PR Deyimleri |
|
|
#1 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
PR Deyimleri"P-R" harfleriyle başlayan deyimler P Pabucu dama atılmak: Kendisinden üstün birinin çıkmasıyla gözden düşmek, değer ve itibarını kaybetmek "Yeni bir elektrikçi aldılar, desene Murat`ın pabucu dama atıldı "Pabucunu ters giydirmek: Güç bir duruma düşürerek telâşlandırmak, bu telâşla kaçmasına sebep olmak "El oğlu bu, adama pabucunu ters giydirir, tetikte olmalı insan "Pabuç bırakmamak: Yılmamak, korkmayıp yapacağından vazgeçmemek "Ben öyle olur olmaz insanlara pabuç bırakmam "Pabuç pahalı: Girişilen işin tehlikeli olduğunu anlatmak için kullanılır "Baktı ki pabuç pahalı, hemen geri döndü "Paçaları sıvamak: Bir işi yapmak için hazırlanmak "Bir an önce paçaları sıvayıp işe başlamak istiyordu "Paçası düşük: Giyimine, kılık kıyafetine pek dikkat etmeyen, sünepe ![]() Paçayı kaptırmak: 1 Yakalanmak, ele geçmek 2 Giriştiği işten vazgeçmek istediği hâlde kendini kurtaramamak 3 Dilediği gibi davranamamak "Paçayı kaptırdık bir kere, yakamızı kurtaramıyoruz "Paçavrasını çıkarmak: Çok hırpalamak, sağlam yerini koymamak, işe yaramaz bir duruma getirmek "Beş kişiydiler, adamın paçavrasını çıkardılar "Paçayı kurtarmak: Bir ilişkiden veya önce girişip sonra pişman olduğu bir işten yakasını sıyırmak "Çok şükür şu belâlı işten paçayı kurtardık "Paha biçilmez: Çok pahalı, kıymeti ölçülemeyecek kadar yüksek "Paha biçilemez tablolar sergilenmişti "Pahalıya mal olmak: Kolay elde edilememek; para, özveri ve emek gerektirmek; zarara ve sıkıntıya yol açmak "Bu ev size pahalıya mal olsa gerek "Palas pandıras: Acele olarak, hazırlanmaya zaman bulamadan "Palas pandıras evden çıkmak zorunda kaldık "Palavra atmak: Abartarak söylemek, yalan söylemek, olmayacak şeylerden söz etmek ![]() Paldır küldür: 1 Büyük bir gürültü ile 2 Ansızın ve kurallara uymaksızın "Paldır küldür merdivenlerden inmeye başladılar "Pamuk ipliği ile bağlamak: Etkisi az sürecek, köksüz, geçici bir çözüm yolu bulmak ![]() Paniğe kapılmak: Çok korkmak, telâşa sürüklenmek "Çocuklar paniğe kapılacaklar diye endişeleniyorum "Papara yemek: Çok azarlanmak "Çabuk olun, annemden papara yemek istemiyorum "Para babası: Çok zengin, parası bol olan ![]() Para canlısı: Parayı çok seven, paraya düşkün ![]() Para çekmek: 1 Banka veya benzeri bir yere yatırılmış parayı geri almak 2 Bir kimseden çeşitli yollarla para sızdırmak![]() Para dökmek: Bir şey için çok para harcamak "Düğün için az para dökmedi "Para etmemek: 1 İşe yaramamak, etkili olmamak 2 Değeri pahasına satılamamak "Bu malların para edeceğini sanmıyorum "Parasını sokağa atmak: Değeri olmayan bir işe ya da mala para vermek ![]() Para kesmek: 1 Çok para kazanmak 2 Devletin çok para basması "Bizim büfe âdeta para kesiyor "Para sızdırmak: Kandırarak, zorlayarak birinden para almak "Kabadayılar esnaftan az para sızdırmadılar "Para tutmak: 1 Parasını idareli harcayıp kalanını biriktirmek 2 Satın alınan şeyin karşılığını para olarak hesaplamak "Aldığımız eşyaların hepsi kaç para tuttu dersiniz?"Paraya çevirmek: Bir malı verip yerine para almak "Gidin, şu dolapları paraya çevirin de gelin "Paraya kıymak: Gereken yerde para harcamaktan kaçınmamak ![]() Paraya para dememek: 1 Çok para