![]() |
Özel Hayatın Gizliliği |
![]() |
![]() |
#1 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Özel Hayatın GizliliğiGiriş Son birkaç yüzyıllık tarihî süreç içinde insanın insan olmasından kaynaklanan ve insanın onurunu korumayı, maddî ve manevî gelişmesini sağlamayı amaçlayan insan hakları önemli bir gündem maddesini oluşturmaktadır ![]() Sosyal ve akıl sahibi bir varlık olan insan, düşündüğünü özgürce söyleyebilmek, istediği yere gidebilmek, istediği yerde yerleşmek, yaşamı ve geleceği üzerinde düşünüp karar vermek haklarının yanında bireysel hayat kapsamında, özel hayatını, aile hayatını, konutunu ve özel haberleşmesini istediği gibi düzenleyebilmek hak ve yetkisine de sahiptir ![]() Bireysel (özel) hayat başlığı altında toplanabilecek bu haklar, başta Anayasa da olmak üzere, kamu hukuku ve özel hukuk alanlarında düzenlenmiş olmasının[3] yanında Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin 12’nci maddesinde, AİHS’nin 8’inci maddesinde ve Medenî ve Siyasî Haklara İlişkin Milletlerarası Sözleşmenin 17’nci maddesinde de hükme bağlanmıştır ![]() Söz konusu hak, yukarıda belirtilen uluslararası sözleşmelerde düzenlendiği için, uluslararası sözleşmelerin özelliklerinden kaynaklanan “objektif” ve “evrensel” olma niteliğine sahiptir ![]() Bu derece önemli olan bireysel hayatın önemli unsurlarından birisi olan özel hayatın gizliliği konusunun işleneceği bu çalışmada öncelikle Türk hukukundaki durum, daha sonra ise AİHS’nin ve AİHM’nin konuyla ilgili yaklaşımı ele alınacaktır ![]() 1 ![]() 1 ![]() ![]() Herkesin, kamuya mal olmuş yaşantısının yanında, kendi maddî ve manevî varlığını geliştirebilmesi, toplum hayatı bakımından kendisi için hedeflediği yere ulaşabilmesi ve uygun gördüğü şekilde yaşayabilmesi için, başkasının denetim ve gözetiminden uzak, diğer bir ifadeyle, kendi tarzına göre yaşayabildiği özel bir hayatı yaşayabilmesine ihtiyacı bulunmaktadır ![]() ![]() ![]() Hukukumuzda bireysel hayatın korunması kavramına ilk olarak 1961 Anayasasının 15 ilâ 17’nci maddelerinde yer verilmiştir ![]() ![]() Anayasanın 20’nci maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Anayasa Mahkemesi, 1412 sayılı CMUK’un 94’üncü maddesinin iptali istemiyle açılan davadaki kararında şu ifadelere yer vermiştir: “Özel hayatın korunması herşeyden önce bu hayatın gizliliğinin korunması, başkalarının gözleri önüne serilmemesi demektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, kişinin özel ve meslekî hayatı ile ilgili olup da başkalarından uzak kalmasını istediği hususlar, o kişinin sır çevresini, diğer bir ifadeyle gizlilik alanını oluşturur ![]() İnsanların toplum halinde yaşaması sonucunda oluşan ortak hayat da, herkesin diğerlerinin gizli alanına, başka bir ifadeyle mahremiyetine saygı göstermesi, kişilerin özel hayatının başkalarının onu öğrenme merakından uzak kalması esasına dayanır ![]() Gizlilik ve bağımsızlık, özel yaşamın temel öğeleridir ![]() ![]() ![]() ![]() Bununla birlikte, hayatı kamuya mal olmuş kişilerin özel hayatın gizliliği konusunda diğer kişilere göre daha hoşgörülü olması gerekmektedir ![]() ![]() ![]() Bu itibarla, özel hayatın gizliliği, “sınırsız değil”dir, ancak özel hayatın gizliliğine yönelik ihlâller de yaptırımlara tâbi tutulmuştur ![]() Özetlemek gerekirse, özel hayatın korunması, her şeyden önce bu hayatın gizliliğinin korunması, başkalarının gözleri önüne serilememesi demektir ![]() ![]() ![]() ![]() Özel hayatın gizliliği genellikle, kişinin üstünün, özel kağıt ve eşyasının aranamaması ve bunlara el konulamaması, konutuna girilememesi ve özel haberleşmelerinin gizliliğine dokunulamaması gibi üç unsuru