|  | Lale Manço |  | 
|  07-01-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Lale Manço'Mançoloji'nin Kraliçesi' Bugün, 20 Eylül 2007 Ülkemizin bağrına bastığı ve hala yaşattığı sanatçı Barış Manço’yu, Hülya Okur HaberX okurları için Lale Manço ile yad etti  İşte o söyleşiden satır araları: "Babam, bir kızın babasına hayranlığının ötesinde kişilik olarak çok hayran olduğum bir insandı  ", "Türkiye’deki ilk birine konan isimlerdir; Barış, Doğukan ve Batıkan  ", "O zamanlar biraz çipi görünüşlüydüm  Barış’ında pek bayıldığı bir tip değildi o!" ,"Barış Manço bir müesseseydi  ", "Barış Manço'nun eşi olmanın çok büyük bir ağırlığı var  " "Onunla yaşadığım hayat, birkaç kişinin hayatına bedeldir  ", "Bir kere benim çocuklarımın babası var, baba değil  ", "Maddi dünyayı terk ettim" , "Ben bir tek bu evin peşinde oldum, orayı da müze haline getirebilmek için  ", "Bir radyo kurup, her gün Barış’ın parçalarını çalamam", "İnsanın kanını donduracak kadar kıskanç olmayan bir kadınım" BARIŞ MANÇO’NUN PARMAĞINDAKİ YÜZÜKLERE TAKILIRDI GÖZÜM KÜÇÜKKEN, NEDEN BU KADAR İRİ VE FAZLA DİYE, SAÇLARINA BAKARDIM, NEDEN BU KADAR UZUN VE BAKIMLI DİYE, ÇİZMELERİ AYAKLARINI NEDEN BU KADAR DERİNE GÖMÜYOR DERDİM, ŞARKILARINDAKİ SESİNİN TELLERİNDEN, DAVULUN PERDESİNE İNENE KADAR BIYIKLARINA TUTUNUP KALAN SÖZLERİN ASIL MUHATTAPI KİM DERDİM…  VE; KİM ONUN ALDIĞI NEFESİ BİZDEN İYİ TANIYOR, KOKUSUNU BİLİYORDU? KİM ONU AĞLARKEN GÖRMÜŞ DEĞİL, BİZZAT EVLATLARINI ELİNE VERDİĞİNDE GURURDAN AĞLATMIŞTI, KİM ONUN YÜZÜNE KAPANAN TOPRAĞININ GÜLÜ; LÂLE Sİ OLMUŞTU? KİM? KİM? KİM? İŞTE O! HÜLYA OKUR- 28 kasım 1954 doğumlusunuz  29 temmuz 1984 tarihinde tutukluluk geçiren emekli kurmay albay Turan Çağlar’ın kızısınız  Hayatınızı size sunan insanların, kendi hayatları için yapabileceği bir şey olmaması nasıl bir duygu? Çocukluğunuzu, gülerken dolan gözlerinizle nasıl anlatırsınız? LALE MANÇO- 54 yaşındayım  Benim genç kızlığım 35 yıl öncesine rastlıyor  35 yıl öncesindeki Türk aile geleneğine bakacak olursak, ben inanılmaz güzel bir ailede büyüdüm  Muhteşem bir babam vardı  Anlayış bakımından  Biz kızın babasına hayranlığının ötesinde kişilik olarak çok hayran olduğum bir insandı  Bu sadece benimle de sınırlı değildi  Bütün arkadaşlarım, babamın arkadaşlarının kızlarının çocukları babama ayrandı  Çünkü inanılmaz güzel ilişki kuran, onları anlayan, onlarla çok iyi dialogta olan bir insandı  Keşke o jenerasyon devam edebilseydi  Gittikçe değişen bazı şeyler var  Bu anlayışlar zaman içinde; korumacılığa, taassuba ve büyük şehirlerin getirmiş olduğu korkuların engellemesine rastlayan başka bir şeye dönüştü  Halbuki ben 18 yaşındayken arkadaşlarım benim evime çok rahat girip çıkarlardı  Erkek arkadaşlarımda dahil buna  Eğer bir yere gideceksek, evden alırlardı, babamla tanışırlardı, müsaade isterlerdi  Böyle bir anlayıştan geldim  O zaman için bir subayın bu anlayışta, bu hoşgörüde olması çok nadir rastlanabilecek bir özellikti  Dediğim gibi etrafında çok hayranlık uyandıran bir insandı  Bu bize düşkünlüğünden ve anlayışından kaynaklıydı ve bu hep de sürdü  Annem içinde öyleydi  Gelmiş geçmiş en mükemmel beyefendiydi babam  HÜLYA OKUR- O mükkemmelliyetten güzel bir kızı bize bağışlamış…  2  Dünya savaşının sonlarında doğan Barış Manço, ailesinin savaşın bitmesine duyduğu özlem nedeniyle "Barış " ismini seçtiklerini söylemektedir" Oğullarınıza da Doğukan(81) ve Batıkan(84) isimlerini koyması doğu ve batının barış içinde olması dileğinden kaynaklanmaktadır  Peki Lale, 16 c altında yaşayamayan nazlı bir ortam bitkisi olarak sizi nasıl ifade eder? LALE MANÇO- Valla bence güzel ifade ediyor  Esasında lale o kadar hassas mı, zannetmiyorum  Çünkü lale bir kış çiçeği ve Martta çıkıyor ve ciddi dayanıklı  Barış, Türkiye’deki ilk Barış  Barış ismi konan en yaşlı erkek  O da iddia ederdi ve bu iddiayı çürütecek hiç kimse çıkmadı  Daha sonradan çok Barışlar oldu  Bu arada Doğukan ve Batıkan isimleri de ilk isimler  Ondan başka başlangıç yok   HÜLYA OKUR- Barış Manço ile bozuk bir telefon sayesinde tanışmıştınız  Ablanızda misafirlikte iken, telefon bozulunca eniştenizin arkadaşı olan üst kat komşusuna telefon etmeye çıkıyorsunuz Kapıyı açan