|  | Lütfi Deveci |  | 
|  06-30-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Lütfi DeveciHAKKINDA YAZILANLAR Meyvelerin şehinşâhı’ Lütfi Deveci Zafer Özcan Aksiyon Sayı: 613 - 04  09  2006 Aşılama yoluyla elde ettiği Deveci armutlarıyla, dünyaca ün kazanan bu tarım bilgesi Lütfi Deveci’nin Cumhuriyet Türkiyesi’nin özeti gibi hayatı Aksiyon’da  ‘1960 yılıydı  Ava meraklı bir insandım  Bir gün av dönüşü, yoldaki hayvan izine düşmüş armut dikkatimi çekti  Normalde o mevsime kadar bu meyve yaşamaz  Bu sebeple o tek meyve çok dikkatimi çekti ve çevrede araştırarak, armudun ağacını buldum  Ağaçtan aşı kalemleri aldım ve daha sonra bunları İtalyan ve Fransız armutları ile evlendirdim  Yaklaşık üç yıl sonra bu evlilikten, ağırlığı bir buçuk kiloyu bulan armutlar ortaya çıktı  Onlara Deveci armudu adını verdim  ” Günümüzde, Türkiye’nin tarımdaki ihraç kalemlerinden olan; lezzeti, dayanıklılığı ve büyüklüğü ile ünlü Deveci armutlarının ortaya çıkış hikâyesini, bu sözleriyle özetliyor Lütfi Deveci  Armudun öyküsü elbette ilginç ama ondan daha ilginci, hayatını Türkiye tarımına adamış bu ‘tarım bilgesinin’, adeta bir romanı andıran 95 yıllık yaşamı  1912 doğumlu Deveci, Cumhuriyettin kuruluş sürecinin şahitlerinden  Halen Çeşme Alaçatı’da yaşamını sürdürüyor   Deveci armutlarının serüvenini dinlemeye gittiğimiz Alaçatı’da, adeta asırlık bir çınar karşılıyor bizi  83 yıllık Cumhuriyet’in neredeyse bütün aşamalarının izini sürebileceğiniz; Atatürk’ten İsmet İnönü’ye Şükrü Saraçoğlu’ndan Celal Bayar’a kadar kurucu kadroyla olan anılarını dinleyebileceğiniz ‘son isimler’den biri aslında o  Bu anılara geçmeden önce, röportaja vesile olan armudun hikâyesine tekrar dönelim  Armudu bulduğu dönemin ilkbahar olduğunu hatırlıyor Deveci  Yani eski hasadın çoktan kalktığı ve meyvelerin tekrar çiçek açtığı dönem  “Bu kadar uzun süre bu meyvenin bozulmadan kalması beni araştırmaya teşvik etti  Onun özel bir ürün olduğuna inandım ve neticesini aldım  Dünya’daki armut çeşitlerinin ağırlığı 300 - 400 gramı geçmez  Deveci armudu ise 1,5 kiloya ulaşıyor  Türk Patent Enstitüsü’ne müracaat ettim ama meyvecilik maddesi olmadığı için tescil edilemedi  Oysa Deveci armudu bir dünya rekoruydu  ” BABAM, ATATÜRK’ÜN YAKIN ARKADAŞIYDI Fransızlar tarafından, 1963 yılında dünyadaki meyvecilik alanında ekol olmuş 22 isimden biri seçilen Lütfi Deveci’nin ziraat alanındaki mücadelesi, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına kadar gidiyor  Babası Arif Aslan Deveci, Atatürk’ün emriyle Çerkez Ethem ile birlikte Kuvva-i Seyyare’yi kuran iki isimden biri ve Gazi’nin yakın dostlarından  Çerkez Ethem’in Atatürk’le arasının açılması ve ülkeyi terk etmesinden sonra, onunla birlikte çalışanlar İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanır  Onlar arasında Arif Aslan Bey de vardır  Ceza almaktan Atatürk’ün talimatıyla son anda kurtulur  Atatürk’le yakın dostluğu Cumhuriyet döneminde de devam eder  Çocukluğunda kendi evlerinde genç kızların sigara sardıklarını ve bunların Gazi’ye gönderildiğini hatırlıyor Lütfi Deveci  Babasının asıl işi deve tüccarlığıdır  