Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
emir, sultan

Emir Sultan

Eski 08-06-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Emir Sultan



Buharalı Seyyid Emir Sultan


Seyyid Muhammed Buhara’da doğar Kendini bildi bileli ilim meclislerine koşar Okur, okutur, öğrenir, öğretir, hasılı iyi yetişir Babasının (Seyyid Emir Külâl hazretleri’nin) vefatı üzerine Medine’ye yerleşmeye niyetlenir Artık Alemlerin Efendisine komşu olmalı ve ömrünün sonuna kadar kalmalıdır orada Nitekim önce hacceder, sonra Münevver Belde’ye geçer Ama bakın şu işe ki, o yıl görülmedik bir kalabalık vardır Yine de misafirhanelerden birinde kıvrılıp uyuyacak kadar olsun bir yer bulur, döşeğini serer Ancak binaya bakanlar alelacele gelir, başına dikilirler “Ama efendim” derler, “orası Seyyidlere ayrıldı” Seyyid Muhammed güler “İyi ya” der, “Ben de Seyyidim zaten” Görevliler “Hadi canım sen de” demezler belki, lâkin delil isterler Seyyid Muhammed ellerini çaresizlikle açar, boynunu büker, “Buraların yabancısıyım, söyleyin kim şahit olsun bana?” der

-Peki ama, biz nasıl inanalım sana?

-Durun Bir şahit buldum galiba

-Kimi?

-Dedemi!

Seyyid Muhammed “Buyrun!” der, önlerine düşer Mescid-i Nebi’ye gelirler Genç Seyyid kabre döner, “Esselamü âleyküm ya ceddi!” der Kabirden çok tatlı bir ses duyulur “Ve âleyküm selâm ya veledi!”


İSTİKAMET ANADOLU

Seyyid Muhammed Medine’de yerleşmeye niyetlidir, ancak bir gece rüyasında Resulullah Efendimiz’le, Hazret-i Ali’yi görür Ona, Anadolu’ya gitmesi emredilir Üç nurdan kandili takip edecek, kandillerin söndüğü yerde yerleşecektir


Seyyid Muhammed uyandığında kandilleri karşısında bulur Hemen o gün hazırlanır, çıkar yola Seyahat haftalar sürer ve bir gün kandiller söner Uludağ eteklerinde yemyeşil bir beldededir şimdi Bursa’da!

Yöre halkı onu keşfetmekte gecikmez Etrafında halka olur sohbetine katılırlar Hatta Sultan derler ona Emir Sultan!

O günlerde Yıldırım Bayezid Macarlar’la savaşmaktadır İki tarafta güçlü, haliyle kayıplar büyüktür Yaralılar öylesine çoktur ki çadırlardan taşar Üstelik cerrah sıkıntıları vardır Ancak, revirde o güne kadar tanımadıkları bir genç peydahlanır Görünüşe bakılırsa son derece mahir bir hekimdir Hatta günün birinde sultanın kolundaki yarayı sarar Kesik derindir, ama tutkalla yapıştırılmışçasına iyileşir İzi bile kalmaz Yıldırım Bâyezid sargıyı çözerken hayretten dilini yutar Zira bu hanımının nişanlıyken kendisine verdiği mendilin yarısıdır Sırrı bilmek ister Ama esrarengiz genç yoktur ortalıkta


Niğbolu müstahkem bir kaledir Osmanlı ordusu büyük kayıplar vermesine rağmen tek taş sökemez Görünen o ki, bu gidişle kaleye girmeleri ham hâyâldir Ama Yıldırım kolay pes etmez Büyük bir âzimle yürür surların üstüne Tam ümidini yitirmek üzeredir ki, kale kapısı açılır Osmanlı ordusunu âdeta içeri buyur eden genç kolundaki yarayı saran hekimin ta kendisidir


FATIMA SULTAN’IN RÜYASI

Yıldırım o yıl Edirne’de konaklar Ailesi Bursa’dadır Bâyezid’in Hundi Fatıma adında hâya ve takva sahibi bir kerimesi vardır Bu kızcağız bir gece rüyasında Efendimiz’i görür Ondan Muhammed Buhari ile evlenmesi istenir Ama kızcağız edebinden kimseye bir şey söyleyemez Ertesi gün Server-i Kainat yine rüyasını şereflendirir ve “Eğer” buyururlar, “Ahirette şefaatime kavuşmak istiyorsan dinle beni!”


