|  | Raif Karadağ ( 28.04.1920)- (22.12.1973) |  | 
|  07-08-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Raif Karadağ ( 28.04.1920)- (22.12.1973)Raif KARADAĞ, 28 Nisan 1920 tarihinde Yanya’da doğdu  Babası Yanya eşrafından bankacı Süleyman Bey’dir  Annesinin adı Selime’dir  Lozan anlaşması gereğince yapılan anlaşmayla 1924 yılında Türkiye’ye gelen Süleyman Bey ailesi, İstanbul’da Pendik’e yerleşti  Ozaman henüz 4 yaşında bulunan küçük Raif, daha sonra Pendik ilkokulunu bitirdi  Sonra Kadıköy ortaokulundan mezun oldu  Rumca, Osmanlıca ve İngilizce bilen Raif Karadağ, çocukluk ve gençlik yıllarından beri okumayı çok seven bir insan olarak tanınırdı  Onunu bu okuma aşkı, daha sonraki yıllarda yazma aşkına dönüştü  Bu aşkla Raif Karadağ, gazeteciliği kendine meslek seçti  1952 yılında günlük Yeni Büyük Doğu gazetesinde yazmaya başladı  Daha sonra Son Havadis, Tercüman ve Bizim Anadolu gazetelerinde yazmış, diğer taraftan da bazı dergilerde de çeşitli yazılarını yayınlamıştır  Bu yazılarından pek çoğunu daha sonra kitap haline getiren Raif Karadağ, gazetecilik mesleği dolayısıyla yaptığı araştırma ve çalışmalarının meyvelerinin gazete sütunlarında kaybolup gitmesini hazırladığı kitaplarla engellemiştir  Bu sayede milli kütüphanemizi, gerek sade ve akıcı Türkçesi, gerekse de araştırma değeri yönünden birçok kıymetli eserle zenginleştirmeye hizmet etmiştir  İşte bu araştırma ve çalışmalarının semeresi olan ve günümüz açısından da bir ışık olan ve elden düşmeyen , sahasında tek kaynak olma özelliğini halen sürdüren Petrol Fırtınası, Muhteşem İmparatorluğu Yıkanlar gibi eserleri halen bir ışık olarak elimizden düşmemektedir  Selver hanımla evlenen Karadağ’ın bu evlilikten iki oğlu dünyaya gelmiştir  Murat ve Ferhat  Raif Karadağ, hem çok iyi bir insan, hem de çok iyi bir aile reisi olarak yaşadı  22 Aralık 1973 yılında, son derece sıhhatli bir şekilde gittiği Ankara’da kaldığı otel odasında, henüz genç sayılacak bir yaşta (53 yaşında) esrarengiz bir şekilde vefat etmiş, bu haber gerek ailesini ve gerekse dostları, hayatı boyunca mefkuresine bağlı olarak yaşadığı milliyetçi çevresi büyük bir üzüntüyle sarsılmıştır  Raif Karadağ, kendisini tanıyan ve candan seven arkadaşları arasında eski Türk illerinden kopup gelen bir rüzgar gibi hür, temiz, mert ve dürüst kişiliği ile öyle güzel kokular getirmiştir ki,bunları, bıraktığı eserleriyle de burcu burcu tüter bulursunuz  Ve bu unutulmaz eserler, onun kişiliğini ebedileştirmek için yeterlidir  DÖRT KİTABIYLA RAİF KARADAĞ Bulut Fikret Çöloğlu Araştırmacı kimliğiyle yaptığı, merak uyandıran yorumlar ve teşhisler  Gazeteci kimliğiyle de öneriler sunmaktan ziyade, gerçekleri açık biçimde halka sunma ızdırabı  İnce, gizli ve ağır, açık eleştiriler  Hikaye, roman tarzında akıcı, sade anlatım  Zaman zaman da cümleler, resmi evrak gibi fotoğraflıyor hayatı  Çarpıcı misallerle dolu savları, esrarengiz iddiaları bünyesinde barındırıyor  Edebi kimliğini de eserlerine yansıtan merhum yazar Raif Karadağ, belki de yazmak istediklerinin çoğunu yazamayan, ama yazdıklarıyla