Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Sanat Tarihi / Arkeoloji

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
camii, süleymaniye

Süleymaniye Camii

Eski 07-17-2010   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Süleymaniye Camii



Süleymaniye camii






*Süleymaniye camii*

Mimar Sinan, 'tek kütleli mabet' sırrını nasıl yeniden çözdü? Süleymaniye Cami'nin akustik sorunu nasıl halledildi? Neden Süleymaniye'nin dört minaresi var? Neden bunlardan biri 'Cevahir Minaresi' adını taşır?Popüler Tarih dergisi Temmuz 2005 sayısında, işte bu ve benzeri soruların yanıtlarını "Sinan'ın Süleymaniye sırları" başlığı altında, kapak konusu yaptı

Kanunî'nin mimarbaşı 'Sinan Ağa' bir gün, dostlarından ve devrinin şair ve ediplerinden ustafa Saî Çelebi'ye gelerek, "Çok kocadım İsterim ki,öldükten sonra adım unutulmasın Hizmetlerim anılıp hayırla anılayımAnlatacağım hatıralarımı nazım ve nesir diliyle yazar mısın?" der

Bunun üzerine Çelebi, Mimar Sinan'ın anlattıklarını yazmaya başlar ve küçük bir kitap ortaya çıkar Saî Mustafa Çelebi'nin Mimar Sinan'ın ağzından kaleme aldığı, "Tezkiretü'l Bünyan" ve "Tezkiretü'l Ebniye" adını verdiği ve günümüzde 'Yapılar Kitabı' adı altında toplanarak yayımlanan bu eseri, büyük ustanın yaşam öyküsünü, eserlerinin envanterini ve kendi dönemine ait gözlemlerini içermektedir

Mimar Sinan'ın yaşantısına dair birçok ayrıntıyı, eserlerini, döneminin insanları hakkındaki düşüncelerini bu kitap ile, Sinan'ın kendi ağzından öğrendiğimiz gibi, Süleymaniye Cami'nin sırlarını da belli ölçülerde, bu kitapta bulabiliyoruz

Mustafa Saî Çelebi'nin 'Yapılar Kitabı'ndaki anlatım tarzına u ama konuya da Süleymaniye'den başla girelim dedik

Mimar Sinan, Süleymaniye Cami'nde, bir çok sorunu olduğu gibi, akustik sorununu da mükemmel bir biçimde halletmiştir Bu konuda yine rivayete dayanan hoş bir hikâye vardır: Cami inşa edilirken, Sinan'ın mihrapta nargile içtiği söylentisi yayılır Söylenti padişaha kadar varır Kanunî, bu söylenenlere inanmak istemese de bir gün ansızın inşaata baskın yapar Bakar ki, Sinan gerçekten mihrapta nargile tokurdatıyor

"Mimarbaşı, camide nargile içilir mi, sen bu işi yapmazdın, nedir bunun hikmeti" diye sorar

Sinan şöyle cevap verir: "Sultanım, dikkat edin nargilemde tömbeki, tütün yoktur Sadece suyun fokurdamasından meydana gelen sesin cami içerisinde dağılımını kontrol ediyorum Buradaki suyun sesi caminin her tarafına eşit yayılırsa, yarın burada Kuran okuyacak olan hocanın sesi de 60-70 metreye kadar toplanan cemaat tarafından duyulacaktır İşte bu yüzden, akustiği kontrol ediyorum"

Mimar Sinan'ın 'çıraklık eseri' İstanbul Şehzade Camii (1548) ile 'ustalık eseri' Edirne Selimiye Camii (1566-1574) arasındaki bir dönemde inşa edilmiş olan Süleymaniye (1550-1557), yapıların yerleştirilmesindeki ustalığın yanında, gerek ekonomik ve kültürel işlevleriyle, gerekse sanatla politik gücün birleşimini temsil edişiyle, Türkiye için büyük ve önemli bir geçmişi hatırlatmaktadır

Bunun yanı sıra, Süleymaniye'nin kendine has sırları da vardır Stefanos Yerasimos'un, 'Süleymaniye' adlı eserinde (Yapı Kredi Yayınları, Mart 2002,İstanbul) vurguladığı gibi, İustinianos İmparatorluğu'nun takipçisi bir imparatorluğun hayal gücünün ürünü olmasıyla birlikte, Süleymaniye Camii,aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu'nun bir asırdır yeniden keşfetmeye uğraştığı 'tek kütleli mabet' örneği ile, büyük bir kubbenin sırlarına yolculuk etme sürecinin son aşamalarından biri olmuştur

