Prof. Dr. Sinsi
|
Kanije Zaferi (Kanije Savunması, Kanije Müdafaası)
Kanije Zaferi (Kanije Savunması, Kanije Müdafaası)Türklerin Avusturyalılara karşı Kanije'de yaptığı savunma (1601)
Kanije Kalesi
1601'de türklerden geri almak için Avustruyalılar tarafından kuşatılan kale 50000 kuşatmacıya karşı kalede 5000 türk askeri vardı Tiryaki Hasan Paşa'nın usta taktikleri sayesinde Avusturya ordusu geride 18000 ölü ve zibil gibi ganimet bırakarak kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldı Türkler ise 1000 kayıp verdi Avusturyalılar'ın bıraktığı ganimeti kaleye taşımak iki ay sürdü
Savunmanın başarılı olmasına çok sevinen 3 Mehmed Han, Tiryaki Hasan Paşa'ya vezirlik verdi
Kendisine vezirlik verilen mektubu okuyan Hasan Paşa'nın ağladığını görenler sebebini sorunca verdiği cevap ibret doludur Avrupa Birliğine tarih aldık diye sokaklara dökülenler okusun ibret alsın: 'Kanije müdafası gibi küçük hizmetlere de vezirlik verilmeye, padişah mektubu yazılmaya başlandı Bizim gençliğimizde, böyle küçük hizmetlere vezirlik verilmez, padişah mektubu yazılmazdı Biz ne idik, neye kaldık diye ağlıyorum '
1600 yılında Kanije Kalesi fethedilerek, beylerbeylik hâline getirildi ve idâresi Tiryaki Hasan Paşa'ya verildi Ertesi sene Avusturya Arşidükü Ferdinand 50 000 kişilik kuvvet, 42 büyük topla Kanije önüne gelerek kaleyi kuşattı Orduda, başta Avusturya ve Almanlar olmak üzere İtalya, İspanya, Papalık ile gönüllü Fransız ve Macar birlikleri bulunmaktaydı Kaledeyse, sadece 5000 civarında mücahid vardı 9 Eylül günü kaleyi bombalamaya başlayan müttefikler, günde ortalama 1500 gülle atıyorlardı Açılan gedikler, geceleri binbir müşkülatla, mümkün mertebe kapatılıyordu Hasan Paşa, Vezir-i âzama haber göndererek yardım talep ettiyse de bir netice elde edemedi Ancak, Paşa bu durumu askere sezdirmedi Düşman kaleye girebilmek için varını yoğunu ortaya koyuyordu Nehir üzerine köprü kurdularsa da, Hasan Paşa, geceleyin bu köprüyü yaktırdı İkinci köprülerini de çengellerle içeri çektirdiğinden, üzerindekiler nehre atlayıp boğuldular Hasan Paşa, kale sınırlarına yaklaşan düşmana yalnız tüfek atışı yaptırıyordu Müttefik kuvvetler, Türklerde top veya cephane olmadığı hissine kapılmıştı Bu sebeple, kaleye toplu bir hücuma kalktıkları anda, yüz topa birden ateş emrini veren Hasan Paşa, düşmana büyük zayiat verdirdi Aldığı esirlereyse içi kum dolu, fakat üstü un ve barutla örtülü çuvalları göstererek, düşmanın iaşe ve cephaneyi bitirmek ümidini kırmıştı Ancak Belgrad’ın düşman eline geçmesinden sonra, Arşidük Matyas da kuvvetleriyle gelip Kanije’yi muhasara edenlere katıldı Ertesi gün ise, taze kuvvetlerle yeniden hücuma geçildi Hasan Paşanın başını getirene, kırk köy vaad ediliyordu Şiddetli ve korkunç hücumlar, Hasan Paşanın tedbir ve direktifleri sayesinde bertaraf ediliyordu Müttefik kuvvetler, nihayet, 18 000 ölü vererek hücumdan vazgeçti Papanın kardeşi yaralanıp, kahrından öldü Bu kadar