Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
atatürk, kemal, mustafa

Mustafa Kemal ATATÜRK

Eski 06-22-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mustafa Kemal ATATÜRK



Mustafa Kemal Atatürk (19 Mayıs 1881, Selanik - 10 Kasım 1938, İstanbul), Türk asker ve devlet adamı Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı (1923-1938) I Dünya Savaşı sonrası Anadolu'da başlayan ulusal bağımsızlık mücadelesi olan Kurtuluş Savaşı'nın askerî ve siyasi önderi Cumhuriyet Halk Partisi'nin kurucusu ve ilk genel başkanı






Çocukluk ve gençlik yılları (1881 - 1905) Mustafa Kemal Atatürk, 1881 tarihinde Selânik, Koca Kasım Paşa Mahallesi, Islahhane Caddesi'nde bugün müze olan evde doğdu 1839 doğumlu olan babası Ali Rıza Efendi aslen Manastır'a bağlı Debre-i Bâlâ (Yukarı Debre)'dandır Milis subaylığı, evkaf kâtipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi Bu çiftin Fatma (1871/72-1875), Ahmet (1874-1883), Ömer (1875-1883), Mustafa (Kemal Atatürk) (1881-1938), Makbule (Boysan, Atadan) (1885-1956) ve Naciye (1889-1901) adında altı çocukları oldu Fatma dört, Ahmet dokuz, Ömer sekiz yaşlarında iken, o senelerde salgın olan kuşpalazı (difteri) hastalığından çocuk yaşlarında öldüler En küçük kardeş Naciye, Mustafa Kemal'in Harp Okulu'nu bitirdiği sene, oniki yaşındayken verem hastalığına yakalanıp hayatını kaybetti Makbule Hanım 1956 yılına kadar yaşadı


Öğrenim çağına gelen Mustafa, annesinin isteğiyle Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde öğrenime başladı, daha sonra babasının isteğiyle Mektebi Şemsi İbtidai (Şemsi Efendi Mektebi)'ne geçti Bu sırada babasını kaybetti (1888) Bir süre Rapla Çiftliği'nde Hüseyin dayısının yanında kaldıktan sonra Selânik'e dönüp okulunu bitirdi Bu arada Zübeyde Hanım, Selânik'te gümrük memuru olan Ragıp Bey ile evlendi Şimdi müze olan Koca Kasım Paşa Mahallesi Islahhane Caddesi'ndeki ev, Ragıp Bey'in evidir Ali Rıza Bey yaşarken, Ahmed Sübaşı Mahallesi'ndeki Sanayi Mektebi karşısındaki evde oturmuşlardı


Mustafa, Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne kaydoldu ve 1893 yılında Selânik Askerî Rüştiyesi'ne girdi Bu okulda Matematik Öğretmeni Yüzbaşı Üsküplü Mustafa Sabri Bey "Kemal" adını ilave etti Fransızca öğretmeni Yüzbaşı Nakiyüddin Bey (Yücekök), özgürlük düşüncesiyle genç Mustafa Kemal'in düşünce yapısına etkiledi Mustafa Kemal Kuleli Askerî İdadisi'ne girmeyi düşündüyse de ona ağabeylik yapan Selânikli bir subay Hasan Bey'in tavsiyesine uyarak Manastır Askerî İdadisi'ne kaydoldu 1896-1899 yıllarında okuduğu Manastır Askerî İdadisi'nde Tarih öğretmeni Kolağası Mehmet Tevfik Bey (Bilge), Mustafa Kemal Efendi'nin tarih'e olan merağını güçlendirdi 1899'da İstanbul'da Mekteb-i Harbiye-i Şahane (Harp Okulu)'na girerek 1902'de Mülâzim (Teğmen) rütbesiyle mezun oldu Akabinde Erkan-ı Harbiye Mektebi (Harp Akademisi)'ne devam etti ve 11 Ocak 1905'te Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle bitirdi


Atatürk'ün doğum tarihi


Atatürk'ün kesin doğum tarihi bilinmemektedir Gregoryen takvimi 26 Aralık 1925'ten sonra Türkiye'de kullanılmaya başlanmıştır, doğum tarihi konusundaki karışıklık ise Osmanlı döneminde kullanılan iki takvimden doğmuştur Bu dönemde kullanılan Hicri takvim ve Rumi takvimin ortak noktaları, Atatürk'ün kaydedilen doğum yılı olan 1296'nın yanında hicri veya rumi olduğunun belirtilmemesi, gregoryen takvimde ay ve yıla bağlı olarak 1880 veya 1881 yılından hangisine denk geldiğinin kesin olarak bulunmasını zor hale getirmiştir [1] Faik Reşit Ünat araştırmaları sırasında Zübeyde Hanım'ın Selanik'teki komşularını ziyaret etmiş ve bu konuda sorular sormuştur Aldığı cevaplar çelişmektedir, bazı komşular Atatürk'ün bir ilkbahar gününde doğduğunu söylerken bazı komşular ise kış günü (ocak veya şubat) olduğunu iddia etmişlerdir Atatürk'ün kendisi, annesinin ona bir bahar gününde doğduğunu söylediğini, kız kardeşi Makbule Atadan ise annesinin ona Mustafa Kemal'in fırtınalı bir gecede doğduğunu söylediğini ifade etmişlerdir Enver Behnan Şapolyo Atatürk'ün 23 Aralık 1880'de doğduğunu öne sürmüş, Şevket Süreyya Aydemir ise bu tarihin 4 Ocak 1881 olduğunu iddia etmiştir Şişli Atatürk Müzesi'nde gösterimde bulunan Atatürk'ün son nüfus cüzdanının üzerinde doğum tarihi kısmında 1881 görülebilir haldedir[1]


Türk Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcı kabul edilen 19 Mayıs tarihinin Atatürk'ün doğum günü olarak kabulü tarihçi Reşit Saffet Atabinen'in bir jestinin sonucudur Atabinen'in ulusun doğuşu üzerine yaptığı bir jest 19 Mayıs'ın önemini iyi şekilde yansıttığı için Atatürk'ün takdirini kazanmıştır İzleyen günlerde bir öğretmenin, planladıkları “Gazi” günü için Atatürk'ün doğum gününü sorması üzerine Atatürk tam tarihi bilmediğini söylemiş ve Gazi Günü için 19 Mayıs'ı önermiştir Tevfik Rüştü Aras, Atatürk ile yaptıkları günler süren bir araştırmadan sonra doğum tarihi aralığını 10 Mayıs ve 20 Mayıs arasına daralttıklarını söyler Atatürk bu araştırmadan sonra “neden 19 Mayıs olmasın” demiştir Bu tarih resmi olarak halka ve diplomatik kanallarca diğer ülkelere bildirilmiştir Ancak bu tarih ilginç bir durum yaratmıştır, 1881 yılının 19 Mayıs günü, Rumi takvimde 1297 yılına denk gelmektedir, ancak kaydedilmiş doğum tarihi Rumi 1296 yılıdır Rumi 1296 yılı 13 Mart 1880 ile 12 Mart 1881 arasında sürmüştür, bu sebeple alternatif olarak Atatürk'ün doğum tarihi 19 Mayıs 1880 olabilir Bu sebeplerle ne tarih ne de yıl genel kabul görmemiştir Mustafa Kemal Derneği eski başkanı Muhtar Kumral 13 Mart 1958'deki bir basın konferansında Atatürk'ün doğum tarihini Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Atadan'ın sözlerine dayanarak 13 Mart 1881 olarak belirlediklerini söylemiştirAncak Gregoryen 13 Mart 1881, Rumi 1 Mart 1297'ye denktir, Atatürk'ün doğum yılı ise 1296 olarak kayda geçmiştir, bu sebeple geçerlilik iddiası zan altındadır[1]


Atatürk'ün Rumi 1296'da doğduğuna ilişkin kayıt bulunsa da, Atatürk'ün doğum gününü net olarak söyleyebilmek için gerekli miktarda kayıt bulunmamaktadır Atatürk'ün doğum günü Gregoryen 1880 veya 1881'e denk geliyor olabilir Atatürk'ün doğum günü, kendi onayıyla resmi olarak 19 Mayıs olarak belirlenmiştir Bu gün Türk Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcı olması sebebiyle önem verdiği bir gündür[1] Köşe yazarı Yılmaz Özdil, kesin bilgi bulunmamasını eleştirmiştir