kapsar ![]() ![]() Özel hayat son birkaç yıldır, hukuk hayatımızda önemli tartışma konularından birini oluşturmuş ve yine bu süre içinde başta Anayasa olmak üzere en fazla yasal değişikliğe uğramış konudur ![]() 1 ![]() ![]() Türk hukukunda özel hayatın gizliliği başta Anayasa olmak üzere çeşitli kanun ve yönetmeliklerde koruma altına alınmak suretiyle, söz konusu gizliliğin ihlâl edilmesinin önüne geçilmeye çalışılmıştır ![]() 1 ![]() ![]() ![]() Anayasanın “Temel Haklar ve Ödevler” kenar başlıklı İkinci Kısmının, kişinin hakları ve ödevlerine ilişkin İkinci Bölümünde “IV ![]() ![]() 1 ![]() ![]() ![]() Kanunlarda özel hayatın gizliliği konusunda yer alan düzenlemelerden bahsederken bu başlık altında yeni TCK ve CMK’dan bahsedilmeyecektir ![]() ![]() Diğer kanunların özel hayatın gizliliğini korumaya yönelik olarak getirdiği düzenlemeler şu şekilde sıralanabilir ![]() a ![]() ![]() b ![]() ![]() c ![]() ![]() d ![]() ![]() Bunların yanında, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun[18] 18’inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca yürürlükten kalkan, ÇASÖMK’nın[19] 7’nci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, tanığın, görevlilerin korunmasına yönelik düzenlemeler getirilmiş, aynı maddenin üçüncü fıkrasında, “Yukarıdaki fıkralarda yer alan hükümler, muhbirler ve bu Kanunun kapsamına giren suçlara ait istihbaratta veya soruşturulmasında görev alan kolluk amir ve memurları hakkında da uygulanır, kimlik bilgileri ile görevine ve özel hayatına ilişkin bilgiler hiçbir şekilde açıklanamaz ![]() ![]() 1 ![]() ![]() ![]() Anayasanın 124’üncü maddesine göre, kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak üzere çıkarılabilecek yönetmeliklerde de özel hayatın gizliliğinin korunmasına yönelik hükümler yer almaktadır ![]() a ![]() ![]() b ![]() ![]() c ![]() ![]() 1 ![]() ![]() Ülkemizde son yıllarda özellikle AB uyum sürecinde esaslı bir şekilde yasal düzenleme çalışmaları yürütülmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() AB uyum sürecinde yapılan kanun değişiklikleri kapsamında da temel ceza kanunları yenilenmiş ve 5237 sayılı yeni TCK ile 5271 sayılı yeni CMK’da özel hayat ve bu hayatın gizliliği konusunda önemli ve yeni hükümler getirilmiştir ![]() 1 ![]() ![]() ![]() 2001 yılında 4709 sayılı Kanunla[23] yapılan Anayasa değişikliği, “1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının; uygulamada olduğu dönem içinde ortaya çıkan ihtiyaçlar, kamuoyunun beklentileri ve yeni siyasî açılımlar doğrultusunda yenilenmesi gereği doğmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() Anayasada yapılan değişiklikle, 13’üncü maddedeki, temel hak ve hürriyetlerin genel sınırlandırma sebepleri kaldırılmış, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın “yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla” sınırlandırılabileceği kabul edilmiştir ![]() Yapılan değişiklikle; Anayasanın 20’nci maddesinin birinci fıkrasının “Adli soruşturma ve kovuşturmanın gerektirdiği istisnalar saklıdır ![]() ![]() Yirminci maddenin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle de, 13’üncü maddedeki değişikliğin sonucu olarak özel hayatın gizliliğine ilişkin getirilecek özel sınırlama sebepleri maddede tahdidi olarak gösterilmiştir ![]() ![]() Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde de yine maddede belirtilen özel sebeplerle ve kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emrinin bulunması ve bu hâlde en geç yirmidört saat içinde bu işlemin hâkimin onayına sunulması esası getirilmiş; hâkimin, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklaması; aksi