Barış Manço'ya "Telefon edebilir miyim?" diye soruyorsunuz ve aldığınız yanıt:"Benimle evlenirsen edebilirsin"    "Neden olmasın?" diyorsunuz  İçeriye girerek telefonunu edip, parasını ödemeye kalkınca; "Nasıl olsa evleneceğiz ne parası”oluyor  Bu âşıkane sohbete karşılık vermenizin nedeni ne idi? LALE MANÇO- Esasında buna ben bir karşılık vermedim  Çünkü o zaman 21 yaşındaydım  Barış 32 yaşındaydı  Aramızda 11 yaş fark vardı  Aklımın ucundan da geçirmedim bunun bir aşıkâne sohbet olacağını  Bana komşunun genç kızına iltifat etmek için söylenen bir şey gibi geldi  Ablamın eşiyle, Barış sınıf arkadaşı Galatasaray’dan  Bunlar hep bence kaderin adımları  Adım adım bir yere geliyor ve sizi hayatınızın olması gerektiği yöne doğru itiyor  Bu zaman içerisinde gelişen bir ilişki oldu  O öyle bir espriydi  Barış o akşam;”Ben bilirim”in kayıtlarını yapıyordu  Evden çıkarken de öyle bir anda karşılaştım zaten  Plak kaydına gitmek üzereydi ve akşam ablamlara geldi  O zaman da çok üzerime alınmadım açıkcası  Benim için büyük bir adamdı o zaman  Fakat zaman içerisinde onun ilgisi beni etkiledi  21 Yaş geriye ve kendi çocuklarıma baktığım zaman çocuk bir yaş  Etkilenmemek mümkün değildi böyle bir tarzdan, tavırdan  Benim şaşırdığım şey, Barış’ın benden etkilenmesi oldu  Ben o zamanlar biraz çipi görünüşlüydüm  Barış’ında pek bayıldığı bir tip değildi o   HÜLYA OKUR- Bu farklılık onu cezp etmiş anlaşılan…Barış Manço ile 1977'de nişanlanıp, 18 Temmuz 1978 tarihinde evlendiniz  Bu evliliğin öğrenci yurdu gibi sanatla yetiştiği yılları, 'Hem ideal bir eşti, hem de büyük bir sanatçı  1979'da 'Sarı Çizmeli Mehmet Ağa'yla yeni bir çıkış yaptı  Ardından 'İşte Hendek İşte Deve' ve 'Hey Koca Topçu' geldi  Ona sorarsanız, sanattaki başarısının gücünü evden aldığını söylerdi  ”şeklinde anlatmışsınız  Peki bu gücü ona, sırtını sıvazlayarak mı, mutlu bir aile ortamı hazırlayarak mı verdiniz? LALE MANÇO- Valla hepsi iç içe oldu  1975’ten sonra ilişkimiz başladı  Ben onu hiçbir zaman evlilik gibi ayırmıyorum  Bana göre 75’ten itibaren evliydik  Onun hayatına girdiğimden bir müddet sonra hayatının ve meslek yaşamının da bir parçası oldum  Mesela; konserlere giderken, kıyafetlerini hazırlamaktan, beraber gitmekten…Bir nevi yardımcısı, asistanı gibi de oluyor farkına varmadan  Televizyonda birebir her döneminde çalıştım  Barış Manço bir müesseseydi  Barış da, ben de bu müessese için çalışan iki elemandı diye baktım olaya  O müessese için, onu ayakta tutmak, geliştirmek için beraber bu yolda yürüdük  Bunun içinde aile de vardı, iş de vardı, çoluk çocuk da vardı, arkadaşlık  Her şey vardı  HÜLYA OKUR- Çok büyük bir takviye, tamamlayıcılık! Mesleğe ilk adımlarınızı işlerin koordinasyon, cat ve dekor düzenleme bölümlerinde yoğunlaşarak atmışsınız  Başarınız bir diğerini getirmiş ve klipler çekmişsiniz  İş hayatı, toplumdaki yerinizi Manço kimliğinden ne kadar uzaklaştırdı? LALE MANÇO- Hiç uzaklaştırmadı  Çünkü ben bütün bunları o program için yaptım  Özellikle ben bunu bir kariyer olarak götürüyüm diye hiç düşünmedim  Bizim müeesesemiz vardı  Ben hep ona çalıştım  HÜLYA OKUR- 2001 yılında krizdeki Türkiye için ihracat çöpçatanlığı yapıp, 3 kadın girişimci olarak 1  5 milyar nüfuslu bir coğrafyanın reexport merkezi konumundaki Dubai'ye Türk işadamları için iş ortaklığı gezileri düzenlemiştiniz  Bu tür bir atraksyon için temel hedef analitik zekanızı ortaya koymak mıydı? LALE MANÇO- Katiyen değildi  Güzel bir iş potansiyeli gibi görünüyordu  Esasında çok da yürümedi  Çünkü bizim Dubai ayağımız fazla bir şey sağlamadı  Bu iyi bir fikirdi ve iyi bir projeydi  Ama yumurta sağlam çıkmadı  Ama olabilirdi yani  HÜLYA OKUR- İstanbul’da yaşamıyorsunuz  Burayla tek bağlantınız, Barış Manço için kurduğumuz dernek ve onun için yapabileceklerimiz  Hayatınızdaki bu uzantı, kıyısına sandal yaklaştırmayan bir koy gibi hep Barış Manço’ya ait mi kalacak? LALE MANÇO- Yok değil  Daha önceleri daha sık geliyordum  Fakat şimdi dernek askıya alınınca…Özelikle ben almak istedim  Nedeni de var  Bir kere başka derneklerde oluştu ve bu gençlerin yaptığı şeylerdi  Bir hayli de tatsız şeyler yaşadık  Legal olmayan bir dernek sürekli bizimle uğraştı  