Prof. Dr. Sinsi
|
Ozanlarımız - Refik Başaran (1907-1945) (Mahalli Sanatçı ve Kaynak Kişi)
Refik Başaran (1907-1945) (Mahalli Sanatçı ve Kaynak Kişi)
I
Yrd Doç Dr Doğan KAYA
Refik Başaran
Türk Halk Müziği repertuarına eser kazandıranlar arasında, halk sanatçılarının seçkin bir yeri vardır Bunlar, hem yörelerinde bilinen türküleri hem de kendilerinin düzüp koştuğu türküleri çalıp söylemişlerdir TRT Repertuarındaki türkülerin pek çoğunu bu sanatçıların söyledikleri parçalar oluşturmuştur Çoğu rahmetli olmuş sanatçılardan en meşhurları; Ürgüplü Refik Başaran, Diyarbakırlı Celâl Güzelses, Zaralı Halil Söyler, Sivaslı Hafız Hakkı Feryadi, Muhlis Akarsu, Ali Kızıltuğ, Nuri Üstünses, Malatyalı Fayri Kayahan, Urfalı Hamza, Tenekeci Mahmut, Hacı Baki Yurtsever, Kütahya'dan Hisarlı Ahmet, Adanalı Ferrahi, Elazığlı Enver Demirbağ, Kırşehirli Muherrem Ertaş, Çekiç Ali, Neşet Ertaş, Keskinli Hacı Taşan, Kırıkkaleli Ekrem Çelebi, Bahri Altaş, Maraş'tan Âşık Mahzuni Şerif, ve Konya türkülerini icrasıyla kendisine haklı bir şöhret kazanmış olan Rıza Konyalı Bunların sayısını daha da artırabilmemiz elbette ki mümkündür Adına yer verdiğimiz veya veremediğimiz bu sanatçıların her birinin okuduğu türkülerin sözleri, notaları, varsa türkülerin hikâyeleri ve sanatçıların Türk Halk Müziği sahasındaki yerleri üzerinde biyografik çalışmalara şiddetle ihtiyaç vardır Bugüne kadar -Ferrahî ve Sefil Selimî hariç (Atılgan, 1988; Kaya, 2001) bu çalışmaların ortaya konulamamasını gecikmiş bir hareket olarak görüyoruz Hiç olmazsa, devlet konservatuarlarında ve üniversitelerimizin müzik eğitimi bölümlerinde pek çok konuda olduğu gibi bu konularda da tezler hazırlatılabilir Dileğimiz, kısa zamanda bu çalışmaların gerçekleştirilmesidir
Refik Başaran hakkında TRT'de üç program yapılmıştır Bunlardan ikisi 1982'de gerçekleştirilmiştir Sabri Uysal'ın hazırladığı programda Refik Başaran'ın türkülerine ve Fadime Başaran'la yapılmış bir röportaja yer verilmiştir Diğeri de İstanbul Radyosunca hazırlanmıştır Tamer Göksel'in hazırladığı programda Mehmet Erenler, onun türkülerinden örnekler vermiştir Üçüncü program ise, 1989'da Mansur Kaymak tarafından yapılmıştır Refik başaran'la ilgili olarak Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Arşivinde yine Fadime Başaran'la yapılmış bir konuşmanın bandı bulunmaktadır
Biz, burada sizlere Refik Başaran'ı tanıtacak ve Türk halk müziği vadisindeki yerini ortaya koymaya çalışacağız
Kadim dostum Mustafa Okgerman'ı ziyaret amacıyla 1981 ve 1989 yıllarında eski ismi Damsa olan Taşkınpaşa köyüne gittim Bu ziyaret hemen her yıl devam etti Bilindiği gibi Refik Başaran da Taşkınpaşalıdır Ziyaret vesilesiyle Taşkınpaşalılarla ve Refik Başaran'ın yakınlarıyla görüşüp, onu daha yakından tanıma imkânını buldum Bunlar içinde, Refik Başaran'ın karısı rahmetli Fadime Başaran'dan çok faydalı bilgiler topladım Zira incelemelerimiz sırasında Refik Başaran konusunda bir yazı veya esere tesadüf etmedim Burada aktaracağımız bilgilerin çoğu, Fedime Başaran'a ve Taşkınpaşalıların verdiği ifadelere dayanmaktadır ve orijinal bilgilerdir
Refik Başaran, 1907'de Ürgüp'ün Taşkınpaşa köyünde doğmuştur Mustafa Çavuş'la Emine Hanım'ın oğludur Anneannesi bir Arap kızıdır Dedesi Hacı Ali Ağa, bir ara Arabistan'a gider, dönüşte Arap kızı olan Şirin'i de yanında getirir, onunla evlenir Refik'in annesi Emine bu evlilikten doğar Refik'in biraz esmer oluşu da bu yüzdendir Emine'nin üç çocuğu olur; Fettah, Refik ve Havva Ana Köyündeki okulda üç yıl okuyarak ilk tahsilini tamamlar Refik on yedi yaşındayken aynı yaşta olan köylüsü Fadime ile evlenir Malı-mülkü olmadığı için kız tarafı Refik'e kızlarını vermek istemez Refik de bunun üzerine aileye içgüveyi olarak girer Fadime'den üç çocuğu olur Emine Başaran (1930-1981), Hikmet Başaran (1934- ), Hacı Ali Başaran (Vefat etti )
