Prof. Dr. Sinsi
|
Albert Einstein
Albert Einstein
Yirminci asrın ünlü Alman fizikçisi Genel ve özel rölativite (izafiyet) teori¬siyle tanınır Aynı zamanda madde hakkındaki kinetik teorisi ve özel ısı teorileri kendisinin meşhur ¬olmasına yardımcı olmuştur Üstelik Kuantum teorisinin öncülerindendir Einstein, 14 Mart 1879 senesinde Almanya'nın güneyindeki Ulm şehrinde Musevi ana-babadan dünyaya gelmiştir Bir sene sonra ailesi Münih'e ta¬şınmış, orada babası ve amcası küçük bir elektro¬kimyasal fabrika kurmuştur Einstein, okulu sev¬memiş, tahsiline evde başlamıştır Amcasından Pisagor teorisi ve cebiri öğrenmiştir Einstein ba¬sit cebir hesaplarından ve geometrik problemler¬den çok hoşlanmıştır 14 yaşına geldiği zaman, tabii bilimler hakkında yazılmış kitapların tesiri al¬tında kalmıştır Böylece alakası teorik fiziğe kay¬mış, 16 yaşındayken, ancak ikinci teşebbüsünde, 1896 senesinde Zürich’teki Federal Polyteknik oku¬lunun giriş imtihanını kazanmıştır Polyteknik okulunda öğrenciyken derslere pek devam etme¬miş, kendi başına çalışmayı tercih etmiştir Helm¬hotz, Boltzmann, Mach gibi fizik teorisyenleri¬nin kitaplarını,okumakla kalmamış, aynı zamanda Maxwell'in elektromagnetik teorisini tetkik et¬miştir 1900 senesinde buradan mezun olan Eins¬tein, iş bulmakta çok zorluk çekmiş, nihayet 1902 senesinde Berlin'deki bir patent bürosunda iş bula¬bilmiştir Buradaki vazifesi patent için yapılan müracaatları düzgün bir şekle sokmaktı Şüphesiz ki bu iş kendisine fizik alanında rahat düşünme fır¬satı vermiştir
1905 yılı Einstein’ın verimli bir yı¬lıdır Özel rölativite (izafiyet) teorisi hakkında beş mühim yazı neşretmiştir Daha sonra itiraf ettiğine göre bu yazıları yazması beş, hafta sür¬mesine rağmen 16 yaşından beri ışık hızı ile ala¬kalı meselelerle meşgul olduğu ve bu ışık hızı meselelerinin ise rölativite teorisine yol açtığını söylemiştir
“ Benim özel bir yeteneğim yok; sadece tutku derecesinde meraklıyım ”
Albert Einstein
Birleştirici İlke Arayışı:
Einstein 1905'ten sonra elektroman¬yetik kuvvetler ile çekim kuvvetlerini aynı biçimde ele almayı olanaklı kıla¬cak temel ilkeleri bulmaya yöneldi Bu sonuca kısmen, 1907 ile 1916 ara¬sında uğraştığı Genel Görelilik Kuramı ile ulaştı Genel Görelilik Kuramı bir çekim kuramıdır; yani iki cismin bir¬birine uyguladığı çekimle ilgilidir Newton'un açıklamadan öne sürdüğü bu etkileşim kuramının yerine Einste¬in bir başka kuram geçirdi Einstein'ın çalışmalarıyla, bu etkileşimin, o bölgede bulunan cisimlerin yol aç¬tığı bir uzay-za¬man eğriliği ol¬duğu ortaya çık¬mıştı Bugün yet¬miş beş yaşını aş¬mış olan bu ku¬ram henüz «olgu¬lar»ca yalanlan¬mış değildir 1930'lar ile 1950'ler arasında son derece popü¬ler olan (ki o dönemde bu kuramı ga¬zete ve dergilerin «matematik» köşe¬lerinde sıkça görmek mümkündü) Genel Görelilik Kuramı bugün astrofi¬ziğin temel çerçevesini oluşturur Bu kuram aynı zamanda kozmolojiyi tümden yenilemiştir
Einstein, kuramının evrenin genel yapısını betimleme olanağını verdi¬ğini fark etmiş ve büyük bir şaşkın¬lıkla evrenin hem sınırsız hem de sonlu olduğunu keşfetmiştir
Bugün kozmoloji, Genel Görelilik Kuramı üzerinde yükselmektedir Kara delikler, büyük patlama (big bang) ya da çekimsel dalgalarla ilgi¬li araştırmalar, Einstein'ın 1907 ile 1916 arasında yaptığı çalışmalar so¬nucunda açtığı yolda ilerlemektedir Einstein tüm yaşamı boyunca Genel Görelilik Kuramını «sevgili çocuğu» olarak nitelendirmiştir; bunun ne¬deni herhalde onun Özel Görelilik Kuramı gibi kolay doğmamış olma¬sıydı: Einstein 1911 ile 1916 arasında matematik öğrenmenin yanı sıra bu dönemde daha önce hiçbir bilgisinin olmadığı tansör çözümlemesini ve Eukleidesci olmayan geometriyi öğ¬renmişti Ayrıca yalnız çalışmayı sev¬mesine karşın çalışma arkadaşların¬dan Marcel Grossmann'a başvurmak zorunda kalmıştır Einstein bu büyük matematikçiden, geliştikçe daha çok karmaşıklaşan kuramının biçimsel¬leştirilmesi labirentinde kendisine yardım etmesini istemiştir