halde, el koymanın kendiliğinden kalkması hükme bağlanmıştır ![]() Anayasanın 21 ve 22’nci maddelerinde de, 20’nci maddeye paralel şekilde değişiklikler yapılmıştır ![]() 1 ![]() ![]() ![]() Özel hayatın gizliliği bakımından büyük önem taşıyan söz konusu Anayasa değişikliğinden sonra, özel hayatın gizliliği konusunda “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun”un[25] çerçeve 10’uncu maddesiyle PVSK’nın[26] 9’uncu maddesinde yapılan değişiklikle, “Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile diğer kanunlara göre suç iz, eser, emare veya delillerinin tespiti veya faillerinin yakalanması amacıyla polis tarafından yapılacak aramalar için de usulüne göre verilmiş hâkim kararı veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, diğer kanunlarda yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmalıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu durum arama konusunda uygulamada ciddî tereddütlerin yaşanmasına neden olmuştur ki bu husus eski AÖAY’nin[27] genel gerekçesinde “03 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Özel hayatın gizliliği konusunda son zamanlarda yürürlüğe konulan temel ceza kanunları ile maddî ceza hukuku ve ceza muhakemesi hukuku bakımından önemli ve yeni hükümler getirilmiştir ![]() 1 ![]() ![]() ![]() Yeni TCK’da[29] İkinci Kitap, İkinci Kısım, Dokuzuncu Bölümde 132-140’ıncı maddeler arasında özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar düzenlenmiştir ![]() Söz konusu düzenlemelere bakıldığında; “Haberleşmenin gizliliğini ihlâl” kenar başlıklı 132’nci maddede;[30] kişiler arasındaki haberleşmenin ihlâli için ceza öngörüldükten sonra, bu gizliliğin ihlâlinin haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda daha fazla ceza verileceği hükme bağlanmıştır ![]() ![]() “Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması” kenar başlıklı 133’üncü maddesinde, kişiler arasındaki alenî olmayan konuşmaların, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinlenmesi veya bunların bir ses alma cihazı ile kaydedilmesi, aleni olmayan bir söyleşinin, diğer konuşanların rızası olmadan ses alma cihazı ile kaydedilmesi ile bu fiillerden biri işlenerek elde edilen bilgilerden yarar sağlanması veya bunların başkalarına verilmesi veya diğer kişilerin bilgi edinmelerinin temin edilmesi veya bu konuşmaların basın ve yayın yoluyla yayınlanması için ceza öngörülmüştür ![]() Yeni TCK’da özel hayatın gizliliği konusunda getirilen en önemli düzenleme; kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlâlin suç olarak hükme bağlanmasıdır ![]() ![]() Yukarıda belirtilenlerin yanında kişisel verilerin kaydedilmesi, verilerin hukuka aykırı olarak verilmesi veya ele geçirilmesi de yeni TCK’da 135 ve 136’ncı maddelerde suç olarak düzenlenmiş[33] ve 137’nci maddede de dokuzuncu bölümde tanımlanan suçların kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle veya belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi hâli artırım nedeni, başka bir ifadeyle nitelikli hal olarak kabul edilmiştir ![]() Ayrıca “Verileri yok etmeme” kenar başlıklı 138’inci maddede;[34] kanunların belirlediği sürelerin geçmiş olmasına karşın verileri sistem içinde yok etmekle yükümlü olanlara, görevlerini yerine getirmediklerinde ceza verileceği belirtilmiştir ![]() Aynı Kanunun 139’uncu maddesinde; kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve verileri yok etmeme hariç, dokuzuncu bölümde yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı tutulmuş, 140’ıncı maddede de, aynı bölümde tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacağı ifade edilmiştir ![]() Yeni TCK’da, özel hayatın