Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Nesil Bilinçlendirme Kampı - Gizli Tehlikeler & Tehditler > Atatürk Köşesi > Hayatından Kesitler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
atatürk, kemal, mevlana

M. Kemal Atatürk ve Hz. Mevlana

Eski 11-28-2011   #1
karamela
icon111

M. Kemal Atatürk ve Hz. Mevlana



Yıl 1922 Kasım ayının 1'i Büyük önder, büyük devrimci, Türk milletinin başöğretmeni ve dünya ülkelerinin gelecekte kendisini örnek alacağı seçilmiş insan Gazi Mustafa Kemal Paşa türkiye Büyük Millet Meclisi' ndeki konuşmasını yapmak için kürsüdeki yerini alıyor O şimşekler çakan gözleri ile arkadaşlarına bakıyor ve konuşmasına şu cümle ile başlıyor: "Efendiler! Tanrı birdir, büyüktür Evet, o büyük insan gerçek bir dindardı Belirli çevrelerin daha baştan itibaren Atatürk’ün sözde dinsiz ve dine karşı olduğunu yaymak istemelerine rağmen, o laik zihniyete sahip “dindar” bir kişiydi O, kalıplara sığmayan, şekilcilikten uzak, gösteriş içermeyen ve HzMuhammed'in buyurduğu “yüksek ahlak” üzerine kurulmuş dinin aşığıydı O İslamiyet’in kaynağındaki saf şekline bağlıydı

29 Ekim 1923’de Fransız yazar Maurice Pernot’ya verdiği demeçte bu saflığı kendisi şöyle tanımlıyor: “Türk milleti daha dindar olmalıdır Yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum Hakikate bizzat nasıl inanıyorsam dinime de öyle inanıyorum Şuura muhalif, terakkiye mani hiçbir şey ihtiva etmiyor Halbuki, türkiye’ye istiklalini veren bu Asya milletinin içinde daha karışık, suni itikatlardan ibaret bir din daha vardır Fakat bu cahiller, bu acizler sırası gelince aydınlanacaktır

Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Konya konuşmaları, Atamızın din hakkındaki görüşlerini ortaya koyması açısından çok önemli bir yer tutmaktadır İşte 20-23 Mart 1923 tarihleri arasında Konya’yı ziyareti sırasında yaptığı konuşmadan bölümler: “İslamiyet’in ilk parlak devirlerinde geçmişin mahsulü olan sağlıksız adetler bir zaman için kendini göstermemiş ve yüze çıkmamışsa da, biraz sonra İslamiyet’in gerçeklerine sarılmaktan İslam esaslarına göre hareket etmekten çok, geçmişin mirasa olan adet ve inançları dine karıştırmaya başlamışlardır
Bu yüzden İslamiyet’e dahil bir akım kavimler, İslam oldukları halde düşmeye, sefalete, geriliğe maruz kaldılar Geçmişlerin kötü ve batıl alışkanlıkları ve bu suretle gerçek İslamiyetten uzaklaştıkları için kendilerini düşmanlarının esiri yaptılar

Bu İslam kavimleri içinde Türkler, milli gelenek ve görenekleri itibariyle bir taraftan İran, diğer taraftan Arap ve Bizans milletleri ile temas halindeydiler Şüphe yok ki temasların milletler üzerinde etkileri görülür Türklerin temas ettiği milletlerin o zamanki medeniyetleri ise çökmeye başlamıştı Türkler bu milletlerin kötü adetlerinden, fena yönlerinden etkilenmekten nefislerini men edememişlerdir Bu hal, kendilerinde bozukluk, cehalet ve insanlıktan öte zihniyetler doğurmasından uzak kalmamıştır İşte gerileyişimizin belli başlı sebeplerinden birini bu nokta teşkil ediyor
Milletimizin gerçek din bilginleri, din bilginlerimiz arasında da milletimizin hakkıyla iftihar edebileceği bilginlerimiz vardır Fakat bunlara mukabil ilim kisvesi altında hakikatten ilimden uzak, gereğince ilim tahsil edememiş, ilim yolunda layığı kadar ilerleyememiş hoca kıyafetli cahiller vardır Bunların ikisini birbirine karıştırmamalıyız

Efendiler, gerçek din bilginleri ile dine zararlı ulemanın birbirine karıştırılması Emeviler zamanında başlamıştır Bilindiği üzere Sıffın vak'asında HzAli’nin ordusuna karşı mızrak uçlarına Kur’an-ı Kerim sayfalarını takarak saldırdılar İşte o zaman dine fesatlık, İslam arasına nefretlik girdi ve o zaman hak olan Kur’an, haksızlığa kabule vasıta yapıldı Halifelik hile ile el değiştirdi Ondan sonra bütün müstebit hükümdarlar dini hep alet edindiler İhtiras ve istibdatlarını kabul ettirmek için hep ulema sınıfına başvurdular

