Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dönemi, imparatorluğu, kuruluş, osmanlı

Osmanlı İmparatorluğu - Kuruluş Dönemi

Eski 06-22-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı İmparatorluğu - Kuruluş Dönemi




Kuruluş Devri

Osmanlı Beyliği'nin Kuruluşu;

Osman Bey,

Oğuz aşiretlerinin ittifakıyla başa geçtikten sonra, siyasî ve dinî bakımdan Anadolu'nun en itibarlı ve nüfuzlu tarikatlerinden Ahilerin mühim bir şahsiyeti olan Şeyh Edebali'nin kızı ile evlenerek, gücünü artırmış idi Bundan sonra Osman Gazi, Bizans'a karşı genişleme politikasını uygulayarak, İnegöl, Karacahisar ve Yarhisar'ı ele geçirdi ve bölgenin mühim merkezlerinden olan Bilecik'i alarak, burayı beyliğin merkezi yaptı (1299) Bu tarih devletin kuruluş tarihi olarak kabul edilir Selçuklu Sultanı III Alaaddin Keykubad'ın İlhanlı Hükümdarı Gazan Han'ın kuvvetleri tarafından tutulup, İran'a götürülmesi üzerine Selçuklu ümerasından bazıları ve bölgedeki Türkmen beyleri Osman Bey'e teveccüh göstermiş; Oğuz an'anesine göre onun hâkimiyetini tanımayı kabul etmişlerdir Nitekim Oğuz beyleri Oğuz Han töresine göre tertip edilen bir törende Osman Bey'in önünde diz çökerek, onun verdiği kımızı içmek suretiyle tâbiyetlerini sunmuşlardır Ancak henüz küçük bir beylik durumundaki Osmanoğullarının, şeklen de olsa bu dönemde, İlhanlı hâkimiyetini tanıdıkları bilinmektedir Osman Gazi, beyliğini ilân ettikten sonra idaresi altındaki bölgeleri beş kısma ayırarak buraları güvendiği ve savaşlarda yararlık gösteren kimselere tevcih etti Oğlu Orhan'a Sultanönü, büyük kardeşi Gündüz Bey'e Eskişehir'i, Aykut Alp'e İn-önü'yü, Hasan Alp'e Yarhisar'ı ve Turgut Alp'e de İnegöl'ü verdi Diğer oğlu Alaaddin'e ise şeyh Edebali'nin emin ve nazırlığında, ailenin geçimi için, Bilecik ve havalisinin gelirleri tahsis edildi1302'de Bursa tekfurunun liderliğinde birleşen Rum tekfurlarının Koyunhisar (Bafeon) savaşında ağır bir mağlûbiyet tatmaları, Osman Bey'in Bursa ve Kocaeli taraflarına akınlar yapmasını oldukça kolaylaştırmıştı Bir taraftan Bursa öte taraftan İznik Türk kuşatması altında tutuluyordu Ancak yaşlılık sebebiyle Osman Bey, fetihler için oğlu Orhan'ı görevlendirmişti Nitekim 1324 yılında Osman Bey vefat etti ve oğlu Orhan Bey Osmanlı tahtına çıktı

Orhan Bey,

1326 yılında Bursa'yı, uzun süren kuşatmanın ardından, ele geçirince babasının vasiyetini yerine getirerek, Osman Gazi'nin naaşını Bursa'ya nakletti ve burayı devletin yeni merkezi yaptı Orhan Bey'in komutanlarından Akçakoca ve Karamürsel ise İstanbul kıyılarına kadar akınlarda bulunuyorlardı Bu fetih ve akınlardan telâşlanan Bizans İmparatoru Andranikos büyük bir ordunun başında Osmanlılara karşı harekete geçtiyse de Maltepe (Palekanon) Savaşı'nda ağır bir yenilgi aldı (1329) Bu zafer, İznik ve İzmit'in ele geçirilmesini kolaylaştırmıştır Rumeliye Geçiş; Karasi Beyliğinde başlayan taht mücadelelerinden istifade eden Orhan Bey, Balıkesir ve civarını topraklarına katarak, ileride gerçekleşecek olan Rumeli fetihleri için mühim bir mevkiye sahip olmuştur Nitekim Karasi Beyliğinin deniz gücü ve Hacı İl Bey, Evrenos Bey gibi değerli komutanlar artık Osmanlıların emrine girmişlerdir Bizans içindeki taht kavgaları ve Bulgar-Sırp saldırıları karşısında, gittikçe güçlenen Osmaoğullarından yardım isteyen Kantakuzen'in talebi üzerine Orhan Bey'in oğlu Süleyman, bir orduyla Rumeli'ye geçti (1345) Edirne'yi kuşatan Bulgar-Sırp kuvvetlerini bozan Süleyman Paşa bu zaferin karşılığında Gelibolu'daki Çimpe Kalesi'ni Bizans'tan aldı Böylece Osmanlılar ilk kez Rumeli yakasında bir üs elde etmiş oluyordu (1356) Süleyman paşa Gelibolu'nun ardından Tekirdağ'a kadar olan bölgeleri de ele geçirerek buralara Anadolu'dan getirilen Türkmenleri yerleştirdi Böylece Rumeli'de de Türkleşme hareketi başlamıştır Süleyman Paşa'nın ölümünden sonra Rumeli'deki fetihler için kardeşi Murat Bey görevlendirildi (1359) Ancak 1362'de babası Orhan Bey'in de ölümü üzerine Murat Bey, Bursa'ya döndü ve Osmanlıların 3 hükümdarı olarak tahta çıktı (1362)

