04-01-2007
|
#1
|
90burcu
|
İstasyon
Bir elmanın iki yarısı gibiydiler Herkes birbirlerine yakıştırırdı onları Genç kız henüz onyedisindeydi,delikanlı ise ondokuz Henüz çok gençtiler Genç kız okumak istiyordu,öğretmen olmak ve kendisi gibi varoşlarda büyüyen genç kızlara öğretmek Delikanlı ise para kazanmak istiyordu,çok para kazanmalıyım diyordu kendi kendine Sevdiğine rahat bir hayat yaşatmalıydı Bir eli yağda bir eli balda olmalıydı Hep hayaller kurarlardı Küçük bir ev üç tane çocuk ikisi kız biri erkek ama erkek abi olmalıydı ki kardeşlerini korusun Tıpkı genç delikanlı gibi İki kız kardeşi vardı delikanlının Onlara hem annelik hem babalık hem de ağabeylik yapıyordu genç yaşında Ebeveynlerini bir tren kazasında kaybetmişti Yetimdi ve de öksüz Kıt kanaat geçiniyorlardı Okuyamadı delikanlı,hep çalıştı,çalışmak zorundaydı Yapmadığı iş kalmamıştı zaten,ama onun için önemli değildi Ne iş olsa yapardı Yaptı da
Bir yıl geçmişti aradan kız onsekiz yaşındaydı ve üniversiteyi kazanmıştı Ankara’ya gidecekti Delikanlı üzülmüştü Canından,bir tanesinden ayrılacaktı Araya yollar girecekti,dağlar ve de trenler Trenleri hiç sevmezdi delikanlı İstasyona bile gitmedi cenazeden sonra Trenler onun en büyük düşmanıydı Ayrılık günü geldi çattı Gitmeliydi genç kız,hayallerine çok yaklaşmıştı Son kez sahilde buluştular Son günleriydi,doyasıya yaşamalıydılar o günü Delikanlı bu kadar uzağa gitmesini istemiyordu sevgilisinin Söylemeye cesaret edemediği şeyler döküldü dilinden;
-Gitme!!
-Bunu nasıl söylersin?Bu benim en büyük hayalim biliyorsun
-Daha yakın bir yere gitsen?
-Hayır Ankara’da okumalıyım Hem büyük şehir görmüş olurum
-Ama!!çok uzak Kaç defa görüşebileceğiz ki?
-Bilmiyorum sevgilim Belki senede iki defa Ama yazları geleceğim biliyorsun
-Peki sevgilim Senin dediğin gibi olsun Git!!
Bu konuşma delikanlıyı hiç memnun etmemişti Korkuyordu Unutulmaktan ve kaybetmekten Ya tren onu da ayırırsa kendisinden Düşünmek bile istemiyordu bunu İstasyona yaklaştılar Delikanlı durdu,sen git dedi Ben istasyonları sevmem biliyorsun Kız boynunu büktü,”peki” dedi Kendine iyi bak Mehmet,kardeşlerine de Elbette bakacağım Aslı’m,elbette Sen de kendine dikkat et Oralarda hasta olma,bakacak kimsen olmaz,üzülürüm bilirsin Mektup yazmayı unutma Adresini de en kısa sürede bildir ki yerini bilelim Tamam Mehmet bildiririm Alnından öptü Aslı sını Allaha emanet ol dedi İki damla göz yaşı elmacık kemiklerinin üzerinden burnunun kenarından aşağıya dudaklarına kadar indi Cebinden çıkardığı mendiliyle sildi göz yaşlarını Ama durdurmak ne mümkün Ardı kesilmedi hıçkırıkların Ağladı!Ağladı!Ağladı!
