Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Aşk & Sevgi - Bayanlar, Erkekler > Aşk & Sevgi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
düşüncesi, hakkinda, tasavvuf, şiirimiz

Tasavvuf dÜŞÜncesİ ve Şİİrİmİz / tasavvuf dÜŞÜncesİ ve Şİİrİmİz hakkinda

Eski 06-23-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tasavvuf dÜŞÜncesİ ve Şİİrİmİz / tasavvuf dÜŞÜncesİ ve Şİİrİmİz hakkinda



TASAVVUF DÜŞÜNCESİ VE ŞİİRİMİZ

Türk şiirini İslamiyet’ten önce İslamiyet’ten sonra ve Batı edebiyatı etkisinde Türk şiiri olarak incelemek neredeyse bir geleneğe dönüşmüştür Bu tasnif şiirimizin tarihçesini öğrenmede bir kolaylık gibi görülse bile pek çok sakıncayı da beraberinde taşımaktadır Zira şiirimiz; şairleri kullanıldıkları dil hitap ettikleri kesimler itibariyle kimi farklılıklar gösterse bile aynı dünya görüşünden beslenmektedir Durum böyle olunca şiirimizi böyle yapay tasniflerle incelemek yerine bir bütünlük içinde ele almak daha doğru bir yaklaşım olacaktır
Bilindiği üzere Türklerin Müslüman olmalarından sonra ortaya koyduktan ilk şiir türü tekke şiiridir Hoca Ahmet Yesevî ile Türkistan’da başlayan bu gelenek Yesevî dervişlerinin Anadolu’ya gelmeleriyle bu coğrafyada da kendisini ortaya koymuş ve tekkeler başta Yunus Emre olmak üzere; Eşrefoğlu Rûmî Niyaz-i Mısrî Aziz Mahmud Hüdâyî Ümmî Sinan Sezai Gülşenî gibi çok büyük isimler yetiştirmiştirFakat tekke şiiri kendinden ibaret kalmamış hem divan hem de halk şiiri üzerinde çok etkili olmuştur Tasavvuf özellikle divan şiirinde şairlerin beslendiği ana kaynak durumundadır Yine pek çok halk şairi olarak bilinen isim aynı zamanda tekke şiiri için de ele alınmaktadır Kullanılan biçimsel özelliklerde ortaklık söz konusudur Durumun böyle olması da doğaldır Zira şairlerin dil ve üslûp olarak şiir tutumları nasıl olursa olsun hepsi aynı toplumun aynı kültür ve medeniyetin insanlarıdır Aynı inanç değerlerine mensupturlar Bu yüzden onları çok farklı dünyaların şâirleri olarak ele almak tarihi ve ilmî gerçeklere ters düşer Tekke divan ve halk şiirini çok keskin çizgilerle ayırmak isteyen anlayış bizce çok da masum bir anlayış değildir
Geriye doğru bakıldığında edebiyatımızda da sanki dînî olmayan bir geçmiş aranmaktadır Bundan dolayıdır ki yine bu tasniflere göre mesela halk şiirimiz; tekke şiiri âşık tarzı şiir olarak ayrılırken tekke şiiri dînî muhtevalı âşık tarzı şiirler işe lâ-dînî muhtevalı bir şiir olarak gösterilmek istenmektedir Böyle düşünenler ve lâ-dînî şiirin en büyük temsilcisi olarak gördükleri Karacaoğlan’ın“Bana güzel sever diye tan ederler Benim Hak’tan özge sevdiğim mi var?”
mısralarını nedense görmek istemezler Böyleleri meselâ bir Erzurumlu Emrah’ı Everekli Seyranî’yi nereye koyacaklardır doğrusu bu durum bir merak konusudur
Mesele bir şiirin dînî olması için içinde mutlaka; Allah peygamber günah sevap gibi dînî kavramların olması gerekmez Bu kavramları dindar olmayan bir şair de kullanabilir Önemli olan duyuş hissediş ve bakış meselesidir İçinde hiç dinî kavram olmayan bir şiir bile pekâlâ dînî bir duyarlık taşıyabilir Hayata ölüme aşka gurbete hasrete dünyaya Müslümanca bakışın bir ifadesi olarak edebiyatımızda bu anlamda nice şiir örnekleri gösterilebilir