Hundi Fatıma Sultan’ın talibi çoktur Adı büyük paşalarla, namlı beyler sıradadır Görünüşte Emir Sultan gibi fakir ve garip biri onlarla aşık atamaz Ancak Hundi Sultan kararlıdır Bedeli ne olursa olsun Emir Sultan’la evlenecektir Ama sırrını kimselere açamaz Hem Emir Sultan’ın Efendimizin emrinden haberi var mıdır acaba?


Çok geçmez Bir gün Emir Sultan dünür yollar saraya Valide sultan dudak büker Açıktan açığa “olmaz!” demez; ama öyle demeye getirir “Söyleyin ona” der, “kırk deve yükü altın getirsin, alsın kızımı!”

Emir Sultan sakindir, “Öyleyse!” der, “göndersin develeri!”

Mübarek, devecibaşını karanlıkta karşılar, onları hiç dolandırmadan Nilüfer çayına götürür Su yatağındaki çakılları göstererek “Doldurun!” der, “Hatta kendi keselerinizi de

Devecilerden bazıları “bunda bir hikmet olmalı” der, bazısı güler geçer Hele içlerinden biri “n’olacak bunlar” deyip aldığı çakılları geri döker

Muhammed Buhari Hazretleri Valide Sultan’ın huzuruna çıkar Heybeler ters yüz edilir Zemini kıpkızıl altın kaplar Valide sultan şaşırmanın ötesinde korkar Şimdi diyecek tek sözü vardır: “Nasıl istiyorsan öyle olsun!”


YILDIRIM’IN TEPKİSİ

Nikah haberi Edirne’ye ulaştığında Yıldırım çok bozulur “Benim kızım, benden habersiz nasıl evlenir?” der ve kızını cezalandırmak üzere Süleyman Paşa’yı Bursa’ya yollar Valide Sultan kızına ve damadına siper olur Dahası büyük âlim Molla Fenari araya girer, askeri ikna eder Hatta sarılır kaleme, padişaha bir mektup yazar Yıldırım Bayezid’in Molla Fenari hazretlerine olan hürmetini bilen Süleyman paşa boyun büker, döner geri

Aradan aylar geçer Bayezid Bursa’ya avdet eder Halk yollara çıkar, sultanı karşılar Yıldırım bir an kalabalığın içinde esrarengiz hekimi görür Derhal atından iner Ellerinden tutup sorar: “Söyle yiğidim o maharet neydi öyle?” Emir Sultan hazretleri Feth suresinden bir ayet okur “Allah’ın kuvvet ve yardımı, biat edenlerin vefa ve sadakatlerinin üstündedir” Bayezid tekrar sorar: “Ya mendilin öbür yarısı?” Emir Sultan cebinden çıkarıp uzatır Sultan meraklıdır: -Adını bağışlar mısınız?

-Muhammed!

-Yanında Buharisi’de var mı?

-Var!

-Yoksa?

-Elinizi öpebilir miyim baba

-Hayır Öpülecek el seninki

Ve kucaklaşırlar



BURSA ULU CAMİİ

Yıldırım Bayezıd Niğbolu zaferinde kazanılan gânimetlerle muhteşem bir mescid yaptırmak ister Mimarlar bugün Ulucami'nin bulunduğu mevkide karar kılarlar Söz konusu arsa üzerinde evi, bahçesi olanlara başka yerden muadil yer verilir Hatta ceplerine birkaç kese altın sıkıştırılır gönülleri hoş edilir Ancak yaşlı bir kadıncağız bir "Evim de evim" feryadı tutturur ki sormayın Değerinin fevkinde ücretlere omuz silker, bütün tekliflere "olmaz" der Önce vezirler, sonra bizzat Sultan, kadının ayağına gider, iknaya çalışırlar Ama o direnir

Sultan Bayezid caminin yerini sevmiştir Hiç hesapta olmayan pürüz canını sıkar Hatta divanı toplar, çözüm yolu arar Kadılar "mal onun değil mi" derler, "satarsa satar, satmazsa satmaz!" Meclis çaresizlik içinde dağılırken Bayezid'in aklına damadı gelir Emir Sultan'ı bulur meseleyi anlatır Mübarek sadece tebessüm eder "Acele etme!" der, "Bir gecede neler değişmez?"