Erken Meslek Hayatı, 1905-1914


Şam'da staj ve İttihat ve Terakki Cemiyeti


1905-1907 yılları arasında Şam'da Lütfi Müfit Bey (Özdeş) ile birlikte 5Ordu emrinde görev yaptı 1906 Ekim ayında Binbaşı Lütfi Bey, Dr Mahmut Bey, Lüfti Müfit Bey (Özdeş) ve askerî tabib Mustafa Bey (Cantekin) ile birlikte 'Vatan ve Hürriyet' adlı bir cemiyeti kurduktan sonra Ordu'dan izinsiz Selânik'e gitti Selânik Merkez Komutan Muavini Yüzbaşı Cemil Bey (Uybadın)'in yardımıyla karaya çıktı ve orda cemiyetinin şubesini açtı Bir süre sonra arandığını öğrendi ve ona ağabeylik yapan Albay Hasan Bey, Yafa'ya dönüp oranın komutanı Ahmet Bey'e Mısır sınırında Bîrüssebi'ye gönderildiğini birdirmesini önerdi Ahmet Bey de Mustafa Kemal Bey'i Bîrüssebi'ye tayin etti ve bir süre sonra topçu staj için tekrar Şam'a gönderildi 20 Haziran 1907'de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu ve 13 Ekim 1907'de 3Ordu'ya atandı Ancak Selânik'e vardığında 'Vatan ve Hürriyet'in şubesinin İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne ilhak edildiğini öğrendi Bu yüzden kendisi de 1908 Şubat ayında İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye oldu (Üye numarası: 322) 22 Haziran 1908'de Rumeli Doğu Bölgesi Demiryolları Müfettişliğine atandı Kıdemli Yüzbaşı Kıdemli Yüzbaşı


Birinci Libya görevi (1908)


23 Temmuz 1908'de Meşrutiyet'in ilanından sonra sonbahar aylarında İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından, toplumsal ve siyasal sorunları ve güvenlik problemlerini incelemek üzere Trablusgarp (bugünkü Libya'nın bir parçası)'a gönderildi Burada 1908 devriminin fikirlerini Libyalılara yaymaya ve buradaki nüfusun farklı kesimlerinden gelenleri Jön Türk politikasına kazanmaya çalıştı [3] Bu siyasi görevin yanısıra bölge halkının güvenliği ile de ilgilendi Kentin dışında yapılan bir savaş tatbikatında Bingazi garnizonuna önderlik ederek askerlere modern taktikler öğrettiBu tatbikat süresince isyancı bir şeyhin evini sararak bölgede sistem karşıtı başka güçlü kişilere örnek olması amacıyla onu kontrol altına aldı Ayrıca hem kentli, hem de kırsal bölge insanlarını korumak için bir yedek asker ordusu planlamaya başladı


Hareket Ordusu (1909)


13 Ocak 1909'da 3Ordu'ya bağlı Selânik Redif Fırkası'nın Kurmay Başkanı oldu ve 13 Nisan 1909'da Meşrutiyete karşı başlayan 31 Mart Hadisesi'ni bastırmak üzere Selânik ve Edirne'den yola çıkarak Mirliva Mahmut Şevket Paşa komutasında 19 Nisan 1909'da İstanbul'a girecek olan Hareket Ordusu'na bağlı birinci kademe birliklerinin kurmayı başkanı oldu Daha sonra 3Ordu Kurmaylık, 3Ordu Subay Talimgâhı Komutanlık, 5Kolordu Kurmaylık, 38Piyade Alay Komutanlık görevlerinde bulundu


Mustafa Kemal Bey 12-18 Eylül 1910'de Fransa'da düzenlenen Picardie Manevraları'na gönderildi ve deneme uçuşuna davet edildiyse de korkundan uçağa binemedi ve hayat boyunca binmeyecekti Dönüşte 27 Eylül 1911'de İstanbul'da Genelkurmay Karargâhında görev aldı


Trablusgarp Savaşı, 1911-1912 Trablusgarp Savaşı'nda, Mustafa Kemal Trablusgarp Savaşı'nda, Mustafa Kemal


İtalyanların Trablusgarp'a saldırısıyla 29 Eylül 1911'de başlayan Trablusgarp Savaşı'nda, Mustafa Kemal Bey de diğer İttihatçı arkadaşlarıyla birlikte 18 Ararlık 1911'de Bingazi'ye hareket etti Bu arada 27 Kasım 1911'de Binbaşı oldu Tobruk yakınında küçük bir zaferi kazandıktan sonra 11 Mart 1912'de Derne Komutanlığına getirildi


Balkan Savaşları, 1912-1913


Mustafa Kemal Bey Balkan Savaşı'nın patlak vermesiyle 24 Ekim 1912'de İstanbul'a hareket etti ve 24 Kasım 1912'de karahgâhı Bolayır'da bulunan Bahr-i Sefit Boğazı (Akdeniz Boğazı) Kuvayi Mürettebesi Harekât Şubesi Müdürlüğüne atandı General Stilian Georgiev Kovachev komutasındaki Bulgar 4Ordusu tarafından yenildi Haziran 1913'da başlayan İkinci Balkan Savaşı'nda Dimetoka ve Edirne'ye girdi


Askerî Ataşe Dönemi, 1913-1914


27 Ekim 1913'te Sofya Askerî Ataşesi'ne atanarak yakın arkadaşı Sofya Sefiri (Elçisi) Fethi Bey (Okyar)'in altında çalıştı Ek görev olarak Belgrat ve Çetine Askerî Ataşeliğini de yürüttü Bu görevde iken 1 Mart 1914'te Kaymakam (Yarbay)lığa yükseldi Savaştan sonra Harbiye Nazırı General Kovachev'in kızı Dimitrina (Miti) Kovacheva'ya yanaşarak General'in de güvenini kazanmayı başardı


Bulgaristan, Mustafa Kemal'in hayatında en büyük etki yapan ülke olmuştur Bulgaristan'da geçen hayatı incelendiği zaman yapacağı devrimlerin birçoğunu yıllar önce Sofya'da görev yaptığı sırada düşündüğü ve şekillendirdiği görülür[kaynak belirtilmeli]


Mustafa Kemal Bey'in Sofya'ya geldiği günlerde Bulgar siyasi yaşamı çok hareketliydi Sobranya (Bulgar Parlamentosu) için yapılan seçimler iktidardaki Radoslovov'un partisi için başarısız geçmiş ve iktidar partisi parlamentoda sandalye kaybetmişti Kabine kurma görevinin, parlamentoda çoğunluğa sahip olmamasına rağmen yeniden Radoslovov'a verilmesi gibi siyasi olaylar Atatürk'ü derinden etkilemiştir[kaynak belirtilmeli]


Birinci Dünya Savaşında Hizmetleri, 1914-1918


Daha çok bilgi için: Osmanlı Cephesi (Birinci Dünya Savaşı)


Askerî Ataşe görevi Ocak 1915'te sona erdi Bu sırada 28 Temmuz 1914'de IDünya Savaşı başlamış, 29 Ekim 1914'de Osmanlı Devleti de savaşa girdi 20 Ocak 1915'de Mustafa Kemal Bey 3Kolordu emrinde Tekfurdağı'nda kurulacak olan 19Fırka Komutanlığına atandı


Çanakkale Savaşı, 1915-1916


Daha çok bilgi için: Çanakkale Savaşları


Çanakkale Savaşları sırasında Çanakkale Savaşları sırasında


19Fırka, 23 Mart 1915'te Müstahkem Mevki Komtanlığı emriyle Eceabat bölgesinde ihtiyata alındı 25 Nisan 1915'te Gelibolu Yarımadası'na İtilaf Devletleri'nin yaptığı çıkartmalarıyla Çanakkale Savaşı başladı 3Kolordu komutanı Mehmet Esat Paşa'nın emrinde savaşan Kaymakam (Yarbay) Mustafa Kemal Bey Arıburnu'na çıkan ANZAC (Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu) birliklerinin yarımada içine ilerlemesini Conkbayırı'nda durdurdu Bu başarı üzerine 5Ordu kumandanı Müşir (Mareşal) Liman von Sanders Paşa'nın takdirini kazandı ve 1 Haziran 1915'te Miralay (Albay)lığa yükseldi İngilizlerin Ağustos ayında Suvla Körfezi'ne yaptığı ikinci çıkartmadan sonra, 8 Ağustos akşamı Liman von Sanders Anafartalar mevkiinde bulunan birliklerinin komutasını verdi ve 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferi'ni kazandı Bu zaferi 17 Ağustos'ta Kireçtepe ve 21 Ağustos'ta II Anafartalar Zaferi takip etti Miralay (Albay) Mustafa Kemal Bey, Ruşen Eşref Bey (Ünaydın) başta olmak üzere İstanbul basın tarafından "Anafartalar Kahramanı" olarak kamuoyuna tanıtıldı




Kafkasya Cephesi, 1916-1917


Daha çok bilgi için: Kafkasya Cephesi


1916'da önce Edirne ve sonra Diyarbekir'de görev aldı Anafartalar'daki başarıları dolayısıyla muharebe kıdem zamları verilerek 1 Nisan 1916'da Mirlivalığa yükseldi ve Paşa ünvanını aldı Rus kuvvetleriyle yapılan savaşlar sonucunda Muş ve Bitlis geri alındı 7 Mart 1917'de karargâhı Diyarbekir'de bulunan 2Ordu Koumtan Vekililiğine atandıktan sonra Hicaz Kuuveyi Seferiyesi Komutanlığına getirilmek istendi Ancak bunu kabul etmeyerek 5 Temmuz 1917'de Yıldırım Orduları Grubu emrindeki 7Ordu Komutanlığına atandı


Sina ve Filistin Cephesi, 1917-1918


Daha çok bilgi için: Sina ve Filistin Cephesi ve Nablus Hezimeti


Sina ve Filistin Cephesinde Sina ve Filistin Cephesinde


Bu görevi sırasında Ahmet Cemâl Paşa ile birlikte, savaşta ülkeyi felakete sürüklediğine inandığı Başkumandan Vekili Enver Paşa'ya karşı bir askerî darbe hazırlamakla suçlandı[kaynak belirtilmeli] Görevinden alınarak İstanbul'a çağırıldı


