Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
destanı, kağan, oğuz

Oğuz Kağan Destanı

Eski 06-21-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Oğuz Kağan Destanı



5 Oğuz Kağan Destanı

51 Destan Hakkında Kısa Bilgi

MÖ II yüzyılda doğduğu anlaşılan Oğuz Destanı, ancak XIII yüzyılda yazıya geçirilebilmiştir

Oğuz Kağan Destanının bugün bilinen tek bir yazma nüshası vardır Paris Ulusal

Kitaplığının Türkçe Yazmalar bölümünde 1001 numarada kayıtlı olan bu destan,

Uygur harfleri ile yazılmıştır Oğuz Destanı'nın Paris nüshası diye bilinen bu metni

ilkin Türkolog W Radloff, Kutadgu Bilig ile birlikte (1891) yayımladı Destan daha

sonra W Bang ve G R Rahmeti tarafından 1932'de önce Almanca olarak, daha sonra

da 1936'da Oğuz Kağan Destanı adıyla Türkçe olarak yayınlanmıştır

Bu destanda Oğuz, doğuştan güzel olan, doğduktan kırk gün sonra büyüyüp gelişen,

halka eziyet eden canavarı öldüren, büyüyünce yeryüzünün dört bir yanına elçiler

gönderip o ülkeleri bayrağı altına alan, yaşlanınca yurdunu altı oğlu arasında

paylaştıran bir Türk hükümdarı ve kahramanıdır Destan, Oğuz Kağan'ın yaşamı

ve yaşadıkları etrafında örgülenmiştir Bu destanda, destan kahramanı Oğuz'un

gerçekte, Türk-Hun hükümdarı Mete olduğu söylenmektedir Gerçekten de Mete'nin

tarihi kişiliği ile destan kahramanı Oğuz'un serüvenleri arasında büyük bir

benzerlik vardır

Oğuz Kağan Destanının dört ayrı şekli bilinmektedir Bunlardan birincisi, yukarıda

andığımız Paris Ulusal Kitaplığı'ndaki Uygurca yazılmış nüshadır İkinci şekil, Reşideddin'in

Câmi'ü't-Tevârih kitabının ikinci cildindeki "Tarih-i Oğuzân ve Türkân"

kısmındaki metindir Üçüncüsü, Uzunköprü'de ele geçen Çağatayca yazılmış metindir

ki H Namık Orkun'un Oğuzlara Dair (Ankara, 1935) adlı yapıtıdır Dördüncüsü,

Ebulgâzi Bahâdır Han'ın Şecere-i Terâkime'sindeki anlatma parçadır

52 Oğuz Kağan Destanının Özeti

" Günlerden bir gün Ay Kağan'ın gözü parladı Doğum ağrıları başladı ve bir erkek çocuk

doğurdu Bu çocuğun yüzü gök, ağzı ateş gibi kızıl, gözleri elâ, saçları ve kaşları kara idi Perilerden

daha güzeldi

Doğan çocuğa Oğuz adı verildi Bu çocuk anasının göğsünden bir kere süt emdi, bir daha emmedi

Çiğ et, çorba ve şarap istedi Dile gelmeye başladı Kırk gün sonra büyüdü, yürüdü ve

oynadı Ayakları öküz ayağı gibi, beli kurt beli gibi, omuzları samur omuzu gibi, göğsü ayı

göğsü gibi idi At sürüleri güder, ata biner ve av avlardı

O çağda, orada büyük bir orman vardı Gürül gürül akan derelerin, soğuk ırmakların çağıltısı

duyulurdu bu ormanda Bu ormanın içinde büyük bir canavar olmasa, o çevrede yaşamak

güzeldi Yaman bir canavardı At sürülerini ve halkı yerdi

Oğuz Kağan gözü pek ve yiğit bir kişi idi Bu canavarı avlamak istedi Günlerden bir gün

kargı, yay, ok, kılıç ve kalkanla ava gitti Ormanda bir geyik ele geçirdi, onu söğüt dalı ile bir

ağaca bağladı ve oradan uzaklaştı Tan ağarırken gelip gördü ki canavar geyiği yemiş Sonra