Aslında Genel Görelilik Kuramı hem yapısıyla, hem de evreni betimleme biçimiyle Einstein için ideal bir biçi¬mi temsil ediyordu Bu kuram esasen bir alan kuramı kavramına dayanı¬yordu; yani uzayın belirli bir noktasında bulunan bir cismin, çevresin¬deki uzay bölgesinde bir değişiklik meydana getirmesi fikrini temel alı¬yordu Bu cisim bir «alan» yaratıyor¬du; bu alan ise onu yaratan cisim ta¬rafından uzayın bir bölgesinde oluş¬turulan bir değişiklikten başka bir şey değildi Bu muhakemenin temeli şu ilkedir: daha önceleri düşünüldü¬ğünün tersine, uzay içindeki cisimle¬re karşı duyarsız değildir, yani bir cismin varlığında ya da yokluğunda uzay aynı değildir
Görelilik anlayışına göre iki cisim arasındaki etkileşim, cisimlerden bi¬rinin diğeri üzerinde yarattığı alan¬etkisiyle betimlenir: birinci cisim ikincinin bulunduğu yerde onun du¬yarlı olacağı bir alan, yani uzayda bir değişim yaratır; ikinci de bu etkiye karşılık verir Bu süreç karşılıklı oldu¬ğundan (birinci ve ikinci cismin yer¬leri değiştirilebilir), burada betimle¬nen bir karşılıklı etkidir, yani uzayın aracı olduğu bir tür etkileşimdir
Böylelikle alan kavramı bir sürekli değişkenlik (kontinium) fikrine da¬yanır: uzay her noktasında değişikliğe uğramaktadır Bu sürekli değiş¬kenlik kavramı, alan kavramını hem güçlendirir, hem zayıflatır Güçlen¬dirir, çünkü uzayın sürekli yapıda olmasıyla, uzayda (uzay-zaman) olup biten tüm fiziki süreçlerin be¬timlenmesi, bir alan kuramıyla uyumlu görünür Zayıflatır, çünkü bir sürekli değişkenlik kuramına te¬kabül eden «serbestlik derecele¬ri»nin sayısı (yani, değişkenliklerin olanaklılığı), dünyayı temsil etmek için çok fazladır; herhangi bir anda alanın, yerelleş¬miş bir cisim ola¬rak «kristalleşme¬si» gerekir
Einstein kırk yıl boyunca -ölümü¬ne dek- bu sorun üzerinde, kendi ifadesiyle kafa patlatmaktan vaz¬geçmedi Tüm fi¬zik kuramlarını birleştirecek bir kuram tutkusunu terketmedi ve sü¬rekli olarak, 1905'te ortaya koyduğu görelilik il¬kesine veya Genel Görelilik Kuramı¬nın temelindeki eşdeğerlik ilkesine benzer bir biçimde, tüm etkileşimler için geçerli olacak bir alan kuramı oluşturmaya çalıştı İşte sık sık giri¬şilip daha sonra vazgeçilen «birleşik kuram» geliştirme çabalarının te¬melinde bu yatar Modern fizik bu tutkuyu biraz farklı bir yönden yeni¬den ele almıştır; çünkü Einstein’ın birleşik kuram üzerinde çalıştığı yıl¬larda bilinmeyen yeni etkileşimler bulunmuştur (atom çekirdeğindeki zayıf ve kuvvetli etkileşimler)
Bir Yalnız Adamın Koşusu:
İlkeler doğrultusunda izlenen yol arzulanan birleşmeye olanak ver¬mese bile, Einstein en azından «inşa edilmiş» kuramı geliştirmeyi umu¬yordu, bu kuramla evreni oluşturan yapıtaşlarını ortaya koymak daha ulaşılır gözüküyordu ışığın sürekli ortamda yayılma olanağını ortaya koyan 1905 makalesinin, aynı za¬manda ışığın süreksizlik özelliğine sahip olduğunu içermesi, bu anlam¬daki bir adımı oluşturuyordu Aslın¬da bu makale bugün fiziğin temel kuramı olan kuvantum kuramının kurucu, belgesi olarak da kabul edi¬lebilir Bu kuram, 1905 makalesinde ifade edilenlerle uyumlu olarak, evrenin temel yapıtaşlarının ya parçacıklardan ya da dalgalar¬dan oluşabilece¬ği düşüncesinin bir kenara bıra¬kılmasını zorun¬lu kılar; ayrıca bir ölçümün so¬nuçlarının an¬cak istatistiki olabileceğini öne sürer Kuvantum kuramı yalnızca olasılıkların hesap¬lanmasına olanak verir
1905 ile 1927 arasında Niels Bohr, Erwin Schrödinger, Paul Dirac ve ku¬ramın diğer « kurucu öncüleri » ta¬rafından geliştirilen (bu kurucular arasında Einstein'ın adı genelde anılmaz) kuvantum mekaniğinin il¬keleri özetle bunlardır Ama Einste¬in'ın kuvantum kuramına katkısı¬nın 1905'te yayımlanan ışığın ku¬vantaları üzerine makalesiyle (veya 1907'de yayımlanan ve katılardaki fononlar kuramının kökeninde yer alan özgül ısı üzerine yazdığı maka¬lesiyle) sona erdiğini düşünmek yanlış olur Einstein, 1905'te «bulgu¬saI» olarak öne sürdüğü ışık kuvan¬taları varsayımını (yani Einstein bu varsayımı kesin kanıtlanmış oldu¬ğundan değil, ama kuramı iç tutarlı¬lık nedenleriyle doğrulandığı için öne sürmüştü), daha sonraki yıllar¬da tekrar ele alarak onu «bulgusal»olmaktan kurtarıp «gerçek»liğini kanıtlamaya çalıştı 1909'da, ışıma¬daki dalgalanma özelliğini incele¬dikten sonra ışığın doğasında bulu¬nan bir «ikilikle», hem parçacık hem de dalga özellikleriyle nitelendirile¬bileceği fikrini geliştirdi