Rumeli ve Balkanlarda Fetihler;

IMurat (Hüdavendigar) önce tahtta hak iddia eden kardeşlerini bertaraf etmekle işe başladı ve bu arada elden çıkan Ankara'yı yeniden aldı Anadolu'da birliğin sağlanmasının ardından Murat Hüdavendigar, inkitaya uğrayan Rumeli ve Balkanların fethine yöneldi Bu sırada Balkanlar karşıklık içindeydi Bir taraftan Sırp Hükümdarı Düşan'ın ölümü ile Sırplar arasında iç mücadeleler şiddetlenmiş, öte yandan Macar Kralı Layoş, Balkanlarda Ortadokslara olan baskıları artırmıştı Evrenos ve Hacı İl Bey komutasındaki kuvvetler bu durumdan da yararlanarak Keşan'dan Dimetoka'ya kadar olan yerleri fazla bir mukavemet görmeden ele geçirmişlerdi Sazlıdere Zaferi ile Edirne ve Filibe, Lala Şahin Paşa tarafından fethedildi (1363/4) Bu savaşlarda Bulgarların yanında yer alan Bizans barış yapmak zorunda kaldı Türk ilerleyişini durdurmak isteyen Macar, Bulgar,Sırp ve Ulahlardan müteşekkil bir Haçlı ordusu Macar Kralı Layoş'un liderliğinde Edirne üzerine yürüdü Ancak Meriç sahilindeki Sırp Sındığı denilen mevkiide, kalabalık Haçlı ordusunu hazırlıksız yakalayan 10 bin kişilik kuvvetiyle Hacı İl Bey, büyük bir bozguna uğrattı (1364) Sırp Sındığı zaferiyle Osmanlılar, Balkanlardaki fetihlerine hız verdiler ve bunu kolaylaştıracağı için Osmanlı başkenti Bursa'dan Edirne'ye nakledildi Fetihler karşısında çaresiz kalan Bulgarlar Türk himayesini kabul etmek zorunda kaldılar (1369) Çirmen Zaferi ile (1372) Batı Trakya ve Makedonya'nın bir kısmı Osmanlı hâkimiyetine girdi ve Selanik ile Köstendil'in de ele geçirilmesinin ardından Sırp Kralı Lazar, vergi verip, gerektiğinde asker göndermek şartıyla Osmanlılarla barış anlaşması imzaladı(1374) Yaklaşık on yıl süren mücadelede, Rumeli ve Balkanlarda fethedilen bölgelere Anadolu'dan mütemadiyen Türk nüfus kaydırılarak bölgede demografik dengeler Osmanlılar lehine değiştirilmeye başlanmıştı Bu tarihten sonra bir müddet Balkanlardaki fetihlere ara verilmiş ve Anadolu'da Türk birliğini sağlamlaştırmaya yönelik düzenlemelere geçilmiştir Bu maksatla I Murat, oğlu Bâyezid'i Germiyan beyinin kızı ile evlendirmiş; Tavşanlı, Emet ve Simav gelinin çeyizi olarak Osmanlılara verilmiştir Aynı şekilde Akşehir, Yalvaç, Beyşehri gibi bazı şehir ve kasabalar Hamidoğulları'ndan para karşılığı satın alınmış, Candaroğullar da Osmanlı hâkimiyetine girmişti Artık Osmanlıların karşısında tek bir güç kalmıştı; Karamanoğulları

Alaaddin Ali Bey, Osmanlıların yeniden Balkanlara yönelmesini de fırsat bilerek, harekete geçmiş ancak I Murat Konya önlerinde Karamanoğullarını yendiğinde Karaman beyi af dilemek zorunda kalmıştır(1387)

Murat Hüdavendigar'ın yeniden Rumeli'ye yönelmesiyle birlikte Niş ve Sofya da dahil olmak üzere bütün Bulgaristan fethedildi(1385/88) Timurtaş Paşa'nın Sırp kuvvetleri tarafından baskına uğratılıp, yenilmesi üzerine cesaretlenen Bulgar, Leh, Çek ve Macar kralları da Sırpların yanında yer aldılar Fakat Çandarlı Ali Paşa, Bulgar Kralı Şişman'ı esir alarak Bulgarları bu ittifakın dışına attı Buna rağmen Haçlı ordusu ilerleyişini sürdürünce, I Murat ordusunun başına geçerek düşmanı Kosova'da karşıladı IMurat'ın oğulları Bâyezid ve Yakup'un da yer aldığı Osmanlı birlikleri büyük bir zafer kazandı Sırp Kralı Lazar ve oğlu esir edilmiş, düşman kuvvetlerinin büyük bir kısmı imha olmuştu (20 haziran 1389) Fakat IMurat savaş meydanını gezerken bir Sırp tarafından hançerlenerek şehit düştü Bunun üzerine Sırp kralı da Osmanlı askerleri tarafından öldürüldü Osmanlılar için Balkanlarda tutunabilmek yolunda ölüm kalım savaşı olarak görülen IKosova Zaferi Sırplar tarafından asla unutulmamıştır Günümüzde dahi masum Müslüman halka yönelik vahşetin arkasında bu mağlûbiyetin ezikliği ve intikam hissi yatmaktadır