İhtiyar kadın o gece rüyasında mahşer meydanını görür Annenin çocuğundan kaçtığı bir dehşet anıdır Kalabalıkta korkunç bir azab endişesi vardır O arada bir dalgalanma olur İnsanlar âlemlere rahmet olarak yaratılan Efendimiz'in yanına koşarlar Şefaate kavuşan kavuşana Kadıncağız da niyetlenir, ama bırakın yürümeye, kıpırdamaya mecâli yoktur Ayakları vücudunu taşıyamaz, ıstırapla yerleri tırmalar Elinden kaçan büyük fırsat ciğerini dağlar Feryad figan ağlamaya başlar İşte tam o sırada Emir Sultan'ı görür, "Herkes cennete gitti" der, "Ben bir başıma kaldım burada!" Mübarek o gönül ferahlatan tatlı sesiyle sorar, "Kurtulmak istiyor musun?" Kadın nefes nefese cevap verir:

-Hiç istemez miyim?

-Öyleyse Sultanımızı üzme!

Ertesi gün kadın ayağı ile gelir, evini verir Üstelik önüne konulan ücreti bağışlar camiye


ANKARA SAVAŞI

Emir Sultan, Yıldırım'ın Timur Han'la savaşmasına razı değildir Ama ne kadar uğraşırsa uğraşsın bu kardeş kavgasına mani olamaz Çekilir bir taraflara Hatta bu kayıtsızlığa mana veremeyen Hundi hatun sorar:

-Babamı yalnız mı bırakıyorsun?

-Bak hatun! Ne bu savaşın bir manası var, ne de babanın kazanma şansı Eğer elinden birşey geliyorsa hiç durma, geç olmadan çevir onu

-Niye öyle söylüyorsun Babam mağlubiyet tatmamış bir sultandır

-Evet Timur da mağlubiyet tatmayan bir hakandır Sen onun kaç devleti yıktığını biliyor musun? Üstelik ülkesi daha büyük, askeri daha fazla Dahası Maveraünnehr illeri ilimde de, sanatta da çok önümüzde

-Sen babamın manevi zırhı değil misin?

-Peki sen Timur'u koruyucusuz mu sanıyorsun O, zamanın kutbundan dua aldı Ancak Hace Hazretlerinin dahi böylesi bir savaşa rızası yok

-Ne yapmalıyız peki?

-Baban aklını örten öfkenin farkına varmadıkça ne yapabiliriz ki?

-Diyelim ki öfkesi galip geldi

-Zor günlere hazırlansanız iyi edersiniz

Ankara savaşında yaşanılan acı mağlubiyetin ardından Timuroğulları Bursa'yı muhasara altına alırlar Şehir halkı zor durumdadır, hatta aç kalır Ahali gelip Emir Sultan'ı bulur ve çok yalvarırlar Mübarek bir kağıda birşeyler karalar, ordugâha yollar O kağıtta ne yazılıdır bilemiyoruz, ancak hemen o gün çadırlar sökülür Asya yollarına göç düzülür


EMİR SULTAN KİME GÖLGE?

Ne hikmetse Anadolu halkı hep Emir Sultan Hazretleri ile Yıldırım Bayezid arasındaki menkıbeleri anlatır Hâlbuki bu büyük veli Bâyezid'den ziyade Çelebi Mehmed'in yanındadır Ankara savaşının ardından Anadolu çok karışır Şehzedelerden Musa Çelebi, İsa Çelebi'nin üzerine yürüyüp Bursa'yı ele geçirir Süleyman Çelebi ise Edirne'yi elinde tutar Ancak bunlar devleti muhteşem günlerine döndürebilecek kıratta değildirler Şehzade Mehmed iyi bir asker ve dirayetli bir liderdir Ancak fitne çıkarmaktan çekinir Çekilir köşesine işaret bekler Allah dostları ne derse onu yapacak İcabında kardeşlerinin emrinde çeri olacaktır Bir gece rüyasında Murad-ı Hüdavendigar'ı görür, yanında Emir Sultan Hazretleri vardır Dedesi önce bir kılıç verir, sonra yerinde duramayan kar renkli küheylanı gösterir "Haydi!" der, "Vazife sende!" Çelebi Mehmet hâlâ mütereddittir Emir sultan bakışları ile cesaret verir ona "Korkma!" der, "yanında biz varız!" İşte Çelebi Mehmed bu işaret üzerine yola çıkar ve tabiri caizse Osmanlı Devletini silbaştan kurar Tarihçilere sorarsanız Çelebi Mehmed'in başardığı iş Osman Gazi'ninkinden aşağı değildir Emir Sultan vefatından sonra da büyük hürmet görür Meselâ Yavuz Selim, Mısır seferine çıkarken büyük velinin nurlu türbesini ziyaret eder, imdat diler Kabirden çok net bir ses işitilir:

-Ya Selim! Üdhulu Mısra İnşaallahü aminin (Ey Selim İnşallah Mısır'a emniyet içinde girersin!)

Ve öyle de olur!

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.