![]() |
Ozanlarımız - RUHSATÎ (1835-1911) |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Ozanlarımız - RUHSATÎ (1835-1911)RUHSATÎ (1835-1911) Daha senden gayrı âşık mı yoktur Nedir bu telaşın ey deli gönül Hele düşün devr-i Adem’den beri Neler gelmiş geçmiş say deli gönül Mevlâ’m kanat vermiş uçamıyorsun Bu nefsin elinden kaçamıyorsun RUHSATÎ dünyadan geçemiyorsun Topraklar başına vay deli gönül A ![]() Bir şiirinde; Elli birde zuhur edip Doğup cihana gelelim ben diyen Ruhsatî, H ![]() ![]() Sultan Mehmet şant zat-ı âlişan Erer maksuduna pâyına düşen ifadelerinden de onun Sultan Mehmet Reşat devrini (1909-1918) idrak ettiğini anlıyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir köy şairi olan Ruhsatî, Sivas’ın Deliktaş bucağında doğmuş ve ömrünün hemen hemen tamamını burada geçirmiştir ![]() Dedem vilayeti gitsem Tonus’a Saklamaz sırrını sezegen olur sözlerinden, soyunun Tonus (yeni adı; Altınyayla) ilçesinden geldiği hükmüne varıyoruz ![]() Ben bilirim Şeyh Mehmet’tir pederim RUHSATî’ye eş ben oldum ağlarım deyişinden, Ruhsatî’nin babasının Mehmet olduğunu öğreniyoruz ![]() ![]() ![]() Ruhsatî on iki yaşında öksüz ve yetim kalmış; bu bakımdan kuvvetli bir tahsil görememiştir ![]() Eğer nikâhtan sorarsan dördü bitirdim tamam Eğer evlattan sorarsan yiğirmi üçtür heman ifadelerinde, dört kere evlendiğini ve bu evliliklerden yirmi üç çocuğu olduğu neticesine varıyoruz ![]() ![]() ![]() Ruhsatî, uzun müddet Deliktaş ağalarından Ali Ağa’nın yanında azap durmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ruhsatî, bedeli bir âşıktır ![]() ![]() ![]() Bir gece menamda gördüm muhabbetin badesin İçmeden mest eyledi fincana aklı m yetmedi Baktım bir bade sundular yatarken bir gecen ben Anasından doğduğuna oldu pişman sanmasın Ben değilim Hak söyletir dilimi Bade içtim kimse bilmez hâlimi Asıl adı Mustafa olan Ruhsatî’nin mahlasını Şeyh İbrahim Efendi vermiştir ![]() Kimi Ruhsatî der kimisi koca Kimisi âşık der kimisi hoca Kimisi Cehdi’ der kimisi yuca Gazaya razı ol belâya sabur Bir zaman İcadi bir zaman Cehdî Şimdi de Ruhsati baba dediler sözlerinden anlaşılacağı gibi, her ne kadar İcadî, Cehdi mahlasını da kullandığını söylüyorsa da biz, bu mahlaslarla söylenmiş şiirine rastlayamadık ![]() Ruhsatî, irticali olan fakat saz çalmayan bir âşıktır ![]() ![]() Ne çöğürüm ne kavalım ne sazım Ne bir Hakk’a yarar vardır niyazım Saz ile söz ile alınmaz meydan Ruhsat’ın mahlası serpilmedikçe Ruhsatî’nin pek çok âşıkla karşılaştığı şüphesizdir ![]() ![]() Fiziki olarak uzun boylu, beli bükük, çil yüzlü, çakır gözlü, sarı sakallı bir yapıya sahip olan Ruhsatî, karakter itibariyle de ideal insan vasıflarına sahiptir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() B ![]() 1 ![]() a ![]() XIX ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ruhsan, en çok on bir heceli şiirler söylemişti ![]() ![]() Âşık-ı didar Allah Allah de Dağıtsm keder Allah Allah de veya; Yola sevdiğim yola Kolun boynuma dola Zülüfünü sağa sola Bölüşü bir hoşçadır şeklinde gördüğümüz beşli yahut yedili şiirleri ise azınlıktadır ![]() ![]() ![]() b ![]() Türk halk şairleri genellikle yarım kafiyeyi kullanmışlardır ![]() ![]() Vuslatına yol bulmaya iverim Sana gelen gazaları savarım Aman küsme gözlerini severim Yüzümden bezmede meramın nedir dörtlüğünde görülen yarım kafiyeler şiirin tamamına hakimdir ![]() On