da toplumumuzun geniş kitlelerine hitap eden bir şahsiyet  28 Nisan 1920’de, Yanya’da dünyaya gelen Raif Karadağ’ın babası Yanya eşrafından bankacı Süleyman Bey ve annesi de Selime Hanım’dır  Lozan Anlaşması’nın gereği olarak yapılan nüfus mübadelesiyle, 1924 yılında Türkiye’ye gelen bu aile, İstanbul’da Pendik’e yerleşir  Pendik İlkokulu’ndan sonra Kadıköy Ortaokulu’nu da bitiren Raif Karadağ, Rumca, Osmanlıca ve İngilizce bilir  Okuma aşkı yazma aşkına dönüşünce de gazeteciliği kendine meslek olarak seçer  Yeni Büyük Doğu, Son Havadis, Tercüman ve Bizim Anadolu gazetelerinde çalışmanın yanı sıra, bazı dergilerde de çeşitli yazıları yayınlanır  Bu yazılarının hemen hemen hepsini kitap haline getirip, bize okunmaya değer bir çok eser bırakır  Başlıca kitaplar: Binbir Gece Masalları, Uyvar Önünde Türk Gibi, 10 Temmuz İnkılabı ve Netayici, Şark Meselesi, Petrol Fırtınası, Muhteşem İmparatorluğu Yıkanlar ve Musul Raporu’dur  Kitapları bir kesim tarafından yoğun eleştirilere maruz kalır  Bir kesim tarafındansa takdire şayan bulunur  22  12  1973’te de son derece sıhhatli iken gittiği Ankara’da, bir otel odasında , esrarengiz bir şekilde hayata gözlerini yumar  Ardında eşi Selver Hanım’dan Murat ve Ferhat adında iki çocuk bırakan Raif Karadağ’ın vefatındaki sır perdesi hala kaldırılabilmiş değildir  Kendisinin bu genç yaşta esrarengiz ölümü, bize Petrol Fırtınası kitabındaki ‘Irak Kralı Faysal’ın Esrarengiz Ölümü’ (s  265) başlıklı yazısını hatırlatır  Çünkü kitaplarında anlattığı menfaatler dünyasında yaşanan esrarengiz ölümler gibi Kral Faysal’ın ölümü de yazarın kaderiyle büyük benzerlik taşır  Kitaplarında üstüne bastığı gerçekler belki de onu bu dosyası kapanmamış ölüme götüren nedendir  Zaten Muhteşem İmparatorluğu Yıkanlar kitabında da Sultan Abdülaziz’in intihar etmediğini, cinayete kurban gittiğini açık delillerle iddia eder   İşte yukarıda kısaca kendisini anlatmaya çalıştığımız Raif Karadağ, ülkemizde ses getiren dört kitabıyla tekrar okurlarıyla buluştu  Emre Yayınları’nın bastığı ve içerdiği konular itibariyle güncelliğini yitirmeyen bu dört eser: Şark Meselesi, Petrol Fırtınası, Muhteşem İmparatorluğu Yıkanlar ve Musul Raporu  Kafalarımızda beliren, zor bir çok soru işaretine, tatminkar cevaplar sunan, uzun ve yoğun emeklerin semeresi bu eserler, sanırım tartışılmaya uzun yıllar devam edecektir  Şark Meselesi: ?Şark meselesi, şimdiye kadar, yalnız bir türlü tarif edilmiş değildir  Fakat, muhtelif tarihçilerin, birbirinden ayrı muhtelif tarifleri arasında ciddi benzerlikler vardır  Bu bakımdan, şark meselesi bazı farklarla, umumiyetle aynı görüş çerçevesinde mütalaa edilmiştir  ’ Meseleye bu bakış açısıyla giren yazarın, yaklaşımlarını örnek verdiği araştırmacılar: Fransız müverrih Sinyobos, Albert Sorel, Borjva, Edward Deriyo ve görüşleri ilerici batı tarihçileri arasında kabul gören Rus Soloviyef  Anlatılmak istenen genel sorun batılı milletlerin genel karakterleri, harici siyasetleri, doğuyu sömürgeleştirmelerinde kendi içlerindeki mücadeleleri ve bunların doğuya yansıması, meydana gelen olaylar  Bu sorunda Avrupa ile Asya’nın çarpışması tarihin Hürmüzü ile Ehrimeni olarak tarif ediliyor  Yazarın örneklerinde Deriyo ?