Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kitap Dünyası

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
abdülhamid ve sherlock holmes, kuytu, köşelerinden, polisiye, roman, tarihin

Tarihin Kuytu Köşelerinden Bir Polisiye Roman: "Abdülhamid ve Sherlock Holmes"

Eski 04-03-2014   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Tarihin Kuytu Köşelerinden Bir Polisiye Roman: "Abdülhamid ve Sherlock Holmes"



Tarihin kuytu köşelerinden bir polisiye roman: "Abdülhamid ve Sherlock Holmes"
Yervant Odyan tarafından 1911'de kaleme alınan "Abdülhamid ve Sherlock Holmes", kurgu içinde bir Osmanlı padişahı ile kurmaca bir İngiliz dedektifini yan yana getiriyor Polisiye bir hikâyesi olan roman, II Meşrutiyet'in ilan edilme sürecini de kurgunun bir parçası haline getirerek oldukça gerçekçi bir şekilde okuyucu karşısına çıkarıyor





Ünlü dedektifin İstanbul serencâmı
II Abdülhamid, Osmanlı İmparatorluğu'nun en çok tartışılan padişahlarından Kimine göre Kızıl Sultan, kimine göre Sultan Abdülhamid Han Onu bu denli tartışmalı bir padişah hâline getiren olaylar silsilesi ise az çok herkesin mâlumu Otuz üç yıllık hükümranlığı süresince kendi halkına uyguladığı "baskıcı" yönetimi, Abdülhamid'i bugün hâlâ tartışmaların merkezine taşıyor Abdülhamid, kurduğu "jurnalci" ağıyla şehr-i İstanbul ve dahi memleketin dört bir yanından haber alma amacı taşırken, olay farklı eksenlere kayarak bambaşka bir hâl aldı Sonucunda da kuru-yaş demeden tüm bir ülke "istibdat" batağının yatağı hâline geldi
Abdülhamid'in siyaseti yanında, çok bilinmeyen bazı özellikleri de konuşulmakta hâlâ bugün Bunlardan biri de padişahın polisiye roman merakı Kulaklara çalınanlar, bunun bir meraktan da öte noktada olduğunu söylüyor aslında O kadar ki polisiye roman okumadan uyuyamadığı, polisiye roman merakından esinlenerek tüm bu "hafiye" teşkilatını kurdurduğu vs Bu doğrultuda dünyaca ünlü polisiye roman kahramanı Sherlock Holmes'la da tanışması kaçınılmaz olur elbet Abdülhamid'in çünkü Sherlock Holmes'un yaratıcısı Sir Arthur Conan Doyle'la aynı zamanlarda yaşar Padişahın dünya siyaseti ve gazetelerini de yakından takip ettiğini düşünürsek bu tanışıklık, fikir olarak daha da mümkün hâle gelecektir
Bu noktada sözü konunun uzmanlarından Erol Üyepazarcı'ya bırakmak daha doğru olur: “Abdülhamid zamanında elli dört roman çevrilmiş Bir gün İngilizce bir derginin 1 Eylül’ünde yayımlanan sayısından Abdülhamid hakkındaki bir makaleyi çeviren Corci diye bir mütercim, bakıyor ki ‘Boş Hane’ diye bir polisiye öykü var Padişah beğenir diye onu da çeviriyor Padişahın çok hoşuna gidiyor Fransızların roman stilinden çok başka, tamamen mantığa dayalı Yazarın kim olduğunu araştırtıyor, Sir Arthur Conan Doyle ismine ulaşıyor Hemen Londra sefirine telgraf çekiliyor, ne kadar çıkmış eseri varsa gönderin, deniyor Corci oturup padişah için bütün Sherlock Holmes’leri çeviriyor Sultan’ın Sherlock Holmes tutkusu da böyle başlıyor
Bu olayın daha da ötesi var Abdülhamid'in, çok beğendiği bu polisiye yazarını Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'a davet ettiği iddiası Bahsedilen isim dünyaca tanınan, tüm zamanların en meşhur kurmaca kahramanlarından dedektif Sherlock Holmes'u yaratan Sir Athur Conan Doyle! Tekrar Üyepazarcı'ya dönelim Üyepazarcı; Conan Doyle’un 1907'de eşiyle birlikte İstanbul’a geldiğini, Abdülhamid’in de onları kabul ederek kendisine Mecidiye Nişanı, eşine de şefkat nişanı verdiğini anlatıyor
Yani anlayacağınız, olaylar ve ilişkiler bu denli ileri boyuta taşınmış