Bana göre bir tane dernek var; o da bizim kurduğumuz dernek  Garip çalışmalar yaptılar, garip garip ihbarla rahatsız ettiler bizi  Sonra ben, dernekler masasından falan araştırdım  Böyle bir şey olmadığı da çıktı ortaya  Fakat şimdi öyle bir dönem oldu ki; bir sürü dernek Barış Manço adına bir şey yapıyor  Bir ara “Barış Manço aktivitesi” enflasyonu oldu piyasada  Ve son derece de Barış’a, Barış’ın seviyesine uymayan şeylerdi bunlar  Ve arada her şey kayboluyordu  Bende onun için bir adım geri atmayı, bir adım dinlendirip ondan sonra daha iyi bir hazırlıkla çıkmayı tercih ettim  Bu yüzden geriye aldım  Şu anda dernek var  Fakat faaliyette değil  Ama hazırlanıyorum  10’nuncu yıla bir belgesel hazırlığı var   HÜLYA OKUR- 9 Ağustos 2003’te 3 yıllık güzel bir ilişkinin ardından evlendiğiniz şimdiki eşiniz Serdar Ahıskalı ile Barış’ın yeğeninin arkadaşı olarak daha önce Barış'la bir toplantıda tanıştırılmışsınız  Başsağlığına geldiğinde bir daha karşılaşmış, sonra Barış bey’in yeğeni Sibel hanım mali işlerinizi toparlaması için ondan yardım istemenizi önermesiyle bu ilişki doğmuş  Barış Manço’nun ailesinin bu ilişki için doğurucu unsur olmasının, sizin hayatınızın bundan sonraki kısmı için destek niteliği taşımasıyla ilgisi var mı? LALE MANÇO- Yoo  Çok yok  Sibel, abisinin kızı Barış’ın  Ama biz çok yakın arkadaştık  Bir arkadaş desteğiydi o  Ama ilk başlarda biraz rahatsızlık vermiştir bu ilişki  Barış’ın abisiyle, kız kardeşiyle olan ilişkilerimde bu sorunu yaşamadık  Hatta zaman zaman özellikle Barış Manço aktiviteleri için de, İnci(kızkardeşi), Serdar hep bir araya gelip projeler geliştirdik  Bazı önlemler alınması gerekiyorsa beraber aldık  Serdarda esasında bu projenin bir ayağı oldu  Ve son derece de akıllı ve doğru bir parçası oldu  O işin objektif ve bussıness bölümüydü  Böyle bir dış görüş olması bize çok yardımcı oldu  HÜLYA OKUR- “Serdar'ın benim karşıma çıkması bir tesadüf değil, sanki bu da ilahi düzenin bir parçası” diyorsunuz  Bu ilahi düzende itidal yani orta yolu bulmak hanginiz için daha kolay oldu? LALE MANÇO- Esasında benim için çok zor oldu  Bu ilişkinin oluşmasında gerçekten Serdar’ın çok büyük katkısı var  Bir kere Türk toplumunda dul olmuş olmanın ve özellikle Barış Manço’nun eşi olmanın çok büyük bir ağırlığı var  Onun için ben herhangi bir ilişkiden çok korktum  Hayatımda böyle bir şeyin olabileceğini bile düşünmüyordum  Onun için bu ilişkinin ilişki haline gelmesi bile çok zaman aldı  Yani bakmayın basında çıkan asıldı, basıldı gibi şeyler, ilişkinin bir parçası değildi  Ama bu tip şeyler yaşanacaktı ve yaşandı da  Ama bu konuda sabırlı ve kararlı olması, ikimizin hayatı içinde çok iyi oldu  Yani benim bugünkü yaşantım, çocuklarımın bugünkü yaşantısı, hala Barış Manço için çalışmalar, bunların hepsinin altında böyle bir beraberliğin, huzurluğun, sakinliğin olması doğru olanmış  Onun için hala teşekkür ediyorum  HÜLYA OKUR- Serdar Ahıskalı, Deniz ve Levent ismindeki Çocuklarının, eski eşi Serpil Akıncıbay iddiası üzerine Işık Lisesi'nden kayıtlarını sildirip Suudi Arabistan'a götürdüğünü doğrulamış‘‘Bunu çocukların iyiliği için yaptım’’ demiş, eski eşinin kendisini çocuklarla ilgilenmeyen bir playboy olarak tanımlamasına kızan Ahıskalı’nın, ‘‘Bir playboy nasıl olur da üç yıl çocuklara hem annelik, hem babalık yapar’’ diye veryansınına şahit olmuştuk  Kendi çocukları dışında, sizin oğullarınıza nasıl bir baba? LALE MANÇO- Bir kere benim çocuklarımın babası var, baba değil  Baba değil  Fakat son derece iyi bir ağabey oldu  Özellikle eğitim hayatlarındaki yönlendirilmelerinde ki, ikisi de şu an da Amerika’da okuyorlar  Serdar da Amerika’da tahsil yapmış, uzun senelerde Amerika’da yaşamış, oradan da Suudi Arabistan’a geçmiş  İlişkileri her zaman iyi oldu  Tabi ki başlangıçta pürüzler oldu  Çocuklarım benim çok hassas yaştalar dı, babalarını kaybettiklerinde, Serdar’ın benim hayatıma girdiğinde  Ama iyi ilişkiler bunları çok güzel halletti  Çok iyi bir ağabey oldu  Baba olmak için geç bir dönemdi  Yani ancak ağabey olabilirdi  Bu olaylar esnasında Serpil hanımın da gerekli, gereksiz çıkışları oldu  Burada benimle alakalı bir şey yok  Serdar’a yönelttiği şeylerin kendisi