Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
1942, çölaşan, emin

Emin Çölaşan ( 1942)

Eski 08-06-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Emin Çölaşan ( 1942)



1942 yılında Ankara'da doğdu Ortaokul ve liseyi TED Ankara Koleji'nde tamamladı 1965'te ODTÜ Idari Ilinmler Fakültesi'nden mezun oldu Daha sonra Devlet Planlama Teşkilatı, Maliye Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve PETKIM'de çalıştı


1977 yılında Milliyet Gazetesi'nde gazeteciliğe başladı 1985 yılında Hürriyet Gazetesi'ne geçti Çölaşan'ın çok sayıda gazetecilik ödülü ve kitabı bulunuyor


HAKKINDA YAZILANLAR

Baltalı İlah Zagor

OĞUZ ARAL

Hürportreler Hürriyet 2002 İlavesi


O mazlumların, yetimlerin koruyucusu, hırsızların, düzenbazların, hortumcuların kábusu



Ormanın derinliklerindeki bir kulübede Kızılderili bir ebe, elinde başaşağı tuttuğu bebeğin kıçını tokatlıyor ve,


‘‘Ağlasana be, ağla artık!’’ diye bağırıyordu


Yeni doğan bebek, inadına gıkını çıkarmıyordu Oysa, nefes almaya başlaması için doğar doğmaz ağlaması gerekiyordu


Bebek, yavaş yavaş başını kaldırdı Poposunu şaplaklayan ve ‘‘Ağla’’ diye bağırıp duran ebesine küçümseyen gözlerle mavi mavi baktı


‘‘Erkekler ağlamaz!’’ dedi


*


Aradan yıllar geçmiş ve ormanın düzeni iyice bozulmuştu Uzaklardan gelen beyazlar, ormanın ortasına kale kurmuş ve zavallı orman Kızılderililerini soyup soğana çevirmeye başlamışlardı Sadece Kızılderilileri değil, hayvanları, hatta ağaçları bile soyuyorlardı Zavallı ayılar kış uykusundan uyanınca postlarının sırtlarında olmadığını dehşetle fark ediyor, elma dolu bir ağaçta bir gecede sadece elmaların kemirilmiş koçanları kalıyordu Bu arada ormandaki kalede oturan beyazlar gittikçe şişmanlıyordu


Günlerden bir gün Hapşıran Tilki adlı yaşlı Kızılderili pazardan dönüyordu Evinde dokuduğu kilimleri satmış, karşılığında un, şeker ve 250 gram yağ almıştı Tam Necatibey Patikası'na saparken karşısına üç beyaz adam çıktı Hapşıran Tilki'yi dövüp elindeki Migros torbasını aldılar Hatta torbayla yetinmeyip ihtiyarın ayağındaki plastik Kızılderili mokasenlerini de aldılar Hapşıran Tilki'nin imdat isteyen hapşırıklı çığlıklarını birden ormanın derinliklerinden gelen, ‘‘AHYAAAK!’’ diye bariton bir kükreme bastırdı Bu kükremeden sonra ormanı bir anda sessizlik kapladı Sadece kuşlar değil, bütün gece azı dişi ağrıdığı için ortalığı velveleye veren puma bile susmuştu


Beyaz soyguncular şaşkınlıkla birbirlerine baktılar Ama şaşkınlıkları uzun sürmedi Ağaçların arasında sarmaşığa tutunmuş sarışın bir adam uçarak geldi ve yanlarına kondu


‘‘Hemen ihtiyarın torbasını verin ve buradan toz olun’’


‘‘Sen de kimsin be?’’


‘‘Ben mazlumların, yoksulların, yetimlerin, adaletin ve bu ormanın koruyucusu ve de hırsızların, düzenbazların, hortumcuların kábusu Baltalı İlah Zagor Emin'im’’


Beyaz soyguncular silahlarına el atacak oldularsa da Baltalı İlah baltasıyla onların kafalarına, ‘‘Tock! Tock! Tock!’’ diye birer kere vurdu Beyaz soyguncular da bir daha iflah etmeyip yere serildiler Yalnız bir tanesi bayılmak üzereyken,


‘‘Ben seni Melih Reis'ime şikáyet edeyim de gör gününü’’ dedi Baltalı İlah, kendisine çok yakışan sakal üstü tebessümüyle,


‘‘Patronunun adını doğru belle, onun adı Melih Reis değil, İMelih'tir!’’ diye cevap verdi Sonra da ‘‘Ahyaak!’’ diye ünlü narasını patlatıp ağaçların arasında kayboldu


Artık ormandaki hırsızları ve haydutları bir korku sarmıştı Hepsi Zagor Emin'den korkar olmuşlardı Aslında dağlar taşlar bile Zagor'dan korkuyordu Zagor her hırsızlığa, her haksızlığa, her soyguna yetişiyordu Yetişmese bile, ormandaki ağaçlara hırsızların, soyguncuların adını kazıyordu Fakir Kızılderililerin bir kısmı da ağaçlardaki isimlere bakarak,


‘‘Vay be, demek ki bu adamda iş varmış’’ diye bir koşu koparıp o heriflerin kapısında iş arıyorlardı (Ama bu durumlar konumuzun dışında olduğu için uzatmanın alemi yok)


*


Bu öyküyü bana erik ağacının altında oturan mavi gözlü bir ihtiyar anlattı Sırtında bizim emekli Kurtuluş Savaşı gazilerinin giydiği haki rengi bir üniforma, başında ise bir kalpak vardı Çizmeleri eski ama pırıl pırıldı


‘‘Eee, sonra Zagor'a ne oldu?’’ diye sordum


‘‘İhtiyarladı, yoruldu, emekli oldu ve kıyafetini değiştirdi İhtiyarlayınca ormandaki her ağacı tek başına koruyamayacağını sonunda öğrendi Şimdi hiç olmazsa bir tek ağacı koruyor’’ dedi ve bastonunu kaldırıp gez-göz-arpacık nişan aldı Ağzıyla, ‘‘Grav! Grav!’’ silah sesi çıkardı Can eriklerine saldıran kargalardan ikisi yere düştü

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.