HÜkÜmdarlar |
06-23-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
HÜkÜmdarlarUzun Hasan (1423 - 1478) Uzun Hasan 1423 yılında Diyarbakır'da doğdu Akkoyunlu hükümdarı Ali Bey'in oğlu Cihangir, babasının ölümü üzerine tahta geçmişti Uzun Hasan, kardeşi Cihangir'in emri ile yaptığı askeri mücadelelerden sonra, giderek güçlendi ve kardeşi Cihangir'i başkentten uzaklaştırarak Akkoyunlu hükümdarı oldu Trabzon Rum İmparatoru'nun kızı Katerina Despina ile evlendi Trabzon'u Osmanlı saldırısına karşı koruyacağına söz verdi Uzun Hasan, ayrıca İstanbul'a elçi göndererek, Trabzon Rum İmparatorluğunun her yıl verdiği verginin affedilmesini ve karısına çeyiz olarak verilmiş olan Kayseri yöresinin teslimini istedi Fatih Sultan Mehmed bu istekleri reddetti 1461 ilkbaharında Trabzon seferine çıktı Osmanlı akıncıları karşısında başarısız olan Uzun Hasan'ın kuvvetlerinden yardım alamayacağını anlayan Trabzon Rum İmparatoru David Komnenos, 26 Ekim 1461'de Trabzon'u, Fatih Sultan Mehmed'e teslim etti Uzun Hasan bu gelişmelerden sonra ülkesini Gürcistan, Suriye ve Azerbaycan yönünde genişletmek için harekete geçti Karakoyunlu Hükümdarı Cihan Şah'ı yenilgiye uğrattı Giderek güçlenen Akkoyunlu ülkesi, Horasan dışında bütün İran'ı, Ermeniye'yi ve Mezapotamya'nın önemli bir kısmını kapsıyordu Uzun Hasan bundan sonra Osmanlılarla mücadeleye girişti Karamanoğlu Pir Ahmed ve Kasım Beylere yardım ederek onları Osmanlılar aleyhine kışkırttı Akkoyunlu kuvvetleri 1472'de Tokat'a baskın yaptılar Ayrıca Akkoyunlu kumandanı Yusuf Mirza, Kayseri, Karaman, Hamideli yörelerini ele geçirdi Bunun üzerine Fatih, doğuda kendisi için tehlikeli duruma gelen Uzun Hasan'ı ortadan kaldırmaya karar verdi Osmanlı ve Akkoyunlu kuvvetleri 11 Ağustos 1473'de Otlukbeli'nde karşılaştılar Osmanlı topçusu tarafından kuvvetleri bozguna uğratılan Uzun Hasan İran'a çekildi Akkoyunlular Devleti'nin merkezini Tebriz'e naklettiler Uzun Hasan Gürcistan seferinden dönerken hastalandı ve kısa bir süre sonra 1478 yılında Tebriz'de öldü |
HÜkÜmdarlar |
06-23-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
HÜkÜmdarlarAlaüddin Keykubad III ( - ) Sultan Üçüncü Alaüddin Keykubad, Anadolu Selçukluları'nın 17nci, yani son hükümdarı yada sonunculardan birisidir Sultanlığı devrinde, Anadolu o kadar karışıktır ki, Üçüncü Alaüddin Keykubad'ın ve ondan sonra gelen İkinci Gıyaseddin Mes'ud'un Selçuklu hükümdarı sayılıp sayılamayacakları bile meçhuldür Üçüncü Alaüddin Keykubad'ın ölümü hakkında iki rivayet vardır Birinci rivayete göre, Gazan Han'ın emriyle tahttan indirilen babasının yerine tahta geçtikten sonra, isyan başlatmak suçuyla, yine Gazan Han tarafından İsfahan'da idam edildi Diğer rivayete göre ise, Bizans İmparatorluğu'na kaçan Üçüncü Alaüddin Keykubad, İmparator Mihal tarafından hapsedilerek orada öldü Osmanlı Devleti'nin kuruluş tarihi olan 1299, Sultan Üçüncü Alaüddin Keykubad'ın hükümdarlık dönemine rastlar |
HÜkÜmdarlar |
06-23-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
HÜkÜmdarlarTimur (1336 - 1405) Timur 1336'da Keş'de doğdu Türkler kendisine, Aksak Timur derlerdi Barlas aşiretinin başbuğlarından Emir Turagay ile Tekina Hatunun oğluydu 1370 yılında hükümdar olan Timur askeri ve idari düzenlemeler yaptı 1373'de Harizm seferine çıkan Timur, Kat şehrini ele geçirdi Daha sonra Celyirlilerin başkenti Hocend üzerine yürüdü ve şehri ele geçirdi Bu bölgede seferlere ve zaferlerine devam eden Timur giderek güçlendi 1379'da Harizm'i tamamıyla, 1381'de de Sebzvar'ı, topraklarına kattı 1384'de Irakı Acem'e giren Timur, aynı yıl Esterabat'ı ele geçirdi 1386'da Tebriz, Kars ve Tiflis'i aldı Azebaycan ve Ermenistan bölgelerindeki seferleri sonunda Karakoyunlulara karşı savaştı ve 1387'de Doğu Beyazıt, Ahlat, Adilcevaz ve Van'ı ele geçirdi İran'a yönelen Timur, Maraga, Rey ve Isfahan üzerine yürüdü 1389 yılında Altınordu devleti üzerine sefere çıkan Timur, iki kez zafer kazandı 1391 yılında Mazerdan bölgesini ele geçirdi Timur, bütün Şiraz ve Kirman'ı ele geçirdikten sonra Bağdat, Tekrit, Erbil ve Musul'a hakim oldu Urfa'yı ele geçiren Timur bir süre sonra Akkoyunlu ve Karakoyunlu beylerini kendine bağladı 1395 yılında Derbendi ele geçirerek kuzeye yönelen Timur, Ukrayna ve Kiev üzerine yürüdü Özi ırmağı kıyısında bulunan Kırım ve Azak çevresindeki Ceneviz kolonilerini ele geçirdi ve Moskova'ya dayandı 1398'de Hindistan'a girdi Delhi'yi ele geçirdi 1400'de toplanan kurultaydan sonra Gürcistan Seferine çıkma kararı aldı Ardahan ve Kars üzerinden Bingöl'e geldi Ahmed Celayir ve Kara Yusuf, Timur'dan kurtulmak için Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid'e sığındılar Bayezid, Timur'a bağlı olan Erzincan'ı ele geçirdi Timur ise 1400 yılında Erzincan'a tekrar hakim oldu ve Sivas, Malatya ve Behisni şehirlerini ele geçirdi Suriye üzerine yürüyen Timur Halep'i aldı ve Şam'ı kuşattı ve aldı 1402 yılında Erzurum, Erzincan, Kemah ve Kayseri üzerinden Ankara'ya doğru hareket etti Ankara'da Çubuk ovasında yapılan savaşta Osmanlı Kuvvetlerini büyük bir bozguna uğratan Timur, Yıldırım Bayezid'i esir aldı Bir yıl Anadolu'da kalan Timur bütün Anadolu illerini ele geçirdi 1403'de Gürcistan, 1405'de Çin seferine çıktı Pir Muhammed'i yerine veliaht bırakan Timur, Otrar'da öldü |
HÜkÜmdarlar |
06-23-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
HÜkÜmdarlarMehdi (742 - 785) Abbasi Devleti'nin üçüncü halifesi olan Mehdi, kendisi gibi halife olan Mansur'un oğlu ve meşhur Harun Reşid'in de babasıdır Künyesi Ebu Abdullah Muhammed Mehdi bin Mansur'dur Halifeliği, iç huzurun ve düzenin sağlandığı, dışarıda da önemli başarıların elde edildiği bir dönemdir Abbasilerin en önemli ve değerli halifelerinden olup Risâle-i Nur'da kuvvetli itikad ve takva sahibi olarak vasıflandırılmaktadır (Mektubat s 100) Mehdi'nin doğum tarihi 742-44 yılları arasında farklı şekillerde nakledilmektedir Kırk üç yaşında vefat ettiği gözönüne alındığında 742 veya 743 tarihinde doğduğu söylenebilir Halife Mansur'un oğlu olup Humeyme'de doğdu Babası eğitimine özel önem verdi ve bilgili ve kültürlü yetişmesi için tanınmış hocalardan istifade ederek özel dersler aldırdı Mehdi, Mufaddal ed-Dabi'den Arap dili ve edebiyatına dair dersler aldı Hocasının teşvikleriyle belagat ve şiire özel ilgi gösterdi Hocası, Arapların meşhur şairlerinin eserlerinden taramalar yaparak ve seçme eserler almak suretiyle "El-Mufadaliyat" adlı derleme eseri vücuda getirdi Mehdi, aldığı eğitimin neticesinde güzel şiirler yazdı, düzgün bir ifadeye sahip oldu Halife Mansur, oğlunun askeri açıdan da iyi yetişmesi için küçük yaştan itibaren eğitimini sağladığı gibi çocuk denecek yaşta komutanlıklar vererek çok önemli seferlere de gönderdi Bazı ayaklanmaların bastırılması için hazırlanan birliklere komutan olarak atadı Horasan'da çıkan Ali el-Cabbar bin Abdurrahman el-Ezdî'nin isyanını bastırmakla görevlendirildi Çıkan çarpışmalarda üstün gelerek isyanın bastırılmasına muvaffak oldu Önemli başarılar elde ettikten sonra, babası tarafından veliaht olarak tayin edildi Kendisi ve askerleri için Rusafe şehri kuruldu Bir süre sonra da hac emiri olarak tayin edildi Mansur, 775 yılında hacca gitmek üzere yola çıkınca yerine oğlu Mehdi'yi vekil bıraktı Kısa bir süre sonra vefat etmesi üzerine Mehdi'ye biat edildi ve böylece vekaleti asliyete dönüşmüş oldu (775) Halifeliği vefatına kadar on yıl sürdü Mansur döneminde istikrarsızlık tam olarak giderilemediğinden ve yeni devlet henüz tam olarak