Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
1489, 1588, biyografisi, hayatı, kimdir, mimar, sinan

Mimar Sinan Kimdir, Mimar Sinan Hayatı, Mimar Sinan Biyografisi (1489 - 1588)

Eski 06-23-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mimar Sinan Kimdir, Mimar Sinan Hayatı, Mimar Sinan Biyografisi (1489 - 1588)



Henüz 22 yaşındayken Anadolu’dan getirtilen devşirme askerlerden biri oldu ve Müslümanlığı seçti Acemi Oğlanlar Ocağı’na girdi ve çeşitli yapı işlerinde görev aldı Dönemin ünlü mimarlarıyla çalışma fırsatı buldu


1514’te Çaldıran, 1517’de Mısır seferlerine katıldı Kanuni Sultan Süleyman zamanında da Yeniçeri oldu Ardından önemli pek çok askeri görevlerde bulundu ve rütbesi giderek yükseldi


Moldova seferindeyken (1538) 13 günde Purut nehri üzerinde kurduğu köprü ile Kanuni'nin takdirini kazandı ve başmimarlık görevine getirildi


Süleyman (Kanuni), II Selim ve III Murat olarak üç padişah döneminde mimarbaşılık yaptı Osmanlı İmparatorluğu’nun gücünün göstergesi olan mimari eserlerin en önemli ismi olarak tarihe geçti


Mimar Sinan 17 Temmuz 1588 yılında İstanbul’da vefat etti Türbesi Haliç, Süleymaniye Külliyesi’ndedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Mimar Sinan Kimdir, Mimar Sinan Hayatı, Mimar Sinan Biyografisi (1489 - 1588)

Eski 06-23-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mimar Sinan Kimdir, Mimar Sinan Hayatı, Mimar Sinan Biyografisi (1489 - 1588)



Kayseri’nin Ağırnas köyünde doğdu Yavuz Sultan Selim zamanında devşirme olarak İstanbul’a getirildi Zeki, genç ve dinamik olduğu için seçilenler arasındaydı Sinan, At Meydanı’ndaki saraya verilen çocuklar içinde mimarlığa özendi, vatanın bağlarında ve bahçelerinde su yolları yapmak, kemerler meydana getirmek istedi Devrinin mahir ustaları mahiyetinde han, çeşme ve türbe inşaatında çalıştı 1514’te Çaldıran, 1517’de Mısır seferlerine katıldı Kanunî Sultan Süleyman zamanında yeniçeri oldu ve 1521’de Belgrad, 1522’de Rodos seferinde bulunarak atlı sekban oldu 1526’da katıldığı Mohaç Meydan Muharebesinden sonra sırası ile acemi oğlanlar yayabaşılığı, kapı yayabaşılığı ve zenberekçibaşılığa yükseldi

1532’de Alman, 1534’de Tebriz ve Bağdat seferlerinden dönüşte “Haseki” rütbesi aldı Bağdat seferinde Van Kalesi Muhasarasında, göl üzerinde nakliyat yapan kalyonlara top yerleştirdi

Korfu, Pulya (1537) ve Moldovya (1538) seferlerine katılan Mimar Sinan, Moldovya (Kara Buğdan) seferinde Prut nehri üzerine onüç günde kurduğu köprü ile Kanunî Sultan Süleyman’ın takdirini kazandı Aynı sene başmimarlığa yükseldi

Mimar Sinan, katıldığı seferlerde Suriye, Mısır, Irak, İran, Balkanlar, Viyana’ya kadar Güney Avrupa’yı görüp mimari eserleri inceledi ve kendisi de birçok eser verdi İstanbul’da devrin en meşhur mimarları ile Bayezid Camii’nin ustası Mimar Hayreddin ile tanıştı
Bazı Eserleri
Sinan’ın mimarbaşılığa getirilmeden evvel yaptığı üç eser dikkat çekicidir Bunlar Halep’de Hüsreviye Külliyesi, Gebze’de Çoban Mustafa Paşa Külliyesi ve İstanbul’da Hürrem Sultan için yapılan Haseki Külliyesi’dir

