|  | Osman Turan ( 1914)- (17.01.1978) |  | 
|  07-04-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Osman Turan ( 1914)- (17.01.1978)1914 yılında, Trabzon'un Çaykara kazasının soğanlı köyünde doğdu  Kuranoğlulları adı ile anılar bir aileden gelmektedir  Babası, Birinci Cihan Savaşında Kafkas Cephesinde şehit olan Hasan Ağadır  Osman Turan, ilk okulu Çaykara'da, Liseyi Trabzon ve Ankara'da bitirdi  Ankara Üniversitesi Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesinden 1940'ta mezun oldu  "On iki Hayvanlı Türk Takvimi" adlı eseriyle doktor oldu  Doktora jürisinin başkanı Prof  Dr  Fuat Köprülü idi  1944 'de doçentliğe, 1951'de de profesörlüğe yükseldi  1948'de Paris'te toplanan Şakiyatçılar Kongresine "Selçuklu Türkiye'sinde Toprak Hukuku" adlı tebliği ile katıldı  1948-1950 yılları arasında Londra ve Paris'te incelemeler yaptı  1954 yılında Trabzon'dan milletvekili seçildi  Milletvekilliği 27 Mayıs 1960'a kadar sürdü  Yassıada'da 17 ay tutuklu kaldı  Beraat etti  1964'te Adalet Partisi Genel başkan Yardımcısı seçildi  19657e tekrar Trabzon'dan milletvekili oldu, 1969'da siyasetten çekildi  1972'de emekli oldu  17 Ocak 1978'de öldü   Prof  Dr  Osman Turan, meslektaşları "Ciddi ilim adamı formasyonu, sağlam karakteri, yüksek medeni cesareti, doğruluğu ve tok sözlülüğü, çok geniş fikri ihata kabiliyeti, Türklükle ilgili geniş ve sağlam bilgisi, muktedir kalemi ile tanınmış bir ilim adamı" olarak tarif ediyorlar   Prof  Dr  Osman Turan, İngilizce, Fransızcı, Arapça ve Farsça biliyordu   Türk Ocaklarını Genel merkezinin Ankara'ya nakli üzerine 1959'dan yapılan Kurultayda Genel Başkan oldu  Türk Yurdu Mecmuasını yepyeni bir muhteva ve ruhla çıkardı  Türkiye'nin en çok okunan fikir dergisi yaptı  Yassıadaya sevk edilince bir süre Türk Ocaklarından ayrı kaldı  1966 da Hamdullah Suphi Tanrıöver'in ölümü üzerine yapılan kurultayda Prof  Dr  Osman Turan'ın Genel Başkanlığı döneminde Türk Ocakları her bakımdan şahsiyetini kazanmış, itibarlı, fikir ve kanaatleri cemiyetin her kesiminde kabul gören bir kuruluş olarak vasıflandırıldı   ESERLERİ Dünya çapında bir Selçuklu tarihi mütehassısı olan Prof  Dr  Osman Turan'ın yüzlerce makalesinin dışında şu eserleri vardır: "On İki Hayvanlı Türk Takvimi (1941), Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti (1965), Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi (iki cilt) (1969), Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi (1973), Selçuklular ve İslamiyet (1971) Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar (1958), Selçuklular Zamanında Türkiye (1971), Türkiye'de Manevi Buhran Din ve Laiklik (1964), Türkiye'de Komünizmin Kaynakları (1965) Vatanda Gurbet (1980), Türkiye'de Siyasi Buhranın Kaynakları (1980)" HAKKINDA YAZILANLAR 1  Prof  Dr  Osman Turan'ın Hayatı ve Eserleri Nurdan Demirci Boğaziçi Yayınları / Prof  Dr  Osman Turan’ın Eserleri x Anadolu'da Türkler ve Kürtler Taha Akyol Milliyet 15 Ağustos 2005 TARİHÇİ Prof  Osman Turan, bizde, hatta dünyada bir numaralı Selçuklu dönemi uzmanıdır ve eserleri Anadolu'nun Türkleşmesi, bu arada Güneydoğu'da Kürt nüfusunun gelişimi gibi konularda son derece aydınlatıcı niteliktedir  Bugün merhum Turan'ın bir eserinden, "Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi" adlı kitabından bahsedeceğim  ([Sadece kayıtlı kullanıcılar linkleri görebilir  ÜCRETSİZ Kayıt olmak için tıklayın    ])  Cemşid Bender gibi şoven Kürt milliyetçilerine göre, Kürtler beş