düzeni sağlayamadığından iç karışıklıklar devam etmekteydi Mansur, hem istikrarı sağlamak hem de düşmanlarına karşı üstünlük sağlamak maksadıyla sert bir tutum izlemekte olup halka karşı da iyi davranmamaktaydı Mehdi'nin halifeliği ile birlikte devlette istikrar sağlandı İçerde ve dışarıda düzen sağlandı ve devlet maliyesi düzeldi Dolayısıyla bolluk ve rahatlığın olduğu bir döneme girildi İmar faaliyetlerine hız verildi, yol ve su kanalları yaptırıldı Devletin merkezi olan Bağdat çok önemli gelişmelere sahne oldu Posta teşkilatı ıslâh edildi Halife alim ve sanatkârları himayesine alarak onlara büyük değer verdi Yabancı eserlerin tercüme edilmesi için büyük gayret sarf edildi Halife; merhametli, zeki, insaflı bir halife olarak tarihe geçti Mehdi'nin ilk icraatlarından birisi de cezaevlerinde bulunan bazı mahkûmları serbest bırakmak oldu Geri kalan mahkûmlara yiyecek tahsis etti Çünkü, o zamana kadar mahkûmlara aileleri bakmak zorunda idiler Yiyecekleri aileleri tarafından karşılanmakta idi İhtiyacı karşılanamayanlar ise açlıkla karşı karşıya kalmakta idiler Adli düzenlemelere de gidilerek ilk defa yargı işlerine bakacak mahkemeler ihdas edildi Halife, yolcuların rahat bir şekilde seyahat etmeleri, barınma ve konaklama imkânlarına kavuşabilmeleri için Mekke yolu üzerinde konaklama yerlerinin yapılmasını emretti Su ihtiyacının karşılanabilmesi için yeni kuyular açıldı ve daha önce mevcut olanların da ıslâh edilmesi yoluna gidildi Bağdat ile diğer şehirler arasındaki posta işlemleri düzene sokuldu Diğer taraftan daha önceden mallarına el konan bazı kimselere malları iade edildi Mehdi'nin yaptığı önemli faaliyetlerden biri de halkın üzerindeki vergi yükünü azaltmak oldu Farklı para birimi uygulamasını kaldırdı Vergi oranlarını düşürdü İnsanlara zulmetmekten Allah'a sığındığını belirterek adil olmayan vergi sistemine son verdi Bu yolla hazinenin zarara sokulduğunu ve önemli miktarda gelir kaybının olacağını belirten devlet görevlilerine; "Devlet hazinesi ne kadar zarar ederse etsin, benim görevim hakkı gerçekleştirip zulmü gidermektir" (Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, 3 C s 106) karşılığını verdi Devlet görevlilerine; halka zulmetmeden, kolaylık sağlayarak vergi toplamalarını emretti Bu maksatlar bütün valiliklere talimat yazdırttı Mehdi, bir taraftan büyük bir cömertlik göstererek halka bol miktarda para dağıtırken diğer taraftan da haksızlığa uğrayanların haklarını elde etmelerine imkân sağladı Devletin elindekini halka dağıtmasına rağmen, hazineye büyük miktarda gelir sağlandı Halifenin yaptığı icraatlar neticesinde halk arasında büyük bir itibar kazandı ve herkes tarafından sevildi Bediüzzaman, Ehl-i Beyt'e saltanatın nasip olmamasının hikmetlerini anlatırken, dünyevi saltanatın aldatıcılığına dikkat çekmektedir Bediüzzaman'a göre bu mübarek silsilenin en önemli vazifesi, Kur'ân'ın hükümlerini muhafaza etmektir Dolayısıyla saltanata geçen birisi bir nebi kadar masum olmalı diyen Bediüzzaman; "veyahut Hulefâ-i Râşidîn ve Ömer ibni Abdülâziz-i Emevî ve Mehdî-i Abbâsî gibi harikulâde bir zühd-ü kalbi olmalı ki, aldanmasın" (Mektubat, s 100) ifadelerine yer vermektedir Bu ifadeler saltanat ve hilafetin çok ağır mesuliyetlerinin olduğunu, bu makamların hakkıyla ifa edilmesinin ne kadar zor olduğunu gösterdiği gibi, Mehdi'nin sözkonusu görevleri bihakkın yerine getirdiğine de işaret etmektedir Risâle-i Nur'da, Halife Mehdi'nin isminin zikredildiği yerlerden birisi de ahirzamanda gelmesi beklenilen "Mehdi"nin anlatıldığı bir bölümdür Ahirzamanda gelmesi beklenilen Mehdinin siyaset, diyanet, saltanat, cihad gibi çok dairelerde vazifeleri vardır Her asırda, meyusiyete düşen insanların "kuvve-i maneviyelerini teyid" edecek, Al-i Beytten "bir nevi mehdiye" hükmünde zatlar çıkmıştır Bunlar her alanda farklı farklı insanlardır İşte Mehdi-i Abbasi'den bu bağlamda sözedilir Meselâ, diyanet alanında Gavs-ı Azam ve Şah-ı Nakşibend, Aktab-ı Erbaa [Dört büyük kutup: Abdülkadir-i Geylani, Ahmed-i Bedevi, Ahmed-i Kutai, ve Seyyid İbrahim Desuki'dir] ve Oniki İmam'dır Siyaset alanında da Mehdi-i Abbasidir (Şuâlar, s 509) Halife Mehdi, Ehl-i Beyt ile aralarındaki bağı kuvvetlendirmek ve yakınlaşmayı sağlamak maksadıyla büyük gayret gösterdi Tutuklu olanları serbest bıraktı Elinden geldiği kadar sıkıntılarını gidermeye çalıştı ve Hazret-i Ali soyundan gelenlerin bir kısmını devlet görevlisi olarak muhtelif yerlere gönderdi Bazılarıyla görüşerek onların sevgisini kazanmaya çalıştı Mehdi'nin halifeliği sırasında ülke genelinde düzen sağlandıktan sonra Bizanslılarla önemli mücadelelere girişildi Bizanslıların yağma ve saldırılarına karşı askeri tedbirler alınarak istihkamlar güçlendirildi ve hudutlara gereken önem verildi Bizans ordularının saldırıları üzerine bir ordu hazırlanarak harekete geçildi İslâm ordusu 779 yılında Ankara yakınlarına kadar ilerledi Bizanslıların Suriye üzerinden ilerlemelerine karşı İslâm ordusu da harekete geçti ve bazı kaleler fethedildi 780 tarihinde de Halifenin oğlu Harun komutasındaki bir ordu Bizans üzerine gönderildi Halife de Haleb'e kadar orduya refakat etti Harun komutasındaki ordunun muhtelif akınları sonucunda İslâm orduları Üsküdar yakınlarına kadar ilerlediler ve Bizanslılar barış yapmak zorunda kaldı Bu başarılarından ötürü Harun'a "er-Reşid" ünvanı verildi Mehdi on yıl süren halifeliği boyunca çok büyük başarılar sağladı İçerde muhalif güçleri etkisiz hale getirdiği gibi dış devletlere karşı da devleti güçlü hale getirdi Vatandaşlarına karşı gösterdiği merhamet ve adalet her kesimin saygı ve takdirini kazandı Halkın büyük sevgisine mazhar olan Mehdi, 785 yılında vefat etti |
HÜkÜmdarlar |
06-23-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
HÜkÜmdarlarŞeyh Şamil (1797 - 1871) İmam Şamil 1797 yılında Dağıstan’ın Gimri köyünde dünyaya geldi Babası bölgenin yerli halklarından Avar Türklerine mensup Dengau Muhammed’dir 15 yaşında iken at binerek kılıç kuşandı 20 yaşına geldiğinde iki metreyi aşan boyu ile atlama, ateş etme, güreş, koşu, kılıç gibi spor dallarında üstün yetenek sahibi olmuştu Öğrenimine bilgin Said Harekani’nin yanında başladı Daha sonra kayınpederi olan Nakşibendi Şeyhi Cemaleddin Gazi Kumuki’nin öğrencisi oldu Kendinden önce İmamet makamında bulunan Gazi Muhammed ve Hamzat Beg’in müşavirliğini yaptı Son derece sade ve kanaatkar bir hayatı vardı İmam Şamil, muhtelif zamanlarda beş defa evlenmiş ve bu izdivaçların bazıları dini ve siyasi sebeplerle olmuştu Şamil’in Fatimat, Cevheret, Zahidet, Emine ve Şovanat ismindeki zevcelerinden Ahmed Cemaleddin, Muhammed Gazi, Muhammed Said, Muhammed Şefi, Cemaleddin ve Muhammed Kamil isimli altı oğlu ile Fatimat, Nafisat, Necabat, Bahu-Mesedu ve Safiyat isimli beş kızı oldu Şamil, İmam yani devlet başkanı seçildikten sonra ilk iş olarak iç işlerini ele aldı Ruslara karşı daha etkili savaşmak için lüzumlu idari ve askeri teşkilatları yeni esaslara göre tanzim etti Bir taraftan askeri tedbirler alıp düşmana karşı savunma savaşları verirken, diğer taraftan da muntazam adli ve idari sivil bir devlet mekanizması geliştirmiş, medreselerde eğitime önem verdirmiş, fikir ve sanat alanında da büyük adımlar atılmasını sağlamıştır Döneminde tophaneler, baruthaneler, silahhaneler yapılmış, muntazam birlikler halinde askeri teşkilat kurulmuştur Güçlü hitabeti, kararlı tutumu ve askeri dehasıyla büyük başarılar kazanmış, ünü kısa zamanda yayılarak, otoritesi Dağıstan civarında yaşayan geniş