Mimarbaşı olduktan sonra verdiği üç büyük eser, O’nun sanatının gelişmesini gösteren basamaklar gibidir Bunların ilki, Şehzadebaşı Camii ve Külliyesidir Külliyede ayrıca imaret, tabhane (mutfak), kervansaray ve bir sokak ile ayrılmış medrese bulunmaktadır

Süleymaniye Camii, Mimar Sinan’ın İstanbul’daki en muhteşem eseridir Yirmiyedi metre çapındaki büyük kubbe, zeminden itibaren tedricen yükselen binanın üzerine gayet nisbetli ve ahenkli bir şekilde oturtulmuştur Sükûnet ve asaleti ifade eden bu sade ve ahenkli görünüşü ile Süleymaniye Camii, olgunlaşmış bir mimariyi temsil etmektedirSekiz ayrı binadan meydana gelen Süleymaniye Camii ve Külliyesi, Fatih’ten sonra şehrin ikinci üniversitesi olmuştur

Mimar Sinan’ın en güzel eseri, seksen yaşında yaptığı Edirne Selimiye Camii’dir Selimiye’nin kubbesi, Ayasofya kubbesinden daha yüksek ve derindir 31,50 metre çapındaki kubbe, sekizgen şeklindeki gövde üzerine oturmuştur Üç şerefeli ince minarelerine üç kişi aynı anda birbirini görmeden çıkabilmektedirMimar Sinan bu camiin ustalık eseri olduğunu ve bütün sanatını Selimiye’de gösterdiğini belirtmektedir

Mimar Sinan, gördüğü bütün eserleri büyük bir dikkatle incelemiş, fakat hiçbirini aynen taklid etmeyip, sanatını devamlı geliştirmiş ve yenilemiştir Eserlerindeki sütunlar, duvarlar ve diğer kısımlar taşıdıkları yüke mukavemet edebilecek miktardan daha kalın değildir Kullandığı bütün mimari unsurlarda bu hesap dikkati çeker

Mimar Sinan aynı zamanda bir şehircilik uzmanıdır Yapacağı eserin, önce çevresini tanzim ederdi Yer seçiminde de büyük başarı göstermiş ve eserlerini, çevresine en uygun tarzda yerleştirmiştir

Bilinen eserleri: 84 camii, 53 mescid, 57 medrese, 7 darülkurra, 22 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa, 5 su yolu kemeri, 8 köprü, 20 kervansaray, 35 saray, 8 mahzen, 48 hamam olmak üzere 364 adettir

Depreme Dayanıklılık
Mimarın çok sayıdaki eserini inceleyenler, Sinan’ın depreme karşı bilinen ve gereken tüm tedbirleri aldığını söylemektelerBu tedbirlerden biri, temelde kullanılan taban harcıdırSadece Sinan’ın eserlerinde gördüğümüz bu harç sayesinde, deprem dalgaları emilir, etkisiz hale gelir Yine yapıların yer seçimi de ilginç Zeminin sağlamlaşması için kazıklarla toprağı sıkıştırmış dayanak duvarları inşa ettirmişMesela Süleymaniye’nin temelini 6 yıl bekletmesi, temelin zemine tam olarak oturmasını sağlamak içindir

Mimar Sinan, yapılarında ayrıca drenaj adı verilen bir kanalizasyon sistemi de kurmuşturDrenaj sistemiyle yapının temellerinin sulardan ve nemden korunarak dayanıklı kalması öngörülmüştür Ayrıca yapının içindeki rutubet ve nemi dışarı atarak soğuk ve sıcak hava dengelerini sağlayan hava kanalları kullanmış Bunların dışında yazın suyun ve toprağın ısınmasından dolayı oluşan buharın, yapının temellerine ve içine girmemesi için tahliye kanalları kullanmıştır Buhar tahliye ve rutubet kanalları drenaj kanallarına bağlı olarak uygulamaya konulmuştur

İşte Sinan’ın eserlerini inceleyen ve birçoğunu da restore eden Mimar Abdülkadir Akpınar’ın söyledikleri:

“Karşılaştığım bir özellikten dolayı gözlerime inanamadım Sinan’ın eserlerinde en ufak bir çıktı ve desen dahi tesadüf değil Renklere bile bir fonksiyon yüklenmiş Çünkü yapıyı herşeyi ile bir bütün olarak ele almış Bütün ölçülerini ebced hesabına göre yapmış ve bir ana temayı temel almış Ölçülerini asal sayıya göre yapmış ve onun katlarını baz almış İlmini din ile bütünleştirip mükemmel eserler ortaya koymuş Örneğin SinanKur’an-ı Kerim’de geçen “Biz dağları yeryüzüne çivi gibi gömdük…” ayetinden etkilenerek yapılarının yer altındaki kısmını ona göre inşa etmiş Yapıları hislerine göre değil, matematiksel olarak oluşturmuş Bugünün teknolojisi bile Sinan’ın yapmış olduğu bazı uygulamaları çözemiyor Küresel ve piramidal uygulamalarının bir başka benzeri daha yok Ama bunların hepsi estetik sağladığı gibi yapının sağlamlığını da pekiştirmiştir

Mimar Sinan Türbesi
Süleymaniye Camii ‘nin eski ağalar kapısının karşı köşesinde, yol ayrımında üçgen bir alandadır Önde som mermerden yapılmış bir sebil görülmektedir Sebilin arkasındaki ufak mezerlıkta 6 sütunlu, üstü örtülü ve etrafı açık türbede Mimar Sinan’ın mezarı bulunmaktadır Türbesini ölümünden az önce kendisi yapmıştır 1933 yılında Mimar Vasfi Egeli tarafından restore edilmiştir Sandukanın uçları ile üzerindeki burma kavuk, mermerdendir Sokağa bakan demir parmaklıklı bir pencereden türbe görünür

Alıntı Yaparak Cevapla

Mimar Sinan Kimdir, Mimar Sinan Hayatı, Mimar Sinan Biyografisi (1489 - 1588)

Eski 06-23-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mimar Sinan Kimdir, Mimar Sinan Hayatı, Mimar Sinan Biyografisi (1489 - 1588)



Haseki Hamamı

Haseki Hamamı (Ayasofya Hamamı da denir), İstanbul'da Ayasofya Müzesi ile Sultanahmet Camii arasında Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi Haseki Hürrem Sultan adına Mimar Sinan tarafından 1556 yılında yapılan hamam


Özellikleri

Klasik devir Osmanlı hamamları uslubundaki yapı, çifte hamam şeklinde ve 75 m uzunluğundadır Bu hamamda, Türk hamam mimarisinde bir yenilik olmak üzere ilk defa kadınlar ve erkekler kısmı aynı eksen üzerinde yapılmıştır İki bölümün sıcaklık kısımları bitişiktir, soyunmalıklar eksenin iki ucunda yer alır Erkeklerin soyunmalık, soğukluk ve sıcaklığını kadınlar kısmı nın sıcaklık, soğukluk soyunmalığı tekip eder Binanın duvarları bir sıra kesme taş, iki sıra tuğla olarak örülmüştür Erkekler kısmının soyunmalığında cephede üstte dörder, kadınlar kısmı soyunmalığında ise üçer sivri kemerli pencere vardır Kapının bütün kubbeleri kurşun ile kaplıdır

Erkekler kısmı

Erkeler kısmı cephesinde diğer hamamlardan farklı olarak ortasında bir kubbe olan sütunlu bir revak yer alır Kubbe ve revak tavanı tuğla dekor ile süslüdür Hamamın abidevi giriş kapısının kemerinde bir kırmızı, bir beyaz palmet dekoru ve üzerinde yeşil zemine altınla yazılmış kitabe bulunmaktadır Soyunmalık kare şeklindedir ve üzeri kubbeyle örtülüdür Kubbeye geçiş trompla sağlanmıştır Kubbenin etrafını zikzak şeklinde bir yaprak frizi çevirir Ayrıca dört duvarda sivri kemerli nişler yer alır Dikdörtgen bir plan gösteren bu kısımdan, üzerinde 3 kubbe bulunan soğukluğa, oradan da bir kapıyla sıcaklığa geçilir Soğukluğun sağ tarafında helalar, solda ise usturalık yer alır Planı haç şeklinde olan sıcaklığın 4 eyvanı ve 4 halveti vardır Halvetler, müstakil odalar halindedir ve üzerleri küçük kubbelerle örtülüdür Ortada sekizgen bir göbek taşı bulunur Bu kısmın önceleri renkli mozaikle kaplı olduğu bilinmektedir Kubbe, sekizgen mekanın duvarlarına oturtulmuştur