kuvvetli düşmanın, bir avuç mücahide bir şey yapamaması, askerin maneviyatını artırdı Arşidük, ne pahasına olursa olsun kaleyi almak niyetindeydi Bu sebeple, kış bastırdığı halde, askeri barındıracak siperler ve yeraltı mevzileri yaptı Muhtelif hücumlarla kaleyi delik deşik etmesine rağmen burayı alamıyordu Kalede 4000 kişi kalmıştı Açıkta ve çadırda kalan düşman askerlerinin morallerinin bozulduğu bir sırada Hasan Paşa, 3000 kişilik kuvvetle kaleden dışarı çıkıp düşmana hücum etti Aynı zamanda, kaledeki toplara da hep birden ateş ettirerek düşman ordugâhını alt-üst etti Birbirine giren düşman kuvvetleri, her şeyi bırakıp kaçmaya başladılar Düşmandan 45 top, 14 000 tüfek, 50 otağ ve 10 000 çadırın yanında Ferdinand’ın otağı, tahtı, altın ve gümüş eşyaları, arabaları Hasan Paşanın eline geçti Bozgundan kaçanlar, Arşidük’ün etrafında yeniden toplandılarsa da, Hasan Paşa, düşmandan ele geçirdiği topları bunların üzerine çevirerek perişan etti Tiryaki Hasan Paşa, düşman karargâhının tamamının temizlendiğini haber alınca, Arşidük’ün otağına doğru gitti Otağın içersinde etrafı altın ve gümüş parmaklıklı, başları mücevherli ve direklerinin başı elmaslı bir taht vardı Tahtın iki yanında sırma saçaklı on iki koltuk bulunuyordu Tahtın önünde, dört metre uzunluğunda süslü yemek masası duruyordu Bunları gören Hasan Paşa, "Cenâb-ı Hakk’a şükrâne olarak iki rekat namaz kıldı ve duâ edip ağladı Bu zaferin Allahü teâlânın inâyeti ve Peygamber efendimizin mûcizâtı eseri" olduğunu söyleyerek tahta oturdu Diğer beyler de koltuklara oturdular Hasan Paşa, bu büyük muzafferiyeti dört temel esasla kazandıklarını söyledi Bu esaslar sabır, sebat, birlikte hareket ve kumandana itaatti Bu şekilde harekete devam ederlerse Allahü teâlânın kendilerine daha nice zaferler vereceğini söyleyerek emrindekilere nasihat etti Üç ay sürmüş olan Kanije Muhasarasından sonra Hasan Paşa, elde ettiği ganimeti, ancak iki ayda kaleye nakledebildi Muhasara esnasında hizmeti görülen beylere ve kumandanlara hediyeler dağıtarak rütbelerini yükseltti Sultan Üçüncü Mehmed Han (1596-1603), Avusturya ve müttefiklerinin bozgunuyla neticelenen bu zafer haberine çok sevindi İstanbul’da şenlikler yapılmasını emretti Tiryâki Hasan Paşaya vezir rütbesi verilip, haslar, murassa kılıç, muhteşem şekilde donatılmış üç hilâlli sancak ve bir de hatt-ı hümâyun gönderdi Padişah, hatt-ı hümâyununda Hasan Paşayı;
“Berhudar olasın, sana vezâret verdim ve seninle mahsur olan asker kullarım ki, mânen oğullarımdır, yüzleri ak ola Makbûl-i hümâyunum olmuştur Cümleyi Hak teâlâ hazretlerine ısmarladım ”
diyerek medhü senâ ediyordu Padişahın fermanını okuyan Hasan Paşa, ağladı Sebebini soranlara:
“Kanije Müdafaası gibi küçük hizmetlere de vezirlik verilmeye, pâdişâh mektubu yazılmaya başlandı Bizim gençliğimizde, böyle küçük hizmetlere vezirlik verilmez, Pâdişâh mektubu yazılmazdı Biz ne idik, neye kaldık diye ağlıyorum”
cevabını verdi
|