topluluklar tarafından kabul edilmiştir İmam Şamil, idare sistemini yeniden düzenlerken, ülkeyi naiplik ve vilayetlere ayırarak bunların başına hem askeri hem de sivil yetkilerle donatılmış naipleri getirdi Üç veya dört naiplik bir vilayet idi Vilayetlerin başındaki naibin rütbesi daha yüksekti Ayrıca, her biri birer savaş kahramanı olan bu yüksek rütbeli naiplerden Ahverdil Muhammed, Kabet Muhammed, Şuayıb Molla, Taşof Hacı, Danyal Sultan, Nur Muhammed, Hitinav Musa, Sadullah, Duba Hacı, Hacı Murat ve Şamil’in büyük oğlu Muhammed Gazi, gazavat’ın adı anılması gereken başlıca kahramanları oldular Şamil imam seçildiği 1834 yılından 1859 yılına kadar Rusya’nın büyüklüğü ve kudretine rağmen yılmadan mücadeleyi sürdürdü Kendinden önceki iki imamın döneminde de fiilen 10 yıl savaşlara iştirak ettiğinden durup dinlenmeden cihad ettiği süre tam 35 yılı bulmuştur Bu süre zarfında Rus kuvvetlerine büyük zayiatlar vermiş ancak kısıtlı sayıdaki asker sayısı da günden güne erimiştir 1839’da Ahulgo Tepesinde 3000 mürid ile General Grabbe komutasındaki 10000’i aşkın üstün donanımlı Rus ordusunun kuşatmasına 80 gün süreyle direnişi harp tarihine geçmiştir Şamil bu savaşta eşi Cevheret’i, oğlu Said’i ve kızkardeşi Mesedo’yu kaybetmiş, 8 yaşındaki oğlu Cemaleddin’i Ruslara rehin vermek zorunda kalmıştır Bu dehşet verici savaşlarda sadece insan kaybı olmadı Ruslar, ancak aylar süren savaşlar sonunda işgal edebildikleri bölgelerde, ağaçları, ormanları yakıp, bir tek canlı yaratık bırakmadan ilerlerdiler Savaşlara iştirak eden Rus komutanlarından Milyutin, 80 gün devam eden Ahulgo savaşı hakkında hatıratında şu satırlara yer verir; "Artık muharebenin sevk ve idaresi kumandanların elinden büsbütün çıkmıştı Hiddetlerinden köpürmüş, adeta çıldırmış bir hale gelen dağlılar, ulu orta askerlerimizin üzerine saldırıyor, süngü ucunda can verinceye kadar dövüşüyorlardı Kadınlar bile kendilerini kudurmuş gibi müdafaa ettiler ve silahsız oldukları halde sıra sıra süngülerimizin üzerine atıldılar Lakin muvaffakiyet için her türlü fedakarlığı göze almış olan Rus kumandanlığı inatla taarruzlara devam etti Teslim olmayı katiyyen reddeden dağlılar, hiçbir ümitleri kalmadığı halde kahramanca dövüştüler Kadınlar, çocuklar ellerindeki kamalarla Ruslara hücum ediyor, süngülerin önünde göz kırpmadan can veriyorlardı Bazıları ise kendilerini ve çocuklarını korkunç uçurumlara atıyorlardı Yaralılar bile inanılmaz şekilde dövüşüyordu" Dost ülkelerden hiçbir yardım göremeyen İmam Şamil’in, nihayet elindeki bütün kuvvet kaynakları tükenir ve 1859’un 6 Eylül’ünde Gunip’te Prens Baryatinsky komutasındaki 70000 kişilik Rus ordusuna, yanında birkaç yüz kişi kalıncaya kadar direndikten sonra teslim olur İmam Şamil, aile efradı ve 40 kadar adamı Petersburg’a Çar’ın sarayına götürülür Rus Çarı IIAleksandr tarafından sarayın kapısında hayrete düşülecek derecede nazik karşılanır Çar, babası 1Nikola’ya ve ihtişamlı ordularına tam otuzbeş yıl Kafkasya’yı zindan eden, zamanının bu en büyük kahramanını karşısında görür görmez, yüzünden ve sakalından hayranlıkla öpmekten kendini alıkoyamaz İmam Şamil bir ay kadar sarayda misafir edildikten sonra, saygın tutsak olarak esaret yıllarını geçireceği Kaluga’ya gönderilir Ancak Şamil ve ailesine esaret çok ağır gelir İki yıl içinde Şamil’in simsiyah saçları beyazlar Büyük kızı Nafisat ile gelini Muhammed Gazi’nin karısı Kerimet üzüntüden vereme yakalanarak ölürler Aradan ancak on yıl geçtikten sonra Çar, onun Hac’ca gitmesine izin verir Ancak bir tedbir olarak oğlu Muhammed Şefi’yi alıkoyar ve Hacc’ı ifa ettikten sonra derhal Rusya’ya dönmesini şart koşar Şamil, 1870 yılında maiyetindeki adamları ile birlikte Rusya’dan ayrılarak önce İstanbul’a uğrar Sultan Abdülaziz tarafından karşılanarak sarayda ağırlanır Şamil’in İstanbul’a uğradığı haberi duyulduğunda şehirde yer yerinden oynamış, halk bu büyük kahramanı görebilmek için saray kapılarına akın etmişti Şamil, aşkına düştüğü son menzile bir an evvel varmak için Sultan’ın kendisine tahsis ettiği gemi ile yola koyulur Cidde limanında Mekke Emiri, şehrin ileri gelenleri ve mahşeri bir kalabalık tarafından törenlerle karşılanarak Mekke’de Şürefa dairesinde misafir edilir Hac sırasında orada bulunduğunu duyan, dünyanın dört bir yanından gelmiş yaklaşık yüzbin müslümanın onu görmek için yarattığı izdiham sonucu, hükümet makamları İmam Şamil’i Kabe’nin üstüne çıkarmak suretiyle bu hayran kalabalığın arzusunu tatmin edebildi Şamil, hac farizasını yerine getirdikten sonra Medine’ye geçer Medine günlerinde son derece takatten düşer, çektiği büyük ızdırap artık tahammül edilmez bir hal alır ve hastalanarak yatağa düşer Bütün hayatını ülkesinin milli bağımsızlığına adayan, askeri dehasını bütün dünyaya ve bizzat ebedi düşmanı Rus yüksek makamlarına dahi kabul ettiren, adını dünya tarihine "gelmiş geçmiş en büyük gerilla lideri" olarak yazdıran İmam Şamil 4 Şubat 1871’de 74 yaşında iken hayata gözlerini yumar |
HÜkÜmdarlar |
06-23-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
HÜkÜmdarlarUzun Hasan (1423 - 1478) Uzun Hasan 1423 yılında Diyarbakır'da doğdu Akkoyunlu hükümdarı Ali Bey'in oğlu Cihangir, babasının ölümü üzerine tahta geçmişti Uzun Hasan, kardeşi Cihangir'in emri ile yaptığı askeri mücadelelerden sonra, giderek güçlendi ve kardeşi Cihangir'i başkentten uzaklaştırarak Akkoyunlu hükümdarı oldu Trabzon Rum İmparatoru'nun kızı Katerina Despina ile evlendi Trabzon'u Osmanlı saldırısına karşı koruyacağına söz verdi Uzun Hasan, ayrıca İstanbul'a elçi göndererek, Trabzon Rum İmparatorluğunun her yıl verdiği verginin affedilmesini ve karısına çeyiz olarak verilmiş olan Kayseri yöresinin teslimini istedi Fatih Sultan Mehmed bu istekleri reddetti 1461 ilkbaharında Trabzon seferine çıktı Osmanlı akıncıları karşısında başarısız olan Uzun Hasan'ın kuvvetlerinden yardım alamayacağını anlayan Trabzon Rum İmparatoru David Komnenos, 26 Ekim 1461'de Trabzon'u, Fatih Sultan Mehmed'e teslim etti Uzun Hasan bu gelişmelerden sonra ülkesini Gürcistan, Suriye ve Azerbaycan yönünde genişletmek için harekete geçti Karakoyunlu Hükümdarı Cihan Şah'ı yenilgiye uğrattı Giderek güçlenen Akkoyunlu ülkesi, Horasan dışında bütün İran'ı, Ermeniye'yi ve Mezapotamya'nın önemli bir kısmını kapsıyordu Uzun Hasan bundan sonra Osmanlılarla mücadeleye girişti Karamanoğlu Pir Ahmed ve Kasım Beylere yardım ederek onları Osmanlılar aleyhine kışkırttı Akkoyunlu kuvvetleri 1472'de Tokat'a baskın yaptılar Ayrıca Akkoyunlu kumandanı Yusuf Mirza, Kayseri, Karaman, Hamideli yörelerini ele geçirdi Bunun üzerine Fatih, doğuda kendisi için tehlikeli duruma gelen Uzun Hasan'ı ortadan kaldırmaya karar verdi Osmanlı ve Akkoyunlu kuvvetleri 11 Ağustos 1473'de Otlukbeli'nde karşılaştılar Osmanlı topçusu tarafından kuvvetleri bozguna uğratılan Uzun Hasan İran'a çekildi Akkoyunlular Devleti'nin merkezini Tebriz'e naklettiler Uzun Hasan Gürcistan seferinden dönerken hastalandı ve kısa bir süre sonra 1478 yılında Tebriz'de öldü |
HÜkÜmdarlar |
06-23-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
