|  | Karen Blıxen ( 1885) |  | 
|  07-05-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Karen Blıxen ( 1885)ÇAĞDAŞ ŞEHRAZAT : KAREN BLIXEN İslam Gemici 1885 Yılında Danimarka'da doğan ve Karen Christenze olarak isim konulan kadın yazar Karen Blixen (Isak Dinesen), hayatı boyunca bir çok değişik adla anıldı  Çocukken herkes onu "Tanne" diye çağırırdı  Bu ad, "Tania" biçimine girerek, özellikle Afrika'da yaşadığı yıllarda, dostları tarafından kullanıldı   Iki büyük aşkı olan erkeğin kardeşi Baron Bror-Blixen ile evlenince ("barones olmak, herşeye değer" demişti karen) Barones Karen von Blixen-Finecke oldu  Kocasıyla Afrika'da, kahve tarımına elverişli olmadığı sonradan anlaşılan bir bölgede, kahve yetiştiriciliği olmadığı serüvenine girişmesi bir yana, evlendiği Baron'dan Karen'e uğursuz bir miras kaldı:Omur iliğine yerleşip, ona ömür boyu acı çektiren frenği hastalığı    Öte yandan, babasının soyadı olan"Dinesen'ede duygusal şekilde bağlıydı  Işte bu yüzden, ilk öykülerini "gülen adam" anlamına gelen "Isak" takma adına Dinesen'e ekleyerek yazdı  Daha sonraki yıllarda, yazarlığı süresince değişik adlar kullanmağa devam etti  Iki takma adı olan "Osceola", bir Kızılderili reisinin ismiydi  şöhret kazandıktan sonra, daha çok kendini eğlendirmek için yazdığı The Angelic Avengers (Melekyüzlü intikamcılar) adlı macera romanı "Pierre Andrezel" takma ismiyle yayımladı  Okurlarının ve hayranlarının ona yakıştırdıkları takma adlar arasındaysa, öykülerindeki kahramanlardan biri olan "Pellegrina" ya da Şehrazat gibi isimler vardı  Afrikada'ki macerası bittikten ve karen, kocasından ayrıldıktan; büyük aşkı Denys Finch-Hatton'ı kaybettikten sonra Danimarka'ya dönen Karen Blixen,1933 yılında, 48 yaşındayken iki öykü kitabı Seven Gothic Tales (Yedi Gotik Öykü) yü yayınladı  Kitap ingilizce yazılmıştı  Herbiri birer "novella (kısa roman)"uzunluğundaki bu öykülerde, dikkati hemen çeken Kuzey manzaraları,özellikle deniz, gemi ve ğemici temalarıdır  Kahramanlar, 19  yüzyılın sonu ya da 20  yüzyılın başının karekterleridir  Karen Blixen, kahramanlarını, Boccaccio'nun "Decameron"u, "Canterbury Masalları"nı , E  T  A  Hoffman'ın "Masalları" nı, Kleist'ın öykülerini ve tabii ki "Binbir Gece Masalları" nı andıran fantastik bir dünyada gezdirir:Öykü içinde öykü içinde öykü    Kahramanlar birbirlerine çeşitli hikayeler anlatırlar: Başlarından geçen, yıllar önce birinden dinledikleri ya da herkesin bildiği hikayeler    Aynı zamanda, yazarlarının kendileri için hazırladığı hayat çizgilerini izlerken, bir yandanda kendi öykülerini yaşarlar  Karen Blixen, yazdığı öykülerle usta-yazarlarla ( çok şey bilen yazarlara) mahsus olan bir mesafeyi koruyarak hareket ettirir  kahramanlarını    Ustaca bir kukla gösterisinin oyuncu-ları gibi;o kadar ustaca ki,okuyucu öyküleri okurken, "Karekterlerin kendi iradeleri olduğu" yolunda bir yanılğıya bile düşebiliyor  Oysa, oyunun ve oyuncuların ipleri hep yazarın elindedir  Karen Blixen'in ilk verimli eserinin kukla tiyatrosu için yazdığı bir piyes ve en sevdiği yazarın ise, usta- yazarların en anlı-şanlısı W  Shakespeare olması da bir rasla-ntı değildir  Blixen, 2  öykü kitabı Winter's Tales (Kış masalları) nın adıyla da Shakespeare'e göz kırpar  yla da Shakespeare'e göz kırpar  Karen, Kış Masalları'nda hep 'yüzyıl dönemecinde gezinir' gibi görünen bir Avrupa'yı konu aldığı kadar, "Iskandinav Halk Masalları'ndan da yararlanır  Örneğin "Miçonun öyküsü'nde, küçük miçonun kurtardığı doğan, aslında sevecen bir efsane anasıdır  Miçonun başı yeniden dertte kaldığında da, bu defa 'birkadın'olarak karşısına çıkacaktır  "Yakası Karanfilli Genç Adam"öyküsünde, ilhamını kaybetmiş genç bir yazar, ilginç bir rastlantı sonucu Tanrı'nın büyüklüğünü ve yardımını görür  Bu hikayede şakacı tonu, Karen, başka bir kitapta, Anecdotes of Destiny (Kader Anekdotları) nın bir öyküsünde bunu tekrarlıyor  Kanton 'da yaşayan zengin, Cimri ve kör cahilbir çay taciri, yaşlılığında muhassebe defterlerinden başka okunacak şeylerinde olduğunu fark eder  Örneğin öyküler    Oysa ki, bildiği tek hikaye, dünyadaki bütün gemicilerin, tayfaların bildiği uydurma, anonim bir öyküdür  Tacir bunu öğrenince öfkelenir ve bildiği bu tek hikayeyi "gerçekleştirmeğe" karar verir  Bir anlamda, tıpkı Hz Musa'nın karşısındaki Firavun gibi, Tanrı ile boy ölçüşmeğe kalkışır  Ne kadar çabalarsa çabalasın, Bunun mümkün olmadığını anlar  Sonuçta,ortaya The Immortal Story (Ölümsüz Öykü çıkar  * * * Karen Blixen, kendi hayatını da bir öykü haline getirmek istemiştir  Onun herhangi bir fotoğrafını gördüğünüzde, bunun ne anlama geldiğini hemen fark edeceksiniz: O güzel öyküleri anlatan, bir efsane cadısıdır   1950'li yıllarda, onu Rungstedlund'daki evinde ziyarete gelenler (bunlar arasındaTruman Capotegibi meşhur hayranları da var), onun sadece şampanya ve istiridyeyle beslendiğini anlatırlar  Karen, hayatı boyunca "ince, hatta sıska bir insan olmağa" azmettiğini söyler  Sonunda bunu, birazda yüzünü derin kırışıklarla dolduran frengi hastalığı sayesinde başarmıştır  Blixen, ömrü boyunca bir öykücü olmuştur:Hatta Amerika'yı ziyaretinde, zincirleme sigara içip, bazan önünde şampanyaya bile dokunmadan "anlatmış, anlatmış, anlatmış" tır  Bu haline şahit olan ünlü yazar Pearl S  Buck gözlerine inanamamıştır  Hayatını başlıbaşına bir öykü, bir mitos haline getirmek isteyenbirçok insan gibi, Karen Blexen de "uydurmuştur"! Afrika' da geçirdiği yılları anlatan Out of Africa, bir sürü uydurma olaylarla, anekdotlarla, olağaüstülüklerle doludur  Ne var ki, "bu yalanlar" Karen Blixen'in eserlerinin püf noktasıdır  Hayvanları, kendisine "Şehrazat" yakıştırmasını yapan Karen Blixen'in yazdıklarında, anlattıklarında doğruluk ve gerçeklik aramamışlardır  O, yüzyıllar boyu masallar ve öyküler anlatan "Şehrazat"ın ta kendisi olmak istemiştir  Ernest Hemingway nobel ödülünü alırken "bu ödül,aslında Isak Dinesen'in hakkıydı" derken de, muhakkak bu kanaatteydi  Danimarka yüksek burjuvazisiyle taşra aristokrasisinin ortak ürünü; bazan ateşli bir feminist, bazen ateşli bir feminizm karşıtı; bir aslan avcısı olan Ingiliz Denys Finch- Hatton ile yaşadığı büyük aşkın kadın kahramanı; ama hepsinden önce "öykülerin anası" Karen Blixen     77 yıl süren Şehrazatlık hayatını en iyi kendisi özetlemiştir: "Düş kurmak, akıllı-uslu insanların intihar etme şeklidir  " | 
|   | 
|  | 
|  |