gizliliğinin en önemli unsurlarından olan haksız arama bakımından 120’nci maddede “Hukuka aykırı olarak bir kimsenin üstünü veya eşyasını arayan kamu görevlisine üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir ![]() ![]() Bir suçun işlendiği şüphesi üzerine yapılan hazırlık soruşturması esnasında özel hayatın gizliliğini ihlâl konusu önemli bir husus olarak ortaya çıkmaktadır ![]() Doktrinde hazırlık soruşturmasının, niteliği gereği gizli olacağı kabul edilmekteyse de, bugünkü meri mevzuatımızda bu konuda genel bir hüküm yer almamaktadır ![]() Mülga 4422 sayılı ÇASÖMK’nın 10’uncu maddesinde, bu Kanun gereğince yürütülen işlemlerin ve hazırlık soruşturması sırasında alınan kararların gizli olduğu hükme bağlanmış, Basın Kanununun[36] 19’uncu maddesinde de, hazırlık soruşturmasının başlamasından takipsizlik kararı verilmesine veya kamu davasının açılmasına kadar geçen süre içinde, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme işlemlerinin ve soruşturma ile ilgili diğer belgelerin içeriğinin yayımlanması ile görülmekte olan bir dava kesin kararla sonuçlanıncaya kadar, bu dava ile ilgili hâkim veya mahkeme işlemleri hakkında mütalâa yayımlanması için ceza öngörülmüştür ![]() Buna karşılık, mülga CMUK’un 143’üncü maddesinde; müdafiinin hazırlık evrakı ile dava dosyasının tamamını inceleme ve istediği evrakın bir suretini harçsız alma hakkına sahip olduğu, müdafiinin hazırlık soruşturması evrakını incelemesi ve hazırlık evrakından suret alması bakımından sadece hazırlık soruşturmasının gayesini tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının talebi üzerine sulh hâkimi kararıyla hazırlık soruşturması sırasında bu hakkının kısıtlanabileceği hükme bağlanmıştır ![]() Yeni TCK’da 285’inci maddede[37] soruşturmanın gizliliğinin alenen ihlâli suç olarak hükme bağlandıktan sonra, aslında suçsuzluk karinesi bakımından önemli olmakla birlikte özel hayatın gizliliğiyle de doğrudan ilgili bulunan soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak damgalanmalarını sağlayacak şekilde görüntülerinin yayınlanması hâli için de ceza öngörülmüştür ![]() ![]() Özel hayatın gizliliği konusunda yeni TCK’da getirilen hükümlerle ilgili son olarak belirtilmesi gereken, genital muayeneye ilişkin 287’nci maddedir ![]() ![]() Yukarıda belirtilen ceza hükümlerinin incelenmesinden de anlaşılacağı üzere yeni TCK, özel hayatın gizliliğinin sağlanması bakımından çok önemli yeni hükümler getirmiş, bazı fiilleri suç olarak düzenlemek suretiyle özel hayatın gizliliğinin ihlâlinin önüne geçilmesine çalışılmıştır ![]() 1 ![]() ![]() ![]() Yeni TCK ile özel hayatın gizliliğinin sağlanması bakımından 765 sayılı TCK’da yer almayan çok önemli yeni hükümlere yer verilmesine karşılık, yeni CMK’da özel hayatın gizliliğine müdahale teşkil edecek yeni koruma tedbirlerine ve yeni hükümlere yer verilmiştir ![]() Kanundaki düzenleme sırasına göre incelemek gerekirse; şüpheli veya sanığın beden muayenesi ve vücudundan örnek alınması, diğer kişilerin beden muayenesi ve moleküler genetik incelemelerin yeni CMK’da 75-82’nci maddeler[40] arasında düzenlendiği görülmektedir ![]() Söz konusu maddelere bakıldığında, CMK’nın ilk kabul edilen şeklinde; bu incelemelerden sadece fizik kimliğin tespitinin Cumhuriyet savcısının kararıyla da yapılabileceğinin, diğerlerinin ise hâkim kararıyla yapılabileceğinin, bunlara başvurulabilmesi için belirli şartların bulunması gerektiğinin öngörüldüğü, bazı hallerde ise bunlara başvurulamayacağının hükme bağlandığı görülmektedir ![]() ![]() Yapılan değişikliklerle; şüpheli ve sanığın beden muayenesi, iç ve dış beden muayenesi şeklinde