Prof. Dr. Sinsi
|
İstihare

İstihare
İstihare konusunda ALLAH resulü'nün beyanatı şöyle (b'il mana): "Mümin iki fikir arasında kaldığı takdirde istişareye yatsın!"
Bu demek oluyor ki, istişareyi Peygamber efendimiz (sav) bizzat her mümin için tavsiye etmekte Dolayısıyla istişareye yatmak için büyük bir alleme olmaya gerek yok
Rü'ya müminler için çok değerli ki, eğer düşünürsek ezan-ı muhammedi (ASM) rüya ile ortaya çıkmıştır Veyahut Sa'd ibn-i Eb-i Vakkas rüya ile islamiyete dehalet etmiştir Ve çok buna benzer şeyler İslam tarihinde vuku bulmuştur
Hemen herkes, her gece rü'ya görür Bu rüyaların bir kısmı, karmakarışık şeylerdir Bir kısmı, günlük olayların rüyaya yansı-masıdır Bir kısmı da, daha önceden hiç düşünülmeyen, hayal edil-meyen şeylerin görülmesidir Gördüğümüz rüyaları kaynakları bakımından üç grubta toplayabiliriz:
1 Rahmanî
2 Nefsanî
3 Şeytanî
Bunlardan nefsanî rüya, ya geçmişe dair hatıraların, veya kişinin arzu ettiği şeylerin görülmesidir Şeytanî rü'ya, şeytanın telkîniyle görülen rüyalardır Rahmanî rüya ise, ya doğrudan doğruya Allah tarafından veya melek vasıtasıyla kalbe yansıyan ve gaybî manaları taşıyan rüyalardır Bizim asıl olarak üzerinde duracağımız, Rahmanî rüyalar kısmı olacaktır Rü'yanın bu kısmına "sadık rüya" veya "salih rüya" da denilmektedir
Konunun örneklerine geçmezden önce, bir meseleyi kısaca ele almakta fayda görüyoruz Şöyle ki: Freud'un (ö 1939) tamsil ettiği "Psikanaliz okulu" rüyaları değerlendirirken "Rahmanî rü'ya" kısmını, nazar-ı dikkatten kaçırmaktadır Bu görüşün temsilcisi olan Freud'a göre, rüyalar içimizdem ve dışımızdan gelen etkilerden şekillenir Hayal, bu etkileri biçimlendirilir Rüyalarımızda, önceden yaşadığımız olayların izleri vardır Çocuğun arzu edip de ulaşamadığı şeyleri gece rüyasında görmesi gibi, her insan rüyasında, tatmin olmamış isteklerini elde ettiğini görür Dînî inançlar veya kültürel baskı sebebiyle şuur altına itilmiş istekler, rüyada su yüzüne çıkar Görülen rüyalar, özellikle cinsî temayüllerin sembolik bir tezahürü durumundadır
Her türlü rüyada bir cinsî temayül izi görmeye çalışmak, bütün rüyaları, sadece iç ve dış çevrenin tesirinde meydana geliyor sanmak, İslamî bir bakışla bakıldığında hiç de kabul edilir bir görüş değildir Rüyaları şuuraltıyla izah etmek bazı rüyalar için doğru olabilir Fakat, genelleme yaparak her rüyayı bununla izaha kalkmak doğru değildir
Öyle rüyalar vardır ki, bunlar şuuraltından yansıyan birer görüntü olmayıp gaybdan ruh gözüne akseden parıltılardır
Dolayısıyla, psikanaliz okulunun rüyalara bakış açısı, ancak bazı rüyaları açıklayabilir, yoksa bütün rüyaları değil Hemen her insan çok nadir de olsa, "Rahmanî rüya" dediğimiz gaybî mesajlar ve sırlar taşıyan rüya çeşidine muhatab olmuş ve olmaktadır Rüyada görülüp diğer gün, hatta yıllar sonra aynen çıkan rüyalar hiç de az değildir Bu şekilde gaybî mesaj taşıyan rüyalar, levh-i Mahfuzda yazılı olan şeylerin kalb aynasına yansımasıyla meydana gelir Uyku halinde insanın duyguları istirahat halinde olmakla beraber, hayal uyanıkken olduğu gibi, yine faal durumdadır Bundan dolayı Levh’i Mahfuz'dan kalbe yansıyan şeyler, hayalin giydirdiği bir suret ve temsille hatırda kalır Kişi uyandığı zaman, hayalin giydirdiği bu suret ve temsilleri hatırlar