Gerçek ulema, dini bütün bilginler, hiçbir zaman bu müstebit taç sahiplerine uymadılar Onların emirlerini dinlemediler, tehditlerinden korkmadılar Bu gibi ulema kamçılar altında dövüldü, memleketlerinden sürüldü, zindanlarda çürütüldü, darağaçlarında asıldı Lakin onlar yine o hükümdarların keyfini dine alet etmediler Fakat gerçek durumda bilgin olmamakla beraber, sırf o kisvede bulundukları için bilgin sanılan, menfaatine düşkün, haris ve imansız bir takım hocalar da vardı Hükümdarlar işte bunları ele aldılar ve işte bunlar, dine uygundur diye fetva verdiler İcap ettikçe yanlış hadisler bile uydurmaktan çekinmediler İşte o tarihten beri saltanat tahtında oturan, sarayda yaşayan kendilerine halife namı veren baskıcı hükümdarlar bu gibi hoca kıyafetli cahillere iltifat edip, onları himaye ettiler Hakiki ve imanlı ulema her vakit ve her devirde onların kinini çekti

Böyle yapan halifelerinin ve din bilginlerinin arzularına muvaffak olmadıklarını tarih bize misallerle izah ve ispat etmektedir Artık bu milletin ne böyle hükümdarlar, ne böyle alimler görmeye tahammülü ve imkanı yoktur Artık kimse böyle hoca kıyafetli sahte alimlere önem verecek değildir Eğer onlara karşı benim şahsımdan bir şey anlamak isterseniz; derim ki, ben şahsen onların düşmanıyım Onların menfi yönde atacakları bir adım, yalnız benim şahsi imanıma değil, o adım benim milletimin kalbine havale edilmiş kanlı bir hançerdir Benim ve benimle hemfikir arkadaşlarımın yapacağı şey mutlaka o adamı tepelemektir

Evet, yıllar önce ve olağanüstü şartlarda kullanılmış bu ifadeler Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ne kadar büyük bir kimliğe sahip olduğunun ispatıdır

Yüce Atatürk’ün HzMuhammed'e duyduğu büyük sevgi ile birlikte HzMevlana’nın da fikirlerine duyduğu hayranlık onun tüm hayatını ve icraatlarını etkilemiş, din konusundaki ifadelerine temel teşkil etmiştir Bir Konya ziyareti sırasında söylediği şu sözler HzMevlana'ya gösterdiği sevgi ve saygının delili gibidir: “-Ne zaman bu şehre gelecek olsam, içimde bir heyecan duyarım HzMevlana düşünceleriyle benliğimi sarar O çok büyük bir dahi, çağları aşan bir yenilikçi

EvetYüce Atatürk sahip olduğu hayat görüşünün kaynağını işte bu sözleriyle özetleyivermiştir

Çankaya köşkündeki dil çalışmaları toplantısında Konya Mevlevi Dergahı eski postnişinlerinden Veled İzbudak Çelebi de davet edilmişti Söz dönüp dolaşıp HzMevlana’ya gelmiş, yüce Atatürk şunları söylemişti:

“- Mevlana, Müslümanlığı Türk ruhuna intibak ettiren büyük bir reformatör Müslümanlık aslında geniş manasıyla hoşgörülü ve modern bir dindir Araplar onu kendi bünyelerine göre anlamış ve tatbik etmişlerdir Sıcak bir iklimde oturan, suyu nadiren kullanan, genel bir hareketsizlik içinde ömür süren Badiye Arapları için günde beş vakit abdest ve namaz, çok ileri seviyede bir yaşama hareketidir HzMuhammed insanları uyuşukluktan harekete sevk etmiştir Sarp dağlar, yüksek yaylalarda at koşturan, erimiş kar suları ile yıkanan Türkler için abdest ve namaz çok tabii olmuştur Mevleviliğe gelince, o tamamen dönerek ayakta ve hareket ederek Allah’a yaklaşma fikri, Türk dehasının en tabii ifadesidir"
İşte Yüce Atatürk'ün İslamiyet'e şekilcilik katarak onu asıl ruhundan uzaklaştıranlara verdiği en mükemmel mesajlardan birisi O birçok kez dinin insanlık tarafından gerçek boyutlarıyla anlaşılmadığını belirtirken, HzMevlana’nın da yanlış ve eksik yorumlandığına da temas etmiştir Bir gün Konya milletvekili Naim Onat’ın sözde Mevlana'yı yermek istemesi üzerine Atatürk’ün söylediği şu sözleri bugün bile üzerinde ibretle düşünülmesi gereken ifadelerdir:

“-Eğer Mevlana’yı sizler gibi kavramak gerekirse, o büyük insanın ruhu dertlenir, biz de belki bir saygısızlık göstermek zorunda kalırdık Mevlana’yı ululuğuyla kavrayabilmek için medresenin dar kapısından geçmemiş olmak gerek
Gazi Mustafa Kemal Paşa Konya’ya yaptığı toplam dokuz ziyareti sırasında her sefer önce HzMevlana’nın makamının bulunduğu Türbe-i Saadeti ziyaret etmeyi ihmal etmemiş, tekke ve zaviyelerin işlevlerini tamamlaması ve dolayısıyla kapatılması yönünde çıkan yasa sırasında HzMevlana’nın türbesini müze haline dönüştürerek tüm insanlık alemine açık halde kalmasını sağlamıştır

