|
|
Konu Araçları |
biyografisi, dede, hayatıdede, kimdir, korkut |
Dede Korkut hayatı-Dede Korkut kimdir,biyografisi |
06-23-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dede Korkut hayatı-Dede Korkut kimdir,biyografisidede korkut Dede Korkut Büyük Türk destan bilgesi Dede Korkut'un kişiliği üzerinde bilgilerimiz yetersiz kalıyor Korkut-Ata adıyla da tanınan Dede Korkut, söylentilere göre Oğuzların Bayat Boyundan Kara Hoca’nın oğludur Onun, IX ve XI yüzyıllar arasında Türkistan'da Sir-Derya nehrinin Aral Gölüne döküldüğü yerde doğduğu, Ürgeç Dede adında bir oğlu olduğu, Oğuz Türklerinden büyük saygı gördüğü, bu bölgelerde hüküm süren Türk hakanlarına akıl hocalığı ve danışmanlık ettiği destanlarından anlaşılmaktadır Dede Korkut'un Türkler arasında, ağızdan ağıza, dilden dile dolaşan destan niteliğindeki hikâyeleri XV yüzyılda Akkoyunlu'lar devrinde Kitabı adıyla bir kitapta toplanmış, böylelikle sözden yazıya dökülmüştür Destan derleyicisi, kitabının önsözünde hakkında şu bilgileri verir ve onun ağzından şu öğütlerde bulunur: (Bayat Boyundan Korkut Ata derler bir er ortaya çıktı 0 kişi, Oğuz'un tam bilicisi idi Ne derse olurdu Gaipten türlü haber söylerdi) (Korkut Ata Oğuz Kavminin her müşkülünü hallederdi Her ne iş olsa Korkut Ata'ya danışmayınca yapmazlardı Her ne ki buyursa kabul ederlerdi Sözünü tutup tamam ederlerdi) (söylemiş: Lapa lapa karlar yağsa yaza kalmaz, yapağılı yeşil çimen güze kalmaz Eski pamuk bez olmaz, eski düşman dost olmaz Kara koç ata kıymayınca yol alınmaz, kara çelik öz kılıcı çalmayınca hasım dönmez, er malına kıymayınca adı çıkmaz Kız anadan görmeyince öğüt almaz, oğul babadan görmeyince sofra çekmez Oğul babanın yerine yetişenidir, iki gözünün biridir Devletli oğul olsa ocağının korudur) (bir daha söylemiş: Sert yürürken cins bir ata nâmert yiğit binemez, binince binmese daha iyi Çalıp keser öz kılıcı nâmertler çalınca çalmasa daha iyi Çala bilen yiğide, ok'la kılıçtan bir çomak daha iyi Konuğu olmayan kara evler yıkılsa daha iyi Atın yemediği acı otlar bitmese daha iyi İnsanın içmediği acı sular sızmasa daha iyi) Dede Korkut'un kitabında on iki destan var Bu destanlar, Türk dilinin en güzel örnekleri olduğu gibi, Türk ruhuna, Türk düşüncesine ışık tutan en açık belgelerdir Dede Korkut, Oğuz Türklerini, onların inanışlarını, yaşayışlarını, gelenek ve göreneklerini, yiğitliklerini, sağlam karakteri ve ahlâkını, ruh enginliğini, saf, arı-duru bir Türkçe ile dile getirir Destanlarındaki şiirlerinde, çalınan kopuzların kıvrak ritmi, yanık havası vardır Bamsı Böyrek Destanı'nda Bey Böyrek’in ardından yavuklusu Banu Çiçek şöyle seslenir ; Vay al duvağımın sahibi, Vay alnımın başımın umudu Vay şah yiğidim, şahbaz yiğidim, Doyuncaya dek yüzüne bakamadığım Han yiğit Göz açıp ta gördüğüm, Gönül ile sevdiğim, Bir yastığa baş koyduğum Yolunda öldüğüm, kurban olduğum Can yiğit destanlarının kahramanları, iyiliği ve doğruluğu öğütler Güçsüzlerin, çaresizlerin, her zaman yanındadır Hile-hurda bilmezler, tok sözlü, sözlerinin eridirler Türk milletinin birlik ve beraberliğini, millî dayanışmayı, el ele tutuşmayı telkin eder Yüzyıllar boyu, heyecanla okunan bu eserdeki destanlar, Doğu ve Orta Anadolu'da, çeşitli