Rüyay-ı sadıkanın bir yönü, kişiye teselli vermeye, ona gaybî müjdeler getirmeye bakar Hz Peygamber, bu tür rüyadan "mübeşşirat" olarak bahsetmiştir Şöyle buyurmuştur: "Risalet ve nübüvvet bitti Benden sonra ne bir nebî gelecektir, ne de rasul  Lâkin"mübeşşirat" vardır Sahabe "Mübeşşirat nedir Ya Resulullah" diye sorar Hz Peygamber "Müslüman kişinin gördüğü rüya" der O, nübüvvetin cüzlerinden bir cüzdür " (Tirmizi, Rüya, 2)
Rasulullah'a vahyin sadık rüyalar şeklinde başlaması, üstteki hadisi anlamamıza yardımcı olmaktadır Hz Aişe'nin haber verdiği gibi, vahyin başlangıcında Resulullahın gördüğü rüyalar, sabahın aydınlığı gibi açık ve nettir (Buhari, Bed'ü'l vahy, 3)
Kur'an-ı Kerîm'de, özellikle Yusuf suresinde rüyadan çokça bahsedilir Bu surede bahsedilen ilk rüya Hz Yusuf'un çocukluğunda gördüğü bir rüyadır Hz Yusuf, bu rüyasında onbir yıldızı, güneş ve ayı kendisine secde ederlerken görür Rüyayı babasına anlatır Bunun üzerine babası der ki:
"Rabbin seni böylece seçkin kılacak Sana "ehadisin tevilini "öğretecek ve bundan önce ataların İbrahim ve İshak üzerine (Peygamberlik) nimetini tamamladığı gibi, senin ve Yakupoğlullarının üzerine de, nimetini tamamlayacaktır Mu-hakkak ki Rabbin Alim'dir, Hakim'dir " (Yusuf, 12/6)
Hz Yusuf'a öğretilen "ehadisin te'vîli", bir yönüyle "rüya tabiri" şeklinde açıklanmaktadır "İlâhî vahy ve işaretin inceliklerini, ledünniyatını anlamak"; "meydana gelen olaylardan bunların neticele-rini hissetmek" şeklinde de değerlendirilmektedir
Bu rüya uzun yıllar sonra gerçekleşir Hz Yusuf, uzun maceradan sonra Mısır Maliye bakanı olur Anne-babasını, kardeşlerini Mısır'a getirir Onlar, Hz Yusuf'un manevî büyüklüğü ve maddî saltanatı karşısında saygı ile eğilirler O zaman Hz Yusuf, babasına yıllarca önce gördüğü rüyayı hatırlatıp şöyle der: "Ey babacığım İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın te'vîli Rabbim onu gerçek kıldı" (Yusuf, 121/100)
Görüldüğü gibi, Hz Yusuf rüyasında anne-baba ve kardeşlerini sembollerle görmüştür On bir yıldız kardeşlerini, güneş ve ay ise, annebabasını temsil etmektedir (156) Onların secde etmeleri, Hz Yusuf'un maddî-manevî büyüklüğünü göstermektedir
Burada karşımıza "rüya tabiri" meselesi çıkmaktadır Tabir ifadesi A B R kökünden gelir A B R maddesi, nehri bir kıyıdan diğer kıyıya geçmek anlamına delalet eder O zaman "rü'ya tabiri" ifadesi, rüyanın zahirinden batınına geçişi bildirir Yani, "alem-i misaldeki görüntülerin manalarını, alem-i şehadete geçirmek" demektir
Rüyanın tabirini bilmeyenler zahirin kıyısında beklemeye mahkumdurlar, Trafik işaretleri, bilene bir şeyler söylerken, bilmeyenlerce birtakım şekillerden ibaret kalır Onun gibi, rüyadaki sembol ve işaretler de alem-i misâle ait harf ve kelimeler durumundadır O dili bilenlerce tercüme edilmeleri gerekmektedir Rüyaların sembolik dilini bilmek, gaybî birtakım sırları yakalayabilmeyi sağlayacaktır Bu dili bilmek için "  Üstün bilgi ve ruhun merkeziyle temas kurabilmek, manevî lekelenmişlik hâlinden uzak olmak gerekir Böyle bir meziyetle donanmış bir kimse, büyük oluşlar ve hallerin bir ön kıvılcımı olabilecek şeyleri "anlamsız rüyalar demeti" (Yusuf, 12/44) olarak nitelemekten kaçınır Ondaki mesajı kavramaya çalışır