altıya kadar verdim yaşını Yenice sevdaya salmış başını El yanında yıkar gider kaşını Tenhalarda gülüşünü sevdiğim dörtlüğündeki gibi tam kafiyelere ve; Her nereden baksam nazarıma gel Cam dükkânı açtım pazarıma gel Ölürsem ziyaret mezarıma gel Başıma bir çiçek yadigâr eyle örneğindeki gibi zengin kafiyelere rastlarız ![]() Ruhsati’nin dili sadedir şiirlerinde zorlama yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() Yenice bir bağa bağıban oldum Lebi sükker yanakları al çalar Kemhalar giyinmiş servi boyuna İnce bele lahuriden şal çalar Benim mecnun olduğumu bilir de Emsin diye dudağına bal çalar Kerem et sevdiğim çıkma dışarı Seher yeli zülüfünden tel çalar Kerem eyle Ruhsatî’yi unutma Düşmanlar sevinip bize el çalar Yukarıdaki sözlerde “çalmak” kelimesi değişik anlamda kullanılmıştır ![]() ![]() Yine bir şiirinde; Kimse bilmez hikmetinin batnı ne Kim bilir ki zahiri ne batnı ne Habibim de taş bağladı batnına Aklına burayı getirsin demiş diyen Ruhsatî, bize güzel bir cinas örneği veriyor ![]() Ruhsatî’nin destanlar dışında kalan şiirleri, genellikle 3-5 dörtlükten oluşur ![]() ![]() ![]() c ![]() Anlatmak istediği düşünceyi, şiirlerinde gayet ustalıkla dile getiren Ruhsatî, konuyu dinleyiciye veya okuyucuya haber vererek şiirine başlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şiirlerinde tasvire fazla yer veren Ruhsatî, bunda başarı sağlamıştır ![]() ![]() 2 ![]() Halk şairleri halkın duygularına, düşüncelerine, inançlarına, dünya görüşlerine, dertlerine, isteklerine, bunalımlarına, hülasa bütün ferdi ve sosyal meselelerine tercüman olan kişilerdir ![]() ![]() Türk halk şiirinde işlenen konular müşterektir ![]() ![]() ![]() Ruhsatî, şiirlerinde genellikle köy hayatının özelliklerini yansıtmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() Ruhsatî’nin hemen her konuda deyişi vardır ![]() ![]() ![]() 3 ![]() a ![]() Türk halk şairlerinin söylediği şiirler, aitliği bakımından iki cephelidir; kendisine ait şiirler, usta malı şiirler ![]() Âşıklar usta malı şiirleri söylerken, daha çok çevresinde iz bırakmış aşıkların veya ustasının ya da kendisinden önce yaşamış meşhur halk şairlerinin deyişlerini söylemeye dikkat eder ![]() ![]() ![]() Ruhsatî’nin şiirleri incelendiğinde en çok Karacaoğlan’ın etkisinde kaldığı görülür ![]() ![]() XVII ![]() ![]() ![]() ![]() b ![]() Ruhsatî, ömrünün çoğunu Deliktaş’ta geçirmiştir ![]() ![]() ![]() Ruhsatî’den etkilenen âşıkların başında oğlu Minhacî gelir ![]() ![]() ![]() ![]() Minhacî’den başka Meslekî, Zakirî (Noksanî), Emsalî ve Tabibî gibi âşıklar da Ruhsatî’den etkilenmişlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() Ruhsati, Sivas civarında avam tabakasının çok sevdiği bir kişidir ![]() ![]() Sağlığımda beni teperler Ölünce mezarım öperler demiş ve öldükten sonra kıymetinin anlaşılacağını hissetmiştir ![]() ![]() c ![]() Toplumun birçok kesiminde gördüğümüz çırak yetiştirme geleneği, Aşık Edebiyatında, aşıklığın yaşatılmasında da önemli bir yer tutar ![]() ![]() ![]() ![]() Aşık Edebiyatında çıraklık geleneği çerçevesinde birbiri ardınca yetişen âşıklar, odak hüviyetindeki âşıkta hakim olan üslup, dil ve konularına bağlı kalır ![]() ![]() ![]() ![]() C ![]() 1 Âşık-ı didar Allah Allah de Dağıtsın keder Allah Allah de Olasın makbul Sıdk ile kul ol Şakı bülbül ol Allah Allah de Pahıllık etme Kem yola gitme Hergiz unutma