varyantları ile yaşamıştır Anadolu'nun birçok bölgelerinde, halk arasında söylenen, kuşaktan kuşağa aktarılan hikâye ve destanlarda Dede Korkut'un izleri ve büyük etkileri vardır Millî Destanımızın ana kaynağı olan Kitabı’nın bugün elde, biri Dresden'de, öteki Vatikan'da olmak üzere, iki yazma nüshası vardır Bu yazma eserlere dayanarak Kitabı, memleketimizde birkaç kez basıldığı gibi, birçok yabancı memleketlerde çeşitli dillere de çevrilmiştir Türk Dünyası DEDE KORKUT ŞÖLENİNDE Bayburt ta Buluştu Kimdir Korkut Ata? Namık Kemal Zeybek Türk Dünyası nın Korkut Ata sı İçimizde Yaşıyor Türk Dünyası nın dört bir yanından gelen konukların katılımıyla bu yıl yedincisi gerçekleştirilen Uluslararası Kültür ve Sanat Şöleni 16-22 Temmuz 2001 tarihleri arasında Bayburt ta gerçe Kimdir Korkut Ata? Türk milletine İslam’dan önce gönderilmiş bir tanrı elçisi mi? Neden olmasın? Yüzlerce elçi göndermiş olan Yüce Tanrı, Korkut Ata’yı da Türklere göndermiş olabilir Korkut Ata belki de evliyadandır Ötelere erişmiş, ötelerden öğrendiklerini Türklere iletmiştir Nerede Türk varsa, orada Korkut Ata vardır Halkımız en doğrusunu bilir diyelim; Korkut Ata "Varlığın övüncü Yüce Elçi Efendimiz" zamanında yaşamış veya belki ruhaniyetinden İslam’ı öğrenerek arasında yaymağa başlamış bir büyük insandır İslam’ın gerçeklerini, insanlığın erdemlerini, varlığını gizlilerini ve yiğitlerin törenlerini kopuzuyla çalmış, söylemiştir Tartışılmaz gerçek nedir? O’nu Allah’tan başka kimse bilmiyor Ata destanlarının bize söylediği gerçek o ki; Korkut Ata, Oğuz ve Kıpçakların bir arada yaşadığı dönemde yaşamıştır Ve Bayburt çevresi O’nun yaşadığı veya "yeniden yaşadığı" bir bölge olmuştur Bayburt çevresindeki derin kültür oluşumunu, yedi kat yer altına inen, yedi kat göklere çıkan masal dünyasını, destanları ezberden okuyan, okumamış kadınların üstün irfan kudretini bilenler için hiç de şaşırtıcı değildir Korkut Ata sağlığında Bayburt’ta yaşamasa bile yüzyıllardan beri Bayburt’ta yaşıyor Korkut Ata, Türk Dünyasına sesleniyor Birlik, bilim ve bilinç yolunu gösteriyor Korkut Ata, Türk Dünyasının her yerinde bilinir Avrupa ve Türkiye Türklüğü, Türkistan ve İdil-Ural Türklüğü, Korkut Ata’ya sahip çıkar Hepsi de haklıdır Nerede Türk varsa, Korkut Ata oradadır Kim sahip çıkarsa, Korkut Ata onlarındır Kim Korkut Ata’ya sahip çıkarsa, Korkut Ata da, onlara sahip çıkar Korkut Ata’nın bir mezarı Kazakistan’da, Türkistan şehrine yakın bir yerdedir Bir mezarı da Bayburt’tadır Yunus Emre de öyle değil midir? Şimdilik bilinen 13 mezarı var On üç mü? Hayır "Bin" mezarı var Azerbaycanlı büyük şairimiz Bahtiyar Vahapzade ne diyor; "Bir yerde ölüp bes niye bin yerde mezarı Çünkü gazılır her gün gönüllerde mezarı Otlarda, çiçeklerde ve güllerde doğuldu Bir yerde ölüp bes niye bin yerde doğuldu Efsane mi gerçek mi bu insan, ince insan Varlı sesidir, kopmuş o Türk’ün kopuzundan!" Türk’ün kopuzunun en büyük ustası Korkut Ata Korkut Ata, kopuzu ile Türklere varolmanın gerçeklerini anlatan insan Korkut Ata’nın topuzu din yolunun inceliklerini ve barışın erdemlerini ve birliğin faziletlerini anlatmıştır Gerektiği zaman, kopuz millet savunmasında yiğitlerin yüreklerine cesaret aşısı olmuştur Selam olsun sana Korkut Atamız Selam olsun sana Bayburt kalası kleştirildi "Bir yerde ölüp bes niye bin yerde mezarı Çünkü gazılır her gün gönüllerde mezarı Otlarda, çiçeklerde ve güllerde doğuldu Bir yerde ölüp bes niye bin yerde doğuldu Efsane mi gerçek mi bu insan, ince insan Varlı sesidir, kopmuş o Türk’ün kopuzundan!" Meslek: halk bilgesi |