İşte, Hz Yakub, Yusuf'un rüyasındaki sembollerin dilini çözmüş, o rüyadaki gaybî mesajı yakalamıştır
Yusuf suresinde zikredilen ikinci rüya, zindandaki iki kişinin rüyasıdır Bunlardan biri üzüm sıktığını, diğeri de başının üstündeki ekmekten, kuşların yediğini görür Bir iftira neticesi zindanda bulunan Hz Yusuf'tan, rüyalarının tabirini isterler Hz Yusuf, bunlara önce Tevhîd hakîkatını anlatır Ardından, üzüm sıkanın eski görevine döneceğini, diğerinin de asılacağını haber verir (Yusuf, 12/36-41) Bu suredeki son rüya ise, Mısır hükümdarının rüyasıdır Hükümdar rüyasında yedi cılız ineğin yedi semiz ineği yediğini görür Ayrıca yedi tane ve yeşil ve kuru başak müşahede eder Rüyasını etrafındakilere anlatır Onlar yorum yapamadıklarından "anlamsız rüyalar demeti" olarak nitelerler
Bu rüyayı duyan zindandan kurtulan şahıs Hz Yusuf'un rüya tabirciliğini hükümdara söyleyince rüyayı tabir ettirmesi için zindana gönderilir Hz Yusuf, "Bollukla geçen yedi yıldan sonra yedi yıl sürecek kıtlık yıllarının geleceğini" haber verir (Yusuf, 12/43-49) Hz Yusuf'un bu tabiri, masumiyetinin anlaşılıp Mısır maliye bakanı olmasına vesile olmuştur Rü'ya, tabir ettiği şekliyle gerçekleşir
Hükümdarın bu rüyasından, memleketin geleceğini düşünen kimselere rüyalarında, o konuda mesajlar geleceği manası kendini hissettirmektedir
Kur'an'da anlatılan bir başka rüya, Hz İbrahim'in rüyasıdır Rüyasında oğlunu kurban ettiğini görür Bunu oğluna anlattığında, oğlu tam bir teslimiyetle, "Babacığım, sana emredileni yap İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" der (Saffat, 37/102-107) İlâhî irâde, İsmail'in kurban edilmesi değil, baba-oğulun imtihan edilmeleri olduğundan, Hz İbrahim semadan gelen bir koç hediyesiyle taltîf edilir, İsmail yerine onu keser
Burada şu noktayı unutmamak gerekir: "Peygamberlerin rüyası vahiydir" (Buhari, Vudu, 5) Onun için şeytan onların rüyasına müdahalede edip telkînde bulunamaz Fakat diğer insanlar için böyle bir teminat söz konusu olmadığından, meselâ birisi rüyasında oğlunu kurban ettiğini görse, bu rüyayla amel edemez Etse, evlâd katili olur
Kur'an'da Hz Peygamber'in birkaç rüyasına da yer verilmiştir Bunlardan birisi, Hz Peygamber'in Bedir savaşı öncesi gördüğü rüyadır Resullullah rüyasında, müşriklerin az olduğunu görmüş ve bunu ashabına müjdelemişti Ayet bunu şöyle hikâye ediyor:
"O zaman Allah sana rüyanda düşmanlarınızı az göstermişti Eğer çok gösterseydi korkar ve cihada çıkıp çıkmama hususunda ihtilafa düşerdiniz Fakat Allah, sizi korkudan ve ihtilaftan kurtarıp selâmete erdirdi Şüphesiz O, gönüllerde olanı bilendir" (Enfal, 8/43)