II MEŞRUTİYET'İN İLAN SÜRECİ


Geçenlerde yayımlanan, klasiklerden sayılabilecek bir roman ise Abdülhamit ve Conan Doyle arasındaki bu ilişkiyi bambaşka boyutlara taşıyor Romanın kahramanları Sherlock Holmes ve Abdülhamid Tarihte, Sherlock Holmes'ların yazarı Sir Arthur Conan Doyle'u İstanbul'a davet eden Abdülhamid, romanda Doyle'un muhteşem dedektifini il sınırları içine çağırıyor Ne yönüyle düşünülürse düşünülsün gerçekten ilginç bir buluşma bu ve roman ilerledikçe üzerine konuşulması gerekse de aksi yapılan bir dönem, tüm siyasi ayak oyunlarıyla okur karşısına çıkıyor: II Meşrutiyet'in ilan edilme süreci
Kitabı yayıma hazırlayanlardan ve önsözünü de yazmış Seval Şahin, II Meşrutiyet sürecinin romana yansımasını şöyle açıklıyor: "Eserin bir diğer ilginç özelliği, Türkçede bu kitap kadar pek az kitabın II Meşrutiyet'in ilan edilme sürecini böylesine ayrıntılı bir şekilde ele almasıdır () Başta padişahın kendisi olmak üzere Fehim Paşa, Ebülhüda, Necib Malhame, Talat Paşa vb Gibi birçok tarihi şahsiyeti kurgunun bir parçası haline getirerek Meşrutiyet'in ilan edilme sürecini mektuplar, telgraflar vb gibi melzemeleri de romanın içine katarak oldukça gerçekçi bir şekilde, neredeyse belgesel niteliği ile okurun karşısına çıkarır"
Romanda olaylar ise yüzyıl başının tekinsiz günlerinde, II Abdülhamid'in hafiye teşkilatına mensup adamların birbiri ardına ölü bulunmasından sonra, olayların içinden çıkamayıp kendini bir anda tehdit altında hissederek, cinayetleri aydınlatma görevini Sherlock Holmes'a verme kararını almasıyla başlıyor Abdülhamid'in şu yakınması ise ünlü dedektife ne kadar muhtaç olduğunu ve onu İstanbul'a nasıl bir psikoloji içinde davet ettiğini gösteriyor: "Ah! Sherlock Holmes gibi bir muavini bulmuş olsaydı, kendisini birkaç günden beri dûçâr-ı buhran eden kimselerin zâhire çıkarılması ne kadar kolay olacaktı"


MUKTEDİRİN DİLİ


Yervant Odyan tarafından 1911'de kaleme alınan Abdülhamid ve Sherlock Holmes, bir Osmanlı padişahı ile kurmaca bir İngiliz dedektifini yan yana getirerek ilgi çekiciliğini daha ilk kertede kanıtlasa da kıyıda köşede kalarak unutulmuş bir yapıt Unutulması garip çünkü konunun ilgi çekiciliğinin yanında, roman edebi değeri açısından da -yazıldığı dönem baz alındığında- oldukça yükseklerde dolaşıyor Ciddi bir polisiye roman elimizdeki Üzerine bir de Yervant Odyan'ın Tolstoy çevirmeni olduğunu hesaba katarsak nasıl bir romanla karşılacağımızı az çok tahmin edebiliriz Tolstoy'un dünyaca tanınan klasiği Savaş ve Barış'a, şeklen ve roman tekniği açısından oldukça benzeyen bir roman Odyan'ın kaleminden çıkan Bu da en çok "uzun konuşma sahneleri, bir olayı birçok kişinin gözünden farklı farklı yönleriyle anlatması, bir konunun farklı zaman ve mekânlarda yeniden anacak bu sefer farklı bakış açılarıyla dile getirmesi gibi özellikleriyle" romana yansıyor
Ancak şunu da söylemek gerekir: Olaylara objektif bakan bir roman değil Yervant Odyan'ın yazdığı Şüphesiz bu "gerçekçi" yönüyle öne çıkmak isteyen bir roman için olumsuz bir durum Hatta yazar zaman zaman bu tarafsız bakıştan o kadar uzaklaşıyor ki işi, Abdülhamid'den "zalim" diye bahsetmeye kadar götürüyor Ama olayı başka yönleriyle düşünmekte yarar var Sonuç olarak baktığımızda, dönemin aydın kesiminin nasıl bir baskı altında olduğu apaçık ortada Yervant Odyan da bu aydınlardan biri ve Abdülhamid 1909'da tahttan indirildiğinde, bir nevi "intikam" alma peşine düşmüş olabilir Asıl önemlisi bu intikamı nasıl aldığı Kendi sanatıyla, yani edebiyatla alıyor bu intikamı Odyan Böyle bir yöntem de meşru zeminlerin en meşrusu olsa gerek
Bunların yanında romanın dili üzerine de birkaç kelime etmek gerekir diye düşünüyorum Kitabı yayıma hazırlayan kadro, romanın orijinal diline dokunmayıp sadeleştirme gibi bir işe girişmemiş Bu üzerinde durulması gereken bir konu kanımca çünkü sadeleştirilerek okuyucuya sunulan kitaplara baktığımızda, eserlerin, yazarların kimliğini meydana getiren tüm dil anlayışının, bu sadeleştirmeyle birlikte ciddi anlamda tahrip olduğunu görüyoruz Abdülhamid ve Sherlock Holmes için böyle bir durum söz konusu değil Romanın dili her ne kadar bugün kullandığımız Türkçeden uzak olsa da dönemin tüm gerçekliğini, günlük ve resmi konuşma dilini tüm hassasiyetiyle yansıtıyor Bu bağlamda itinayla hazırlanmış ve romanın sonuna yerleştirilmiş kapsamlı sayılabilecek sözlük, okuyucuya serüven boyunca yardımcı oluyor
Roman için bundan daha da önemlisi ise muktedirin dilinin hiçbir devirde değişmediğini göstermesi bize Muktedirler, dün olduğu gibi bugün de "Biz biliriz, biz!" perdesinden konuşmaya devam ediyor
e<img src="images/smilies/frmsinsi.g...lineimg" />com/Eray Ak/Cumhuriyet Kitap Eki
Abdülhamid ve Sherlock Holmes/ Yervant Odyan/ Yayıma Hazırlayanlar: Seval Şahin, Banu Öztürk, Didem Ardalı Büyükarman, Ayşe Şahin, E Şule Ayva/ Everest Yayınları/ 924 s

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.