15 Aralık 1917 ile 5 Ocak 1918 tarihler arasında Veliaht Vahdettin Efendi'nin maiyetinde Almanya'ya giderek Keiser IIWilhelm, Genel Karargâhı ve Elsass bölgesini ziyaret etti


1918 Haziran ayında Viyana ve Karlsbad'a giderek tedavi gördü Sultan Reşat'ın vefatı ve Vahdettin'in cülûsu üzerine 2 Ağustos'ta İstanbul'a döndü 15 Ağustos 1918'de 7 Ordu Komutanı olarak Suriye cephesine atandı ve ardından "Fahri Yaver Hazreti Şehriyari" (Padişahın Onursal Yaveri) ünvanı verildi


19 Eylül 1918'de Allenby komutasındaki İtilaf kuvvetleri genel taarruza geçerek üç ordudan oluşan Yıldırım Orduları Grubu'nu ağır bir hezimete uğrattılar 1 Ekim'de 25 Ekim'de Halep düştü "Fahri Yaver Hazreti Şehriyari" Mustafa Kemal Paşa, VIMehmet (Vahdettin)'in başyaveri Naci Bey (Eldeniz)'e bir tel çekerek Yıldırım Orduları Grubu'nun savaş gücünün kalmadığını bildirerek mütareke istemesini önerdi Ayrıca yeni hükümette kendisinin Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili olarak görevlendirilmesini istedi


30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi imzalandı ve ertesi gün öğle vaktinde yürürlüğe girdi Mondros Mütarekenamesi 19maddesi gereğince, Yıldırım Orduları Grubu kumandanı olan Liman von Sanders Paşa'nın görevden alınması üzerine "Fahri Yaver Hazreti Şehriyari" Mustafa Kemal Paşa bu göreve getirildi Ancak 7 Kasım'da Yıldırım Orduları Grubu ile 7Ordu lağvedildi


10 Kasım'da Yıldırım Kıt'aatının komutasını 2Ordu Komutanı Nihat Paşa'ya bırakarak Adana'dan İstanbul'a haraket etti ve 13 Kasım'da İstanbul'a Haydarpaşa Garı'na ulaştı Fethi Bey (Okyar) ile birlikte Ahmet İzzet Paşa (Furgaç) yanlısı ve Ahmet Tevfik Paşa (Okday) karşıtı bir tavrı koyan 'Minber' gazetesini çıkararak siyasi girişimlerde bulundu


Milli Mücadele dönemi (1919 - 1923)


Daha çok bilgi için: Türk Kurtuluş Savaşı


TBMM Başkanı Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa TBMM Başkanı Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa


Örgütlenme Dönemi, Mayıs 1919 - Mart 1920


Mondros Mütarekesi'nden sonra Anadolu'da milisler (Kuvayı Milliye) şeklinde örgütlenen direniş hareketleri başladı "Fahri Yaver Hazreti Şehriyari" Mustafa Kemal Paşa, Padişah VIMehmet (Vahdettin) tarafından olağanüstü yetkilerle donatılarak Vilayet-i Sitte (Alti Vilayet)'yi "Büyük Ermenistan" ve "Bağımsız Kürdistan" projelerinden korması için görevlendirildi 19 Mayıs 1919'da Refet Bey (Bele), Kâzım Bey (Dirik), 'Ayıcı' Mehmet Arif Bey, Hüsrev Bey (Gerede)lerle beraber Samsun'a çıktı


22 Haziran 1919'da Rauf Bey (Orbay), Kâzım Karabekir Paşa, Refet Bey (Bele) ve Ali Fuat Paşa (Cebesoy) ile birlikte Amasya'da yayımladığı genelgeyle "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını" ilan etti Kâzım Karabekir Paşa tarafından Erzurum'da toplanan Doğu İlleri Müdafaa-i Hukuk Kongresine (Erzurum Kongresi) katıldı Kongre üyelerinin ısrarıyla Osmanlı ordusundan istifa etti ve Kongre başkanlığına seçildi[kaynak belirtilmeli] 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında Sivas Kongresi'ni toplayarak ulusal direnişi yönetecek olan siyasi yapılaşmayı kurdu 27 Aralık 1919'da Ankara'da heyecanla karşılandı Osmanlı Meclis-i Mebusan'ın Mart 1920'de işgal güçlerince basılması ve önde gelen vatanperverane mebusların tutuklanması üzerine 23 Nisan 1920'de Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasını sağladı Erzurum mebusu sıfatıyla Meclis ve Hükûmet Başkanlığına seçildi TBMM, bir kurucu meclis gibi çalışarak Milli Mücadele'yi yürütecek olan Anadolu hükumetinin altyapısını kurdu


Hakimiyetin sağlanması, Mart 1920 - Mart 1922 24 Mart 1923 tarihli Time dergisinin kapağı 24 Mart 1923 tarihli Time dergisinin kapağı Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa,Kocatepe'de(26 Ağustos 1922) Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa,Kocatepe'de(26 Ağustos 1922)


Merkezi denetimden uzak bulunan Kuva-yı Milliye örgütleri dağıtılarak düzenli bir ordu oluşturuldu Milli Mücadele'nin en kanlı çatışmaları, düzenli orduya katılmayı kabul etmeyen Kuva-yı Milliye gruplarına karşı verildi (Bak Çerkez Ethem Bey)


Ulusal direnişin yayılması ve Sevr Antlaşması'nın direnişle karşılaşması üzerine İtilaf Devletleri, Yunan ordusunu Anadolu'nun içlerine sürdü[kaynak belirtilmeli] Yunan ordusu İsmet Bey kumandasındaki düzenli birliklerce Iİnönü (6-10 Ocak 1921) ve IIİnönü (23 Mart-1 Nisan 1921) Muharebelerinde geri çevirildi Ancak Yunanlılarının Karahisar istikametinden büyük hücumunun yapılacağını tahmin edemeyerek Kütahya-Eskişehir (10-24 Temmuz) Muharebelerinde 4 Fırka Kumandanı Yarbay Mehmet Nâzım Bey'in şehit düşmesi gibi ağır şekilde mağlubiyete uğradı ve Sakarya nehrinin doğusuna çekilmek zorunda kaldı


Kütahya-Eskişehir Muharebeleri sonrasında Büyük Millet Meclisi içinde iktidara yani Mustafa Kemal Paşa'ya karşı tepkiler artmaya başladıBu muhalefeti yöneltenler ordunun başına geçmesi için Mustafa Kemal Paşa'ya baskı yapmaya başladılarGerçek niyetleri ise O'nu Ankara'dan uzaklaştırmak ve Enver Paşa'nın iktidarını sağlamaktıMustafa Kemal Paşa,4 Ağustos 1921 günü Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşmayla başkumandan olmayı kabul ettiğini ancak başkumandanlığının faydalı olabilmesi için Meclis'in ordu ile ilgili yekilerini üç ay süreyle kendisinde toplayacak bir kanun çıkartılması gerektiğini açıkladıPaşa'nın başkumandanlığını isteyenlerin bu şekilde hayalleri suya düşürülmüş oldu5 Ağustos 1921 günü oybirliği ile çıkartılan yasa ile Mustafa Kemal Paşa,TBMM Orduları Başkumandanlığı'na getirildi[5]


Mustafa Kemal Paşa,Başkumandanlığa geçmesinin hemen ardından yayınladığı Tekalif-i Milliye Emirleri ile halkı ordunun donatılması için seferberliğe çağırdı12 Ağustos'ta Polatlı'da teftiş yaparken attan düştü ve kaburga kemiği kırıldı 23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihlerinde yapılan Sakarya Meydan Muharebesi'nde Yunan Ordusu'nun hücum gücü tükendiBu savaşın kazanılmasında Başkumandan Mustafa Kemal Paşa'nın o güne kadar tüm dünyada uygulanan savaş tekniklerini altüst eden taktiği büyük önem taşımaktadır[6] Bu zaferden sonra 19 Eylül 1921'de Büyük Millet Meclisi Başkumandan Mustafa Kemal Paşa'ya Müşir rütbesi ve Gazi ünvanı verdi


Sakarya Zaferi'nden bir yıl sonra ,26 Ağustos 1921 sabaha karşı saat 530'da Afyon'un güneyinden başlayan topçu ateşiyle Büyük Millet Meclisi Orduları,Yunan kuvvetlerine karşı Büyük Taarruz'u başlattıYunan Cephesi bu taarruz ile yarıldı ve Dumlupınar Ovası'na atılan düşman kuvvetleri 30 Ağustos 1922 günü Dumlupınar Meydan Muharebesi sonucunda imha edildiBu muharebede Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa ordunun başında bizzat savaşa katıldığı için Dumlupınar Meydan Muharebesi,Başkumandanlık Meydan Savaşı olarak da anılmaktadırEn sonunda 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtulması ve Yunan Ordusu'nun imha edilmesi neticesinde "Büyük Zafer" kazanılmış oldu


