Zelimhan Yandarbiyev ( 1952) |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Zelimhan Yandarbiyev ( 1952)Zembilli Ali Efendi -------------------------------------------------------------------------------- müderris-akademisyen, şeyhülislam -------------------------------------------------------------------------------- 1445 yılında Karaman'da doğdu İlköğrenimini burada yaptı Daha sonra İstanbul'a giderek, ünlü alimlerden, Molla Hüsrev'in derslerine devam etti Hocasının tavsiyesi üzerine Bursa'ya geçerek Mevlana Müslihiddin'den ders aldı ve onun kızıyla evlendi Bursa'da dini ilimler okudu İlk önemli görevini, Edirne'de Ali Bey Medresesi'nde yaptı Hicaz ve Mısır'dan sonra, İstanbul'a gelerek yerleşti Birçok Anadolu medresesinde müderrislik yaptı 1502 yılında şeyhülislam oldu Bu görevi 23 yıl aralıksız sürdü Sultan II Beyazıt, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni'ye şeyhülislamlık yaptı Evin penceresinden her gün bir zembil sarkıtır, sorunu olanlar, dertlerini yazarak bu zembile bırakırlardı Akşam olunca hu zembili çeker, sorunları cevaplayarak tekrar sarkıtırdı Bu nedenle "Zenbilli" lakabı verilmiştir Zamanında şeyhülislamlık, vezirliğin çok üstünde bir görev haline geldi 1526 yılında vefat etti HAKKINDA YAZILANLAR Üç sultana şeyhülislâmlık yapan yüce veliZembilli Ali Efendi Ali Cemali Efendi Anadolu’yu nurlandıran velilerden Cemaleddin Aksarayi’nin torunudur ve tedrise beşikte başlar O, misli zor görülen bir hafızaya sahiptir Üstün körü geçilen kitapları bile harekesi harekesine ezberler ve yaşından beklenmeyecek sorular sorar Hocaları böyle bir kabiliyetin önünü tıkamaktan çekinirler “Sen buralarda zâyi olma” derler, “Büyük âlimlerde oku, meselâ Molla Hüsrev’e git!” O da öyle yapar Molla Hüsrev ona bildiklerini öğretir, ancak “bunlar işin zahiridir” der, “şimdi sırlara ersen gerek Bir Hakk aşığı bul ve ona köle ol!” Hani derler ya, Allahü teâlâ vermek istemeseydi, istek vermezdi Ali Cemali Efendi’nin ihlâsından olacak, Ebûl Vefa gibi bir veli çıkar karşısına İşte böylesi genç ve bilgili biri, adı sofuya çıkan padişahın gözünden kaçmaz II Bayezid O'nu sürekli takip eder Bursa, İznik ve Bâyezid medreselerinde ders verdirir Sonra tutar şehzadeler şehri Amasya’ya Müftü atar Görünen o ki Ali Cemali Efendi’nin önü açıktır Ancak o devlet erkânı ile haşır neşir olmaz Gecesini gündüzünü işine verir Hâlbuki bulunduğu mevki birileri ile iyi geçinmeyi gerektirir Mübarek mâkamında gözü olanları farkedince “Merâklısına mübarek olsun!” der, devlet kapısını terkeder Çeker çarığını, düşer yollara ŞEYHÜLİSLAM OLDUNUZ! Ali Cemali Efendi, Resulullah aşığıdır İçindeki coşkunun seline kapılır Haremeyn’e gider, hacceder Mükerrem Mekke’de ve Münevver Medine’de ilim meclislerine katılır Feyz devşirir dervişçesine Derken Kahire’nin ilim iklimi onu cezb eder, tam bir yıl kütüphane kütüphane gezer, medreselerde ders dinler Osmanlı tedrisatı ile Arab tedrisatını mukayese eder Buralarda daha ne kadar kalmayı düşünür bilemeyiz, ancak II Bayezid onu Dersaadet’e çağırır “N’olur, Buyurun Hocam!” der “Şeyh-ül İslâm oldunuz!” Ali Cemali Efendi zühdü ve takvası ile tanınır Onda zerre kadar rütbe, şöhret hırsı yoktur Hal böyle olunca doğru bildiğini söylemekten çekinmez Belki de bu yüzden ölünceye kadar (tam 24 yıl) makamında kalır Bayezid-i Veli’nin ardından Yavuz ve Kanuni gibi iki zirveye hizmet eder Bir gün Yavuz Sultan Selim’in birkaç memurun kafasını vurduracağını duyar Tutar eteğini saraya koşar Divan toplantısına rağmen Padişaha çıkar Yavuz tavizsizdir “Vazifelerini ihmal ettiler hocam” der, “cezalarını versem gerek!” Zembilli Ali Efendi kaşlarını çatar: “Benim şeyhülislamlıktan anladığım tek şey var!” der, “Senin ahiretini kollamak Halbuki sen vebâle yürüyorsun İnan, elim azaba duçar olursun Benden söylemesi!” Ve çeker kapıyı gider Yavuz’a tek söz düşer “Öyleyse affettik gitti!” Sultan Selim çok celâllidir Evet, devlete millete yararlı olanları mükafatlandırmayı da bilir, ancak en ufak hatayı cezalandırmadan duramaz Yavuz tez parlar, ama haksız yere can yakamaz Zira Zembilli Ali Efendi mazlumların sığınağıdır İşte genç Sultan Şeyhülislâmını bu yüzden çok sever Bu pervasız ihtiyarın gölgesi yeter ona Yoksa ahiretteki hesabı çetin olacaktır ZEMBİLİN HİKAYESİ Mübarek mütebessimdir, refiktir, yumuşaklığı sever Ufacık çocukları bile muhatap edinir, onlara nasihat eder İnsanların çekinmeden soru sorabilmelerini çok ister Ancak üç kıtaya yayılan bir imparatorluğun şeyhülislamı halkın gözünde destan kahramanı gibidir O, ne kadar mütevazı olursa olsun, karşısındakileri ter basar, huzurda sıkılırlar Mübarek pratik bir yol bulur Zembilini camdan sarkıtır Sorusu olan bir kağıda yazıp zembile bırakır Mübarek derhal cevabını yazar ve yine zembille sallandırır aşağı Düşünürseniz zor iştir Her gün önünüze gelen yüzlerce kağıt ve birbirine benzeyen sıradan sualler Ama o bunu kurtuluşunun sermayesi bilir Öyle ya, insanlara Allah’ın dinini öğretmekten güzel iş mi vardır? Mübarek çok merhametlidir, kendisine ve çevresindekilere yapılanları görmezden gelir, ancak mukaddesatımıza saldıranlara acımaz Hatta sultanı tavır koymaya zorlar Yavuz’u Çaldıran savaşına sürükleyenlerden biri odur Yine Mısır Seferini sonuna kadar destekler Rodos'ta geçen yıllar Kanuni bütün Avrupa'yı hizaya sokar Ancak Rodos hâlâ Akdeniz'in çıbanıdır Zembilli Ali Efendi Padişah'ı sefere inandırır Mübarek gözü kara bir cihad sevdalısıdır Hatta yiğitlere yoldaş olur, adanın fethine katılır Eli kanlı eşkıyalara, fitneci şovalyelere karşı savaşır Rodos ele geçince burada kalmaya niyetlenir Ömrünün son demlerini yerli halka İslâmiyeti anlatmakla geçirir Burada medreseler, imaretler kurar ve ileri yaşına rağmen yıllarca imamlık yapar Nice Rum'un hidayetine vesile olur ki, Rodoslu Müslümanların mayasında onun gayretleri vardır Mübareğin sonu hoş olur Ayan beyan ölüme hazırlanır O gün görülmedik şekilde neşelidir ve çevresindekilerle tek tek helalleşir Talebeleri ayrılık vaktinin geldiğini anlar, çok ağlarlar Nurlu kabri Zeyrek yokuşunda kendi dergâhının bahçesindedir Xxx |
|