de doğru olmadığını biliyor ama zannediyorum o zaman bir velayet davası vardı  Bir hayli üzücü ve gereksiz şeyler yaşandı  Hatta bir dergide;”Çocuklarımı Lale Manço’ya vermeyeceğim” gibi bir şey hatırlıyorum ama o zamanlar bizim ilişkimiz nerdeyse yoktu  Kimse kimsenin çocukların sahip olmaz, niye olsun ki? Zaten benim de iki tane çocuğum var  Zannediyorum bunlar, o zamanki tatsız olayların birikiminde oldu  Serdar; Playboy değil, son derece ağır başlı hoş bir insan  Çocukları Suudi Arabistan’a kaçırması diye bir şey sözkonusu değil  Zaten ben tanıştığımda orada çocuklarıyla kalıyordu  2003 senesine kadar da orada kaldı  Ondan sonra geldi buraya  Bir deneme yaptı, çocuklarla Türkiye’ye gelebilir miyiz diye? Ve olmadı  Olmamasının bir nedeni de, ne yazık ki anneleri  Geriye dönmek zorunda kaldı  HÜLYA OKUR- Barış Manço gerçekleştiremediği hedefini şöyle açıklamıştı: 'Budizm’i yerinde araştırmak istiyorum  Tayland ve Vietnam'da araştırmalar yapıp, bunları ekrana taşıyacağım  Barış Çelebi'nin dünya belgeselini yaparken Budizm’i de gözler önüne sermek istiyorum  Budizm bir din değil, felsefedir  ' Yaşasaydı ve bu hedefine ulaşsaydı, onunla maddi dünyayı terk etme yoluna gider miydiniz? LALE MANÇO- Valla isteseydi giderdim  Çünkü ben maddi dünyayı bu şekilde de terk ettim bir anlamda  Şu anda yaşamış olduğum hayat, zaten öyle bir hayat  Büyük Şehir’in bütün stresinden ve sıkıntısından uzakta yaşıyorum  Yaşadığım yer, gerçekten çok güzel  Çok huzur dolu bir yer  Demek ki onunla da yapardım   HÜLYA OKUR- 'Saçlarıma daha da aklar düşecek ve bir gün gelip Allah bu saçları geri alacak  Önemli olan bu geri alış sırasında hakkını vermiş olmam  ”demişti Barış Manço  Peki Uzun saçlarının ve bıyıklarının sırrının bir trafik kazasında gizli olduğu doğru mu? LALE MANÇO- Saçlarının değil  Trafik kazasını saçlarını uzunken geçirmişti  Bıyık, hepsi vardı o zaman  Çok da önemli değildi  Yüzünde hafif bir kaza iz vardı, kaşında ama önemli değildi  HÜLYA OKUR- Annesi Rikkat Uyanık, oğlu Barış’ı anlatıyor: ‘Müziğe olan ilgisi 1  5 yaşında başlar  İlk kez ‘Kiss Me Again’i söyledi  2  5 yaşındayken ben Ercüment Batanay’ın babası Hafız Kemal Batanay’dan ders alırdım  Barış, bu dersleri dinler, melodileri benden önce kapardı  Söylediği ilk Türk Müziği parçası ise ‘Ab-ı Gahı Yare Girdim, Arz İçin Ahvalimi’ olmuştu    ’[10 Ocak 1973] Sizin Barış Manço müziğini keşfetmeniz hangi zamana tekabül eder? LALE MANÇO- İşin bu tarafı çok komik  Ben Barışla tanışmadan, o telefon konuşması olmadan önce İngiltere’de okuyordum  Ve ablam ban abir kaset göndermişti  Kasetler çok yeni şeylerdi  Kasete çeşitli şarkılar doldurmuş  Başta da Barış’ın; “Gönül dağı, Lamba’ya püf de” parçaları var  Ben bu kaseti dinledikten sonra şöyle bir mektup yazmıştım; “Valla kaset çok güzel, Gönül Dağına hayran kaldım  Söyleyen kim?” O zamanlar tanımıyordum  O da yurt dışındaydı zaten  Demek ki kaçırmışım  HÜLYA OKUR- Sanatçının ölümünden önce "Club Manço" adıyla pazarlanan devre mülk sistemi yüzünden çok badireler yaşadınız  Bu ticari girişimin başarısızlığı, yanlış işletme yada para politikasının sorumlusu kimdi? LALE MANÇO- Valla bence bizdik  İnsan bilmediği işe, kesin önlemleri almadan, avukatsız, muhasebecisiz, sadece lafla girerseniz her işte batarsınız  Bunu kimle yaparsanız yapın batarsınız  Bilgisizlik, işini takip etmemenin sonu  Bunun tek suçlusu biziz  Öyle bodoslama işe girerseniz böyle olur  Başka hiçbir sorumlu bulmuyorum  Çok istersek suçları başkasına atarız ama esas sorumlusu biziz  HÜLYA OKUR- Kimi 40 ve 20 yıllık, kimi Manço'nun sanat hayatı yaşında seçilen parçaları yani son çalışması ‘‘Mançoloji’’ için yediniz ilk vurgunu ve ‘Mançoloji’ adlı albümlerdeki 10 parçanın yayın hakkının kendisinde olduğunu öne süren plakçı Yavuz Asöcal, MESAM, Emre Plak ve sizin aleyhinize toplam 45 milyar liralık iki ayrı maddi-manevi tazminat davası açtı  Barış’ın şarkılarının değil dava, pazarlık ve satış konusu olması, Azrail’in aynı insandan ikinci kez canını istemesi gibimiydi? LALE MANÇO- Esasında bu bahsettiğin bölümle ben ilgilenmedim bile  O dönemde Barış, Hüseyin Emre ile çalıyordu  Hüseyin Emre, özellikle Barış’ın ölümünden sonra iş