Barışın sağlanması


Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923'te İsviçre'nin Lausanne (Lozan) kentinde imzalanan Lozan Antlaşması'yla sonuçlandı Bu antlaşma ile Sevr Antlaşması yürürlükten kalkmış, Türkiye Cumhuriyeti Lozan Antlaşması temelleri üzerine kurulmuştur


Saltanatın Kaldırılması


Milli Mücadele sonrasında Türkiye'de iki başlı bir yönetim ortaya çıkmıştı[kaynak belirtilmeli] TBMM 1 Kasım 1922'de Osmanlı saltanatını lağvedip Vahidettin'i tahttan indirerek İstanbul hükümetinin hukuki varlığına son verdi 16 Ocak 1923'de İzmit'te Hünkâr Kasrı'nda İstanbul'dan gelen gazetecilerle mülakat yapıldığında Vakit başyazarı Ahmet Emin Bey (Yalman)'in Kürt meselesi hakkında sorusuna karşı 'Başlı başına bir Kürtlük tasavvur etmektense, bizim Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gereğince zaten bir tür mahalli muhtariyetler teşekkül edecektir' diyerek Kürtlere özel statü tanımamak için ihtiyatlı davrandı[kaynak belirtilmeli]


Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanı, 29 Ekim 1923


8 Nisan 1923'te yayımlanan Dokuz Umde ile Gazi Mustafa Kemal yeni rejimin temelini oluşturacak olan Halk Fırkası'nın (daha sonra Cumhuriyet Halk Fırkası, Cumhuriyet Halk Partisi, ) temellerini attı Nisan ayında yapılan İkinci Meclis seçimlerine sadece Halk Fırkası'nın katılmasına izin verildi Mebus adayları fırkanın genel başkanı sıfatıyla Gazi Mustafa Kemal tarafından belirlendi


25 Ekim 1923 günü aynı anda hem Başbakanlık hem de İçişleri Bakanlığı görevlerini yürüten Fethi Bey,İçişleri Bakanlığını bıraktığını açıkladıAynı gün Meclis İkinci Başkanlığı görevini yapan Ali Fuat Paşa'da ordu müfettişliğine atandığı için görevinden ayrıldıBu iki boş koltuk için yapılan seçimleri Gazi Mustafa Kemal'e muhalif olan milletvekilleri kazandıMeclis İkinci Başkanlığına Rauf Bey,İçişleri Bakanlığına Sabit Bey seçildilerBu durumdan hoşnut olmayan Gazi Mustafa Kemal,26 Ekim 1923'te Başbakan Fethi Bey'den "Erkan-ı Harbiye Umumiye Riyaseti Vekili" Fevzi Paşa'nın dışında hükümetin istifa etmesini ve istifa edenlerin yeniden seçilirlerse görevi kabul etmemesini istediBöylece bir hükümet krizi yaratılmış olduYeni bakanlar kurulu üyelerinin 29 Ekim günü seçileceği duyuruldu


Bu gelişmeler üzerine "Cumhuriyet İlanı" ile işi kökünden çözmeye karar veren Gazi Mustafa Kemal 28 Ekim 1923 gecesi Çankaya'da İsmet Paşa ve bazı kimseleri toplantıya çağırdı ve "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz" diyerek kararını açıkladı Misafirlerin ayrılmasından sonra İsmet Paşa'yı alıkoydu ve birlikte, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda gerekli değişikliği sağlayacak önergeyi hazırladılar 29 Ekim 1923 Pazartesi günü Halk Fırkası Meclis Grubunda, Bakanlar Kurulunun oluşturulması konusunda tartışıldı Sorun çözülemeyince, Gazi Mustafa Kemal'den düşüncelerini açıklaması istendi Gazi Mustafa Kemal, bunalımdan çıkış yolunu Anayasanın değiştirilmesi zorunluluğu ile açıkladı Cumhuriyetin ilanını hedefleyen tasarıyı da grubun bilgisine sunduTasarının parti grubunda kabulünden sonra aynı akşam saat 1800'de TBMM Genel kurul toplantısı başladıAnayasa Komisyonu'nun değişiklik ile ilgili rapor ve önergesi genel kurulun onayına sunuldu ve 29 Ekim 1923 Pazartesi akşamı saat 2030'da milletvekillerinin alkışları ve "Yaşasın Cumhuriyet" sadâları ile Türkiye Cumhuriyeti ilan edildiHemen ardından geçilen cumhurbaşkanlığı seçiminde oylamaya katılan 158 milletvekilinin tamamının oyları ile Ankara milletvekili Gazi Mustafa Kemal,Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı seçildi


Cumhurbaşkanlığı Dönemi, 1923-1938 Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk,TBMM'den çıkarken (29 Ekim 1930 Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk,TBMM'den çıkarken (29 Ekim 1930


1924 Anayasası gereğince [9] TBMM 29 Ekim 1923'teki cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra üç defa daha (1927, 1931, 1935 yıllarında) Gazi Mustafa Kemal'i tekrar cumhurbaşkanlığına seçti 1927'de kabul edilen CHF Tüzüğü ile Gazi Mustafa Kemal partinin "değişmez genel başkanı" ilan edildi ve milletvekili adaylarını seçme yetkisi, kaydı, hayatı boyunca kendisine tanındı


Gazi Mustafa Kemal sık sık yurt gezilerine çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetledi Ancak 1918 yılından sonra hiçbir resmi veya özel ziyaret için yurt dışına çıkmadı


15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında Ankara'da toplanan CHF ikinci kurultayında Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet'in kuruluşunu anlatan Nutuk'u (Söylev) okudu[10] Kurtuluş Savaşı'nın Gazi'nin bakış açısıyla anlatımını içeren Nutuk, Türkiye Cumhuriyeti'nin Milli Mücadeleye ilişkin resmi görüşünün esasını oluşturur ve Milli Mücadeleyi Mustafa Kemal Paşa ile birlikte başlatan ve yürüten askerî ve siyasi şeflere karşı (Rauf, Karabekir, Refet Bele, Mersinli Cemal Paşa, Cafer Tayyar Eğilmez, "Sakallı" Nurettin Paşa, Celalettin Arif Bey vb) bir polemik niteliği de taşır[11]


29 Ekim 1933'te Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal,Türkiye Cumhuriyeti'nin onuncu kuruluş yıldönümü nedeniyle yaptığı konuşmada ülkenin kuruluş temelini ve gelecek vizyonunu yalın bir dille tüm dünyaya ve Türk Milleti'ne anlatmıştır[12]


Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı döneminde kurulan hükümetler


Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı döneminde (1923-1938) üç kişi başbakanlık yapmıştır Bu isimler İsmet İnönü, Fethi Okyar ve Celal Bayar'dırBu dönem içersinde en fazla süre görevde kalan ve en fazla hükümet kuran isim (tam yedi hükümet kurmuştur) İsmet İnönü'dür Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı süresince kurulan hükümetler şöyledir: Atatürk, İsmet İnönü ile birlikte Atatürk, İsmet İnönü ile birlikte Cumhurbaşkanı Atatürk Başbakan Celal Bayar ile birlikte Cumhurbaşkanı Atatürk Başbakan Celal Bayar ile birlikte


* I İnönü hükûmeti (30101923 - 06031924) * II İnönü hükûmeti (06031924 - 22111924) * Fethi Okyar hükûmeti (22111924 - 03031925) * III İnönü hükûmeti (03031925 - 01111927) * IV İnönü hükûmeti (01111927 - 27091930) * V İnönü hükûmeti (27091930 - 04051931) * VI İnönü hükûmeti (04051931 - 01031935) * VII İnönü hükûmeti (01031935 - 01111937) * I Celal Bayar hükûmeti (01111937 - 11111938)


Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı döneminde dış politika


1930'lu yıllarda Balkan ülkelerinde yaygınlaşan revizyonist siyasi görüşlere karşı Atatürk "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesiyle karşı çıkarak, Birinci Dünya Savaşı ertesinde Neuilly ve Lozan antlaşmalarıyla kurulan uluslararası statükoyu savundu[kaynak belirtilmeli] 1930 yılında Yunan başbakanı Elefterios Venizelos'u Türkiye'ye davet ederek Milli Mücadele'nin düşmanı Yunanistan'la barışın temellerini attı 1934'de Venizelos tarafından Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterildi (Ancak Nobel Ödül Komitesi değerlendirmeye almadı)


Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı dönemindeki dış politika konularını şu şekilde sıralayabiliriz:


* Irak sınırı ve Musul sorunu * Nüfus mübadelesi * Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne girişi (18 Temmuz 1932) * Balkan Antantı (9 Şubat 1934) * Montrö Boğazlar Sözleşmesi (20 Temmuz 1936) * Sadabat Paktı (8 Temmuz 1937) * Hatay Sorunu








Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı döneminde inkılaplar ve iç politika


Daha çok bilgi için: Atatürk İnkılapları


Gazi Mustafa Kemal, kendi deyişiyle Türkiye'yi "muasır medeniyet seviyesine çıkarmak" amacıyla bir dizi radikal dönüşüme imza attı Sözkonusu düzenlemeler başlangıçta Osmanlıca "reform" veya "dönüşüm" anlamına gelen "inkılap" adıyla anıldılar 1960'lı yıllarda, inkılap karşılığı olarak Öztürkçe "devrim" kelimesi kullanıldı Ancak 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra, "devrim", kanlı bir düzen değişikliğini (Fransızca: révolution) ve sol dünya görüşünü çağrıştırdığı gerekçesiyle resmi kullanımda yeniden "inkılap" sözcüğü benimsendi[kaynak belirtilmeli]