Kadınlar kısmı

Kadınlar tarafı da erkekler tarafıyla aynı plandadır Fakat bu kısımda soyunmalık erkekler tarafındakinden daha küçüktür Kare mekanı yine kubbe örter

İstanbul'un abidevi eserlerinden biri olan bu hamam, uzun yıllar kapalı kalmış, depo olarak kullanılmış ve 1957-1958'de onarılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Mimar Sinan Kimdir, Mimar Sinan Hayatı, Mimar Sinan Biyografisi (1489 - 1588)

Eski 06-23-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mimar Sinan Kimdir, Mimar Sinan Hayatı, Mimar Sinan Biyografisi (1489 - 1588)



Mimar Sinan Kimdir, Mimar Sinan Hayatı, Mimar Sinan Biyografisi (1489 - 1588)


Türk, mimar Dünyanın en büyük yapı sanatçılarından biridir Kayseri'nin Ağırnas köyünde doğdu, 17 Temmuz 1588'de İstanbul'da öldü Doğum tarihi kesin değildir Ailesine ve yaşamına ilişkin kimi zaman yetersiz ve çelişkili bilgiler, çağdaşı Sâi Mustafa Çelebi'nin onun ağzından yazdıklarına, mimarbaşı olduğu dönemden kalan yazışmalara, kendi vakfiyesine ve yazarı bilinmeyen belge ve kitaplara dayanmaktadır Kaynaklara göre Sinan, I Selim (Yavuz) padişah olduktan sonra başlatılan ve Rumeli'de olduğu gibi Anadolu'dan da asker devşirmeyi öngören yeni bir uygulama uyarınca 1512'de devşirilerek İstanbul'a getirildi Orduya asker yetiştiren Acemi Oğlanlar Ocağı'na verildi, 1514'te Çaldıran Savaşı'nda 1516-1520 arasında da Mısır seferlerinde bulundu İstanbul'a dönünce Yeniçeri Ocağı'na alındı
I Süleyman (Kanuni) döneminde 1521'de Belgrad, 1522'de Rodos seferlerine katıldı, subaylığa yükseldi 1526'da katıldığı Mohaç seferinden sonra zemberekçibaşı (baş teknisyen) oldu 1529'da Viyana, 1529-1532 arasında Alman, 1532-1535 arasında da Irak, Bağdat ve Tebriz seferlerine katıldı Bu son sefer sırasında Van Gölü'nün üstünden geçecek üç geminin yapımını başarıyla tamamlaması üzerine kendisine haseki unvanı verildi 1536'da Pulya (Puglia) seferlerine katıldı 1538'de yer aldığı Karabuğdan (Moldovya) seferi sırasında Prut Irmağı üstünde yaptığı bir köprüyle dikkatleri üstüne çekti Bir yıl sonra mimar Acem Ali'nin ölümü üzerine onun yerine sermimaran-ı hassa (saray baş mimarı) oldu Günümüzdeki bayındırlık bakanlığına eş düşen bu görevi ölümüne değin sürdürdü