kazanmak 2 Bol para harcamak 3 Elde olan parayı az bulmak![]() Para yapmak: Para kazanıp biriktirmek "Gurbete para yapmaya gitti "Para yedirmek: İşini yaptırmak için birilerine kanunsuz, hak etmedikleri parayı vermek; rüşvet vermek "O binayı yaptırmak için belediyeye az para yedirmediler "Para yemek: 1 Çok para harcamak 2 Rüşvet yemek, görevini kötüye kullanıp bir iş yapmak için birinden para almak "İnsanlar artık açıktan para yiyorlar "Parmağı ağzında kalmak: Çok şaşırmak, hayrete düşmek ![]() Parmağına dolamak: Bir konuyu her fırsatta, her yerde ele alıp konuşmak, o konu ile uğraşmak ![]() Parmağında oynatmak: Birine her istediğini yaptırmak, onu kukla gibi kullanmak "Beni parmağında oynatamayacaksın alçak herif "Parmağını bile oynatmamak: Hiç tepki göstermemek, kayıtsız kalmak "Beni dövdüler ama o parmağını bile oynatmadı "Parmak basmak: 1 Bir nokta üzerine dikkati ya da ilgiyi çekmek 2 İmza yerine parmağını mürekkebe batırarak bir yere bastırmak![]() Parmak hesabı: 1 Parmakları kullanmak suretiyle yapılan hesap 2 Hece vezni "Bizim bakkal hâlâ parmak hesabı yapıyor "Parmak ısırmak: Büyük şaşkınlık duymak, hayrete düşmek "Yaptığım tatlıyı görünce parmaklarını ısıracaklar "Parmak kadar (çocuk): Yaşça çok küçük, pek küçük (çocuk) "Parmak kadar çocukla iş yapılır mı?"Parmak kaldırmak: 1 Olumlu oy vermek için el kaldırmak 2 Bir toplulukta söz istemek için işaret parmağını kaldırıp diğerlerini yumarak el kaldırmak "Parmak kaldırarak söz istemeyi öğrenin artık!"Parmakla gösterilmek: 1 Bir şey az bulunmak 2 Seçkin, ünlü olmak "O, çevresinde parmakla gösterilen bir adamdı "Parmaklarını yemek: Bir yemeğin çok lezzetli olduğunu anlatmak için kullanılır "Böreği değil, parmaklarımızı yedik âdeta "Parsayı başkası toplamak: Verilen emek karşılığını, emek veren değil, bir başkası almak "Biz durmadan çalışalım parsayı da başkası toplasın olmaz öyle şey!"Partiyi kaybetmek: 1 Biriyle çekiştiği bir konuda yenilmek 2 Elde etmeye çalıştığı bir kazancı bir başkasına kaptırmak![]() Pasaportunu vermek: Kovmak, işten atmak "Patron üç işçinin pasaportunu eline verdi "Pas geçmek: Üzerinde durmamak, caymak, vazgeçmek, aldırış etmemek ![]() Patırtı çıkarmak: Kavga, kargaşa, gürültü çıkarmak "Patırtı çıkarmadan oturun, babanız uyuyor "Patlak vermek: Gizlenen ya da hoş karşılanmayan bir durum aniden ortaya çıkmak "Kim der di ki savaş bu sabah patlak verecek "Pay biçmek: Bir fikir elde edebilmek için, durumu bir şey ile kıyaslamak ![]() Payını almak: 1 Azarlanmak 2 Kendine düşen kazanç miktarını almak![]() Paye vermek: Adam yerine koymak, değer vermek ![]() Payidar olmak: Kalmak, yok olmamak, yaşamak "Milletimiz ilelebet payidar olacaktır "Perdesi yırtık: Ar damarı çatlamış, utanmaz, arlanmaz "Perdesi yırtılmış adamın, baksana neler söylüyordu!"Pergelleri açmak: Uzun adımlarla yürümeye başlamak "Pek vaktimiz yok, pergelleri açın da geç kalmayalım "Pay çıkarmak: Bir olay ya da davranıştan tecrübe kazanmak, hisse kapmak, tutulacak yolu belirlemek ![]() Pes demek: Mağlubiyeti kabul etmek, başkasının üstünlüğüne boyun eğmek "Yenileceğini anlayınca sırtı yere gelmeden pes dedi "Pestil gibi olmak: Çok yorulmuş olmak; kımıldayamayacak kadar bitkin, güçsüz düşmek ![]() Pestilini çıkarmak: 