ayrılmış; dış beden muayenesi için mahkeme, hâkim veya Cumhuriyet savcılığı tarafından bir karar verilmesine gerek görülmeden, soruşturma ve kovuşturma makamlarının bu işlemi kendilerinin yapabilmesi öngörülmüştür (md ![]() ![]() İç beden muayenesi bakımından da, CMK’nın ilk kabul edilen şeklinden farklı olarak, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, Cumhuriyet savcısının da karar verebilmesi öngörülmüştür ![]() ![]() ![]() Genetik inceleme sonuçlarının gizliliği konusunda ise kanunun ilk kabul metninde, ceza muhakemesinin bir şekilde sonuçlanması halinde alınan örneklerin yok edilmesi öngörülmüşken, yapılan değişiklikle, bu haller; “kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz süresinin dolması, itirazın reddi, beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilip kesinleşmesi” ile sınırlandırılmıştır (md ![]() ![]() Belirtilen maddelerden, fizik kimliğin tespiti konusunda yapılan değişiklikte de hâkim kararından vazgeçilmiş, Cumhuriyet savcısının emri yeterli görülmüştür (md ![]() ![]() Öte yandan, yeni CMK’da ayrı bölümler halinde de 116-134’üncü maddeler arasında arama ve elkoyma, 135-138’inci maddeler arasında, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi ve 139 ve 140’ıncı maddelerde de gizli soruşturmacı ve teknik araçlarla izleme konuları düzenlenmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kanunun, arama ve elkoymaya ilişkin bölümünde; bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma[43] ile sadece belirli suçlar bakımından olmak üzere, taşınmazlara, hak ve alacaklara elkoyma[44] konuları da düzenlenmiş; bunların uygulanması bakımından da hâkim kararı aranmıştır ![]() Özel hayatın gizliliğinin önemli unsurlarından birisi olup, haberleşmenin gizliliğine müdahale teşkil edecek nitelikte olan telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi konusu da yeni CMK’da 135’inci maddede düzenlenmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() CMK’da getirilen yeni ve en önemli düzenlemelerden bir diğeri de tesadüfen elde edilen delillerle ilgili 138’inci maddedir ![]() “(1) Arama veya elkoyma koruma tedbirlerinin uygulanması sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ancak, diğer bir suçun işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet savcılığına derhâl bildirilir ![]() (2) Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, 135’inci maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet savcılığına derhâl bildirilir ![]() Özel hayatın gizliliği bakımından müdahale oluşturacak diğer bir husus da CMK’nın 139-140’ıncı maddelerinde düzenlenmiş olan, gizli soruşturmacı ve teknik araçlarla izlemedir ![]() ![]() CMK’da özel hayatın gizliliğine müdahale teşkil edebilecek söz konusu düzenlemelere belirli şartlarla ve belirli usullere uyulması kaydıyla yer verilmesinin yanında 141’inci maddede, arama kararının ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilmesi durumunda maddî ve manevî her türlü zararların, Devletten istenebileceği de hükme bağlanmıştır ![]() Yukarıda yazılı CMK’nın hükümleri incelendiğinde, işlenen suçların soruşturulması ve kovuşturulabilmesi, başka bir ifadeyle suç ve suçluların ortaya çıkarılabilmesi bakımından zorunlu olan tedbirlere ve yöntemlere yer verilirken, kamu düzeni ile kişi özgürlüğü ve güvenliği arasındaki dengenin sağlanabilmesi bakımından bunların hangi şartlarda ve ne gibi usullere uyulması suretiyle gerçekleştirilebileceğinin de ayrıntılı bir şekilde hükme bağlandığı görülmektedir ![]() 1 ![]() ![]() ![]() CMK’nın 135’inci maddesinde; iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması hususu düzenlendikten sonra yedinci fıkrasında “Bu maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimse, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemez ve kayda alınamaz ![]() ![]() Söz konusu boşluğu doldurmak amacıyla, 5397 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla, PVSK, JTGYK[48] ve DİHMİTK’da[49] gerekli düzenlemeler yapılmıştır ![]() a ![]() aa ![]() ![]() ab ![]() ![]() ![]() ![]() b ![]() ba ![]() ![]()
