Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
istiklal, marşı, şairi

istiklâl Marşı Şâiri

Eski 06-21-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

istiklâl Marşı Şâiri



MEHMET AKİF ERSOY

Sevr antlaşmasından sonra düşman baskısına maruz kalan vatanın semâlarını kara bulutlar kaplamıştı Asırlar boyu esaret nedir bilmeyen bir millet mahzundu, kederliydi Bu vatan semâlarında dalgalanan şanlı sancak ve asırlar boyu vatan semalarını çınlatan Ezan-ı Muhammedi dinecek miydi? İşte bu esnada gönüllere su serpen ümit mayası aşılayan gür bir ses şöyle haykırıyordu:



"Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak

Sönmeden Yurdumun üstünde tüten en son ocak

O benim milletimin yıldızıdır, parlıyacak,

O benimdir, o benim milletimindir ancak!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,

Hangi çılgın, bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım

Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım"

Bu ses, Mehmed Akif in sesiydi İstiklal marşıyla millete böyle sesleniyordu Aynı ses, Balkan harbi esnasında; Beyazıt, Fatih, Süleymaniye camii şeriflerinden, milli Mücadele'de Balıkesir Zağanos Paşa, Kastamonu Nasrullah ve daha pek çok camilerden millete seslenmişti

İlk önce ümitsizliğe karşı çıkmış, daha sonra fikir birliği için, İslam Birliği için çalışmaya başlamıştı

"Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;

Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez"

diyerek tefrikanın dehşetine dikkatleri çeken Akif hiçbir vakit ümidini kaybetmiyordu Şöyle sesleniyordu necib milletine:

"Değil mi cephemizin sinesinde iman bir

Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir

Değil mi sinede birdir vuran yürek Yılmaz!

Cihan yıkılsa, emin ol bu cephe sarsılmaz!

Ve Mehmed Akif in dediği gibi yedi düvel saldırsa da bu cephe sarsılmayacaktı, sarsılmamıştı İstaklal, Hakka tapan milletindi ancak Ve "İla-yı kelimetullah" için didinen bir millete Cenab-ı Hakkın armağanıydı, ihsanıydı istiklal

Mehmed Akif şiirleriyle, makaleleriyle vaazlarıyla bu milletin dertlerini dile getirmiştir O hislenişiyle, heyecanıyla, yaşayışıyla bu milletten bir parçaydı Bu necib milletin tercümanı, san'atkârı, bir temsilcisiydi Bu yüzdendir ki millet onu muhabbetle bağrına basmış, aradan yıllar geçmesine rağmen unutmamıştı Unutmayacaktı da Her sabah vatan evladları "İstiklâl Marşı "nı gür sesle söylemekte, mânâsını ruhlarına sindirmektedir

Mehmet akif ersoy’un Hayatı-Şahsiyeti

Mehmed Akif in hayatına bakıldığında onu vatan şairi, İslâm şâiri yapan unsurların ne kadar yerli ve asil olduğu görülecektir

Akif, 1873 yılında Fatih Sarıgüzel semtinde her köşesine Kur'an sesi sinmiş mütevazi bir evde dünyaya geldi Babası, Fatih müderrislerinden İpekli Tahir Efendi'dir Annesi Buhara Türklerinden Emine Şerife Hanım'dır

Çok âbid ve zâhid ebeveynin çocuğu olmak saadetini tadarak dünya misafirhanesinde günlerini geçiren Akif, henüz çok küçük yaşından itibaren anne ve babasından ibâdetin vecdini, zevkini, heyecanını tadarak hayat mektebinin ilk basamağını adımlamaya başlamıştı

Konuşmaya başladığı andan itibaren babası ona Kur'an-ı Kerim'den âyetler ezberletmeye başlamıştı

Henüz dört yaşındayken de Fatih'te Emir Buharî mahalle mektebinde ilk tahsiline başlamıştı Daha sonra yine Fatih'te muvakkitha'nenin yanında ilk mektebe devam etti Ardından Fatih Merkez Rüştiyesini ve daha sonra da Mülkiye'nin idâdî kısmını bitirdi

Bu tahsil devresi esnasında bir taraftan da babasından Arapça, fıkıh, tefsir gibi dinî ilimler tahsil etmekte, Esad Dede'den de Farsça dersleri almaktaydı İlme ve ilim tahsiline doymak bilmiyordu âdeta

1887 senesine kadar tahsil hayatı kesintisiz devam etmiştir Bu sene içerisinde üst üste gelen iki acı, Akif i kedere boğmuştur Hem hocası, hem arkadaşı olan babası bu sene içerisinde vefat etmişti Pederinin vefatından sonra büyük Fatih yangınında evleri yanmıştır Bu hadiselerden sonra ailesinin mesuliyeti de omuzlarına yüklenen Akif, Halkalı Ziraat ve Beytar Mektebine girerek yüksek tahsilini tamamlamış ve hayata atılabilecek duruma gelmiştir

Okulu bitirdiği 1893 senesinden memuriyetten ayrıldığı 1913'e kadar çeşitli vazifelerle Anadolu ve Rumeli'de bulunmuştur Memuriyeti esnasında bir yandan da, Halkalı Ziraat ve Ziraat Makinesi mektepleriyle, İstanbul Darülfünununda edebiyat ve kitabet dersleri vermiştir

Balkan harbinin arkasından memuriyetten ve Darülfünundan istifade etmiştir Akif o andan itibaren bütün mevcudiyetiyle vatan hizmetine koşmuştur Balkan faciasını müteakip İstanbul'un selâtin camilerinde binlerce İstanbulluya verdiği vaazlarında mağlubiyetin sebeblerini tahlil ediyor ve ümitsizliğe yer verilmemesini ihtar ederek ümidvâr olmalarını, ayrılığa asla yer verilmemesini, birlik ve beraberlik içerisinde olunmasını, Cenab-ı Hakka bağlılıktan ayrılınmadığı müddetçe zaferin er geç kendilerinin olacağını söylüyordu

Akif, 1918 yılında İslam'a yapılan hücumlara ilmi cevap vermek ve saldırıları ikna edici delillerle susturmak, İslam Âleminde ortaya çıkan birtakım dinî meseleleri halletmek için kurulan "Darül Hikmet-il İslâmiyye" de vazife yapmıştırİstanbul'da hizmet vasıtasının tamamen kaybolması üzerine de mücadelesini sürdürmek üzere Anadolu'ya geçmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.