1 Çok dövmek 2 Çok çalıştırıp adamakıllı yormak 3 İyice ezmek "Kazma sallamaktan pestilimiz çıktı "Peşini bırakmamak: Bir şeyi izlemekten vazgeçmemek "Adamın peşini bırakmayın sakın!"Peşkeş çekmek: Kendisinin veya bir başkasının malını bir çıkar uğruna birisine uygunsuz olarak vermek "Yurdu düşmanlara peşkeş çekiyorlar "Peyda olmak: Ortaya çıkmak, belirmek, oluşmak "Köşede bir adam peyda oldu "Pılıyı pırtıyı toplamak: Hemen bütün eşyalarını toplayarak bir yere gitmek üzere hazırlık yapmak "Pılıyı pırtıyı toplamış bekliyordu "Pire için yorgan yakmak: Önemsiz bir şey için kızıp daha büyük zarara yol açacak davranış içine girmek ![]() Pireyi deve yapmak: Küçük, basit bir olayı büyütüp mesele yapmak, aşırı abartmak ![]() Pisi pisine: Boş yere, boşuna "Pisi pisine vurdular çocukcağızı "Pis pis düşünmek: Karamsar, derin ve üzüntülü bir düşünceye dalmak "Pis pis düşünmeyi bırak da bir yol arayalım "Pis pis gülmek: Birinin düştüğü kötü duruma öç alır gibi, arsız arsız gülmek ![]() Pişkinliğe vurmak: Çıkarı için kötü bir davranışa veya söze aldırmamak ![]() Pişmiş aşa su katmak: Yoluna girmiş, bitmek üzere olan bir işi bozmak ya da aksatmak "Pişmiş aşa su katabilir, onu buraya sokmayın "Pişmiş kelle gibi sırıtmak: Anlamsız, çirkin, yersiz, dişlerini göstererek gülmek "Pişmiş kelle gibi gülmeyi bırak da işine bak "Posasını çıkarmak: 1 Birini çok dövmek 2 Bir kişi veya şeyi sonuna kadar sömürmek "Ülkenin posasını çıkardılar, biz hâlâ seyrediyoruz "Posta koymak: Birini korkutmak, gözdağı vermek, tehdit etmek "Bana posta koyacak adam daha anasından doğmadı "Postayı kesmek: İlişkiyi kesmek, gidip gelişi sona erdirmek ![]() Post elden gitmek: 1 Öldürülmek 2 Bulunduğu yüksek makamdan ayrılmak zorunda kalmak "Post elden gidince kahretti adam "Post kavgası: Bir makamı, işi ya da iktidarı ele geçirme çekişmesi "Seçimler yaklaştı, post kavgası da başladı "Postu kurtarmak: Can tehlikesini atlatmak, öldürülme tehlikesi olan yerden kaçıp kurtulmak "Postu kurtardık çok şükür "Postu sermek: Kısa bir süre için gittiği yerde, saygısızca ve sorumsuzca uzun süre kalmak ![]() Pot kırmak: Gaf yapmak, farkında olmayarak karşısındakini kıracak, incitecek söz söylemek "Dikkatli ol, bir pot kırma sakın "Pösteki saymak: İçinden çıkılması zor ve anlamsız bir işle uğraşmak "Ne mi yapıyorlar? Pösteki sayıp duruyorlar "Prangaya vurmak: Zincire vurmak, ayağına pranga bağlamak "Prangaya vurulu olarak yıllarca kaldı o hapishanede "Puan almak: 1 Spor karşılaşmalarında sayı kazanmak 2 Bir test imtihanında herhangi bir puan elde etmek "Şu sorulardan hiç puan alamayacağımı sanıyordum "Puan tutturmak: Gereken sayıda puan kazanmak "Bu sene puan tutturup da üniversiteye girecek miyim bilmiyorum!"Punduna getirmek: Bir şeyi yapmak için uygun şartları elde etmek, fırsat kollamak "Punduna getirir getirmez patlattı yumruğunu "Pupa yelken: 1 Alabildiğince, hiçbir şeye bağımlı olmadan 2 Yelkenler, arkadan esen rüzgârla şişmiş olarak, tam yolla "Pupa yelken açıldık denize "Pusu kurmak: Birine saldırmak için, bir yere gizlenip beklemek "Düşmanlarımızın pusu kurduğundan tam zamanında haberdar olmuştuk "Pusulayı şaşırmak: 1 Ne yapacağını bilemez duruma düşmek 2 Doğru tutum ve davranıştan ayrılmak "İyice