Gerçekten de, Ulya Vogt-Göknil'in 'Mimar Sinan' adlı kitabında da değindiği üzere, Osmanlı İmparatorluğu, 'Muhteşem Süleyman' çağında, İustinianos devri Roma İmparatorluğu ile karşılaştırılabilecek bir büyüklük ve güce erişmiş;özellikle -Mimar Sinan'ın deyimiyle kendisinin ve Osmanlı mimarlığının 'kalfalık eseri' olan- Süleymaniye Camii ile, elindeki insan gücü ve ekonomik kudret sayesinde açıkça, ama basit bir taklitle yetinmeyerek onu aşmak amacında bir 'meydan okuma' işine kalkışır

İşte belki de, Süleymaniye'nin en büyük sırrı budur!

Ama, caminin, ayrıntıya inildikçe insanı etkileyen başka özellikleri de vardır

Caminin temelleri atıldıktan sonra, temelin iyice oturması ve sonradan bir çöküntü olmaması için, inşaata bir yıl ara verilir Ağır masraflar yüzünden caminin yapımına ara verildiğini zanneden İran Şahı Tahmasp Han, inşaatın devamı için, kıymetli mal yüklü bir kervanı ve içi değerli taşlarla,mücevherlerle dolu bir kutuyla, bu hediyeleri göndermesinin sebebini açıklayan bir mektubu Kanunî'ye yollar

Bu mektuba ve üsluba sinirlenen padişah, malları elçinin gözleri önünde bahşiş olarak dağıtır ve kutuyu Sinan'a vererek içindeki mücevherleri yapının taşlarına karıştırmasını buyurur

Mimar Sinan, değerli mücevherleri minarelerden birinin taşları arasına maharetle yerleştirir Güneş ışığında pırıl pırıl parladığı için bu minareye 'Cevahir Minaresi' adı verilir Evliya Çelebi zamanla sıcaktan bozulduğunu ve taşların pırıltısının kaybolduğunu belirtir

Süleymaniye'nin dört minaresi İstanbul'da yaşamış dört büyük hükümdarı;Fatih Sultan Mehmet, II Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve Kanunî Sultan Süleyman'ı ya da camiyi yaptıranın İstanbul'un fethinden sonraki dördüncü padişah olduğunu temsil eder İki uzun minaredeki üçer, iki kısa minaredeki ikişer şerefeleriyle toplam on şerefe de, o devre kadar hüküm sürmüş on padişahı ya da camiyi yaptıran Kanunî'nin onuncu padişah olduğunu temsil eder Minarelerin uzun ve kısa düzenlenişi, ana kütleyle beraber yapıya modüler sistemde piramidal bir görünüm kazandırır Uzaktan bakıldığında, birbiri üzerinde göklere yükselen bir merdiven gibi duran bu orantı ustalığı, Hıristiyan öğretide, "Yakub'un Merdiveni" ile anlam bulur

Caminin içinde yanan yaklaşık 250-300 kadar kandilin isi, yukarıdaki bir akımla kapı üstündeki dört pencereden is odasına çekilirdi Kitap yazımında ve hattatlıkta kullanılan mürekkebin en güzeli bu isten elde edilirdi Halen Süleymaniye Kütüphanesi'nde mevcut olan bazı kitaplar bu isle yapılan mürekkeple yazılmıştır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Süleymaniye Camii

Eski 11-06-2010   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Süleymaniye Camii







En büyük hükümdarin en büyük mimara yaptirdigi muhtesem eser
Süleymaniye, onu yaptiran hükümdar kadar muhtesem! Istanbul’un yedi tepesinden birinin yamacinda, o tepeyi asan bir dag gibi heybetli Yalniz çevresine degil, bütün Istanbul’a hükmediyor Bütün Istanbul’u kucakliyor


Bugün Istanbul’da yükseklikleri Süleymaniye’yi asan binalar var Hanlar, apartmanlar var Ama bütün bunlar Süleymaniye’ye nispetle ne kadar silik Ne kadar küçük! Çünkü Süleymaniye’nin ihtisami yalniz boyutlarinda degildir