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Özel Hayatın Gizliliği |
![]() |
![]() |
#2 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Özel Hayatın Gizliliğibb ![]() ![]() ![]() ![]() c ![]() ![]() Kişilerin özel hayatlarının gizliliğiyle doğrudan bağlantılı söz konusu düzenlemeler incelendiğinde; insan hakları bakımından koruyucu önemli hükümlere yer verildiği de görülmektedir ![]() a ![]() ![]() b ![]() ![]() ![]() c ![]() ![]() ![]() d ![]() ![]() e ![]() ![]() f ![]() ![]() g ![]() ga ![]() gb ![]() gc ![]() Görevlilerince yerine getirilecek; işlemin başladığı ve bitirildiği tarih ve saat ile işlemi yapanın kimliği bir tutanakla saptanacaktır ![]() h ![]() ![]() ı ![]() ![]() 2 ![]() Ülkemiz tarafından 10 ![]() ![]() ![]() “Özel hayatın ve aile hayatının korunması” başlıklı söz konusu madde; “1 ![]() ![]() 2 ![]() ![]() Şeklindedir ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() AİHS’nin 8’inci maddesiyle özel hayat, aile hayatı, konut ve haberleşmeye saygı gösterilmesi hakları korunmakta ve kısmen birbiriyle kesişen dört temel hak garanti altına alınmaktadır ![]() Öncelikle belirtmek gerekir ki, maddeyle koruma altına alınan dört kavramın anlamı belirgin değildir ve AİHM, bu kavramların yorumu konusunda kesin kurallar belirlemekten kaçınmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() Söz konusu haklardan aile hayatı ayrı bir alan oluşturduğundan, bu bölümde incelenmeyecek, bunun dışındaki haklar diğer bir ifadeyle, özel hayat, konut ve haberleşmeye saygı gösterilmesi hakkı incelenecektir ![]() 2 ![]() ![]() ![]() AİHS’nin 8’inci maddesinde koruma altına alınan bütün haklar, aslında “özel hayat”ın farklı unsurlarıdır ![]() ![]() AİHM’ye göre, özel hayat bütün unsurlarıyla tanımlanamayacak geniş bir kavramdır ![]() ![]() İnsanın toplum halinde yaşamasının bir sonucu olarak diğer kişilerle ilişki hâlinde olmasının yanında, teknoloji ve bu arada ses ve görüntü alma araçlarındaki gelişme karşısında, kişilerin özel hayatlarının sınırlarının belirlenmesi ve korunması gerekir ![]() AİHM’nin 1992 yılında vermiş olduğu Niemietz – Almanya kararında ifade ettiği gibi; “ ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() AİHM’nin yukarıda belirtilen Niemietz – Almanya kararı ve diğer kararları dikkate alındığında; a ![]() b ![]() c ![]() d ![]() Sekizinci maddenin birinci fıkrasında belirtilen özel hayatın kapsamına girmektedir ![]() 2 ![]() ![]() ![]() Sekizinci madde, temel olarak, bir bireyin konutuna devlet veya temsilcileri tarafından yapılan saldırılara karşı bireye koruma hakkı sağlar ![]() Sekizinci maddedeki anlamına göre konut genel olarak, bir kişinin yerleşik olarak yaşadığı yerdir ![]() ![]() ![]() ![]() AİHM, konut kavramını bazı işyerlerini de kapsayacak biçimde genişletmiştir ![]() Konut kavramına, söz konusu yerde huzur içinde yaşamak da dahil olduğundan, 8’inci madde özel hayat ve konutun ses veya rahatsızlıkla ihlâl edilmesine karşı koruma da sağlamaktadır ![]() 2 ![]() ![]() ![]() Bir kişinin haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkı, kesintiye uğramadan ve sansür edilmeden başkalarıyla iletişim kurma hakkıdır ![]() ![]() Haberleşme açıkça posta yoluyla gönderilen