Dede Korkut hayatı-Dede Korkut kimdir,biyografisi |
06-23-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dede Korkut hayatı-Dede Korkut kimdir,biyografisiDede Korkut hayatı-Dede Korkut kimdir,biyografisi HAYATI Dede Korkutun 570-632 yılları arasında, Hz Muhammed (SAV) zamanında yaşadığı rivayet edilmiştir Oğuzların Kayı veya Bayat boylarından geldiği, hem geçmişten ve hem de gelecekten haber veren, "kerem sahibi bir evliya" olduğu rivayet edilmektedir "Ozanların Piri" veya "Ozanların Başı" olarak da bilinen Dede Korkutun, (manen) Hz Muhammed´in hayır duasını aldığı ve Oğuzlara İslâm dinini öğrettiği de bu rivayetlerle günümüze kadar ulaşmıştır Öte yandan Dede Korkut, tüm Türk kavimlerinin atasıdır ve dâhisidir Türk destanlarında ve halk hikâyelerinde, Dede Korkut adına ve onun mucizevî sözlerine rastlamak her zaman mümkündür Türk hükümdarlarının akıl hocası ve veziri olduğu bilinen Dede Korkut, bütün Türklüğün yegâne temsilcilerinden ve bugün de yaşatılmaya çalışılan atalarındandır Destan özellikli pek çok halk kahramanının mücadeleleri anlatılan Dede Korkut hikâyelerinde; güzel ve hikmetli sözler, Türklerin tarihine ait rivayetler, han ve beyler hakkında methiyeler, Türk töresine ait pek çok konular işlenerek, iyilere övgü kötülere eleştiri vardır "Dede Korkut Kitabında (Dede Korkut ala Lisan-i Taife-i Oğuz han Oğuzların Diliyle Dede Korkut Kitabı) 12 destan özellikli hikâye yer alır ve bu kitap, İslâm öncesi ve sonrasında Türklerin yaşayışını, dilini, tarihini, edebiyatını ve kültürünü içerir Akıcı ve halkın kullandığı Türkçe ile yazılmış olan bu kitap; gerçek bir şaheserdir Kitapta, "Dede" ve "Ata" olarak geçen ve "Korkut Ata" olarak da bilinen Dede Korkut, Türkmen, Kazak, Özbek ve Kara kalpak boyları arasında bu adlarla bilinmektedir Türk dünyasının bilge atası olan Dede Korkut ve onun hikâyelerinde; Türk toplumunun savaşları ve barışları ile birlikte, aile ve eğitim yapısıyla üstün ahlâk ve karakter sağlamlığına dikkati çeker Türk milletiyle özdeşleşmiş olan doğruluk, sözünde durmak, mukaddes değerler uğruna ölmek gibi çeşitli karekterler, hikâyelerin ana temasıdır Dede Korkut hikâyelerindeki tüm kahramanların aile, cemaat ve insan sevgisini ön planda tutması, millet olarak ahlâk ve yaşam anlayışımızı göstermesi bakımından önemlidir Kahramanların çoğu gençtir ve mutlaka bir yiğitlik gösterdikten sonra ad verilir Pek çoğumuz biliriz, Dirse Han oğlu bir boğayı öldürünce Dede Korkut o gencin adını "Boğaç" koyar ve onu şan, şeref, mal ve rütbe ile ödüllendirir Dikkat edilirse, hikâyelerde, gençliğe son derece önem verilmekte, onların, ailesine, milletine ve devletine bağlı, cesur ve çalışkan olmalarına işaret edilmektedir Savaş, av, toy vb eğlencelere Hz Peygambere salavat getirilerek başlanması da Türk Kavimleri'nin dinî yönden şuurlu olduğunu ve devlet millet birliğinin sağlam