Dünyanin en kudretli hükümdarinin emriyle, dünyanin en büyük mimari tarafindan, dünyanin en güzel sehrine yaptirilan anit, elbette böylesine muhtesem olacakti Kanuni Sultan Süleyman böyle olmasini istemisti Yaptiracagi caminin dünyanin herhangi bir yerinde daha evvel yapilan camilerle ve öteki mabedlerle ölçülemeyecek kadar muhtesem olmasini arzu etmisti


Mimarbasi Koca Sinan bu emri alinca Ayasofya’dan daha güzel bir mabed yapma firsati buldugu, bu imkana kavustugu için, kivançla, sevk ve heyecanla ise koyuldu Önce, bu bugünkü üniversitenin bulundugu yerdeki sarayin kuzeyinde, Istanbul’un üçüncü tepesinin yamaci idi Sonra, hayal ettigi mebedin resmini çizip padisaha gösterdi ve boyutlari hakkinda yaklasak bilgiler verdi Kanuni tasariya begenmisti


TEMEL ATILIYOR


En usta sanatkarlar ve mimarlar Istanbul’da Mimarbasi Koca Sinan’in emrine verildi Bir yandan da, imparatorlugun her tarafindan eserin insasina yarayacak malzemenin toplanmasina baslandi

1549′da temel kazisina baslandi Kaya zemine ulasma ve temelleri tutturma isi uç yil sürdü Üç yil da temel hizasindaki insaat için çalisildi Bundan sonra insaata bir yil ara verildi Bu, temelin iyice oturmasi, bütün agirlik binince hiçbir yerinde en ufak bir çökntü olmamasi içindi

Insaata bu maksatla ara verilmasi dünyanin bazi ülkelerinde, Islam aleminin en büyük mabedi olacak binanin yapilmasindan vezgeçildigi seklinde yorumlandi, Böyle düsünenler arasinda Iran Sahi da vardi


Muhtesem eser, temellerin atilmasindan sonra bir yillik bekletme süresi de dahil olmak üzere sekiz yilda tamamlanmisti Sekiz yil sonra, daha açilis merasimi yapilmadan, en büyük Islam mebedinin yapildigi heberi bütün dünyada duyulmustu
Gerçekten, Istanbul’un en muhtesem abidesi olan Süleymaniye, kubbesinin çapi ve yüksekligi disinda birçok bakimdan Ayasofya’yi asiyordu
Ayasofya’nin kubbesi, yanlardaki dörder çapraz tonozla desteklenmisti Sinan ise Süleymaniye’de asil kubbenin iki tarafinda ayni büyüklükte olmayan dörder kubbe oturtmustu Bu, yapiya harikulade bir zerafet veriyordu


SÜLEYMANIYE’NIN BOYUTLARI


Iç ve dis avlular olarak genis bir alani kaplayan caminin esas binasi 57 metre genislikte ve 60 metre uzunlukta, yani kareye yakin bir alan isgal eder Kunnesinin çapi 255 m, yerden yüksekligi ise 53 metredir Kubbe dört filayagina dayanan dört büyük kemere ve bu kemerler arasindaki dört askiya oturtulmustur Sinan’in deyimi ile bu dört somaki sütun Muhammed dinini sembolize eden kubbeyi tutuyordu Bu sütunlarin nereden nasil getirilidigini asagida okuyacagaz

Iç avluya üç kapidan girilir Ortadaki büyük kapinin üzerindeki mermer isçiligi, Selçuk sanatinin devamini ve gelismis ince ustaligini yansitir
Süleymaniye’nin dört minaresi ve bu minarelerin toplam 10 serefesi VARDIR Bu, Kanuni Sultan Süleyman’in 10 Osmanli hükümdari olusunu sembolize eder Büyük minarelerin yüksekligi 74 metredir


Minare sayisinin dört olusunu da Kanuni’nin fetihten sonra 4 Padisah olusunu baglaya tarihçiler vardir Bu görüse ilk defa, içinde bulundugumuz yüzyilda, EMamboury tarafindan yer verilmistir Galatasaray Lisesi’nde uzun yillar matematik ögretmenligi yapan Mamboury ayni zamanda bir mimarlik tarihçisidir Yabancilar için ilk büyük Istanbul rehberini de o yazmistir