Anadolu'da Türk Birliği'nin Sağlanması;

I Murat'ın şehit edilmesinin ardından oğlu Bâyezid, devlet adamlarının ittifakıyla hükümdar ilân edildi Babasının ölümünü fırsat bilen Anadolu'daki beyliklerin Osmanlılar'a bıraktığı toprakları yeniden ele geçirmek maksadıyla harekete geçtiklerini haber alan Bâyezid, süratle Anadolu'ya döndü 1390 yılında Germiyan, Aydın, Menteşe ve Saruhan beylikleri ortadan kaldırıldı Ertesi yıl Hamidoğulları Beyliği toprakları ele geçirildi ve bu beyliklerin yer aldığı topraklarda Anadolu beylerbeyliği adıyla idarî bir ünite oluşturuldu Ardından Osmanlıların en önemli rakip olarak gördüğü Karaman Beyliğine yönelen Yıldırım Bâyezid, Konya'yı kuşattı Alaaddin Ali Bey'in barış talebi, Beyşehir ve çevresinin Osmanlılara bırakılmasıyla kabul edildi(1391) Fakat Yıldırım Bâyezid'in Mora ile ilgilenmesini fırsat bilerek Ankara Sancak Beyi Sarı Timurtaş Paşa'yı esir alması üzerine, Yıldırım Bâyezid, Alaaddin Bey'e kesin bir darbe vurmaya karar verdi Anadolu'ya geçen Yıldırım, üç gün süren savaşın ardından ele geçirilen Alaaddin Bey'i ortadan kaldırdı ve toprakları Osmanlılara ülkesine dahil edildi(1397) Karamanoğlu tehlikesinin bertaraf edilmesiyle, Anadolu'da Osmanlılara direnebilecek en güçlü devlet olarak Kadı Burhaneddin devleti kalmış idi Daha 1392 yılında, Kadı Burhaneddin'in müttefiki durumundaki Candaroğlu Süleyman anî bir baskınla öldürülüp beyliğin Kastamonu şubesi ortadan kaldırılmıştı (1392) Ardından, ertesi yıl Amasya ve Merzifon civarı Osmanlı hâkimiyetine alınmıştı Kadı Burhaneddin'in 1398'de Kara Yülük tarafından öldürülmesi üzerine, ona bağlı Sivas, Tokat, Kayseri, Malatya gibi şehirler birer birer ele geçirildi Böylece Fırat'ın batısında kalan Anadolu toprakları Osmanlı sancağı altında birleştirilmiş oluyordu

Yıldırım Bâyezid'in İstanbul Kuşatması ve Balkanlardaki Fetihleri

Yıldırım Bâyezid'in Karaman seferine anlaşma gereği katılan Bizans İmparatoru VYuannis'in oğlu Manuel'in, babasının ölümü üzerine anlaşmayı çiğneyerek İstanbul'a kaçması sebebiyle Yıldırım, İstanbul'u kuşatmaya karar verdi 1391'de başlayan ilk muhasara 1396 yılına kadar sürdürüldü Bu maksatla İstanbul Boğazı'nda Anadolu Hisarı inşa edildi Şehre dış yardımların gelmesini önlemeyi ve iaşe zorluğu altında savunmayı kırmayı hedefleyen bu muhasara Timur'un Anadolu'ya ulaşmasına kadar fasılalarla devam ettirilmiştir Bu kuşatma sürerken bir yandan da Yıldırım, Bulgaristan, Arnavutluk ve Bosna taraflarında fetih hareketlerine devam etmekteydi Kuşatma altındaki Bizans'ın da talebi ile Türklere karşı yeni bir Haçlı ittifakı oluşturan Macar Kralı Sigismund, İngiltere dahil bütün Avrupa devletlerinden topladığı 120 bin kişilik bir orduyla harekete geçti Yıldırım Bâyezid düşmanı şaşırtan bir hızla Niğbolu Ovası'nda düşmanı karşıladı 50-60 bin kişilik Osmanlı ordusu, sayıca çok üstün olan Haçlı ordusunu büyük bir bozguna uğrattı Savaş meydanından kurtulabilenler, kaçarken Tuna'da boğuldular(1396) Haçlılardan geriye sadece muazzam bir ganimet kalmıştı Bu ganimetle, Edirne ve Bursa'da pek çok cami, medrese ve imaret inşa edilmiştir Zaferin ardından, Eflâk, Bosna, Macaristan ve Mora üzerine seferler düzenlendi İtibarı bu zaferle bir kat daha artan Yıldırım, Niğbolu dönüşünde Anadolu birliğini kurmaya yönelik nihaî adımları atmaya başlayacaktır