Oğuz Kağan bir ayı tuttu, onu altın kuşağı ile ağaca bağladı gitti Tan ağarırken geldiği zaman

canavarın ayıyı da yiyip gittiğini anladı Bu kez o ağacın dibinde kendisi durdu Canavar

geldi ve başı ile Oğuz'un kalkanına vurdu Oğuz kargı ile canavarı öldürdü Kılıcı ile başını

kesti, alıp gitti

Yine geldiği zaman bir ala doğanın, canavarın bağırsaklarını yediğini gördü Yay ve okla ala

doğanı öldürdü, başını kesti "Canavar geyiği ve ayıyı yedi Demir olduğu için kargım onu

öldürdü Canavarın bağırsaklarını ala doğan yedi Bakır olduğundan yayım ve okum onu öldürdü"

diyip oradan uzaklaştı

Yine günlerden bir gün Oğuz Kağan bir yerde Tanrıya yalvarmakta idi Karanlık bastı gökten

bir ışık indi Güneşten ve aydan daha parlaktı Oğuz Kağan oraya yürüdü ve gördü ki o

ışığın içinde yalnız oturan bir kız vardı Başında teli ve parlak bir beni vardı, kutup yıldızı gibi

idi O kız öyle güzeldi ki, gülse Gök Tanrı gülüyor, ağlasa, Gök Tanrı ağlıyordu Oğuz Kağan

onu görünce aklı gitti; sevdi ve aldı Günlerden ve gecelerden sonra kız, üç erkek çocuk

doğurdu Birincisine Gün, ikincisine Ay, üçüncüsüne Yıldız adını koydular

Yine bir gün Oğuz Kağan ava gitti Göl ortasında ağacın kabuğunda yalnız başına oturan

çok güzel bir kız gördü Gözleri gökten daha uçuk mavi, saçları ırmak gibi dalgalı, dişleri inci

gibi beyaz idi Oğuz Kağan onu görünce aklı başından gitti; sevdi ve aldı Günlerden ve gecelerden

sonra kız, üç erkek çocuk doğurdu Birincisine Gök, ikincisine Dağ, üçüncüsüne Deniz

adını koydular Bundan sonra Oğuz Kağan büyük bir şölen verdi Oğuz Kağan kırk masa

ve kırk sıra yaptırdı Türlü yemekler, türlü şaraplar, tatlılar ve kımızlar yediler içtiler Şölenden

sonra Oğuz Kağan beylere buyruk verdi :

Ben sizlere oldum kağan

Alalım yay ile kalkan

Nişan olsun bize uğur

Bozkurt olsun savaş parolası

Demir kargı olsun orman,

Av yerinde yürüsün kulan

Daha deniz, daha nehir

Güneş bayrak, gök çadır

Ondan sonra Oğuz Kağan dört yana buyruklar yolladı, bildiriler yazdı ve elçilere verip gönderdi

Bu bildirilerde şöyle yazılıydı:

"Ben Uygurlar'ın kağanıyım ve yeryüzünün dört köşesinin kağanı olsam gerektir Sizden

itaat dilerim"

Yine o zamanlarda sağ yanda Altun Kağan adında bir kağan vardı Bu Altun Kağan Oğuz

Kağan'a itaat etti Sol yanda Urum Kağan vardı Askerleri ve şehirleri çoktu İtaat etmedi

Oğuz Kağan gazaba gelerek onun üzerine yürümek istedi, bayrağını açarak askeriyle ona

karşı yürüdü

Kırk gün sonra Buz Dağ adında bir dağın eteğine geldi Çadırını kurdurdu ve sessizce uyudu

