|  | Sümmani ( 1861)- (05.02.1915) |  | 
|  07-11-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Sümmani ( 1861)- (05.02.1915)Sümmani'nin gerçek adı Hüseyin olup, babası Kasımoğulları'ndan Hasan'dır 1861 yılında Erzurum ili, Narman ilçesi, Samikale Köyünde doğmuştur  Kendileri bu köye Kafkaslar' dan gelmişlerdir, Babası köyde çobanlıkla geçimini sağlamakta idi Hüseyin 10-11 yaşlarına geldiğinde, babasıyla birlikte çobanlık yapmaya başladı Hüseyin ' in genellikle danalarını otlattığı yer Ablaktaş' tır: Bir gün Şekerli Düzü ' ne hayvanlarını otlatmaya tek başına gider  Hüseyin, kendisine doğru bir atlının geldiğini görür  Atlı, Hüseyin'e selam verir ve adını öğrenmek ister  Çok aç olduğunu söyleyip ondan ekmek ister  Köylerinde nerede misafir olabileceğini sorar  Hüseyin üç arpa ekmeğinin yarısını atlıya verir  O' nun bu cömertliği hoşuna gider ve der ki -Oğul, sana bir dua öğreteyim  Bu duayı kırk gün okuyacaksın  Yalnız yüz tane taş say, cebine koy  Her okuyuşta bir taş atarsın  Duayı kırk gün okur ve son gün Ablaktaş'a gider  Babası ise Cuma namazını kılmak için köyde kalır  Ablaktaş'taki çeşmenin yanında hayvanlarını otlatmaya bırakır  O da namaz kılmaya niyetlenir  Daha önce babasıyla burada namaz kılarlarmış Namaz vaktini anlamak için de kendilerine bir taş tespit etmişler  Güneş taşa isabet ettiği zaman öğle vakti olduğunu anlarlarmış, O gün de babasıyla yaptığı gibi kendisine taşı nişan eder ve Güneşe bakarken uykuya dalar  Uykusunda, çeşmenin başında kırk yeşil güvercin görür Güvercinler birden kaybolur ve karşısında üç derviş belirir  Dervişler Hüseyin'e abdest aldırırlar ve birlikte namaza dururlar, Hatta bir dörtlüğünde der ki: Vardım saf saf olup durmuş divana Ben de el bağlayıp geçtim bir yana Meylimi bağladım gari sübhana O güzel Allah'ı gözler gözlerim Daha sonra Hüseyin'i ortalarına alıyorlar  Hüseyin bakıyor ki  dervişlerden birinin elinde bir tabla, üç dolu bardak var  Derviş, bunları Hüseyin ' in önüne getiriyor ve -Hüseyin, bu şerbetlerden bir tanesini iç bakalım  diyor  Hüseyin bardakların içindekileri şerbete benzetemiyor  Kendisini kandırdıklarını  Ona içki içireceklerini sanıyor  Ne kadar zorluyorlarsa da içmiyor Bunun üzerine birisi Hüseyin'in ellerini tutuyor  birisi de parmağını bardağa batırıp Hüseyin'in ağzına sürüyor  Tam bu esnada Hüseyin uykudan uyanıyor  Bakıyor ki  ne derviş var ne de şerbet  Fakat ağzında İnanılmaz bir lezzet hissediyor- Öylece bir daha uykuya dalıyor  Uykuda yine karşısına dervişler çıkıyor Tam eline bardağı alıp içmeye hazırlanıyor ki  dervişler şôyle diyor: -Oğul  buna aşk badesi derler  Sevdiğin kız aşkınadır  Kızın adı Gülperi'dir  Bedahşan kentinde Şah Abbas'ın kızıdır  Sen Onun  O da senindir  Birbirinize aşık maşuk ' sunuz  Dervişlerden biri Gülperi'nin cemalini gösterir  Üç bardak Hüseyin'e  üç bardak ta Gülperi 'ye verirler  Yeşil mürekkeple yazılı bir kitap okuturlar  Üç harf okuttular yeşil yapraktan Okudum harfini noktasın tek tek      Hüseyin uykudan uyanır ki, ne Gülperi Han var ne de dervişler  Danaları da göremeyince köyün yolunu tutar  Köye varmaya yakın bir atlıyla karşılaşır, -Hüseyin, korkma oğlum, sen ereceğine erdin  Bundan sonra senin mahlasın Sümman, dünyada kavuşmak senin için haram  der  Sümmani, anlam olarak "Sonuncu, sona ait" demektir  Hüseyin köye varınca annesini,  babasını uyandırır  Babası da ertesi sabah  köylülere, çobanlığı bıraktıklarını söyler  Aradan otuz kırk gün geçer, günler geçtikçe aşkı da ziyadeleşir  Herkes  Onun hastalandığını  