Siyasal alanda inkılaplar


* Halifelik ve saltanatın birbirinden ayrılması,Osmanlı saltanatının kaldırılması ve Osmanlı Devleti'nin hukuki varlığının sona ermesi (1 Kasım 1922) * Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923) * Halifeliğin kaldırılması ve Osmanlı hanedanı mensuplarının yurt dışına çıkarılması (3 Mart 1924) * Devletin dinine ilişkin maddenin anayasadan çıkartılması ve Laiklik ilkesinin anayasaya eklenmesi (1928) * Atatürk İlkeleri'nin tamamının anayasaya girmesi (5 Şubat 1937)


Toplumsal alanda inkılaplar




* Şapka Kanunu (25 Kasım 1925) * Tekkelerin, zaviyelerin ve türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925) * Kadınlara belediye seçimlerinde (1930) ve genel seçimlerde (1935) seçme ve seçilme hakkı tanınması * Soyadı Kanunu (21 Haziran 1934) * Efendi, Bey, Paşa gibi lakab ve ünvanlarin kullanımının yasaklanması (26 Kasım 1934) * Uluslararası saat, takvim ve uzunluk ölçülerinin kabulü (1925-1931)




Hukuk alanında inkılaplar


* İslam vakıflarının devlet idaresine alınması (1924) * İsviçre Medeni Kodundan çevrilerek hazırlanan Medeni Kanun'un kabulü (1926) * İtalyan Ceza Kanunu'ndan çevrilerek hazırlanan Türk Ceza Kanunu'nun kabulü (1927)


Eğitim ve kültür alanında inkılaplar


* Öğretimin Birleştirilmesi Yasası (Tevhid-i Tedrisat Kanunu) ile devlete bağlı olmayan ilköğretim kurumlarının kapatılması (3 Mart 1924) * Yeni Türk harflerinin kabulü ve arap alfabesiyle her türlü yayın ve eğitimin yasaklanması (1 Kasım 1928) * Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması (1932) * Dil Devrimi ve Güneş Dil Teorisinin benimsenmesi (1932-1938) * Darülfünun'un kapatılıp İstanbul Üniversitesi adıyla yeniden kurulması (31 Mayıs 1933)


Çok partili demokrasi denemeleri


Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, 1925


Daha çok bilgi için: Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası


Cumhuriyetin ilanından sonra, Milli Mücadeleyi başlatan beş kişilik kadronun Mustafa Kemal dışındaki dört üyesi (Rauf Bey, Karabekir Paşa, Refet Paşa ve Ali Fuat Paşa) muhalefete geçerek Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı kurdular 1925 Martı'nda çıkan Genç Hâdisesi (Şeyh Sait İsyanı, Doğu İsyanı) üzerine sıkıyönetim ilan edilerek TpCF kapatıldı Partinin lider kadrosu tutuklanarak önde gelenleri idam edildi


Serbest Cumhuriyet Fırkası, 1930


Daha çok bilgi için: Serbest Cumhuriyet Fırkası


12 Ağustos 1930'da İsmet Paşa'nın hükumetine alternatifleri sunmak amacıyla çok partili demokratik hayata kavuşmak için Gazi Mustafa Kamal Paşa'nın yakın arkadaşı Fethi Bey (Okyar)'e Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı kurdurarak kız kardeşi Makbule Hanım (Boysan, Atadan), çocukluk ve okul arkadaşı Nuri Bey (Conker)'leri de üye yaptırdı Ancak 17 Kasım 1930'da rakibi istemeyen İsmet Paşa'nın baskısı ve İslâmcıların aleti olma endişesinden dolayı partiti fesh etti Bu demokrasi denemesinin biraz önce, ordu'nun siyasete müdahale etmesinin demokrasiye zarar verebileceğini öngören Gazi Mustafa Kemal Atatürk,[kaynak belirtilmeli] Askerî Ceza Kanunu (22 Mayıs 1930 tarih ve 1632 Sayılı Kanun)'nu meclisten geçirdi Bu kanunun 148maddesine Ordu mensubunun siyasi toplantılar ve gösterilere katılmasını siyasi partiye üyesi olmasını, siyasi maksatlarla şifahi telkinatta bulunmasını, siyasi makale yazmasını ve siyasi nutuk söylemesini yasaklanan hükumu koydurdu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bundan yaklaşık 30 yıl sonra 27 Mayıs 1960'de ileri görüşlülüğünü bir daha kanıtlayacaktı


Çok partili demokrasi denemeleri


Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, 1925


Daha çok bilgi için: Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası


Cumhuriyetin ilanından sonra, Milli Mücadeleyi başlatan beş kişilik kadronun Mustafa Kemal dışındaki dört üyesi (Rauf Bey, Karabekir Paşa, Refet Paşa ve Ali Fuat Paşa) muhalefete geçerek Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı kurdular 1925 Martı'nda çıkan Genç Hâdisesi (Şeyh Sait İsyanı, Doğu İsyanı) üzerine sıkıyönetim ilan edilerek TpCF kapatıldı Partinin lider kadrosu tutuklanarak önde gelenleri idam edildi


Serbest Cumhuriyet Fırkası, 1930


Daha çok bilgi için: Serbest Cumhuriyet Fırkası


12 Ağustos 1930'da İsmet Paşa'nın hükumetine alternatifleri sunmak amacıyla çok partili demokratik hayata kavuşmak için Gazi Mustafa Kamal Paşa'nın yakın arkadaşı Fethi Bey (Okyar)'e Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı kurdurarak kız kardeşi Makbule Hanım (Boysan, Atadan), çocukluk ve okul arkadaşı Nuri Bey (Conker)'leri de üye yaptırdı Ancak 17 Kasım 1930'da rakibi istemeyen İsmet Paşa'nın baskısı ve İslâmcıların aleti olma endişesinden dolayı partiti fesh etti Bu demokrasi denemesinin biraz önce, ordu'nun siyasete müdahale etmesinin demokrasiye zarar verebileceğini öngören Gazi Mustafa Kemal Atatürk,[kaynak belirtilmeli] Askerî Ceza Kanunu (22 Mayıs 1930 tarih ve 1632 Sayılı Kanun)'nu meclisten geçirdi Bu kanunun 148maddesine Ordu mensubunun siyasi toplantılar ve gösterilere katılmasını siyasi partiye üyesi olmasını, siyasi maksatlarla şifahi telkinatta bulunmasını, siyasi makale yazmasını ve siyasi nutuk söylemesini yasaklanan hükumu koydurdu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bundan yaklaşık 30 yıl sonra 27 Mayıs 1960'de ileri görüşlülüğünü bir daha kanıtlayacaktı[kaynak belirtilmeli]




Atatürk'ün son günleri ve ölümü


Daha çok bilgi için: Atatürk'ün son günleri ve ölümü


Atatürk'ün sağlık durumu 1937 yılından itibaren bozulmaya başladıKendisine 1938 yılı başlarında siroz teşhisi konulduAvrupa'dan doktorlar getirildiTürk ve yabancı doktorların tedavileri sonuç vermediTürkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Atatürk,10 Kasım 1938 perşembe sabahı saat 9,05'te İstanbul Dolmabahçe Sarayı'nda hayatını kaybettiCenazesi büyük bir törenle Ankara'ya uğurlandı ve Atatürk 21 Kasım 1938 günü Ankara'da yapılan büyük bir törenle Ankara Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabrine konulduBundan onbeş yıl


Özel Hayatı




Atatürk ve manevi çocuklarından Sabiha Gökçen




Atatürk bir vatandaşın derdini dinlerken


Kitap okumayı, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi, uçuş seyretmeyi ve yüzmeyi severdi Zeybek oyunlarına, güreşe, Rumeli türkülerine ilgisi vardı Tavla ve bilardo oynamaktan keyif alırdı Sakarya adlı atına ve köpeği Fox'a çok değer verirdi Zengin bir kitaplık oluşturmuştu Devlet adamlarının, sanatçıların, bilim adamlarının, dostların davet edildiği, ülke sorunlarının da konuşulduğu akşam yemekleri Çankaya Köşkü'nde sık rastlanan bir durumdu Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi Doğayı çok severdi Sık sık Atatürk Orman Çiftliği'ne gider, modern tarıma geçiş yolunda yürütülen çalışmalara bizzat katılırdı İleri derecede Fransızca ve az Almanca biliyordu


İzmir'de Yunanlıları bozguna uğrattıktan sonra İzmir'e girerken Yunan komutanının Türk bayrağını çiğnemesine ithafen basması için önüne serilen Yunan bayrağını yerden alması bilinen bir olaydır