yaptığım ve teşviki mesai de olduğum en doğru insandı  En azından bana öyle davrandı  Gerçekten çok yardımcı oldu  Bütün bu davalarla o muhatap oldu ve her şeyi de benim adıma temizledi  Ben böylesine vahim bir durum olduğunu hissetmedim bile  “Allah onun tuttuğunu altın etsin” derler  Gerçekten çok büyük desteğini gördüm  HÜLYA OKUR- Barış Manço’nun bünyesi o kadar zayıfmış ki, annesi ona saksofon almamış Fakat, her biri klasikleşmiş bestelerini yaptığı biri dünyaca ünlü Steinway marka kuyruklu, diğeri antika körüklü 2 piyanosuna sahipken onların borçlarına vedia olmasının üzüntüsünü onun yerine ne kadar duydunuz? LALE MANÇO- Ben Barış’ın hayatı boyunca saksofon çalmak gibi bir hevesi olduğunu hiç duymadım ve bilmiyorum  Bu Ancak abisi Savaş için olabilir  Ama Barış’ın merak dahi ettiğini zannetmiyorum  Olabilir ama ben flütü ağzına götürdüğünü bile görmedim 25 yıl boyunca  Körüklü piyano, antika bir piyanoydu  Dekoratif görüntüden öteye giden bir özelliği yoktu esasında  Steinway Piyanoyu beraber Avusturya’dan seçtik  Kendisi deneyerek aldı  Şu anda Manço köşkünde, hacizde ama hala durmakta  Elden çıkmış değil  Hala halledilebilecek bir takım durumlar var  Ondan kısmetse aileye dönecek  Şu anda Manço köşküne Halk Bankası el koydu fakat ondan sonrada kendi emlak bölümüne devretti  Şu an da Kadıköy Belediyesi’ne 10 yıllığına kiraladı  Ve orası Barış Manço kültür ve müze evi haline gelecek  Ben de elimdeki Barış Manço’ya ait bir çok şeyi orada sergileyeceğim zaten  Kıyafetleri vs   Tabi ki piyano da orada duracak bu süreç içerisinde  Bir de Jeep’i var  O da orada duracak ve tam bir müze haline gelecek  Dileğimiz bu müzenin 10 yıllık değil de, daha uzun seneler gidebilmesi  Bunun için bile çok uzun bir süreç geçti  Zaman zaman Lale Hanım mal peşinde gibilerden yanlış anlaşılan şeyler oldu ama ben bir tek bu evin peşinde oldum, orayı da müze haline getirebilmek için   HÜLYA OKUR- Hatta zamanın Kültür Bakanı Hüseyin Çelik, icra yoluyla Halk Bankası'na devredilen evinizin mahkemelik durumunun sona ermesi durumunda, Barış Manço Müzesi yapacağız’’ projesine ;‘‘Ben her şeyden önce evimi geri istiyorum  Barış Manço'nun çocuklarına bir miras verme hakkı vardır  Bu ev çocuklara Barış'ın mirasıdır ve ellerinden alınmamalıdır  “demiştiniz  LALE MANÇO- Onun çocuklara ait olması gerekirdi  Yapılan şey de bir yanlışlık vardır  Türkiye, onlarca Barış Manço yetiştirmedi  Evet kanun, kanundur, hata hatadır, banka bankadır  Ama işin sonucuna bakmak lazım  Bir borç alınmıştır  Bu borç ödenmemiştir  Buraya kadar doğru  Bu borç şirkete aittir  Barış Manço’ya paranın bir kuruşunu bile görmek nasip olmadı zaten  Ölümünden sonra çekilmiştir bu krediler  Bunun karşılığında da Clup Manço gibi bir yer ipotek verilmiştir  Yapılacak ilk iş, keşke ipoteği paraya çevirmek olsaydı da, oradan bu borçlar temin edilseydi  Gelip, Barış Manço’nun evini satmasalardı, satın almasalardı  Mutlaka oralarda bir şeyler döndü  Ben takip edemedim  Bilmiyorum  Hukuk olarak, yanlışlar mı? Hayır değiller  Ama insani olarak yanlışlar  Bu bir soygun esasında   HÜLYA OKUR- Barış Manço’ nun adı, İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ndeki 'Barış Manço Bilgisayar Laboratuarı' nda, TEMA Vakfı’nın Adıyaman’da kurduğu ''Barış Manço Ormanı‘‘, temeli 1997'de atılan Lale-Barış Manço İlköğretim Okulu’na verildi ama adının en büyük sürdürücüleri oğulları  Oğullarınızın Manço soyunu müzik olgusuyla birlikte sürdürmeleri ne kadar söz konusu? LALE MANÇO- Hiç söz konusu değil  Armut dibine düşer diye bir laf vardır ama iki tane armut ağacı var burada  Benim dibime düşmüşler  Belki de vardı ama ben şöyle düşünüyorum; Benim çocuklarım hiç müzikle ilgilenmediler  Bunu bir tavır olarak kabul ediyorum  Çünkü müzik ve televizyon onları babalarından uzaklaştırdı  Sonradan çok dinlediler  Bizim evde her Pazar şeyi seyrediyoruz, 7’den 77’ye nasıl olmuş? Tepkileri nasıl diye…Benim çocuklarım seyretmezdi  Sonradan onlara çok hak verdim  Çünkü orada babaları, bir sürü çocuklarla beraber  Çocuklarla beraber olmak için de evde değildi  Ve bunlara da doğal olarak tavır aldıklarını düşünüyorum  Sonradan babalarını kaybettikten sonra buna çok üzüldüler