Bir haber bekliyordu Aslı’sından Bir mektup gelmeliydi şimdiye kadar Bu kadar bekletmemliydi Ve geldi de Adresini yazmıştı Aslı Ve de kampusünü anlatmıştı Büyük aynalı camları olan binaları Işıklı tabelaları Kalabalığı anlatıyordu mektubunda Mehmet okudu mektubu Hem de iki defa,kokladı kokladı katladı göğsünün üstüne,gömleğinin yaka cebine koydu Sabırsızlıkla tatili bekliyordu Günler haftaları kovaladı,haftalar tatili getirdi Az kalmıştı Sadece bir ay daha ve sonra gelecekti Aslı
İkinci mektubu da geldi Aslı’nın Birinci sınıfı başarıyla bitirmiş,ikinci sınıfa geçmişti Geliyordu Evet Aslı geliyordu Bunu yazmıştı mektubuna Mehmet sevinçten ne yapacağını şaşırmıştı Bir yıl ne kadar da uzun gelmişti ona Sanki bir asır gibiydi Ama bitecekti hasreti,Aslı geliyordu çünkü Ama tam olarak tarih vermemişti Sürpriz yapmak istiyordu Mehmet’e Yüzündeki sevinç ve şaşkınlığı görmek istiyordu En iyisi tarih vermemek diye düşündü Bir kaç güne kadar geliyorum yazmıştı satırlarına Mehmet sabırsızdı İstasyona gitmek için bir sebep aramaya başlamıştı artık Gitmeliydi oraya Bir zamanlar sevdiklerinden ayıran tren bugün onu canı ciğeri Aslı’sıyla kavuşturacaktı Belki de bu bir barış olacaktı trenlerle arasında Karar verdi İstasyona gidecekti bugün Aslı gelebilirdi çünkü Onu uğurlayamadı ama mutlaka karşılamalıydı En güzel elbiselerini giydi,arkadaşından ödünç ceket bile almıştı Güzel görünmeliydi En mutlu günüydü bu İstasyona gitti Elinde cami bahçesinden kopardığı kırmızı güllerle bekliyordu Saat sabahın dokuzuydu henüz Bu saatte tren gelmezdi oraya ama o inatçıydı bekleyecekti Bekledi Gece eve yorgun ve aç döndü Yemek yemeden yattı Sabah yine aynı heyecanla istasyona koştu Yine aynı sevinç aynı umut Bekledi Yıldızlar ona gece olduğunu hatırlatana kadar Yine gelmemişti Aslı Tren durmamıştı bu istasyonda hızla önünden geçip gitmişti Götürdüğü sadece ardındaki esinti değildi trenin,umudunu da alıp götürmüştü İçine bir sızı saplandı arkasındaki banka yığılıp kaldı Ertesi gün yine aynı senaryo ve bir ertesi gün daha bir hafta geçmişti
Sonunda bir tren durdu Evet tren durmuştu Ankara’dan geliyordu tren Aslı kesinlikle bu trenin içinde olmalıydı Şimdi inecekti trenden Sevinçle sarılacaklardı birbirlerine,doyasıya bakacaktı gözlerine,saçlarını okşayacaktı,koklayacaktı Bir kaç yabancı indi trenden Bu adamları tanımıyordu bile,ama yüzleri de hiç gülmüyordu zaten İyi ki de tanımıyorum dedi kendi kendine Ve arkalarından yeşil sancağa sarılmış bir tabut iniverdi trenden Bu tabut buraya geldiyse mutlaka buralıdır diye düşündü genç Ama hiç ölüm haberi almamıştı ki o Küçücük bir beldede böyle şeyler hemen yayılırdı Hani derler ya “kötü haber tez yayılır ”omzunda bir el hissetti Mehmet Döndü baktı,bu Aslı’nın babası Halil Ustaydı İlk ustası ve belki de kayınpederi olacaktı Gözleri yaşlıydı Halil Ustanın ”Baba” derdi ona çıraklıktan beri ”Ne oldu baba?” dedi “Oğlum” dedi Halil Usta bastı bağrına Mehmet’i Mehmet anlamıştı bu tabutun Aslı’ya ait olduğunu İnanmak istemiyordu,olamazdı böyle bir şey Tren gelmişti çünkü Aslı’nın ciddi bir hastalığı da yoktu Soramadı Halil babaya Koskoca demirci Halil Usta,nasırlı ellerini yüzüne kapatmış hüngür hüngür ağlıyordu Mehmet şok geçiriyordu Tabuta doğru yürüdü Arkadaşları engel olmak istediler Mehmet direndi,inatla görmek istediğini söyledi İlerlerken yanından geçtiği adamların konuşmalarını duydu Ankara’dan gelen otobüs kaza yapmıştı En yakın hastaneye kaldırılmıştı yaralılar Ölenler de olmuştu Ölenler trenle memleketlerine yollanmıştı
Nerden bilirdi ki,Aslı’nın otobüsle gelerek Mehmet’e sürpriz yapacağını Aslı,Mehmet istasyonları sevmiyor diye dönüşünü otobüsle yapmaya karar vermişti Mehmet ise Aslı trenle gelecek diye barış ilan etmişti istasyonlarla Tren onları kavuşturmuştu ama… 
O günden sonra Mehmet her gün saat tam ondört onbeşte istasyona gider Geçecek treni beklerdi İçinden Aslı’nın ineceği treni beklerdi Onun için delirdi diyorlardı Kimseye bir zararı yoktu onun Sessizdi,sessizce evinden çıkar,istasyona gider ve beklerdi Kardeşleri evlenmişti,çocukları bile olmuştu o artık bir dayıydı ama dayılığın ne olduğunu anlayamadı bu şekilde bir yıl geçti Tarih 7 Temmuz du yine ondört onbeş trenini bekliyordu Mehmet,yeni adıyla Deli Memo ertesi gün yerel gazetelerde şöyle bir haber yer alıyordu “Aşıklar İstasyonu olarak da bilinen Küçüksu İstasyonunda bir vatandaş kendini trenin önüne attı Üzerinde kimlik bulunmayan kişiyi,vatandaşlar teşhis ettiler… ” Deli Memo ölmüştü Yada dirilmişti Kimse onun yaptığını yapmaya cesaret edemezdi Ceketinin cebinden küçük bir kağıt çıktı kağıtta şunlar yazıyordu;
“Sen bana gelemedin ama ben sana geliyorum Aslı’m Bekle beni”
|
|
|