalmaya başladı Orada bulunanlar önce güldüler Sonra sazın yapısını değiştirerek çaldı, herkes ağladı En sonunda herkesi uyutarak sessizce meclisi terk etti," Buna benzeyen başka hikâyeler de vardır


Hekimbaşı Gevrekzâde Hâfız Hasan bin Ahmed(Amed), "Emrâz-ı Ruhiye-i Nagâmat-ı Mûsikîye" adın daki risalesinde Farabî'nin bir çok ilim dalında olduğu gibi mûsikînin de tıpta kullanıldığını, Hoca Nasırî Tusî, Hoca Abdülmümin Sofî ve Safiyüddin'den önce yeni yöntemler ileri sürdüğünü yazar Şeyhülis lâm Esad Efendi, Lehcetü'I-Lügat'inde Farabî'yi metheder Ayrıca bir çok eserde Kemaleddin, Ebû Ali bin Sina gibi ustalarla Mısır'da toplanarak o günkü sistemleri gözden geçirdikle~inden söz eder bu toplantılar da 24 terkibin 48'e çıkartıldığına değinilir


Bir başka eserde Farabî'den naklen şu bilgiler veriliyor: Bu bilgilere göre Farabî, Ezan mûsikîsi ne de yer vermiş ve vakitlere göre okunacak ezanın makamlarını şöyle anlatmış: Sabahleyin Rehavi, Subh-ı Sadık'ta Hüseyni, Güneşin iki rehm yükseldiği zaman Rast, vakd-i Hüda'da Bûselik, nısf-ı neharda Zengûle,vakd-i huzûrda Uşşak, vakd-i gurup'tn Isfahnn, akşam naımazındc Neva, yatsı namazında Büzürg, vakd-i nevmde Zirefkand makamı


Ud ve Kanun'un Farabî tarafından icad edildiği ileri sürülmekle birlikte, doğruluğunu kanıtlayacck bir belge yoktur Belki de Ud üzerinde yeni düzenlemeler yapmıştır; çünkü, Ud hakkında Kindî Farabî'den önce bilgi vermiştir Nitekim, ProfDr Ahmed Süheyl Ünver bu konu ile ilgili bir belgeden söz ediyor Yazar bu belgeyi İsmnil Saib Efendi'den aldığını belirterek başka kaynak göstermiyor XIII yüzyıldan kalan bu belgede, "İste Farabî'nin son icadı olan Ud; Musullu İbrahim, İbn Muid, Musullu İshak'ın tellerini yerine koyarak farsça sözlerle islah ettikleri Ud ül-Müsemmen budur" dendikten sonro şekli akordu ve perdeleri hakkında bilgi veriliyor Günümüze Farabî'den mûsikî eseri gelmemiştir Ona izafe edilen bazı eserlerin aslı olmasa gerektir


İbni Sina kadar olmamakla birlikte, tıp ilmi ile de uğraşmış, eserlerinde bu konuya yer vermiş, felsefe kadar ileri götürememiş ve tedavi yöntemleri ile uğraşmamıştır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.