ama zannediyorum hata bizdeydi  Biz onu çok daha iyi yönetebilirdik  Ama insan bir işin peşine koşmaya başlayınca, biraz at gözlüğü takıp koşuyor  Pişmanlıklardan bahsedersek eğer, evet benim pişmanlıklarımdan bir tanesi budur: Çocuklarımla, iş hayatını keşke daha iyi yönetseydik  Çocuklarımıza çok düşkündük  Hep beraberdik ama bu yeterli değildi  İyi de zaman ayırdığımızı düşünüyorduk ama yeterli, kaliteli zaman ayıramamışız demek ki  Yani ben genç anne babaların hepsine bu ihtarı yapıyorum  Annelik, babalık da bir görev, bir iş, bir meslek  Yani işiniz var diye annelik, babalığı erteleyemezsiniz   HÜLYA OKUR- Ailelerin düşmanlığı olmamalı anne ve babaların işlerine!    Besteci, yorumcu, televizyon programcısı, günümüzün bilgesi, Evliya Çelebi'si, 'düşünür'ü diye tanımlanan Barış Manço’nun 1 Şubat 1999’da vefatının ertesi günü, Gazete başlıkları onun şarkılarından alıntıydı hep; ‘‘Ayrılık geldi başa katlanmak gerek    ’’, ‘‘Sevdiğimi son bir olsun    Zaman gazetesi, siyah manşetinde, ‘‘Adı kalıcı eserlere konup sonsuza kadar yaşatılsın’’ önerisinde bulunuyor, Cumhuriyet gazetesi onun ‘‘herkesten bir parça olduğunu’’ yazmıştı  Size en çok değen ve sizi en çok düçar kılan, şu yazılsaydı daha iyi anlatırdı dediğiniz bir şey var mıydı? LALE MANÇO- O kadar güzel şeyler yazıldı ki! Şaşırdım  Evet seviliyordu, biliyorduk o sevgiyi ama bu kadar büyük sevgi olduğunu Barış da tahmin edemezdi  Herkes ailesinden biri gitmiş gibi oldu  O kadar güzel şeyler yazıldı ki;”ah bu da yazılsaydı!” dediğim bir şey bulamıyorum  Fazlası yazıldı  Köşe yazılarından hazırlanış bir kitap çıktı:” Yağmurla giden adam” diye  Ondan sonra ben Galatasaray Üniversitesine bir kitap hazırlattım  “O bizi çok severdi” diye   Türkiye’nin her bir tarafında defterler doldu  Eve de gelip, bir sürü yazılar yazdılar  Orada o kadar güzel ifadeler var ki! O kadar yaratıcı şeyler yazmışlardı ki! Birisi vardı mesela, Barış’ın parçalarından alıntılarla bir nesir çıkarmış, inanılır bir şey değil  Barış kendi ağıtını yazmış  Çok enteresan  Yani kendi mersiyesini yazmış ve birisi de bunu deşifre etmişti  Hayran kalmıştım   HÜLYA OKUR- Hatta imam bile dile gelmiş…Çok büyük bir kalabalığın katıldığı Levent Camii'ndeki cenaze namazının ardından, imam; Manço'yu onun şarkısından şu dizelerle andı: ‘‘Unutma ki dünya fani/Veren Allah alır canı/Ben nasıl unuturum seni/Can bedenden çıkmayınca  ’’ Dua ile şarkıyı, ölüm ile çalgıyı tevhid eden bir bir bilinçle mi yendiniz onun acısını  Yani ölümü bile yaşamla barıştıran bir duyguyla? LALE MANÇO- Ben esasında magazin medyamız sayesinde yasımı bile tutamadım  O kadar çabuk kendimizi bir şeyin içerinde bulduk ki, manşetler, televizyon programı, skandallar   Hiç bu dediğiniz romantik şeyleri yaşayacak zaman olmadı  Bir savunma, arkadan da başka belalar gelmeye başladı  Ben matemini sürdüremedim  2,3 sene de böyle gitti zaten  Şimdi moda ya! Herkes kendi hayatını kitap yapıyor  Aklımdan onlar bile geçti  O günün manşetleri dehşetti  İnsanlar için bu gayet doğal, gündelik haber gibi okuyorlar ama siz o satırların içerisinde kendinizi doğru yerde bulamazsanız bunu bir facia olarak görüyorsunuz ve acı çekiyorsunuz  Ben de kendimi çok acı çeker buldum bütün bu olaylarda  Ama kimse bir şey hatırlamıyor, neredeyse Barış’ı bile hatırlamayacaklar  Bunu sitem olarak söylemiyorum  Bu insanın doğasında olan bir şey  Gözden uzak, gönülden ırak meselesi de değil, Tabi ki her şeyin yerine başka şeyler geliyor  Görmediğiniz, duymadığınız, dinlemediğiniz vakit elbette unutuyorsunuz  Anılarda biraz kalmasını sağlayacak olanlar bizleriz  Şimdi ne yapayım? Ben bir radyo kurup, her gün Barış’ın parçalarını çalamam  Yapılıyor da! Bana geçenlerde Siirt’ten, ilkokul 2 talebeleri mektup yazmışlar  İlkokul 2 talebeleri doğduğunda Barış yoktu  Hiç tanımıyorlardı  Ama ders olarak okumuşlar, hocaları öğretmiş, onun felsefesini anlatmış, çocuklar duygulanmışlar ve mektuplar yazmışlar  Bunlar çok güzel   HÜLYA OKUR- Onun ölümsüzlüğü tartışılmaz…  Nilüfer Ülkügüner Chuit, yedi sene boyunca Barış Manço ile dünyanın her yerini gezen belgesel ekibindeki asistanı  ‘‘Havaalanlarının dili olsa da konuşsa! Gündüzleri deli gibi