Ankara Savaşı ve Fetret Devri: Yıldırım Bâyezid, Fırat boylarına kadar topraklarını genişlettiği sırada, Timur da İran, Azerbaycan ve Irak'ı ele geçirmişti Bazı Anadolu beyleri Timur'a sığınırken, ülkeleri istilâ edilen Celayirli Ahmet ve Karakoyunlu Kara Yusuf da Yıldırım Bâyezid'in yanına kaçmıştı Böylece her iki devlet biribirine sınır komşusu olmuş, ancak bu durum iki hükümdarın da Türk dünyasının liderliğine oynamaları sebebiyle olumsuz neticeler doğurmuştur Timur, Osmanlılara sığınan Celayirli Ahmet ve Kara Yusuf'un iade edilmemesini bahane edip Sivas'ı kuşatmış ve kendisine teslim edilmesine rağmen şehiri tahrip etmişti(1400) Bu olaydan sonra da her iki hükümdar arasında mektuplaşmalar devam etti Fakat Timur'un, Anadolu beyliklerine topraklarının geri verilmesi ve bazı şehirlerin kendine bırakılması gibi talepleri Yıldırım tarafından reddedildi Dolayısıyla iki fatih için savaş artık kaçınılmaz hâle gelmişti 160 binlik Timur'un ordusunu, 70 bin kişiyle Çubuk Ovası'nda karşılayan Yıldırım Bâyezid, savaşın başlarında üstünlüğü ele geçirdi Ancak Timur'un safında eski beylerini gören bazı askerlerin saf değiştirmesi ve Kara Tatarların Osmanlı ordusunun arkasını çevirmesi savaşın talihini değiştirdi Bir avuç askerle direnmeye çalışan Yıldırım Bâyezid sonunda esir edildi (26 Temmuz 1402) Ankara Savaşı'nı kazanan Timur, Anadolu beyliklerini tekrar ihya etti ve böylece Anadolu Türk birliği parçalandı Balkanlardaki Türk ilerleyişi durduğu gibi bir kısım topraklar da elden çıktı Yıldırım'ın oğulları arasındaki taht mücadeleleri Osmanlı devletinin "Fetret Devri" boyunca 12 yıl müddetle devam etti Şayet bu savaş gerçekleşmemiş olsaydı, hiçbir direnme gücü kalmayan İstanbul büyük bir ihtimalle Yıldırım Bâyezid zamanında Türklerin eline geçecekti Dolayısıyla Ankara Savaşı Osmanlıları en az 50 yıl geriye götürmüştürEsir düşen Yıldırım Bâyezid, yedi ay boyunca Timur'un yanında şehir şehir dolaştırıldıktan sonra üzüntüsünden ecele yenik düştü Osmanlı şehzadeleri tahtın sahibi olabilmek için kıyasıya birbirleriyle mücadele etmeye başladılar Bu mücadele Çelebi Mehmet'in tek başına devlet idaresine hâkim oluşuna kadar devam etti (1413) Çelebi Mehmet kardeşleri Süleyman, İsa ve Musa Çelebi'yi bertaraf ettikten sonra Anadolu Türk birliğini yeniden tesis etmek için çaba sarf etti Güçlenen Karamaoğullarının nüfuzunu kırdı, Karamanoğlu Mehmet Bey'in eline geçen Osmanlı topraklarını geri aldı Candaroğulları beyliğinden Çankırı'yı ve ardından Canik (Samsun) bölgesini yeniden Osmanlı ülkesine kattı Fakat Şehzade Mustafa ve Simavna Kadısı oğlu Şeyh Bedreddin'in isyanları ülkeyi karıştırmaktaydı(1419) Şehzade Murat Rumeli ve Manisa'da ortaya çıkan bu isyanı bastırdı, Şeyh Bedreddin ve adamları yakalanarak idam edildi Timur'un beraberinde götürdüğü Mustafa Çelebi de Anadolu'ya döndüğünde tahtta hak iddia etmişti Şehzade Mustafa'nın Selânik'te başlattığı isyan bastırıldı Asi şehzade Bizans'a sığınmak zorunda kaldı Çelebi Mehmet öldüğü zaman Osmanlı ülkesinde sükûnet büyük oranda tesis edilmeye başlanmıştı (1421)

Babasının en büyük yardımcısı olan şehzade Murat tahta çıktığı zaman Bizans tarafından karşısına çıkarılan amcası Mustafa Çelebi'nin isyanını bir kez daha bastırdı ve Bizans'ı cezalandırmak için İstanbul'u kuşattı(1422) Bu defa küçük kardeşi Şehzade Mustafa'nın isyan haberini alan IIMurat, kuşatmayı kaldırarak kardeşini cezalandırmak zorunda kaldı İsyancıların yanında yer alan Anadolu beyliklerine karşı harekete geçen IIMurat, Candaroğlu İsfendiyar Bey'i itaat altına aldı İzmir Beyi Cüneyd'i ortadan kaldırıp, İzmir, Aydın ve Menteşe civarını ele geçirdi Germiyanoğlu Yakub Bey'in çocuğu olmadığından, topraklarını Osmanlılara bırakmayı vasiyet etmişti Onun ölümüyle Germiyan ili de Osmanlılara katılmış oldu(1428) Balkanlarda da durum Osmanlılar lehine düzelmeye başladı Nitekim Fetret devri sırasında elden çıkan topraklar geri alındığı gibi, 1440'a kadar Belgrat hariç bütün Sırp toprakları Osmanlı hâkimiyetine girmişti Fakat Erdel ve Eflâk'ta üst üste gelen bazı küçük bozgunlar Avrupa'da büyük bir sevinçle karşılanarak, Osmanlılara karşı yeni bir Haçlı seferinin tertip edilmesine cesaret vermişti II Murat, Balkanlardaki Osmanlı varlığını tehlikeye atmamak için Macarlarla Segedin Antlaşmasını imzaladı (1444) ve bu anlaşmadan sonra tahttan feragat etti Küçük yaştaki oğlu II Mehmet'in hükümdar olmasını fırsat bilen Macarlar anlaşmayı bozdu ve yeni bir Haçlı ittifakı oluşturuldu II Murat yeniden ordunun başına geçerek düşmanı Varna Savaşı'nda karşıladı Macar kralı öldürüldü Haçlıların lideri durumundaki Jan Hünyad güçlükle kaçabildi(1444) Çandarlı Halil Paşa'nın ısrarıyla ikinci kez tahta çıkan II Murat, Mora ve Arnavutluk'a sefer düzenledi Varna'nın intikamını almak isteyen Jan Hünyad yeniden harekete geçti Fakat II Kosova Muharebesi'nde bir kez daha Sırplar büyük bir yenilgiye uğratıldı (1448) Varna ve Kosova savaşlarıyla Osmanlılar Balkanlardaki durumunu iyice güçlendirmiş, Bizans'ın batıdan yardım alma umutları ise tamamen ortadan kaldırılmıştır II Murat 48 yaşında ölünce II Mehmet yeniden Osmanlı tahtının sahibi olmuş (1451) ve Osmanlı Devleti artık bu dönemde tam bir cihan devleti hâline gelmiştir