HÜkÜmdarlarAlaüddin Keykubad III ( - ) Sultan Üçüncü Alaüddin Keykubad, Anadolu Selçukluları'nın 17nci, yani son hükümdarı yada sonunculardan birisidir Sultanlığı devrinde, Anadolu o kadar karışıktır ki, Üçüncü Alaüddin Keykubad'ın ve ondan sonra gelen İkinci Gıyaseddin Mes'ud'un Selçuklu hükümdarı sayılıp sayılamayacakları bile meçhuldür Üçüncü Alaüddin Keykubad'ın ölümü hakkında iki rivayet vardır Birinci rivayete göre, Gazan Han'ın emriyle tahttan indirilen babasının yerine tahta geçtikten sonra, isyan başlatmak suçuyla, yine Gazan Han tarafından İsfahan'da idam edildi Diğer rivayete göre ise, Bizans İmparatorluğu'na kaçan Üçüncü Alaüddin Keykubad, İmparator Mihal tarafından hapsedilerek orada öldü Osmanlı Devleti'nin kuruluş tarihi olan 1299, Sultan Üçüncü Alaüddin Keykubad'ın hükümdarlık dönemine rastlar |
HÜkÜmdarlar |
06-23-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
HÜkÜmdarlarTimur (1336 - 1405) Timur 1336'da Keş'de doğdu Türkler kendisine, Aksak Timur derlerdi Barlas aşiretinin başbuğlarından Emir Turagay ile Tekina Hatunun oğluydu 1370 yılında hükümdar olan Timur askeri ve idari düzenlemeler yaptı 1373'de Harizm seferine çıkan Timur, Kat şehrini ele geçirdi Daha sonra Celyirlilerin başkenti Hocend üzerine yürüdü ve şehri ele geçirdi Bu bölgede seferlere ve zaferlerine devam eden Timur giderek güçlendi 1379'da Harizm'i tamamıyla, 1381'de de Sebzvar'ı, topraklarına kattı 1384'de Irakı Acem'e giren Timur, aynı yıl Esterabat'ı ele geçirdi 1386'da Tebriz, Kars ve Tiflis'i aldı Azebaycan ve Ermenistan bölgelerindeki seferleri sonunda Karakoyunlulara karşı savaştı ve 1387'de Doğu Beyazıt, Ahlat, Adilcevaz ve Van'ı ele geçirdi İran'a yönelen Timur, Maraga, Rey ve Isfahan üzerine yürüdü 1389 yılında Altınordu devleti üzerine sefere çıkan Timur, iki kez zafer kazandı 1391 yılında Mazerdan bölgesini ele geçirdi Timur, bütün Şiraz ve Kirman'ı ele geçirdikten sonra Bağdat, Tekrit, Erbil ve Musul'a hakim oldu Urfa'yı ele geçiren Timur bir süre sonra Akkoyunlu ve Karakoyunlu beylerini kendine bağladı 1395 yılında Derbendi ele geçirerek kuzeye yönelen Timur, Ukrayna ve Kiev üzerine yürüdü Özi ırmağı kıyısında bulunan Kırım ve Azak çevresindeki Ceneviz kolonilerini ele geçirdi ve Moskova'ya dayandı 1398'de Hindistan'a girdi Delhi'yi ele geçirdi 1400'de toplanan kurultaydan sonra Gürcistan Seferine çıkma kararı aldı Ardahan ve Kars üzerinden Bingöl'e geldi Ahmed Celayir ve Kara Yusuf, Timur'dan kurtulmak için Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid'e sığındılar Bayezid, Timur'a bağlı olan Erzincan'ı ele geçirdi Timur ise 1400 yılında Erzincan'a tekrar hakim oldu ve Sivas, Malatya ve Behisni şehirlerini ele geçirdi Suriye üzerine yürüyen Timur Halep'i aldı ve Şam'ı kuşattı ve aldı 1402 yılında Erzurum, Erzincan, Kemah ve Kayseri üzerinden Ankara'ya doğru hareket etti Ankara'da Çubuk ovasında yapılan savaşta Osmanlı Kuvvetlerini büyük bir bozguna uğratan Timur, Yıldırım Bayezid'i esir aldı Bir yıl Anadolu'da kalan Timur bütün Anadolu illerini ele geçirdi 1403'de Gürcistan, 1405'de Çin seferine çıktı Pir Muhammed'i yerine veliaht bırakan Timur, Otrar'da öldü |
HÜkÜmdarlar |
06-23-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
HÜkÜmdarlarMehdi (742 - 785) Abbasi Devleti'nin üçüncü halifesi olan Mehdi, kendisi gibi halife olan Mansur'un oğlu ve meşhur Harun Reşid'in de babasıdır Künyesi Ebu Abdullah Muhammed Mehdi bin Mansur'dur Halifeliği, iç huzurun ve düzenin sağlandığı, dışarıda da önemli başarıların elde edildiği bir dönemdir Abbasilerin en önemli ve değerli halifelerinden olup Risâle-i Nur'da kuvvetli itikad ve takva sahibi olarak vasıflandırılmaktadır (Mektubat s 100) Mehdi'nin doğum tarihi 742-44 yılları arasında farklı şekillerde nakledilmektedir Kırk üç yaşında vefat ettiği gözönüne alındığında 742 veya 743 tarihinde doğduğu söylenebilir Halife Mansur'un oğlu olup Humeyme'de doğdu Babası eğitimine özel önem verdi ve bilgili ve kültürlü yetişmesi için tanınmış hocalardan istifade ederek özel dersler aldırdı Mehdi, Mufaddal ed-Dabi'den Arap dili ve edebiyatına dair dersler aldı Hocasının teşvikleriyle belagat ve şiire özel ilgi gösterdi Hocası, Arapların meşhur şairlerinin eserlerinden taramalar yaparak ve seçme eserler almak suretiyle "El-Mufadaliyat" adlı derleme eseri vücuda getirdi Mehdi, aldığı eğitimin neticesinde güzel şiirler yazdı, düzgün bir ifadeye sahip oldu Halife Mansur, oğlunun askeri açıdan da iyi yetişmesi için küçük yaştan itibaren eğitimini sağladığı gibi çocuk denecek yaşta komutanlıklar vererek çok önemli seferlere de gönderdi Bazı ayaklanmaların bastırılması için hazırlanan birliklere komutan olarak atadı Horasan'da çıkan Ali el-Cabbar bin Abdurrahman el-Ezdî'nin isyanını bastırmakla görevlendirildi Çıkan çarpışmalarda üstün gelerek isyanın bastırılmasına muvaffak oldu Önemli başarılar elde ettikten sonra, babası tarafından veliaht olarak tayin edildi Kendisi ve askerleri için Rusafe şehri kuruldu Bir süre sonra da hac emiri olarak tayin edildi Mansur, 775 yılında hacca gitmek üzere yola çıkınca yerine oğlu Mehdi'yi vekil bıraktı Kısa bir süre sonra vefat etmesi üzerine Mehdi'ye biat edildi ve böylece vekaleti asliyete dönüşmüş oldu (775) Halifeliği vefatına kadar on yıl sürdü Mansur döneminde istikrarsızlık tam olarak giderilemediğinden ve yeni devlet henüz tam olarak düzeni sağlayamadığından iç karışıklıklar devam etmekteydi Mansur, hem istikrarı sağlamak hem de düşmanlarına karşı üstünlük sağlamak maksadıyla sert bir tutum izlemekte olup halka karşı da iyi davranmamaktaydı Mehdi'nin halifeliği ile birlikte devlette istikrar sağlandı İçerde ve dışarıda düzen sağlandı ve devlet maliyesi düzeldi Dolayısıyla bolluk ve rahatlığın olduğu bir döneme girildi İmar faaliyetlerine hız verildi, yol ve su kanalları yaptırıldı Devletin merkezi olan Bağdat çok önemli gelişmelere sahne oldu Posta teşkilatı ıslâh edildi Halife alim ve sanatkârları himayesine alarak onlara büyük değer verdi Yabancı eserlerin tercüme edilmesi için büyük gayret sarf edildi Halife; merhametli, zeki, insaflı bir halife olarak tarihe geçti Mehdi'nin ilk icraatlarından birisi de cezaevlerinde bulunan bazı mahkûmları serbest bırakmak oldu Geri kalan mahkûmlara yiyecek tahsis etti Çünkü, o zamana kadar mahkûmlara aileleri bakmak zorunda idiler Yiyecekleri aileleri tarafından karşılanmakta idi İhtiyacı karşılanamayanlar ise açlıkla karşı karşıya kalmakta idiler Adli düzenlemelere de gidilerek ilk defa yargı işlerine bakacak mahkemeler ihdas edildi Halife, yolcuların rahat bir şekilde seyahat etmeleri, barınma ve konaklama imkânlarına kavuşabilmeleri için Mekke yolu üzerinde konaklama yerlerinin yapılmasını emretti Su ihtiyacının karşılanabilmesi için yeni kuyular açıldı ve daha önce mevcut olanların da ıslâh edilmesi yoluna gidildi Bağdat ile diğer şehirler arasındaki posta işlemleri düzene sokuldu Diğer taraftan daha önceden mallarına el konan bazı kimselere malları iade edildi Mehdi'nin yaptığı önemli faaliyetlerden biri de halkın üzerindeki vergi yükünü azaltmak oldu Farklı para birimi uygulamasını kaldırdı Vergi oranlarını düşürdü İnsanlara zulmetmekten Allah'a sığındığını belirterek adil olmayan vergi sistemine son verdi Bu yolla hazinenin zarara sokulduğunu ve önemli miktarda gelir kaybının olacağını belirten devlet görevlilerine; "Devlet hazinesi ne kadar zarar ederse etsin, benim görevim hakkı gerçekleştirip zulmü gidermektir" (Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, 3 C s 106) karşılığını verdi Devlet görevlilerine; halka zulmetmeden, kolaylık sağlayarak vergi toplamalarını emretti Bu maksatlar bütün valiliklere talimat yazdırttı Mehdi, bir taraftan büyük bir cömertlik göstererek halka bol miktarda para dağıtırken diğer taraftan da haksızlığa uğrayanların haklarını elde etmelerine imkân sağladı Devletin elindekini