Bu başarıları ile dikkati üzerine çekti ve 1911'de Prag'da Alman Üniversitesine teorik fizik öğretim üyesi oldu Ertesi sene profesör olarak Zürich’teki Federal Polyteknik'e döndü 1913'te Berlin'deki Kaiser Wilhem Cemiyetinin araştır¬macısı oldu
1916'da ku¬vantaların yalnız enerjileriyle değil, aynı zamanda (proton ve nötron gi¬bi tüm «gerçek» parçacıklarda oldu¬ğu gibi) hareketlerindeki nicelikle de nitelendirilebileceğini gösterdi ve böylece kuvantaların gerçekliği¬nin kabulünde önemli bir adım attı¬ğını düşündü Ama ışığın bu parça¬cık niteliğinin kanıtlanmasına yö¬nelik deneylerde uğranan düş kırık¬lıkları, Einstein'ı, ulaştığı sonuçlan yeniden gözden geçirmek zorunda bırakacaktı 1905 makalesinin teme¬li olan madde-ışıma benzeşimine geri dönerek, 1924'te ışık kuvantala¬rının klasik «gerçek» parçacıklarla aynı istatistiğe boyun eğmediklerini gösterdi; ışık kuvantaları çeşitli ola¬naklı durumlarda düzenli bir dağı¬lım göstereceklerine, onları grup¬lanmaya iten bir kuvvet varmış gibi, birbirleri üzerinde birikme eğilimi¬ne sahiptiler, bu da onların genelde bir dalga izlenimi vermesinin sebe¬biydi Bu keşfin önemi göz ardı edi¬lemezdi; lazerin ve aşın iletkenliğin bulunması, fotonlara özgü bu ista¬tistiksel kuvanta (Bose-Einstein is¬tatistiği olarak bilinir) bilgisine da¬yanır Bununla birlikte Einstein'ın bu alandaki çeşitli çalışmalarına rağmen, Bohr, Heisenberg, Dirac ve diğerleri tarafından temsil edilen, kuvantum kuramının geliştirilme¬sindeki ana akımın dışında kaldığı doğrudur Aslında Einstein kuvan¬tum kuramının istatistiğe bağlı ni¬teliğini kabul etmeyi her zaman yadsımıştır; bir ölçümün kuram ta¬rafından yetkin bir biçimde öngörü¬lemeyeceğini anlayamamıştır Kuvantum ku¬ramının kurulma yıllan olan 1913 ile 1927 arasında Einstein, onun onayını almaya çalışan genç araştır¬macıların umutsuz çabalarına rağ¬men kuvantum kuramına karşı eleştirel bir tavır takındı Daha son¬raları kuramın mantıksal tutarsızlı¬ğını tartışmayı bir kenara bırakacak ve karşı çıkmaları¬nın konusu biraz farklı bir alana ka¬yacaktır: Einste¬in'a göre kuvan¬tum kuramı he¬nüz «eksiktir» (bu nedenle de «ta¬mamlanması» için daha da de¬rinleştirilmelidir) çünkü kesin de¬ney koşullarında sistemin sonraki halini aynı kesinlikte verememektedir 1927'de dönemin tüm seçkin ku¬vantum fizikçilerini bir araya geti¬ren Solvay Kongresi, Einstein ile Bohr arasındaki kuramsal tartış¬mayla fizik tarihindeki yerini ala¬caktır
1919'da karısından ayrıldı ve kuzeni Elsa ile evlendi Bu arada Einste¬in meşhur "genel izafiyet teorisini" neşretti Bu te¬oriye göre, uzak bir yıldızdan gelen şualar, şayet yeryüzüne gelirken güneşe yakın geçmiş ise bü¬külecekti Einstein’ın bu sapma nazariyesi ve bu¬nun miktarı 1919 senesinde iki İngiliz tarafından tam güneş tutulması anında test edildi Kasım ayında bu nazariyesinin doğru olduğu ilan edilince ünü dünya çapında yayıldı 1921 senesinde No¬bel fizik ödülü kazandı Bu ödül esasen daha ön¬celeri fotoelektrik üzerine yaptığı çalışmaları için verilmişti
