Ozanlarımız - Noksani |
06-23-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ozanlarımız - NoksaniNoksani Hayalin gönlümde olalı mihman Gah uslu gezeriz gah divaneyiz Soyunup aşkından olmuşuz üryan Gah Mecnun oluruz gah efsaneyiz Noksani Mehdi-i Şah'a bendeyiz Kanda varsak Kırklar ile cemdeyiz Hakk'ı özümüzde bulduk demdeyiz Pirin eşiğinde can kurbaneyiz Asıl adı Ahmet Kaynar olan 1899'da Sivas'ın Kangal ilçesinde doğan ayaklarından özürlü bulunduğu için Ruhsati tarafından Noksani adı verilen ozan, Erzurumlu Noksani'den ayrı bir kişi olup, 5 Mayıs 1972 de Kangal'da ölmüştür Bu kitaba aldığımız Erzurum'lu Noksani medrese öğrenimi gördükten sonra 30 yaşlarındayken Sadık Dede'nin müridi oldu Bir bakkal dükkanı açarak geçimini sağlamaya çalıştı Karısı yüzünden ''İtibarını'' yitirdiği, şeyhinin ona bu nedenle Noksani mahlası verdiği belirtilir Şiirleri, Alevi-Bektaşi edebiyatı geleneğine bağlıdır XIX yüzyılın ilk yarısında 1872 de öldü Doğum tarihi bilinmiyor Rahmetli Sadettin Nüzhet Ergun'un ve Rahmetli Vasfi Mahir Kocatürk'ün üç dört şiirini yayınlayıp bilgi olarak da "19 yy ozanıdır" dedikleri Noksani, Hasankale'li Rahmetli Şinasi Koç'un 1943-45 yılları arasında derleyip toparladığı ve yayınlanması için Adil Atalay'a verdiği defterdeki bilgiye göre 18 yy ozanıdır 18 yüzyılın sonlarında Erzurum'da doğmuştur Asıl adı İsmail’dir Dönemin koşullarına uyarak babası ona medrese öğrenimi yaptırır Bu yıllarda İnce Molla olarak ünlenir Noksani'nin babası İsmail, Ağuçan Ocağından Sadık Dede'ye bağlıdır Sadık Dede ise Elazığ'ın Sün köyünde Koca Seyyid oğullarındandır Bu ocağın adı Ağuçan'dır Ocağın kökü İmam Hasana varır Günlerden bir gün Sadık Dede, taliplerinden İsmail'i görmek için Erzurum'a gelir Ev halkı büyük bir sevinçle kendisini karşılar İçlerinde İsmail yoktur Sadık Dede, İsmail’i sorar Babası da "Buralardaydı Nerede ise şimdi gelir" yanıtını verir Biraz sonra İsmail içeri girer Onu yakından izleyen Sadık Dede, İsmail'deki değişikliğin hemen farkına varır O duruma göre İsmail, Alevi geleneğine göre "Zahir ilmine" kapılmıştır Kibirlidir Kendinden üstün kimse olmadığı savındadır Bunu Anlayan Sadık Dede, elini öpen İsmail'in iki omuzu arasına iki eli ile vurur Dua eder İsmail’in ağzından bir duman çıkar ve düşüp bayılır Bir süre sonra ayılır ve Sadık Dede'ye bakarak söyler Gönlümün ziyası, gözümün nuru Gönlümde mihmanım sen oldun ezel Kolumun kuvveti, dizimin feri Ruh ile revanım sen oldun ezel Sadık Dede, İsmail'e ''Noksani'' tapşırmasını verir Bundan sonra kısa bir süre içerisinde deyişleri dillere yayılır Halkın sevgilisi durumuna gelir Yıllar sonra Hasan Kale'nin Taşlıyurt köyünde eğitmenlik yapan Rahmetli Şinasi Koç, bu deyişlerle karşılaşır Noksani'nin kimliği üzerinde araştırma yapar Hasankale'nin Esende (Bad-ı Civan) köyünden Veli Beğ oğullarından Molla Mahmut ve yeğeni Bektaş'ta bir mecmua görür Noksani'ye ilişkin deyişlerle doludur Gene bu arada Noksani'nin bir torununun sağ olduğunu işitir Erzurum Halkevinde görevli olduğunu öğrenir Lütfiye adındaki bu torunla görüşür Lütfiye o yıllarda (1945) seksenlik bir bacıdır Ondan öğrendiğine göre, Noksani'nin üç oğlu doğmuş Rıza, İsmail, Zekiye Rıza'dan Adil ve Zekiye adlı iki torunu olur İsmail'den Ziya ile Lütfiye diye iki torunu vardır Lütfiye'den ise Makbule ve Hatice diye iki kız torunu olur Makbule ise Horasan'dan tahsildar Yaşar'la evlenir Soy böyle yürür gider Noksani Erzurum'da ''Limoncu'' ve ''Kavcı'' diye ünlenen dostları ile, ayrıca Horasan'ın ''Endek'' ve ''Müşkü'' köylerindeki dostları ile sık sık görüşür, muhabbet edermiş Erzurum'da Taşmağazalarda bir küçük bakkal dükkanı varmış Orada kazandığı kazançla geçimini sağlarmış Bir gün dostlarından biriyle muhabbet ederken, bir çocuk gelir elinde az bir para vardır: ''Noksani amca, al bu parayı bana şeker ver'' der Noksani sohbetin içinde parayı alır eski şekerler top, toptur Bir top alır verir, hiç bakmaz bile Çocuk eve gelir Annesi şekeri görünce <<Bu şekeri habersiz mi aldın >> diye sorar Çocukla beraber dükkana varır O zamana kadar misafir gitmiştir Noksani Baba tezgahının başına geçmiştir Kadın çocuğun eline gene o kadar para verir Şeker istetir Parayı alan Noksani şekeri kırar, tartarak verir Bu kez az bir parça olur Kadın sorar <<Noksani Baba! biraz önce aynı paraya pek büyük bir parça vermiştin >> dediğinde Noksani Baba << ah evladım getir o muhabbeti ki verem o şekeri >> der (Adil Ali Atalay, Noksani Baba, s : 7) Hz Ali ve oniki imam sevgisiyle dop-dolu olan Noksani, tarikatın tüm inceliklerini şiirlerine ışık ve renk olarak düşürmeye özen gösteriyor Varlık birliği öğretisini somutlaştırarak sevgi, muhabbet örtülerine sararak lirizm denizine, şiir ummanına atıyor Akıcı, duru bir söyleyiş, kopukluk göstermeden tarikat, inanç, sevgi üzerine Noksani'nin görüşlerini, düşüncelerini yaşamı boyunca oluşturduğu bilgi birikimini sabır ve olgunluk atmosferi ortasında şiirsel öğelere zarar vermeden Türkçe'nin tadını arttırarak sergiliyor Şiirleri Adil Ali Atalay tarafından bastırılmıştır Alevi Bektaşi Şiirleri Antolojisi İsmail Özmen Kültür Bakanlığı Yayınları Eserlerinden bazıları: 1 El -aman mürvettir kapına geldim Muhammed Mustafa Ali gel yetiş İsyan deryasına gark oldum kaldım Hünkar Hacı Bektaş Veli gel yetiş Tama aldatmakdır geziyor her bar Hırsa nefse fırsat verme ya Cebbar Sana sığınmışım Vahidülkahhar Car günüdür İmam Zeynel gel yetiş Yezidler elinde müşkil halimiz Münkir münafık ferş etti yolumuz Ya Muhammed Bakır sen al elimiz İmam Ca'fer kaldır kali gel yetiş Dağlarca günahım vurma gül yüze Cehennem narını gösterme bize Musi-i Kazım ile pir İmam Rıza Taki Naki İmam Ali gel yetiş Tevbekanm muhabbetim var yolda Mürvete gelmişim kusurum elde Göster cemalini eyleme dulda Hasanülaskeri şahım gel yetiş Noksani arzu eder didar-ı cennet Ma'sum-i paklerden erişe himmet El-aman mürüvvet Mehdi Muhammed San Saltık Kızıl Deli gel yetiş 2 Havalanup gönül çekme gel ceza Kılavuzsuz gökte uçar kuş olmaz Belaya sabr et kazaya rıza Kişinin başına gelmez iş olmaz Halına şükr eyle sen sana bakın Kendinden yukarı bakmadan sakın Akıllı ol adın divane takın Divaneler sırrı hergiz faş olmaz Kötülük edene sen iyilik eyle Arif ol herkesin halini söyle Özin hake indir alçağı boyla Alçak yerde bahar olur kış olmaz Konuş erkamnla haddini bildir Sadık kalb oluben gözlegil nam Hak yoluna kurban ver ol şirin canı Sermaye gerektir eli boş olmaz Yetiş bir mürşide aça can gözün Sakın her ledüne harç etme sözün Yürü Damışk'a da gösterme izin Balı zehr edersin sonra nuş olmaz Hak söze bak kimden gelürse haktır Sözünü bilmeyen Hak'tan ıraktır Ben mü'minim deyen cihanda çoktur Nişansız mü'minin sözü guş olmaz Her yere uzatma Noksani elin Kalbinden bilmeze bildirme halin Haramisi çok olursa bir belin Uğrama ziyandır kan hoş olmaz 3 Hayalin gönlümde olalı mihman Gah uslu gezeriz gah divaneyiz Soyunup aşkından olmuşuz üryan Gah Mecnun oluruz gah efsaneyiz Cemalin göreli olduk serseri Can verip bu yolda bulduk Haydar'ı Lutf etti nuş ettik ab-ı kevseri Gah ayık gezeriz gah mestaneyiz Muhammed Ali'nin aşkına düştük Kudret kandilinden nura yetiştik İmam Hasan ile ağuyu içtik Gah tavaf-ı Kabe gah puthaneyiz İmam Hüseyin'in kemter kuluyuz Zeynel bahçesinin can bülbülüyüz Ma'rifet bağında aşkın gülüyüz Ayna-i Hüda'yı gah seyraneyiz Her dem Muhammed Bakırı zikr eyleriz Ca'feriyiz Hakk'a şükr eyleriz Gah yedi tamuyu fikir eyleriz Aşkın ateşinde gah pervaneyiz Kazım ile yedi deryaya girdik Rıza kapısından behişte yettik Ummana kavuştuk katarı kattık Naci deryasında gah dürdaneyiz Taki ile cümle canı gezeriz Naki ismin daim okur yazarız Hakipay -ı Askeri'yiz tozarız Secde -i Adem'de Sadıkaneyiz Aşıkız bekleriz bab -ı velayet Vechinde okuruz hem yedi ayet İki kaş dört kirpik zülfün tamam et Kıblegah eyledik aşıkaneyiz Noksani Mehdi-i Şah'a bendeyiz Kanda varsak Kırklar ile cemdeyiz Hakk'ı özümüzde bulduk demdeyiz Pirin eşiğinde can kurbaneyiz |
|