|  | Mustafa Ahmet Türkavi |  | 
|  07-14-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Mustafa Ahmet TürkaviHAKKINDA YAZILANLAR Orda Türkler var Harar'da Kadir Dikbaş k  dikbas@aksiyon  com  tr – Aksiyon Sayı: 730 - 01  12  2008 Harar, bin yıllık geçmişe sahip tarih, kültür ve ilim merkezi  Burada Osmanlı bakiyesi çok sayıda Türk kökenli aile de yaşıyor  Fakat ne Türkiye’nin onlardan ne de onların Türkiye’den haberi var  Harar şehri, Etiyopya’nın 11 eyaletinden biri olan Harar’ın başkenti  125 bin dolayında nüfusu olan kent, ülkenin doğusunda Addis Ababa’ya yaklaşık 530 km uzaklıkta, Cibuti ve Somali’ye yakın bir konumda  Addis Ababa ile Harar arasında uçakla ulaşım yok  Kara yoluyla gidilebiliyor ya da Dire Dawa’ya kadar hava yoluyla gidip oradan 75 km kadar yol katetmek gerekiyor   Harar, Etiyopya’nın kent anlamında ilk medeniyet merkezlerinden biri olarak kabul ediliyor  Köklü bir geçmişe sahip kentin 1000  yıl kutlamaları yakın zamanda yapılmış  İslam dünyası için büyük önem taşıyan ve bazılarınca “İslam’ın dördüncü kutsal kenti” olarak da adlandırılan şehirde 100’e yakın cami ve bir o kadar da türbe bulunduğu belirtiliyor  Camilerden üçünün yapım tarihi 10  yüzyıla kadar uzanıyor  Şehir, uzun yıllar ticaret, ilim, kültür merkezi ve dinî merkez olmuş  Müslüman kent halkının Türklerle ilişkileri ise çok eskilere dayanıyor  İlk temas 1517 yılında Mısır’ın alınmasını takip eden yıllarda kurulmuş  1874 yılında da Hidiv İsmail Paşa’nın bölgeyi almasıyla Harar, Osmanlı idaresine katılmış  Kentin etrafını yüksekliği 6 metreyi bulan surlar çeviriyor  Beyaz badanalı evleri, aralarındaki yeşil kubbeli cami ve türbeleri dikkati çekiyor  Ve tabii ki, bir de, kenar bölgelerdeki çadırlar ve barakalar   Şehir, asırlarca önemli bir ticaret merkezi olmuş, Etiyopya’nın iç kesimleriyle Kızıldeniz ve Hicaz arasında bir köprü vazifesi görmüş  Kahve, ipek, esans ve baharat buradan taşınmış Afrika içlerine  Farklı inançlardan insanlar ticaret için gelip gitmiş buraya  Bugünse ana geçiş güzergâhı olma özelliğini kaybettiğinden ticaret eskisi kadar güçlü değil  En önemli gelir kaynağı, tarım ve hayvancılık   Kahvesiyle ünlü Etiyopya’da değişik bölgelerde üretim yapılıyor  Harar da çok iyi kahve yetiştirilen yörelerden  Kahve içmenin ise diğer yerlerde olduğu gibi burada da ‘seremonik’ bir şekli var  Halk arasında gat çiğnemek oldukça yaygın  Hemen her yerde, evde, sokakta ve işte önlerine yeşil yapraklı gat bitkisini koyup sohbet eden insanlara rastlamak mümkün   Nüfusun yarıdan fazlası Müslüman olan Etiyopya’da bir yabancının hemen dikkatini çeken özelliklerden biri de, ister Hıristiyan ister Müslüman olsun, kadınların genelde başlarını örtmesi  Hıristiyanlar genelde beyaz rengi tercih ederken Müslümanlar farklı renklerde örtünüyor  Bu farklılık ve çeşitlilik, nüfusun tamamına yakınının Müslüman olduğu Harar’da görülmese de, başkent Addis Ababa’da hemen göze çarpıyor  Harar’da uzun zamandır yapılan ve izlemek için bazı insanların binlerce km yol teptiği ilginç bir gösteri var  Dünyaca ünlü bu gösterinin aktörleri, yırtıcı sırtlan sürüsü ve onlarla dostluk kurmuş bir baba ile oğul  “Sırtlan Adam” olarak tanınan baba Mulugeta Wolde Meryem, bazen de oğlu, akşam karanlığı çökerken bazı sesler çıkararak sırtlanları dağdan evinin önüne