GöKKuŞaĞı
|
Mısır Altın Dönemini Kavalalı Ile Yaşadı
ASKERÎ MÜZEDE NAZLI HİLÂL
Kahire Askerî Müzesi  Mısırlılar Türklere karşı besledikleri muhabbeti saklamıyor Nazlı hilâl altında kazandıkları zaferleri çocuklarına anlatıyorlar Üç hilalli sancaklar, ay yıldızlı tablolar  Gel de bir hoş olma, insan oturup ağlar valla! 
HARAP ALDI
Mehmed Ali Paşa’nın gittiği yıllarda Mısır hayli sıkıntılıdır Hangi taşı kaldırsan altından savaş ağaları ve batılı sömürgeciler çıkar
MAMUR BIRAKTI
Kavalalı devrinde memleket çağ atlar Barajlar, kanallar, ordular  Sınırını koruyamayan Mısır, sınır ötesi müdahalelere imza atar
Kavala deyince üç şey geliyor akla  Kurabiye, pehlivan ve paşa!
Kurabiyesi halis tereyağlı, dil damak arasında eriyor Isırıyorsunuz kıtır kütür badem taneleri dökülüyor ağzınıza Ustaları Anadoludan giden mübadiller, ninelerimizin sırrı var mayasında
Pehlivanımız Kavalalı Mümin Hoca Ufak tefek, çolak bir molla Lâkin Koca Yusuf’u bile devirecek kadar usta Üstelik ulema sınıfından  Serez medreselerinde okumuş zamanında 
Ve kasabaya mühür vuran bir devlet adamı, “Kavalalı Mehmed Ali Paşa!”
***
Gidenler bilir Mısırlılar ‘Muhammed Ali Baaşa’ya toz kondurmazlar
Kahire’de camileri genelde birbirine benziyor Mehmed Ali Paşa Camisi ise tarzında tek ve tepede tek başına “Osmanlıyım” diye bağırıyor âdeta
Mimar, Boşnak Yusuf Efendi sanatını konuşturmuş O ne seçme malzeme, o ne temiz işçilik? Turistler ağzı açık bakıyor tezyinata
Az ötede askerî müze  Üç hilalli sancaklar, ay yıldızlı tablolar  Gel de bir hoş olma, insan oturup ağlar valla!
POSTACI PARÇASI
Efendim Mehmed Ali, Kavala yakınlarında bir köyde doğuyor (1769 - Kondova) 17 çocuklu bir ailenin oğlu Babası İbrahim kendi halinde bir fukara
Mehmed Ali onu hatırlamıyor bile, iki yaşında kaybediyor zira Bir süre amcası Tosun Ağa sahip çıkıyor O da vefat edince ortada kalıyor, artık başının çaresine bakmak zorunda Tütün ticaretiyle uğraşan Leon adlı bir Fransız’ın yanında çalışıyor Ne iş olsa yapıyor, posta dağıtıyor, tezgah açıyor pazara 
Sonra asker ocağına intisap ediyor Pek becerikli, “iş ver unut  ” Nitekim komutana “muavin” oluyor
Tam da o günlerde Fransızlar Mısır’ı işgal etmesin mi? Osmanlı tek yürek  Kavala ayakta
Kasabadan hazırlanan 300 kişilik birliğin içinde Mehmed Ali de bulunuyor Amiri hastalanıp yatınca, emir komuta ona kalıyor
Mehmed Ali cesur ama tedbirli, atılgan ama dengeli  Gözünü dört açıyor, yoğurdu üflüyor Kahire’deki başıbozukları da toparlayıp ‘Serçeşme’ oluyor
Bu arada Napolyon’un birliklerini dikkatle inceliyor, kendince dersler çıkarıyor Daha büyük ateş gücü, daha az zayiat  Şimdi modern bir ordunun lüzumuna daha fazla inanıyor
KURTLAR SOFRASI
O günlerde Mısır iğneli fıçı  Bir yanda İngilizler, bir yanda Fransızlar 
Kölemen beyleri ayrı dert, yeyip içip yatıyor, halkın sırtından geçiniyorlar Bunları Eyyubi Sultanı Salih getirmiş, muhtemel bir saldırıda Moğollara karşı vuruşacaklarmış omuz omuza 
Cengiz Mısır’a kadar uzanmıyor ama köleler yerli oluyor Osmanlı valileri bunlara söz geçiremiyor, takıştın mı “görünmez kazalar” geliyor başına
Kafkasyalılar, Arnavutlar, devlet içinde devlet oluyor Bab-ı âli vaziyetten bihaber Kimbilir belki de gücü yetmiyor
Mehmed Ali “iş başa düştü” deyip kolları sıvıyor, kilit noktalara adam yerleştiriyor Tekerleklerine çomak sokulan beyler Bab-ı âliyi ayaklandırıyor, Bizimkinin paşa rütbesi ile Cidde’ye tayini çıkıyor Mehmed Ali “paşa payesine” hayır demiyor ama Cidde’ye de gitmiyor
VALİ DAYANMIYOR
Vali Hüsrev Paşa’nın başı Arnavutlarla derde giriyor, Tahir Paşayı Yeniçeriler öldürüyor Ali ve Hurşit Paşalar ise Memlüklerden çok çekiyor Mısır iki yılda 4 valinin başını yiyor
Bab-ı âli’de “acaba Kavalalı’yı mı getirsek” cümlesi terennüm ediliyor Nitekim Mısır valiliği ona veriliyor (1804)
Osmanlı’nın büyüklüğü de burada işte  Kimsesiz bir yetim, bir postacı çırağı, koca Mısır’a hükmediyor!