temellere dayandığını göstermektedir Dede Korkut hikâyelerinde özellikle göçebe Oğuz Türkleri'nin tabiat şartlarına karşı dirençleri, düşmanlarına karşı sürekli üstünlüğü ve birlik şuurundan doğan kuvvetlilikleri dikkati çeker Korkut Ata olarak saygı gören Dede Korkutun hikâyeleri yaşlı ve bilginlere büyük değer verildiğini de göstermesi açısından, son derece önemlidir Allah, doğum, din ve ölüm düşüncesi, hayatin her anında kendisini gösterir Bugün Dede Korkut ve onun hikâyelerinden ve destanlarımızdan alacağımız önemli dersler vardır Fertler arasında saygı, sevgi, karşılıklı hoşgörü ve mertlik bunların başında gelmektedir Dede Korkut aslında büyük bir vatanseverdir ve milletinin sonsuza dek güçlü ve mutlu yaşamasını gerçekleştirme mücadelesi içindedir Hikâyelerindeki örnek şahsiyetler olan Bayındır Han, Kazan Han, Bamsı Beyrek, Boğaç Han, Selcen Hatun, Seğrek ve diğerleri toplumda olması gereken ideal insan karakterlerini temsil ederler Bu insanlar, milleti ve vatanı için ölümü göze alan ve tüm zorlukların üstesinden gelebilen kahramanlardır Dede Korkut, bütün Türk kavimlerinin fert fert kahraman olmasını arzu etmiş olmalı ki, hikâyelerinde zayıflığa, çaresizliğe ve ümitsizliğe yer vermemiştir Rivayetlere göre Onun ölümü bile evliyalığını, bilge kişiliğini göstermektedir: Çeşitli Türk boylarının kanaatine göre o, rüyasında mezarının hazırlandığını görmüş ve gittiği her yerde öleceği ona rüyasında bildirilmiştir Seyhun Irmağı'nın Aral Gölü'ne döküldüğü yerin yakınlarında, ırmağın üzerine hırkasını sererek orada ruhunu Allah'a teslim etmiştir Bugün pek çok yerde onun mezarının olduğu söylenmektedir Tıpkı Yunus Emre ve Karaca oğlan gibi milletimiz, onun mezarına da sahip çıkarak kahramanlarını kendi içinde görmek istemektedir Türk ve dünya edebiyatının şaheserleri arasına giren ve çeşitli tarihî filmlere de konu olan Dede Korkut Hikâyeleri, insani ve yaşadığı dünyayı tüm özellikleriyle ele almıştır Bayburt ili; Türklerin Anadolu’da yerleştikleri en eski yerleşim yerlerindendir Sosyologlar Bayburt’u gerek Selçuklular, gerekse Osmanlılar döneminde ikinci dereceden önemli bir kültür merkezi olarak nitelendirmektedirler Bayburt, ünlü sınırlarımızın dışına taşan pek çok bilim ve sanat adamı yetiştirmiştir Türk dünyasının ortak kültür hazinelerinin en büyüklerinden biri olan Dede Korkut’ uda bunlardan saymak mümkündür Dede Korkut, bütün Türk dünyasında kabul görmüş – Tarihi ve Efsanevi – ortak ulularımızın en önemlilerindendir Prof Dr M Fuat KÖPRÜLÜ, Dede Korkut için; ”Terazinin bir Kefesine Türk Edebiyatının tümünü, diğer kefesine de Dede Korkut’ u koysanız yine de Dede Korkut ağır basar” demektedir Dede Korkut hikayeleri Bayburt’ta canlılığını korumaktadır Türkiye Türkçe’sinde anlatılan hikayelerden Beğ Böğrek (Bamsi Beyrek) in en çok varyantı Bayburt’ ta tespit edilmiştir Hikayelerde Bayburt , ”Parasarın Bayburt Hisarı” adıyla geçmektedir Beğ Böyrek’ in mezarı Bayburt Kalesindeki ”Zindan”’ ın tam karşısındaki Duduzar Tepesindedir Dede Korkut’ un mezarı Masat Köyündedir Bu bilgiler, Orhan Şaik GÖKYAY’ ın Dede Korkut çalışmasında mevcut olduğu gibi, halk arasında da dilden dile anlatılarak günümüze kadar ulaşmıştır Valiliğimiz; ilimize