halka dağıtmasına rağmen, hazineye büyük miktarda gelir sağlandı Halifenin yaptığı icraatlar neticesinde halk arasında büyük bir itibar kazandı ve herkes tarafından sevildi Bediüzzaman, Ehl-i Beyt'e saltanatın nasip olmamasının hikmetlerini anlatırken, dünyevi saltanatın aldatıcılığına dikkat çekmektedir Bediüzzaman'a göre bu mübarek silsilenin en önemli vazifesi, Kur'ân'ın hükümlerini muhafaza etmektir Dolayısıyla saltanata geçen birisi bir nebi kadar masum olmalı diyen Bediüzzaman; "veyahut Hulefâ-i Râşidîn ve Ömer ibni Abdülâziz-i Emevî ve Mehdî-i Abbâsî gibi harikulâde bir zühd-ü kalbi olmalı ki, aldanmasın" (Mektubat, s 100) ifadelerine yer vermektedir Bu ifadeler saltanat ve hilafetin çok ağır mesuliyetlerinin olduğunu, bu makamların hakkıyla ifa edilmesinin ne kadar zor olduğunu gösterdiği gibi, Mehdi'nin sözkonusu görevleri bihakkın yerine getirdiğine de işaret etmektedir Risâle-i Nur'da, Halife Mehdi'nin isminin zikredildiği yerlerden birisi de ahirzamanda gelmesi beklenilen "Mehdi"nin anlatıldığı bir bölümdür Ahirzamanda gelmesi beklenilen Mehdinin siyaset, diyanet, saltanat, cihad gibi çok dairelerde vazifeleri vardır Her asırda, meyusiyete düşen insanların "kuvve-i maneviyelerini teyid" edecek, Al-i Beytten "bir nevi mehdiye" hükmünde zatlar çıkmıştır Bunlar her alanda farklı farklı insanlardır İşte Mehdi-i Abbasi'den bu bağlamda sözedilir Meselâ, diyanet alanında Gavs-ı Azam ve Şah-ı Nakşibend, Aktab-ı Erbaa [Dört büyük kutup: Abdülkadir-i Geylani, Ahmed-i Bedevi, Ahmed-i Kutai, ve Seyyid İbrahim Desuki'dir] ve Oniki İmam'dır Siyaset alanında da Mehdi-i Abbasidir (Şuâlar, s 509) Halife Mehdi, Ehl-i Beyt ile aralarındaki bağı kuvvetlendirmek ve yakınlaşmayı sağlamak maksadıyla büyük gayret gösterdi Tutuklu olanları serbest bıraktı Elinden geldiği kadar sıkıntılarını gidermeye çalıştı ve Hazret-i Ali soyundan gelenlerin bir kısmını devlet görevlisi olarak muhtelif yerlere gönderdi Bazılarıyla görüşerek onların sevgisini kazanmaya çalıştı Mehdi'nin halifeliği sırasında ülke genelinde düzen sağlandıktan sonra Bizanslılarla önemli mücadelelere girişildi Bizanslıların yağma ve saldırılarına karşı askeri tedbirler alınarak istihkamlar güçlendirildi ve hudutlara gereken önem verildi Bizans ordularının saldırıları üzerine bir ordu hazırlanarak harekete geçildi İslâm ordusu 779 yılında Ankara yakınlarına kadar ilerledi Bizanslıların Suriye üzerinden ilerlemelerine karşı İslâm ordusu da harekete geçti ve bazı kaleler fethedildi 780 tarihinde de Halifenin oğlu Harun komutasındaki bir ordu Bizans üzerine gönderildi Halife de Haleb'e kadar orduya refakat etti Harun komutasındaki ordunun muhtelif akınları sonucunda İslâm orduları Üsküdar yakınlarına kadar ilerlediler ve Bizanslılar barış yapmak zorunda kaldı Bu başarılarından ötürü Harun'a "er-Reşid" ünvanı verildi Mehdi on yıl süren halifeliği boyunca çok büyük başarılar sağladı İçerde muhalif güçleri etkisiz hale getirdiği gibi dış devletlere karşı da devleti güçlü hale getirdi Vatandaşlarına karşı gösterdiği merhamet ve adalet her kesimin saygı ve takdirini kazandı Halkın büyük sevgisine mazhar olan Mehdi, 785 yılında vefat etti |
HÜkÜmdarlar |
06-23-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
HÜkÜmdarlarŞeyh Şamil (1797 - 1871) İmam Şamil 1797 yılında Dağıstan’ın Gimri köyünde dünyaya geldi Babası bölgenin yerli halklarından Avar Türklerine mensup Dengau Muhammed’dir 15 yaşında iken at binerek kılıç kuşandı 20 yaşına geldiğinde iki metreyi aşan boyu ile atlama, ateş etme, güreş, koşu, kılıç gibi spor dallarında üstün yetenek sahibi olmuştu Öğrenimine bilgin Said Harekani’nin yanında başladı Daha sonra kayınpederi olan Nakşibendi Şeyhi Cemaleddin Gazi Kumuki’nin öğrencisi oldu Kendinden önce İmamet makamında bulunan Gazi Muhammed ve Hamzat Beg’in müşavirliğini yaptı Son derece sade ve kanaatkar bir hayatı vardı İmam Şamil, muhtelif zamanlarda beş defa evlenmiş ve bu izdivaçların bazıları dini ve siyasi sebeplerle olmuştu Şamil’in Fatimat, Cevheret, Zahidet, Emine ve Şovanat ismindeki zevcelerinden Ahmed Cemaleddin, Muhammed Gazi, Muhammed Said, Muhammed Şefi, Cemaleddin ve Muhammed Kamil isimli altı oğlu ile Fatimat, Nafisat, Necabat, Bahu-Mesedu ve Safiyat isimli beş kızı oldu Şamil, İmam yani devlet başkanı seçildikten sonra ilk iş olarak iç işlerini ele aldı Ruslara karşı daha etkili savaşmak için lüzumlu idari ve askeri teşkilatları yeni esaslara göre tanzim etti Bir taraftan askeri tedbirler alıp düşmana karşı savunma savaşları verirken, diğer taraftan da muntazam adli ve idari sivil bir devlet mekanizması geliştirmiş, medreselerde eğitime önem verdirmiş, fikir ve sanat alanında da büyük adımlar atılmasını sağlamıştır Döneminde tophaneler, baruthaneler, silahhaneler yapılmış, muntazam birlikler halinde askeri teşkilat kurulmuştur Güçlü hitabeti, kararlı tutumu ve askeri dehasıyla büyük başarılar kazanmış, ünü kısa zamanda yayılarak, otoritesi Dağıstan civarında yaşayan geniş topluluklar tarafından kabul edilmiştir İmam Şamil, idare sistemini yeniden düzenlerken, ülkeyi naiplik ve vilayetlere ayırarak bunların başına hem askeri hem de sivil yetkilerle donatılmış naipleri getirdi Üç veya dört naiplik bir vilayet idi Vilayetlerin başındaki naibin rütbesi daha yüksekti Ayrıca, her biri birer savaş kahramanı olan bu yüksek rütbeli naiplerden Ahverdil Muhammed, Kabet Muhammed, Şuayıb Molla, Taşof Hacı, Danyal Sultan, Nur Muhammed, Hitinav Musa, Sadullah, Duba Hacı, Hacı Murat ve Şamil’in büyük oğlu Muhammed Gazi, gazavat’ın adı anılması gereken başlıca kahramanları oldular Şamil imam seçildiği 1834 yılından 1859 yılına kadar Rusya’nın büyüklüğü ve kudretine rağmen yılmadan mücadeleyi sürdürdü Kendinden önceki iki imamın döneminde de fiilen 10 yıl savaşlara iştirak ettiğinden durup dinlenmeden cihad ettiği süre tam 35 yılı bulmuştur Bu süre zarfında Rus kuvvetlerine büyük zayiatlar vermiş ancak kısıtlı sayıdaki asker sayısı da günden güne erimiştir 1839’da Ahulgo Tepesinde 3000 mürid ile General Grabbe komutasındaki 10000’i aşkın üstün donanımlı Rus ordusunun kuşatmasına 80 gün süreyle direnişi harp tarihine geçmiştir Şamil bu savaşta eşi Cevheret’i, oğlu Said’i ve kızkardeşi Mesedo’yu kaybetmiş, 8 yaşındaki oğlu Cemaleddin’i Ruslara rehin vermek zorunda kalmıştır Bu dehşet verici savaşlarda sadece insan kaybı olmadı Ruslar, ancak aylar süren savaşlar sonunda işgal edebildikleri bölgelerde, ağaçları, ormanları yakıp, bir tek canlı yaratık bırakmadan ilerlerdiler Savaşlara iştirak eden Rus komutanlarından Milyutin, 80 gün devam eden Ahulgo savaşı hakkında hatıratında şu satırlara yer verir; "Artık muharebenin sevk ve idaresi kumandanların elinden büsbütün çıkmıştı Hiddetlerinden köpürmüş, adeta çıldırmış bir hale gelen dağlılar, ulu orta askerlerimizin üzerine saldırıyor, süngü ucunda can verinceye kadar dövüşüyorlardı Kadınlar bile kendilerini kudurmuş gibi müdafaa ettiler ve silahsız oldukları halde sıra sıra süngülerimizin üzerine atıldılar Lakin muvaffakiyet için her türlü fedakarlığı göze almış olan Rus kumandanlığı inatla taarruzlara devam etti Teslim olmayı katiyyen reddeden dağlılar, hiçbir ümitleri kalmadığı halde kahramanca dövüştüler Kadınlar, çocuklar ellerindeki kamalarla Ruslara hücum ediyor, süngülerin önünde göz kırpmadan can veriyorlardı Bazıları ise kendilerini ve çocuklarını korkunç uçurumlara atıyorlardı Yaralılar bile inanılmaz şekilde dövüşüyordu" Dost ülkelerden hiçbir yardım göremeyen İmam