Einstein’ın Nazizmden kaçarak 1935'te Amerika Birleşik Devletle¬ri'ne iltica etmesiyle, bu tartışma yeniden alevlendi Tartışma bu kez Ku¬vantum kuramında «yerel olmama»(yerel olmayan etkileşim) denen bir sorun üzerindeydi Yerel olmayan et¬kileşime göre, geçmişte karşılıklı et¬kide bulunan iki sistem üzerinde ya¬pılan ölçümler, birbirlerinden bağım¬sız değildir; sistemlerden biri üze¬rinde yapılan ölçümler, bu iki sistem birbirinden ayrı da olsa, sanki birbir¬leriyle anında bağlantı kuruyorlar¬mış gibi ya da «haberleşiyorlarmış»gibi, bir diğeri üzerinde yapılan öl¬çümleri de belir¬lemektedir Bu nokta kuvantum kuramının kuru¬culan tarafından daha önce fark edilmemişti 1935 'te yayımla¬nan ünlü bir ma¬kaleyle (bu ma¬kalede geliştiri¬len düşünceler «EPR paradoksu» olarak bilinir; EPR makale ya¬zarlarının baş harfleridir: Einstein, Podolsky ve Ro¬sen) fizikçiler topluluğunun dikkati¬ni kuvantum kuramındaki bu şaşırtı¬cı duruma yönelten Einstein'dır O zamandan beri bu konu üzerindeki çalışmalar sürmektedir, özellikle Alain Aspect ta,rafından 1982'de ger¬çekleştirilen ünlü deneylerde belir¬le ndi ği gibi, birbirine etkide bulun¬muş iki fotonun durumları gerçek¬ten de bu etkileşimin izlerini taşı¬maktadır ve bunlar sonsuza dek bir¬birleriyle bağlantılı kalacaklardır Einstein tarafından kuvantum kura¬mına yöneltilen eleştiriler genelde onu tercihinin alan kuramları yö¬nünde olmasıyla ilişkilendirildi So¬runun kökeninde süreksizin sürekli¬ye olan baskınlığının söz konusu ol¬masına rağmen Einstein'ın kafasını kurcalayan sorun bu değildi Einste¬in'a göre kuvantum kuramındaki asıl kusur parçacıkların varlığını açıkla¬yamamak ve kuvantaların varlığını onları doğrulamadan ortaya koy¬maktır Einstein'ın yaşamının yalnız¬lık içinde sona erdiğini ifade etmek pek de abartma olmayacaktır Einste¬in kendisinin 1905'te ortaya koyduğu ışık kuvantalarının varlığından kuş¬kulanan birkaç meslektaşıyla yalnız¬lığını paylaşmıştır 12 Aralık 1951 ta¬rihli bir mektubunda şöyle yazıyor¬du:”Elli yıldır bilinçli olarak kafa yorduğum şu soruna bir yanıt bulmuş değilim: Işık kuvantaları nedir? Bu gün çıkagelen ilk aklıevvel, onun ne olduğunu bildiğine inanıyor, ama kendini aldatıyor ”
Einstein 18 Nisan 1955'te öldü; son yazısı Bertrand Russell ile birlikte ka¬leme aldıkları bir barış çağrısıydı
Klasik Fizikçilerin Sonuncusu:
Einstein bugün efsane haline gelmiş bir şahsiyettir; onun imgesi, ister reklam için olsun, isterse yaşamakarşı bir tavırı belirtmek için olsun, çok kullanılmıştır Bu efsanelerin dışında, yaptığı katkının ölçüsünü kendi etkinlik alanında aramak önemlidir: fizik alanı Einstein ışık kuvantaları üzerine 1905'te yayım¬ladığı makalesiyle, kuvantum kura¬mının kurucusudur Kuşkusuz kısa süre içinde kuvantum kuramına belli bir mesafeyle yaklaşır olmuş¬tur, ama böyle bir eleştirel tavrın bi¬lim topluluğu bünyesinde büyük ka¬zançlar sağladığını da göz ardı et¬memek gerekir; eğer Einstein bu so¬runlarla uğraşmamış olsaydı, örne¬ğin yerel olmayan etkileşim gibi so¬runlar daha uzun süre fark edilme¬yebilirdi Einstein'ın, kuvantum ku¬ramını bu haliyle kabul etmeyi yad¬sıması, aynı zamanda fizik tarihinin onunla sona eren bir evresine de ait olduğu anlamına gelmektedir; bu¬gün, fizik artık temelini oluşturan kuvantum kuramı olmadan düşü¬nülemiyor
Einstein'ın bir diğer alanda da kat¬kısı olmuştur ki, ondan sonra fizik, daha önce olduğundan farklıdır; bu alan, temel ilkele¬rin araştırılması alanıdır Bugün fi¬zik tümüyle belli sayıdaki ilkelerin kabulüne dayan¬maktadır; bu ilke¬ler değişmezlik ya da simetri ilkeleri¬dir Bunlar fizik yasalarının da¬yandığı «üstün¬yasa»lardır Bu¬günkü kuramsal fizikçilerin temel etkinlik alanını oluşturan bu ilkeler Einstein'la orta¬ya çıkmıştır
Gerçi Einstein'dan önceki fizik de bu ilkeleri uyguluyordu, ama deneyci yoldan yani şu ya da bu yasanın, şu değişmezlik ilkesine uyduğunun doğrulandığını öne sürerek uygulu¬yordu
Einstein'dan itibaren buna karşıt bir yoldan gidilmektedir; önce değiş¬mezlik ilkelerinin ne olacağı, daha sonra da onlardan çıkacak yasalar belirlenir Bu anlamda bugünkü fi¬zikçiler Einstein'ın bıraktığı mirası kullanmaktadırlar
Thomas Edison ( 1847 - 1931 )
Ampulü ilk bulan Amerikalı ilim adamı 1847'de doğmuş,1931'de ölmüştür Yedi yaşında okula başlamış, ancak öğret¬menleri, anlaması yavaş diyerek okuldan uzaklaş¬tırmıştır Buna rağmen, okuma yazmayı öğrenmiş, daha 12 yaşındayken Detroit ile Port Huron ara¬sındaki demiryolu hattında çalışmaya başlamıştır: Bu sırada teknik yayınlara ilgi duymuş, boş vakit¬lerinde devamlı teknolojik kitapları okumuş ve bi¬linen makineleri geliştirme yollarını araştırmıştır