İslam’ı arkadan vurmak, yatağında ezmek istiyordu’ sözüyle Coğrafi Keşiflerin asıl niyetini ifşa ederken, Albert Sorel ?Türkler Avrupa’da görünür görünmez ortaya bir şark meselesi çıktı    Türklerin, uyuklayan Avrupalının afyonunu patlatması hadisesi öylesine derin bir tesir yapmıştır ki aradan yedi asır gelip geçmiş olmasına ve bir gün eski dipdiri delikanlının hasta adam(?) şekline sokulmasına rağmen, Avrupalının yirmi batın torunları dahi bu Türk hastalığından kurtulamamıştır’ diyor  Şark meselesini ikiye ayıran yazar, sadece dini ilgilendiren kısmını İslam’ın gelişimine götürürken; dini ve iktisadi kısmını da Osmanlı ile bağdaştırıyor  Yazara göre geniş manası ile mesele Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasındaki anlaşmazlık, mücadele, müsademelerden meydana gelen olayların heyet-i umumiyesi; asli mahiyeti ve en şiddetli şekilde devamı, Türklerin İslam’a yardımcı ve baş olmalarıdır  Bunun akabinde Türklerin değişik cephelerde, zamanlarda, meseleye karşılık yaptıkları, siyasetleriyle anlatılırken; Bizanslıların, Haçlıların, Habsburgların, Fransızların, İtalyanların, Greklerin, Rusların, İngilizlerin şark siyaseti geniş tafsilatıyla anlatılıyor  Bugün şarktaki hadiselerin gerçek sebeplerinin tespitiyle, kitabın 18  sayfasına meselenin son asırlardaki özüne temas ediliyor: ?Bilhassa, XIX  Asrın yarısından sonra ve XX  Asırda, petrolün şark memleketlerinde mebzul miktarda oluşu ve hammaddenin kömür ile müteharrik sanayi ve nakliye vasıtalarında kullanılmaya başlaması, batılı sanayileşmiş milletleri, şark meselesini bir iktisadi mesele, daha doğru tabiri ile bir petrol meselesi haline sokmaya mecbur etti  ’ Petrol Fırtınası: ?Petrol, XX  asrın en kıymetli hammaddesi    Dünyanın en kudretli ve rakipsiz hammaddesi haline getirildikten sonra, yeryüzüne çıkarılabildiği her yerde ihtilaller, kıtaller, hükümet darbeleri birbirlerini kovalamış ve petrole sahip memleketlerin halkları hiçbir zaman rahat bir nefes alamamıştır  ’ Yazdıklarının hakikatin tam ifadesi olamayacağını ama hakikate en yakın olduğunu ifadeyle, anlatılanların hayal mahsulü ve mübalağalı olmadığının altını çizen yazar, 1900’lerde belirlenen petrolün istikbalini ?petrol dünyayı idare edecek kuvvettir’ sözleriyle açıklıyor  Yazara göre petrol XX  asrın dillerden ve dudaklardan düşmeyen en kudretli maddesi, nice devletleri birer oyuncak, nice devletlileri de birer alet haline getiren, hiçbir şeyi tesadüflere bırakmayan, daima neticeyi kendi lehine çeviren ana unsurdur  Kendi anlatımıyla ?tarih kitaplarının şark siyaseti adını verdikleri bu mücadelenin mihrakını teşkil eden petrol nelere kadir değildi’  Kitapta tetkik edilen konu petrolün dünya siyasetine nasıl hakim olduğu, bu hakimiyet için yapılan mücadelelerdir  Bu devler mücadelesinin sonucunda devletlerin nasıl yıkıldıkları, dünya haritasının yeni baştan nasıl tanzim edildiği anlatılıyor  Yazar yaşanmış ve yaşanmakta olan mücadeleyi