Tan ağarınca Oğuz Kağan'ın çadırına güneş gibi bir ışık girdi O ışıktan gök tüylü ve gök

yeleli büyük bir erkek kurt çıktı Bu kurt, Oğuz Kağan'a hitap etti ve: "Ey Oğuz, sen Urum

üzerine yürümek istiyorsun; ey Oğuz, ben senin önünde yürümek istiyorum" dedi

Gök tüylü ve gök yeleli bu büyük erkek kurt bir kaç gün sonra durdu Burada İtil Müren

adında bir deniz vardı Burada savaş başladı Boğuşma ve vuruşma öyle yaman oldu ki, İtil

Mürenin suyu baştan başa kıpkırmızı oldu Oğuz Kağan yendi ve Urum Kağan kaçtı

Sonra Oğuz Kağan askerleriyle İtil adındaki ırmağa geldi İtil büyük bir ırmaktır Oğuz Kağan

onu gördü ve: "İtilin suyunu nasıl geçeriz?" dedi

Askerler arasında iyi bir bey vardı Onun adı Uluğ Ordu Bey idi O akıllı bir erdi Gördü ki,

bu yerde pek çok dal ve pek çok ağaç var O ağaçları kesti ve bu ağaçlara yattı, suyu geçti Oğuz

Kağan sevindi, güldü ve "sen burada bey ol, senin adın Kıpçak Bey olsun" dedi

Yine ilerlediler Oğuz Kağan yine önünde gök tüylü, gök yeleli kurtla birlikte Hint, Tangut

ve Suriye taraflarına yürüdü Pek çok vuruşmadan ve pek çok çarpışmadan sonra onları aldı

ve kendi yurduna kattı

Yine söylenmeden kalmasın ve belli olsun ki, Oğuz Kağan'ın yanında ak sakallı, kır saçlı, tecrübeli

bir ihtiyar vardı O, anlayışlı ve asil bir adamdı Oğuz Kağan'ın nazırı idi Adı Uluğ

Türk idi Günlerden bir gün uykuda bir altın yay ve üç gümüş ok gördü Bu altın yay gün doğusuna

üç ok da şimale doğru gidiyordu Uykudan uyanınca düşte gördüğünü Oğuz Kağan'a

anlattı ve dedi ki: "Ey kağanım, senin ömrün hoş olsun; ey kağanım, senin hayatın hoş

olsun Gök Tanrı düşümde verdiğini hakikate çıkarsın Tanrı bütün dünyayı senin uğruna

bağışlasın!"

Oğuz Kağa, Uluğ Türk'ün sözünü beğendi, onun öğüdünü dinledi Sabah olunca büyük ve

küçük oğullarını çağırttı ve: "Benim gönlüm avlanmak istiyor İhtiyar olduğum için benim

artık cesaretim yoktur; Gün, Ay ve Yıldız doğu tarafına siz gidin; Gök, Dağ ve Deniz sizler de

batı tarafına gidin" dedi

Doğuya gidenler yolda bir altın yay buldular Batıya gidenler de üç gümüş ok buldular Bunları

getirip babalarına verdiler Oğuz Kağan yayı üçe böldü ve "Ey büyük oğullarım yay sizlerin

olsun, yay gibi okları göğe kadar atın" dedi Okları da üçe üleştirerek "Ey küçük oğullarım

oklar sizlerin olsun Yay oku attı, sizler de ok gibi olun" dedi

Ondan sonra Oğuz Kağan büyük kurultayı topladı Halkını çağırttı Yurdunu "Boz Oklar"

ve "Üç Oklar" diye anılan oğulları arasında paylaştırdı ve dedi ki:

Ey oğullarım, ben çok aştım;

Çok vuruşmalar gördüm;

Çok kargı ve çok ok attım;

Atla çok yürüdüm;

Düşmanları ağlattım;

Dostlarımı güldürdüm

Ben Gök Tanrıya (borcumu) ödedim

Şimdi yurdumu size veriyorum

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.