l859'da Port Huron ile Detroit arasındaki Grand Trunk demiryolunda gazete sattı Buradan kazan¬dığı parayla 1862 senesinde basit ve elle çalışan bir baskı makinesi almış, baskısı ve neşriyatı kendisi¬ne ait olan haftalık Herald adındaki gazeteyi çı¬karmıştır Daha sonra telgrafçılığı öğrenerek Mo¬unt Clemeas'ta telgrafçı oldu Bu işinden de kısa za¬manda sıkılan Edison, buluşlarla ilgilenmek istediği için birkaç iş değiştirmiştir 1864 senesinde İndi¬annapolis'te iken ilk defa otomatik telgraf cevap¬layıcısını keşfetmiş, bunu ölümüne yakın pek çok buluşları takip etmiştir l869'da New York'ta iş bulduktan sonra, telgraf ve telgraf sesi üzerine ça¬lışmaya başlamıştır İçlerinden birisi 40 000 do¬lara sattığı buluşlarından dördünün patentini al¬mıştır Bu para ile New York'ta teferruatlı bir elek¬trik laboratuarı inşa ettirmiştir l876'da sıhhati bozulduğundan çalışmaya ara vermiş, fakat, em¬rinde çalışan kişileri keşif yapmaya ve araştırma¬ya teşvik etmiştir Laboratuarlarını Menlo Park'ta tekrar açmış, daha sonra West Orange'a taşıyarak emrinde binlerce işçi çalıştırmıştır
Keşifleri kronolojik sıraya göre şöyledir: Re¬mington haline gelen daktilo, telgraf ve sinyal ci¬hazı, tek hattan aynı anda çeşitli alıcılara mesaj göndermeye yarayan quadruple telgraf vericisi, daha sonra kopya makinesi haline gelen bir makine, elektrik lokomotifi, ampül, vanalı vites, 7 adet elektrik güç transmisyon patenti, demiryolu sinyal sistemi, cam yapım aleti (tabaka levha ha¬linde) kinetogratik kamera (ilk hareketli kamera¬nın gelişmemiş hali), sun'i sıva, şarjı galvanik piller, kompresörle kullanılabilen boyalar, yapım malzemeleri, otomobil tahrik edici ve devamlı ik¬mal edici sistemler, renklerin çeşitlerini görmek için geliştirilmiş metotlar, el fenerleri, transmi¬terler, alkalinli piller, radyo alıcıları, sentetik ka¬uçuk vs
Cauchy (1789 - 1857)
İlk büyük Fransız matematikçisi Auguston Louis Cauchy, Bastille'in işgalinden altı haftadan az bir zaman sonra Paris'te 21 Ağustos 1789 günü doğdu İhtilal çocuğu eşitlik ve hürriyete olan borcunu yoksulluk içinde büyüyerek ödedi Yarı açlık içinde ancak babasının iş bilmesi ve aklını kullanması sayesinde yaşadı Babası, parlamentonun avukatıydı Okumuş aydın biriydi Katolik'ti Bastille düştüğünde giyotinden nasıl kurtulduğunu Allah bilir İhtilal döneminde polisti İhtilalden iki yıl önce kendisi gibi dindar, çok iyi bir kadın olan Maria Madeleinc Desestre ile evlendi Bu evlilikten altı çocuk oldu Bunların ikisi erkek ve dördü de kızdı Bunların en büyüğü Cauchy'ydi İhtilal sonrasında aile Arcueil köyüne taşındı Tam on bir yıl burada kaldılar Cauchy, çocukluğunda kötü beslendiği için sıhhati hiç bir zaman iyi gitmedi Başlangıçta iyi bir eğitim gördü Dindardı Bu yüzden başına çok belalar da geldi Yine Abel'e göre, Cauchy tutuculuğu seven bir ilim adamıydı Weierstrass ve Hermite'te Katolik'ti Cauchy, ilk dini eğitimi annesinden aldı Zaten ihtilal döneminde okullar kapanmıştı Zamanın ihtilalci yönetimi okuyanları sevmiyorlar, bilginleri ve kültürlü adamları yoksulluk içinde bırakıyorlardı veya giyotine sevk ediyorlardı
Arcueil köyünde matematikçi Laplace ve kimyacı olan Berthollet (1748-1822) kapı komşuydular İlişkileri de iyiydi Berthollet kesinlikle bir yere gitmezdi Laplace biraz daha alçak gönüllüydü Bir gün fakir komşusunun evine gitti İyi beslenmemiş, kitaplar ve defterler içinde cezalı bir çocuk gibi gömülmüş zayıf Cauchy'yi görünce hayrete düştü Az zamanda çocuğun matematik yeteneğini anladı Ona, kendisine iyi bakmasını önerdi