malzemeleri içermekle beraber AİHM kararlarında, bu kavrama telefonla iletişim[ve teleks[73] de dahil edilmiş olduğundan, bu kavramın yorumunun da teknolojideki gelişmelere ayak uyduracak ve e-posta gibi diğer haberleşme yöntemlerini de koruma altına alacak biçimde yapılacağı düşünülmektedir ![]() Haberleşmeyle ilgili koruma, genellikle içeriğinden çok, yol ve yöntemleriyle ilgilidir ve bu yüzden devlet, örneğin suç teşkil eden faaliyetlerle ilgili görüşmelerin 8’inci maddenin birinci fıkrasının kapsamına girmediğini iddia edemez ![]() ![]() 2 ![]() ![]() AİHS’nin 8’inci maddesi kapsamında yapılan başvurularda karar verme, iki aşamalı bir test yapılmasını gerektirmektedir ![]() ![]() Bir şikâyetin, AİHS’nin 8’inci maddesinin korumasına tâbi olması için, söz konusu hükümde korunan kişisel haklardan birini veya birden fazlasını ilgilendirmesi gerekir ![]() Belirtmek gerekir ki, 8’inci maddenin asıl amacı “bireyi kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı korumak” olmasına rağmen AİHM, bu maddenin içindeki değerlere etkili bir biçimde saygı gösterilmesinin tabiatında yatan pozitif yükümlülükler de olabileceğini belirtmiştir ![]() AİHM’nin X & Y – Hollanda davasında vermiş olduğu kararında ifade edildiği üzere; “(8’inci madde) sadece devleti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu nedenle AİHS, bazı şartlar altında devletin bireylere 8’inci maddenin öngördüğü hakları sağlamak için bazı önlemler almasını, ayrıca bir özel kişinin bir başkasının haklarını etkin biçimde kullanmasını önleyecek faaliyetlerine karşı koruma sağlamasını şart koşabilir ![]() ![]() AİHM’ye göre pozitif bir yükümlülüğün olup olmadığını belirlemek için, toplumun genel çıkarları ve bireyin çıkarları arasında adil bir dengenin kurulup kurulmadığına bakılmalıdır ![]() 2 ![]() ![]() ![]() AİHM’ye bir şikâyette bulunulduğunda, şikâyetin maddenin birinci fıkrasında korunan haklardan birinin kapsamına girip girmediği, giriyorsa, devletin bu konuda pozitif yükümlülüğü var mı ve söz konusu yükümlülük yerine getirilmiş mi konuları birinci aşamada incelenmektedir ![]() Korumaya çalışılan hakkı belirlemek ve 8’inci maddenin birinci fıkrasına göre söz konusu hakkı AİHM’ye sunmak, davacının sorumluluğundadır ![]() 2 ![]() ![]() ![]() AİHM’ye bir şikâyette bulunulduğunda, 8’inci maddede düzenlenen haklara müdahale edilip edilmediği; edilmişse, bu müdahalenin kanunlara uygun olup olmadığı; müdahalenin meşru bir amacının bulunup bulunmadığı ve demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığı konuları ise ikinci aşamada incelenmektedir ![]() Öte yandan, 8’inci maddede düzenlenen haklara müdahale edilmiş olduğunun kanıtlanması da davacıya aittir ![]() ![]() ![]() Belirtmek gerekir ki, söz konusu haklarla ilgili olarak alınan önlemlerin, 8’inci maddeye uygun olup olmadığı değerlendirilirken, ilgili devlete “takdir hakkı” adı verilen belirli bir yetki tanınmıştır ![]() ![]() “… devlet yetkilileri, ülkelerindeki önemli güçlerle doğrudan ve sürekli temasları nedeniyle, uluslararası hâkimlere kıyasla ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu nedenle madde 10 (2) taraf devletlere belirli bir takdir hakkı bırakmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak bu yetkinin âkit devletlere sınırsız bir takdir hakkı vermediği de AİHM’ce belirtilmiş ve devletlerin, AİHS’nin öngördüğü yükümlülükleri yerine getirmekle sorumlu olduğu ifade edilmiştir ![]() ![]() Maddede düzenlenen haklar konusunda AİHM’nin yaklaşımını özet olarak belirtmek gerekirse; Konutla ilgili olarak AİHM; Akdivar ve Diğerleri-Türkiye[91] davasında; güvenlik güçlerinin, davacıların