sosyal, kültürel, bilimsel, sportif, ticari ve ekonomik canlılık kazandırmak amacıyla bir şölen düzenlemeyi planlamış, şölene Orta Asya’ dan Anadolu’ya göçen Alp Erenlerden biri olan ve bütün Türk lehçelerinde ve coğrafyalarında tanınan, hikayeleri dildin dile anlatılan bu ulu büyüğün adını vermeyi uygun bulmuş ve 1995 yılından itibaren ”Dede Korkut Kültür – Sanat Şöleni’ni düzenlemeye başlamıştır Şölen Türk dünyasında büyük yankı bulmuş ; Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Balkar – Karaçay, Dağıstan, Kazakistan ve bağımsızlığını ilan eden diğer Türk Cumhuriyetlerinden çok sayıda katılım gerçeklemiştir Türk Cumhuriyetlerinden ilimize gelen bilim adamları Dede Korkut’ la ilgili tebliğler sunmuşlar, kendi coğrafyalarındaki izlerin etkisinden söz etmişlerdir Dede Korkut’ un bizim olduğu kadar kendi edebiyatlarının da en büyük değere ve Türk dünyasının coğrafyalar üstü ortak ve en büyük kişiliği olarak nitelemiş ve sahiplenmişlerdir Dede Korkut, Türk dünyasının ortak birleştirici ve en büyük kişilerinden biri olarak Bayburt Dede Korkut Kültür – Sanat Şöleninde anılmaya başladıktan sonradır ki; UNESCO 1999 yılını Dede Korkut’ un 1300 yılı olarak kabul etmiştir İlimizde 16 – 22 Temmuz 2001 tarihleri arasında 7’ Si düzenlenen dede Korkut Kültür – Sanat Şölenlerinde Dede Korkut, artık sadece Bayburt ve Türk Dünyası ile sınırlı kalmamış, bütün dünyanın ortak değeri olarak uluslararası bir nitelik kazanmıştır Dede Korkutun yaygınlıkla bilinen hikâyeleri; -Dirse Han Oğlu Boğaç Han -Salur Kazanın Evinin Yağmalanması -Kam Büre Beg Oğlu Bamsi Beyrek -Kazan Beg Oğlu Uraz Beg'in Tutsak Olması -Duha Koca Oğlu Deli Dumrul -Kanlı Koca Oğlu Kan Turali -Kadılık Koca Oğlu Yegenek -Basatın Tepegöz'ü Öldürmesi -Begel Oğlu Emren -Usun Koca Oğlu Seğrek -Salur Kazanın Tutsak Olması -Dış Oğuzun iç Oguz'a Asi Olması Dede Korkutun hayatı ve onun hikâyeleri, geçmişten geleceğe uzanan mücadelede varlığımızın, birliğimizin ve dirliğimizin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymakta, kahramanlık ruhumuzu coşkun bir üslupla dile getirmekte ve geleceğe ümit ve sevgiyle bakmamızı sağlamaktadır --------------------------------------------------------------------------- DEDE KORKUT MİRASI Prof Dr Ahmet B ERCİLASUN 19 yüzyılın başlarında Dresden’de bulunmuş olan Dede Korkut yazması, “Kitâb-ı Dedem Korkud Alâ Lisân-ı Tâife-i Oğuzân” adını taşır; “Oğuz boyunun diliyle Dedem Korkud Kitabı” demektir 20 yüzyılın ortalarında Vatikan’da bulunmuş olan yazmanın adı ise “Hikâyet-i Oğuznâme, Kazan Beğ ve Gayrı”dır; “Oğuzname hikâyesi, Kazan Bey ve diğerleri” demektir Dresden nüshası bir giriş ve 12 destanî hikâyeden oluşur Vatikan nüshasında ise girişle birlikte sadece 6 destanî hikâye vardır Bu nüshadaki giriş ve destanî hikâyeler, Dresden nüshasında bulunanlardan farklı değildir O hâlde Dede Korkut mirasından yazma olarak elimizde bir giriş ve 12 destanî hikâye bulunmaktadır Destanî hikâyelerin her biri Dresden nüshasında “boy” olarak adlandırılmaktadır; bu bakımdan ben de yazımda bu özel terimi kullanacağım Biri eksik de olsa iki yazma hâlinde elimize ulaşan 12 boyun, 15 yüzyılda Doğu ve Güney-Doğu Anadolu ile Azerbaycan coğrafyasına