Birkaç yıl sonra aynı Laplace, Cauchy'nin seriler hakkındaki konferanslarını dinlemeye çağrıldığı zaman, delikanlının serilerin yakınsaklığı hakkındaki keşiflerinin, kendi gök mekaniğinin büyük binasını yıkmasından korkuyordu Çünkü, ya kendi serileri ıraksaksa diye düşünüyordu Bu korkulu konferanstan sonra eve geldi ve hesaplarının tümünü teker teker gözden geçirdi Hemen hemen küresel olan yerkürenin yörüngesi biraz daha eliptik olsaydı, Laplace'ın dayandığı seri de ıraksak olacaktı Bereket versin ki, Laplace'ın, korktuğu başına gelmedi ve rahat bir nefes aldı Laplace, kendi serilerinin yakınsaklıklarını Cauchy'nin yakınsaklık ölçütleriyle teker teker kontrol ettikten sonra ancak aklı başına geldi Çünkü, büyük Laplace tehlikeyi görmüş ve daha önce oldukça dikkatsiz adımlar atmıştı Şimdi, Cauchy'nin ölçütleri onu rahatlatmıştı
1 Ocak 1800 günü, Paris'le İlişkisini kesmemiş olan Cauchy'nin babası, senato katibi oldu Bürosu Luxembourg sarayındaydı Bir köşeyi de oğluna ayırmıştı O zaman Polytechnique'te profesör olan Lagrange sık sık katiple konuşmaya gelirdi Cauchy ile burada karşılaşan Lagrange, Laplace gibi çocuğun matematiğine ve onun matematik yeteneğine hayran kaldı Bir gün Laplace ve başkalarının huzurunda Lagrange, köşede çalışan genç Cauchy'yi göstererek, "Bu delikanlıyı görüyor musunuz? O, matematikte hepimizi geçecektir" dedi
Lagrange, nazik ve zayıf olan fakat çok çalışkan Cauchy'ye on yedi yaşına kadar yüksek matematik kitabının verilmemesini söyledi Aslında, bu da yanlıştı Çünkü, dahi bir kimse için bilgi kısıtlaması söz konusu olamaz Kısıtlama veya sıkma onu o yoldan alıp yok olmasına neden olabilir Cauchy , on üç yaşına kadar babasının yanında eğitim gördü Daha sonra Ecole Centrale du Pantheon'a girdi Bu okulda, Yunanca, Latince ve bu dillerin edebiyatlarında açılan yarışmaların tüm ödüllerini alarak okulda bir kahraman oldu Bu okuldan ayrıldıktan sonra on ay iyi bir öğretmenle matematik çalıştı 1805 yılında on altı yaşındayken Polytechnique okuluna ikincilikle girdi Orada dini görevlerini yerine getirirken arkadaşları kendisi ile alay ediyordu Bu alaylara bazen aldırmıyor bazen de onları imana getirmeye çalışıyordu 1807 yılında mühendis okuluna geçti 1810 yılında bu okulu bitirdi Üç yıl Napolyon'un ordusunda askeri mühendis olarak Cherbourg'ta çalıştı Cherbourg'a, Laplace'ın, Lagrange'ın, Kempis'in ve Virgilus'ün birer kitabını götürmüştü Lagrange'ın eseri sayesinde, onun eserindeki hatalardan uzak bir fonksiyonlar kuramı kurmayı tasarladı Boş zamanlarında aritmetikten başlayıp astronomiyi bitirdi Bazı ispatları sadeleştirerek matematiğin tüm kollarını gözden geçirdi Terör, savaşlar, yenilgiler, ihtilaller ve karşı ihtilaller devrinin matematikçisi olan Cauchy de bu olaylardan, kurtulamadı Fakat, yine de bir şeyler yapmaya çalıştı Birincisi, analize yakınsaklık ölçütünü getirerek analizi sıhhate kavuşturdu En önemli atılımlarından birisi buydu İkincisi, olasılıklar analizi ve gruplar kuramını kurmasıdır Üçüncüsü de, karmaşık fonksiyonlar kuramıdır
1812 yılında Moskova yenilgisi, 1813 yılında Prusya ve Avusturya'ya karşı Leipzig yenilgisi, Napolyon'u İngiltere'yi işgalden vazgeçirdi Bu hazırlıklarda Cauchy de bulunuyordu Cherbourg' daki inşaatlar yavaşladı Cauchy çok çalışmaktan bitkin bir halde yirmi dört yaşında 1813 yılında Paris'e geri döndü Bu sırada en verimli yaşındaydı Çok yüzlü geometrik şekiller, simetrik fonksiyonlar ve bunlarla ilgili eserini verdi Cauchy'nin bu eserleri basıldı ve çok taktir toplayarak Cauchy'nin bir anda ünlü olmasını sağladı Legendre, Cauchy'nin bu çalışmasına devam etmesini istedi İkinci eseri Ocak 1812 tarihinde basıldı Sübstitüsyonlar kuramı, sonlu gruplar ve işlem grupları üzerindeki çalışmaları çok etkili oldu Permütasyon grupları üzerine makaleler yazdı Alt gruplar, grupların ve alt grupların sıraları arasındaki bağlılıkları inceledi Grup tabloları onun en ilginç çalışmalarını gösterir Katı cisim dönmeleri ve simetrilerin oluşturduğu gruplar hep Cauchy'nin çalışmalarının ürünleridir Sonlu, sonsuz ve devirli gruplar üzerinde çalıştı Bunların atom ve kristal yapılara uygulanmasını verdi Permütasyonların devirlerini yazdı