Bununla ilgili bilgiler 22 Aralık 1987 yılında yayınlanan Hürriyet gazetesinde çıkan bir haberde şöyle dile getirilmiştir:

Atatürk, Konya'daki Mevlana Dergahı ve türbesini, Konya'ya ilk gelişi olan 3 Ağustos 1920 günü ziyaret etmiş ve bu ziyaretten pek etkilenmişti Daha sonra ziyaretlerinde Mevlana Türbesini ziyaret etmeden Konya'dan ayrılmamıştır 3 Nisan 1922 günü ziyaretlerinde, kendisi için açılan Sema meydanında hazır bulunmuş, 22 Mart 1923 günü yaptığı ziyarette postnişin Abdülhalim Çelebi'nin davetlisi olarak dergahta yemek yemiş, HzMevlana'nın büyüklüğü üzerine takdir ve hayranlık dolu sözler söylemiştir

Cumhuriyet'in ilanından sonra, tekke ve türbelerin kapatılması hazırlıkları yapılırken, Başbakan İsmet İnönü'ye "Mevlana Dergahı ve türbesinin kapatılmayarak kendi eşyası ile birlikte müze olarak düzenlenmesi ve ziyarete açılması"emrini vermiştir Bir süre sonra, Bakanlar Kurulu kararı ile dergah, müze haline getirilmiştir

Atatürk, 18 Şubat 1931 günü Konya'ya 9'uncu defa geldiği zaman, Konya'da 11 gün oturmuş, bu arada 21 Şubat 1931 gününü tamamen artık müze halinde ziyarete açık bulundurulan Mevlana Müzesi'nde geçirmiştir

Bu ziyaret sırasında eski Konya Milletvekillerinden Fuat Gökbudak ve o günlerde Konya Azar-ı Atika Müzesi müdürü olan Yusuf Akyurt'un ayrı ayrı anlattıklarına göre, Atatürk müze müdürünün odasına girer girmez, niyaz penceresi üzerindeki rubaiyi görmüş, Farsça'yı çok iyi bilen Hasan Ali Yücel'e tercümesini yaptırmıştır Atatürk tercümedeki: "Ey keremde, yücelikte ve nur saçıcılıkta güneşin, ayın, yıldızların kul olduğu sen Garip aşıklar, senin kapından başka bir kapıya yol bulmasınlar diye öteki bütün kapıları kapanmış, yalnız senin kapın açık kalmıştır" ibaresini işitir işitmez şöyle demiş:
"HzMevlana'nın büyüklüğü burada bir kere daha kendini gösterdi Doğrusu ben, 1923 yılındaki ziyaretim sırasında, bu dergahı kapatmayalım Müze olarak halkın ziyaretine açalım, diye düşünmüş; bir yıl sonra dergah ve tekkelerin kapatılması kanunu çıkar çıkmaz İsmet Paşa'ya Mevlana dergahı ve türbesini kendi eşyası ile Müze haline getir emrini vermiştim Görüyorum ki, şu okuduğumuz rubainin hükmünü yerine getirmişim Bakınız ne kadar mükemmel bir Müze olmuş"

Değerli tarihçi Cemal Kutay’ın ifadelerine göre, Mustafa Kemal’e emrindeki yardımcılarının “Paşam HzMevlana’nın makamını müze haline getirmeniz üzerine halk buraya akın etmeye başladı Bu bir sakınca doğurmasın” demeleri üzerine Atatürk’ün verdiği cevap ilginçtir:

“-Eğer, HzMevlana’yı hakkıyla tanımak ve benimsemek için ziyarete gitmekte olduklarına inansam öteki dergahların da açılmasını sağlardım Çünkü, Hz Mevlana’yı tanımak ve anlamak zaten diğer tüm tehlikeleri de ortadan kaldırmaktadır

HzMuhammedin “Din nedir?” sorusuna verdiği “Ahlak,ahlak,ahlak” cevabına her dönemde çok ihtiyaç duyduğumuzu düşünerek Hz Muhammed'in, HzAli’nin, HzMevlana'nın ve Atatürk' ün şu sözlerine dikkat çekmek istiyoruz:

“İlim Çin’de olsa gidip öğreniniz
HzMuhammed

“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir
Mustafa Kemal Atatürk

“Dünyada sevgiye dair ne varsa ben orada varım,
savaşa dair ne varsa ben orada yokum
HzMevlana

“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh"
Mustafa Kemal Atatürk

“Evlatlarınızı zamana göre yetiştiriniz
HzAli

“Milletimi muasır medeniyet seviyesinde görmek isterim
Mustafa Kemal Atatürk

Alıntı

__________________

zemheride taşa taş bile kuytu olurken, sen benim başıma kar yağdırıyorsun

gölge etme, başka ihsan istemez



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.