Saza ve türkü söylemeye daha küçük yaşlarında hevesli olan Refik, saz çalmaya on dört-on beş yaşlarında başlar Abisi Fettah'ın Kırşehir'de aldığı sazla hemen her gün köyüne 6-7 km mesafedeki Yeşilhisar'ın Kavak köyüne gidip, orada Topal Hasan'dan ders alır Fettah, kardeşi için ustaya her türkü başına bir lira verme fedakârlığını gösterir Kısa zamanda saz çalmada önemli bir mesafe kaydeden Refik, köyünde ve çevresinde düğünlerin aranan siması olur Askerlik hizmetini Kütahya ve Niğde'de yapar Askerlik sonrası ünü daha da artan Refik, Mustafa Kemal Atatürk tarafından Ankara'da bir toplantıya çağırılır Atatürk, zamanın önde gelen sanatçılarıyla yaptığı bu toplantıda Refik'e "Başaran" soyadını verir
Refik, uzun boylu, ortalama 75 kilo, sağ yüzünün sağ tarafı çopur, esmer biridir Mizaç itibariyle kalender bir yapısı vardır Gözü tok ve dost canlısıdır Paraya hiç ehemmiyet vermemiştir İstanbul'a gittiğinde, başta plak şirketleri ve içkili lokanta sahipleri olmak üzere herkes etrafına toplanır, ondan istifade etmeye kalkar Zamanına göre çok para kazanmasına rağmen, bunu değerlendirme yoluna gitmemiş, arkadaşlarıyla harcayıp bitirmiştir Sazcı olarak gittiği köylerden aldığı elbise, çorap, kılıç vs gibi muhtelif hediyelerden de elinde bir şey kalmamıştır
Ömrünün hemen hemen yarısını gurbette geçiren Refik'in evden ayrılışı 1929-1930 yıllarına rastlar Bir gün evdekilere haber vermeden Durmuş'la Ankara'ya gider, dört yıl kalır Bu müddet içinde kendisinden haber alınamaz Orada Hayriye adında bir kadınla yaşar Bu sırada oğlu Hikmet, dört yaşındadır Hanımı oğlunu sünnet ettirmek için Ankara'ya haber gönderir, Refik, köyüne gelir Bir ay kaldıktan sonra tekrar Ankara'ya gider Bu gidiş-geliş sürer gider Köyünde birkaç ay kalmasına mukabil, yıllarca Ankara'da ve İstanbul'da kalır Plak şirketlerinden ve eğlence yerlerinden kazandığı paradan, evine gönderdiği, yok denecek kadar azdır Refik Ankara'dayken, üç ay kadar da Ankara Radyoevi'nde mahalli sanatçı olarak çalışır Onurlu, kimseye boyun eğmeyen ve gönlü tok biridir Öyleki, AnkaraValisi Nevzat Tandoğan, İtfaiye Meydanındaki kahveleri teftiş ederken karşılaştığı Refik Başaran'a, o zamana göre hiç küçümsenmeyecek bir meblağ olan 50 TL verirse de ona türkü söyletemez Tıpkı bunun gibi Bâlâ'da da bir düğün sırasında istenilen türküyü söylemekte sopa yemesi ve iki ay hastanede yatması bahasına inat eder, yine de söylemez (Şahin, 1991; 130) Refik, gurbetteki ömrünün beş yılını da Ayaş'ta geçirir Üstelik burada ev de yaptırır Onun uzun müddet Ayaş'ta kalması üzerine halktan bazı kişiler, niçin memlekete gitmediğini sorar O da; "Tarla bağ alacağım, ev yaptıracağım, diye karıma söz verdim Parayı da bir türlü denkleştiremedim Yüzüm yok, onun için gidemiyorum " der
Refik'in hayatında içki ve kadın önemli yer tutmuştur Buna rağmen aklı fikri memleketinde, karısında ve çocuklarında kalmıştır Hatta ölmeden üç ay önce karısına bir mektup göndermiş, çocukları alıp gelmesini istemişse de Refik'e bir türlü kalbi doğrulmayan Fadime bu davete icabet etmemiştir
Gurbet ellerinde alma canımı
Duyar düşmanlarım şadüman olur
Yıkıp viran etmen fakirhanemi
Uçmadık yavrularım perişan olur
ve;
Bilmiyorum nic'olacak halimiz
Nerelerde kalacak garip ölümüz