Düşman sayıca çok olduğu halde Hz Peygambere rüyada az gösterilmiştir Bu, mü'minlerin cesaretle, emin bir şekilde savaşa katılmalarını sağlamıştır Bir cihetten bakıldığında ise, onların sayıca az gösterilmeleri, manen kuvvetsiz ve desteksiz olmalarını temsîl etmektedir Evet, sayıca çok idiler ama, kuru bir kalabalıktan ibarettiler Kıymetli değer ölçülerine, yüce ideallere sahip değillerdi Bu yönden bakıldığında, Hz Peygambere onların gerçek durumunun gösterildiği anlaşılacaktır
Hz Peygamberin Kur'an'da temas edilen bir başka rüyası müslümanların Mekke'ye girişiyle ilgilidir Hz Peygamber Hudeybiye barışının olduğu sene, Mekke'ye girdiklerini, Beyt'i tavaf ettiklerini görmüş, bunu ashabına haber vermiştir Bunun o sene olacağını sanan ashab, Hudeybiye barışıyla mahzun bir şekilde dönerlerken nazil olan Fetih Suresi onların gönüllerine su serpmiş, kederlerini gidermiştir Surenin rüya ile ilgili bölümü şöyle demektedir: “And olsun ki Allah, Resulünün rüyasını doğru kıldı Allah'ın dilemesiyle siz emniyet içinde, başlarınızı traş etmiş ve kısaltmış olarak, kork-madan Mescid-i Haram'a gireceksiniz" (Fetih, 48/27) Bu rüya, bir sene sonra umre şeklinde, iki sene sonra da Mekke'nin fethi şeklinde gerçekleşmiştir
Kur'an'da zikredilen bu ibretli rüyalar gaybdan birer haber, veya kudsî bir teselli, bir müjde manası taşımakta, veya yol göstermektedirler Zindandaki iki adamın rüyaları ve Mısır hükümdarının rüyası, Peygamberlerden başkasında da, gaybî mesaj yüklü rüyaların olacağını göstermektedir Asrımız müfessirlerinden Seyyid Kutub (ö 1966), Ameri-kada iken gördüğü bir rüyasında yeğeninin gözünde kan olduğunu görür Mektupla yeğeninin durumunu sorduğunda, gözünde iç kanama olduğu ve tedavî gördüğünü öğrenir Çıplak gözle görülmeyen iç kanama kıtalar ötesindeki amcasına rüyada gösterilmiştir (165)
"İlimde-Teknikte-Edebiyatta-Tarihte-Dinde RÜYA" isimli eser tarihte meşhur olmuş rüyaların örnekleriyle doludur Bunlardan birini naklediyoruz: "Amerikan Cumhurbaşkanlarından Abraham Lincoln, rüyasında tiyatro seyrederken öldürüldüğünü görür Rüyasını dostlarına anlatır Diğer gün tiyatroda iken, temsîlin heyecanlı bir sahne-sinde reisin bulunduğu yere giren birisi, silâhını onun başına boşaltır, öldürür (14 Nisan1865)
Ama, gaybi bir takım pırıltılarla yüklü rüyaların “gayb” hakkında katiyyet ifade edebilmesi için, onların deşifre edilmemesi şart Bir anlam taşıdıkları zaman “gayb bilgisi” haline gelir Yorumlayamayan nezdinde ise “adğasu ahlam  ” Bu nedenle kişinin gördüğü sadık rüya, yol gösterici, yönlendirici, bazan da teselli edici olmakla beraber, rüya bilgi vasıtalarından biri olarak kabul edilmez Çünkü insan, rüyasının sadık olduğunu çoğu kere ancak o rüya gerçekleştiğinde bilebilir Nitekim, görünüşte güzel nice rüyalar vardır ki, o kişinin hayatı boyunca gerçekleşmemekte ve nefsin bir arzu ve temmenîsinin rüyaya yansımasından ibaret kalmaktadır
Bir de, görülen rüya başkasını bağlayıcı bir hüküm getirmez Meselâ, birisi "Ben rüyamda gördüm Hz Peygamber sizden şunları yapmanızı istedi" dese, bu rüya başkası için sened ve delîl sayılmaz Zira ard niyetli kişilerce kötüye kullanıma sebep olabilir İmam-ı Rabbani'nin de dikkat çektiği gibi, rüyalara itibar etmek ve onlara dayanmak doğru değildir "
|