cin'e; peri'ye karıştığını sanır  O zamanlar sıra geceleri düzenlenirmiş  Bir akşam babasına yalvarır  gece!:e katılmak İstediğini söyler  Babası da dayanamayıp götürür  Sıra Sümmani'ye gelince  bazı kimseler, O'nun çocuk olduğunu söyleyerek atlamak İsterler  Köylülerin teklifini kabul etmeyerek, türkü söylemek istediğini belirtir ve söze başlar: Uyandım gafletten oldum perişan Bir nur doğdu alemler oldu ürüşan Selam verdi geldi üç-beş dervişan Lisanları bir hoş sedasın tek tek Lisanları bir hoş eyler avazı Onlarda mevcuttur ilm-ü el fazı Dediler: Vaktidir kılak namazı Aldılar abdestin edasın tek tek Aldılar abdesti uyandım habran Aslımız yapılmış hak ü turabtan Üç harf okuttular yeşil yapraktan Okudum harfini noktasın tek tek Okudum harfini zihnim bu!andı Yalelerim göz göz oldu sulandı Baktım çar etrafa kadeh dolandı Nuş ettim kırkların mahlesin tek tek Nuş ettim badesin gördüm rengini Tam on sekiz saat sürdüm cengini Yar yüzünde saydım üç beş bengini Halhalın altında hırdasın tek tek Dediler: Sümmani gel etme meram Adamı çürütür dert ile verem Sen içün dünyada kavuşmak haram Hüdam böyle salmış kalemin tek tek Koşma bitince köylüler şaşırır  Onun badeli Aşık olduğu anlaşılır  Fakat henüz saz çalmasını bilmemektedir  Babası ile bir gün Erzurum ' a giderler  Burada aşık kahvelerine devam eder  Sazın perdelerini ve tezene tutmasını öğrenir  Her akşam köylüyü toplayıp saz çalar  Günler ayları, aylar yılları kovalar Sümmani köyde duramaz ve sevdiğini aramaya karar verir  Önce KatKaslar'a  oradan İran'a gider  İran- Turan illerini dolaşır  Bedahşah'ı tanıyan, Gülperi'nin adını duyan bir Allah kuluna rastlayamaz Hint, Afgan topraklarına gider  Onun bir gurbeti yaklaşık beş yıl sürmüştür  Günlerden bir gün rüyasında pirini görür  Piri O'na Kırım'a bir geziye çıkmasını söyler  Sümmani yanına sofusunu alıp Kırım yolculuğuna çıkar Kışı Kırımda geçirir  Yaz gelince tekrar köyüne döner  Artık şair, hareket kabiliyetini yavaş yavaş kaybederek duraklama dönemine girmektedir  Devrin büyük şairlerinden Erbabi'yi mat eder  Başarıları Erzurum Valisinin kulağına kadar gider  Bir süre sonra  Sümmani Pasof' a gider  Aşığı oradan Suskap köyüne Zülali'nin yanına götürürler  O sırada ünü Kars'ı, Ardahan'ı, Erzurum'u kaplamış olan Aşık Şenlik'te oradadır  Üçünden bir atışma İsterler  İlk sözü Sümmani söyler: Adem Sefiyullah makam-ı peder Cennet' te ihvan bir kere düştü "Sürün'' dedi, mollam takdir-i kader Cennetten dünyaya bir kere düştü Şenlik: Hışm-ı nar içinde gülüstan gözü İbrahim Safa'ya bir kere düştü İsmail' e gelen koç kurban kuzu Cennet'ten Mina 'ya bir kere düştü Zülali: Türaptan bir avuç hak aldı kaddes Bu zemin Ierzeye bir kere düştü Beytullah yerine Beytü'l Mukaddes Kuruldu Kabe'ye bir yere düştü Sümmani'nin esas amacı, Şenlik ile meydan edilmekti  Günün birinde yine Samikale köyünden, Sefili isminde birisi, Aşık Şenlik'in yaşadığı  Kars'ın Çıldır ilçesinin Suhara Köyü'ne gider  Kendisini Aşık Sümmani olarak tanıtır  Fakat mat olup, sazını bırakarak köyüne geri döner  Bu olaydan hemen sonra Aşık Şenlik, Ardahan'a gider  Aşık Sümmani ile Ahmet Onbaşı da Şenlik'İn köyüne gelirler Orada  yöre İçinde önemli bir konuma sahip olan, Haşimoğulları 'ndan Celal Bey ve Şerif Bey'le karşılaşırlar  Her ikisi de, bir süre önce köye gelip kendisini Sümmani olarak tanıtan aşıktan, Onun Şenlik'le yaptığı karşılaşmadan bahsederler  0 zaman, Sümmani, kendi şanını kurtarmak için Aşık Şenlik'le karşılaşmak istediğini söyler  Şenlik, Ardahan ' dan köye çağrılır  