pusulayı şaşırmadan uyarmalıyız onu "Pusuya düşmek: Pusu kuran kimsenin saldırı alanı içine girmek "Eyvah, pusuya düşürdüler bizi!"Put gibi: Kımıltısız, sessiz, anlamsız bir bakışla ![]() Put kesilmek: Sessiz, kımıltısız bir durumda kalmak "Onun bağırmasıyla herkes bir anda put kesildi!"Püf noktası: Bir işin en ince, en önemli yeri ![]() Püsküllü belâ: Kendisinden kurtulunması bir türlü mümkün olmayan, büyük sıkıntı, zarar veren kimse veya şey "Başıma püsküllü belâ kesildi bu çocuk "R Rafa kaldırmak (koymak): Bir iş üzerinde artık durmamak, o işi kenara itmek, ihmal etmek "Bizim dosyayı yine rafa kaldırmışlar "Rahat durmamak: Yaramazlık etmek, kımıldayıp durmak "Rahat durmadın, beni zor durumda bıraktın "Rahatına bakmak: Hiçbir şeye aldırış etmeden rahatını sağlamaya çalışmak "Boş ver, rahatına bak, sen mi düzelteceksin diyenlerden nefret ederim "Rahatlık (rahat) batmak: Rahat, iyi bir yerdeyken o yeri olmayacak nedenlerden ötürü terkeden insanlar için sitem biçiminde söylenir ![]() Rahat yüzü görmemek: Huzur, bolluk, hiç rahatlık görmemek; sürekli sıkıntı, darlık içinde bulunmak "Şu yaşıma geldim, hiç rahat yüzü görmedim desem yeridir "Rahmetli olmak: Vefat etmek, ölmek ![]() Ramak kalmak: "Bir şeyin olmasına çok az kalmak" anlamında kullanılır "Makinenin elime değmesine ramak kalmıştı ki güçlükle kendimi geri attım "Rast gelmek: 1 Düşünmediği, beklemediği bir anda biriyle karşılaşmak 2 Düşünmediği veya düşünülmediği hâlde payına düşmek "Desenli parça bana rast geldi " 3 Hedefi bulmak 4 Bulmak "Pazarda kardeşimi çok aradım ama rast gelmedim "Rast gitmek: Bir iş istenilen biçimde gelişmek ![]() Rayına oturmak: Bozulmuş, düzensiz hâle gelmiş bir işi yoluna koymak, iyi duruma getirmek ![]() Rekor kırmak: Eski rekoru aşıp yeni, üstün bir sonuç elde etmek "Koşuda yeni bir rekor kırılması bekleniyor "Rengi atmak: 1 Solmak 2 Korku, heyecan sebebiyle benzi sararmak "Kumaşın rengi bir yıkamadan sonra attı "Renkten renge girmek: Heyecan, korku ve utanmadan dolayı yüzünün rengi değişmek, sıkılmak ![]() Renk vermemek: Bir konu ile ilgili duygularını, düşüncelerini belli etmemek; bildiği hâlde bilmez gibi görünmek ![]() Resmiyete dökmek: Bir iş veya duruma resmiyet kazandırmak, onu resmî kanallardan halletme yolunu seçmek ![]() Rest çekmek: 1 Kesin tavır almak, herhangi bir konuda son sözü söylemek 2 Bir oyunda önündeki paranın tümünü ortaya koymak "Öyle bir rest çekti ki görmeliydiniz "Rol oynamak: 1 Bir oyunda rol almak 2 Bir işte önemli katkısı olmak, etkisi bulunmak "Bu işin gerçekleşmesinde onun da önemli rolü oldu "Rota değiştirmek: 1 Takip edilen yoldan ayrılmak 2 Tutumunu, tavrını değiştirmek, izlediği yoldan kopmak "Hava muhalefeti sebebiyle uçak rota değiştirmek zorunda kaldı "Ruhu bile duymamak: Anlamamak; hiçbir bilgisi, haberi bulunmamak; olan biteni sezememek "Göreceksin ruhu bile duymayacak, onu bir güzel ıslayacağız "Ruhunu teslim etmek: Ölmek "İhtiyar ninem sabaha karşı ruhunu teslim etmişti "Rüyasında bile görememek: Olacağını hiç aklına getirmemek, ihtimal vermemek "Bunu bana aldın ha! Rüyamda bile görsem inanmazdım!"Rüzgâr gelecek delikleri tıkamak: İstenmeyen bir duruma veya zarar gelebilecek bir gelişmeye karşı her türlü önlemi almak
|
|
|
|