hâkim olan Akkoyunlular zamanında son şeklini aldığı ve Osmanlıların Anadolu’nun Doğu ve Güney-Doğusuna hâkim olduğu 16 yüzyılda yazıya geçirildiği düşüncesindeyim Oğuzların tarihini yazan ve Dede Korkut kitabını Oğuz Türklerinin millî destanı kabul eden Türk tarihçisi Faruk Sümer; yazmalarda geçen alay, gönder gibi sadece Osmanlılara ait askerî terimlerden dolayı eldeki yazmaların 16 yüzyıldan önce yazıya geçirilmiş olamayacağı fikrindedir Boyların coğrafyası Doğu ve Güney-Doğu Anadolu ile Azerbaycan sahasıdır ve bu bölge 16 yüzyılda Osmanlıların eline geçmiştir Esasen eserin giriş bölümünün başında yer alan “Korkut Ata ayıtdı: Â0ır zamanda 0anlık girü kayıya dege, kimsene ellerinden almaya, â0ır zaman olup kıyâmat kopınça Bu didügi Osman neslidür, işde sürilüp gideyorır” ifadeleri, eserin Osmanlılar zamanında ve Osmanlı toprağında istinsah edildiği konusunda bence herhangi bir şüpheye yer bırakmıyor Ancak Dede Korkut coğrafyası, Osmanlılardan önce Akkoyunluların elindeydi ve bence boyların elimizdeki nüshalarda görülen son biçimi alması Akkoyunlular zamanında, yani 15 yüzyılın ikinci yarısında olmuştur Akkoyunlular kendilerini Oğuzların Bayındır boyundan kabul ediyorlardı ve bundan dolayı, aktif bir kahraman olmadığı hâlde Bayındır Han eserde en muteber mevkie çıkarılmıştı Dede Korkut kitabının 15 yüzyılda, Akkoyunlular zamanında aldığı son biçimi, bugüne ulaşan iki yazmaya dayanarak şöyle anlatabiliriz Giriş bir yana bırakılırsa kitap, konuları bakımından birbirinden bağımsız, “boy” adı verilen 12 destanî hikâyeden oluşur 12 boyun her biri, bir veya iki kahraman üzerine kurulmuştur; ancak gerek bir boyun esas kahramanları, gerek yardımcı kahramanları, diğer boylarda da geçer ve bir boydaki yardımcı kahraman diğer boyda esas kahraman olabilir Böylece esas kahramanın üzerine kurulmuş bulunan vak’a itibarıyla bağımsız olan boylar, ortak kahramanlarla birbirine bağlanmış olur Kahramanların başı Salur Kazandır ve dört boy, Salur Kazan veya oğlu Uruz üzerine kurulmuştur Diğer kahramanlar Salur Kazan’ın beyleri ve arkadaşlarıdır Bayındır Han ise Salur’un da bağlı olduğu hükümdardır; fakat olaylara aktif olarak karışmaz 12 boydan 9’unda Salur Kazan ve arkadaşları geçer; 3 boyda ise onları göremeyiz Fakat 12 boyun hepsinde de Dede Korkut vardır Dede Korkut’un boylardaki esas işlevi kopuz çalarak boy boylaması, soy soylamasıdır Boyların anlatılmasına boy boylamak, boylar içindeki manzum kısımlara soy, soyları kopuz eşliğinde belli bir melodiyle okumaya ise soy soylamak denir Dede Korkut her boyun sonunda boy boylar, soy soylar; kahramanlara dua eder ve bazen onlara ad verir Dede Korkut’un birkaç boyda, müşkül işleri halletmek için ortaya çıktığı da olur Şu hâlde Dede Korkut, 12 boyu birbirine bağlayan ve boyları düzenleyip anlatan ortak kahramandır Başta yer alan giriş bölümü de eserin bütünlük kazanmasında rol oynar Kısaca anlatmaya çalıştığım bu son biçim öyle bir “form”dur ki hem her boy, bağımsız bir eser gibi tek başına ele alınabilir; hem de 12 boy bir bütünlük içinde tek bir eser kabul edilebilir “Dede Korkut mirası” derken ben, bir yandan bu “son biçim”in oluştuğu zamandan daha sonraki yüzyıllara kalan mirası kastediyorum; bir