Allah Allah de Eyleme teftiş Aşkından yan piş Kapısına düş Allah Allah de Artır virdini Terk et yurdunu Söyle derdini Allah Allah de Dağ ile taşta Kuruda yaşta Çağır her işte Allah Allah de Olma utanık Olasın tanık Uyu uyanık Allah Allah de Zikret RUHSATî Artır firkati Bulun cenneti Allah Allah de 2 Yedi kat yer gök âlem kuruldu bismillah ile Cümle eşyaya destur verildi Bismillah ile Besmelenin (Be) sinin noktasıyım dedi Ali Putperest Lat ü Uzza kırıldı Bismillah ile Yaz deyi emretti kalem yazdı Bismillah’ı pes (Mim) harfinden hem Muhammed Mustafa’dan geldi ses Şakkoldu kalem yarıldı almadı hiç bir nefes Baştanbaşa bu cihan nur oldu Bismillah ile Cennet’te dört ırmak akar dört müminin özünden Besmeleyle devam eden nuş ederler özünden Melekler raksa gelirler besmele avazından Sekiz Cennet’te zeyn olup doldu Bismillah ile Besmeleyle niyyet eyle evvelinden her işin Evvel ahır hayra döner kalmasın hiç teşvişin Selâmetle necat bulur darda kaldıysa başın İsmail taş vurdu şeytan kör oldu Bismillah’la Bihamdillah yerin aldı nere atsam her taşım Ne tarika yettiğimi fark edemez sırdaşım Besmeleyle devam ede ede gözüm kardaşım RUHSATî’ye bu âşıklık verildi Bismillah ile 3 On birinde bir güzele hizmetim Yeni açmış has bahçede gül gibi On ikide henüz gelmiş baharı Akar gider boz bulanık sel gibi On üçünde ebru zülfü top durur Aklı fikri temelinden kopturur On dördünde yanağından öptürür Dili şeker dudakları bal gibi On beşinde çilesini doldurur On altıda kendisini bildirir On yedide maşukunu öldürür Göz ucuyla bakar gider yel gibi On sekizde gördüğünü şaşırmaz On dokuzda döktüğünü döşürmez Yiğirmide aklın derer taşırmaz Sahip olur her yanına mal gibi Yirmi beşte döner yüceden gider Otuzunda dört etrafın denk eder Otuz beşte yavaş yavaş kan gider Kırk yaşında geçmez olur pul gibi Kırk beşinde kızıl düşer gülüne Ellisinde yokuş gelir yoluna Elli beşte bak dünyanın haline Tozar gayri sermayesiz kül gibi Altmışında duvarlara yan gelir Altmış beşte gözlerinden kan gelir Yetmişinde umut etme can gelir Tekne taşır teneşirde sal gibi Yetmiş beşte söyler söyler usanmaz Sekseninde her ne etse utanmaz Seksen beşte yatar gayri uyanmaz Ne söylersen haber vermez lal gibi Doksanında hazır eyle bezini Doksan beşte kimse çekmez nazını Yüz yaşında teslim eder özünü 1 Ey RUHSATî felek yine dul gibi 4 Ben arifim diye sürme meydana Bir tenhada irfanına iyce bak Âlem bu ya senden kâmil bulunur Teraziyle dört yanına iyce bak Bazı ahmak sözün bilmez tutulur Nohut gibi her mancaya katılır Kâmil meclisinde gevher satılır Cilâ gelir imanıma iyce bek Cahil meclisinde satma güheri Ne bilsin kadrini beyni serseri Bir münasip söz bul kapat defteri Mukayyet ol lisanına iyce bak Azıcık söylersen olursun rahat Boş durma kalbinden getir salâvat Ki sende var ise din ü diyanet İstikamet erkânına iyce bak Kimisi söylerken vurur kafana Ne kisbine2 fayda ne de safana Durma savuş sarılmadan yakana Yüze güler düşmanına iyce bak Kimi gıybet söyler kimisi yalan Demez ki imanım oluyor talan Hiç bulunmaz kendi aybını bilen Sen adam ol noksanına iyce sak Kimi bir iftira çıkarır yoktan Ne nâstan utanır ne korkar Hak’tan Kimisi kendini düşürür tahttan Açık gezen şeytanına iyce bak Kimi zarafetle işin bitirir Kimi ferasetle dinin yitirir Kimi yıkar ocağını batırır Emmi dayı gümanına iyce bak Kimsenin aybına sen olma nazır Cümlenin Halik’ı her yerde