Mimar Sinan, Osmanlı İmparatorluğu'nun en güçlü olduğu çağda yaşamıştır I Süleyman (Kanuni), II Selim ve III Murat olmak üzere üç padişah döneminde mimarbaşılık etmiş, imparatorluğun gücünü simgeleyen mimarlık başyapıtlarının tasarlanıp uygulanmasında birinci derecede rol oynamıştır Etkisi ölümünden sonra da sürmüş, her dönemde saygınlığını korumuştur Atatürk ona ilişkin bilimsel araştırmaların başlatılmasını, onun bir heykelinin yapılmasını istemiştir 1982'de İstanbul'daki Devlet Güzel Sanatlar Akademisi çekirdek olmak üzere oluşturulan yeni üniversiteye onun adı verilmiştir Sinan'ın yetişmesine ilişkin doyurucu bilgi yoksa da, dülgerliği Acemi Oğlanlar Ocağı'nda öğrendiği sanılmaktadır Acemi Oğlanlar, başka işlerin yanı sıra yapı işlerinde de görevlendirilirlerdi

Sinan daha sonra ordunun yapı gereksinimini karşılayan birimlerinde görev almış, buradaki çalışmalarıyla öne çıkmıştır Gerek ordunun bu birimleri tarafından usta-çırak ilişkisi içinde gerçekleştirilen yapım ve onarım çalışmaları, gerek orduyla birlikte gittiği yerlerde görme olanağı bulduğu yapılar, Mimar Sinan'ın eğitiminin parçası olmuştur Çeşitli kaynaklara göre Sinan 84 cami, 52 mescit, 57 medrese, 7 okul ve darülkurra, 22 türbe, 17 imaret 3 darüşşifa, 7 su yolu kemeri, 8 köprü, 20 kervansaray, 35 köşk ve saray, 6 ambar ve mahzen, 48 hamam olmak üzere sayılamayanlarla birlikte üç yüz elliyi aşkın yapı gerçekleştirmiştir

Elli yıla yakın bir süre!Osmanlı İmparatorluğu'nun mimarbaşılığını yapmış olmasına karşın, bunların hepsini onun tasarlayıp uygulamış olduğunu söylemek güçtür Çoğunluğu İstanbul'da olmak üzere imparatorluğun her yanına dağılmış bulunan bu yapıların bir bölümünü öğrencileri ya da ona bağlı mimarlar örgütü yapmış olmalıdır Bunların arasında onarımlar da vardır Bu tür sayılar Sinan'a gösterilen saygıyı ortaya koyar Onun asıl önemi, yapılarında gerçekleştirdiği deneyler ve getirdiği yeniliklerle Osmanlı-Türk mimarlığını "klasik" olarak adlandırılan doruğuna ulaştırmasındadır

Sinan mimarbaşılığından önce de askeri amaçlı olmayan yapılar tasarlamış ve uygulamış olmalıdır Ama ilk önemli yapıtı İstanbul'da ki Şehzade (Mehmed) Camii'dir Kendisinin çıraklık dönemi yapıtı olarak nitelendirdiği bu cami, dört ayağın taşıdığı ve dört yarım kubbenin desteklediği bir kubbe ile örtülüdür Dış görünüşlerin kitlesel etkisi azaltılmış, içerde ise daha aydınlık bir mekân oluşturma yoluna gidilmiştir Onu izleyen Üsküdar'daki Mihrimah Sultan Camii'nde ise yarım kubbelerin sayısı üçe indirilerek daha rahat bir iç mekân araştırılmıştır Osmanlı-Türk mimarlığının en önemli yapılarından biri Süleymaniye Camii ve Külliyesi'dir Sinan kalfalık dönemi yapıtı olarak adlandırdığı bu yapıda İstanbul'daki Bayezid Camii'nde kullanılan taşıyıcı sistemi yinelenmiş, dört ayak üstüne oturan kubbeyi giriş-mihrap yönündeki yarım kubbelerle desteklenmiştir