Evliliği




Milli Mücadele döneminde Ankara İstasyon Binasında ve eski Çankaya köşkünde Fikriye Hanım ile birlikte yaşıyordu[13] Fikriye hanımı Almanya'ya gönderdikten sonra 29 Ocak 1923'te İzmir'in sayılı zenginlerinden Uşakizade Muammer Bey'in kızı Latife Hanım'la evlendi 1924'de yapılan Sonbahar Seyahatı sırasında çift kavga etti[kaynak belirtilmeli] ve Mustafa Kemal Paşa Erzurum'dan İsmet Paşa'ya telegraf çekerek boşanacağını bildirdi Ancak az sonra Salih Bey (Bozok) ve Kılıç Ali Bey'in aracılığıyla boşanmasından vazgeçti Bu evlilik 5 Ağustos 1925 tarihine dek sürdü 1922-1934 yılları arasında Gazi Mustafa Kemal veya sadece Gazi ünvanıyla anılan Mustafa Kemal'e Soyadı Kanunu ile birlikte TBMM tarafından çıkarılan 24 Kasım 1934 tarihli ve 2587 sayılı kanun ile [14] ile kendisine "Türklerin Atası" anlamına gelen Atatürk ismi verilmiştir


Çocukları


Çocuğu olmayan Atatürk, savaş yıllarından başlayarak birçok ******n hamiliğini üstlenmiş, birçoğunu da evlat edinmişti Atatürk'ün manevi evlatları, Afet İnan, Sabiha Gökçen, Ülkü Adatepe, Nebile Hanım, Rukiye Erkin, Zehra Aylin, Sığırtmaç Mustafa, Abdurrahim Tuncak, İhsan'dır


1916 yılında Bitlis Rus işgalinden kurtarıldığı yıllarda 16 Kolordu Komutanı Mirliva (Tuğgeneral) Mustafa Kemal Paşa, savaşta bütün aile fertlerini kaybeden ve kimsesi kalmayan Abdurrahim'i evlatlık edindi Abdürrahim bakılması için İstanbul'a annesi Zübeyde hanım ve kızkardeşi Makbule'nin yanına gönderildi


Yapıtları


* Tâbiye Meselesinin Halli ve Emirlerin Sureti Tahririne Dair Nesayih * Takımın Muharebe Talimi (Almanca'dan çeviri - 1908) * Cumalı Ordugâhı - Süvari: Bölük, Alay, Liva Talim ve Manevraları (1909) * Tâbiye ve Tatbikat Seyahati (1911) * Bölüğün Muharebe Talimi (Almanca'dan çeviri - 1912) * Zabit ve Kumandan ile Hasbihal (1918) * Nutuk (1927) * Vatandaş İçin Medeni Bilgiler (Manevi kızı Afet İnan adıyla yayımlandı) (1930) * Geometri (isimsiz yayımlandı) (1937)


Atatürk'ün ayrıca, 1915-1918 yılları arasında Anafartalar, Doğu Cephesi ve Karlsbad'daki hatıralarını yazdığı günlükleri de bulunmaktadır Bunlardan Anafartalar Muharebatı'na Ait Tarihçe, Türk Tarih Kurumu tarafından kitap olarak yayımlanmıştır 1908-1938 yılları arasında Mustafa Kemal'in imza attığı, yazdığı, söylediği kişisel notları dahil her şeyin toplandığı Atatürk'ün Bütün Eserleri adlı bir ansiklopedi de Kaynak Yayınları tarafından hazırlanmaktadır


ATATÜRK' ÜN YAZDIĞI MEKTUPLAR


ZÜBEYDE HANIM'A MEKTUBU


1 Ağustos 1920


Muhterem valideciğim, İstanbul'dan ayrılışımdan beri sizlere ancak birkaç telgraftan başka bir şey yazamadım Bu sebeple büyük merak içinde kaldığınızı tahmin ediyorum Bilhassa, hakkımda ötekinden berikinden ve gerek gazetelerden işittiğiniz tamam olmayan haberler şüphesiz merakınızı artırmıştır Şimdi vereceğim bilgilerle tahmin olacağınız için endişe duyacak hiçbir şey yoktur


Biliyorsunuz ki İstanbul'da iken yabancı devletler, devleti ve ulusu fevkalade sıkıştırmakta ve millete hizmet edebilecek ne kadar adamımız varsa hepsini hapis ve tevkifle, bir kısmını da Malta'ya sürerek herkesi sıkıntıya sokmakta pek ileri gidiyorlardı Bana nasılsa ilişmemişlerdi Fakat 3 Ordu Müfettişi olarak Samsun'a ayak basar basmaz İngilizler benden şüphelendiler, Hükümete benim gidiş nedenimi sordular


Nihayet İstanbul'a çağırılmamı istediler, bunda ısrar ettiler Hükümette beni kandırarak İstanbul'a gelmemi ve İngilizlere teslim olmamı sağlamak istedi Bunun derhal farkına vardım Tabiatıyla kendi ayağımla gidip esir olmam doğru değildi Padişahımıza gerçek durumu yazdım ve gelemeyeceğimi bildirdim Zatı şahanede önce uygun buldu Fakat daha sonra İngilizlerin baskısı artmıştı Sonunda O'da İstanbul'a dönmemi emretti


Bu suretle artık resmi görevimde kalmaya imkan görmediğim gibi askerliğimi sürdürdükçe de İngilizlerin ve hükümetin hakkımdaki ısrarına karşı duyulamayacaktı Bir taraftan da bütün Anadolu halkı, tüm ulus, hakkımda büyük bir sevgi ve güven gösterdi, "seni bırakmayız" dediler Gerçekte vatan ve milletimizi kurtarabilmek için tek çare, askerliği bırakıp serbest olarak milletin başına geçmek ve milleti tek vücut bir hale getirmekle doğacak kudret ve ulusal gücü kullanmaktan başka çare yoktu Bende öyle yaptım Elhamdülillah başarılı oluyorum Pek yakında elle tutulur sonucu bütün dünya görecektir Ben bu suretle hareket edince İngilizler derhal yalvarmaya başladı Ve beni kazanmaya çalıştı Ve bütün suçu bizim hükümete attılar Gerçekten hükümette benimle uğraşmak istedi Fakat gücü buna yetmedi ve yetemez


1-Daha bir zaman bu şekilde Anadolu içinde çalışmakla her şey hallolacaktır Yakında Millet Meclisi toplanacak ve meşru bir hükümet iktidara gelecektir Bende ihtimal o zaman İstanbul'a geleceğim Sıhhat ve afiyetteyim, katiyen hiç merak etmeyiniz


2-Salih Bey (Salih Fansa) Fuat Beyden alacağını aldı mı? Bunu bilgi almak bakımından soruyorum Yoksa her ne olursa olsun, elhamdülillah hiç önemi yoktur Siz müsterih olunuz ve bir sıkıntınız olursa derhal bana bildiriniz


3-Bu mektubu getirecek olan "" size benim hakkımda istediğiniz kadar bilgi verecektir Kendisiyle bana bazı elbiselerimi gönderiniz


4-Hemşiremin sıhhati nasıldır Eve herhangi bir taraftan saldırıda bulunuldu mu? Hala orada mısınız? Çocuklar ne yapıyor, büyüdüler mi?


5- Salih(Fansa) Beyle Madam Salih Bey inşallah sıhhat ve afiyettedirler Ben kendilerini daima yad ediyorum Madamın benim hakkımda bir rüyası vardı Galiba o çıkacaktır İnşallah yakında sevinç içinde görüşeceğiz


6-Ben, birkaç güne kadar bir kongre için Sivas'a gideceğim Tekrar Erzurum'a döneceğim Tekrar ediyorum: Her işittiğinize önem vermeyiniz Pekala bilirsiniz ki ben, yaptığımı bilirim Netice görmeseydim başlamazdım Saygı ile ellerinizden, hemşiremin gözlerinden öperim


M Kemal


İSMET İNÖNÜ'YE MEKTUBU 12 Haziran 1937


Başvekil İsmet İnönü'ye,


Hatırlarsınız, Türk köylüsünün, Türk'ün efendisi olduğunu söylediğim zamanı Ben o efendinin arzu ve iradesi altında senelerden beri çalışmış olan bir hadimim (hizmetkarım) Şimdi beni çok heyecana getiren hadise, Türk köylüsüne naçizane de olsa ufak bir vazife yapmış olduğumdur Milletin yüksek mümessiller heyeti bunu iyi görmüş ve kabul etmişlerse benim için ne unutulmaz bir saadet hatırasını bana vermişlerdir Bundan dolayı çok yüksek zevkle millet, memleket ve Cumhuriyet Hükümetine yapmaya mecbur olduğum vazifelerden en basiti karşısında gösterilmiş olan teveccühten, takdirden ne kadar mütehassis olduğumu ifadeye muktedir değilim


Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere Türk Milletine canımı vereceğim


Kemal Atatürk


ALİ FUAT ( CEBESOY ) PAŞA'YA MEKTUBU 2311918


"Kardeşim,


Sina Cephesinde başlayan Filistin askeri harekatının kan ve heyecanla dolu safhalarında kader icabı defedilemeyen felaketli günlerin tevalisinde ibraz buyurduğunuz cesaret ve askeri kudrete, resmi ve muhtelif membaların raporlarına dayanarak harekatı takibim sırasında vakıf olmuştum Sonradan gelen zabitlerden dahi şifahen malumat almıştım En nihayet yüksek hizmetlerinizin mirlivalığa terfiinizle resmen teyit ve ilan edildiğini işitmekle mübahi oldum Suret-i mahsusa da tebrik ve bu rütbede dahi vatanımızı kurtarmak uğrunda parlak muvaffakiyetlere mazhariyetinizi temenni ederim