Neticede bir araya gelirler  Hem tatlı tatlı sohbetler ederler hem de atışırlar  Sonunda yenişemeyip, kardeş olduklarım ilan ederler  Birkaç gün sonra köyüne geri döner  Fakat zaman Gülperi'yi unutturamamıştır  Köylüleri ona rastlayıp konuşturdukları zaman, 0, şu şiirini söyler: Ervah-ı ezelden Ievh ü kalemden Bu benim bahtımı kara yazdılar Gönül perişandır alev-i alemde Bir günümü yüz bin zara yazdılar Gönül gülşeninde har oldu deyu Hasretlik ismimde var oldu deyu Sevdiğim, sevdiğin pır oldu deyu Erbab-ı garezler yare yazdılar Dünyayı sevenler veli değildir Canı terk edenler deli değildir İnsanoğlu gamdan hali değildir Her birini bir efkara yazdılar Nedir bu sevdanın nihayetinde yadlar gezer yarin vilayetinde Herkes diyarında muhabbetinde Bilmem bizi ne civara yazdılar Döner mi kavlinden sıdk-ı adıklar Dost ile dost olur bağrı yanıklar Aşk kaydine geçti bunlar aşıklar Sümmani'yi ''Derkenara'' yazdılar Aşık artık gerileme dönemine girmiştir  Bir gece rüyasında Gülperi  işaret almadan gurbete çıkmaması yolunda tembih eder  Bu duruma çok üzülür  Zaman zaman Erzurum'a gidip gelmektedir  Erzurum  da bulunduğu günler kahvede otururken arkadaş ve dostları sözü eski günlerden açıp  Sümmani'ye Gülperi ile olan aşkını anlattırmak isterler  Artık ihtiyardır  Sazını eline alıp şu şiirini söyler  Tarih seksen dokuz on bir yaşımda Cem başımda iş birer birer On sekiz yıl sürdü yarin peşinde Akıttım gözümden yaş birer birer Görmedim dünyada bir şadlık demi Geçti civan ömrüm, gülmem encamı Her boyun sistemi, feleğin kahrı Vurdu her taraftan taş birer birer Sümmani'yim hani benim otağım? Gün be gün, bulandı dalım, budağım Devroldu devranım, çevrildi çağım Döküldü dihenden diş birer birer Bir gün gençliğini hatırlayıp aşk badesini içtiği Ablaktaş'a gider  Çobanlığı bıraktığından beri buraya hiç gitmemiştir  Orada oturur, uzun uzun düşünür, çalar, söyler  Artık, sadece kahvelerde çalıp söylemektedir  Bu sıralarda, Gülperi de Sümmani'den haber alamadığına üzülmektedir  Bir gün Bedahşah 'tan tellal çağırttırır  Sümmani'yi aratmak için iki kardeş görevlendirir Sümmani'yi bunlara iyice tarif eder  Aradan günler, ay!ar geçer İki kardeş Kafkas taraflarına gelirler  Birden gözlerine bir adam ilişir  Adamlara Sümmani adında birisi aradıklarını söylerler  Adamlar: -Biz Onun akrabalarındanız  Sümmani yakında öldü  Gülperi adında bir kızı sevmişti  Bu kızın aşkı için pir elinden bade verilmişti  İşte o vakitten beri  Sümmani Gülperi'nin aşığı olmuştur  Daha ölmeden bir kaç gün evvel rüyasını görmüştü  Günlerce ağladı, son dakikasına kadar Gülperi'nin acılarını çekti  Sonunda Ona hasret gitti  İki kardeş, Sümmani'nin ölümüne çok üzülürler  Köye dönerler ve doğruyu Gülperi'ye söylemeye karar verirler  Şah'ın sarayına yaklaşırlar, bakarlar ki bir cenaze kalkmaktadır  Bu Gülperi'nin cenazesidir  Sümmani, Samikale Köyü'nde, 5 Şubat 1915 tarihinde vefat etmiştir  Der Sümmani tamam oldu muhabbet Biz varalım, siz olasız selamet Kalktı bu karyeden çekildi kısmet Göründü gözüme yol yavaş yavaş XXXXXXX El ele vermiş de gelen güzeller Bir Tanrı selamı vermez misiniz? Mevlam sizi süs için mi yaratmış Biz gel demeyince gelmez misiniz? Karadır kaşınız yaydan nic’olur, Bugün dünya yarın ahret nic’olur Bir gönül yapması yüzbin hac olur Siz gönül yapmasın bilmez misiniz? Sümmani’yem ey dilyare niderim Başım alıp diyar diyar giderim Yarın mahşer günü dava ederim Siz mahşer yerine gelmez misiniz? HAKKINDA YAZILANLAR Sümmani nin Hayatı ve Eserleri-Emsal Günaydın | 
|   | 
|  | 
|  |