Bu, Ayasofya ile ortaya atılan strüktür sorunun, onun tarafından bir kez daha ele alınışıdır Süleymaniye, darülkurrası, darüşşifası, hamamı, imareti, altı medresesi, dükkânları ve Kanunî Süleyman ile Hürrem Sultan'ın türbeleriyle büyük bir alana yayılmış kentsel bir düzenlemedir ve Türkler'in dinsel yapılara toplumsal hizmet yapısı içeriği katmalarının en önemli örneğidir Kubbe ve yarım kubbeler, yüklerini, uyumlu geçişlerle bir sonrakine iletirler Yapı bu düzenden gelen bir dinginlikle, İstanbul'un Haliç'e bakan tepelerinden birinde yer alır Dönemin önde gelen tüm sanatçılarının katkıda bulunduğu Süleymaniye, her ayrıntısıyla bir bütün olarak ele alınmıştır Yedi yıl gibi kısa bir sürede bitirilmiş olması Sinan'ın mimarlıkta olduğu kadar örgütleme alanındaki dehasını da ortaya koyar Yapının yapıldığı döneme ışık tutan muhasebe defterleri de günümüze kalmıştır Sinan yapı ile çatı örtüsü için en yetkin taşıyıcı sistemi, en yetkin biçimi bulmak yolunda deneyler yapmış, hatta zaman zaman geçmişte kullanıp sonra terkedilen yöntemleri yineleyerek bunların nasıl ileri götürülebileceğini araştırmıştır Kimi zaman bu tür deneyleri birbirine koşut olarak sürdüğü de görülür

İstanbul'daki Sinan Paşa Camii gibi kimi yapıları, kubbeyi altıgen bir plana oturtmayı denemesiyle Edirne'deki Üç Şerefeli Cami'yi anımsatır Edirnekapı'daki Mihrimah Sultan Camii'nde olduğu gibi ana mekânı tek bir kubbeyle örten camileri, erken Osmanlı dönemi camilerini düşündürür Denemelerinin en ilginçlerinden biri gene İstanbul'daki Piyale Paşa Camii'dir Burada kökenleri erken Osmanlı döneminden de önceye giden ve yapıyı çok sayıda küçük kubbe ile örten çok ayaklı cami şemasını ele almıştır Bütün bu deneyler onu başyapıtlarından birine, Edirne'deki Selimiye Camii'ne götürdükleri için önemlidir

Sinan ustalık dönemi yapıtı olarak nitelendirdiği bu camide daha önce İstanbul'daki Rüstem Paşa Camii'nde çözmeye çalıştığı bir sorunu, yani kubbeyi sekizgen bir plan üstüne oturtma düşüncesini uygulamıştır Böylece, taşıyıcı ayaklar incelmekte, yükleri ileten öğelerin küçülmesiyle de kubbe, yapıdaki en önemli mekân belirleyici öğe durumuna gelmektedir Sinan burada 31 m'yi geçen çapıyla en büyük kubbesini gerçekleştirmiştir Külliye'nin öteki yapıları camiye göre arka planda tutulmuştur Selimiye, strüktüründen mekân oluşumuna, oranlarından süslemelerine kadar Klasik dönem Osmanlı-Türk mimarlık bireşiminin dilini ortaya koyan, kurallarını belirleyen çok önemli bir başyapıttır

Sinan, öteki yapıtlarında da araştırıcılığını sürdürmüştür Türbeleri buna örnektir Şehzade Mehmet Türbesi'nde dilimli kubbe kullanmış, alışılmadık ölçüde süslü bir yüz düzenlemesine gitmiştir Kanuni Süleyman Türbesi'nde de iç mekân ile dış görünüş arasında bir denge kurmak amacıyla örtü olarak, Osmanlı-Türk mimarlık geleneğinde çok sık kullanılmayan çift yüzlü kubbeyi seçmiş, iç kubbeyi yapının içindeki ayaklara, dış kubbeyi de dış duvarlara taşıtmıştır II Selim Türbesi'nde ise geleneksel altı ya da sekizgen plan yerine, yapı öğeleri arasında karşıtlık yaratan, köşelerin kesik kare planını seçmiştir Sinan'ın, denemeci tutumunu öteki işlevlerde de sürdürdüğü gözlenir Her zaman işleve, taşıyıcı sisteme, yapının bulunduğu yere göre en uygun olacak biçimi araştırmıştır