Falkenhayn Paşa ile Sina harekatına dair ilk karar ve tedbirlerde ve sevk-u idare noktasında bugün vaki, o gün için bir tasavvurdan ibaret olan feci hakikatleri devlet ricalimize de kabul ettirmek ve ona göre sevk-ı tedbire muvaffak olmak mümkün olamaması yüzünden Yedinci Orduyu ve ondan sonra verilen İkinci Orduyu kabul etmeyip İstanbul'a gelmiş olduğumu duymuşunuzdur Burada pek aksi olarak rahatsızlıktan baş alamıyorum Veliaht Hazretleriyle Almanya seyahatine yataktan kalkıp gittim


Yirmi gün seyahat esnasında bir şey yok, tam avdette trende yeniden hastalandım Bir aydır yine yataktayım Birinci ve Beşinci ordulardan Liman Paşanın idaresinde bir grup teşkili takarrür etti Bana Beşinci veya Esat Paşa ile becayiş suretiyle Birinci Ordu kumandanlıklarından birini teklif ettiler Ben Beşinci Orduyu tercih ve kabul ettim Fakat icraat gecikti


Bu mektubu eski arkadaşım ordunuz Sıhhiye Reisi Hüseyin Beyin hareketinden istifade ederek yazabiliyorum Gözlerinizden öper ve inşallah bundan sonrada İngilizlerin geri çekilişiyle neticelenen muvaffakiyetlerinizi işitmekle mesut olurum kardeşim"


M Kemal


AFET İNAN'A MEKTUBU


Savarona Yatı 1461938


Afet,


H R Soyak ile, benden mektup beklediğini bildirmiştin Arzun her gün hatırımdadır Şifahen Celal'e (Üner) telefonla bildirmek üzere söylemekteyim Ancak henüz kendim bir şey tespit edemedim


Vazifem şudur: Bence doktorların yanlış görüş ve hükümleri sebebiyle hastalık durmamış, ilerlemiştir Vakitsiz ayağa kalkmak, yürümek hususiyetiyle burunda yapılan atuşman üzerine gelen kusma neticesi, yapılan istirahatleri hiçe indirmiştir İstanbul'a gelince, Hükümet reyimi almaya lüzum görmeksizin Fissenger'yi getirtti Yeniden tetkik, muayene yapıldık Karaciğeri eski halinden farksız ve karnı birkaç kiloluk birikmiş su ve gaz dolayısıyla şişkin ve defigüre bir halde buldular Şimdilik Temmuz on beşe kadar yeni tiretman ve yeni rejim altında repo apsolüyü (Kesin istirahati) zaruri buldular Bunun esası da yatak ve şezlong istirahatidir Bu müddet sonunda Fissenger tekrar gelecektir Umumi ahvalim iyidir Tamamen iadeli afiyet ümit ve va'di kuvvetlidir Senin için asla merakı ve endişeyi mucip olmamalıdır Serinkanlılıkla imtihanlarını vererek muvaffakiyetle dönmeni bekler ve muhabbetle gözlerinden öperim


İkamet için Savarona'yı tercih ettiler Yat şimdilik saray karşısında demirlidir


Malûmun olan devlet işleri için Başbakan ve diğer bakanlar sık sık gelip yatta misafir olmaktadırlar


Nutuk'unu Şükrü Kaya Türkçe'ye çevirmektedir Matbuata verilecektir


K Atatürk SABİHA GÖKÇEN'E MEKTUBU


Ankara 2961929


Sabiha'ya


Sanatoryumdan mektubu da aldım Oradaki hayat ve bakımdan hoşnut olduğundan ve doktorların tavsiyelerini çok itina ile takip ettiğinden pek memnun oldum Aldığımız raporlardan anladığımıza göre esasen hastalığın o kadar mühim değildir Sıhhat ve rahatına bildiğin gibi itinada devam edersen az zamanda tamamıyla iyileşeceğin şüphesizdir Vücudunda her gün topluluğa doğru olacağına şüphe olmayan değişikliği anlamak üzere ara sıra kilonu bildirmekle beraber fotoğraflarını da gönder


Gözlerinden öperim


Gazi M Kemal KURTDERELİ MEHMET PEHLİVAN'A MEKTUBU




12 Kasım 1931 Salı


Kurtdereli Mehmet Pehlivan,


Seni, cihanda büyük ün almış bir Türk pehlivanı tanıdım Parlak muvaffakiyetlerinin sırrını şu sözlerle izah ettiğini de öğrendim:


"Ben her güreşte arkamda Türk Milletinin bulunduğunu ve millet şerefini düşünürüm"


Ben, dediğini en az yaptıkların kadar beğendim Onun için senin bu değerli sözünü, Türk sporcularına bir meslek düsturu olarak kaydediyorum Bununla, senden ve sözlerinden ne kadar çok memnun olduğumu anlarsın


Gazi M Kemal


NOT: Büyük Atatürk daha sonra mektubuna bir armağan ekliyordu Armağan İş Bankası'na yazılmış bir mektuptu ve içinde şunlar yazılıydı;


‘‘Kurtdereli Mehmet Pehlivan'a 1000 lira veriniz Bu para, Birinci Kanun aylığımdan faiziyle kesilecektir efendim


Gazi Mustafa Kemal




LENİN'E MEKTUBU


1- Emperyalist Hükümetler aleyhine 26 Nisan 1920 harekatı ve bunların tahakküm ve esareti hakkında bulunan mazlum insanların kurtulması amacını güden Bolşevik Ruslarla işbirliği ve harekatı kabul ediyoruz


2- Bolşevik kuvvetleri Gürcistan üzerine askeri harekat yapar veyahut takip edeceği siyaset ve göstereceği tesir ve nüfusla Gürcistan'ın da Bolşevik ittifakına dahil olmasını ve içlerindeki İngiliz kuvvetlerini çıkarmak üzere, bunlar aleyhine harekata başlamasını temin ederse Türkiye Hükümeti de emperyalist Ermeni Hükümeti üzerine askeri harekat icrasını ve Azerbaycan Hükümetini de Bolşevik devletler zümresine ithal etmeyi taahhüt eyler


3- Evvela, milli topraklarımızı işgal altında bulunduran emperyalist kuvvetleri tart ve ileride emperyalizm aleyhine vuku bulacak müşterek mücadelemiz için dahili kuvvetlerimizi organize ettirmek üzere şimdilik ilk taksit olarak beş milyon altının ve kararlaştırılacak miktarda cephane vesaire harp vesaiti ve sıhhiye malzemesinin ve yalnız doğuda harekat icra edecek kuvvetler için erzakın Rus Sovyet Cumhuriyetince temini rica olunur


Yüksek hürmetlerimin ve samimi duygularımın kabulünü rica eylerim


TBMM Reisi Mustafa Kemal




ROOSVELT'E MEKTUBU




Aziz Bay Cumhurbaşkanı,


Son günlerde Bay Julien Briyan tarafından alınmış olan filmi seyretmekten duyduğunuz memnuniyeti bildiren 6 Nisan 1937 tarihli lütufkar mektubunuzu hakiki bir sevinç ile aldım Mektubunuzda ahval ve şerait müsaade eder etmez birbirimize bir gün mülaki olacağımız ümidini de izhar buyuruyorsunuz Samimi duygularınızdan ve Türkiye'de elde edilen terakki hakkında takdirkar telakkilerinizden dolayı size fevkalade müteşekkir olduğuma inanmanızı rica ederim


Bay Cumhurbaşkanı


Bu fırsattan istifade ederek Amerika Birleşik Devletleri hakkındaki hayranlığımı tekrar bildirmek isterim Bilhassa ki bizim iki memleketimiz, umumi sulh ve insanlığın saadetini hedef tutan aynı ideali gütmektedirler Size bir an evvel mülaki olmak benim de samimi arzum olduğundan harikulade işler yapmış olan sevimli ve kuvvetli şahsiyetinizi Türkiye'de selamlayabileceğim günü sabırsızlıkla intizar ediyorum


Samimi saygılar ve bilhassa temennilerimle


Vafakarınız K Atatürk


PİERRE LOTİ'YE MEKTUBU




3 Kasım 1921


"Türkiye Büyük Millet Meclisi, Paris Mümessilinin hareketinden istifade ederek Türklerin büyük ve asil dostuna karşı perverde ettiği hissiyat, minnet ve şükranı tekrar beyan etmeyi kendine bir borç bilmiştir


Tarihin en karanlık günlerinde sihrengiz kalemiyle daima Türk Milletinin hakkını teyit ve müdafaa etmiş olan büyük üstad için Türk Milletinin beslediği derin ve sarsılmaz muhabbet hislerini, İstikbal Mücadelesinde şehit düşen erkeklerimizin yetim bıraktığı kızlarımız tarafından gözyaşları arasında dokunan bu halı şehadet edecektir