Atatürk’ün evlerine misafir geldiği gün de onun geniş hatıratının önemli ayrıntılarından   Arif Aslan Bey, deve tüccarlığının yanı sıra, çiftlikleri olan ve ziraat işiyle de uğraşan, devrin önemli zenginleri arasındadır  Ancak servetinin önemli bir kısmını, Kuvva-i Seyyare’nin masrafları için kullanır, Kurtuluş Savaşı yıllarında  Babasının millî mücadeledeki özverisi bugün bile duygulandırıyor Lütfi Bey’i  O günleri anarken, yaşadığı gururu gözlerinden okumak mümkün  Lütfi Deveci’nin tarıma olan ilgisi de babasının çiftliklerinde geçen çocukluğundan miras  “Ziraat sevdası o çiftliklerde geçirdiğim güzel günlerde yüreğime düştü  ” diyor   SAMSUN’DA HAYATIM DEĞİŞTİ Lütfi Deveci’nin yaşamında ve ziraat alanında kendini göstermesinde Samsun’un özel bir yeri var  Manastır’ın Bitola şehrinde doğan Deveci’nin ailesi, birinci Dünya Savaşı sonrası önce Ankara’ya, ardından da Samsun’a göç eder  Çocukluğu Karadeniz’in en güzel bölgelerinde geçer  1929’da Samsun Ticaret Okulu’nu bitirir ancak ticaretten hoşlanmaz  Gözü hep kırda ve tarımdadır  1929’da yaşanan Dünya Ekonomik Krizi’nden babası da etkilendiği için, çok istediği Avrupa’da tarım tahsilini yapma hayalini gerçekleştiremez  Onun asıl hedefi tarım konusunda Almanya’da eğitim almaktır  Bu gerçekleşmeyince tarıma olan ilgisi onu Bursa Ziraat Mektebi’ne yönlendirir  Atatürk’ün o dönem ülkedeki bütün ziraat mekteplerini kapatarak, sadece Bursa’yı bıraktığını ve oraya büyük yatırım yapıldığını anlatıyor  Zaten o yıllarda ziraat alanında eğitim veren yüksek okul da yoktur  Yurtdışından hocaların geldiği, Cumhuriyet’in tarım politikalarının şekillenmesinde önemli bir merkez haline gelen Bursa Ziraat Okulu’ndan birincilikle mezun olur Deveci  Yıl 1932’dir  Bursa’daki okulda teorik derslerle pratik uygulamaların birlikte yürütülmesi onun maharetlerinin gelişmesine de yardımcı olur  Çok istediği Almanya’ya gidemez ama okula ders vermek için gelen Alman hocalardan fazlasıyla faydalanır   Mezuniyet sonrası Samsun Tarım Müdürlüğü’ne ataması yapılır ve bir buçuk yıl orada çalışır  O dönem kendini göstermek için karşısına bir fırsat çıkar  Samsun belediye başkanı, lavanta bahçesinde başlayan hastalığı durdurması için ondan yardım ister  Hastalığın durdurulmasına olan katkısına karşılık belediye başkanından 4-5 dekarlık bir araziyi oldukça ucuz fiyata satın alır  İlk meyve çiftliğinin temelini de bu arazide atar  Bu olayı, ‘hayatını değiştiren gelişme’ olarak anlatıyor Deveci  Çünkü bildiklerini uygulamak için eline geçen ilk fırsattır bu, ancak heyecanı yarıda kalır  Üzerinde titizlikle çalıştığı meyve bahçesini sele kurban verince, memuriyet hayatına döner   Yaşadığı bu olumsuzluğa rağmen tarımdaki hayallerinden vazgeçmek niyetinde değildir  1936’da, yörede bir ilk olan Büyükdere Fidanlığı’nı kurar  Ayrıca beş dekarlık bir arsayı da satın alır  Bir yıl sonra ticari manada ilk çilek ziraatını bu arsada başlatan Deveci, 1938’de tarlasını genişleterek, ilk meyve fidanlarını diker  Bu atılımın önemi büyüktür, çünkü o yıllarda çok verimli ovalara sahip olmasına rağmen Samsun ve çevresinde ticari manada meyve