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı İmparatorluğu - Kuruluş Dönemi

Eski 06-22-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı İmparatorluğu - Kuruluş Dönemi




İmparatorluğa Doğru

Sultan Murad Hüdâvendigâr'ın şehid olması üzerine, cesareti ve savaş ânında olağanüstü hızlı hareketi yüzünden "Yıldırım" lâkabıyla anılan, oğlu Bayezid Han tahta çıktı 1390 ve 91'de iki defa Anadolu seferine çıkan Yıldırım Bayezid, Saruhan, Germiyan, Menteşe, Aydın, Teke ve Hamidoğulları'nın topraklarını sınırlarına kattı Karamanoğulları arazisinin büyük bölümünü alırken beyliğe dokunmadı 1391'de Eflak seferine çıktı Eflak ordusunu mağlup ettikten sonra Osmanlı ordusu, Tuna'nın öbür yakasına geçti Selanik alındı Mora üzerine giden akıncı kolları, sınırı hızla genişletirlerken, Macar kralı Sigismund emrindeki Haçlılar, Niğbolu önlerine geldiler Haçlıların gayesi, Osmanlı Türkünü Avrupa'dan, hattâ Anadolu'dan atarak Kudüs krallığını yeniden kurmaktı Ancak, Avrupa'nın irili ufaklı bütün milletlerinin Kudüs'e kadar uzanan yolda, daha ilk ciddî imtihanı vermek üzere Niğbolu'ya saldırdıkları sırada Bayezid Han harekete geçti Niğbolu Savaşı sonunda Haçlıların zayiâtı 100 bin ölü ve 10 bin esir oldu Niğbolu Savaşında Türkleri ilk defa tanıyan ve Yıldırım'ın kumandanlığına ve kahramanlığına hayran olan Korkusuz Jean, esaretten kurtulursa, bir daha Türklere karşı kılıç çekmeyeceğine yemin etmişti Buna karşılık Yıldırım Bayezid Han; "Bir daha benim aleyhimde silah kullanmamak için yaptığınız yemini size iade ediyor, sizi silahlarınızı elinize almaya ve bütün Hıristiyanları bize karşı toplamaya davet ediyorum Bu suretle bana, yeni zaferlerle şan ve şeref kazandıracaksınız" diyerek kudretini ortaya koyuyorduNiğbolu Zaferinin en önemli sonucu, Bizans için bütün ümit kapılarının kapanmış olmasıydı Artık Avrupa'dan hiçbir yardımın gelmesi beklenemezdi Bundan sonra Yunanistan'a sefer düzenleyen Yıldırım Bayezid, Atina ve Mora'yı aldı Hazret-i Peygamberin müjdesine kavuşmak için, İstanbul'u iki defa sıkı bir kuşatma altına aldı ise de, bunlardan birincisine Niğbolu Seferi, ikincisine ise Timur Han mâni oldu Fakat Hıristiyan batıya galip gelen Osmanlılar, kendileri gibi Türk ve Müslüman olan doğuya mağlup oldular Kendisini Cengiz'in mirasçısı olarak gören ve Cengiz imparatorluğu topraklarının tamamına hâkim bir İslam devleti kurmak isteyen Timur Han, Altınordu Hanlığı gibi, Ankara civarında 20 Temmuz 1402'de, Osmanlı Devletine de büyük bir darbe vurdu ve Anadolu'yu tekrar parçaladı Bu yenilginin sebepleri arasında, karşı tarafın da askerlik sanatı ve yiğitlik bakımından bu taraftaki Türk'e denk olması yanında, Osmanlıların o sırada henüz Anadolu'da birliği sağlayamamış olmalarının rolü büyüktü Anadolu beyliklerine son verilmişse de, beylik yapısı tam olarak ortadan kaldırılamamıştı Bununla beraber, Timur'un devleti onun ölümüyle dağılacak, fakat Osmanlıların kurduğu devlet, aradan on yıl geçtikten sonra, bütün şevket ve azametiyle devam edecektirYıldırım Bayezid'in Ankara Savaşı'nda esir düşmesi ve çok geçmeden de esaret hayatına dayanamayarak, kederinden vefat etmesi üzerine (Mart 1403), şehzadeleri arasında taht kavgaları başladı 1403'ten 1413 yılına kadar devam eden ve Fetret Devri denilen bu süre sonunda, kardeşleri İsa, Musa ve Süleyman çelebilere galip gelen Mehmed Çelebi, Osmanlıları tekrar bir idare altında toplamayı başardı 1413-1421 yılları arasında, tek başına Osmanlı tahtını temsil eden Sultan Çelebi Mehmed, giriştiği muharebelere bizzat katılmasıyla meşhur oldu Bu savaşlarda yara alan Padişah, azimli, cesaretli, dirayetli ve kadirşinastı (değer bilirdi) Zamanında affetmesini ve kalp kazanmasını da bilirdi Aydınoğullarını, Candaroğullarını ve Karamanoğulları'nı itaat altına aldı Fetret devrinde elden çıkan Rumeli'deki toprakların büyük bölümüne yeniden sahip oldu Şeyh Bedreddin ve Mustafa Çelebi isyanlarını bastırdı 35 yaş gibi devletine en verimli olabileceği çağda, kalp krizinden vefat etti (1421) Sultan Çelebi Mehmed, oğlu II Murad'a, âdeta yeniden kurarak sağlam temellere oturttuğu bir devlet bıraktı Bu sebeple kendisi, devletin ikinci kurucusu olarak bilindiKahramanlığı yanında bir gönül adamı olan Sultan II Murad Han, 1430'da Selanik ve Yanya'yı fethetti Varna ve Kosova'da Haçlılara karşı girdiği mücadelede, Türk tarihine altın harflerle geçen iki büyük zafer kazandırdı Sırp despotluğunu ortadan kaldırdı Kazandığı zaferler ve fetihler neticesinde, devleti her zamankinden daha güçlü bir hale getirdiği gibi, İstanbul'un fethini de yakın bir imkân haline soktu Bu hükümdar devrinde, Osmanlı merkezi, ilmin ve kültürün de merkezi oldu Beyliklerdeki kültür faaliyetleri Osmanlı payitahtına (başkentine) taşındı ve her sahada pek çok eser yazıldı Bilindiği kadarı ile, Osmanlı hükümdarları içinde adına en çok eser yazılan, Türkçecilik cereyanını destekleyen, âlimlere hürmet gösteren bu padişah, tezkirelerdeki kayıtlara göre, şâir padişahların da ilkidirAyrıca Gazi ve âdil olan Sultan II Murad Han, geride her yönüyle sağlam temellere oturmuş, kudretli bir devlet bıraktı 1451 yılında vefat etti1402-1413 yılları arasında şehzadeler arası saltanat mücadelelerinin hüküm sürdüğü Fetret Devri bir yana, Sultan Yıldırım Bayezid'in tahta çıkmasından, Sultan II Murad Hanın vefatına kadar geçen zaman (1389-1451), Osmanlı imparatorluk temellerinin atıldığı bir devir olarak göze çarpar