hazır Belki meclisinde bulunur Hızır Kalp gözüyle dört yanına iyce bak Eğerki bir zalim3 seni döverse Sükût eyle sakalına söverse Baktın ayağına bir taş değerse Sabreyleyip isyanına iyce bak Etme bir kimseye sakın intizar Hakkını hak eder ol Perverdigâr Eğer bir kimseyle edersen pazar Arşınına4 mizanına iyce bak Edepli ol edebini takın ha Cahil meclisine olma yakın ha Zamanenin nisasından sakın ha Kan akıtır bühtanına iyce bak Kurtarayım dersen eğer serini Beş vakit namaza sarf et varını Kardeşine bile deme sırrını Kastederler öz canına iyce bak İpeğini kara kıla katarlar Güherini az parayla satarlar Sonra seni pamuk gibi atarlar Ey RUHSATî zamanına iyce bak 5 Daha senden gayrı âşık mı yoktur Nedir bu telaşın ey deli gönül Hele düşün devr-i Adem’den beri Neler gelmiş geçmiş say deli gönül Günde bir yol duman çöker serime Elim ermez gidem kisb ü kârime Kendi bildiğine doğrudur deme Gel iki adama uy deli gönül Şu yalan dünyadan ümidini üz İnanmazsan bak kitaba yüz be yüz Hanen mezaristan malın bir top bez Daha doymadıysan doy deli gönül Baktım iki kişi mezar eşiyor Gam kasavet geldi boydan aşıyor Çok yaşayan yüze kadar yaşıyor Gel de bu rüyayı yoy deli gönül Birgün bindirirler ölüm atına Yarın iletirler Hakk’ın katına Topraklar susamış adam etine Hep ağzını açmış hey deli gönül Mevlâ’m kanat vermiş uçamıyorsun Bu nefsin elinden kaçamıyorsun RUHSATÎ dünyadan geçemiyorsun Topraklar başına vay deli gönül 6 Yine bahar geldi bülbül sesinden Seda verip seslendin mi yaylalar Çevre yanın lale sümbül bürümüş Gelin olup süslendin mi yaylalar Yedi veren dağlar nasıl düzenmiş Sarıçiçek elvan elvan bezenmiş Yoktan var eyleyen nasıl özenmiş Boynun eğip dos(t)landın mı yaylalar Gözyaşlarım sel olmuş da çağlıyor Kömür gözlüm karaları bağlıyor Bülbül gelmiş gül dalında ağlıyor Deli idin uslandın mı yaylalar Zülüfler perişan kâküller deste Ah ne yapayım ki gönlüm şikeste Daha benden gayri kalmadı yasta Derdim çekip pos(t)landın mı yaylalar Sefil sümbül boynun eğmiş bakıyor Sarıçiçek amber olmuş kokuyor Senin bu hasretin beni yakıyor Al giyinip feslendin mi yaylalar Gül açılmış koku katıyor yıldan Okusam da anlamıyor bin dilden Çekeyim derdini ne gelir elden Eğip boynun dos(t)landın mı yaylalar Ben de senin gibi ersem murada Neyleyim ki elimde yok irade RUHSATÎ’yim gam yüklerim kirada Beni görüp yaslandın mı yaylalar 7 Zenginin züğürdün vasfın edeyim Züğürt nere varsa han da bulamaz Zengine baklava börek çekilir Züğürt arpa darı nan da bulamaz Zenginin yoluna çıkarlar karşı Aralıkta kalır züğürdün başı Zenginler giyerler kutnu kumaşı Züğürt bacağına don da bulamaz Zenginin yoluna olurlar türap Züğürt nere varsa her işi harap Zenginler giyerler kundura çorap Züğürt ayağına gön de bulamaz Zenginin faytonu dağlardan aşar Züğürt düz ovada yolundan şaşar Zenginin helvası bal ile pişer Züğürt herlesine un da bulamaz Zenginin iki üç kat olur damı Gece şule vermez züğürdün mumu Kızılırmak gibi zenginin demi Züğürt damarında kan da bulamaz Zengin nere varsa ırahat olur Züğürdün her işi kabahat olu Zenginin kefeni dokuz kat olur Züğürt kefenine yen de bulamaz RUHSAT bu güftarı yazar bitirir Züğürdün vasfını yazar bitirir Zengin zemheri de terler oturur Züğürt ağustosta gün de bulamaz 1 özünü / sözünü A, G 2 kisbine / kârına ABD 3 Eğerki bir zalim / Eğer bir kimse ki ABD 4 Arşınına / Teraziyle ABD |
![]() |
![]() |
|