Kavalalı’nın ilk işi İngiliz yandaşlarını tespit etmek oluyor, iş birlikçilerin kafasına saksılar (!) düşüyor
Derken General Lewis komutasındaki İngiliz donanması ve General Fraser emrindeki kara birlikleri İskenderiye’ye giriyor
Mehmed Ali Paşa kölemenlere “kovun bu gavurları, İskenderiye’nin haracı size” diyor Ama onlardan iş çıkmıyor
İngilizler İskenderiye’ye bayrak asıp Reşid şehrine yöneliyorlar Zaferlerinden eminler, üç beş baldırı çıplak onlara karşı çıkacak değil ya!
Gelgelelim Ali Bey adlı bir vatan evladı muhteşem bir direniş gösteriyor Topuz-oğlu da imdadına yetişiyor Kibirli düşmanı perişan ediyorlar
O günden sonra, değil kraliyet askerleri, İngiliz tacirleri ve gemicileri dahi Mısır’a yaklaşamıyor İngilizler sayıp sövüyorsa denklem tamam, demek ki Kavalalı doğru adam
YAPINCA OLUYOR
Medeniyeti “tamiri bilâd terfi-i ibâd” (beldelere imar, insanlara refah) diye tarif etmişler Mehmed Ali Paşa bu mevzuya çok kafa yoruyor Evet, tahsilli değil ama lüzumuna inanıyor, Mısırlı gençleri Avrupalara yolluyor Fakülteler açıyor, hakimler, hekimler, mimarlar yetiştiriyor Buhar makineleri, rıhtımlar, posta teşkilatı, telgraf hatları, katarlar, vapurlar 
Toprağı babasından gördüğü gibi işleyen fellahları (çiftçi) sulu ziraate geçiriyor Nil’i barajlarla dizginliyor Kanallar uzuyor, çöller yeşeriyor Arpa buğday, nohut ve bakladan başka ürün tanımayan insanları haşhaş, susam, pirinç, keten, şekerkamışı gibi endüstri bitkileri ile tanıştırıyor İstihsal edilen pamuk sayesinde tekstil sanayisi gelişiyor
Sahraya yüz bin zeytin, on milyon erik ağacı diktiriyor, hayvancılığı teşvik ediyor
Düşünebiliyor musunuz, 13 bin kese altın geliri olan Mısır, 400 bin keseyi kasasında görüyor
Asuan’da bir harp okulu, İskenderiye’de bir bahriye mektebi  Ordusunu (Cihadiye) çağın cihazları ile techiz ediyor Yelken bezini kendi dokuyor, silahını kendi imal ediyor
Mehmed Ali Paşa, Kahire’deki 25 bin Arnavut’u (biraz da merkezden uzak tutmak için) güneye yolluyor Sudan’daki Func Hanedanı bunlara dayanamıyor (1821) Hartum şehri sıfırdan kuruluyor Yollar, revirler, kanallar  Düşünün Tahtavi Hazretleri gibi bir alim, yerlilere ders veriyor
MORA GİRİT
Osmanlının güçten düştüğü yıllar, öyle ya “her kemâlin bir zevâli” var Mora isyanı kopunca Bab-ı âli, Mehmed Ali Paşa’dan yardım istiyor Karşılığında Mora ve Girit valiliği vaad ediliyor Paşa “baş üstüne” diyor, ikiletmiyor Oğlu İbrahim Girit‘i temizleyip, Mora’ya çıkıyor Asilere aman vermiyor, tam işi bitirecekler ki, araya Rus’u, İngiliz’i, Fransız’ı giriyor Avrupa donanması Navarin’de Osmanlı ve Mısır donanmalarını yakıyor