HARIKA BIR AKUSTIK


Mimar Sinan, cami içinde sesin iyi yayilmasi ve duyulmasi için harika bir teknik kullanmistir Bunun için bütün kubbeleri çift kubbe seklinde yapmistir Ayrica, ortadaki büyük kubbeye, içeriye dogru açik durumda, derinlikleri 50 metreye ulasan, agizlaru 5 metre olan 64 küb yerlestirmistir Bu küplerden, küçük kubbelerin köselerine ve sarkitlarin altina da koymustur Bundan baska, zeminde, sesi yansitmak için tuglalardan bosluk birakmistir Iste bu sayede Süleymeniye harika bir akustige sahip olmustur


KARINCA KAPTAN’IN ARMAGANI


Caminin insaatina yarayacak malzemenin Istanbil’dan ve imparatorlugun diger eyaletlerinden de toplandigini söylemistik Büyük kubbeyi tutan dört somaki sütundan biri Baalbek harabeleinden, biri Iskenderiye’den getirilmis Ikisi de Istanbul’daki yikik Bizans eserlerinden alinmistir (Evliya Çelebi’ye göre Misir’dan getirilen sütunlarin sayisi dört idi Bunlardan ikisi revaklarda kullanilmis olabilir)

Beyaz mermerler Marmara Adaasi’ndan, yesil mermerler Arabistan’dan getirilmisti
Evliya Çelebi dört büyük sütunun Istanbul’a getirilisini söyle anlatiyor:
Caminin saginda ve solunda dört adet somaik mermer sütun vardir ki herbiri onar Misir hazinesi degerindedir Misir diyarinda eski bir sehirden Nil yoluyla Iskenderiye’ye getirilmis Karinca Kaptan bunlari orada sallara yükleyip, uygun rüzgar kollayarak Istanbul’da Unkapani’na ulastirmis Unkapani’ndan Vefa Maydani’na, oradana da Süleymaniye’ye getirerek, Sultan Süleyman’a, ”size layik nemiz var ki, bu fakirane hediyeyi kabul eyle” diye sunmustur Bundan memnun kalan Süleyman Han da, Karinca Kaptan’a Yilanla Ceziresi sancagini hediye etmistir


SÜLEYMANIYE’NIN HARCINA KARISTIRILAN MÜCEVHERLER


Süleymaniye’nin temelleri atildiktan sonra, iyice oturmasi için yapiya ara verince, yukarida da söyledigimiz gibi, agir masraflar yüzünden insaata ara verildigini sananlar olmustu Böyle zannedenlerden biri de Iran sahi Tahmasp Han idi Ona adamlari böyle haber vermisti Oysa o bu haberi aldigi zaman, Mimar Sinan’in temelin oturmasi için hesapladigi süre dolmus, insaata baslanmisti Yüzlerce amele, usta ve süsleme isini yapan sanatkarlar, haril haril çalisiyordu

Bundan habersiz olan Sah Tahmasp, insaatin devami için mali yardimda bulunmak istedi Istanbul sefiri ile, kiymetli mal yüklü bir kervani ve içi degerli taslarla, mücevherlerle dolu bir kutuyu Kanuni Süleyman’a gönderdi

Görünüste dostça bir yardim olan bu davranisi ile Kendi kudret ve zenginligini göstermek, sonunda büyük eserin ancak kendi yardimi ile meydana geldigini söylemek, övünmek istiyordu Kanuni’ye bu hediyeleri gönderme senebini açiklayan mektubunda da sunlari yaziyordu


”…Haber aldik ki camiyi tamamlamaya kudretiniz yetmeyip, yapilmasindan feragat etmissiniz Size, dostlugumuza dayanarak bu kadar mal ve hazine ve bu kadar cezahir gönderdik Bu mücevherleri insaatini bitirmeye çalisan ki bizim dahi hayratinizda hissemiz ola
Bu mektuba, mektuptaki usluba sünürlenen Kanuni Getirilen mallari elçinin gözleri önünde bahsis olarak dagittiktan sonra, mücevher dolu kutuyu da Mimar Sinan’a vererek söyle dedi:


Bu gönderdigi taslar benim camiimin taslari yaninda pek kiymetsizdir Tez bunlari el, öteki taslara karistirip bina eyle!”