Osmanlı Devletinin, Timur darbesine maruz kalmasına ve bölünüp parçalanmasına rağmen, 50 yıl içerisinde bir imparatorluk haline gelmesinin sebepleri şunlardır:
1 Daha önce Osman Gazi, Orhan Gazi ve Murâd-ı Hüdâvendigâr'da görüldüğü gibi, devleti idare edecek olan şehzadelerin yetiştirilmesine fevkalâde dikkat gösterilmesi Ayrıca devrin en yüksek âlimlerinden din ve fen derslerini alan şehzadelerin, aynı zamanda savaşlara katılıp askerlik ve kumandanlık vasıflarını geliştirerek, babalarının yerini tutacak değere ulaşmalarıNitekim, babasıyla birlikte Rumeli ve Anadolu'daki bütün savaşlara katılan Yıldırım Bayezid için, Batılı tarihçiler; "Yıldırım Bayezid, bütün tarihin en büyük kumandanlarından biridir" (Benoist) ve "Yıldırım'ın dünya hakimiyetine doğru gittiğini görüyoruz Ülkesinde demir bir disiplin, mükemmel bir nizam ve asayiş mevcuttur" (Lorga) demektedirler Gerçekten Yıldırım'ın, 13 yıl gibi kısa bir zamanda, babasından devraldığı 500000 kilometrekarelik ülkeyi 942000 kilometrekareye ulaştırması, onun büyük bir kumandan olduğunu göstermektedirYıldırım Bayezid Hanın, Ankara Savaşı sırasında vaziyetin kötüye gittiği bir sırada, Timur kuvvetleri üzerine kasırga gibi atılan bir birliğe gözü takılır ve yanındakilere; "Kimdir bu gelenler?" diye sorar Yanındakiler; "Padişahım, bunlar oğlunuz Şehzade Mehmed'in kuvvetleridir" derler Bunun üzerine Yıldırım; "Berhudâr olsun Kader hükmünü nasıl olsa icrâ edecek Benim tahtım ona yâdigâr olsun Onda, parçalanacak Osmanlı ülkesini birleştirecek cevheri görüyorum" demiştirGerçekten de, Bayezid'in 14 yaşındaki en küçük oğlu Şehzade Çelebi Mehmed, Amasya'da saltanatını ilan edecek ve ağabeylerine karşı giriştiği mücadeleyi kazanıp Osmanlı birliğini sağlayacak ve oğluna güçlü bir devlet bırakacaktır Memleketi ve milleti bunca beladan, fitneden, düşman tehlikesinden ancak parlak bir zekâ, yüksek bir karakter kurtarabilirdi İşte bütün bunlar Şehzade Mehmed'de henüz daha 14 yaşındayken toplanmıştı Tarihçiler onu; "Birinci Mehmed; cömert, yumuşak huylu ve olağanüstü kuvvetliydi" ve "Çelebi Mehmed; cömert, dostlarına dost, din ve devlet düşmanlarına karşı gayet şedid idi" cümleleriyle anlatmaktadırSultan Çelebi Mehmed'in ölümü ile, henüz 18 yaşında Osmanlı tahtına çıkan oğlu II Murad, saltanatın başında, devleti parçalayabilecek gaileler (amcası Mustafa Çelebi ve kardeşi Küçük Mustafa Çelebi hâdiseleri) ile karşı karşıya kaldı Ancak o, devlet üzerinden bu tehlikeleri bertaraf ettiği gibi, gerçekleştirdiği fetihlerle, İmparatorluğun temellerini atmaya muvaffak oldu Yetişmesine olağanüstü dikkat ve ihtimam gösterdiği ve Hacı Bayram-ı Velî'den, İstanbul'u fethedeceği müjdesini aldığı oğlu şehzade Mehmed'i (Fatih), idaresini görmek için 13 yaşında tahta çıkardı Osmanlı tahtında çocuk bir padişahın bulunmasını fırsat bilerek bütün kuvvetlerini birleştiren Avrupa, Türkler üzerine yürürken, baba ile oğul arasındaki şu yazışmalar tarihe geçti Oğlu Mehmed'in, ordunun başına geçmesi çağrısını, Murad Han reddetti ve devleti, milleti korumanın onun görevi olduğunu söyledi Bunun üzerine Şehzade Mehmed, babasına; "Eğer Padişah biz isek size