Naçiz kıymeti, delalet ettiği manadan ibaret olan bu hediyemizi haksever ve civanmert büyük Fransız'a beslediğimiz şükran hissine delalet olarak telakki ve kabul buyurmanızı rica ederiz"


Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Başkumandan Gazi Mustafa Kemal FRANSIZ MAREŞALİ LYATEY'E MEKTUBU Ankara 13 Aralık 1921


"Sayın Mareşal,


Madam Berthe Georges-Gaulis, ricam üzerine birkaç satır yazının size ulaştırılmasını kabul etmekle şimdiye kadar gösterdiği sayısız dostluk delillerine yeni bir tanesini ilave etmek nezaketinde bulundu


İstiklalimiz için giriştiğimiz savaşta bize karşı göstermek lütfunda bulunduğunuz sempatiden dolayı en derin minnet hislerimi ifade etmek için işte bu fırsattan faydalanıyorum


Fransa, kendisinden umduklarımızda bizi hayal kırıklığına uğratmadı ve en yetkili şereflerinin muhabbet sözleriyle yaşadığımız o müşkül anlarda bizi teselli etmeyi, maneviyatımızı yükseltmeyi bildi Fransa'nın yüksek menfaatlerini ve Akdeniz de işgal ettiği hususi mevkii idrak etmek basiretini gösteren Fransa'nın yakın Şark'ta ananelere dayanan politikasını devam ettirmeye taraftar olan kimseler arasında Ekselansınız birinci planda yer almış ve hiç şüphe yok ki yüksek müdahaleniz, terazinin bizden yana meyletmesine amil olmuştur


Her iki tarafın karşılıklı olarak sarf ettiği gayretlerin Ankara Antlaşmasının akdi suretiyle meyvelerini vermiş olduğunu görmekle bahtiyarız Ve iki millet arasında en geniş anlayış ve samimiyetle yeniden kurulan yüzlerce yıllık maziye sahip dostluk münasebetleri üzerine, en mutlu tesirleri yaratmaktan geri kalmayacak olan bu vesikaya büyük ümitler bağlamaktayız


Yüksek değerini takdir ettiğimiz bu kıymetli sempatiyi, sayın Mareşal bizden esirgememekte devam edeceğinizi ümit ederim


En derin hürmetlerimin kabulünü rica ederim, sayın Mareşal


M Kemal 10 YAŞINDAKİ CURTIS LAFRANCE'YE MEKTUBU


Gelin, bu mektubu ve hikayesini Sayın Doğan Uluç'un araştırmasından dinleyelim


Kaynak: Hürriyet Web Sayfası, 28 Haziran 1998, Pazar


***


Türkler için söylenenlere inanma Doğan ULUÇ / NEW YORK


1923’te 10 yaşındaki Amerikalı bir çocuk Mustafa Kemal Paşa’ya bir mektup yazdı ve resim istedi Türk tarihinin en karışık günlerinde çocuğa cevap yazan Gazi, bir de tavsiyede bulundu:Türkler hakkında her söylenene araştırmadan inanma!


Gazi Mustafa Kemal'in Cumhurbaşkanı seçildikten sonra yazdığı ilk özel mektubu Amerika'da bulduk Mektup, Cumhuriyet'i kurduğu, gericiler ve vatan hainleriyle insanüstü bir mücadele verdiği günlerde, Atatürk'ün, 10 yaşındaki bir Amerikalı ******n mektubuna cevap verecek zamanı bulup, dış ilişkiler ve propagandaya gösterdiği önemi bir kere daha gösteriyor


LAFAYETTE'İN SOYUNDAN


Bugün 85 yaşında olan ve ABD'nin küçük bir şehrinde yaşayan Curtis LaFrance, o zamanlar 10 yaşında bir çocuktu Amerikan bağımsızlık mücadelesinin kahramanı, yeni kıtaya ‘özgürlük’ fikrini aşılayan Fransız Lafayette'in soyundan geliyordu Özgürlük hikayeleriyle büyümüştü Çok uzak bir ülkede, tam 9000 kilometre ötede, Anadolu'da verilen Kurtuluş Savaşı kanını kaynattı ‘Angora’ adlı küçük şehirde kurulan yeni devletin Reis'iyle yapılmış bir röportaj gördü bir gazetede Heyecanlandı, etkilendi


Yaşına başına bakmadan oturup - tesadüfe bakın ki, Cumhuriyet'in ilanından tam bir gün önce, 28 Ekim 1923 günü - Gazi Paşa'ya bir mektup yazdı Bir imzalı fotoğraf istedi uzaktaki kahramanından Pek umudu yoktu ama, çocukluk heyecanıyla bekledi yine de Derken bir gün bir mektup getirdi postacı İlk kez kendi adına yazılmış bir mektup 10 yaşındaki ‘Mister’ Curtis LaFrance'a Hem de kimden! Çocuk içgüdüsüyle uzaktan önemini anlayıp hayran olduğu Gazi Mustafa Kemal'den


İNANAMADIM


‘O zaman çok sevindim tabii ama hadisenin önemini yıllır sonra idrak ettim Yaşım ilerledikçe heyecanım arttı, okuyup Atatürk’ün kim olduğunu anlayınca hayranlığım arttı Ne kadar şanslı olduğumu çok sonraları anladım' Curtis'in, ilkokul son sınıf öğrencisiyken, babasının daktilosunda oturup yazdığı mektup şöyle :


‘Gazi Mustafa Kemal Paşa Angora-Türkiye Sayın Efendim,


Ben 10 yaşında, Amerikalı bir ******m Türkiye ve yeni hükümetine büyük ilgi duyuyorum Siz ve Bayan Kemal hakkında bir röportaj okudum Türkiye hakkında bir defterim var ve şimdiden siz ve Bayan Kemal hakkında birçok yazı ve resim topladım Lütfen bir Amerikalı çocuğa bir küçük not ve bir imzalı fotoğrafınızı gönderin Bir gün, Türkiye’yi görebileceğimi umut ediyorum Saygılarımla,


Curtis LaFrance'


Türk tarihinin belki de en zorlu dönemlerinde, Amerikalı küçük bir ****** ciddiye alan, vakit ayıran, oturup eliyle bir mektup yazan Gazi Mustafa Kemal, bir de bu mektubu İngilizce'ye çevirtip daktilo ettirmiş Adeta Türkiye Cumhuriyeti'nin hâlâ bugün bile uğrayacağı haksızlıkları önceden bilmiş ve 27 Kasım 1923 tarihli mektubunda Curtis'e şu nasihatte bulunmuş:


‘Türkiye Cumhuriyeti Riyaseti - Hususi


Ankara, 27111339 (1923)


Mister Kurtis LaFrans'a


Mektubunuzu aldım Türk vatanı hakkındaki alâka ve temenniyatınıza (iyi düşüncelerinize) teşekkür ederim Arzunuz vechiyle (arzu ettiğiniz şekilde) bir aded fotoğrafımı leffen (ilişikte) gönderiyorum Amerika'nın zeki ve çalışkan çocuklarına yegâne tavsiyem, Türkler hakkında her işittiklerine hakikat nazarıyla (gerçekmiş gibi) bakmayıp kanaatlerini mutlaka ilm; ve esaslı tedkikata (araştırmalara) isnad ettirmeye (dayandırmaya) bilhassa atf-ı ehemmiyet eylemeleridir (önem vermeleridir) Hayatta nail-i muvaffakiyet ve saadet olmanızı (başarılı ve mutlu olmanızı) temenni eylerim


Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal' POLATLI'YA İTFAİYE ARACI


LaFrance iş hayatına atıldıktan sonra Ankara'da Polatlı Belediyesi'ne itfaiye aracı sattığını, yıllar önce ise gemiyle çıktığı bir Akdeniz gezisinde İstanbul'u ziyaret ederek çocukluk hayalini gerçekleştirdiğini söylüyor 85 yaşındaki LaFrance ‘1938’de Atatürk'ün ölüm haberi geldiğinde 25 yaşında bir delikanlıydım Niye ağladığımı kimse anlamadı'


LaFayette kimdir?


LaFayette Markisi, Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında İngilizlere karşı Amerikalıların yanında savaşan bir Fransız aristokrattır Fransız Devrimi'nin ilk yıllarında, devrimci burjuvazinin saflarında yer alarak Fransa'nın en güçlü kişisi olan Lafayette, Amerikan Bağımsızlık savaşı'nın patlak vermesinden 27 ay sonra Temmuz 1777'de Philadelphia'ya gitti Burada koloni sakinleri tarafından generalliğe atanan Lafayette, kısa zamanda başkomutan George Washington ile yıllarca sürecek bir dostluk kurdu 1780'de Vidginia'daki bir ordunun komutanlığına getirildi İngilizleri Virginia'dan geri çekilmek zorunda bıraktıktan sonra ‘İki dünyanın kahramanı’ olarak göklere çıkartıldı 1782 yılında Fransa'ya döndüğünde tuğgeneral rütbesine yükseldi 1784 yılında Amerika'ya yaptığı gezi sırasında birçok eyalet kendisine yurttaşlık hakkı tanıdı Lafayette bundan sonra liberal aristokratların önderi, dinsel hoşgörünün ve köle ticaretinin kaldırılmasının hararetli bir yandaşı oldu

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.