çalışır, çok yorulurduk  Oradan oraya koşardık  Akşam olduğunda çok iyi bir masa arkadaşı olurdu  Fıkraları, taklitleri ile ekibini neşelendirirdi  ’’ Sözlerini kullanmıştı bir demecinde  Barış’ın yolculukları, diyar diyar gezmesi ve uzak doğu merakındaki yarenlik dereceniz ne idi? LALE MANÇO- Bir çok seyahatinde beraberdik  Bazı yerlerde Allah’tan tercih kullanmışım  Çocukların okulları tatil olduğu zaman öyle şeylere katılmıyordum  Çok gezisinde, hem çalışarak, mutemet ekip başı gibi, zaman zaman çekimlerine yardım ettim  Mesela iki, üç kamerayla gittiğimiz vakit, bir kamerayla ben görüntüler aldım  Teksleri Barış okudu  Görüntü yardımcılığı yaptım yani, başka bir kamerayla   HÜLYA OKUR- “Barış Bey, çayınıza kaç şeker alırsınız derdim  ‘Sen parmağını batır, çayım tatlanır şekerim' diye cevap verirdi  Böyle kibar, centilmendi  Hanımların ceketlerini tutar, kapılara kadar geçirirdi  ’’ Diye anlatıyorlar bazı bayan iş arkadaşları onu  Bayanlar ile tıpkı çocuklar gibi çok çabuk samimiyet kurmasından muziç duyar mıydınız? Ve Barış’ı severken sizi unutmayan kadınların samimiyetimiydi onların ki? LALE MANÇO- Hiç rahatsız olmadım bu tür şeylerden  Bir kadının bir erkeği beğenmesi, ilişki olarak son derece doğal  Onlardan keyif alması  Hakikaten de çok güzel iltifat eder, çok komplimanları, şanziman yerleri güzel, iskemlesini, kapısını tutar…Bunlar çok değerli vasıflar  Bu kıskanılmaz, takdir edilir  HÜLYA OKUR- Sizden evvel Marie Claude adında bir Belçikalı kız ile yaptığı bir evlilik bulunan Manço’nun, bu iki evlilik arasında 1971 senesinde nişanlandığı, fakat 1972'nin mayıs ayında ayrıldıkları, 1969 Türkiye güzeli, Yılmaz Güney'in arkadaş adlı filminde rol alan ve Cem Karaca'nın ilk eşi Feride Balkan'ın 1951 doğumlu kardeşi Azra Balkan ile yaşadığı aşka dair bir paylaşımımı olmuş mudur sizinle? Ve sizce o aşkı, şişede durduğu gibi tutan, dejenere etmeyen bir aşık mıydı? LALE MANÇO- Herhalde öyleydi  Ben Barış’ın bir sürü ilişkilerini bildim, hep konuştuk  Bu arada ben insanın kanını donduracak kadar kıskanç olmayan bir kadınım   HÜLYA OKUR- Kendine güvenli mi, karşındakine güvenli mi yani? LALE MANÇO- Kendime güvendiğim için  Karşımdakine güvenmek ne demek? Niye güveniyim ki? O da bir erkek netice de  Onun başka birisi için bana zarar vermeyeceğine her zaman güvendim  Bir de hiç sorgulamadım  Acaba bu akşam bir yerde bir ceviz kırmış mıdır, birisine asılmış mıdır? Hiç aklımın ucundan bile geçirmedim  Hiç takmadım  Belki de bizim evliliğimizin iyi gitmesinin nedeni buydu  Ama bunu ben kendim için yaptım daha çok  Çünkü bu tip insanlarla hayat götürüyorsanız, her şeyi de kafaya takacak olursanız, cehenneme döner yaşantınız  Benim kıskanç olmamam, Barış’ın önünü mutlaka çok açmıştır  Çünkü ne kendini kısıtlamak, ne de ifade vermek zorunda kaldı   HÜLYA OKUR- Türkiye’de aradığı kızı da bulduğunda Barış Maço, İlk karısından ayrıldığı için bütün formaliteleri tamamlarken, 9 Şubat 1972- Belçika’da ona ‘Siz Türkiye’de boşandınız ama biz; şiddetli geçimsizliği, boşanma özrü olarak kabul etmeyiz’ demişler ve korkmuş…Belçikalı yetkili gülerek ‘Belçika’da, iki karılı tek Avrupalı olursunuz  Bunun evlenmeniz için bir engeli yok  Boşandığınız ortada’ der demez Barış Manço rahatlamış  Burada iki evliliği sürdürecek bir yapısı var mıydı Manço’nun? LALE MANÇO- Valla olsaydı çok mutlu olurdu herhalde bütün erkekler gibi  İki evlilik yapmazdı herhalde  Ama gönlünde yatar mıydı? Yatardı  (gülüşmeler) HÜLYA OKUR- Barış Manço’nun ölüm anında yanında olan Sevil Demir için bir sorum yok fakat onun sizin evliliğiniz hakkındaki ifadesinin söz hakkını, size vermek istiyorum: ‘‘Manço isminin hatırına, o defterde nikahlı görünüyoruz  Ama herkesin kendi özel yaşantısı var  Kimse kimseye karışmıyor’’  LALE MANÇO- Eğer bizim ilişkimiz hala gittiyse, bir takım güzel anılarda kaldıysa, herhalde böyle bir şey dememiştir  Zannetmiyorum demiş olduğunu  HÜLYA OKUR- Fransa'da politikacılardan, sosyalizmin son büyük adlarından Mitterand'ın cenazesine karısı ve sevgilisi birlikte katılmışlardı  Bu tür bir ganilikle onun hayatından geçen kadınları kabul ettiniz mi? LALE MANÇO- Azra Balkan geldi cenazesine  Başkaları da gelmiştir eminim