emrediyoruz, gelip ordunun başına geçin! Yok siz iseniz, gelip devletinizi müdafaa edin!" şeklinde hitap ederek, ordunun başına geçmesini sağladı Varna'da düşmanı bozguna uğrattıktan sonra; kendisini tebrik edenlere; "Zafer, oğlumuz Mehmed Hanındır Biz onun emrinde bir kumandanız" cevabı pek mânidardırGörüldüğü üzere yükselme dönemlerinde Osmanlı şehzadeleri, 13-14 yaşlarına geldiklerinde, bir imparatorluğu idare edecek her türlü bilgi ve kabiliyete sahip bulunuyorlardı
2 Timur fırtınasına uğrayan Osmanlı-Türk Devleti, tarihte Fetret Devri diye anılan ve 12 sene devam eden taht kavgasına sahne olduktan sonra, daha sağlam bir şekilde yayılmaya ve yükselmeye başladı Bu durum, Osmanlı Devletinin bir cihan hakimiyetine doğru sağlam temeller üzerinde kurulduğunu ve teşkilatlandığını göstermektedirOsmanlı İmparatorluğunun kudret kaynaklarından en önemlisi hiç şüphesiz, merkeziyetçi bir devlet oluşu idi Osmanlılardan önceki Türk hakan ve sultanları, devleti, hanedanın ortak malı kabul ettikleri için, hanedana mensup şehzade ve beyler arasında saltanat mücadeleleri eksik olmuyordu Her ne kadar, ailenin en büyüğü, ulu bey unvanıyla merkezde oturuyor ve devletin diğer bölgelerinde hüküm sürenler ona bağlı bulunuyorlar idiyse de, bu gibi durumlarda devletin birliği, ancak, kudretli şahsiyetler sayesinde devam edebiliyordu Devlet merkezinde en küçük bir zaafın vuku bulması durumunda, eyaletlerdeki şehzadeler veya kudretli beyler, derhal istiklal mücadelesine girişiyorlardı Türk tarihinde ilk defa olarak, Osmanlıların, merkeziyetçi bir devlet sistemiyle meydana çıkması, büyük bir siyasi inkılap oldu Osmanlı hanedanı, diğer Anadolu beyleri gibi, menşe itibariyle göçebe olduğu ve millî gelenekleri muhafaza ettiği halde, devletin taksim edilemez, mukaddes bir varlık olduğunu kavramış, sağlam ve istikrarlı bir devlet teşkilatı vücuda getirmeyi başarmıştı Rivayete göre, Osman Gazi ölünce, Orhan Gazi, hükümdarlığı kardeşi Alâaddin Paşa'ya teklif eder Fakat Alâaddin Paşa; "Gel kardaş, ataların duâsı ve himmeti seninledür Ânınçün kendü zamanında seni askere koşdılar ve hem bu azîzler dahî bunu kabul itdiler" cevabıyla, hakimiyeti, daha lâyık olan Orhan Gaziye bıraktı Böylece Osmanlı Beyliği, daha kuruluşunda bir saltanat mücadelesinden, bölünme ve sarsıntıdan kurtulmuş olduAncak, Birinci Murad Anadolu'da meşgulken, Rumeli kuvvetlerinin başında bulunan Şehzade Savcı, babasına karşı tehlikeli bir harekete girişti Onun, Bizans prensi Andronikos'la birleşmesi bir ibret dersi oldu "Fitne kıtalden daha şiddetlidir" düşüncesiyle hareket eden Birinci Murad Han oğlunu öldürttü ve böylece Osmanlı tarihinde, ilk şehzade katli hadisesi meydana geldi Âdil padişah Murad-ı Hüdavendigâr şehid olunca yerine geçen Yıldırım Bayezid de, aynı düşüncenin mahsulü olarak, kardeşi Yakup Çelebi'yi bertaraf etti Fatih Sultan Mehmed ise, bir saltanat endişesi ve rakibi bulunmadığı halde, kendi adını taşıyan kanunnameye; "Evladımdan her kimseye saltanat müyesser ola, karındaşların nizam-ı âlem içün katletmek münâsibdür Ekseri ulemâ dahî tecvîz itmişdür; anınla âmil olalar" maddesini koyarken, bu örfü kanunlaştırmıştır