Saz Çalan Kazım - Serdar Yıldırım | 
     
| 
	
			
			 | 
		#1 | 
| 
			
 
Mountain
 
		
	
		
	
	 | 
	
	
	
	
		
		
			
			Saz Çalan Kazım - Serdar YıldırımSAZ ÇALAN KAZIM Köyün birinde köylünün birinin kaz sürüsü vardı   Zaten adamda kaz çobanıydı ve adı Kazım’dı  Koyun güder gibi kaz güdüyordu  Kaz çobanı önüne katmış kazları giderken durup türkü söylemeye başlayınca kazlar etrafına toplanıyor ve onu dinliyorlardı  Böyle sazsız, cazsız, müziksiz türkü söylemek Kazım’ı mutsuz ediyordu  Kazım bir gün arkadaşlarından izin alarak köyden ayrıldı ve şehre saz almaya gitti  Kazım şehirde aradı, taradı ve sonunda saz satan bir dükkan buldu   Saz  dükkanın önündeki sandalyenin üstüne konmuştu  Kazım sazı aldı, sandalyeye oturdu ve çalıp söylemeye başladı  Kazım buydu işte, sazsız Kazım, Kazım’sız saz olmazdı  Kazım sazın tellerine vurdukça bir sürü insan dükkanın önünde toplandı  Yola oturan mı ararsın, ağlayan mı ararsın, ayılan-bayılan mı ararsın hepsi vardı  Dükkan sahibi kapının önünde dikilmiş kalmış, olanları hayret dolu bakışlarla izliyordu  Daha sonra durumdan faydalanmayı düşündü ve  bakkaldan bir kutu kesme şeker alıp dinleyenlere dağıtmaya başladı  Bedavaya değil canım hediyesi 1 lira  Yeni biri gelip kenara çömelirse dükkan sahibi onun yanında bitiyor ve şeker kutusunu burnuna dayıyordu:   “ Dinlerken ağzın tatlansın bey abi, ücreti 1 lira, kulak kirası  “  Akşam olduğunda bir aylık kazancını bir günde doğrultan dükkan sahibinin ağzı kulaklarına kadar açılıyordu  Kazım sazı dükkana bırakıp ilerideki bir bahçede yarı uykulu, yarı uyanık geceyi geçirdi   Sabah erkenden dükkanın önüne geldi, dükkan kapalıydı ama yarım saat sonra açıldı  Kazım sazı aldı ve kapı önündeki sandalyeye oturup saz çalmaya, türkü söylemeye başladı  Sesi duyan, sazı duyan geliyordu  İstek türkü, şarkı olursa Kazım onları da çalıp söylüyordu  Kazım gelişinin beşinci gününün akşamı dükkan sahibine köye arkadaşlarının yanına döneceğini, giderken sazı başarı ödülü olarak vermesini istedi  Buna dükkan sahibi karşı çıktı: “ Olmaz, ödül falan yok   Sana bu sazı satarım ama parayla  1 000 lira  O da senin için, tanıdık diye  “ Kazım: “ Ne, 1  000 lira mı? Sen araba mı satıyorsun arkadaş? Beş gün önce sazın üstündeki etikette 100 lira yazıyordu  “Dükkan sahibi: “ O beş gün önceydi   Zam yaptım  Saz 1 000 lira  Alırsan  “ Kazım: “ Tüh sana   Her gün bin kişi dinlese tanesi 1 liradan beş günde 5 000 lira kazandın  Bana beş para vermedin  Bari sazı ver  “ Dükkan sahibi: “ Olmaz Kazım, saz 1  000 lira  Sazı verirsem zarar ederim  “ Kazım adama baktı, baktı ne dese az gelecek, bir şey söylemedi ve hızlı adımlarla yürüdü, gitti   Ertesi gün öğle vakitleri Kazım dükkanın önünden geçiyordu   Baktı adam içeride kafayı önüne eğmiş, gazete okuyor  Dükkanın önündeki sandalyede duran sazı kaptığı gibi kaçmaya başladı  Adam anında ayağa fırlayıp dükkanın önüne çıktı ve avazı çıktığı kadar: “ Kazım sazı çaldı kaçıyor, Kazım sazı çaldı  “ Olaydan haberi olup yoldan geçmekte olan biri: “ Evet, dün Kazım’ı dinledim   Pek güzel saz çalıyor canım bu Kazım  “ Bir başkası: “ Pardon ve de bravo, beş gün işe gitmedim, onun saz çalmasını, türkü söylemesini dinledim   Bu kadar olur  “ Dükkan sahibi: “ Benim sazı çaldı diyorum size   Çaldı kaçıyor  “ Az önceki adam: “ Hep biliyorduk   Daha dün sazı çalıyor ama saz benim diyordun  Saz senin o çaldı, herkes farkında  Çalmasını istiyordun ya o da çalıyordu  Saz çalan Kazım işte bu  “ Kazım köye döndü   Artık beş gün sabahtan akşama konser vererek, alın teri dökerek elde ettiği saz yanındaydı  O, doğuştan yetenekliydi  Çok iyi saz çalıyordu, şurup gibi akıyordu gönüllere, çok iyi türkü söylüyordu, can veriyordu ömürlere  SON Yazan: Serdar Yıldırım  | 
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
		
			
		
		
		
	 | 
| 
		 |