12-03-2010
|
#1
|
Şengül Şirin
|
Ahmet Bedevi ( Manisa Tarzanı )
Ahmet bedevi ( Manisa tarzanı )
Ahmet Bedevi’nin nüfus kayıtlarındaki ismi Ahmeddin Carlak 1888′de Bağdat’da doğup Türk ordusunda askerlik yapan Carlak, daha sonra milli mücadeleye katıldı, kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile onurlandırıldı Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında Manisa’ya gelip yerleşen Bedevi, sessiz garip bir insandı Belediyede süpürgeci olarak göreve başladı, bahçıvan yardımcısı, itfaiye eri olarak çalıştı Manisa’yı yeşillerdirmek için tüm gayretiyle çalışan Bedevi, dayanılmaz sıcaklarda önce atlet ve kısa pantolon, sonraları yaz kış demeden siyah şortla dolaşmaya başladı Manisa Tarzanı denilen çevre lideri, Spil’de kulübede yaşamaya başladı, 31 Mayıs 1963′te yaşamını yitirdi “Manisa Tarzanı” adıyla yaygın bir üne kavuşan Ahmeddin Carlak 1899 yılında Bağdat’a yaklaşık 100 km uzaklıktaki Samara/Samarra kentinde (ırak) doğdu Birinci Dünya Savaşına, ardından da Türk Ulusal Bağımsızlık Savaşı’na bir nefer olarak katıldı Bu savaşta gösterdiği yararlılıktan dolayı Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası ile onurlandırıldı
Cumhuriyet Dönemi başlarında Manisa’ya geldi; kimsesiz ve yoksuldu Manisa Belediyesine girdi; ne iş verildiyse yaptı 1 Haziran 1933 tarihinde 30 lira aylıkla Bahçıvan Yardımcısı oldu Hep bu görevde kaldı
Manisa’yı yeniden yeşillendirmek için var gücüyle çalıştı Ağaç dikip yetiştirmeyi kutsal bir görev olarak algıladı Dürüstlüğü, çalışkan olmayı her şeyin üstünde tuttu Yaz kış sadece siyah bir şortla ve ayağında lastik bir pabuçla kentin sokaklarında, görkemli Sipil dağında dolaştı Saç ve sakalını da uzatarak kişiliğine yaraşır bir görünümle Manisalıların biricik sevgilisi oldu Her öğle vaktinde Topkale’deki topu ateşleyerek, günün o saatini duyurmayı bir görev saydı Bundan dolayı kendisine “Topçu Hacı” diyenler bile oldu
Bir spor adamıydı; yaşamıyla gençlere örnek olmuştu Manisa Dağcılık Kulübü üyesi genç arkadaşlarıyla Ağrı, Cilo, Demirkazık, dağlarına tırmandı Gittiği her yerde büyük ilgi gördü Manisa Dışında başka bir yerde yaşamayı hiç düşünmedi Sinema tutkunuydu Yeniliklere açıktı; okumayı severdi, elinden gazete dergi düşmezdi
Sipil dağında, Topkale’deki kulübesinde yalnız yaşadı; ne yatağı, ne yorganı vardı Üzerine gazete serdiği tahta divanda yatıp kalktı Yaz kış soğuk suyla yıkanırdı Saç ve sakalını özenle tarar, kendi eliyle çiçeklerden yaptığı güzel kokular sürer, ulusal bayramlara göğsüne bağladığı palmiye yaprağı üzerine İstiklal Madalyasını takarak katılırdı Bundan büyük bir gurur ve sevinç duyardı
Dede Niyazi’nin lokantasının bir köşesinde yemeğini yer, bunun karşılığında lokantaya tenekeyle su taşırdı Hiç kimseye borçlu kalmak istemezdi Kendisine güvenen bir insandı “Bulaşıcı bir duygu” olan kaygıya hiçbir zaman katılmadı Güçlü bir insanda aranan özellikleri taşıyordu Efsanevi yaşamıyla hep ilgi odağı oldu Özgür bir yurttaş olarak yaşamayı temel ilke saydı Yaşama etkin bir biçimde katıldı Mal, mülk, servet ve makam sahibi olmak aklının ucundan bile geçmedi Kent sevgisiyle, kent adına çalıştı Adı Manisa ile özdeşleşti
Manisa Tarzanı 31 Mayıs 1963 tarihinde gözlerini yaşama yumdu Görkemli bir cenaze töreniyle çok sevdiği Manisa’da toprağa verildi
Manisa Tarzanı doğa ve ağaç sevgisinin simgesi, çevreciliğin önderi iz bıraktı Bir çok gazeteci yazar ondan söz etti Anısına kitaplar, makaleler, şiirler yazıldı; Manisa’ya anıtları dikildi; filmi çevrildi Manisa O’nu unutmadı, unutmayacak
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|
|