Yine bu bağlamda Tanzimat şiirine bakalım Meselâ Sinasi’ye… Şiirinde o da dinî kavramları kullanmıştır Ama dünya görüşü olarak artık tercihler değişmeye başladığı için onun şiirlerinin okuyucuyu götürdüğü dünya çok farklıdır Benzer örneklemeleri Cumhuriyet ve sonrası şiir için de yapmak mümkündür Ama durum değişmeyecektir Din ve tasavvuf düşüncesi Türk şiirinin her zaman için beslendiği bir değerler manzumesidir Türk şiirinin geçmişine eğitenleröncelikle bu gerçeği kabul ederek işe başlamalıdırlar Şiir hayattan ve inşandan kopuk bir tür değildir Bu yüzden inşan düşüncesindeki ve hayattaki değişiklikler elbette şiiri de ektiler ve biçimlendirir Fakat sosyal ve kültürel hayatımızdaki tercihlerimiz zaman içerisinde nasıl değişirse değişsin din dolayısıyla tasavvuf düşüncesi kültürümüzün hayatımızın vazgeçilemez dinamiğidir O değerler sadece geçmişimizi oluşturmazlar Bugünümüze ve geleceğimize de tesir ederler onları şekillendirirler
Nitekim öyle olmuyor mu? Ne yapsak mazimizden ve onun değerlerinden kaçamıyoruz Bu değerlerin muhalifleri olacak elbet… Neticede inanmak bir nasip meselesidir Ama bu değerlerin mensupları her zaman için hem sayısal hem de niteliksel bir çoğunluğa ve üstünlüğe sahiptirler O yüzden ne divan şiiri ölmüştür ne de tekke ve halk şiiri… Farklı biçim ve üsluplarda devam etmektedir
Gelenek yenilenerek kendini sürdürmektedir Hangi şairin şiirine bakarsanız bakın ondan ezel ve ebed düşüncesinden izler görürsünüz Başka türlüsü de zaten olamaz Zira inanmak insanlığın en temel meselesidir Hele dinin derûnî ve estetik boyutunu ifade eden tasavvufun şiirimizin temel değerler manzumesi olduğu asla göz ardı edilemez Üstelik bu anlayış kendisini sadece şiirde ifade etmiyor bütün güzel sanatları hatta hayatı şekillendiriyor Durum böyle olunca ister aşktan bahsedin ister ölümden… Yolunuz önünde sonunda hakikate çıkacaktır Kabul edersiniz yahut etmezsiniz ama bu gerçek değişmezŞiirimiz hâlâ Yunus kokusu ve sesi taşıyor Hemen bütün tasavvuf şairleri yeni incelemelerin bilimsel toplantıların konusu oluyor Felsefeyle bulanmış zihinler hakikatin bu derûnî sesiyle şifa buluyor Yeni denemeler yapılıyor Arayışlara giriliyor Bütün bunlar iyi birer gelişme… Zira büyük millet olmanın önemli bir yolu büyük bir edebiyata kültüre sahip olmaktan büyük şairler yetiştirmekten geçiyor Gelecek bu çağın bu değerlere sahip insanlarından ve toplumundan yeni Yunuslar yeni Niyaz-i Mısrî’ler yetiştirmesini bekliyor Kaybettiğimizi sandığımız değerler elimizin altında… Bütün mesele onlarla yeniden bağ kurabilmekte… Bu her konuda olduğu gibi şiir için de böyledir
Şiirimiz bütün olumsuzluklara rağmen bir umut vaat ediyor Şairlerimizgeleneğin büyük isimleriyle var olan ruh akrabalığını yeniden tesis ediyor Ama biçim farklı dil farklı diyebilirsiniz Edebiyatta bunun bir önemi yoktur Önemli olan ruh akrabalığı aynı duyarlık; hayatı aşkı ölümü bu şekilde kavramak meselesidir Bu gelişme bugün şiirde olur yarın hikâye ve romanda…O zaman şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Bugün sanata edebiyata giren değerler biliniz ki hayatın ve insanın değerleri olacaktır İşte tasavvuf şiiri de bütün bu beklentilerin ve gelişmelerin önünde çok bakir bir alan olarak durmaktadır Çünkü tasavvuf bir yaşama projesidir Dinamik bir hayat görüşüdür Bu böyle bilindiği ve görüldüğü takdirde şiirimiz de bundan kendine düşen payı elbette alacaktır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.