evlerinin yakılmasından ve evlerinin kaybı nedeniyle köylerini terk edip başka yere taşınmak zorunda kalmalarından sorumlu olduğuna karar vermiştir ![]() ![]() Konutla ilgili olarak belirtilmesi gereken diğer bir husus ise bu hakkın, devlete özel kişilerden gelebilecek tecavüzleri önleme mükellefiyeti de yüklediğidir ![]() Arama ve elkoyma konularında ise AİHM, AİHS’ye taraf devletlerin bazı suçlar hakkında fiziksel delil bulmak için konutların aranması ve mallara el konması gibi önlemlere başvurması gerekebileceğini kabul etmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() AİHM’ye göre, bireyler 8’inci maddede teminat altına alınan haklar konusunda yetkililerin keyfi müdahalesine karşı korunacaksa, bu tür yetkiler konusunda çok sıkı sınırlardan oluşan bir çerçeve olmalıdır ![]() ![]() Arama emri mahkemelerce verildiğinde, yani yargı kontrolü sürecin parçası olduğunda, 8’inci maddenin gereklerini yerine getirecek düzeyde yeterli koruma olması muhtemeldir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() AİHM, Funke-Fransa davasında arama ve elkoyma için mahkemeden yetki alınmasının esas olduğunun altını çizmiş olmasına rağmen, mahkemeden arama emri alınmış olmasını 8’inci maddenin ikinci fıkrasına uyum için her zaman yeterli görmemiştir ![]() ![]() AİHM kararlarında, terörizmle savaşan devletlerin, başka zamanlarda 8’inci maddenin ikinci fıkrasına göre haklı bulunamayacak bazı önlemleri almaya hakkı olduğu kabul edilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() AİHM, Miailhe-Fransa[ davasında ise başka konularda da devletin konutu arama veya elkoyma gibi önlemler alması gerekebileceğini belirtmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() AİHM, Malone-Birleşik Krallık davasında da, “kişiye karşı gerçekten alınan önlemlerden ayrı olarak,” haberleşmenin gizli gözetimine izin veren ve gözetimi mümkün kılan kanunların ve uygulamaların olmasının başlı başına, davacının 8’inci madde kapsamındaki haklarını kullanmasına müdahale oluşturduğuna karar vermiştir ![]() Maddede düzenlenen haklar konusunda AİHM’nin yaklaşımı yukarıda özet olarak belirtildikten sonra ifade etmek gerekir ki; 8’inci maddenin birinci fıkrasında hükme bağlanan haklara yapılan müdahalenin, AİHS’ye uygun olması için, kanunlara uygun olması, meşru bir amaç taşıması ve demokratik toplum bakımından gerekli olması zorunludur ![]() ![]() 2 ![]() ![]() ![]() ![]() Şikâyet edilen müdahalenin “kanunlara uygun” kabul edilebilmesi için, yasal bir dayanağı olmalıdır ![]() ![]() ![]() AİHM, kamu otoritelerinin telefon görüşmelerini gizli olarak dinleme yetkisini kullanmasının kapsamı veya yöntemi konusunda yeterince açıklık olmamasını, bunun idarî bir uygulama şeklinde yapılması nedeniyle herhangi bir zamanda değiştirilebilmesi ihtimalinin bulunmasını, 8’inci maddenin ihlâli olarak değerlendirmiştir ![]() ![]() Sekizinci maddenin kanunlara uygunluk şartını karşılamak için, söz konusu kanun aynı zamanda ilgili kişiler tarafından ulaşılabilir olmalı ve gerekirse uygun tavsiyeler aldıktan sonra, ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir hareketin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde tahmin etmelerini mümkün kılacak düzeyde açıkça ifade edilmelidir ![]() ![]() Öte yandan, haberleşmeye müdahale etme konusunda mecburen kapsamlı olan yasal düzenlemelerin detaylarını belirlemek için kanunlardan ziyade başka hukukî enstrümanlar kullanmak kabul edilebilir olmasına rağmen, söz konusu durum, ancak, bu enstrümanlara göz altındaki kişiler tarafından ulaşılabilir olduğu ölçüde kabul edilebilir ![]()
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|