Iran sefiri gördüklerine ve duyduklarina sasip kalmisti (Akil dairedinden mephut ve mütehayyir kaldi) Getirdigi mektubunun cevabini böylece alarak Revan’a döndü
Öte yandan Mimar Sinan, padisahin emrini yerine getirmis, degerli mücevherleri mimarelerden birinin taslari arasina maharetle yerlestirmisti Günes isiginda elmaslar piril piril patladigi için bu minareye ”Cevahir minaresi” adi verildi Evliya Çelebi bu taslarin zamanla ”Hararet siddetinden bozuldugunu ve piriltilarinin kayboldugonu” yaziyor



RUHLARI AYDINLATAN SÜSLER


Süleymaniye elbette sadece bir heybet, sadece bir mimarlik saheseri degildir Içerideki süsleri ile de bir harikadir Minber ve mihrap mermer oymaciliginin; vaiz kürsüsü ve abonoz kapilar tahta oymaciliginin en güzel çrnekleridir Askilar, billur kandiller, tunç samdanlar essiz güzelliktedir

caminin 138 penceresimden giren isik, ”Sarhos Ibrahim” adiyla anilan ünlü sanatkarin döktügü renkli camlardan içeriye süzlüyor ve anlatilmiz bir sekilde insanlari büyülüyor
Mihrabin iki yanini süsleyen Kütahya çinileri de çol güzeldir Hele katahisarli Semseddin Ahmet Efendi’nin kubbeyi isildata hatti ruhlari da aydinlatiyor Bu har, ”Allah gökleri aydinlatmistir” mealindeki ayetin yazisidir


Bu yazilara göz nuru döken büyük sanarkar, ayetin anlamaindan ve kubbeye verdigi ihtisamdan gözleri kamasmis gibi, isinin sonlarina dogru iyi göremez oldu Yazilari, onun ögrencisi olan Hasan Çelebi tamamladi


SULTAN ”BITSIN” EMRINI VERIYOR


Artik, Sultan Süleyman’i da, Koca Sinan’i da ölümsüzlestirecek, Türk mimarlik sanatinin üstünlügünü gösterecek eser bitmis sayilirdi Halk gibi hükümdar da açilisi sabirsizlikla beklemekteydi Fakat Mimar Sinan titizlik gösteriyor, yapinin hiçbir kösesinde en ufak bir ihmal görülmemesi, hiçbir seyin unutulmamasi için çalisiyordu Sinan’i çekemeyen bazi kisiler de Sultan’a, onun isini ihmal ettigini, kubbesin durmasindan da süphe ettiklerini söylemek küçüklügünü gösterdiler

Açilisin gecikmesine, isin bir an önce bitirilmemesine gerçekten cani sikilan Sultan Süleyman bir gün camie gitmis, Mimar Sinan’i minber ve mihrapta bazi rötuslar yaparken görmüs ne ona söyle demisti:


”-Niçin benim camiim ile mesgul olmayip mühim olmayan islerlee vakit geçirirsin? Ceddim Sultan Mehmet Han’in mimari sana yeter bir numune olsun, bana, bu bina ne zaman biter, tez haber ver!”
Mimar Sinan, Sultan’in bu hitabi karsisinda sasirmis amasükunetle su cevabi vermisti:
”-Saadetlu padisahimin devletinde insallah iki ayda tamam olacaktir


TAMAMLADI YAPISINI KIM AÇACAK KAPISINI


Gerçekten iki ay sonra muhtesem yapi tamam oldu Fakat eserin bir an önce tamamlanmasini isteyen Sulta Süleyman, caminin kapisini bizzat açmak için axele etmedi Ayasofya’yi açan Justinianus gibi, Hz Süleyman’I ve onu yenmis olmak gururuna da kapilmadi Cami kapisini kendisinin mi yoksa daha layik olduguna Osabasisina sormaktan da çekinmedi O da, ” Bunu en layik kulunuz emektar Mimar Agadir” cevabini verdi


16 Agustos 1557 günü, yeni ve muhtesem caminin kapisina gelen Kanuni Sultan Süleyman, orada toplanan büyük kalabaligin huzurunda, Koca Mimar Sinan’i yanina çagirdi ne ona söyle dedi:
”-Bina eyledigin beytullahi, sidk-u safa ve dua ile senin açman evladir!”
Ve, Koca Sinan, dua ile anahtara çevirdi Böylece, gelecek çaglara bir devrin san ve söhterini, sanat kudretini ulastiracak olan mabedin kapilari açildi

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.