çağırıyor ve ağzına aldığı küçük çubukla onlara et verip besliyor  Aslında bu gösterinin kökeninde, bir Harar geleneği yatıyor  Hayvanları, vahşi sırtlanları bile aç bırakmama geleneği   Harar, göç veren bir kent  Başkent Addis Ababa yanında dünyanın dört bir yanına gidenler var  ABD, Kanada ve Avustralya’ya çok sayıda ailenin göç ettiği söyleniyor  Fakirlik, açlık, susuzluk ve sağlık sorunları burada da söz konusu  Bu sıkıntıların en büyük mağdurları ise şüphesiz ki, iyi beslenemeyen, doğru dürüst eğitim alamayan ve zor şartlarda yaşamak zorunda kalan çocuklar  Başkent Addis Ababa’da olduğu gibi Harar’da da Türkiye’nin kredisi çok yüksek  Bilhassa son dönemde gerçekleşen üst düzey ziyaretler, gerek devlet gerekse sivil toplum örgütlerinin yardımları, yapılan yatırımlar, geliştirilen projeler ve Kurban Bayramlarında kesilen kurbanlar çok müspet izler bırakmış  Tarihten gelen bir sempati zaten mevcut  Osmanlı’nın son dönemlerinde bile sömürgecilikle mücadelede Etiyopya’ya verdiği destek ve Türkiye’den giden Vehip Paşa’nın 1936’da İtalyan’lara karşı yapılan savaşta Habeş ordularından birinin başında olması, hâlâ hafızalarda  Harar sokaklarında yürürken rengimizle, gürünüşümüzle hemen herkesin dikkatini çekiyoruz  Türkiye’den olduğumuzu öğrenenler etrafımızı çeviriyor  Kimisi, Kurban Bayramı’nda buraya gelip kurban kesen Türklerden bahsediyor, kimisi televizyonda gördüğü Galatasaray veya Fenerbahçe’den  Kendisi fakir, gönlü zengin bu insanlarda şaşırtan bir Türkiye ilgisi ve sevgisi var  Türkiye ile pek irtibatları yok, bilgileri de sınırlı ama kalplerindeki sevgi aksine çok büyük  Harar’ı Türkiye için önemli ve ilginç kılan, buradaki Türk kökenli insanlar  Ve ne yazık ki, pek çok insanın bundan haberi yok  Burada yaşayan ve Türk olduğunu söyleyenlerin çoğunun babası veya dedesi ya asker ya tüccar  Osmanlı idaresi yıllarında gelen bu insanlardan bazıları burada evlenip çoluk çocuk sahibi olmuş  Bu şekilde oluşmuş onlarca, hatta yüzlerce aile olduğundan bahsediliyor  Abdullahi Ali Şerif isminde bir tarih ve kültür âşığı ile tanışıyoruz  Asıl mesleği muhasebecilik ama yıllar önce eski eser toplamaya başlamış  Bir müddet sonra topladığı eşyaları ve eserleri ev almaz olmuş  Şu an hükûmet, 500 yıllık geçmişe sahip Harar Çarşısı’nda tarihî bir evi ona müze olarak tahsis etmiş  Yeni açtığı özel Sherif Harar City Museum’da, madenî paralardan Osmanlı dönemine ait kitap ciltleme aletine kadar çok sayıda kıymetli eser bulunuyor  Yaşadığı ev de âdeta bir müze  Paha biçilmez el yazması eserlerle dolu  Bazı eserleri açıp gösteriyor, “Osmanlı döneminden kalma aletle kendi ellerimle ciltledim” diye  Abdullahi Ali Şerif, Harar’ı ve tarihini en iyi bilenlerden biri  Harar’da çok sayıda Türk kökenli aile olduğunu o da teyit ediyor  Ali Şerif, “Osmanlı’nın Harar’a gelişi, dönemin Harar Sultanı’nın halka karşı baskılarının artması sebebiyledir  Halkın yardım istemesi üzerine Osmanlı asker gönderdi  Burada 11 yıl kaldılar  Arazileri düzenlediler, tarımı öğrettiler, sağlık eğitimi verdiler, okullar açtılar  ” diyor   “ARAŞTIRMACILARA ARŞİVLERİMİZİ AÇARIZ” Harar Belediye Başkanı Ato Arif Muhammed de, Türklerle köklü bir ilişkiye sahip olduklarını belirterek, burada kalan bazı insanların da bu ilişkinin önemli bir parçası olduğunu vurguluyor  