ki  HÜLYA OKUR- Yılmaz Güney'in eşi Fatoş Güney de genç bir kadın olarak bütün maziyi sırtında taşımış, devleşmiş eşi için def edemediği yalnızlığın acısını çekmişti  Halka mal olmuş erkeklerin ölümünden sonra eşlerinden kendilerini yok etmeleri neden istenir sizce? LALE MANÇO- Esasında hep düşündüğüm şeydir  Bu bir anlamda kendilerinin taşımak istedikleri vefa duygusunu, birisinin sırtına yükleyerek onda taşıtmaktır  Bu kimse için beklenmez  Çocukları için beklenmez, arkadaşları için beklenmez, kardeşleri için beklenmez…İlle karsından beklenir  Bu vefa duysunu sen, herkes için göstermek durumundasın  Biraz herhalde başlarından atmak için yapıyorlar bunu diye düşünüyorum  Çünkü bu saatten sonra kimsenin; Barış Manço için, ah, vah deyip kendi haytalarını bozacak durumları yok  Birisi düşünsün, götürsün yeter diye bakıyorlar herhalde  HÜLYA OKUR- Yine aynı kadın, oğluna;‘Babamın manevi, siyasi ya da kültürel mirasını taşıyacağım' diye kendine yüklenme  Baban değerli bir insandı, iyi bir sanatçıydı, bir mücadele insanıydı  Ama sen bunların hiçbirinden sorumlu değilsin  Senin kendine ait bir kişiliğin olmalı  ”demişti  Sizde oğullarınıza bir MANÇO sorumluluğu yüklediniz mi? LALE MANÇO- Aşağı yukarı bende ona benzer konuşmalar yaptım çocuklarımla  Doğukan, o zaman 16 yaşında falandı  Her gelen:” Bu evin erkeği sensin”diyordu  Çocuğa sürekli olarak mesuliyet yüklemeye çalışıyorlar  Dedim ki:”Sen bu ailenin sadece çocuğusun  Hiç bir şey’i değilsin  Şu anda o görev bende  Kimse de senden böyle bir şey beklemiyor  Ve hiçbir zaman da beklemeyeceğiz  Senin yapacağın tek bir şey var; kendi hayatını kurtarıp, kendi ayaklarının üzerinde durup, babana layık bir evlat olmak  Ama ne onun gibi, ne ondan iyi olmak zorundasın  Bu senin hayatın”demiştim  HÜLYA OKUR- Asker kaçağı olarak arandığını öğrenmek Barış Manço’ya çok dokunmuştu ve Okul belgelerini yeniden onaylatmak için Belçika’ya gitmiş, Fransa’da Öğrenci İşleri Müfettişliği’ne damgalatmıştı  Oğullarınız için askerlik konusunda izlediğiniz program nedir? Asker olmalarının gururunu, onlardan ayrı kalma pahasına yaşayacağınız zamanı öngörebiliyor musunuz? LALE MANÇO- Kesinlikle  Bekliyorum da   HÜLYA OKUR- Barış Manço, ‘Ülkücü’ olduğu iddiaları yoğunlaşınca Suadiye Atlantik konserinde SOL yumruğunu havaya kaldırıp şarkı söylemiş  Siz, şarkılarına yansıtmadığı ideolojileri için kahırlandığına şahit olmuş muydunuz? Yaşasaydı bugünkü siyasi tabloyu nasıl değerlendirirdi? LALE MANÇO- Barış ne sol yumruğunu kaldırdı, ne de kimsenin görmek istediği şekilde kurt işareti yaptı  Bütün bu ideolojileri son derece dengeli bir şekilde götürdü  Yani öbürleriyle ters düştü, ne onlarla  Çünkü bir sanatçının amacı; kamplaşma içinde olmak değildir  Toplumun her kesimine olduğu gibi hitap edebilmektir  Çünkü sanatçı kendi özümlediklerini halka paylaşmak durumundadır  Bunu en dengeli, en güzel götüren insanlardan bir tanesiydi  Çok da başarılıydı bu konuda  Her ne kadar bir şemsiye altına sokmak isteseler de, o şemsiyelerin hiçbirinin altına girmedi Barış  Bugünde olsaydı aynı şekilde olsa, kendi görevini yapardı  Herhangi bir ideolojiyi savunacağını veya bir şeye bi’ad edeceğini sanmıyorum  Barış bunun için bu kadar sevildi  Çünkü herkese eşit mesafede durdu  HÜLYA OKUR- Bedialarla hayatınızı sürdürüyorsunuz  Bundan sonra sizi nerelerde göreceğimizi ve kendiniz için hayattan neler istediğinizi sormak istiyorum son olarak  LALE MANÇO- Beni hiçbir yerde görmeyeceksiniz  Görünebileceğim tek şey, Barış Manço ile ilgili yapılacak aktivitelerdir  Derneği aktive edeceğim  Onun dışında bir şey yapmak istemiyorum  Çocuklarım bir an önce hayat adım atsınlar diye bekliyorum  Çok güzel, sakin, durağan bir hayatım var  Şu yaşamımdan çok memnunum  Bunu böyle devam ettirmeye çalışıyorum  Eşimin iki çocuğu var  Onları da güzel bir şekilde yetiştirmeye çalışıyorum  Kendi adıma hayattan çok güzel şeyler gördüm  Çok kıymetli bir eşim oldu  Onunla yaşadığım hayat, birkaç kişinin hayatına bedeldir  Hiçbir beklentim yok  Beklentim yok derken, ümitsizlikten değil, her şeyi çok güzel yaşadığım için, her şeyin en güzelini gördüğüm için   HÜLYA OKUR- Doyuma ulaştınız   | 
|   | 
|  | 
|  |