Padişah olmak düşüncesiyle hareket eden şehzadeler, kendilerini en iyi şekilde hazırlıyorlardı XVI Yüzyılın başlarından itibaren, bu düşünce terk edilince, şehzadeler, vezirlerdeki fikir ayrılıklarına göre yönlendirildiler Sultan Birinci Mustafa, tahtı istemediği halde padişah oldu Sultan İkinci Osman, bu ayrılıklar sebebiyle öldürüldü Bu durum, Sultan Abdülaziz'in ölümüne kadar gidecek ve Osmanlı Devletinde vezirler hakimiyeti ortaya çıkacaktır Gerçekte şehzadenin şehzade ile değil de vezirlerle mücadelesi de, devlet için bir bahtsızlık olmuşturPadişahlar ve âlimler gibi, halk da, nizam-ı âlem düşüncesi, din ve devletin bekası kaygısı ile, zaruret halinde kardeş katlini tasvip ediyordu Kanunî devrinde Türkiye'ye gelen, İmparator Ferdinand'ın elçisi Busbecq; "Müslümanlarda, Osmanlı hanedanı sayesinde ayakta durdukları, din ve devletin selameti ve bekasının, evlattan daha mühim olduğu" kanaatinin yaygın bulunduğunu bildirmektedir Timur'un oğlu Şahruh'un, Çelebi Sultan Mehmed'e yazdığı bir mektupta; "Süleyman Bey ve İsa Bey ile mücadele ettiğinizi ve Osmanlı töresince onları bu fani dünyadan uzaklaştırdığınız haberini aldık Ama, biraderler arasında bu usul İlhanî töresine münasip değildir" sözüne karşılık Çelebi Mehmed; "Osmanlı padişahları, başlangıçtan beri, tecrübeyi kendilerine rehber yapmışlar ve saltanatta ortaklığı kabul etmemişlerdir On derviş bir kilim üzerinde uyur Lâkin iki padişah bir iklime sığmaz Zîra etrafta din ve devlet düşmanları fırsat beklemektedir Nitekim, mâlum-u âlileridir ki, pederinizin arkasından (Ankara Savaşı) kâfirler fırsat buldu Selanik ve başka beldeler, Müslümanların elinden çıktı" diye cevap vermiştirYine, Cem Sultan'ın ülkeyi paylaşma teklifine karşı İkinci Bayezid'in; "Bu kişver-i Rûm bir Ser-i Pûşîde-i arus-i pür nâmustur ki, iki dâmâd hutbesinde tâb götürmez" (Osmanlı Devleti öyle namuslu bir gelindir ki, iki damadın talebine tahammül edemez) cevabı, Osmanlıların nizâm-ı âlem mefkûresine bağlılıklarını göstermektedir Bayezid Han bu cevabıyla saltanatı, namusun timsali olan geline benzetmiş, paylaşılamayacağına dâir duygularını belirtmiştir
3 Osmanlı merkeziyetçi devlet sisteminde ikinci önemli husus, timar sistemidir Büyük Selçuklular, geniş askerî iktaları, kendilerine bağlı Türkmen beylerine veya sarayda yetişen köle kumandanlara veriyorlardı Ancak bu Türk kumandanları, devletin zayıflamasıyla birlikte, Selçuklu İmparatorluğu içerisinde yeni devletler ve atabeylikler ortaya çıkarıyor, böylece devlet kısa bir süre sonra, üç beş parçaya bölünebiliyordu Osmanlılar ise, Selçuklulardan devraldıkları bu mîrî toprak rejimini çok daha ileri ve mahirâne metodlarla olgunlaştırdılar Bunun üzerine kurulan timar (ikta) usulü, Osmanlı ordusunun temeli olurken, Türk askerleri (sipahiler), sancak beylerinin emrinde fakat padişaha bağlı idiler Çünkü askerlerin geçimlerini sağlayan timarları ve sancak beylerinin zeâmetleri de padişah tarafından veriliyordu İşte büyük Osmanlı ordusunun esasını bu timarlı askerler teşkil ediyor ve merkezdeki yeniçeriler, ancak 10000-20000 arasında değişiyordu


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.