Şamil’in, nihayet elindeki bütün kuvvet kaynakları tükenir ve 1859’un 6 Eylül’ünde Gunip’te Prens Baryatinsky komutasındaki 70000 kişilik Rus ordusuna, yanında birkaç yüz kişi kalıncaya kadar direndikten sonra teslim olur İmam Şamil, aile efradı ve 40 kadar adamı Petersburg’a Çar’ın sarayına götürülür Rus Çarı IIAleksandr tarafından sarayın kapısında hayrete düşülecek derecede nazik karşılanır Çar, babası 1Nikola’ya ve ihtişamlı ordularına tam otuzbeş yıl Kafkasya’yı zindan eden, zamanının bu en büyük kahramanını karşısında görür görmez, yüzünden ve sakalından hayranlıkla öpmekten kendini alıkoyamaz İmam Şamil bir ay kadar sarayda misafir edildikten sonra, saygın tutsak olarak esaret yıllarını geçireceği Kaluga’ya gönderilir Ancak Şamil ve ailesine esaret çok ağır gelir İki yıl içinde Şamil’in simsiyah saçları beyazlar Büyük kızı Nafisat ile gelini Muhammed Gazi’nin karısı Kerimet üzüntüden vereme yakalanarak ölürler Aradan ancak on yıl geçtikten sonra Çar, onun Hac’ca gitmesine izin verir Ancak bir tedbir olarak oğlu Muhammed Şefi’yi alıkoyar ve Hacc’ı ifa ettikten sonra derhal Rusya’ya dönmesini şart koşar Şamil, 1870 yılında maiyetindeki adamları ile birlikte Rusya’dan ayrılarak önce İstanbul’a uğrar Sultan Abdülaziz tarafından karşılanarak sarayda ağırlanır Şamil’in İstanbul’a uğradığı haberi duyulduğunda şehirde yer yerinden oynamış, halk bu büyük kahramanı görebilmek için saray kapılarına akın etmişti Şamil, aşkına düştüğü son menzile bir an evvel varmak için Sultan’ın kendisine tahsis ettiği gemi ile yola koyulur Cidde limanında Mekke Emiri, şehrin ileri gelenleri ve mahşeri bir kalabalık tarafından törenlerle karşılanarak Mekke’de Şürefa dairesinde misafir edilir Hac sırasında orada bulunduğunu duyan, dünyanın dört bir yanından gelmiş yaklaşık yüzbin müslümanın onu görmek için yarattığı izdiham sonucu, hükümet makamları İmam Şamil’i Kabe’nin üstüne çıkarmak suretiyle bu hayran kalabalığın arzusunu tatmin edebildi Şamil, hac farizasını yerine getirdikten sonra Medine’ye geçer Medine günlerinde son derece takatten düşer, çektiği büyük ızdırap artık tahammül edilmez bir hal alır ve hastalanarak yatağa düşer Bütün hayatını ülkesinin milli bağımsızlığına adayan, askeri dehasını bütün dünyaya ve bizzat ebedi düşmanı Rus yüksek makamlarına dahi kabul ettiren, adını dünya tarihine "gelmiş geçmiş en büyük gerilla lideri" olarak yazdıran İmam Şamil 4 Şubat 1871’de 74 yaşında iken hayata gözlerini yumar |
HÜkÜmdarlar |
06-23-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
HÜkÜmdarlarUzun Hasan (1423 - 1478) Uzun Hasan 1423 yılında Diyarbakır'da doğdu Akkoyunlu hükümdarı Ali Bey'in oğlu Cihangir, babasının ölümü üzerine tahta geçmişti Uzun Hasan, kardeşi Cihangir'in emri ile yaptığı askeri mücadelelerden sonra, giderek güçlendi ve kardeşi Cihangir'i başkentten uzaklaştırarak Akkoyunlu hükümdarı oldu Trabzon Rum İmparatoru'nun kızı Katerina Despina ile evlendi Trabzon'u Osmanlı saldırısına karşı koruyacağına söz verdi Uzun Hasan, ayrıca İstanbul'a elçi göndererek, Trabzon Rum İmparatorluğunun her yıl verdiği verginin affedilmesini ve karısına çeyiz olarak verilmiş olan Kayseri yöresinin teslimini istedi Fatih Sultan Mehmed bu istekleri reddetti 1461 ilkbaharında Trabzon seferine çıktı Osmanlı akıncıları karşısında başarısız olan Uzun Hasan'ın kuvvetlerinden yardım alamayacağını anlayan Trabzon Rum İmparatoru David Komnenos, 26 Ekim 1461'de Trabzon'u, Fatih Sultan Mehmed'e teslim etti Uzun Hasan bu gelişmelerden sonra ülkesini Gürcistan, Suriye ve Azerbaycan yönünde genişletmek için harekete geçti Karakoyunlu Hükümdarı Cihan Şah'ı yenilgiye uğrattı Giderek güçlenen Akkoyunlu ülkesi, Horasan dışında bütün İran'ı, Ermeniye'yi ve Mezapotamya'nın önemli bir kısmını kapsıyordu Uzun Hasan bundan sonra Osmanlılarla mücadeleye girişti Karamanoğlu Pir Ahmed ve Kasım Beylere yardım ederek onları Osmanlılar aleyhine kışkırttı Akkoyunlu kuvvetleri 1472'de Tokat'a baskın yaptılar Ayrıca Akkoyunlu kumandanı Yusuf Mirza, Kayseri, Karaman, Hamideli yörelerini ele geçirdi Bunun üzerine Fatih, doğuda kendisi için tehlikeli duruma gelen Uzun Hasan'ı ortadan kaldırmaya karar verdi Osmanlı ve Akkoyunlu kuvvetleri 11 Ağustos 1473'de Otlukbeli'nde karşılaştılar Osmanlı topçusu tarafından kuvvetleri bozguna uğratılan Uzun Hasan İran'a çekildi Akkoyunlular Devleti'nin merkezini Tebriz'e naklettiler Uzun Hasan Gürcistan seferinden dönerken hastalandı ve kısa bir süre sonra 1478 yılında Tebriz'de öldü |
HÜkÜmdarlar |
06-23-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
HÜkÜmdarlarAlaüddin Keykubad III ( - ) Sultan Üçüncü Alaüddin Keykubad, Anadolu Selçukluları'nın 17nci, yani son hükümdarı yada sonunculardan birisidir Sultanlığı devrinde, Anadolu o kadar karışıktır ki, Üçüncü Alaüddin Keykubad'ın ve ondan sonra gelen İkinci Gıyaseddin Mes'ud'un Selçuklu hükümdarı sayılıp sayılamayacakları bile meçhuldür Üçüncü Alaüddin Keykubad'ın ölümü hakkında iki rivayet vardır Birinci rivayete göre, Gazan Han'ın emriyle tahttan indirilen babasının yerine tahta geçtikten sonra, isyan başlatmak suçuyla, yine Gazan Han tarafından İsfahan'da idam edildi Diğer rivayete göre ise, Bizans İmparatorluğu'na kaçan Üçüncü Alaüddin Keykubad, İmparator Mihal tarafından hapsedilerek orada öldü Osmanlı Devleti'nin kuruluş tarihi olan 1299, Sultan Üçüncü Alaüddin Keykubad'ın hükümdarlık dönemine rastlar |
HÜkÜmdarlar |
06-23-2012 | #13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
HÜkÜmdarlarTimur (1336 - 1405) Timur 1336'da Keş'de doğdu Türkler kendisine, Aksak Timur derlerdi Barlas aşiretinin başbuğlarından Emir Turagay ile Tekina Hatunun oğluydu 1370 yılında hükümdar olan Timur askeri ve idari düzenlemeler yaptı 1373'de Harizm seferine çıkan Timur, Kat şehrini ele geçirdi Daha sonra Celyirlilerin başkenti Hocend üzerine yürüdü ve şehri ele geçirdi Bu bölgede seferlere ve zaferlerine devam eden Timur giderek güçlendi 1379'da Harizm'i tamamıyla, 1381'de de Sebzvar'ı, topraklarına kattı 1384'de Irakı Acem'e giren Timur, aynı yıl Esterabat'ı ele geçirdi 1386'da Tebriz, Kars ve Tiflis'i aldı Azebaycan ve Ermenistan bölgelerindeki seferleri sonunda Karakoyunlulara karşı savaştı ve 1387'de Doğu Beyazıt, Ahlat, Adilcevaz ve Van'ı ele geçirdi İran'a yönelen Timur, Maraga, Rey ve Isfahan üzerine yürüdü 1389 yılında Altınordu devleti üzerine sefere çıkan Timur, iki kez zafer kazandı 1391 yılında Mazerdan bölgesini ele geçirdi Timur, bütün Şiraz ve Kirman'ı ele geçirdikten sonra Bağdat, Tekrit, Erbil ve Musul'a hakim oldu Urfa'yı ele geçiren Timur bir süre sonra Akkoyunlu ve Karakoyunlu beylerini kendine bağladı 1395 yılında Derbendi ele geçirerek kuzeye yönelen Timur, Ukrayna ve Kiev üzerine yürüdü Özi ırmağı kıyısında bulunan Kırım ve Azak çevresindeki Ceneviz kolonilerini ele geçirdi ve Moskova'ya dayandı 1398'de Hindistan'a girdi Delhi'yi ele geçirdi 1400'de toplanan kurultaydan sonra Gürcistan Seferine çıkma kararı aldı Ardahan ve Kars üzerinden Bingöl'e geldi Ahmed Celayir ve Kara Yusuf, Timur'dan kurtulmak için Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid'e sığındılar Bayezid, Timur'a bağlı olan Erzincan'ı ele geçirdi Timur ise 1400 yılında Erzincan'a tekrar hakim oldu ve Sivas, Malatya ve Behisni şehirlerini ele geçirdi Suriye üzerine yürüyen Timur Halep'i aldı ve Şam'ı kuşattı ve aldı 1402 yılında Erzurum, Erzincan, Kemah ve Kayseri üzerinden Ankara'ya doğru hareket etti Ankara'da Çubuk ovasında yapılan savaşta Osmanlı Kuvvetlerini büyük bir bozguna uğratan Timur, Yıldırım Bayezid'i esir aldı Bir yıl Anadolu'da kalan Timur bütün Anadolu illerini ele geçirdi 1403'de Gürcistan, 1405'de Çin seferine çıktı Pir Muhammed'i yerine veliaht bırakan Timur, Otrar'da öldü |