insafsız, merhametsiz olarak nitelendiriyor  ?harp ve sulh, hammadde kaynakları üzerinde ve bu kaynakların bulunduğu sahalar civarında cereyan eden gizli ve korkunç bir takım mücadelelerin eseridir’ diyen yazar, araştırmalarını bu bölgeler üzerinde yoğunlaştırıyor  Bundan önce Deterding’in başında bulunduğu İngiliz Royal-Dutch Shell grubuyla, Rockfeller’in başında bulunduğu Amerikan Standard Oil hakkında, kuruluşlarından, gelişimlerine kadar geniş bilgi verilerek, petrol bölgelerindeki mücadeleleri ve diğer devletlerin bu yarışa katılma çabaları anlatılıyor  Bu şirketlerin Osmanlı ve sonrasında Türkiye, İran, Irak, Suudi Arabistan, Romanya, Venezüella, Kolombiya, Nikaragua, Meksika gibi ülkelerdeki faaliyetleri; Musul, Bakü petrolleri konusundaki çalışmada diğer ülkelerle (Rus, Alman, Fransız) yaşadıkları çatışmalar, yaptıkları yarışlar ve yapmacık dostluklar okura sunuluyor  Bu mücadelede gizli servislerin rolü, hükümetlerin çabaları, oynanan siyasi oyunlar ve Kurtuluş Savaşı’ndaki Yunanlılar gibi kullanılan milletler gözler önüne seriliyor  Kitaptan ülkemiz adına çıkarılabilecek en önemli sonuç ise petrolün yazarın tabiriyle 600 yıllık muhteşem imparatorluğu yıkıma götürmesidir   Muhteşem İmparatorluğu Yıkanlar: Görüldüğü gibi, batının şark siyasetinin ana öğesi petrol ve onun yıkıma götürdüğü koskoca bir imparatorluk  Yazar genel olarak ?bir millet eğer tarihini bilmiyorsa, tarihi yanlış öğretiliyor ve bilerek başka bir istikamete sevk ediliyorsa, o millet için çöküş mukadderdir’ yorumuyla yukarıda bahsetmeye çalıştığımız eserlerinin devamında, kendisini böyle bir araştırmaya iten nedeni vurguluyor ve pek geri değil, yüz yıl evveline giderek ?bu anlama keyfiyetini yerine getirmek için bu tecrübeyi yaptık ve Sultan Abdülaziz’in katli hadisesini ele aldık; zira, bu mevzu üzerinde, Türk milletinin salahiyetli bildiği zevatın hemen hepsinin yazdıkları, birbirinin devamı ve teyidi mahiyetinde olarak daima bir istikamette gelişmiş ve hepsi bir noktada ittifak etmişlerdir: Sultan Abdülaziz katledilmiştir, intihar etmemiştir’ diyor  Osmanlının yıkılma sürecinde meydana gelen ve hala tartışılan bu olayı ele alarak, yazar geniş çaplı bir araştırmayı okurlarına sunuyor  Haçın hilale açtığı savaşta Osmanlı’nın dönüm noktası meşrutiyet dönemiyle konuya girerek, yönetimiyle, muhalefetiyle, Avrupasıyla dönemi anlatıyor  Mustafa Reşit Paşa’nın şahsiyeti, çalışmaları; İngiltere ve Rusya’nın Osmanlı üzerindeki emellerine değiniliyor  Sultan Abdülaziz Han’ın tahta çıkışıyla yaşanan gelişmeler, denizcilikte yapılan yenilikler, Kırım Harbi, Karadağ meselesi, batılı devletlerin ittifakları, mülki ıslahatlar anlatılıyor  Ermeni Başpiskoposu, Rum Patriği ve Hahambaşı’nın yanı sıra ismi en çok zikredilen şahıslarsa Mustafa Reşit Paşa, Rus Sefiri Prens Mençikof, Mustafa Fazıl Paşa, Mithat Paşa, Ahmet Mithat Efendi, Ali Suavi, Namık Kemal, Hüseyin Avni Paşa, Ali Paşa, Fuat Paşa, İngiliz Sefir Elliot ve Jöntürklerdir  Bu şahıslar ve menfaat çevreleri etrafında Abdülaziz Han’ın katli vakası sanki halka sunulmuş bir rapor şeklinde