Muhammed, “Harar’da Türk kökenli kaç aile olduğu konusunda kesin bir şey söyleyemem  Ama Türklerin geliş tarihi belli  Devlet olarak arşivlerimizde bilgiler var fakat Arapça  Belgelerin detayını bilmiyoruz  Eğer araştırma için Türkiye’den gelen olursa arşivleri açarız, yardımcı oluruz  Köklü ilişkilerimiz var, bu açığa çıkarılmış olur  ” diyor  Harar’da 100 civarında tarihî camiden bahsedildiğini, çok sayıda Türk- Arap eserinin bulunduğunu belirten Başkan Arif Muhammed söyle devam ediyor: “Harar, Doğu Etiyopya’nın en fazla turist alan bölgelerinden  2006 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girdi  Ayrıca UNESCO’nun Barış ve Hoşgörü ödülünü aldık  “ Net bilgiler arşivlerde olmakla birlikte, hemen herkesin üzerinde ittifak ettiği gerçek, bugün burada yaşayan Türk kökenli ailelerin, son Osmanlı idaresinin hüküm sürdüğü 1874-1885 yılları arasında Harar’a gelmiş ve burada evlenmiş asker, memur ya da tüccarların torunları olduğu  Maalesef, Osmanlı’nın yıkılışının ardından ilişkiler kopmuş, Türkiye’den uzak düşmeleri, ulaşım ve haberleşme imkânlarının sınırlı oluşu, Anadolu ile bağlantıyı koparmış  Evde anne Türkçe bilmediği için yetişen çocukların çoğu Türkçeyi öğrenememiş, öğrenenler sonraki nesillere aktaramamış  Bu yüzden bildikleri ve anlattıkları tek şey dedelerinin Anadolu’dan geldiği, Osmanlı askeri ya da tüccarı olduğu  Ellerinde ne bir belge ne bir kayıt var  “Kayıp Türkler” sözü çok kullanılır ama herhalde bu sözü en fazla hak edenler, Hararlı Türkler  Çarşıyı gezerken Osmanlı döneminde açıldığını öğrendiğimiz Zafer Kapısı önünde bir Hararlıyla tanışıyoruz  Adı Ramazan  Önce simasına bakarak Türkiye’den birisi sanıp Türkçe konuşuyoruz ancak İngilizce cevap veriyor  Türkiye’den olduğumuzu öğrendiğinde “Bizim dedemiz de Türkiye’den gelmişti  ” deyip anlatmaya başlıyor  Ardından bizi dükkânına götürüyor  İşi elektronik cihaz tamirciliği  Oradan da çıkıp, darlığıyla tanınan ve bazı noktalarda iki insanın yan yana zor geçtiği Harar sokaklarından geçerek evlerine varıyoruz  Küçük bir avlu içindeki iki katlı ev, dış görünüşüyle Anadolu’daki ahşap evlerin bir kopyası sanki  Ama alt kattan içeriye girdiğimizde o meşhur Harar evlerinden biriyle karşılaşıyoruz  Mustafa Bey, 96 yaşına rağmen üst kattan inip bizi aşağıda karşılıyor  “Sizler bu kapıdan giren ilk Türk misafirlerimsiniz  İlk kez Türkiye’den birileri geliyor evimize  ” diyor  Çocukları gibi o da Türkçe bilmiyor, Harar dilini konuşuyor, oğlunun yardımıyla anlaşıyoruz  Mustafa Bey, babası Hacı Ömer’in Türk olmasından dolayı kendisine Mustafa Ahmet Türkavi dediklerini anlatıyor  Annesi Ayşe Hanım’sa Hararlıymış  Babasını hiç hatırlamıyor, doğumundan bir süre sonra vefat etmiş çünkü  Annesinden öğrendiği tek şey, babasının Türkiye’den geldiği ve burada evlenip burada vefat ettiği  Üç de kız kardeşi varmış fakat bir süre önce vefat etmişler   Ömer Türki lakabıyla tanınan bir kişinin daha olduğunu öğreniyoruz  Hayatta olan çocuklarına ulaşmaya çalıyoruz fakat mümkün olmuyor   ‘TÜRK- ARAP EVLİLİKLERİ DAHA YAYGIN’ Harar’a yakın bir mesafede bulunan Dire Dawa kentinde de, Harar’dan göç etmiş bir başka aile ile görüşüyoruz  Tevduda İbrahim Hanım, eşi vefat ettiği için, oğullarıyla birlikte Nyala Hotel’i işletiyor  Anne tarafından Türk olduğunu söylüyor: “Dedemin adı