HÜkÜmdarlar |
06-23-2012 | #14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
HÜkÜmdarlarMehdi (742 - 785) Abbasi Devleti'nin üçüncü halifesi olan Mehdi, kendisi gibi halife olan Mansur'un oğlu ve meşhur Harun Reşid'in de babasıdır Künyesi Ebu Abdullah Muhammed Mehdi bin Mansur'dur Halifeliği, iç huzurun ve düzenin sağlandığı, dışarıda da önemli başarıların elde edildiği bir dönemdir Abbasilerin en önemli ve değerli halifelerinden olup Risâle-i Nur'da kuvvetli itikad ve takva sahibi olarak vasıflandırılmaktadır (Mektubat s 100) Mehdi'nin doğum tarihi 742-44 yılları arasında farklı şekillerde nakledilmektedir Kırk üç yaşında vefat ettiği gözönüne alındığında 742 veya 743 tarihinde doğduğu söylenebilir Halife Mansur'un oğlu olup Humeyme'de doğdu Babası eğitimine özel önem verdi ve bilgili ve kültürlü yetişmesi için tanınmış hocalardan istifade ederek özel dersler aldırdı Mehdi, Mufaddal ed-Dabi'den Arap dili ve edebiyatına dair dersler aldı Hocasının teşvikleriyle belagat ve şiire özel ilgi gösterdi Hocası, Arapların meşhur şairlerinin eserlerinden taramalar yaparak ve seçme eserler almak suretiyle "El-Mufadaliyat" adlı derleme eseri vücuda getirdi Mehdi, aldığı eğitimin neticesinde güzel şiirler yazdı, düzgün bir ifadeye sahip oldu Halife Mansur, oğlunun askeri açıdan da iyi yetişmesi için küçük yaştan itibaren eğitimini sağladığı gibi çocuk denecek yaşta komutanlıklar vererek çok önemli seferlere de gönderdi Bazı ayaklanmaların bastırılması için hazırlanan birliklere komutan olarak atadı Horasan'da çıkan Ali el-Cabbar bin Abdurrahman el-Ezdî'nin isyanını bastırmakla görevlendirildi Çıkan çarpışmalarda üstün gelerek isyanın bastırılmasına muvaffak oldu Önemli başarılar elde ettikten sonra, babası tarafından veliaht olarak tayin edildi Kendisi ve askerleri için Rusafe şehri kuruldu Bir süre sonra da hac emiri olarak tayin edildi Mansur, 775 yılında hacca gitmek üzere yola çıkınca yerine oğlu Mehdi'yi vekil bıraktı Kısa bir süre sonra vefat etmesi üzerine Mehdi'ye biat edildi ve böylece vekaleti asliyete dönüşmüş oldu (775) Halifeliği vefatına kadar on yıl sürdü Mansur döneminde istikrarsızlık tam olarak giderilemediğinden ve yeni devlet henüz tam olarak düzeni sağlayamadığından iç karışıklıklar devam etmekteydi Mansur, hem istikrarı sağlamak hem de düşmanlarına karşı üstünlük sağlamak maksadıyla sert bir tutum izlemekte olup halka karşı da iyi davranmamaktaydı Mehdi'nin halifeliği ile birlikte devlette istikrar sağlandı İçerde ve dışarıda düzen sağlandı ve devlet maliyesi düzeldi Dolayısıyla bolluk ve rahatlığın olduğu bir döneme girildi İmar faaliyetlerine hız verildi, yol ve su kanalları yaptırıldı Devletin merkezi olan Bağdat çok önemli gelişmelere sahne oldu Posta teşkilatı ıslâh edildi Halife alim ve sanatkârları himayesine alarak onlara büyük değer verdi Yabancı eserlerin tercüme edilmesi için büyük gayret sarf edildi Halife; merhametli, zeki, insaflı bir halife olarak tarihe geçti Mehdi'nin ilk icraatlarından birisi de cezaevlerinde bulunan bazı mahkûmları serbest bırakmak oldu Geri kalan mahkûmlara yiyecek tahsis etti Çünkü, o zamana kadar mahkûmlara aileleri bakmak zorunda idiler Yiyecekleri aileleri tarafından karşılanmakta idi İhtiyacı karşılanamayanlar ise açlıkla karşı karşıya kalmakta idiler Adli düzenlemelere de gidilerek ilk defa yargı işlerine bakacak mahkemeler ihdas edildi Halife, yolcuların rahat bir şekilde seyahat etmeleri, barınma ve konaklama imkânlarına kavuşabilmeleri için Mekke yolu üzerinde konaklama yerlerinin yapılmasını emretti Su ihtiyacının karşılanabilmesi için yeni kuyular açıldı ve daha önce mevcut olanların da ıslâh edilmesi yoluna gidildi Bağdat ile diğer şehirler arasındaki posta işlemleri düzene sokuldu Diğer taraftan daha önceden mallarına el konan bazı kimselere malları iade edildi Mehdi'nin yaptığı önemli faaliyetlerden biri de halkın üzerindeki vergi yükünü azaltmak oldu Farklı para birimi uygulamasını kaldırdı Vergi oranlarını düşürdü İnsanlara zulmetmekten Allah'a sığındığını belirterek adil olmayan vergi sistemine son verdi Bu yolla hazinenin zarara sokulduğunu ve önemli miktarda gelir kaybının olacağını belirten devlet görevlilerine; "Devlet hazinesi ne kadar zarar ederse etsin, benim görevim hakkı gerçekleştirip zulmü gidermektir" (Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, 3 C s 106) karşılığını verdi Devlet görevlilerine; halka zulmetmeden, kolaylık sağlayarak vergi toplamalarını emretti Bu maksatlar bütün valiliklere talimat yazdırttı Mehdi, bir taraftan büyük bir cömertlik göstererek halka bol miktarda para dağıtırken diğer taraftan da haksızlığa uğrayanların haklarını elde etmelerine imkân sağladı Devletin elindekini halka dağıtmasına rağmen, hazineye büyük miktarda gelir sağlandı Halifenin yaptığı icraatlar neticesinde halk arasında büyük bir itibar kazandı ve herkes tarafından sevildi Bediüzzaman, Ehl-i Beyt'e saltanatın nasip olmamasının hikmetlerini anlatırken, dünyevi saltanatın aldatıcılığına dikkat çekmektedir Bediüzzaman'a göre bu mübarek silsilenin en önemli vazifesi, Kur'ân'ın hükümlerini muhafaza etmektir Dolayısıyla saltanata geçen birisi bir nebi kadar masum olmalı diyen Bediüzzaman; "veyahut Hulefâ-i Râşidîn ve Ömer ibni Abdülâziz-i Emevî ve Mehdî-i Abbâsî gibi harikulâde bir zühd-ü kalbi olmalı ki, aldanmasın" (Mektubat, s 100) ifadelerine yer vermektedir Bu ifadeler saltanat ve hilafetin çok ağır mesuliyetlerinin olduğunu, bu makamların hakkıyla ifa edilmesinin ne kadar zor olduğunu gösterdiği gibi, Mehdi'nin sözkonusu görevleri bihakkın yerine getirdiğine de işaret etmektedir Risâle-i Nur'da, Halife Mehdi'nin isminin zikredildiği yerlerden birisi de ahirzamanda gelmesi beklenilen "Mehdi"nin anlatıldığı bir bölümdür Ahirzamanda gelmesi beklenilen Mehdinin siyaset, diyanet, saltanat, cihad gibi çok dairelerde vazifeleri vardır Her asırda, meyusiyete düşen insanların "kuvve-i maneviyelerini teyid" edecek, Al-i Beytten "bir nevi mehdiye" hükmünde zatlar çıkmıştır Bunlar her alanda farklı farklı insanlardır İşte Mehdi-i Abbasi'den bu bağlamda sözedilir Meselâ, diyanet alanında Gavs-ı Azam ve Şah-ı Nakşibend, Aktab-ı Erbaa [Dört büyük kutup: Abdülkadir-i Geylani, Ahmed-i Bedevi, Ahmed-i Kutai, ve Seyyid İbrahim Desuki'dir] ve Oniki İmam'dır Siyaset alanında da Mehdi-i Abbasidir (Şuâlar, s 509) Halife Mehdi, Ehl-i Beyt ile aralarındaki bağı kuvvetlendirmek ve yakınlaşmayı sağlamak maksadıyla büyük gayret gösterdi Tutuklu olanları serbest bıraktı Elinden geldiği kadar sıkıntılarını gidermeye çalıştı ve Hazret-i Ali soyundan gelenlerin bir kısmını devlet görevlisi olarak muhtelif yerlere gönderdi Bazılarıyla görüşerek onların sevgisini kazanmaya çalıştı Mehdi'nin halifeliği sırasında ülke genelinde düzen sağlandıktan sonra Bizanslılarla önemli mücadelelere girişildi Bizanslıların yağma ve saldırılarına karşı askeri tedbirler alınarak istihkamlar güçlendirildi ve hudutlara gereken önem verildi Bizans ordularının saldırıları üzerine bir ordu hazırlanarak harekete geçildi İslâm ordusu 779 yılında Ankara yakınlarına kadar ilerledi Bizanslıların Suriye üzerinden ilerlemelerine karşı İslâm ordusu da harekete geçti ve bazı kaleler fethedildi 780 tarihinde de Halifenin oğlu Harun komutasındaki bir ordu Bizans üzerine gönderildi Halife de Haleb'e kadar orduya refakat etti Harun komutasındaki ordunun muhtelif akınları sonucunda İslâm orduları Üsküdar yakınlarına kadar ilerlediler ve Bizanslılar barış yapmak zorunda kaldı Bu başarılarından ötürü Harun'a "er-Reşid" ünvanı verildi Mehdi on yıl süren halifeliği boyunca çok büyük başarılar sağladı İçerde muhalif güçleri etkisiz hale getirdiği gibi dış devletlere karşı da devleti güçlü hale getirdi Vatandaşlarına karşı gösterdiği merhamet ve adalet her kesimin saygı ve takdirini kazandı Halkın büyük sevgisine mazhar olan Mehdi, 785 yılında vefat etti |