delillerle ispata çalışılıyor  Musul Raporu: Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışından sonra yeni Türk Devleti’nin sınırlarına dahil edilemeyen, dibimizde olmasına rağmen varlığını başka bayrak altında devam ettiren, siyasi oyunlar kurbanı Musul  İmparatorluğun yok edilmesi sürecinde, toprağında barındırdığı binlerce ton petrol ile Ortadoğu’nun en stratejik yerlerinden birisi Musul  Raif Karadağ’a göre ?Osmanlı İmparatorluğu’nun kesin tasfiyesinin yapıldığı yer İsviçre’ni Lozan şehridir  Türkiye Lozan’da, sadece bir imparatorluğu ve ona bağlı müesseseleri değil, Türklükleri şüphe götürmez bir çok Türk toprağını da yeni devletin hudutları dışında bırakmıştır  Türk milleti için daima ızdırap konusu olacak bu yerlerden bir tanesi de Musul’dur  ’ Yazdığı eserleri birbirine zincir halkası gibi bağlı olan Raif Karadağ, Musul Raporu kitabıyla son halkayı tamamlar  O kaybettiklerimizde en çok ses getiren Musul’u ele alarak üzerinde çalıştığı raporu değiştirmeden aynen sunar  Zamanın Belgrad büyükelçisi Hikmet Bey’in ?Sevr anlaşmasının Türkiye’den koparmak istediği araziden fazla önemli bir arazi parçasını koparmıştır’ sözünün ispatıdır eser  Musul Raporu, 1924’te Musul meselesinin Cemiyet-i Akvam’a intikaliyle oluşan bir çalışmadır  Cemiyet-i Akvam bir rapor hazırlaması için eski Macaristan başbakanı Kont Teleki başkanlığında, İsveç büyükelçisi Mösyö Auf Wirseen, Belçikalı Albay Paolis’ten oluşan bir komisyon kurar  Türkiye’den komisyona görevli olarak Cevad Paşa gönderilir  İşte bu eser Şubat-Temmuz 1925 tarihlerinde komisyonun bölgeyi dolaşarak hazırladığı, Cemiyet-i Akvam’ın karar vermesinde etkili olan raporla, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin görüşlerini almak üzere davet ettiği Paris Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Siyasi İlimler Akademisi profesörlerinden Mösyö Gilbert Jidel’in Musul meselesi hakkındaki görüşlerinden oluşur  Ömer Hakan Özalp’in çalışmaları neticesinde hazırlanan Musul Raporu Raif Karadağ’ın eserinde belirttiği gibi kendi bakış açısı değildir: ?Bu eserin her satırındaki her kelime, virgülüne varıncaya kadar, yabancılardan kurulu bir heyetin hazırladığı ve mensubu bulunduğu Cemiyet,i Akvam’ın genel kuruluna verdiği gerekçeli raporun kendisidir  ’ Günümüze geldiğimizde, etkilerini üzerimizden atamadığımız 11 Eylül Olayı, Afganistan ve Irak savaşları göz önüne alındığında ortaya atılan tarihin sonu ve medeniyetler çatışması tezlerinin de Raif Karadağ’ın anlattığı batının şark siyasetinin neticesinde gerçekleştiğini ve şarktan ziyade tüm dünyayı kapladığını açıkça görebiliriz  Bu siyasetin ana nedeni enerji, yani petrol, bu hammaddeyi elde etmek için yapılan mücadeleler neticesinde yıkılan devletlere en iyi örnek Osmanlı İmparatorluğu’dur  Türkiye’nin İngiltere ile yaşadığı Musul sorununda da olduğu gibi, siyaset menfaat için yapılır, menfaatler de acımak nedir bilmez; yakar ve yıkar   Emre Yayınları'nda Çıkan Eserleri : 1- Petrol Fırtınası 2- Muhteşem İmparatorluğu Yıkanlar 3- Şark Meselesi 4- Musul Raporu | 
|   | 
|  | 
|  |