bin yıldan beri bugün bulundukları topraklarda yaşıyorlar, Türkler sonradan gelmişlerdir, Kürtçe antikçağı aydınlatan bir dildir, insanlığı mağaradan kurtaran, matematiği icat eden Kürtlerdir! vs    (Kürt Tarihi ve Uygarlığı, Kaynak Yay  , sf  29-31, 46) Prof  Turan'dan öğreniyoruz ki, Türklerin Anadolu'ya girmesinden önce, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun pek çok yerinde, şehirden şehre değişmek üzere, Ermeniler ve Süryaniler çoğunluğu oluşturuyordu, hatırı sayılır bir Rum nüfusu da bulunuyordu  Mesela Malatya'da Ermeniler ve Süryaniler; o zaman adı Hısn-ı Mansur olan Adıyaman'da, Harput'ta, Muş, Bitlis ve Van'da Ermeniler; Urfa, Mardin, Hasankeyf, Silvan ve Diyarbekir'de Süryaniler, biraz da Yahudiler yaşıyordu  Prof  Turan, 1070 yılındaki Urfa nüfusunu örnek verir: "20 bin Süryani, 8 bin Ermeni, 6 bin Rum ve Frenk    " Frenkler Birinci Haçlı Seferi'nde Urfa ve çevresini içine alan bir "Haçlı Kontluğu" bile kurmuşlardır  (Sf  250) * * * BİZANS hem sosyoekonomik bakımdan çöküntüye gidiyordu ve hem de mezhep farkı sebebiyle Doğu'daki Ermeni ve Süryanilere büyük baskı yapıyor, onları dağıtmak için şuraya buraya tehcir ediyordu  Malazgirt'ten sonra kurulan Türk beyliklerinin dinlere saygılı davranışı Ermenilerin, özellikle de Süryanilerin dostça duygularıyla karşılaşmış, hiç büyük Türk-Ermeni veya hele de Türk-Süryani savaşı yaşanmamıştır  (Sf  252-253) Bölgenin Müslüman nüfusuna gelince    İslamlaşma, Hz  Ömer'in fetihleriyle 7  yüzyılda başladı  Bugün Diyarbakır ilini oluşturan topraklara o zaman Arap Bekir Bin Vâil aşireti yerleştiği için buraya "Diyar-ı Bekir" denildi  Müslüman nüfus, değişen oranlarda Türk, Kürt ve Araplardan oluşuyordu  Selçukluların Ortadoğu'ya girişi Anadolu'ya doğru büyük göçlere yol açtı: Biri Anadolu'yu Türkleştirecek Türk göçü    Öbürü, Kürtlerin de Doğu İran'daki orijinal dağlık yurtlarından kuzeye ve batıya, yani Anadolu'ya göçmeye başlaması    (Sf  255) Bölgeye ikinci Kürt göçü, Eyyubiler zamanında oldu  (Sf  134, 155) Yavuz Selim'le Şah İsmail'in kavgasında bazı Alevi Türkmen aşiretleri İran'a, İran'daki bazı Sünni Kürt aşiretleri Türkiye'ye göçecektir  * * * KÜRTLERİN Fırat'ın doğusuna yayılmasında, Selçukluların Bizans'ı geriletmesinin rolü çok büyüktür  Bölgede kurulmuş bulunan Türk beylikleri, Saltuklular, Sökmenliler ve Artuklular ile Türkleşmiş Kürt Mengücek hanedanları Kürtleri "cihat arkadaşı" olarak gördüler  (Sf  252) Göçebe hayat tarzı Türkmenlerde de Kürtlerde de hâkimdi, bu yüzden ikisinin içinde geniş bir kesim eşkıyalık, yağmacılık yapıyor, birbirleriyle de çatışıyorlardı  (Sf  133, 143, 212) Ama göçebe Türkmenlerin göçebe kesimleri daha Artuklular zamanında tarım ve ticarete, şehir hayatına yöneldiler  (Sf  256-259) Tarihçi Claude Cahen, dağlık arazileri yüzünden Kürtlerde göçebeliğin çok uzun süre devam ettiğini belirtir  Aynı sosyal kulvarda rakip olmamaları ve dindaşlık faktörü, tarihte Türkmen ve Kürt birlikteliğini sağlamış, Gökalp'in belirttiği gibi, nüfus yoğunluğuna ve hayat tarzına göre bazı Türkmenler, mesela Siverek'te Karaçeli aşireti gibi Kürtleşmiş, buna karşılık tarım ve şehir hayatına geçen Kürtler Türkleşmiştir  Bu konularda Claude Cahen'in ve Mükremin Halil'in eserlerinde çok geniş bilgi vardır; onları başka yazılarımda tanıtacağım  Böylesine iç içe geçmiş bir tarihi, etnik milliyetçilik fanatizmiyle parçalamaya çalışmak, ancak kötü niyetle yapılabilecek bir 'tahrif'tir   | 
|   | 
|  | 
|  |