Ali Hacı Yunus’tu  Türkiye’den gelmiş ama nerden olduğunu bilmiyoruz  Bildiğimiz tek şey Türk olduğu  ” Babası İbrahim Bey, Yemen’den Harar’a göç etmiş bir Arap aileden  Bizi otelden alıp torunuyla birlikte evlerine götürüyor  Geniş ve gösterişli bir Harar evi  İbrahim Bey, “Burada kalanlar daha çok tenleri birbirine yakın olanlarla evlenmiş  Yerli halkla evlilikler de olmuş ama benim bildiğim, daha çok Türklerle Araplar arasında evlilikler yapılmış  ” diyor  Hararlılar Türkiye’deki Kayserililer gibi, ticari becerileriyle meşhur  Bazı tüccarlar belli bir ölçeği aştıktan sonra başkent Addis Ababa’ya göç etmiş  Hararlı iş adamları Etiyopya ekonomisinde etkililer   Pek çok ülkede olduğu gibi burada da Türk okulu bulunuyor  Ülkedeki ilk okul, 2003’te Addis Ababa’da mütevazı bir binada açılmış  Necaşi Türk Okulu’nun esas kampüsü de geçen yıl hizmete girmiş  Farklı renk, dil ve dinden yüzlerce çocuğun, bir arada eğitim gördüğü bu okullar, Türkiye ile bağları kopmuş Türk kökenli Etiyopyalılar için de büyük bir müjde olmuş  Henüz Addis Ababa dışında okul bulunmuyor  Osmanlı’nın Etiyopya’daki son konsolosu Hacı Tevfik Bey ve ailesinin dramını daha önce Aksiyon’da (21 Mayıs 2007) yazmıştık  Hararlı Türkler ve son Konsolos’un ailesi dışında bir grup daha var Etiyopya’da  Onlar, Osmanlı’nın son yıllarında Saray’a gelen özel görevliler  Habeşistan Kralı II  Menelik’in İstanbul’a müracaatı üzerine gönderilmiş beş kişilik usta ekibi  Terzi, marangoz, kuyumcu vs  gibi  Bunlar arasında olan Bekir Bey, Tevfik Bey’in de yakın arkadaşıdır  Son dönemde konsolosluk işleri fiilen onun üzerine kalmış, Osmanlı’nın temsilcisi olarak görev yapmaya başlamış  Saray’la konsolosluk arasında gelip gitmiş  Bazı eserleri şu an Millî Müze’de de sergilenmekte olan Bekir Bey, kralın özel kıyafetlerini hazırlamanın yanında çok sayıda çırak da yetiştirmiş  Yetiştirdiği bu kişilerin sonuncusu yakın zamanda vefat etmiş  Bekir Bey, sonradan Müslüman olarak Emine ismini alan bir öğrencisiyle de evlenmiş  16 çocuk sahibi olmuş fakat 6’sını küçük yaşta kaybetmiş  Cumhuriyet’in ilanından sonra bazı çocuklarını da alarak Türkiye’ye dönmüş, 1950’de vefat etmiş   Etiyopya’da kalan tek çocuğu Nazlı Hanım  Kızı Şirin Nebi Hanım’ı Konsolos Tevfik Bey’in torunu Mazhar Halit sayesinde Addis Ababa’da bulduk  67 yaşındaki Nebi, annesinin o dönemde İngiliz Büyükelçiliği’nde çalışan bir İranlı ile evlendiğini ve burada kaldığını söylüyor   Etiyopya Havayolları’nda yıllarca hosteslik yaptıktan sonra emekli olan Şirin Hanım, dayılarının ve teyzelerinin farklı ülkelere dağıldığını anlatıyor: “Teyzelerimden biri Arabistan’da, biri İsviçre’de vefat etti  Dedemle Türkiye’ye dönen Celal dayım Maliye’de memurdu  Hatta Kral Haile Selassie’nin (Mart 1967) ilk Türkiye ziyareti sırasında tercümanlığını o yapmış  Onunla irtibatımız vardı, yazışıyorduk ama 1970’lerde vefat etti  ” Türk kamuoyunca bilinmeyen bir bölgeyi, orada yaşayan ve Türk kökenli olduklarını söyleyen insanları, dar zamanda yaptığımız görüşmelerle tanımaya, tanıtmaya çalıştık  Daha detaylı inceleme ve araştırma, Osmanlı tarihinin karanlıkta kalmış bir sayfasına ışık tutmak, Etiyopya ile Türkiye arasındaki çok eskilere dayanan yakın ilişkileri açığa çıkarmak isteyen tarihçilere, araştırmacılara düşüyor   | 
|   | 
|  | 
|  |