yandan da bu “son biçim”in daha önceki dönemlerden kalan bir miras olduğunu düşünüyorum Önce birinci noktaya bakalım: Sonraki yüzyıllara Dede Korkut’tan kalan miras nedir? Burada şunu belirtmeliyim ki sonraki yüzyıllara kalan miras, mutlaka yukarıda anlattığım “son biçim”den çıkmış olmayabilir Başka Türk coğrafyalarında daha önceki dönemlerden kalmış rivayetler de bulunmaktadır Dede Korkut ve eserdeki beylerle ilgili rivayetler, daha sonraki bazı yazılı kaynaklarda da küçük parçalar veya atıflar hâlinde görülür 3 Murad zamanında Bayburtlu Osman’ın yazdığı “Tevârîh-i Cedîd-i Mir’ât-ı Cihan”da, 1597’de yazılan Şerefnâme’de, 17 yüzyıla ait Evliya Çelebi seyahatnamesinde, Ebülgazi Bahadır Han tarafından 1660’ta yazılan Şecere-i Terâkime’de, 1672’de yazılan Arapça Müneccimbaşı tarihinde, yine 17 yüzyılda Buharalı Hafız Derviş Ali Çengî tarafından yazılan Tuhfetü’s-Sürûr adlı Farsça eserde, bazı Bektaşî velâyet-namelerinde ve Kul Ata adlı Azeri şairin Leylâ Mecnun mesnevisinde bazen birer ikişer cümlelik, bazen yarım sayfaya varan uzunlukta Dede Korkut ve beyleriyle ilgili rivayetler vardır Şecere-i Terakime’de ise Dede Korkut kahramanları ve özellikle Salur Kazan’la ilgili rivayetler bir hayli hacimlidir 20 yüzyıl sözlü geleneğinde Dede Korkut boylarının en canlı olarak yaşadığı yer Türkmenistandır Yüzyılın ortalarında Ata Rahmanov’un derlediği metinler el yazmaları hâlinde Türkmenistan’ın Kol Yazmaları Enstitüsü’nde saklanmaktadır Ayrıca Nurmırat Esenmıradov’un derlediği iki metin de vardır Bu metinler 1980’lerin sonundan itibaren Türkmenistan’da yayımlanmaya başlamıştır Ata Rahmanov’un derlemelerinden anlaşıldığına göre Dede Korkut kitabındaki 12 boydan 7’si Türkmenistan sözlü geleneğinde 20 yüzyıla kadar ulaşmıştır Bunlar Iza berilediren Nesilsiz (Dirse Han oğlu Boğaç Han boyu), Makav (Deli Dumrul boyu), Yekegöz (Basat’ın Tepegöz’ü öldürdüğü boy), Töreli Bey (Kan Turalı boyu), Bamsım Birek (Bamsı Beyrek boyu), Salır (Salur Kazan’ı oğlu Uruz’un tutsaklıktan çıkardığı boy), Imra (Begil oğlu Emren boyu) adlı hikâyelerdir Bu hikâyelerde farklılıklar olsa da Dede Korkut yazmalarındaki boyların konuları temel olarak korunmuştur; hatta kahramanların adları da küçük değişikliklerle aynı kalmıştır Ata Rahmanov’un derlediği üç hikâye ile Nurmırat Esenmıradov’un derlediği iki hikâye Dede Korkut kitabında yoktur Bunlar İgdir, Dışoğuzların Gever Hanlıkına Karşı Köreşi, Oğuzların Melâllaşmakı, Tekemuhammet, Salır Gazan ve İtemcek Hekâyası’dır Dede Korkut kitabındaki 12 boy, bu 5 hikâye ile 17’ye çıkmaktadır Dede Korkut kitabındaki üç boy, Azerbaycan, Anadolu ve Balkanlar coğrafyasında, sözlü gelenekte masallaşmış olarak yaşamaya devam etmektedir Bunlardan en yaygını Bamsı Beyrek boyunun Bey Böyrek adıyla söylenen masallaşmış biçimidir Bu masalın Azerbaycan’dan; Anadolu’nun Trabzon, Bayburt, Erzurum, Erzincan, Urfa, Kilis, Kahraman Maraş, Sivas, Yozgat, Amasya, Sinop, Bartın, Zonguldak, Kırşehir, Kayseri, Konya, Osmaniye, Afyon, Eskişehir, Kütahya, İstanbul şehirlerinden derlenmiş varyantları vardır Masalın 1791’de yazıya geçirilmiş eksik bir varyantı ise Türk Dil Kurumu Kütüphanesinde saklanmaktadır Aynı masalın 1730-31 tarihli tam bir