Mehmed Ali Paşa bakıyor Balkanların çivisi çıkmış, askerlerini toplayıp çekiliyor Takdir edersiniz ki Mora Valiliği de kaynayıp gidiyor
Israr etmiyor ama Hicaz ve Suriye’ye olan ilgisini saklamıyor Suriye Mısır’ın kapısı, Şam’ı elinde tutmadan, kendini emniyette hissedemiyor
Vermiyorlar Israr ediyor  Olurdu olmazdı derken ipler kopuyor, köprüler atılıyor
Civar valilerle zaten arası yok Gidip Suriye’yi işgal ediyor, Çukurova’yı da alıyor, Adana, Konya derken Kütahya’ya dayanıyor
İstanbul çaresiz, üstüne yürüse durduracak gücü yok, Çar’dan yardım isteniyor (Hünkar İskelesi)
Rus gemileri Boğaz sularında görününce Avrupalıları telaş basıyor Araya giriyorlar da anlaşma imzalanıyor
Adı büyük Reşit Paşa, el kesesinden ağalık yapıyor Kavalalı Mısır’a fit, o üstüne Şam ve Halep’i de veriyor Yetmedi, al bi de Adana!
Gel de kahrolma!
NEDAMET
Ardından yine savaş  Osmanlı Nizip’te, bir hizipe yeniliyor
Her yan çürümüş, tuttuğun elinde kalıyor Şu işe bakın koskoca Kaptan-ı deryâ donanmayı alıp Mısır’a götürüyor, Kavalalı’ya teslim ediyor
Gaile üstüne gaile, devlet itibar kaybediyor Onca gaflet, bunca ihanet, çok bilmiş beceriksizler akıl öğretiyor 2 Mahmud Han ne yapsın, biçarenin yüreğine iniyor
Batılılara sorarsanız Mehmed Ali Paşa, Padişaha hasım, “Mısır’ı imparatorluk, oğullarını sultan” yapmak istiyor
Halbuki o, bir toplantıda ecnebi diplomatlara hitaben “Siz yalancısınız” diyor, “Müslüman gibi düşünemezsiniz asla! Devlet-i âliyi parçalamakmış? Haşa! O vebali kim taşıyabilir? Oğullarım bile yüzüme bakmaz sonra!”
Dostlarına, “Padişahın hizmetkârı olarak kalmak, gidip Mahmud Han’ın ayaklarına kapanmak istiyorum” diye içini dökse de  
Olmuyor 
Aracılara güvenemiyor zira  
Ömrünün son yıllarında herşeyi göze alıp İstanbul’a geliyor (1845) torunu yaşındaki Abdülmecid Hanın elini eteğini öpüyor
Vehhabilere karşı  
III Selim dönemi  Bir Necdli çıkıyor, tuhaf şeyler söylüyor Server-i âlemden (Sallallahü aleyhi ve sellem) şefaat isteyen müminleri müşrik ilan ediyor, ez kaza ibadetini yapamayan Müslümanları katlediyor, mallarını alıyor Hacılara saldırıyor, türbeleri yağmalıyor Hareketin içinde kavmiyetçilik de olunca taraftar buluyor İngiliz desteği ile Basra’ya, Yemen’e yayılıyorlar, Mükerrem Mekke girilmez oluyor
Asitane’nin arzusu üzerine, Mehmed Ali Paşa hadiseye el koyuyor Oğulları Tosun Ahmed ve İbrahim Paşalarla Vehhabileri hizaya sokuyor Ele- başı Abdullah Bin Suud yakalanıyor, yaka paça İstanbul’a yollanıyor
Kızıldeniz limanları tekrar çalışmaya başlıyor Çöl emin, yol sakin, hacılardan dua alıyor 
İrfan Özfatura
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK
GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|