Yola çıkış noktası geleneksel biçim ve plan şemaları olmasına karşın, bunlara katı bir biçimde bağlı kalmamış, koşulların gerektirdiği yerlerde yeni biçimlere yönelmiş, böylece eski ile yeni arasında bir bağ oluşturabilmiştir Sinan'ın yapıları mimarlık bakımından olduğu kadar mühendislik bakımından da önem taşır Bu nedenle "ser mimârân-ı cihan ve mühendisân-ı devran dünyadaki mimarların ve zaman içindeki mühendislerin başı" diye anılmıştır Yapılarının çoğunun 400 yıl sonra bile ayakta duruyor, hatta kullanılıyor olması, onların taşıyıcı sistemlerine olduğu kadar temellerine de özen gösterilmiş olmasındandır

Sinan'ın mühendis yanı su yollarıyla köprülerinde ortaya çıkar Bunlarda zamanının sahip olduğu tüm mühendislik bilgilerini uygulamış, hatta kimi zaman onları aşan, ileri götüren tasarımlar gerçekleştirmiştir İstanbul'un su sorununu çözmekle görevlendirilmiş, bentleriyle, tünelleriyle, su yolları ve su yolu kemerleriyle, biriktirme ve dağıtma yapılarıyla uzunluğu 50 km'yi aşan ve Kırkçeşme adıyla bilinen su yapılarını gerçekleştirmiştir Süleymaniye Külliye'sine 53 milyon akçe harcanırken Kıkçeşme yapılarına 43 milyon akçe harcanmış olması da zamanında bunlara verilen önemin bir başka göstergesi olmaktadır

Sinan, köprülerini de en az öteki yapıtları kadar önemsemiş, toplam uzunluğu 635,5 m'yi bulan Büyükçekmece Köprüsü ile sağlam olduğu kadar güzel de olan bir yapıt diye övünmüştür En geniş açıklığı örtecek kubbeyi, en ince ve uzun minareyi araştırmak, böyle bir minaredeki şerefelere birbirleriyle kesişmeyen üç merdivenle çıkmayı denemek, bu mühendislik dehasının yaratıcılığını ortaya koyan örneklerdir Mimarlık, kimi zaman, içinden çıktığı toplumun genel yapısıyla uyum içinde olan bir bütünlüğe erişir Bu, kendi gününün gereksinmelerini kendi olanaklarıyla karşılayan, ama geçmişin deneyim ve anılarını da içeren bir bireşimdir

Yapı gereçleri, yapım yöntemleri, elde edilen biçimlerle ve onlar da yerel-iklimsel koşullarla uyum içindedirler Bunları birbirlerinden ve içinde bulundukları toplumsal koşullardan soyutlamak olanaksızdır Ortaya çıkan biçimler toplumun büyük bir çoğunluğunca benimsenen simgelere dönüşür Toplumu neredeyse yapılarıyla özdeşleştirmek olasıdır Bu yalnız belli bir yere ve çağa özgü, başka bir benzeri olmayan bir mimarlık demektir İşte Mimar Sinan böyle bir süreç içinde yer almaktadır Tek tek yapıtlarından çok, mimarlığı uyumlu ve kendi içinde tutarlı bir bireşime götürme yolundaki çalışmalarıyla önem taşır

Osmanlı-Türk mimarlığı onunla birlikte bireşim sürecini tamamlamış, arayış aşamasından klasik dönemine geçmiştir Bu geçiş, biçim olarak kubbeyi, düzenleme ilkesi olarak da merkezi planlı yapıyı anıtsal bir mimarlığın en önemli öğesi olan kubbeyi ve ona bağlı taşıyıcılar sistemini en yalın ve açık biçimde kullanıp onu anıtsal mimarlık düzenlemelerinin çekirdeği durumuna getirmek Osmanlı-Türk mimarlığının dünya mimarlığına bir katkısıdır Böylece hem Doğu, hem Batı ile ilişki içinde olan, Anadolu ve Akdeniz kültürlerine sahip çıkan bir Osmanlı-Türk İslam mimarlık bileşimi ortaya çıkmıştır

Bu, yapıya katkıda bulunan öteki sanatları da etkilemiş, imparatorluğun her yerinde ki yapı eylemleri için yol gösterici olmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.