nüshası ise Mısır’da bulunmuştur Masallaşmış olan ikinci boy Tepegöz boyudur Bu masalın da Azerbaycan’dan; Iğdır, Posof, Bayburt, Erzurum, Siirt, Yozgat, Kastamonu, Çorum, Çankırı, Ankara, Konya, Aydın, İstanbul, Kırklareli şehirlerinden ve Dobruca’dan derlenmiş varyantları vardır Üçüncü olarak Deli Dumrul boyunun masallaşmış varyantları Tokat, Konya, Antalya, Bolvadin ve Üsküp’ten derlenmiştir Ferruh Arsunar’ın 1962’de Gaziantep’ten yaptığı bir derleme ise çok ilgi çekicidir Salur Kazan’ın evinin yağmalandığı boyun bir özeti gibi olan hikâyede kahramanlar birbirine karışmış olmakla beraber, Türkmenistan’daki rivayetlerde olduğu gibi temel konu aynıdır Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan’da sözlü gelenekten derlenen bir rivayet ise doğrudan doğruya Dede Korkut’un kendisiyle ilgilidir Bu rivayetlere göre Korkut Ata, Azrail’den kaçmak ve ölümden kurtulmak ister; nereye giderse kabrinin kazıldığını görür ve sonunda ölür Özbeklerde Alpamış, Kazak ve Karakalpaklarda Alpamıs, Başkurtlarda Alpamışa, Tatarlarda Alıpmemşen ve Altay Türklerinde Alıp Mamaş olarak yaşayan destan; birçok araştırıcıya göre Dede Korkut kitabındaki Bamsı Beyrek boyu ile ilgilidir Dolayısıyla bu destanı da Dede Korkut mirası olarak düşünebiliriz Böylece Dede Korkut mirasının Balkanlardan Altaylara kadar uzanan Türk dünyasında yayılmış olduğunu görüyoruz Dede Korkut kitabının daha önceki dönemlerden kalan bir miras olduğu konusuna gelince: Bilindiği üzere 14 yüzyılın başında yazılan Câmiü’t-Tevârîh’teki “Târîh-i Oğuzân ve Türkân” bölümü Oğuz destanıyla ilgili en geniş rivayetlerin yer aldığı bir kaynaktır İşte bu kaynakta Dede Korkut’tan akıllı, bilgili, keramet sahibi ve hakkında pek çok hikâye anlatılan bir şahıs olarak bahsedilmekte, ayrıca Tuman Han’a ad verdiği belirtilmektedir Memlûk tarihçisi Aybeg ed- Devâdârî’nin yine 14 yüzyılın başlarına ait Dürerü’t- Tican adlı eserinde Türklerin elden ele dolaştırdıkları iki kitap olduğu, bu kitaplardan birinin Oğuzname adını taşıdığı kaydedilir Oğuzname hakkında verilen kısa bilgiye göre bu kitap Oğuzların başlangıçlarını, ilk hükümdarlarını ve onun adının Oğuz olduğunu anlatır; içinde acayip hikâyeler vardır Bu hikâyelerden birisi olarak Tepegöz hikâyesinin özeti de Devâdârî’nin eserinde verilir Gerek Devâdârî’nin, gerek Reşideddin’in kayıtları bize, 14 yüzyılın başında Dede Korkut’la ilgili rivayetlerin yaygın olduğunu, hatta Devâdârî’ye göre bunların Oğuzname adlı bir kitapta toplandığını ve bu kitabın Türk boyları arasında elden ele dolaştığını gösteriyor Bu durumda 15 yüzyılda son biçimini alan, 16 yüzyılda yazıya geçirilen, 20 yüzyılda da sözlü gelenekte yaşayan Dede Korkut boylarının en geç 13 yüzyılda kitap hâline gelen bir Oğuzname’de toplandığını ve Dede Korkut hikâyelerinin aslında Oğuz Kağan Destanından kalan bir miras olduğunu söyleyebiliriz Bu miras artık çağdaş san’at eserlerinde; şiirde, tiyatroda, sinemada yaşamaya devam etmektedir Kuzey ve Güney Azerbaycan ile Türkiye’de Dede Korkut’tan kaynaklanan şiirler, poemalar, tiyatrolar yazılmış; filmler ve çizgi filmler çevrilmiştir Hiç şüphesiz Dede Korkut mirası bütün Türk dünyasında yarınki nesilleri de beslemeye devam edecektir |
|