HÜkÜmdarlar |
06-23-2012 | #15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
HÜkÜmdarlarŞeyh Şamil (1797 - 1871) İmam Şamil 1797 yılında Dağıstan’ın Gimri köyünde dünyaya geldi Babası bölgenin yerli halklarından Avar Türklerine mensup Dengau Muhammed’dir 15 yaşında iken at binerek kılıç kuşandı 20 yaşına geldiğinde iki metreyi aşan boyu ile atlama, ateş etme, güreş, koşu, kılıç gibi spor dallarında üstün yetenek sahibi olmuştu Öğrenimine bilgin Said Harekani’nin yanında başladı Daha sonra kayınpederi olan Nakşibendi Şeyhi Cemaleddin Gazi Kumuki’nin öğrencisi oldu Kendinden önce İmamet makamında bulunan Gazi Muhammed ve Hamzat Beg’in müşavirliğini yaptı Son derece sade ve kanaatkar bir hayatı vardı İmam Şamil, muhtelif zamanlarda beş defa evlenmiş ve bu izdivaçların bazıları dini ve siyasi sebeplerle olmuştu Şamil’in Fatimat, Cevheret, Zahidet, Emine ve Şovanat ismindeki zevcelerinden Ahmed Cemaleddin, Muhammed Gazi, Muhammed Said, Muhammed Şefi, Cemaleddin ve Muhammed Kamil isimli altı oğlu ile Fatimat, Nafisat, Necabat, Bahu-Mesedu ve Safiyat isimli beş kızı oldu Şamil, İmam yani devlet başkanı seçildikten sonra ilk iş olarak iç işlerini ele aldı Ruslara karşı daha etkili savaşmak için lüzumlu idari ve askeri teşkilatları yeni esaslara göre tanzim etti Bir taraftan askeri tedbirler alıp düşmana karşı savunma savaşları verirken, diğer taraftan da muntazam adli ve idari sivil bir devlet mekanizması geliştirmiş, medreselerde eğitime önem verdirmiş, fikir ve sanat alanında da büyük adımlar atılmasını sağlamıştır Döneminde tophaneler, baruthaneler, silahhaneler yapılmış, muntazam birlikler halinde askeri teşkilat kurulmuştur Güçlü hitabeti, kararlı tutumu ve askeri dehasıyla büyük başarılar kazanmış, ünü kısa zamanda yayılarak, otoritesi Dağıstan civarında yaşayan geniş topluluklar tarafından kabul edilmiştir İmam Şamil, idare sistemini yeniden düzenlerken, ülkeyi naiplik ve vilayetlere ayırarak bunların başına hem askeri hem de sivil yetkilerle donatılmış naipleri getirdi Üç veya dört naiplik bir vilayet idi Vilayetlerin başındaki naibin rütbesi daha yüksekti Ayrıca, her biri birer savaş kahramanı olan bu yüksek rütbeli naiplerden Ahverdil Muhammed, Kabet Muhammed, Şuayıb Molla, Taşof Hacı, Danyal Sultan, Nur Muhammed, Hitinav Musa, Sadullah, Duba Hacı, Hacı Murat ve Şamil’in büyük oğlu Muhammed Gazi, gazavat’ın adı anılması gereken başlıca kahramanları oldular Şamil imam seçildiği 1834 yılından 1859 yılına kadar Rusya’nın büyüklüğü ve kudretine rağmen yılmadan mücadeleyi sürdürdü Kendinden önceki iki imamın döneminde de fiilen 10 yıl savaşlara iştirak ettiğinden durup dinlenmeden cihad ettiği süre tam 35 yılı bulmuştur Bu süre zarfında Rus kuvvetlerine büyük zayiatlar vermiş ancak kısıtlı sayıdaki asker sayısı da günden güne erimiştir 1839’da Ahulgo Tepesinde 3000 mürid ile General Grabbe komutasındaki 10000’i aşkın üstün donanımlı Rus ordusunun kuşatmasına 80 gün süreyle direnişi harp tarihine geçmiştir Şamil bu savaşta eşi Cevheret’i, oğlu Said’i ve kızkardeşi Mesedo’yu kaybetmiş, 8 yaşındaki oğlu Cemaleddin’i Ruslara rehin vermek zorunda kalmıştır Bu dehşet verici savaşlarda sadece insan kaybı olmadı Ruslar, ancak aylar süren savaşlar sonunda işgal edebildikleri bölgelerde, ağaçları, ormanları yakıp, bir tek canlı yaratık bırakmadan ilerlerdiler Savaşlara iştirak eden Rus komutanlarından Milyutin, 80 gün devam eden Ahulgo savaşı hakkında hatıratında şu satırlara yer verir; "Artık muharebenin sevk ve idaresi kumandanların elinden büsbütün çıkmıştı Hiddetlerinden köpürmüş, adeta çıldırmış bir hale gelen dağlılar, ulu orta askerlerimizin üzerine saldırıyor, süngü ucunda can verinceye kadar dövüşüyorlardı Kadınlar bile kendilerini kudurmuş gibi müdafaa ettiler ve silahsız oldukları halde sıra sıra süngülerimizin üzerine atıldılar Lakin muvaffakiyet için her türlü fedakarlığı göze almış olan Rus kumandanlığı inatla taarruzlara devam etti Teslim olmayı katiyyen reddeden dağlılar, hiçbir ümitleri kalmadığı halde kahramanca dövüştüler Kadınlar, çocuklar ellerindeki kamalarla Ruslara hücum ediyor, süngülerin önünde göz kırpmadan can veriyorlardı Bazıları ise kendilerini ve çocuklarını korkunç uçurumlara atıyorlardı Yaralılar bile inanılmaz şekilde dövüşüyordu" Dost ülkelerden hiçbir yardım göremeyen İmam Şamil’in, nihayet elindeki bütün kuvvet kaynakları tükenir ve 1859’un 6 Eylül’ünde Gunip’te Prens Baryatinsky komutasındaki 70000 kişilik Rus ordusuna, yanında birkaç yüz kişi kalıncaya kadar direndikten sonra teslim olur İmam Şamil, aile efradı ve 40 kadar adamı Petersburg’a Çar’ın sarayına götürülür Rus Çarı IIAleksandr tarafından sarayın kapısında hayrete düşülecek derecede nazik karşılanır Çar, babası 1Nikola’ya ve ihtişamlı ordularına tam otuzbeş yıl Kafkasya’yı zindan eden, zamanının bu en büyük kahramanını karşısında görür görmez, yüzünden ve sakalından hayranlıkla öpmekten kendini alıkoyamaz İmam Şamil bir ay kadar sarayda misafir edildikten sonra, saygın tutsak olarak esaret yıllarını geçireceği Kaluga’ya gönderilir Ancak Şamil ve ailesine esaret çok ağır gelir İki yıl içinde Şamil’in simsiyah saçları beyazlar Büyük kızı Nafisat ile gelini Muhammed Gazi’nin karısı Kerimet üzüntüden vereme yakalanarak ölürler Aradan ancak on yıl geçtikten sonra Çar, onun Hac’ca gitmesine izin verir Ancak bir tedbir olarak oğlu Muhammed Şefi’yi alıkoyar ve Hacc’ı ifa ettikten sonra derhal Rusya’ya dönmesini şart koşar Şamil, 1870 yılında maiyetindeki adamları ile birlikte Rusya’dan ayrılarak önce İstanbul’a uğrar Sultan Abdülaziz tarafından karşılanarak sarayda ağırlanır Şamil’in İstanbul’a uğradığı haberi duyulduğunda şehirde yer yerinden oynamış, halk bu büyük kahramanı görebilmek için saray kapılarına akın etmişti Şamil, aşkına düştüğü son menzile bir an evvel varmak için Sultan’ın kendisine tahsis ettiği gemi ile yola koyulur Cidde limanında Mekke Emiri, şehrin ileri gelenleri ve mahşeri bir kalabalık tarafından törenlerle karşılanarak Mekke’de Şürefa dairesinde misafir edilir Hac sırasında orada bulunduğunu duyan, dünyanın dört bir yanından gelmiş yaklaşık yüzbin müslümanın onu görmek için yarattığı izdiham sonucu, hükümet makamları İmam Şamil’i Kabe’nin üstüne çıkarmak suretiyle bu hayran kalabalığın arzusunu tatmin edebildi Şamil, hac farizasını yerine getirdikten sonra Medine’ye geçer Medine günlerinde son derece takatten düşer, çektiği büyük ızdırap artık tahammül edilmez bir hal alır ve hastalanarak yatağa düşer Bütün hayatını ülkesinin milli bağımsızlığına adayan, askeri dehasını bütün dünyaya ve bizzat ebedi düşmanı Rus yüksek makamlarına dahi kabul ettiren, adını dünya tarihine "gelmiş geçmiş en büyük gerilla lideri" olarak yazdıran İmam Şamil 4 Şubat 1871’de 74 yaşında iken hayata gözlerini yumar |
|