1816 yılında yirmi yedi yaşındayken, hayatta olan matematikçilerin en önde gelenlerinden, biri oldu Tek rakibi, kendisinden on iki yaş büyük olan ve çok az konuşan, yaptıklarını saklayan ve yayınlamayan Gauss'tu
1814 yılında, karmaşık fonksiyonlar kuramını geliştirdi Bugün, Cauchy teoremi adıyla bilinen ünlü teoremi ifade ederek ispatladı Bu alanda integraller ve bunların hesaplanma yöntemleri yine Cauchy tarafından verildi Bu sahadaki eseri 1827 yılında basıldı Akademi ve Polytechnique'e 80 ile 300 sayfalık orijinal eserler yağdırıyordu 1815 yılında, Fermat'ın bir teoreminin ispatını verdi 1816 yılında sıvılar üzerinde dalgaların yayılmasının kuramını içeren yapıtıyla Akademi ödülünü aldı 1815 yılında Polytechnique'te analiz öğretmeni ve az sonra da profesör oldu Sorbonne'a ve College de France'a girdi Her işte başarılı oluyordu Akademiye haftada iki çalışma sunduğu oluyordu Geliştirdiği ve yaptığı çalışmaları öğrenmek için Avrupa'nın her yanından matematikçiler geliyordu 1816 yılında Akademiye başkan seçildi
1818 yılında Aloise de Bure ile evlendi Karısı, görgülü, bir ailenin kızıydı Cauchy gibi o da Katolik'ti Bu evlilikten iki kızı oldu Tam kırk yıl eşi ile çok mesut evlilik hayatı sürdürdü Laplace ve diğerlerinin önerisi ile 1821 yılında Polytechnique için çok şahane bir analiz kitabı yazdı Bu kitapta, limit, süreklilik, diferansiyel, integral, dizi, seri, dizilerin ve serilerin yakınsaklığı hakkında çok güzel konularda kendini gösterdi 1826 ile 1830 yılları arasında "Matematik Alıştırmaları" adlı bir dergi çıkardı Çok aranan ve tutulan eserler yayınladı 1835 yılında Akademinin "Comptes Rendus" adlı haftalık bültenini çıkardı Cauchy bu dergiye makaleler yağdırıyordu Eserlerinin basma masraflarının artmasından dolayı dört sayfadan fazla makale kabul edilmemesi kısıtlaması, Cauchy' nin kalemini yavaşlattı Sayılar hakkında 300 sayfalık bir çalışmasını dışarıda, bastırmak zorunda kaldı
1830 yılı ihtilali yine Cauchy'nin huzurunu bozdu ve rahatını kaçırdı Ailesini Paris'te bırakarak, Akademiye istifa dilekçesini vermeden İsviçre'ye gitti Sardunya Kralı ona Torino'da fizik matematik kürsüsünde bir yer verdi Cauchy bu görevi kabul etti ve kısa sürede İtalyanca 'yı öğrendi Bundan sonraki derslerini ve konferanslarını bu dille verdi Çok çalışmaktan dolayı hastalandı İtalya'ya yaptığı seyahatte iyi oldu Papayı ziyaret etti Sonra, yeniden Torino'daki görevine döndü Cauchy'i ödüllendirmek isteyen Charles, aslında ona çok kötülük yaptı 1833 yılında, on üç yaşındaki oğlunun eğitim ve öğretimi için görevlendirdi Cauchy, ertesi yıl ailesini yanına getirtti Sabahtan akşama kadar çocukla beraberdi Sanki bir dadı olmuştu Çocuktan boş kalan kısa zamanlarda bile odasına koşuyor, birkaç formül yazıyor ve bir paragraf ekliyor ve yine çocuğun yanına dönüyordu Burada yaptığı en önemli çalışma, ışığın dağılması hakkında yapılan buluşudur
Cauchy, küçük öğrencisinden 1838 yılında kurtulduğunda elli yaşındaydı Kraldan izin alarak Paris'e döndü Yeniden koltuğuna oturdu Bundan sonraki matematik çalışmaları daha hızlı oldu Sanki dinlenmişti Bundan sonraki matematik çalışmaları her sahayı içeriyordu Matematiğin tüm kollarında, mekanikte, fizik ve astronomide olmak üzere ve çoğu da çok kalın olmak koşuluyla 500 taneden fazla eser yazdı Çok yönlü ve çok çalışkan bir matematikçiydi
Bu kadar çok eser vermeye ve bu kadar çok çalışkan olmasına karşın, dertleri yine bitmedi College de France'ta bir yer boşalmıştı Cauchy hemen buraya seçildi Yemin etme nedeniyle hükümetle ve yöneticilerle arası açıldı Yemini kabul etmediğinden yine açıkta kaldı Daha sonra hükümet hata yaptığını anladı ve Cauchy de görevinde kaldı Cauchy, tam dört yıl hükümete arkasını çevirip çalıştı Ailesinden aldığı terbiyeden olacak, Fransız Hristiyanlığı'nın inatçı bir Don Kişot'u gibi bir davranış gösteriyordu Bu davranışıyla hükümeti bile güç durumlara düşürdüğü oluyordu O, dini için eziyetler çekmiştir Arkadaşları tarafından iki yüzlü burjuva olarak suçlanmasına karşılık hürmete değer bir matematikçiydi Abel'e karşıda iyi ve namuslu davranmamıştı