fidanlığı yoktur  Kürtün Deresi’ndeki fidanlıkta bu işe ticari olarak başlayan Deveci, yöredeki ilk model olur  İlk olmak bütün zorlukları göğüslemek demektir  Yaptığı işlere insanların gülüp geçmesi onu daha da hırslandırır  Başlangıçta bu işten para kazanılacağına kimseyi ikna edemez  “Sel baskınları, hırsızlıklar ve maddi zorluklar içerisinde çok zor yıllar geçirdim  Herkes boş hayallerin peşinde koştuğumu söylüyordu  Ancak neticede ben haklı çıktım, emeklerim boşa gitmedi  ” diyor Deveci, o günleri anlatırken   ŞÜKRÜ SARAÇOĞLU’DAN ŞEFTALİ DAVETİ Bu zor yılların ilk ürünleri 3 yıl içinde alınmaya başlar  Yetiştirdiği çilek ve şeftaliler çok beğenilir  Deveci işinde o kadar iyidir ki, onu gören bütün Kürtün Vadisi sakinleri, diğer işlerini bırakıp, meyve ziraatına başlar  Cumhuriyet döneminde Ziraat Bankası ilk meyvecilik kredilerini bu vadide yaşayan çiftçilere verir  Krediler yörenin kalkınma sürecini hızlandırır  Buna vesile olmaktan duyduğu memnuniyeti özellikle vurguluyor Deveci  Kürtün Vadisi, günümüzde bile Karadeniz sahilinin önemli bir bölümünün meyve ihtiyacını karşılamaya devam ediyor   Lütfi Deveci, 1946’da Tarım Bakanı Şevket Raşit Hatipoğlu’nun isteğiyle Samsun Gelemen Devlet Çiftliği’nin kuruluşunda görev alır  Burada ürettiği yarım kilo ağırlığındaki ‘J  H  Hale’ cinsi şeftalilerin ünü Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na kadar ulaşınca Ankara’ya davet edilir  Başbakan, yapılan bu işten neden haberi olmadığı ve bu güzel meyvelerin Ankara’ya neden ulaşmadığı konusunda kendisine sitem eder  Bu olaydan sonra Gelemen Çiftliği’nde üretilen şeftaliler, o dönem Ankara - Samsun hattında çalışan altı kişilik uçaklarla başkente gönderilmeye başlanır  Bu işe bizzat Başbakan Saraçoğlu ön ayak olur  Hatta Ankara’da, o dönemin seçkin lokantalarından olan Karpiç de, Başbakanlıktan aldığı özel izinle Samsun’daki çiftlikten aynı uçakla şeftali getirterek, müşterilerine ikram etmeye başlar  Samsun yıllarından sonra onun hayatındaki ikinci önemli merkez Gebze’dir  1949’da Gebze’de arazi satın alan Deveci, burada modern bir meyve çiftliği kurabilmek için Avrupa turuna çıkarak İtalya, Fransa, Belçika ve Hollanda’daki modern üretim alanlarını inceler  Bu işin o dönemdeki üstatları ile tanışır ve Floransa Meyvecilik Fakültesi’nde melezleme araştırmalarında bulunur; budama seminerlerine katılır  Bu araştırmalar sonucu kurulan Gebze’nin Tavşanlı köyündeki çiftlik kısa sürede bölgenin kalkınmasına öncülük eder  O döneme ait en ilginç hatırası ise Ziraat Bankası’yla ilgili  Gebze Ziraat Bankası müdürü, çiftliğe gelerek kendisine bölgenin kalkınmasına olan katkılarından dolayı teşekkür ederek, “Tavşanlı köyü sakinlerinin banka hesaplarında, başka hiçbir köye nasip olmayan miktarda para birikti  ” der  Deveci’nin çalışmaları Tavşanlı köyünü zengin etmiştir  Lütfi Deveci’nin Avrupa’daki meyvecilik üstatları ve çeşitli enstitülerle olan ilişkileri bundan sonra da devam eder  Dönemin en ünlü meyve uzmanları ile uzun yıllar devam edecek dostluklar kurar   CELAL BAYAR VE İSMET İNÖNÜ’NÜN İLGİSİ O dönemde yine Samsun’da, meşhur ‘Star King’ marka elmalardan da yetiştirmektedir Deveci  Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a, bir Samsun ziyaretinde bu elmalardan ikram edilir  Tattığı ürünün lezzetinden çok etkilenen Cumhurbaşkanı, aynen Saraçoğlu gibi bunları üreten Deveci’yi Ankara’ya davet eder  Deveci, “Celal Bayar bana, bu elmaların Amerika’da yediği Star King’lerden çok daha lezzetli olduğunu ifade etti  ” diyor  Bayar, hayatını tarıma adamış bu idealist insana büyük ilgi gösterir ve görevi süresince her türlü yardımı yapar  Bayar’ın meyveciliğe çok meraklı bir devlet adamı olduğunu söylüyor Deveci ve Ankara’daki görüşmenin uzun yıllar devam edecek bir dostluğa dönüştüğünü belirtiyor  Bayar’ın o dönemler kendisine, ‘meyvelerin şehinşahı’ diye hitap ettiğini de ekliyor Deveci   Aynı ilgiyi eski cumhurbaşkanı ve CHP lideri İsmet İnönü’den de görür  CHP’nin efsanevi lideri, 1966’da eşi Mevhibe İnönü ve çocukları ile Gebze’deki çiftliği ziyaret eder  Bir gününü çiftlikte geçirir  Bu ziyarette oluşan samimi ortam, Deveci’nin hâlâ hatırında  İnönü’nün kendisini öpmesi ve bunun fotoğraf karesine yansıması üzerine, “Paşam bu görüntü olmadı  ” der  Onun, “Sende mi kendini öptürmekten hoşlanmıyorsun” demesi üzerine, espriyi patlatır: “Hayır paşam ama bir gün karşı partiden adaylığımı koyarsam bu resim beni yakabilir  ” Tecrübeli devlet adamının, bu sözüne kahkahalarla güldüğünü anlatıyor  Tarıma adadığı ömrüne çilek, şeftali ve elma ziraatını anlatan üç de kitap sığdıran Deveci, 1988’de çiftliklerini satarak emekli olur  “Şimdilerde dostlarıma amatörce yardımlarda bulunarak mesleki sevgimi tatmin etmeye çalışıyorum  ” diyor   Deveci armutları bugün meyve meraklılarının favorisi olmaya devam ediyor  Sırf bu cinsi kullanarak kalkınan yöreler bile var  Bunlardan biri de Bursa’nın Ağaköy’ü  Bugün Türkiye’nin en zengin köylerinden olan ve evlerin yüzde 70’inin kaloriferli ve güneş enerjili olduğu Ağaköy’ün kazancı Deveci armutlarının ihracatından geliyor  Lütfi Deveci, köy hakkındaki haberleri basından okuyunca bir arkadaşıyla köyü ziyarete gider  Ağaköylüler, verimli arazinin de yardımıyla 2 kilo 867 gramlık armut yetiştirmeyi bile başarmıştır  Deveci, “Dünyanın en verimli ovalarını gezdim ama Ağaköy’deki toprak yapısını hiçbir yerde görmedim  Orası bir tabiat harikası  ” diyor  Hatta köylülere, bu işi yaparken kendisini hiç aramamaları sebebiyle sitem etmiş  Buna rağmen yapılan işi beğendiğini ve kendi ürettiği armutla insanlara bir kez daha faydalı olmanın gururunu yaşadığını belirtiyor   Başlangıçta da belirttiğimiz gibi Lütfi Deveci halen Alaçatı’da günlerini geçiriyor  Yörede tarıma meraklı girişimcilere tecrübesiyle destek veriyor, önerilerde bulunuyor  En büyük hayali, çok emek verdiği Samsun ve Gebze gibi yerleri tekrar ziyaret etmek, kuruluşuna öncülük ettiği çiftlikleri tekrar görmek  Ancak yaşı ve sağlığı buna müsaade etmiyor  Cumhuriyet döneminin bu büyük emektarı ve tarım gönüllüsü aslında ömrünün sonbaharında bir kenarda unutulmayı değil, daha fazla hatırlanmayı ve daha fazla vefayı hak ediyor! Hem tarım sektöründen, hem de devletten… | 
|   | 
|  | 
|  |