diyen Refik'in ölümü gurbette olmuştur Ölüm sebebi kesinlikle bilinmemektedir Karısı Fadime'nin naklettiğine göre, muhtemelen şu şekilde ölmüştür: Refik, Ayaş'a düğüne gider Bulunduğu köyle Ayaş arası dört saat kadardır Birlikte yaşadığı Hafize ismindeki kadın, Refik'in tekrar dönmeyeceği vehmine kapılır, onu öldürmeleri için üç adam tutar Kiralık katiller, Refik'e yolda eşlik eder Daha kestirme olacağını söyleyerek yolu değiştirirler Bir çukura gelince, aralarına alıp döverler, boğazını sıkarlar, bıçaklarlar Civarda bulunan bir çoban, Refik'in bağırtısını duyar Yanına geldiğinde onu yatıyor görürse de adamların tehdidi yüzünden sesini çıkaramaz Katiller, Refik öldükten sonra heybesini ve sazını getirip Hafize'ye verirler Hafize, olay yerine gider ve Refik'i bir kevenin üzerinde, eli yüzü diken içinde, ağzından akan kanlar göllenmiş olarak bulur
Refik'in ölümü üzerine bazı söylentiler daha vardır Kimilerinin anlattığına göre, Ayaş'taki bir düğünden sonra Ankara'ya dönerken Gökler köyü ile Ayaş arasında bindiği eşekten düşerek, bir söylentiye göre de 6 Mayıs 1945'te Hıdırellez törenlerini kutlarken birden fenalaşarak ölmüştür Mezarı, Ayaş'ta Abdüsselâm dağının eteğinde iki söğüt ağacının arasında iken daha sonra doğduğu köye intikal ettirilmiştir
Arkadaşlığa ve insani ilişkilere büyük önem veren Refik'in en önemli tutkusu saz ve türkülerdir Evlendiği dönemlerde sazı iyiden iyiye çalabilen Refik'in bu merakı, daha çocukluk yaşlarında başlamıştır Annesi Emine, Refik'i Kellah'a dövenci verir Refik döven sürürken, öğle sıcağı çekildikten sonra, dereye gidip türkü söylermiş
Çini tabakta vişne
Gel yarim aşka düşme
Bu aşkın sonu yoktur
Nafile dile düşme
Refik'in ilk türküsü, tamamı sekiz-on dörtlük olan bu türküdür İlk söylediği türküler, köyde söylenen anonim türkülerdir Plak doldurduğu sıralar, kendisinin de türkü yaktığı olmuştur Ancak bu türkülerin sözleri, şiir tekniği açısından zayıftır
Kuvvetli bir hafızaya sahip olan Refik, her gittiği yerde yeni türküler öğrenmiş, bunları plaklara okumuştur Plaklarında Ürgüp yöresinin türkülerinin yanında, farklı yörelerin de türküleri vardır
Refik Başaran'ın türkü repertuarında, eşi Fadime ile köylüsü Hacer ve Fadik'in büyük katkıları olmuştur Fadime'nin de Fadik'le beraber doldurduğu beş plağı vardır Bu plaklarda şu türküler bulunmaktadır İstanbul Yolunda-Pınar Senin Sağ Yanında Sazlar Var, Kozan Dağı-Karşı Dağda Sıra Sıra Bademler, Sabah Ettim- Dalma Çaylar Derindir, Güle Çıktım Gülmedim-Karanfil Katmer Olsa, Al Elma Soyulur mu- Başında Vardı Elli Bir Altun
Başaran'ın okuduğu Kara Tevfik adlı türküyü Fadime ve Hacer koşmuştur Karadır Kaşların Gözlerin Mestan diye başlayan türküyü de Refik, eşi Fadime'den öğrenmiştir Bunun yanında Fadime, bildiği türkülerin bir kısmını, Refik gurbete gidip gelmediği, çocuklara para göndermediği ve verdiği vaadlerde durmadığı için kocasına öğretmemiştir Refik,; "Sana şunu alacağım bunu alacağım " diye Fadime'yi kandırır, ondan türkü öğrenirmiş Üstelik ondan öğrendiklerini de kimseye söylemezmiş
Kendisine has saz çalması, Refik Başaran'ın kendisine has bir saz çalma tarzı vardır Türküleri okurken bütün benliğini ve ruhunu katmış, sözü ve ezgiyi ruhunun derinliklerinde hissederek okumuştur Türkü sözlerini söylerken yöresinin ağız özelliğine bağlı kalmıştır
Okuduğu otantik parçalarla Türk Halk Müziği sahasında mümtaz bir yere sahip olan Refik'in 65 kadar plağı vardır Bu plaklarda 90'a yakın türkü okumuştur Zira aynı türküyü çeşitli firmalara ait plaklara da okuduğu olmuştur Sözünü ettiğimiz firmaların başlıcası şunlardır: Sahibinin Sesi, Odeon, Polidor, Colombia Refik'in okuduğu türküler ve ilgili plakların firmaları şunlardır:
Sahibinin Sesi:
1 A Tokatlı Hamid'in Türküsü
B Malatya Türküsü (Başaran'ın 1935'te doldurduğu ilk plaktır Aynı firma tarafından daha sonra Tokat Yaylasında Yaylayamadım/Karalı Bayrak Kaldırdım, Tokatlı Hamid'in Türküsü/Malatya Türküsü iki defa olarak tekrar çıkarılmıştır )
2 A Tokatlı Hamid'in Türküsü
B Nenni de Feride'm
3 A Yüksek Odalarda
B Karabiber
|