Cauchy'nin en önemli çalışmalarından biri de bu devreye aittir Leverrier, 1840 yılında Akademiye bir çalışma sundu Hesaplar o kadar fazlaydı ki, bunları incelemek olanaksızdı Cauchy , hesapların doğru olduğunu gerçeklemek için çalışmayı incelemeyi kendisi istedi Cauchy, Leverrier'in hesaplarını adım adım izleme yerine, kestirmeden giderek, eseri gerçekleyecek ve az zamanda geliştirilebilecek yeni yöntemler buldu Hükümetle olan kavgası 1843 yılında daha da kızıştı Cauchy bu sıralarda elli yaşındaydı Bakan, kamuoyunun alayı olmayı göze alamadığı için, Cauchy'nin yerine başka birinin seçilmesini emretti Cauchy kendisini mertçe savundu Onun bu savunmaları Galile zamanında olsaydı kendisi şüphesiz yakılırdı Her gelen hükümetin kendisinden istediği yeminleri cesaretle kabul etmedi Bu davranışları bazı hallerde hükümetleri bile güç durumda bıraktı 1848 yılında, Cauchy'den bu yemini isteyen hükümet iş başından kovuldu Yeni gelen hükümetin ilk işi de bu yemini kaldırmak oldu Cauchy'nin hayatı ve karakteri bize zavallı Don Kişot'un hayatı gibi heyecan verir Bu davranışlarından dolayı kendisine Don Kişot takma adı bile yakıştırılmıştır
1852 yılında III Napolyon yönetimi ele alınca yeniden yemin koydu Yalnız bu yeminden Cauchy'ye ayrıcalık tanındı Cauchy bu ayrıcalığa teşekkür bile etmedi Hiç bir şey yokmuş gibi derslerine devam etti Bundan sonra da Sorbonne'un şerefi oldu Cauchy'nin ilginç bir yanı da, duygusal olmasıydı O, matematikten ayrıldığında, aklı yerine duygusal yanlarına göre hareket ediyordu Bu davranış onda çok görülürdü Bu nedenle, bazı tutarsız davranışlara, hatta bazen onu felaketlere götürüyordu Hıristiyanlık, Müslümanlık ve politik konularda çalkantılı devirler yaşamıştır Bir zaman cizvitleri tutmuş ve onları desteklemiştir Sonuçta, Mayıs 1860 tarihinde toplu insan öldürülmesi olayı olmuştur
Cauchy, eserlerini çok acele yazdığından, bu çalışmaları çok eleştirilmiştir Çok eser vermiştir Eserlerinin tümü 789 ayrı çalışmadır ve hepsi yirmi dört cilt kadar tutar Fakat, bu kadar eser veren bir kimsede bu kadar kusuru hoş görmek gerekir Yaşamı ve hayatı çok sadeydi Onun iki şeyi vardı Matematik ve din Matematik ve dinden başka her şeyde sınır gözetirdi Kendisini ziyarete gelen Lord Kelvin'i bile Katolik yapmak için uğraşacak kadar saf ve temiz duyguluydu Gauss'un tersine, kendisini çok üstün görüyordu Bu nedenle yakınlarını kırıyor ve son yıllarını kavgalarla geçiriyordu İnatçı bir davranışı vardı Gürültücülere şiddetle karşı gelirdi Haklı ya da haksız olsun, kendi görüşünde ısrar ederdi Bu davranışı yüzünden arkadaşları kendisini pek sevmezdi
Akademiye seçilecek adaylara ilmi otoritesine göre oy verilmesi neredeyse bir gelenekti Cauchy bu oylarını, dini ya da siyasi görüşü doğrultusunda verdiği söylenir Şüphesiz, bu davranışın doğru olup olmadığını bilemiyoruz ama, tutumu yüzünden en azından böyle bir kanı etrafında bırakıyordu Son yılları bu nedenle biraz acıklı geçmiştir
Cauchy , 23 Mayıs 1857 günü altmış sekiz yaşındayken birden bire bronşitten öldü Bu bronşiti geçirmek için dinlenme yerine çekilmişti Orada ölümüne neden olan bir hummaya tutuldu Aslında ölümü hiç beklemiyordu Ölümünden, birkaç saat önce, Paris baş piskoposuna yapacağı iyiliklerden söz ediyordu Yaşamı boyunca iyilik yapmayı çok sevmişti Papaza son sözleri "İnsanlar gelip geçer, fakat eserleri kalır" dedi ve öldü Gerçekten, Cauchy'nin eserleri bugün üniversitelerde yaşamaktadır
Fonksiyonlar kuramında da çok yenilikleri olan Cauchy, Cauchy-Riemann denklemleri, Cauchy teoremi, Cauchy integral formülü ve Cauchy esas değeri buluşları sayılabilir Bu saydığımız bağıntılar oldukça genel buluşlardır Karmaşık analizde çok uygulaması olan çok derin konuları içine almaktadır İstenildiği kadar da genişletilip ilmin diğer dallarına uygulanabilirliği vardır
|